nefessiz, çaresiz, ıssız
ve, yarım kaldığımız zamanda geldiniz
Tek başınıza da değil
yüzbinlerce geldiniz
Birinci vazifen, ayakkabı kutusunu, para sayma makinesini, ilelebet, muhafaza ve müdafaa etmektir.
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli, ayakkabı kutusudur.
Bu ayakkabı kutusu, senin en kıymetli hazinendir.
İstikbalde dahi, seni bu ayakkabı kutusundan mahrum etmek isteyecek, dahili ve harici bedhahların olacaktır.
Bir gün, ayakkabı kutusunu ve para sayma makinesini müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak kutuyu saklamak için, içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin.
Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
Ayakkabı kutusu ve para sayma makinesine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir soruşturmanın mümessili olabilirler.
Necdet bey de istifa etmeli.
*
“Orduya kumpas kurulduğu” bizzat hükümet tarafından itiraf edildiğine göre... Genelkurmay başkanının kumpas neticesinde terörist ilan edildiği, pırıl pırıl subayların kumpas neticesinde hapse tıkıldığı, resmen ortaya çıktığına göre... O kumpas neticesinde aniden önü açılan, terfi eden Necdet bey’in, sanki satürn’de yaşıyormuş da dünya’dan haberi yokmuş gibi, o koltukta oturmaya devam etmesi mümkün mü?
*
*
Dolandırıcılıktan aranan Jet Fadıl, memlekete VIP kapısından giriş yaptı, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlandı, milletvekili seçildi, bilahare tutuklandı, yattı, hapisten çıkarken “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye alkışlandı.
*
Mehmet Ali Ağca’yı sokağa saldılar, yoluna güller döküldü, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırıldı. Sonra pardon dediler, yanlış hesaplamışız dediler, Ağca’yı yeniden içeri tıktılar. Sonra gene günleri doldu dediler, gene sokağa saldılar, yoluna karanfiller döküldü, “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye bağırıldı.
*
Kerkük’e karışırsanız, biz de Diyarbakır’a karışırız diye, Türkiye’ye posta koyan Barzani, AKP kongresinde onur konuğu yapıldı, konuşmak için kürsüye çıkarken “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye tempo tutuldu.
*
Polat Alemdar üniversitede konferans verdi, salon inim inim inledi:
Boşandığı eşini otomobiliyle ezip, kaçtı. Ayrıldığı eşinin apartmanına ses bombası attı. Boşandığı eşini kaçırıp, arkadaşlarıyla birlikte tecavüz etti. Ayrıldığı eşini testereyle doğrayıp, buzdolabında sakladı. Boşandığı eşinin başından aşağı kaynar su döktü. Ayrıldığı eşinin suratına kezzap attı. Boşandığı eşinin burnunu falçatayla kesti. Ayrıldığı eşini yatağa bağlayıp, cinsel organına elektrik verdi. Boşandığı eşini sürükleye sürükleye uçurumdan attı. Ayrıldığı eşini, kaynanasını, kayınpederini kurşuna dizdi, bacanağına telefon etti, gelin cenazelerinizi alın dedi.
*
Sevişerek evlenmişlerdi.
*
Ve, hükümet tarafı diyor ki, “ahlaksızlar, şerefsizler, alçaklar, kirli ittifak, kökü dışarda, karanlık odak, çete, şebeke, hain, tezgâh, komplo, ajan, orduya kumpas kurdular, hem dindarım diyeceksin hem de gözünü kırpmadan masum insanlara iftira atacaksın, yazıklar olsun, hastalıklı anlayış, sıkıysa isim versin, bizim Allahımız var, Allah bize yeterrr, elini kırarız, inine gireceğiz, inine...”
*
Cemaat tarafı diyor ki, “haddini bileceksin, asimetrik saldırgan, diş gösteriyorlar, salya atıyorlar, haramiliği Allah biliyor, rüşveti Allah biliyor, hırsızlığı Allah biliyor, Allah onları yerin dibine batırsın, evlerine ateş salsın, yuvalarını yıksın, in’lere sığınmış goriller maymunlar gibi gören partallaşmış düşüncedir, seviyesiz, bunlarla hiçbir eğri düzeltilemez...”
*
1’inci gün...
Başbakan açış konuşması yaptı, CHP’lilere “terbiyesiz herifler” dedi.
2’nci gün...AKP milletvekili, CHP milletvekiline “senin kıçını s...rim” diye bağırdı.
3’üncü gün...TBMM camisindeki cuma namazında küfür hutbesi okundu.
MHP’li vekilerle BDP’liler arasında Kürdistan kavgası çıktı, yumruklaştılar.
4’üncü gün...AKP milletvekili “gösteririm sana” diye tehdit etti, MHP milletvekili de “avradına göster” diye bağırdı.
5’inci gün...
Polisti. İstanbul’a gelmeden önce, Mersin, Antalya, Gaziantep, Adana, Bursa, İzmir gibi büyükşehirlerde emniyet müdürlüğü yapmıştı, mesleki tecrübesi zirvedeydi.
*
Celalettin Cerrah.
Polisti. İstanbul’a gelmeden önce emniyet müdürlüğü yapmıştı ama, hiç büyükşehirde görev yapmamıştı. Sorumluluğunu üstlendiği şehirler en fazla 250 bin nüfusluydu. Maalesef, İstanbul Emniyet Müdürü’yken, sinagoglar, banka, konsolosluk havaya uçtu, Hrant vuruldu.
*
Geriye doğru gidersek... Hasan Özdemir, polisti, İstanbul’a gelmeden önce Ankara, Samsun, Mersin, İzmir gibi büyükşehirlerde emniyet müdürlüğü yapmıştı. Kazım Abanoz, polisti, İstanbul’a gelmeden önce Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Daire Başkanı’ydı. Ramazan Er, polisti, Diyarbakır, Adana, Ankara gibi, kalabalık büyükşehirlerde emniyet müdürlüğü yapmıştı. Kemal Yazıcıoğlu, polisti, İzmir emniyet müdürlüğü yapmıştı. Orhan Taşanlar, polisti, İzmir ve Ankara’da emniyet müdürlüğü yapmıştı. Necdet Menzir, polisti, Diyarbakır ve Kocaeli gibi büyükşehirlerde emniyet müdürlüğü yapmıştı. Mehmet Ağar, polisti, Ankara’da emniyet müdürlüğü yapmıştı.
*
Hamdi Ardalı.
1- Asrın lideri tarafından yönetilen ülkede, şehit onbaşının çocukları... İki yaşındaki Zeliha’nın çorapları yırtık pırtık, üç yaşındaki Güneş’in çorabı bile yok.
*
2- Hayaldi gerçek oldu... Vatani görevini yaparken sağ bacağını kaybeden Konyalı gazi Hasan’ın, faiziyle beraber geri istenen ve haciz konulan protezi.