Yılmaz Özdil

A’yakkabı K’utusunda P’ara

20 Aralık 2013
A’yakkabı k’utusunda p’ara...

Akp olmuş yani.

*

Dolarlar mokasen kutusunda.
Euro’lar dolgu topuk kutusunda.

Yazının Devamını Oku

Bakan

19 Aralık 2013
Baba-oğul malı götürürlerken...

Sensin o Bakan!

*

Senelerdir gözünün önünde olup bitmiyor mu herşey? Sen değil misin görmek istemeyen... Bakan?

*

Yazının Devamını Oku

Yılmaz ÖZDİL

18 Aralık 2013

Lafı eğip bükmeyelim...
Okyanus ötesi yönetime el koydu.

Yazının Devamını Oku

Arabistanlı Lawrence

17 Aralık 2013
Dünya medya imparatoru Rupert Murdoch, geçen sene Ankara’ya gelmiş, Tayyip Erdoğan’la baş başa görüşmüş, hatıra olarak da John Philby’nin kitabını hediye etmişti.

*

Rupert Murdoch... 1915’te Avustralya başbakanına Çanakkale’den gizlice mektup yazan, cephedeki İngiliz komutanlarının Londra’ya yalan raporlar gönderdiğini belirten, Çanakkale geçilmez diyerek İngiliz hükümetinin uyanmasına ve geri çekilmesine vesile olan Avustralyalı gazetecinin oğlu.

*

Murdoch’ın Tayyip Erdoğan’a hediye ettiği The Empty Quarter isimli kitabın yazarı John Philby ise, İngiliz casusuydu. Anadili gibi Arapça biliyordu. Müslüman oldu. Şeyh Abdullah ismini aldı! Biz Çanakkale’de İngilizlerle boğuşurken, Osmanlı’ya isyan bayrağı açan Mekke Şerifi Hüseyin’e yardımcı olması için Arabistan’a gönderildi. Bi yandan bizi sırtımızdan hançerleyen Arapları organize etti, bi yandan petrol şirketlerine imtiyaz topladı, bi yandan da, araklayıp İngiliz müzelerine sattığı tarihi eserlerle servet yaptı. İngiltere’ye döndü, siyasete atıldı, seçilemedi, küstü, ikinci dünya savaşında saf değiştirdi, kendi ülkesini satmaya, çaktırmadan Hitler’e çalışmaya başladı, tutuklandı, ev hapsine alındı, savaş bitince Lübnan’a taşındı, kalpten öldü, Beyrut’ta Müslüman mezarlığına gömüldü.

*

Bu casus arkadaşın bi oğlu vardı, Kim Philby... O da babası gibi Cambridge’den mezundu, o da sular seller gibi Arapça biliyordu, o da casustu. 1947’de Türkiye’ye, konsolosluk sekreteri ayaklarıyla İstanbul’a gönderildi. Sonra, CIA ile MI6’in irtibat görevi için Washington’a tayin edildi. Soğuk Savaş tarihine “asrın casusu” olarak geçti. Çünkü, çift taraflı çalışıyordu, köstebekti. Sovyet gizli servisi tarafından devşirilmişti, Moskova’ya bilgi satıyordu. Şüphelenildi, takip edildi, bir türlü suçüstü yapılamadı ama, kovuldu. O da gitti, babası gibi Beyrut’a yerleşti. Güya gazeteciydi. Gel zaman git zaman, 1961’de, Anatoliy Golitsy isimli KGB subayı ABD’ye iltica etti, bülbül gibi öttü. Kim Philby’nin ipliğini pazara çıkardı. Aranan kanıt bulunmuştu. İngiliz siciminin boynuna dolanmak üzere olduğunu anlayan Kim Philby, Suriye üzerinden Ermenistan’a, oradan Rusya’ya kaçtı. Daha önce bi İngiliz, bi Amerikalı eşinden boşanmıştı, bu sefer Polonya kökenli Rus yazar Rufina Pukhova’yla evlendi. Hayatı roman oldu, Hollywood’ta film oldu. Alkolik oldu. İki defa intihara kalkıştı, beceremedi. 1988’de babası gibi kalpten gitti. Rusya, onun hatırasına posta pulu bastırdı.

*

Hatta, ölümünden sonra ortaya çıktı ki... İstanbul’da çalıştığı sırada, SSCB’nin İstanbul Başkonsolosluğu’nda görevli olan ve İngiltere’ye iltica etmek isteyen Konstantin Volkov isimli KGB subayını, usta manevralarla, bizzat kendi elleriyle KGB’ye teslim etmişti. Çünkü, Volkov’un elinde köstebek’lerin listesi vardı ve listenin en başında Kim Philby ismi yazıyordu!

Yazının Devamını Oku

İzmir’in Fethi

15 Aralık 2013
Yokuşa sarmış kamyon gibi yorgun yorgun konuşan ulaştırma bakanı, ulaşamadıkları ciğere, İzmir’e belediye başkan adayı oldu.

*

Tayyip Erdoğan İzmir adayını açıklarken, “İzmir’in Fethi”ne dair çok çarpıcı bir örnek verdi. Sözlerine “buradan İzmir’le ilgili tarihi bir hatırlatmayı yapmak durumundayım” diye başladı, anlattı...

*

“Tarih 12 Ağustos 1930, Serbest Cumhuriyet Fırkası kuruluyor. CHP zulmünden bıkmış olan halk, CHP’den öyle illallah diyor ki, İzmir kurtarıcısını bekliyor. Fethi bey’in İzmir’e gelmesiyle halk akın ediyor. Halk, CHP’den hesap soracak liderini karşılamaya gidiyor. İzmir, Fethi bey’i koşarak karşılıyor. Tıpkı bugün burada, Karşıyaka spor salonunda yaşadığımız izdiham gibi... Millet, Fethi bey’e sarılıyor. O zamanki gazeteler yazıyor, Fethi bey’in izdihamdan ceketi yırtılıyor. Davullar zurnalar çalıyor. CHP başına gelecekleri bildiği için çok rahatsız, Fethi bey’e eziyetler yapıyor, güvenlik sağlanamıyor, 12 yaşında bir çocuk vuruluyor. İzmir tek parti iktidarından kurtulmak istiyordu, İzmirliler bunun için canını bile vermeye hazırdı. İnanıyorum ki, bugün de İzmir, CHP demeyecektir.”

*

Salon alkıştan yıkıldı.

*

Küçük bi pürüz vardı.

Yazının Devamını Oku

Sahte ilaç

14 Aralık 2013
Tabip odaları bangır bangır bağırmadı mı...

“Hastaneleri ticarethaneye, hastaları müşteriye çevirdiler, bedava sağlık diyorlar, aslında paralı hale getiriyorlar, bu kafayla sağlık politikası olmaz, insanlarımız perişan olacak” demediler mi? Dediler. Başbakan ne dedi bunun karşılığında... “Bu tür ideolojik yaklaşımlar, bu milletten beddua alır, iflah etmezler, açıkça söyleyin, çalışmak istemiyorsanız istediğiniz yere çekin gidin” dedi. Peki, ahalimiz ne dedi? “Allah razı olsun hükümetimizden” dedi.

*

Doktorlar miting yapmadı mı... “Sağlık haktır, satılamaz” pankartı açmadılar mı? “Ne kadar hasta, o kadar para anlamına gelen performans sistemi, yanlıştır, vatandaşa zararlıdır” diye slogan atmadılar mı? Başbakan ne dedi bunun karşılığında... “Bu millete gönül vermiş doktorlarımız da var, biz yolumuza onlarla devam ederiz” dedi. Peki, ahalimiz ne dedi? “Hükümetimize duacıyız” dedi.

*

Eczacı odaları bangır bangır bağırmadı mı... “İlaç sektörü dışarıya bağımlı hale getirildi, yanlış fiyatlandırma politikası yüzünden kanser ilaçları ithal edilmiyor, çaresiz kalan insanlarımız işporta tezgâhlarında kaçakçıların karaborsacıların eline düşmüş vaziyette” demediler mi? Dediler. Başbakan ne dedi bunun karşılığında... “Şu dernekmiş bu dernekmiş, kusura bakma, dinlemeyiz, halkın sağlığını ideolojilere kurban ettirmeyiz, ettirmeyeceğiz, bize müracaat eden eczanelerle anlaşırız, yolumuza onlarla devam ederiz” dedi. Peki, ahalimiz ne dedi? “Allah razı olsun hükümetimizden” dedi.

*

Eczacılar miting yapmadı mı... “Yıkıma dur de” pankartı açmadılar mı? “Sağlıkta devrim dedikleri, masaldır, bu masala inanmayın, kendi yanlışlarını örtmek için, eczacıyı vatandaşa hedef gösteriyorlar” diye slogan atmadılar mı? Başbakan ne dedi bunun karşılığında... “Marketlerde ilaç satılması için çalışma yürütüyoruz” dedi. Peki, ahalimiz ne dedi? “Hükümetimize duacıyız” dedi.

*

Yazının Devamını Oku

Nazar etme ne olur küfret senin de olur

13 Aralık 2013
Efsane Gırgır’ın efsane tiplemesi vardı, Utanmaz Adam, şerefsizin önde gideniydi, adı Şeref’ti... Okumaya doyamazdık.

*

Bi ara Dallas modaydı, Ceyar, karaktersiz karakter, haysiyetsizliğin bini bi para... Anında salgın gibi yayıldı, memlekette nerdeyse bütün tabelalar değişti, Dallas kafe, Dallas kuaför, Dallas market peyda oldu, Dallas eczanesi bile vardı.

*

Mükremin Çıtır, Tirbuşon, baltaya sap olamamış işsiz güçsüz serseriler, hatta yumurta topuk maganda, izlenme rekoru kırdılar.

Yazının Devamını Oku

Hava durumu

12 Aralık 2013
Okyanus ötesinden gelen soğuk hava dalgası yurdu etkisi altına aldı, Ankara’da don bekleniyor sayın seyirciler...

Ki, Bülent Arınç’ın tuzlama çalışmalarına rağmen, bi devlet büyüğümüzün don’lu görüntüleri ortaya çıktı bile.

*

İmralı alçak basıncı ve buna bağlı cephe sistemlerinin etkisi altında kalan güneydoğu bölgemiz, gündüz taşla karışık yağmurlu, akşam sağanak havayi fişekli... Hissedilen sıcaklık molotoflarla yer yer üç ila beş derece birden yükselecek. Asrın lideri olduğumuz için, “açılım” başlattığımız için, bu asırda tüm köy yolları “kapalı...” Kış turizminin gözdesi Kandil, ski yapmaya müsait.

*

İç anadoluda, avanta kömürden oluşan soba zehirlenmelerine dikkat.

*

(Flaş flaş flaş, son dakika: Devlet meteoroloji işleri genel müdürlüğünden yapılan yazılı açıklamada, sayın İmralı’ya “alçak” basınç demek suretiyle sürece zarar vermek gibi bir niyet olmadığı, bunun tamamen teknik bir terim olduğu, ancak, bundan böyle hava şartları n’olursa olsun sayın İmralı’ya “yüksek” basınç veya “ulu” basınç deneceği bildirildi.)

*

Yazının Devamını Oku