Tıbbi bilgileri biz sıradan insanlara anlaşılır şekilde anlatmanın harika yollarını bilir.
Bazen verdiği mecazi örnekler güncel hayatımıza manidar şekilde oturur.
Logaritmik ölüm gibi...
Mikrobiyologlar verdiğimiz kan veya idrar örneğini alıp “Besi Yeri” denen şeye bitki gibi ekiyorlar. Bakteriler orada tıpkı bitkiler, insanlar gibi beslenip büyüyorlar. Böylece neyin nasıl ürediğini görüp hastalığı teşhis edebiliyorlar.
Besi yerine ekilen bakteriler, ilk önce aşırı hızla çoğalıyorlar.
Tıpkı insan nüfusu gibi. Sayıları “logaritmik artış” gösteriyor; ölen az, üreyen fazla.Sonra bir durgunluk dönemi oluyor. Nüfus aynı sayıda devam ediyor.
Doğumla ölüm eşit sayıda oluyor.
Alper, TEMA gönüllüsü ve “Türkiye Çöl Olmasın!” sloganıyla TEMA Vakfı’nın Meşeler Yuva Arıyor kampanyası yararına Mart 2012’de başladığı ultra maraton serisi boyunca 6 kıtada 2000 km koştu biliyor musunuz!
Böyle olağanüstü, sıra dışı insanlar var bu ülkede.
Umudunuz daim kalsın bakın.
Alper, Güney Amerika’da Atakama Çölü’nde, Asya’da Gobi Çölü’nde, Afrika’da Sahara Çölü’nde, Antarktika’da Güney Kutbu’nda, Avustral-ya’da, Avrupa’da İzlanda’da koştu.
7 kıtada 7 ultra maraton serisi 22-27 Eylül tarihlerinde Kuzey Amerika’da gerçekleşecek Grand Kanyon koşusu ile sona eriyor.
En çok hoşuma giden de şu; Alper’in Büyük Kanyon’da 6 günde koşacak olduğu 273 km uzunluğundaki Grand to Grand Ultra Maratonu’na, çalıştığı banka olan Finansbank sponsor.
Spor yapan çalışanına böyle desteğe helal olsun.
Elleri sürekli göbeklerinde!Ayağa kalkacak, eller göbekte.
Oturacak, eller göbekte.
Yürüyor, eller göbekte. Uyuyor, eller göbekte. Konuşurken de eller göbekte.
Sağa bakıyor eller göbekte, sola bakıyor eller göbekte.
İki el sürekli göbekte.
Yastık düşmesin diye herhalde. Aman tut fırlamasın gibisinden hani.
Hamile kadın, dokuz ayı iki eli sürekli göbeğinde geçirmez ayol.
Oysa uzman değiliz.
Dopingi bizim anlayacağımız dilde bilimsel olarak anlatacak birini bulmak istiyordum.
Hürriyet.com.tr’deki “Sporcu yetiştiremeyen bir ülkenin çocukları” yazımın üzerine, o doğru ve bu işin ilmini yapmış kişi beni buldu.
Doç. Dr. Selma Düzenli, MD, PhD. bana “Sporcu yetiştirmek gizli bir devlet işidir aslında” konulu bir mail attı. Kendisi Abant İzzet Baysal Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik AD Başkanı ve Tıbbi Biyoloji AD Başkanı V.
Yazdıklarını olduğu gibi alıntıladım.
Dikkatle okuyun lütfen.
Daha açık ve net olamazdı.
Olan ve iyi giden şeyleri değil, olmayan şeyleri seviyoruz.
Başarı haberleri bizde pek rağbet görmüyor; umut veren işler de.
Süper kırgın yazıyorum bu yazıyı. Teoman’dan “Paramparça” dinleyin hatırıma.
Felaket seviciliğine en yakın örnek: Üç senedir Likya Yolu Ultra Maratonu yapılırken, ben bir tarafımı yırtarak, bizzat koşarak anlatmaya çabalarken, yeterince ilginç değildi. Dünyanın en tarihi, en şahane yolu ve en zor sporu bize ilginç gelmiyordu.“Vay anasını be, amma işler yapılıyor bu ülkede!” filan diyen yoktu. Ne zaman ki Likya Yolu Ultra Maratonu seneye ertelenmek zorunda kaldı, ta taaa olay oldu. Herkes arıyor, soruyor, mail atıyor, manşet filan oluyor.
Neden?
Sahip çıkalım, sahip. Bir daha ertelenmemesi için elinden tutalım tamam mı!
Devam ediyorum.
Pardon bit yılına demeliydim.
Bizim okul açılalı daha 1 gün oldu ve hop eve mektup geldi.
“Her yerde bit var!” (Her yerde kar var tonlamasında söylenmesine...)
Bitler dünyamızı istila etti sayın okurlar.
Baktığım her yerde bit görüyorum.
Çocuğunu seven bitine katlanır... Böyle bir dolu deyim üretebilirim şu an size.
Herkesin çocuğu sürekli bitli.
Olan en güzel şey neydi bence biliyor musunuz? -Bütün kötülükleri bir kenara bırakırsak yani- Rengarenk gençleriyle ve geleceğiyle tanıştı bu ülke.Süper umutsuzdu haksız yere. Umutlu olmaya değdiğini hatırladı.
Kendine çekidüzen vermesi gerektiğini de fark etti.
Daha önce tanımadığı birileriyle asla selamlaşmazken, bir parkın etrafında el ele tutuştu.
Direndi.
Dayanıştı.
Gülüştü.
Ağladı.
Ayağımdaki kalıcı hasarlarla, kalbimdeki kırıklarla çıktım yola.
Ailem deli dedi.
Doktorum da.
Tınmadım.
Gidesim vardı. Gittim.
Kendimi aşmayı, ağrıya meydan okumayı, ne olursa olsun devam etmeyi kafama koymuştum.
Bitiremezsem gönüllü olur organizasyona yardım ederim demiştim.