Yaşanan darbe girişimi Türkiye’de piyasaları da sarstı. Ancak milletin iradesini ortaya koyması ve devletin gücüyle darbe girişiminin bastırılması sonrası piyasalar çok çabuk toparlandı. Borsa sert düşüşü 70 binli seviyelerde alımlarla karşılanırken 2017’de Kredi Garanti Fonu’nun 250 milyar TL krediyi devreye sokması Türkiye’nin ekonomik büyümesine önemli katkı yaptı. 2017 yılı büyümesi yüzde 7.4 olarak gerçekleşti, böylece ekonomide 2016’nın izleri silindi. Ekonomideki bu performans yıllar içinde doğal olarak borsaya da yansıdı ve Borsa İstanbul 75 bin 656 seviyesinden 2018’de 121 bin 531 seviyesine ulaşarak yeni bir zirve yaptı.
2017’de hızlı büyüme
Döviz kurlarının 2017’yi sakin geçirmesi Borsa İstanbul’un performansına olumlu katkı yapan bir başka gelişme oldu. Dolar/TL kuru 3.77 seviyesinden başladığı yılı 3.75 ile yatay seyirde tamamladı. Benzer görünüm gösterge faiz için de geçerliydi. ‘Borsaları kârlı canlı şirketler ve ekonomiler taşır’ sözü gerçeklik kazandı. Diğer yanda ABD ve Avrupa borsalarının da yükseliş eğiliminde olması iç piyasalardaki olumlu tabloya katkı yaptı.
Büyümenin sonuçları olarak 2016’da 26.8 milyar dolar olan açık 2017’de 40.5 milyar dolara yükselirken enflasyon yüzde 8.53 seviyesinden 11.92 noktasına yükseldi. 2018’de erkene alınan 24 Haziran Cumhurbaşkanlığı ve milletvekili seçimi yılın siyasi olayı olarak öne çıkarken ekonomide 2017 yılında yaşanan hızlı büyümenin sonuçlarının dengelenmesi vardı. Ekonomide artan cari açık ve enflasyonun makul noktalara çekilmesi için bir dengeleme yılı da denebilir. 2018’de büyüme yavaşlayarak yüzde 2.8’e çekilirken son çeyrek -2.8 olarak gerçekleşti ve 2019’a pek iyi bir bakiye devretmedi. Ekonomideki yavaşlamanın etkisiyle cari açık tekrar -20.7 milyar dolara geriledi, yaşanan kur şokunun etkisiyle kur geçişkenliğine bağlı olarak enflasyon (TÜFE) yüzde 20.30 oldu.
Borsa İstanbul 120 binli seviyelerden 84.654 seviyesine kadar geriledi, bir bakıma yavaşlayan ekonomiyi fiyatladı. Döviz kurları ve gösterge faiz oranlarında agresif bir hareketlenme yaşandı. Gösterge faiz oranı yüzde 28’e ulaştı, dolar/TL kuru da 7.20 ile tarihi zirve yaptı. Merkez Bankası (TCMB) döviz kurlarındaki yükselişe önlem olarak politika faiz oranını yüzde 24 seviyesine kadar yükseltmek durumunda kaldı. Bu kararlar sonrası TL tekrar değer kazanmaya başladı ve dolar/TL kuru geriledi. Ancak yaşanan kur ve faiz şoku ekonomik büyüme üzerinde yavaşlatıcı yönde bir etkiye neden oldu.
Seçimler de dalgalandırdı
2019, yine bir seçim yılı olarak karşımıza çıktı. Bu defa yerel seçimler yapıldı. 2019’u Borsa İstanbul yatay seyirde geçirirken benzer görünüm döviz kurları için de geçerli oldu. Gösterge faiz oranı ve Merkez Bankası (TCMB) oranında gerileme yaşandı. Gösterge faiz (piyasa) oranı yüzde 10 seviyesine kadar çekilirken Merkez Bankası faiz oranı 2019’u yüzde 12 ile tamamladı.
Döviz kurlarındaki yükselişin ve ekonomideki yavaşlamanın etkileri cari açık üzerinde kendisini gösterdi; cari açık uzun yıllar sonra fazlaya dönüştü ve 8.6 milyar dolar cari fazla verildi. 2018 yılını yüzde 20.30 seviyesinde kapatan enflasyon 2019’u yüzde 11.84 seviyesinden kapattı. Büyümeyse yılın tamamında yine zayıf kaldı ve yüzde 0.9 olarak gerçekleşti. Ancak Merkez Bankası faiz indirimlerinin de katkısıyla ilk iki çeyrek küçülen ekonomi son çeyreğinde yüzde 6 büyüdü.
Geçen hafta borsalarda kâr satışları görüldü. Olumlu fiyatlamanın önemli ölçüde yapılması, son dönemde borsalardaki yükselişle birlikte oluşan kârların realize edilme isteği, salgın hastalıkta artan vaka sayıları ve ikinci dalga riski, ekonomide toparlanmanın daha yavaş olacağı yönündeki değerlendirmeler, borsaları taşıyacak yeni bir gündem ve beklentinin oluşamaması kâr satışlarına neden olan gelişmeler olarak sayılabilir. Ancak Borsa İstanbul, derinlik kazanan satışlarla dış borsalardan kısa süreli olumsuz bir ayrışma gösterdi. Kısa süreli panik yaşanmasına neden olan bu gelişmede yabancı satışlarının devam etmesi, son aylarda çok sayıda küçük yatırımcının borsaya gelmesi ve kredili işlemlerin yoğunluk kazanmasının etkisi olabilir.
UYARI HAMLESİ
Düşüş başlayınca kârlı pozisyonlarda kredi kapatmaların düşüşe ivme kazandırması muhtemeldir. Geçen hafta Takasbank, borsa aracı kurumlarının gecelik faiz oranını yüzde 8.25’ten 12’ye çıkardı. Takasbank bir bakıma, borsaya son dönemde gelen çok sayıda küçük yatırımcıdan bir bölümünün yaptığı kredili işlemlerde faizi artırarak uyarı niteliğinde bir hamle yaptı. Nasıl ki kredili işlemler borsalardaki yükseliş hareketine ivme kazandırıyorsa düşüşte aksi yönde etki etmesi olağan bir gelişme. Borsa İstanbul’da bu ölçüde satışlara derinlik kazandıracak çok olumsuz bir gündem pek görülmüyor. Dış borsalar kısa süreli kâr satışları sonrası çıkış trendlerini koruyor. Covid-19 vaka sayılarında artış ile ekonomilerde toparlanmanın beklendiği gibi hızlı olmayacağı değerlendirmeleri ve ekonomiye dair bazı kapanma haberleri bir süredir vardı. Hatırlanırsa geçen haftaki yazımızda, kâr satış beklentilerimizle birlikte borsadan para çıkacak olursa nereye gidecek sorusunu sormuştuk. Aynı soru halen geçerliliğini koruyor. Mevduat faiz oranları düşük, altın ve konut oldukça primlendi.
TEPKİ ALIMLARI
Son dönemde ihtiyaç kadar yatırım aracına dönüştüğü söylenen otomobil fiyatlarında ciddi artışlar var. Öyle ki otomobilde ikinci el fiyatın sıfır fiyatından pahalı olduğu haberleri basına haber olarak düştü. Piyasalarda faiz düşük, likidite hiç olmadığı kadar fazla. Durum böyle olunca varlık fiyatlarında artış kaçınılmaz oluyor. Bir süre daha mevcut durum korunsa da sürdürülebilirliği konusunda belirsizlik mevcut. Bu açıdan dış borsalarda belirgin düşüşler ve gündemde olağan dışı olumsuz bir gelişme olmazsa borsayı bu seviyeye getiren “alternatifsizlik” durumu devam ediyor. Borsa İstanbul’un hangi seviyelerde denge bulup tepki alımlarıyla karşılaşacağı konusu da önemli. Bu noktada teknik analiz verileri önem kazanıyor. Daha seçici ve temkinli bir borsa görülmekle birlikte önümüzdeki hafta sert düşüş sonrası tepki alımları görülebilir.
EKONOMİDE TEMKİNLİ YAKLAŞIMLAR
Küresel ekonomide koronavirüse bağlı olarak ani duruş sonrası ekonomilerin açılmasıyla birlikte mayıs ve haziran ayında dipten dönüş ve ciddi toparlanma görülmüştü. Ekonomik veriler de bunu teyit etmişti. Ancak son günlerde bu defa toparlanmanın beklendiği gibi güçlü olmayabileceği yönünde değerlendirmeler geliyor. ABD’li Nobel ödüllü ekonomist Joseph Stiglitz, “ekonomide V şeklinde bir toparlanma büyük ihtimalle fantezi” dedi. Yatırımcılara yönelik telekonferansında Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) ise kredi büyümesindeki ivme yılın ikinci yarısında azalabilir dedikten sonra Joseph Stiglitz’e benzer şekilde “umut veren sinyaller var ama V tipi toparlanma demek için erken” uyarısında bulundu. İçeriden ve dışarıdan gelen ve birbirini teyit eden açıklamalar kayda değer. Son günlerde hükümet ve merkez bankalarından yeni teşvik paketleri görülmezken ABD Merkez Bankası (Fed) bilançosunda büyüme yerini hafif de olsa küçülmeye bıraktı. Mart ayında 4.2 trilyon dolar olan Fed bilançosu, teşvik paketleri ve parasal genişleme politikalarıyla 7.2 trilyon dolara ulaştıktan sonra son günlerde 7 trilyon doların altına gerildi. Bu açıdan piyasalarda faiz düşük kalsa da yeni para akışı zayıflamış görülüyor. Bunun borsalar başta olmak üzere piyasalara yansımalarını önümüzdeki günlerde görebileceğiz.
Borsalarda kâr satış denemelerine rağmen olumlu hava devam ediyor. Gelen kâr satışları derinlik kazanmış değil ve destek seviyelerinde karşılanıyor. Mart ayından bu yana merkez bankaları ve hükümetlerin teşvik paketleriyle sağlanan düşük faiz ve bol likidite ortamı finans piyasalarını bugünlere taşıdı. Borsalar eski zirvelerine oldukça yaklaştı. Son günlerde ekonomilerdeki toparlanmayı teyit eden veriler ve virüse karşı geliştirilen aşı çalışmalarında umut verici gelişmeler iyimserliğin devamında etkili oldu. Geçen perşembe açıklanan haziran ayı ABD tarım dışı istihdam verileri beklentilerin oldukça üzerinde 4.8 milyon kişi olarak gerçekleşti. Beklenti 3 milyondu. İçeride ve dış dünyada, gerek PMI gerekse diğer ekonomik verilerde haziran ayında toparlanmaya işaret eden çok sayıda veri mevcut. Ancak salgınla ilgili artan vaka sayıları risk oluşturmaya devam ediyor.
50 BİNİ AŞTI
Öyle ki ABD’de günlük 50 bini aşarken, 1 Temmuz itibariyle dünyada 200 bine yaklaştı. Buna bağlı olarak ekonomilerde kısıtlama haberleri gelmeye başladı. ABD Başkan Yardımcısı Pence’in “Yeniden açılmayı durduran yönetimleri destekliyorum” ve ABD Hazine Bakanı Mnuchin’in “Eyaletlerin yeniden çok hızlı açılacağına inanmıyorum” açıklamaları geldi. Türk Hava Yolları (THY), ABD’de vakaların arttığı iki noktaya (Miami ve Los Angeles) uçuşları erteleme kararı aldı. Bu gelişmelere piyasalar şimdiye kadar duyarsız kaldı ve bu yönde olumsuz bir fiyatlama yapmadı. Hal böyleyken, ayrıca borsalarda ciddi primler oluşmuşken bu duyarsızlık devam edebilir mi?
SOLUKLANMA OLASILIĞI
Veya borsacıların deyişiyle “kâr cebe yakışır” sözüne kulak verilir mi? Bir diğer dikkat çekici gelişme borsaya yerli yatırımcı akını sürerken yabancı yatırımcıların satış eğiliminde olması. Bu açıdan salgın nedeniyle borsalarda eski zirvelere yaklaşırken biraz da ‘yükseklik korkusunun’ etkisiyle bir miktar kâr satışları yaşanması olağan bir gelişme olur. Ancak bu durumda da borsadan çıkacak para nereye gidecek sorusu akla geliyor. Faiz düşük ve düşük kalmaya devam edecek. Zaten borsaya yatırımcı akınına sebep olan temel etken alternatifsizlik olarak görüldü. Bu şartlar halen de korunuyor. Mevcut trendler korunmakla birlikte hızlı ralli sonrası bir soluklanma olası görülüyor.
HAZİRAN ENFLASYONU BEKLENTİLERİ AŞTI
Haziran enflasyonu (TÜFE) aylıkta yüzde 1.13, yıllıkta yüzde 12.62 gerçekleşti. Bu gelişmede ekonomideki normalleşmenin etkileri yanında ekonominin açılmasıyla artan talep ile para arzındaki artış ve kredi genişlemesinin etkileri var. Mevsimsellik nedeniyle gıda fiyatları biraz gerilerken en yüksek artış kalemlerinin lokanta, oteller ve ulaştırmada olması dikkat çekti. Sonuçlar üzerinden gidecek olursak Merkez Bankası (TCMB) kararlarına bu gelişme nasıl yansıyacak? Enflasyon düşecek öngörüsü ile son toplantı hariç dokuz toplantıda önden yüklemeli faiz indirimine gitti. 2020 yılı için öngördüğü yüzde 7.4 enflasyon tahmini tartışmalı hale gelirken Merkez Bankası’nın faiz indirimlerine ara vermesi olası bir gelişme olacak. Hatırlanırsa TCMB son toplantısında faizi, indirim beklentilerine rağmen sabit tutmuştu. Zira enflasyon ile Merkez Bankası faiz oranı hatta mevduat faiz oranı arasındaki makas son enflasyon verisiyle daha da açılmış durumda. Negatif faiz 4.38 seviyesine ulaştı. Dünyada en yüksek negatif faiz veren ülkeler arasında Türkiye de var. Kredi derecelendirme kuruluşu Fitch’ten cuma günü enflasyon verileri açıklandıktan sonra “Türkiye’de faiz indirim döngüsünün sona ermeye yaklaştığına inanıyoruz” şeklinde açıklama geldi. Faiz arttırmaya da reel ekonominin içinde bulunduğu şartlar elvermiyor. Ani duruş sonrası toparlanma çabasındaki bir ekonomide faiz arttırmak bu çabaları sekteye uğratacaktır. Anlaşılan önümüzdeki toplantıda faiz kararı konusunda Merkez Bankası’nın işi hayli zor olacak.
Düşük faiz, bol likidite ve virüse bağlı vaka sayılarındaki artış ile birlikte ikinci dalga riski altın fiyatında çıkış hareketinin devamında etkili oldu. Ayrıca ABD Merkez Bankası (Fed) Başkanı Powell’in vaka sayılarındaki artışla ile ilgili ekonomik belirsizlikten söz etmesi ve ABD-Çin gerginliğinin tekrar gündeme gelmesi son günlerde altın fiyatındaki yükselişe ayrıca katkı yaptı. Faiz düşük ve düşük kalacak beklentisi kuvvetlenirken Fed 2022’ye kadar sıfır faizden söz etti. Ekonomilerdeki durgunluk zaten faiz artırımına imkan vermiyor. Diğer yandan merkez bankaları ve hükümetlerin teşvik paketleriyle likidite hiç olmadığı kadar bollaştı. Fed’in bilanço büyüklüğü mart ayından bu yana 3 trilyon dolardan fazla arttı. Diğer merkez bankaları da parasal genişleme politikalarına devam ediyor. Bu durum tasarrufları artırmaya başladı. Ekonomideki belirsizlik ve artan vaka sayıları ‘güvenli liman’ ihtiyacını gündemde tutuyor. Bu durumda kendisine getiri arayan paranın yöneldiği yatırım araçlarından biri de altın olunca fiyatı yükselmeye başladı. Ancak virüs konusunda yapılan aşı çalışmaları altında kar satışlarına neden olabilir. Dışarıda ons fiyatındaki yükseliş dolar/TL kurunun son günlerde yatay seyri nedeniyle aynı ölçüde iç piyasalardaki gram/TL fiyatına yansımış değil. Altının gram/TL fiyatını dış piyasalardaki ons fiyatı ile dolar/TL kuru belirliyor.
ÇIKIŞ HAREKETİ GÜCÜNÜ KORUYOR
Çıkış trendi devam ediyor. İlk destek 1.765 seviyesinde görülürken bu seviyenin üzerinde çıkış hareketi gücünü koruyabilir. Aksi takdirde sonraki destek noktaları 1.745 ve 1.710 seviyelerinde bulunuyor. İlk dirençler ise 1.790-1.800 seviyelerinde. Çıkışın devamı için bu seviyelerin geçilmesi önemli olacak. Bu durumda sonraki dirençler 1.840 ve 1.900 zirvesinde bulunuyor. Direnç noktalarında kâr satışları görülse de çıkış hareketi gücünü koruyor.
KÂR SATIŞLARI OLABİLİR
Kâr satışlarının ardından gelen tepki alımlarıyla çıkış hareketi devam ediyor. İlk direnç 396 seviyesinde. Bu seviyelerde kâr satış denemeleri görülebilir. Çıkışın devamı için 396 seviyesinin üzerinde kalınması gerekecek. Bu durumda sonraki direnç noktaları 410 ve 425 olarak görülüyor. İlk destekler ise 385-383 seviyelerinde. Bu seviyelerin altında verilecek sonraki destek noktaları 375 ve 364 seviyelerinde. Çıkış hareketi sürmekle birlikte direnç seviyelerinde kâr satışları
görülebilir.
Borsa İstanbul’da olumlu hava yerli yatırımcının katkısıyla sürüyor. Düşük faiz ve alternatif arayışı yerli yatırımcıyı borsaya yöneltti. Borsa İstanbul’da 1 Ocak-19 Haziran 2020 dönemi yatırımcı sayısı, 366 bin artarak 1.5 milyon kişiyi geçti. Buna karşın yabancı yatırımcının Borsa İstanbul’daki payı yüzde 51.6 seviyelerine kadar geriledi. Borsaya gelen gerek bireysel yatırımcılar gerekse yerli fonlar borsayı destekliyor. Ancak son aylarda çıkış gösteren yabancı yatırımcının yeniden geri gelmesi piyasaların bundan sonraki seyri açısından önemli olacak. Yerli tasarrufların bir kısmı borsayı desteklese de tasarruf yetersizliği veya düşüklüğü ülke olarak önceden bu yana yakındığımız bir konu. Yabancı yatırımcıların katılımı söz konusu olursa daha uzun soluklu bir çıkış hareketi ve iyimserlikten söz etmek mümkün olabilecek. Bu bağlamda MSCI’den (Morgan Stanley Capital International) gelen “Türkiye’nin gelişen piyasa statüsünün gözden geçirilebileceği” konusundaki uyarının yabancı yatırımcılar açısından önemli olduğunu vurgulamakta yarar var. 19 Haziran 2020 Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) verilerine göre; Borsa İstanbul’da yabancıların portföyünde, 24.3 milyar dolarlık hisse senedi, 7.1 milyar dolarlık tahvil bono (DİBS) bulunuyor. Yine 19 Haziran haftasında hisse senetleri ve tahvil bonoda (DİBS) olmak üzere toplamda 162 milyon dolar yabancı girişi görüldü. Umarız, dileriz devamı gelir.
VAKA ARTIŞLARI PİYASALARI ETKİLEMEYE BAŞLADI
Piyasalarda son görünüm ile ilgili IMF, finansal piyasalar ve reel ekonomi arasındaki bağlantısızlığın toparlanma için risk oluşturduğu uyarısında bulundu. Reel ekonomilerle finans piyasalarının bağının zayıfladığı, hatta koptuğu yönünde birçok kurum ve kuruluştan benzer uyarılar gelmişti. Borsaları kârlı, büyüyen ekonomiler ve şirketler büyütür, diye olağan zamanlarda kabul gören bir anlayış vardı. Şimdilerde ise reel ekonomiler ve şirketler yavaşlarken düşük faiz ve bol likidite ile alternatifsizlik büyüyor. Ayrıca ekonomilerin açılması ve dipten dönüşü destekleyen verilere rağmen toparlanmanın yavaş olacağı uyarıları da var. ABD Beyaz Saray Danışmanı Kudlow’un “ABD ekonomisi tekrar kapanmayacak” yönündeki açıklaması artan vaka sayılarına karşın piyasaların iyimserliğini korumasına katkı yapan bir durum olarak değerlendirilmişti. Dünya Sağlık Örgütü’nden ise günlük koronavirüs vaka sayısı rekor kırdı, “virüs hala ölümcül” açıklaması geldi. Apple’dan da bazı eyaletlerde mağaza kapatma kararı ve Teksas valisinin barların kapatılacağını duyurması piyasaların olumsuz tepki vermesine neden oldu. Cuma akşamı ABD borsaları düşüşle kapattı. Dünyanın birçok bölgesinde vaka artışlarına karşılık henüz tekrar ekonomisini kapatan bir ülke ise yok. Zira küresel ekonomideki ani duruş birçok ülkeyi ve şirketleri dahası artan işsizlik ve gelir kayıplarıyla geniş nüfus kitlelerini çok zorladı. Ekonomilerin açık tutulmasındaki ısrar biraz da bun sebepten olsa gerek. Ancak vaka sayılarındaki artış bir ivme kazanıp tekrar korkutucu boyutlara gelirse ülke yönetimleri ne kadar ekonomiyi açık tutmak istese de insanlar daha temkinli davranabilir. Bu aşamada gerek hükümetler gerekse merkez bankaları ve diğer finans sağlayıcı kurumlar henüz frene basmış değil. Parasal genişleme ve teşvikler devam ediyor.
KREDİ VERME KAPASİTESİ YÜZDE 75
ABD yönetimi yeni bir trilyon dolarlık ekonomik paket hazırlığında olduğunu açıklarken IMF Başkanı “Son 7 haftada 72 ülkeye acil finansman sağladık. Fon halihazırda 1 trilyon dolarlık kredi verme kapasitesinin yüzde 75’i civarında” dedi. Yani biraz daha imkânları mevcut. Türkiye IMF’den yardım almayacağını daha önce açıklamıştı. Alınan teşvik ve parasal genişleme tedbirleriyle ekonomilerdeki toparlanma eğilimleri finans piyasalarını taşımaya devam ediyor. Artan vaka sayıları, toparlanmanın yavaş olabileceği uyarılarıyla birlikte olumlu gelişmelerin önemli ölçüde fiyatlara dahil olduğunu dikkate alırsak önümüzdeki günlerde daha yorgun borsa ve kâr satışları muhtemeldir.
MERKEZ BANKASI FAİZİ SABİT TUTTU
Son dokuz toplantısında faiz indirimine giden Merkez Bankası (TCMB) geçen haftaki toplantısında beklenenin aksine faizi sabit tuttu ve yüzde 8.25 olarak bıraktı. Beklenti 25 baz puan indirim yönündeydi. Yapılan açıklamada bu kararda enflasyon ile ilgili tereddütlerin öne çıktığı anlaşılıyor. Bilindiği üzere TCMB faiz indirimlerini enflasyon düşmeden ve önden yüklemeli yapıyordu. Enflasyonun (TÜFE) yüzde 11.13, TCMB faizinin yüzde 8.25 olduğunu dikkate alırsak en fazla eksi faiz veren ülkelerden biri olarak görülüyordu. TL’nin değer kaybı, dövize devam eden talep, sıcak para çıkışları, rezervlerdeki aşınma ve artan cari açık gibi konuları dikkate aldığımızda TCMB’nin bu kararında sadece enflasyon kaygısı olmayabilir. Bununla birlikte salgın nedeniyle yavaşlayan ekonomiyi ve dış dünyadaki düşük faiz politikalarını dikkate aldığımızda faiz oranlarının düşük kalması olasılığı ve ihtiyacı sürüyor.
BORSADA KÂR SATIŞLARINA DİKKAT
Finans piyasalarında ve özellikle borsalarda düşük faiz ve bol likiditeye bağlı bahar havası devam ediyor. Su akar yolunu bulur misali, alternatifsiz kalan tasarruflar borsaya yönelirken döviz ve konut satışları da bu gelişmeden etkilendi. Nisan ve mayıs aylarında düşen konut satışlarının haziran ayında yüksek seviyelere ulaşması bekleniyor. Beklentiler nisan mayıs aylarında 40-50 bin civarında olan konut satışının düşük faizli kredi kampanyalarının da etkisiyle haziranda yüz binin üzerinde olabileceği yönünde. TCMB verilerine göre, 12 Haziran haftasında bankalardaki yabancı para mevduatı bir önceki haftaya göre 900 milyon dolar artarak 202.9 milyar dolara yükseldi. Bu son yılların en yüksek rakamı. Borsa İstanbul ise (BIST100 Endeksi) 17 Mart’ta 81.936 seviyesini gördükten sonra 18 Haziran Cuma günü 114.310 seviyesine ulaştı. Yaklaşık yüzde 40’a yakın bir prim söz konusu. Son aylarda yaşanan bu gelişmeler daha çok 2008 küresel krizi sonrası döneme benzetiliyor. Bazı farklılıklar var tabi ki. 2008 krizi finans ile başlayıp reel ekonomiye yansıdı. Ancak yine düşük faiz ve bol likidite politikalarıyla reel ekonomiler krizi çok kısa bir süre hissetti, çabuk toparlandı. Koronavirüs ile başlayan kriz ise reel ekonomileri vurdu, ani duruş gerçekleşti. Ancak finans piyasaları merkez bankaları ve hükümetlerin aldığı teşvik paketleriyle krizi kısa sürede atlattılar. Şimdi tedirginlik bu durum sürdürülebilir mi noktasında.
BOL LİKİDİTE ÖNEMLİ AVANTAJ
ABD ve Avrupa Merkez bankaları başta olmak üzere merkez bankaları, düşük faizin uzun bir süre daha devam edebileceği yönünde görüş açıkladılar. Hatta Fed, 2022 yılına kadar sıfıra yakın faiz öngörüsü açıkladı. Türkiye özelinde bakacak olursak, devam eden düşük faiz politikası biraz daha sürecek gibi. Ancak 11.39 seviyesindeki enflasyon ve negatif faiz, bütçe açıkları, dış finansman ihtiyacı ve yüksek borçlanma gereği, TL’deki değer kayıpları gibi etkenler bu görünümün devamını biraz zorlaştıracak bazı gelişmeler. Bununla birlikte yavaşlayan ekonomilerin toparlanması için hala düşük faize ihtiyacı var. Ayrıca dış dünyadaki düşük faiz ve bol likidite ortamı önemli bir avantaj. Ekonomilerin açılması, dipten dönüş gibi gelişmeleri önemli ölçüde fiyatlayan ve kısa sürede ciddi primler yakalayan borsalarda eski zirve seviyelerine oldukça yaklaşıldı. Salgında ikinci dalga ve artan vaka sayılarını da dikkate alırsak bu durum borsalarda yorgunluk ve kâr satışları olasılıklarını gündemde tutuyor.
BORSA İSTANBUL BİRAZ DAHA POZİTİF
Borsa İstanbul geçen hafta dış borsalardan daha olumlu bir ayrışma gösterdi. Bu görünümde Varlık Fonu’nun Turkcell’e ortak olması ve sonrasında Turkcell hissenin borsada sert yükselişinin sağladığı katkı ile cuma günü uzun süredir hareketsiz kalan ve borsadaki yükselişe katılmayan banka hisselerindeki yükselişinin etkileri var. TCMB verilerine göre, 12 Haziran haftasında aylar sonra hisse senetlerinde ilk defa yabancı yatırımcıların 50 milyon dolar alış gerçekleştirdikleri açıklandı. Ancak tahvil bonoda (DİBS) 720 milyon dolar satıştaydılar.
RİSK ALAN, HİSSESİNİ BULAN İYİ KAZANDI
Borsada fiyatlar mart ayında koronavirüs etkisiyle dip yapmışken yeni duruma göre risk alıp yatırım yapanlar özellikle borsada iyi bir getiri sağladılar. Geçmişe bakıp konuşmak kolaydır elbette. O günün şartlarında risk almak kolay da değildir. Ancak işler yoluna girince hisse alırım bekleyenler çok daha yüksek fiyattan almak durumunda kaldı. İşler düzelmeye başlayınca fiyatlar da yükseliyor tabi ki. Borsa İstanbul’da son aylarda prim yapan hisselere bakıldığında hisse seçimlerinin her zaman olduğu gibi oldukça önemli olduğu görüldü. Krizin ilk dönemlerinde faiz düşürülüp piyasaya bol miktarda likidite verildiği günlerde “piyasalara gelen paranın gideceği yatırım araçlarının başında borsa ve altın geliyor” diye bu sayfalarda yazdığımızı hatırlıyorum. Bu bölümü eski birkaç anlamlı sözle kapatalım; ‘kriz fırsatır’ ve ‘kriz yoktur, servetlerin el değiştirmesi’ vardır.
BORSADA ÇIKIŞ TRENDİ SÜRÜYOR
TCMB verilerine göre, 5 Haziran haftasında hisse senetleri ve tahvil bono toplamında aylardan sonra ilk defa giriş görüldü. Hisse senetlerinde 15 milyon dolarlık çıkışa karşılık tahvil bonoda (DİBS) 119 milyon dolarlık giriş söz konusu. Nette 104 milyon dolarlık sıcak para girişi gerçekleşmiş. Bu gelişmede küresel piyasalarda, Türkiye’nin de yer aldığı gelişen ülke piyasalarına olan ilginin payını dikkate almak gerekir. Borsada yükselişe rağmen yabancı takas saklama oranı yüzde 52 seviyelerinde seyrediyor, yerli alıcılar etkili olmaya devam ediyor. Düşük faiz yerli yatırımcıyı borsaya çekmiş durumda. Diğer yandan bankalardaki yurtiçi yerleşiklerin yabancı para mevduatı yine 5 Haziran haftası itibariyle bir önceki haftaya göre 1.8 milyar dolara artarak son beş yılın en yüksek seviyeleri olan 202 milyar dolara ulaşmış durumda. Düşük faiz veya negatif faiz yatırımcıyı alternatif piyasalar yöneltmiş görülüyor. Bir diğer artış da banka kredilerinde. Haziran ayı itibariyle 3.1 trilyon TL’ye yükseldi. Mart başında 2.7 trilyon TL idi. Benzer artış mevduat için de geçerli.
TEMKİNLİ DURUŞ ÖNE ÇIKIYOR
Düşük faiz ve bol likiditenin devam edecek olması da orta ve uzun vade piyasaları destekleyecek bir görünüm. Ancak reel ekonomilerin durgun seyredeceği ve toparlanmanın kolay olmayacağı beklentilerine piyasalardaki olumlu hava ne kadar direnecek bunu göreceğiz. ABD Hazine Bakanı Mnuchin’in koronavirüs salgınında ikinci dalga endişelerine ilişkin sanki ‘mala geleceğine cana gelsin”’der gibi ‘ekonomiyi yeniden durdurmak daha büyük zararlara neden olur, ekonomiyi yeniden durduramayız’ yönündeki açıklaması Fed açıklamalarının borsalardaki tahribatını biraz azalttı. Fakat son Fed toplantısının ardından yapılan açıklamalar ve sonrasında ABD borsalarına gelen sert kâr satışları bir işaret fişeği gibi algılanır mı? Yoksa zamana yayılır bir süre daha piyasalar iyimserliğini sürdürür mü? Görünen durum temkinli bir duruşun öne çıkmaya başladığı şeklinde.
DIŞ BORSALARDA KÂR SATIŞI
Piyasalarda iyimserlik korunmakla birlikte ABD Merkez Bankası (Fed) toplantısı sonrası zayıflamaya başladı. Koronavirüs vakalarındaki artış eğilimi ve salgında ikinci dalga riski, Fed’in ekonomik krizden çıkışın kolay olmayacağı ve zaman alacağı yönündeki değerlendirmeler dış borsalara kâr satışları getirdi. Bunun yanı sıra Fed’in her toplantı sonrası gereken desteğin verilmeye devam edileceği vurgusu ve faiz oranının 2022’ye kadar sıfıra yakın bırakacağı öngörüleri de önemli. Bu durum tespiti ve ileriye yönelik pek de umut vermeyen söylemler piyasalara ‘bardağın boş yanını’ gösterdi. Hatırlanırsa geçen yazımızda piyasaların riskleri göz ardı ettiği ve bardağın dolu tarafını görme eğiliminde olduğundan bahsetmiştik. Son Fed toplantısı bu defa farklı bir yanını öne çıkardı. Gerçi bu riskler gerek Dünya Sağlık Örgütü gerekse Fed ve IMF, yatırım bankalarıyla kredi derecelendirme kuruluşları tarafından daha önceleri de söyleniyordu. Ancak piyasalar bu risklere duyarsızdı. Şimdi özellikle borsalarda oluşan ciddi primler ve kâr satış isteği bu yönde duyarlılığın fiyatlanması ve oluşmasında etkili oldu. Bir yerde bahanesi oldu da denebilir. Zaten 2022’ye kadar sıfıra yakın faiz öngörüsü, düşük büyüme, düşük enflasyon ve ekonomilerde durgunluk beklentisinin de özeti gibi.
KORKU ENDEKSİ YÜKSELİŞTE
Piyasalarda volatilite ve tedirginliği gösteren VIX (Korku) Endeksi, referans seviye olan 30’un üzerine çıktı. Buna karşılık ABD Borsalarında gerileme altın fiyatında (ons/dolar) ise yükseliş görüldü. Özellikle son zamanlarda borsa aracı kurum bültenlerinde en fazla kullanılan sözcükler ‘güvenli liman ve risk iştahı’ oldu. Piyasalarda gerginlik artınca güvenli liman ihtiyacı da artar, risk iştahı azalır, buna karşılık borsalar düşer, altın fiyatı yükselir gibi bir işleyiş söz konusu. Güvenli liman ihtiyacına bağlı olarak düşük faiz ve bol likiditenin de etkisiyle altın fiyatında yükseliş eğilimi korunuyor. ABD Dolarındaki ise zayıf görünümün de katkısı vardı. Koronavirüs salgınında ikinci dalga endişeleri piyasalardaki güvenli liman ihtiyacını öne çıkarınca bir süredir zayıf görünüm sergileyen ABD doları da biraz değer kazandı. Belirsizlik ileriye yönelik projeksiyonları zorlaştırırken dengeler sık sık değişiyor. Geçtiğimiz günlerde ekonomilerin açılmasıyla talep artacağı beklentisi ve OPEC’in üretim kısıntısına istinaden yükseliş eğiliminde olan petrol fiyatları ise ekonomideki toparlanmanın yavaş olacağı beklentileri ve stok artışlarına bağlı olarak geriledi. Biraz da kâr satışlarının etkisi var.
BORSADA KÂR SATIŞLARINA DİKKAT
Piyasalarda iyimserlik devam ediyor. Ekonomilerin açılması, mayıs ayı verileriyle birlikte ekonomide dipten dönüş görüşünün belirginleşmesi, düşük faiz ve parasal genişleme politikaları olumlu havanın temel dayanakları. Avrupa Merkez Bankası’nın son toplantısında faiz oranları beklentilere paralel olarak değişmedi. Ancak Avrupa Merkez Bankası’nın Pandemi Acil Varlık Alım Programı’nı (PEPP) 600 milyar Euro arttırılarak 1 trilyon 350 milyar Euro’ya çıkarması beklentileri aşan bir hamleydi. Ayrıca gerektiği kadar parasal genişlemeye devam mesajı verildi. Fakat haftanın sürprizi ABD mayıs ayı tarım dışı istihdam verisinden geldi. Beklentiler 8 milyon azalma yönünde iken 2.5 milyon artış şeklinde geldi. Hatırlanacağı üzere nisan ayında 20 milyon azalmıştı. İşsizlik oranı da yüzde 13.3’3 düştü. Nisan ayında 14.7 idi. Borsalarda yorgunluk emarelerinin ortaya çıkmaya başladığı bir aşamada bu veri moral verdi, yükseliş hareketine yeniden ivme kattı.
KRİZ YAŞANMAMIŞ GİBİ
Piyasalar, salgında ikinci dalga tedirginliğini ve ABD-Çin gerginliği ile ABD’de devam eden protestoları unuttu. Avrupa Merkez Bankası Başkanı Christine Lagarde’ın basın toplantısında, koronavirüs salgını nedeniyle Euro Bölgesi’nin ekonomisinde küçülmenin ikinci çeyrekte ‘benzeri görülmemiş’ bir düzeyde olacağını ve ekonomide 2020’de yüzde 8.7 daralma beklediklerini açıkladı. Fed’in ve yatırım bankalarıyla kredi derecelendirme kuruluşlarının 2020 ikinci çeyrek için görüşleri de benzer yönde. Buna karşılık borsalar koronavirüs öncesi zirvelerine oldukça yaklaştılar. Sanki kriz hiç yaşanmamış gibi. Tam bir ‘V’ formasyonu. Sert bir dip hareketi ve aynı şeklide toparlanma.
YATIRIMCI BORSAYA
Beklenti fiyatlamaları önemli ama borsaları canlı, kârlı ekonomiler ve şirketler taşır diye bir kabul gören bir görüş var. Önümüzdeki dönem en azından bir veya birkaç çeyrek bilançolar iyi gelmeyecek. Borsalardaki coşkunun nedeni geçen yazılarımızda da vurguladığımız üzere alternatifsizlik. Faiz düşük ve düşük kalmaya devam edecek. Merkez bankaları ve hükümetler parasal genişleme ve mali teşvik politikalarına devam ediyor. Türkiye özelinde bakacak olursak, enflasyon yüzde 11.39, Merkez Bankası politika faiz oranı yüzde 8.25, mevduat faizleri de o civarda. Negatif faiz yatırımcıyı borsaya itti. Bankalardaki yabancı para mevduatının tekrar artmaya başlaması da bunun yansıması. Merkez Bankası verilerine göre bankalardaki yabancı mevduatı tekrar 200 milyar doların üzerine çıktı. Mayıs ayı başında 194 milyar dolar seviyelerinde idi. Risk teşkil edebilecek gelişmelere bu aşamada duyarsızlık devam ederken olumlu seyrini sürdüren finans piyasaları, artan risk iştahıyla ‘bardağın dolu tarafını görmeye’ devam ediyor.