22 Ekim 2011
Günlerdir bekliyorum.<br><br>Galiba paraları bitti. *
Şehit ailelerine, silahlı kuvvetlere, polis teşkilatına... Başsağlığı ilanı veren bi tane firma yok!
*
Sırf yalakalık olsun diye, kenarları kalın siyah çerçeveli sayfa sayfa ilanlar verip “derin üzüntüyle öğrenmiş bulunuyoruz, kederli ailenize, muhterem evladına” diyen arkadaşlar... Nerede?
*
Canını ortaya koyan çocuklarda... Menfaat olmadığı için mi?
“Ölü yatırım” oldukları için mi?
*
Kedisinin vefatı üzerine, kedisine hitaben, gazetelere teşekkür ilanı vermişti biri... Dandik şarkısına klip yapan plakçıya ilanla teşekkür eden şarkıcı var. İşkembeciyi hizmete açan bakana ilanla teşekkür etti işkembeci... Kavşak yaptıran belediye başkanına, mağazasının kurdelesini kesen valiye, ameliyatını yapan doktora, taraftarına ilanla teşekkür eden spor kulübü var.
*
Biz bunaklaşana kadar yaşayalım diye henüz 20’sinde toprağa girenler... Bari tek sütun teşekkür ilanını hak etmiyor mu?
*
Ramazanda, kandil’lerde... Ne kadar da dini bütün olduğunu göstermek için cepten mesajlar atıp “nurlu gecelerde üstünüze ışıklar yağsın, rahmet yağmurlarında ıslanalım, melekler avucunuza gül koysun” filan gibi, maneviyat dolu satırlar fışkırtanlar... Kontörünüz mü bitti?
*
Gâvur askeri midir bunlar kardeşim...
Ona buna mevlit okutanlar nerede?
Yazının Devamını Oku 21 Ekim 2011
Sene 84. Ağustosun ortası.
Saat 21.30 suları.
Gün geceye...
Kavurucu sıcak ayaza dönerken...
Trok trok trok!
Tok vuruşlar yırtıyor sessizliği.
Peş peşe.
Kalleş “kaleş”in sesini duyuyor memleket, tarihinde ilk kez...
Eruh basılıyor.
İhanetin miladı.
Süleyman Aydın düştü orda.
Bölücü terörün ilk şehidi.
21 yaşındaydı.
Erzincan’ın merkeze bağlı Mertekli Köyü’ndeki mezarlıkta yatıyor.
Sonra?
Bi daha düştü Süleyman Aydın!
Evet, bi daha.
İlk Süleyman Aydın’dan tam 21 sene sonra, adıyla soyadıyla adaşı Süleyman Aydın şehit edildi.
Şırnak’ta.
O da 21 yaşındaydı.
Sivas’ın Hafik İlçesi’ne bağlı Yarhisar Köyü’ndeki mezarlıkta yatıyor.
İlk Süleyman Aydın şehit düşmeyip, terhis olsaydı, evlenip, oğlu olsaydı... İlk Süleyman Aydın’ın oğlu, öbür Süleyman Aydın’la yaşıt olurdu.
Sıra torunda...
Bakın, 24 evladımızı daha şehit ettiler Çukurca’da...
Birinin adı, Mustafa Aslan.
Çorum Şehitliği’nde toprağa verildi.
Bu Mustafa Aslan’dan dört sene önce, adıyla soyadıyla adaşı Mustafa Aslan şehit edildi... Pülümür’de.
Balıkesir Gönen Şehitliği’nde yatıyor.
İlk Mustafa Aslan şehit düşmeseydi, son Mustafa Aslan’la yaşıt olacaktı.
Şehit vermeyen şehir, ilçe, köy kalmadı Türkiye’de.... Şehidi olmayan sülale kalmadı, gazisi olmayan aile yok.Hatta, birinci tur bitti, adıyla soyadıyla ikinci tur şehitlerimizi veriyoruz.
Yoksa üçüncü tur mu?
Çukurca’daki şehit Bilal mesela, kaçıncı astsubay Bilal? Kaçıncı Murat, o üsteğmen... Kaç Mustafa, kaç Fikret?
Ramazan’dan sonra filan deniyordu...
Kaçıncı bu şehit Ramazan?
“Gilad Şalit” dedin mi, sanırsın babamızın oğludur, herkes şıp diye biliyor. Kaçıncı Ahmet gitti, kaçıncı Mehmet... Memleketi hamas’etle yönetenlerden bilen var mı?
Ve, dün.
Otorite ayaklarına yatan yalakanın biri hala soruyordu televizyonda...
Acaba PKK’nın nihai hedefi ne?
Daha detaylı koordinat verirdim ama, şimdilik bununla idare et şekerim.
Nihai hedef ebenin...
Yazının Devamını Oku 20 Ekim 2011
24 şehit daha.
18 gazi daha.
Yazacağız elbette.
Ama...
Önce düne gidelim hele.
Yazmazsak dünü... Bugüne nasıl geldiğimizi anlamak imkânsız çünkü.
Beş polis şehit edildi.
Yanında, bir bebek, iki sivil.
Yazının Devamını Oku 19 Ekim 2011
İşbu dilekçenin İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin’e iletilmesi ricasıyla, Bakanlıklar, Ankara.
:)
*
Bi daha ne üye oldum, ne aidat ödedim, ne de oy verdim. Cemiyetin adresini bile bilmem.
*
Dolayısıyla, 22 gün titizlikle inceleme yapan İçişleri Bakanlığı müfettişlerini en kalbi duygularımla tebrik ederim ama... Benim İzmir Gazeteciler Cemiyeti’nden kovulmamı talep etmek, diyanet işleri başkanımızın Vatikan tarafından aforoz edilmesini istemek gibi bi şey!
*
İstanbul Gazeteciler Cemiyeti’ne de üye değilim. Basın Konseyi’ne de... Spor kulübü dahil, üye olduğum herhangi bi cemiyet yok. “Aidiyet”i önemserim
Yazının Devamını Oku 18 Ekim 2011
Sigara içme.<br><br>İçki de içme... Beyaz peynirle kavunun yanına 35’lik salkım aç. Tıksırıncaya kadar.
*
Porşe’ye binme.
Fiat’a bin.
Volkswagen’e bin.
Başka neye bin?
“Dedim ki, hiç olmazsa şu cenazelerini Mercedes’le taşıyalım dedim, benim milletim yaşarken binemedi, bari cenazeleri binsin dedim” demişti başbakanımız...
Ona bin.
*
(Full aksesuvar, çelik jant, deri koltuk, klimalı, üstelik, spor model değil, dört kişilik... Sen, yenge, kaynana, ananı da al bin. 180 basıyor. Doooğru cennete. Güle güle kullan. İyi günlerde...)
*
Şu an milli eğitim bakanı olan eski çalışma bakanımızın dediği gibi: Güzel öl.
*
Doğalgaz faturasını filan dert etme, Kadir Topbaş’ı dinle, çift kazak giy...
*
Sel basarsa, Melih Gökçek n’aapacağını söyledi zaten, üst kattaki komşuna çık.
*
Kar yağdığında caddelerin tuzlanmadığını düşünüyorsan, Melih Gökçek onu da söyledi, denemesi bedava, asfaltı yala.
*
Az ye.
Hatırlarsın, şeker hastası olduğunu belirtip, doktorun verdiği sağlıklı beslenme listesini nasıl satın alacağını soran emekliye, bu makul öneride bulunmuştu Sağlık Bakanımız... Az ye.
*
Baktın çok yiyor...
Obez deme, şişko de.
*
Zeytini lokma lokma ye mesela... Memurun maaşına zam görüşmeleri yapılırken, “zeytini bi lokmada yemesinler” demedi mi AKP mebusu? Öyle yap.
*
(Tıpkı, Tarım Bakanımızın izah ettiği gibi... Önce “pirinç pahalıysa, bulgur ye” demişti. Sonra da “vatandaşın refahı arttı, refahı arttığı için vatandaş bol bol koyun eti, inek eti yiyor, bol bol et yenince, etin fiyatı yükseliyor” demişti... E hem bulgur yiyeceğine pirzolaları hapır hupur götürüyorsun, hem de niye pahalı diye ağlıyorsun, a şuursuz!)
*
(Koyun deyince, aklıma geldi... Koyun güdemeyene sakın oy verme. Güdül.)
*
İşsizsen...
Her şeyi devletten bekleme.
Bol bol angus var.
Sucuk sat.
“Erzurum’dan Kars’tan karkas et getirip, sucuk yapmış adamım ben” diyen başbakanımız gibi.
*
Sucuk yapamıyorsan...
Bari, üç çocuk yap.
*
Ama, az seviş...
Haydar Dümen’i boşver.
Bülent Arınç’a kulak ver.
Hayat seksten ibaret değil.
*
Az seviş ama, çok evlen.
Rizeli’yi dinle, kuma al.
*
Domatesi ağzına bile sürme... YÖK Başkanımız “tohumuna öyle bi genetik mekanizma yerleştirirler, 20 sene içinde neslimiz bile kuruyabilir” dediğine göre... Maazallah.
*
Kene gelirse...
Pantolonu çoraba sok.
Ameliyat olacaksan...
Rabbime sor.
*
Nükleer santrala karşıysan...
Ya evine tüp bağlatma.
Ya da, Enerji Bakanımızın dediği gibi elektrik kullanma.
*
Feysbuk filan, bunlar çirkin, berbat... Tıklama.
*
Eskiden 1 milyon liraydı, şimdi 1 lira be... Para şeeyediyorsun, bereket geldi memlekete.
*
(Kıymetini bilmiyorsunuz ama, Cumhurbaşkanımız söyledi, “böyle memleketi dünyada zor bulursunuz” dedi... Gerçi, bize demedi, Amerikalı işadamlarına dedi ama, olsun gari.)
*
Demem o ki...
Senin mutluluğun için güzel güzel tavsiyelerde bulunuyor devlet büyüklerimiz...
Ya hepsine uy kardeşim, ya da, git kanını tahlil ettir.
AKP mebusu söylemişti, kanın bozuk olabilir!
Yazının Devamını Oku 16 Ekim 2011
Galiba 1988’di.
Yeni Asır’dayım.
Galatasaray’ın Avusturya’da maçı var, taraftarlar için İzmir’den uçak kalkıyor. Enteresandı... 100 küsur taraftar Afyon Sandıklı’dan gelmişti. Galatasaray’a adeta sevgi seli vardı Afyon Sandıklı’da... Maçtan sonra vaziyet anlaşıldı. Herkes döndü, Afyon Sandıklılılar hariç! Çünkü, uyanığın biri
maça gidicez ayaklarıyla toplu vize almış, 100 küsur işsiz Sandıklılı kapağı Avusturya’ya atmıştı. Takım stada, bunlar hemşoların yanına... Ara ki bulasın tabii.
Bugün koşulacak Avrasya maratonuna
bu gözle bakmakta fayda var. Beş bin civarında Afrikalı atletin kayıt yaptırdığı söyleniyor... Beş yüz Afrikalı katılırsa, ne âlâ!
Organizasyon komitesine “maratona katılmak istiyorum” diye mektup yazıyorlar, davet mektubu gönderiliyor, mektubu kapan, soluğu Türkiye’de alıyor, sonra araziye uyuyorlar.
Antalya’da 200 tanesi enselendi mesela... Atletizm federasyonu bi inceledi ki, milli atlet olduğunu iddia edip Runtalya maratonuna gelmek isteyenleri, memleketleri Kenya’da tanıyan yok. Trabzon maratonunda altı Etiyopyalı yakalandı. Son günlerde gecekondularda don-atlet basılan Tanzanyalılara bakılırsa, dünya mülteci rekoru kırılacak gibi görünüyor İstanbul’da.
Aslına bakarsanız, sportif olarak tırışkadan sayılsa bile, organizasyon açısından dünyanın en önemli maratonu Avrasya... Yetkililerimiz alt tarafı 850 dolarlık üyelik aidatını ödemeyi unuttuğu için, Dünya Maraton Birliği takviminden çıkarılan dünyadaki ilk ve tek maraton!
Yazının Devamını Oku 15 Ekim 2011
Türk maliyesinin asılacaksan İngiliz sicimiyle asıl bakanı...
Muaz’zam bi açıklama yaptı.
*
Bunlar zam değil dedi.
Güncelleme...
*
Kek değil kekstra bi nevi.
*
“AKP deme AK de” yani.
*
Mehmet Ali Birand, şarkı sözü gibi kafiyeli soru sordu, Bülent Arınç’a... Sigara, içki, cep telefonu, araba, mecbur musunuz bu kadar zam yapmaya? Arınç’ın cevabı hüz’zam makamındaydı, “74 milyonu ilgilendiren bi konu değil, sizin gibi birkaç kişiyi kapsıyor” dedi.
*
E hani aynı sazın teliydik biz?
Aynı bağın üzümü filan?
*
Gerçi, ÖTV denilen zam’azingo da, özel tüketim vergisi değildir zaten... Öpülesi Türk Vatandaşı’nın başharfleridir. Ben de olsam ben de öperim böyle vatandaşı.
*
Ve, aslına bakarsanız buna da şükür... “Zamları hükümet yapmadı, devlet yaptı” da diyebilirlerdi... “Hükümetimizin zam yaptığını iddia edenler şerefsizdir” falan.
Yazının Devamını Oku 14 Ekim 2011
Anayasa madde 10...<br><br>Kadın-erkek eşittir.<br><br>Eşit haklara sahiptir. *
Erkek mebuslar pantolon giyiyor.
Kadın mebuslar da giymek istiyor.
Giyemiyor.
*
Bu nasıl eşitlik?
Anayasa’ya alenen aykırı.
*
Deniyor ki:
“Asıl türban serbest olsun.”
*
Bak, o olur.
Kadın mebuslar türban taksın.
Erkek mebuslar da türban taksın.
(Hintliler gibi.)
Anayasal eşitlik sağlanmış olur.
*
Ancak... Erkek mebusların türban takması, kadın mebusların pantolon eşitsizliğini çözmüyor.
*
Dolayısıyla, önerim şu:
Kadın mebuslar etek giysin.
Erkek mebuslar da etek giysin.
*
İskoçlar gibi.
Anayasal eşitlik sağlanmış olur.
*
Üstelik...
Avrupa Birliği’nin “eşitlik standartları”nı belirleyen istatistik kurumu Eurostat, İskoç erkeklerinin giydiği eteği “kadın giysisi” olarak sınıflandırmış, İskoçya itiraz etmiş, İngiltere destek vermiş, neticede, Avrupa Birliği’nin komisyonlarında incelenmiş ve İskoç eteğinin “kadın giysisi değil, erkek giysisi” olduğu resmi olarak kabul edilmişti.
*
AB’ye de uyumlu yani.
*
Ha, yakışır mı derseniz...
Sean Connery giyiyor.
Adam hem 007, hem sör.
Prens Charles giyiyor.
Mel Gibson giydi.
Oscar aldı.
*
Hazır, sayın Apo tarafından da, memleketteki sorunların çözümü için İskoçya modeli önerilmişken... Hukukçu kimliği ve insan hakları savunuculuğuyla ünlü mebusumuz Hasip Kaplan’ın bu konuda öncülük yapmasını bekliyorum.
Yazının Devamını Oku