12 Kasım 2011
Japonya’da deprem oldu. İmardan Sorumlu Bakan Ryu Matsumoto, tsunami bölgesini ziyaret etti. Bölgenin valisi kurtarma çalışmalarının başında bulunduğu için Bakan’ı karşılamaya geç geldi. Bakan sinirlendi. Vali’yi fırçaladı. Gazeteciler fırçalama anını görüntüledi. Bakan daha fena sinirlendi. “Bu olayı gizli tutmazsanız, hem sizin başınız yanar, hem de çalıştığınız gazete ve televizyonlar zarar görür, ona göre” diye tehdit etti. E tabii orası Japonya... Türkiye’ye benzemediği için, söz konusu haber haşırt diye yayınlandı. İnsan içine çıkamaz hale gelen İmardan Sorumlu Bakan “en başta depremzedeler, herkesten özür dilerim” dedi, istifa etti.
(Bilahare... Ekonomi, Savunma, Enerji bakanları ve Japonya Başbakanı istifa etti.)
Van’da deprem oldu.
Şehircilikten Sorumlu Bakan Erdoğan Bayraktar, enkaz bölgesini ziyaret etti. “Bugün itibariyle en güvenilir yer Van’dır, fay kırıldı, enerjisi boşaldı, binalara girilebilir, büyük depremin olduğu yerde bir daha deprem olmaz, dünyada bunun örneği görülmemiştir” dedi.
(Bilahare... Trabzon’a gidip, Trabzonspor’un bayramlaşma törenine katıldı, “Trabzonspor olarak durumumuz çok iyi, moralimiz düzeliyor, futbolcularımızın hepsini alnından öpüyorum, biz biriz, bütünüz, Allah kazalardan belalardan felaketlerden korur” dedi.)
Van’da gene deprem oldu.
Japon öldü.
Bilahare...
Bizim Bakan Fransa’ya geçti.
Yazının Devamını Oku 11 Kasım 2011
Van yıkıldı...<br><br>Dikkat dağıtacak bi şey lazımdı.<br><br>Oyalayacak bi şey. Şırrak!
22 tabur, 12 bin askerle Irak’a girdiğimiz açıklandı. Son dakka diye verdi gözlüklü şişko, tanklarımız sınırı geçti dedi. Zap suyunun üstüne portatif köprüler kurulmuş, bordo berelilerimiz Haftanin kampına girmişti. 10 değil, 100 değil, 1.400 terörist öldürüldü diye üfürdü biri... Hem vallahi, hem billahi, Kandil’e doğru kaçıyorlar dedi. Haftanin’le Kandil arası 80 kilometre filan... Kimse çıkıp, birader bu teröristler maratoncu mu demedi. Otoriteler bağlandı canlı yayınlara, haritalar dev ekranlarda, çizgi filmden F16’lar vıjjj diye uçuruldu. Erbil’den ekrana çıktı muhabir, 1.200 paraşütçünün Haftanin kampına indiğini söyledi.
Ki, zaten başbakanımız da, gerek havadan gerek karadan başlatılan harekâtın netice almanın adı olduğunu açıklamış, hatta, Allah yolunuzu açık etsin, yar ve yardımcımız olsun demişti.
Gitmeyen tanklarla
geçilmeyen sınırlarla
atlamayan paraşütçülerle
imha edilmeyen teröristlerle
çok başarılı bi harekât oldu.
Tek pürüz var.
Van gene yıkıldı...
Haftanin yerli yerinde.
Yazının Devamını Oku 10 Kasım 2011
Cumhuriyet’i kutlamadığımıza göre, Mustafa Kemal’i anmamızın da pek alemi yok gari... Ama neticede tarihi bi gündür, hadi gelin, tarihi bi başka devleti anlatayım bari. *
Akkoyunlular devleti.
*
Koyun gibiydiler.
Karaktersiz karaktere sahiptiler, nereye çekersen, oraya giderlerdi. İki koyun güdemeyeni beğenmez, güdülmeyi, güdeni severlerdi. Güya köken olarak Türktüler ama, Arap tesiri altındaydılar. O kadar bağımsız (!) ruhluydular ki, Arapça köle anlamına gelen Memlukların emrine girdiler. Özgürce yaşamaktansa, el alemin köle’sine kul’luk etmeyi tercih ettiler.
*
Türkçe konuşmalarına rağmen, Türkiye’nin forsundaki 16 devlet arasında sayılmazlar. Niye dersen... Ellerine geçen her fırsatta memleketi sattılar. Ondan. Anadolu toprakları üzerinde hangi yabancının gözü varsa, onun yanında saf tuttular, onun borusunu öttürdüler, onun kılıcını kuşandılar. Ankara Savaşı’nda mesela, baktılar ki Timur gelmiş, şak, onun tarafına geçtiler, milleti sırtından hançerlediler. Komisyon aldılar. Sırf kendi ceplerini düşündüler.
*
Nabza göre şerbet verdiler.
Güç başkasındayken, koyun gibi boyun büktüler, mağdur ayağına yatıp, mazlum mazlum aman dilediler. Güç bunlara bi geçti kardeşim... Sanırsın aslandır. Kükrediler. Isırdılar.
*
Vaziyete göre... Bazen koyun postunda kurt oldular, bazen kurban rolünde kasap.
*
En şöhretli liderleri “uzun” lakaplı biriydi. Git bugün Harbiye’deki Askeri Müze’ye... Uzun denilen arkadaşın, zırh gömleği sergileniyor. Ölç şöyle bi karşıdan... O gömleği, giyse giyse, taş çatlasın 1.65 boyundaki biri giyebilir, 1.70’lik sığmaz. Gel gör ki, herifin lakabı, uzun!
*
Çünkü... Yalakaydılar.
*
Sürünün başına kim geçerse, onu pohpohluyorlardı. Şööyle uzunsun, bööyle kuvvetlisin, şööyle yakışıklısın, bööyle karizmasın filan diye, dillerinde pütür kalmamıştı adeta.
*
E haliyle havaya girdi Uzun... Kendini padişah ilan etti. Devleti, babasının malı zannediyordu. Kafasına göre unvanlar dağıtıyor, yağcılık yapanı ihya ediyor, itiraz edeni dooğru zindana gönderiyordu. Davalara ulema bakıyor, kanunları zaten padişah yazıyordu.
*
Gel zaman git zaman... Sultan Süleyman’a bile kalmadı, bunlara mı kalacak, yıkıldılar tabii.
*
Demem o ki...
Siz siz olun.
Akkoyunlu olmayın.
Mustafa Kemal’e ve Cumhuriyet’e sarılın, ilelebet payidar olun.
Yazının Devamını Oku 6 Kasım 2011
Bugün bayram... <br><br>Elimizi vicdanımıza koymak için bir vesile daha. *
(Kurbanını Mehmetçik Vakfı’na bağışlayana veya fakir fukaraya dağıtana ne mutlu... Komşulara rüzgâr yapmak için kurban
doğrayıp, o kurbanı kendi buzdolabına istifleyenlerin ise, rüyasına angus girsin inşallah.)
*
Ve, aynı zamanda, büyüklerimizi ziyaret edelim ayaklarıyla araziye uymamız için de vesile.
*
Yirmi sekiz senedir filan tatil yapmadım... Değerli genel yayın yönetmenim Enis Berberoğlu’nu arayıp izin isteyecektim ama, cep telefonumun şarjının bittiğini fark ettim, ki, zaten kapsama alanı dışındayım, talihsizliğe bakın, dizüstü bilgisayarım bozuldu, mesaj atamıyorum, üstelik, servise bineyim derken, dalgınlıkla gidip İzmir uçağına binmişim, e bu saatten sonra insem olmaz, pilot darılır, hostes desen, kapıları kapattı, çaresizim yani.
*
Enis Berberoğlu denk gelir de “nerde gene bu?” diye sorarsa...
Size zahmet, mesela saat 10’da buluşalım Kordon’dayım, kısmetse, 10 Kasım itibariyle 9’u 5 geçe burdayım.
*
Büyüklerin ellerinden
Küçüklerin gözlerinden
Eyvallah.
Yazının Devamını Oku 5 Kasım 2011
Mesaj yağıyor.<br><br>“N.Ç.’yi yaz!” *
E peki.
*
“İffet”in kafasını taksinin penceresine kıstırıp tecavüz ettiler. Tıpkı, Müjde Ar’ın kafasını pencereye kıstırdıkları gibi.
*
“Fatmagül”ü sıradan geçirdiler.
Hülya Avşar’ı sıradan geçirdikleri gibi.
Özlemişiz bi nevi.
*
“Öyle Bir Geçer Zaman ki”de Ali Kaptan’ın canı çekti, boynuzlayarak boşandığı Cemile’ye tecavüz etti, beş yaşındaki Osman’ın gözü önünde... Şerefsiz Ekber desen, şıllık Karolin’e kitlerken, başını küvete çarptı, rahmetli oldu, hevesimiz kursağımızda kaldı!
*
“Bir Çocuk Sevdim”de henüz reşit olmamış liseli Mine’yi hamile bıraktılar. “Ay Tutulması”nda Kenan, Şebnem’in ırzına geçti. “Canan”ın ağzını tıkayıp, masaya yüzükoyun yatırarak becerdiler.
*
“Muhteşem Yüzyıl”ı dekoder’siz seyretmek mümkün ama, prezervatifsiz seyretmek mümkün değil.... Sümbül Ağa olmasa, Boncuk Ağa bile kaşla göz arasında Sadıka’yı hallediyordu, az daha.
*
“Yaprak Dökümü”ndeki damat sülaleyi dizdi; Önder Somer’in ilaçlı gazoz taktiğiyle baldızı filan bayılttı, zorla yatağa attı, sıra galiba kaymakam Ali Rıza Bey’e gelmişti ki... Allah’tan dizi bitti.
*
“Binbir Gece”de çocuğum hasta diyen anneye, kaç paraysa vereyim şekerim diyerek tecavüz etmişti hayırsever patron.
“Asmalı Konak”ta Seymen Ağa konağın sığıntısı kızcağıza giydirirken... “Hanımın Çiftliği”nde Muzaffer Bey boş vakitlerinde hizmetçi Gülizar’ı temizliyordu.
*
“Aşk-ı Memnu”da Behlül yengesini ütülerken... “Bihter’e kocası tecavüz edecek, azzz sonra” anonsu yapıldı, adeta sokağa çıkma yasağı ilan edildi, en başta benim valide, misafirlikleri bile iptal etti, tecavüz sahnesini kaçırmamak için!
*
(Rol icabı hadiseler o kadar gerçekçi ki... “Derin Sular” dizisindeki oğlan, rol arkadaşı kıza harbi harbi tecavüz ettiği iddiasıyla tutuklandı iyi mi, yargılanıyor!)
*
“Küçük Kadınlar”da Elif’e tecavüz ettiler. “Arka Sıradakiler”de Zehra’ya.
*
“Unutulmaz”da Melda’ya 8 saat tecavüz ettiler, çekimleri 8 saat sürdü, güya yayınlanmadı. Ancak, sahneler basına servis edildi, bütün detaylarıyla yayınlandı. “Unutulmaz”dı hakikaten.
*
“Menekşe ile Halil”in Menekşe’sine beklendi, beklendi, beklendi, tam Dünya Kadınlar Günü’nde tecavüz edildi...
O daha unutulmazdı.
*
Ucundan acık gösteriyorlar ama, sanırım “Kuzey”e de tecavüz etmişler mapusta!
*
(Yazının başını “kırmızı nokta”yla işaretleyip, “18 yaşından küçükler okumasın” notu koyacaktım. Sonra vazgeçtim. Biliyorum ki, o zaman daha çok okunacak. O yüzden koymadım.)
*
Netice itibariyle...
Böyle başa.
Böyle tarak.
Kalbinizi kırmak istemem ama, nefes bile almadan kim seyrediyor kardeşim bunları? Başka mevzu kalmamış gibi, cinsel suçlara reyting rekorları kırdırarak, kim daha fazla çekilsin diye teşvik ediyor?
Kim normalleştiriyor?
Irz’a rıza’yı kim gösteriyor?
Sırf Yargıtay mı?
Yazının Devamını Oku 4 Kasım 2011
Geçen hafta...<br><br>Resmi Gazete yazdı. *
“Kömür yardımında değişiklik yapılması hakkında Bakanlar Kurulu kararı... Kömür nakliyatı, teslim noktalarına kadar, Kömür İşletmeleri Kurumu ve Türkiye Taş Kömürü Kurumu tarafından yapılacak. Kömürün vergisi, harçları, KDV’si dahil, bu kurumlar tarafından ödenecek. Bu kömürlere ilişkin bedeller, bu kurumlar tarafından görev zararı sayılacak. Bu karar hükümleri, Bakanlar Kurulu tarafından yürütülecek.”
*
Önceki gün...
Anadolu Ajansı geçti.
*
“Türkiye Taş Kömürü Kurumu’nda çalışan maden işçileri, kömür yardımı alamadıkları için protesto eylemi yaptı. Geceyarısı 24 ile sabah 8 vardiyasında çalışan ve toplu iş sözleşmesinden doğan 3 bin 600 kilo kömür alacaklarının verilmediğini iddia eden 400 maden işçisi, mesai bitiminde ocaktan çıkmadı. Gündüz vardiyasında çalışan 400 maden işçisi de, ocağa inmeyerek, eyleme destek verdi. Genel Maden İş Sendikası temsilcisi ‘çıkardığımız kömür yok satıyor, bize kalmıyor, üstelik 3 bin işçi açığıyla çalışıyoruz’ dedi.”
*
İlk haber....
Resmi Gazete’de yayınlandı.
İkinci haber...
Sivil gazetelerde yayınlanmadı!
*
Ki... Sivil gazeteler, Resmi Gazete’de yayınlanan haberi müjde diye yayınlamıştı.
*
Fazla uzatmı’yorum.
Cümleten tebrik
edi’yorum.
Yazının Devamını Oku 3 Kasım 2011
Alamanya AlamanyaTürk gibi işçi bulamanya...
50 sene geçti.
E kâr-zarar hesabının vakti.
*
Mesut Özil.
Babası Zonguldaklı.
Mesut, Real Madrid’de.
Yazının Devamını Oku 2 Kasım 2011
Savcılar el koydu. Enkaz didik ediliyor.
Sorumlular aranıyor.
*
E adaletin tecellisine yardımcı olmak lazım.
*
Beş ay önce, seçime günler kala, Başbakanımız Van’da miting düzenledi, geceyi Polisevi’nde geçirdi. AKP yaptırdı bu Polisevi’ni... Temeli, Hüseyin Çelik tarafından atıldı. Sabah oldu. Başbakanımız kalktı, gelmişken Van kahvaltısı edelim dedi. Sofra kuruldu. Ekmekleri AKP mebusu Gülşen Orhan getirdi. Arkeolog’dur kendileri, aradı, buldu ekmekleri... Önce çeşnicibaşı tattı, biraz beklendi, baktılar ki, ölmedi, oturup afiyetle yediler. Ancak, tadından hafif uyuz olmuştu çeşnicibaşı... Ekmeklerden numune aldırdı, Tarım Bakanlığı’na gönderdi.
*
Üniversiteler filan devreye girdi, derhal tahlil yapıldı. Maya’sına bakıldı. Gıda kodeksine uygun olmadığı ortaya çıktı. Küf sayısı yüksek, hijyen kalitesi düşük, bildiğin pis’ti yani... Kirli eller, kirli kaplarda yapmış, kirli raflara koymuştu. Bu ne rezaletti! Çok sinirlenildi.
*
Numune evrakının üstünde “Polisevi” yazdığı için, bi nevi suçüstü yapıldı, Polisevi’ne haşırt diye 10 bin lira ceza geçirildi. Van Emniyeti “hasta mısınız birader, ekmekler bizim değil, AKP mebusu getirdi” diyerek, Van Tarım Müdürlüğü’ne itiraz etti. Nafile. “Şikâyetin varsa polise başvur” cevabı verildi... “Biz zaten polisiz, FBI’ya mı başvuralım”a rağmen sonuç alamayan Van Emniyet’i, iptal için mahkemeye başvurdu ki...
*
Yedi nokta iki.
*
Van Emniyet Müdürlüğü’yle beraber Polisevi de ağır hasar gördü, oturulamaz hale geldi. Tıpkı, Van Tarım Müdürlüğü gibi... Okullar, devlet malzeme ofisi binası, karayolları binası, İşkur binası, gümrük binası, sağlık müdürlüğü binası, MTA binası, nüfus müdürlüğü binası, savcılık lojmanları ve Adliye binası gibi... Devlet, tüm kurumlarıyla çadıra taşındı.
*
Çadır devleti oldu.
*
Şimdi...
Aileleri çadırda oturan savcılarımız, enkazda tespit yapıp, sorumluları bulmaya çalışıyor, ki, aileleri çadırda oturan hâkimlerimiz çadır mahkemesinde karar verebilsin.
*
Bir yandan da...
Aileleri çadırda otururken, deliller karartılmasın diye enkaz başında nöbet tutan polislerimizin, Başbakanımıza pis ekmek yedirip yedirmedikleri davasına bakacaklar.
*
Dedim ya...
Yardımcı olmak lazım.
Hiç boşuna yorulup sorumlu aramayın güzel kardeşim...
Maya bozuk, maya!
Yazının Devamını Oku