PİYASALAR yılın son ayına olumlu giriş yapıyor. Borsa İstanbul’da tepki çıkışı, faiz ve döviz tarafında ise daha dengeli bir görünüm var. Birbirine alternatif para (faiz, döviz) ve sermaye piyasalarının (hisse senetleri) aynı yönde hareketi devam ediyor. Ancak faiz ve dövizde yükseliş eğilimi sürmekle birlikte ivme kaybı var. Yükselen faizler ile cari açıktaki azalma ve sıcak para girişlerinin döviz kurları üzerinde etkisi zayıf da olsa hissedilmeye başlandı.
2024 yılı için enflasyon beklentilerinin aşağıya çekilmesi gösterge tahvil faiz oranlarında kendini gösterirken tahvil bonoda son haftalardaki yabancı alımları faizdeki gerilemeye katkı yapan bir durum. Gösterge tahvil faizi yüzde 40’ın altına geriledi. Ancak Borsa İstanbul’da tepki çıkışı henüz güç kazanmış görülmüyor. Diğer taraftan BIST100 Endeksi’nde yükselişin devamı için yeterli gündem oluşmaya başladı.
YENİ NOT ARTIŞLARI GELEBİLİR
Kredi derecelendirme kuruluşu S&P’nin takvim dışı bir kararla Türkiye’nin görünümünü “durağandan pozitife” yükseltmesi sürpriz ve olumlu bir gelişme. Eylül ayında hatırlanırsa negatiften durağana revize etmişti. Bunun bir sonraki adımı not artırımı olabilir. 15 Aralık’ta Moody’s’den takvim gereği Türkiye’nin kredi notu açıklaması bekleniyor. Büyük bir olasılıkla S&P benzeri bir açıklama oradan da gelebilir.
S&P’nin yaptığı değerlendirmelerde; ekonomide dengelenme, TCMB rezervlerindeki toparlanma, cari açıkta daralma beklentileri gibi satır başlıkları var. Bir süredir Türkiye’nin uyguladığı ekonomi politikasına dış kaynaklı destek ve övgü mesajları geliyordu. Bunu Türkiye’nin 340’ın altına gerileyen risk primi (CDS) ve son haftalarda hisse senetleriyle tahvil bonoya gelen yabancı alımlarından görmek mümkün. TCMB verilerine göre 24 Kasım ile biten haftada yabancı yatırımcılar, 214.8 milyon dolarlık hisse senedi alırken tahvil bonodaki alımları 96.8 milyon doları buldu. Son dört haftadır kesintisiz alım yapan yabancı yatırımcıların hisse senetlerinde bir aylık alımları 427 milyon dolara ulaştı. Tahvil bonodaki aylık alım tutarı ise 260 milyon dolar civarında oluştu.
REZERVLER TAKİPTE
Yine 24 Kasım haftasında; TCMB brüt rezervleri ise 2 milyar dolarlık artışla 136.5 milyar dolara, bankalardaki yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı da 600 milyon dolarlık yükselişle 176 milyar dolara ulaştı. Bu arada kur korumalı mevduattaki (KKM) erime hız kesti ve 29 milyar TL düşüşle 2.7 trilyon TL oldu. TCMB’nin cuma günü yayınladığı tebliğle bankalar, döviz dönüşümlü kur korumalı hesaplara politika faizinin altında faiz verebilecek ancak bu oran, politika faizi olan 1 hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 85’inden daha düşük olamayacak. Böylece standart TL mevduat desteklenirken döviz dönüşümlü kur korumalı mevduata (KKM) verilen faizin cazibesinin azaltılması hedeflendi.
İç piyasalar geçen hafta Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz kararına odaklandı. TCMB’den ‘sürpriz’ faiz artırımı geldi. Piyasa beklentisi ağırlıklı olarak 250 baz puanlık artış yönündeydi. Ancak 500 puanlık bir artırım oldu. Toplantı metnindeki; “Dezenflasyonun tesisi için gerekli parasal sıkılık düzeyine önemli ölçüde yaklaşıldığını değerlendirmiştir. Bu çerçevede, parasal sıkılaştırma hızı yavaşlatılacak ve sıkılaştırma adımları kısa bir zaman diliminde tamamlanacaktır” açıklaması oldukça dikkat çekti. Bu açıklama, faiz artışının önümüzdeki ay toplantıda son kez olacağı ve miktarsal parasal sıkılaşmanın süreceği şeklinde değerlendirildi.
POZİTİF REEL FAİZE DOĞRU
TCMB’nin bu kararıyla mevduat, kredi, tahvil faiz oranlarının daha da artması muhtemel bir gelişme olacak. Bu durum faizin hisse senetleri ve Borsa İstanbul için daha ciddi bir alternatif ve rakip olarak güç kazanması demek. Mevduat faiz oranlarının yüzde 50’yi aşması, olası bir gelişme. Risksiz bir getiri. Üstelik, ekonomi yönetiminin yüzde 36’lık 2024 enflasyon tahmini tutarsa artık pozitif reel faiz söz konusu. Hatırlanırsa bugüne kadar negatif reel faiz vardı. Negatif faiz, enflasyondan korunma ve enflasyona karşı getiri arayışıyla tasarruf sahiplerini borsa ile konut gibi yatırım araçlarına yöneltmiş, ciddi getirilere de neden olmuştu.
SEÇİCİLİK ARTACAK
Bu aşamada ise tam tersi bir görünüm hakim. Risk içermeyen, enflasyona karşı koruyan bir yatırım aracı varken riskli yatırımlara ilginin zayıflaması olağan bir gelişme olarak görülebilir. Basit bir hesapla; mevduat faizi yüzde 50 olursa, borsada bu kazancı elde etmek için BIST100 Endeksi’nin 12.000 olması gerekecek. Endeks 12.000 olur mu? Ciddi bir yabancı girişi olursa neden olmasın? Ama bunu şimdiden söylemek veya iddia etmek zor.
BORSADA FIRSAT BİTMEZ
Yüksek faiz yerli yatırımcının risk iştahını biraz azaltabilir. Yoğun halka arzlarla yerli yatırımcı ilgisinin bir kısımını o yöne transfer etmişti. Ama “Borsada fırsat bitmez” diye de kabul gören bir söz var. Hissesini bulan yine primini alacaktır. Bu da seçiciliğin çok daha artacağı anlamına geliyor. Diğer yandan; yüksek faiz, genel ekonomide yavaşlama ve şirketler bazında daha düşük kâr beklentilerini de beraberinde getiriyor.
Kesinlikle tavsiye olarak görülmemesi ricasıyla dip not olarak; Lüks tüketim, konut, otomotiv talep kısılmasını ilk hissedecek sektörler arasında telaffuz edilebilir. Talep elastikiyeti bire yakın, yani talebin korunacağı veya daha az etkileneceği sektörler; gıda, sağlık, perakende olarak sayılabilir.
YÜKSEK faiz alım getirdi. Piyasalarda dengeler kurulmaya başlandı. Borsa İstanbul’da BIST100 Endeksi 7.000 seviyesine yaklaştıkça alım geldi. Döviz kurlarında küçük adımlı yükseliş eğilimi korunuyor. Tahvil bonoda ise sert yükselişe bağlı olarak gelen alımlarla gevşeme var. Gösterge bono faiz oranı yüzde 42’nin üzerini görüp 40 seviyesine kadar geriledi.
YENİ POLİTİKANIN ETKİLERİ
Yeni ekonomi yönetiminin uyguladığı politika etkilerini hissettirmeye başladı. TCMB verilerine göre 10 Kasım ile biten haftada yabancı yatırımcılar; hisse senetlerinde 7.3 milyon dolar, tahvil bonoda 131 milyon dolarlık alım yaptılar. Son dönemde tahvil bonodaki en yüksek alımı gerçekleştirdiler. 2024 yılı için orta vadeli programda enflasyon hedefinin yüzde 36 olduğunu hesaba katarsak mevcut bono faiz oranı bir miktar reel pozitif faiz de içeriyor. Ama 2024 yılı için verilen enflasyon hedefinin tutturulması gerekecek. Uzun yıllardır enflasyon hedefleri hep şaştı. Dileriz bu defa tutar. Mevcut parasal sıkılaşma ve faiz politikası devam ederse piyasalar 2024 yılında enflasyonda gerileme bekliyor.
DÖVİZ KURLARI ÖNEMİNİ KORUYOR
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek 12 Ekim’de, ‘pozitif reel faizin enflasyon beklentilerini dizginlemek için olmazsa olmaz bir konumda olduğunu, Türkiye’nin pozitif reel faize yaklaştığını’ söylemişti. Bu arada, yabancı finans çevrelerinden Türk tahvillerine yükselen faizler nedeniyle ilginin artabileceğine dair görüş ve değerlendirmeler gelmeye devam ediyor (Deutsche Bank, BNP Paribas).
TCMB dünyada en yüksek faizi veren ilk 5 ülkeden biri. Türkiye Hazinesi de dünyada en yüksek faiz veren ilk 10 ülke arasında. Enflasyonda da ilk 10’un içinde olunca bu görünüm olağanlaşıyor. Bu noktada döviz kurlarının seyri kritikleşiyor. Kurda belli bir denge sağlanırsa carry trade için şartlar biraz daha uygun hale gelebilir. Döviz kurlarında yüksek faize bağlı olarak çıkış trendi korunsa da ivmesi ve açısı düşmeye başladı.
YILIN son aylarına girildi. İç ve dış piyasalarda temkinli bir görünüm var. Gündemin zorlaşması ve özellikle Ortadoğu kaynaklı gelişmeler piyasaları dalgalandırdı. Son günlerde savaşın şiddetinde bir azalma görülmesi ve yaygınlık riskinin zayıflaması bu yöndeki baskıyı biraz hafifletti. Ancak dip not olarak ekleyelim; savaşın bölge ülkelerini de içine alacak şekilde yayılma durumu söz konusu olursa piyasalar yine gerilecektir. İç ve dış gündemde farklılaşma var. İçeride TCMB faiz artırımlarına bağlı olarak özellikle tahvil faiz oranlarındaki yükseliş oldukça dikkat çekici. Gösterge tahvil faiz oranları son 20 yılın en yüksek seviyelerini test ediyor.
EKONOMİ YÖNETİMİ KARARLI
TCMB’nin yüksek enflasyon ile mücadele için yüksek faiz ve parasal sıkılaşmaya gitmesine rağmen döviz kurları ve enflasyonda beklenen düşüş henüz yok. Ekonomi yönetimi mevcut politikayı sürdürmekte kararlı. Bu politika iç ve dış finans çevrelerinden olumlu tepkiler de aldı. Bunun sadece övgü aşamasında kalmayıp yatırıma dönüşmesi piyasalar için çok önemli olacak. Henüz sermaye girişi yönünden somut bir gelişme görülmüyor. Yabancı finans çevrelerinin bakışındaki değişimi Türkiye’nin gerileyen risk priminden (CDS) görmek mümkün. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in ABD, Avrupa ve Körfez ülkelerindeki yoğun görüşmelerinin devam ettiği bir süreçte İsrail-Hamas savaşı patlak verdi. Savaş ortamının Türkiye’ye yabancı sermaye bakışını ne ölçüde etkilediğini biraz daha gözlemlemek gerekecek. Yabancı desteği olmayan Borsa İstanbul’da ise çıkış hareketleri yine yerli yatırımcının desteğine kalmış görülüyor.
Dış borsalardaki tepki yükselişlerinin zayıflaması, para girişlerinin yetersiz kalması, beklenti ihtiyacını karşılayacak yeni gündem eksikiliği, tansiyon düşse de Ortadoğu’da devam eden savaş ortamı, 09/2023 dönem bilanço beklentilerinin bitmesi, TCMB faiz artırımlarıyla tahvil ve piyasa faiz oranlarındaki yükseliş Borsa İstanbul’daki tepki çıkışını zayıflatan gelişmeler olarak sayılabilir.
FAİZ ARTIŞI ETKİSİ
Sayılan etkenlerden faiz artışına ayrı bir önem atfetmek yerinde olacak. Borsanın lokomotiflerinde banka hisselerindeki satıcılı seyir dikkat çekici. TCMB faiz artışı sonrası tahvil faizlerindeki yükseliş aynı zamanda banka portföylerinde bulunan tahvillerin değerini olumsuz etkileyen bir durum. Ayrıca faiz artışları; Bankaların kaynak maliyetlerinin artması, geniş ölçekte ise daha zayıf büyüme ve düşük şirket kârlılıkları demek. 09/2023 dönemi bilançoların yayımı 9 Kasım perşembe akşamı itibarıyla tamamlandı. Bilançolar genelde beklentilerden daha iyi.
Fakat hisse fiyatlarında piyasa şartları nedeniyle aynı performansı görmek mümkün olmadı. TCMB tarafından açıklanan parasal verilere göre 3 Kasım ile biten haftada yabancı yatırımcılar hisse senetlerinde 85.7 milyon dolarlık alım yaptılar. Son beş haftalık satıştan sonra düşük montanı olsa da alım yapmaları kayda değer bir gelişme. Yabancıların tahvil bonodaki alımları ise 27.2 milyon dolar oldu. TCMB brüt rezervleri ve bankalar yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatında artış sürerken kur korumalı mevduat (KKM) aynı hafta 86 milyar TL düşüşle uzun süre sonra 3 trilyon TL’nin altına geriledi. Parasal büyüklüklerde yüksek faiz nedeniyle KKM’deki erime dışında çok belirgin bir değişim bu aşamada görülmüyor. İç piyasalarda temkinli görünüm korunuyor.
Son günlerde iç ve dış piyasalar Ortadoğu kaynaklı gelişmelere odaklandı. İsrail-Hamas savaşı piyasaları baskı altında tuttu. Bu yöndeki belirsizlik ve tedirginlik halen korunuyor.
Ancak bu gelişmelerin etkileri bir parça azalmaya başladı. Savaşın yayılma riski ortaya çıkarsa duyarlılık tekrar artacaktır. Geçen hafta piyasaların gündeminde ağırlıklı olarak öncü merkez bankalarının faiz kararları vardı. Avrupa Merkez Bankası (ECB) bir önceki hafta faizleri sabit bırakmıştı.
POWELL’IN AÇIKLAMALARI OLUMLU
Finans çevrelerinin deyim yerinde ise ‘esas oğlanı’ veya başrolü konumundaki ABD Merkez Bankası (Fed) da aynı kararı verdi ve faizleri değiştirmedi. Bu beklenen bir gelişmeydi. Asıl Fed Başkanı Powell’dan gelen açıklamalar olumlu algılandı. Powell’ın “faiz artış döngüsünün sonuna yaklaşıldığı ve faiz artırımlarında temkinli davranılacağı vurguları” pozitif yankı buldu. Yüksek faizin sonucu olarak enflasyonda düşüş eğiliminin devam ediyor olması ve ekonomideki yavaşlama riskini en aza indirmek amacı, faiz artırımlarına ara vermenin nedenleri olarak görülebilir.
Fed uyguladığı sıkı para politikasının sonuçlarını önemli ölçüde aldı. Enflasyonda düşüşü yakalarken ekonomide “yumuşak inişi” başardı. ABD ekonomisinde büyüme oranı (GSYH) çeyreklik (%4.9) ve yıllık (%3.5) bazda beklentilerin üzerinde gerçekleşti. Enflasyon ise (TÜFE) yüzde 3.7’ya kadar geriledi. Hatırlanırsa yüzde 9.1 seviyesini görmüştü.
Sunumda; Orta Vadeli Program ile uyumlu şekilde 2023 yıl sonu enflasyon tahmininin yüzde 58’den yüzde 65’e çıkarıldığı ifade edilirken, 2024 enflasyon tahmini ise yüzde 33’ten yüzde 36’ya yükseltildi.
PİYASALAR NASIL DEĞERLENDİRDİ
- Açıklamalar piyasalarla sağlıklı iletişim açısından gerçekçi ve tutarlı bir davranış olarak görüldü. Piyasa beklentisi de genelde yüzde 65-70 aralığındaydı. Güçlü talep ile enerji ve gıda fiyatlarının yüksek seyrini koruması enflasyonda düşüşü zorlaştıran bir durum.
Başkan Erkan, talepteki aşırılığın ortadan kalktığına işaret etti. Bu durumu TCMB’nin faiz artırımlarıyla yükselen kredi ve mevduat faiz oranlarının bir sonucu olarak görmek yerinde olacak. Yüksek faiz, talebi zayıflatırken maliyet enflasyonuna katkı yapan bir gelişme. Faiz artırımlarıyla talep ve döviz kurlarını baskılayıp enflasyonu kontrol altına alma politikası sürüyor.
2024’ÜN İKİNCİ YARISINA VURGU
- Başkan Erkan, enflasyonda düzelme görülene kadar parasal sıkılaşmanın devam edeceğini vurguladı. TCMB’nin ana amacı olan fiyat istikararını sağlamada en önemli silahları; para arzı ve faizdir. Parasal sıkılaşma politikasıyla bunu yapıyorlar. Başkan’ın ifadesine göre; ekimde aylık enflasyondaki gerilemeye karşılık kasım, ocak ve mayıs aylarında geçici etkiler nedeniyle aylık enflasyonun biraz ivme kazanması bekleniyor. Bu çerçevede enflasyonun mayıs ayında yüzde 70-75 arasında tepe yapması olası görülürken mevcut şartlarda enflasyonda düşüş için 2024 yılının ikinci yarısı işaret ediliyor.
ORTADOĞU TAKİP EDİLMELİ
- Ortadaoğu’da devam eden savaş henüz petrol üretim ve sevkiyatında bir soruna neden olmadı. Dileriz olmaz. Ancak bu yönde bir aksama olursa bu durum petrol fiyatlarını yukarı çekecek bir gelişme olacak. Bu durumda enerji fiyatlarındaki olası bir artış doğal olarak maliyet enflasyonu ile mücadele açısından bir zorluk olarak ortaya çıkabilir. Erkan’ın da işaret ettiği kış aylarında doğalgaz kullanımının artması ayrıca enflasyona ek yük getirecek. Bu açıdan “evdeki hesabın çarşıya uymama” durumunu da düşünmek gerekebilir.
Borsa İstanbul gündeme bağlı olarak oldukça dalgalı günlerden geçiyor. Çıkış ve düşüşler sert, yön tayini konusundaki belirsizlikler arttı. Son dönemin ağırlıklı gündemi İsrail-Hamas çatışması. Olayın yayılıp yayılmayacağının yanı sıra İsrail’in Gazze’ye olası bir kara harekatının sonuçları konusunda bekleyiş sürüyor. İlk günkü gibi olmasa da iç ve dış piyasalar bu baskıyı az veya çok hissediyor. Borsalarda satıcılı görünüm hakimken altın başta olmak üzere güvenli limanlara ilgi devam ediyor. Bu çerçevede Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın grup toplantısında Ortadoğu’ya yönelik açıklamaları yakından takip edildi ve fiyatlamalara konu oldu.
DIŞARIDA YAVAŞLAMA HİSSEDİLİYOR
Merkez bankaları faiz kararlarıyla ekonomik veriler dışında gündemin diğer önemli ayağı 09/2023 dönemi bilançoları. Dış borsalardaki bilançolarda ağırlıklı görünüm zayıf olarak nitelenebilir. Ekonomilerdeki yavaşlama şirket bilançolarına belli ölçüde sirayet etmiş görülüyor. Ancak Borsa İstanbul için aynı şeyleri söylemek zor. Şimdiye kadar açıklanan gerek banka gerekse sanayi şirketlerindeki kârlar genelde beklentilerden daha iyi. Açıklanan yüksek kârlarda enflasyon etkisini de dikkate almak gerekir. Bilançoların yayın süreci, borsanın çalkantılı dönemine denk geldiği için hisse fiyatlamalarına etkileri sınırlı. Bilançoların gereği gibi fiyatlandığını söylemek zor. Ancak yatırımcılar tarafından iyi bilançolar ve iskontolu hisselerin not edildiği, bir köşeye yazıldığı muhakkak. Piyasa şartları olağan seyrine döndüğünde hisseler fiyatını bulacaktır.
HİSSE SEÇİMİ ÖNEM KAZANDI
Borsanın dalgalı döneminde seçicilik daha çok artar. Çıkış trendleri ve rallilerde çok sayıda hisse birbirini takip eder, sürü psikolojisiyle yükselir. Ama yatay veya düşüşlerde farklılaşma öne çıkar. İçinde bulunduğumuz piyasa şartları artık o yapıya dönmüş durumda. BIST100 Endeksi ve bir çok lokomotif hissede mayıs sonundan itibaren başlayan çıkış trendi tamamlandı, yerini düşüş eğilimine bıraktı. Bu açıdan hisse seçimleri daha da önem kazandı. Bu dönemde yatırımcı anlayışıyla geri çekilmelerde hisse biriktirmek ve destek seviyelerine yaklaştıkça maliyet oluşturmak orta ve uzun dönem için yararlı olabilir. Borsa İstanbul’da dalgalı seyrin devamıyla temkinli görünüm korunuyor.
MERKEZLERDEN BEKLENEN KARARLAR GELDİ
- Merkez bankaları kararları piyasalar için önemli referans noktalarından biri olmuştur. Çünkü ekonomi politikalarının en önemli karar vericisi ve uygulayıcıları arasında merkez bankaları yer alır. Bu açıdan aldıkları kararlar genelde piyasa tarafından fiyalamaya konu olur. Geçen hafta dikkatler TCMB ve Avrupa Merkez Bankası (ECB) toplantılarındaydı. Her iki toplantıdan da beklenen kararlar çıkınca etkileri sınırlı kaldı. Ayrıca gündemde jeopolitik gelişmelerin ağırlığı fazla. TCMB’nin 500 puanlık arttırım ile faiz oranını yüzde 35’e çıkarması piyasa tarafından olumlu karşılandı. Enflasyonu kontrol altına almak için parasal sıkılaşma politikasının gereği olarak daha önce öngörüldüğü üzere faiz arttırımlarının devamı gerekiyordu. İstikrar, piyasalarla sağlıklı iletişim, kararlılık ve öngörülebilirlik açısından önemliydi.
SAVAŞIN gölgesindeki borsalarda kayıplar sürerken yeni dengenin nerelerde oluşacağı önem kazanmış durumda. Bunun için öncelikle İsrail-Hamas çatışmasının yaygınlık gösterip göstermeyeceği konusundaki belirsizliğin azalması gerekecek. Ortadoğu’daki gerginlik sadece bölgenin değil çok daha geniş bir coğrafyanın sorunu haline geldi. ABD ve İngiltere İsrail’in yanında olduklarını, yardım edeceklerini beyan ederek olaya müdahil oldu. Rusya şimdilik çok ses vermiyor. Ama olası bir kara harekatıyla birlikte İran bir şekilde sürece dahil olursa Rusya da sessizliğini bozabilir. Ortadoğu aynı zamanda dünyanın en önemli enerji (petrol, doğalgaz) üretim bölgelerinden biri. Türkiye açısından ise ayrıca önemli. Ortadoğu’ya coğrafya olarak yakın, ticaret ve sermaye alış verişleri yoğun. Bu durum Borsa İstanbul’un dış borsalara göre daha fazla tepki vermesinin gerekçeleri. Diğer bir sebep ise, BIST100 Endeksi’nin savaşı zirve seviyelerinde karşılaması. ABD ve Avrupa borsaları son aylarda zaten satıcılı seyir izliyordu.
Olayın bir diğer tarafı, Türkiye’nin Körfez ülkelerinden yatırım beklediği bir döneme denk gelmesi oldu. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın birkaç ay önce Katar, Birleşik Arap Emirlikleri ve Suudi Arabistan ziyareti sonrası çok sayıda ticari anlaşma imzalanmış, piyasalarda bir beklenti de oluşmuştu. Şimdiye kadar bu yönde somut bir gelişme olmadı. İsrail-Hamas çatışmasının yarattığı gerginliğin bu beklentileri nasıl etkileyeceğini tahmin etmek biraz zorlaştı. Belki de etkilemeyecek. Piyasalar şimdilik savaşı ve olası sonuçlarını fiyatlamaya devam ediyor. Ekonomik veriler ve merkez bankaları bu dönemde çok etkili değil. Gelişmelerin seyrine göre borsalar dalgalı bir seyir izleyebilir. Sert düşüş yaşayan borsalarda yeni denge ve destek noktalarının nerelerde oluşacağını, çatışma ortamının şiddeti ve yaygınlık gösterip göstermeyeceği belirleyecek. Bu noktada teknik destek seviyelerinin takip edilmesi yararlı olacak. Hisselerdeki geri çekilmeler orta ve uzun dönemli portföy oluşumu için aynı zamanda bir fırsat da verebilir. Bu noktada Çinlilere atfedilen “kriz fırsattır” sözünü hatırlamakta yarar var. Karamsar veya iyimser olmaktan çok gerçekçi olabilmek yatırım fırsatları açısından önemli. Karamsarların kriz ve tehlike olarak gördüklerini iyimserler fırsat olarak bakabilirler. Ama süreci de iyi okumak ve yakından takip etmek gerekecek. Aynı zamanda riski de göze almak gerekecek. Şartlar iyileşince fiyatlar da buralarda kalmıyor.
ABD TAHVİL FAİZLERİ İVME KAZANDI
Piyasaların referans olarak gördüğü parametrelerden biri de ABD tahvil bono faizleri. Özellikle ABD 10 yıllık bono faiz oranlarının seyri diğer piyasa değerleri üzerinde oldukça etkili. Geçen hafta yüzde 5 seviyesine ulaştı. Geçtiğimiz günlerde acaba olur mu olmaz mı diye bu konuda çok tartışma yürütülüyordu. Test edilen seviye 2007 yılından sonraki en yüksek rakam. Fed Başkanı Powell’ın perşembe günkü konuşmasından sonra yükseliş biraz daha hız kazandı. Powell faiz konusunda her zamanki gibi net bir mesaj vermedi ama yüksek tahvil faizlerinin parasal sıkılaşma işlevi gördüğünden bahisle Fed’in faiz artırımlarına bu aşamada gerek olmadığı imasında bulundu. En azından piyasaların yorumu bu yönde. Fed’in 01 Kasım toplantısında faiz değişimi beklenmiyor. Ancak Ortadoğu’daki gelişmeler petrol fiyatlarını daha da yukarı çeker, bu durum enflasyonun tekrar yükselmesine neden olursa bu beklentiler aralık ve sonraki toplantılar için değişebilir. ABD 10 yıllık bono faizi yükselince paralel olarak Almanya 10 yıllık faiz oranı da etkilendi ve yüzde 2.92 oldu. Bu durum gelişen ülke bono ve risk primlerini de bir parça olumsuz etkiledi. Türkiye’nin 5 yıllık risk primi (CDS) 420 seviyesini geçerken Eurobond faiz oranlarını yukarı itti. Diğer yandan son gelişmeler ABD dolarında değerlenme, Euro’da ise zayıflamayı beraberinde getirdi. Ağırlıklı olarak dolar borçlanıp Euro üzerinden ihracat yapan Türkiye için bu istenilen bir durum değil. Ekonomi yönetimi büyüme beklentilerinde ihracat artışını önemli görüyor. Ayrıca Avrupa ekonomisinde yavaşlama sürüyor. Buna karşılık ABD ekonomisi son verilerden de görüleceği üzere daha güçlü. Özetle, son dönemde dış koşullar pek Türkiye lehine gelişmiyor. Türkiye içinde bulunduğu süreçte, yüksek enflasyon, cari açık ve dış finansman ihtiyacı gibi sorunlarla mücadele ediyor. Bu bakımdan iç piyasalar yabancı sermaye girişi bekliyor. Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, geçen hafta da Paris’te dış finans çevreleriyle görüştü. Önümüzdeki hafta ise yine bir Körfez Ülkeleri ziyareti olacağını açıkladı. Dileriz olumlu bir sonuçla döner. Gelecek olası bir yatırım haberi sert düşmüş borsada olumlu fiyatlamaya konu olabilir.
ALTIN FAİZ ARTIŞINA RAĞMEN YÜKSELİYOR