Yılmaz Özdil

?

2 Haziran 2011
Hokus pokus...

Seçmen sayısı 10 milyon arttı.
Velev ki, yedik.

Alt tarafı üç tane evraka doğru
dürüst bakmayı beceremeyip, memleketi birbirine sokan Yüksek Seçim Kurulu,  “noksanlık, fazlalık” olmadığını söyledi.
Velev ki, güvendik.

Seçmen sayısında “fazlalık” olmadığını söyleyen Yüksek Seçim Kurulu, oy pusulası bastırdı, 12 trilyon liraya... Hooop, ne sihirdir ne keramet, aha işte marifet, “noksan”laşıverdi 1 trilyona!
Velev ki, uyanmadık.

Oy pusulasını “anca 12 trilyona basarım” diyen firmayla, “olsun canım 1 trilyona da basarım” diyen firma, aynı firma... “Vatan, millet, demokrasi sevgimizle fiyatımızı indirdik” dedi.

Yazının Devamını Oku

Or’ganizasyon

1 Haziran 2011
- Geldi mi muhtıra?<br><br>- Gelmedi maalesef. - Hâlâ mı yav?
- Gık çıkmıyor.
- Bana mısın bile demediler.
- Uyandılar artık galiba...
- Bi orgeneral daha mı alsak?
- Mareşal alalım bu sefer!
- Olsa alcaz zaten.
- Vardı da almadık mı...
- Netekim’e ne derseniz?
- İş yapar mı ki...
- Sallamaz kimse.
- Beş oy bile getirmez.
- Olsun, aza kanaat etmeyen
çoğunu hiç bulamaz, üç oy üç oydur.
- Söyle gözlüğe, manşet yapsın.
- Şişkoyu da ara, tivide söylesin.
- Kroki mroki bulsak, suikast filan...
- Yalama oldu o iş.
- Or’ijinal bi şey lazım.
- Or’dinaryüs tutuklayalım.
- Yok, or’kestra basalım istersen... Ne alakası var kardeşim!
- Bunlar or’todoks desek?
- Bak, o olur.
- İsterseniz ben or’gazm işine gireyim, nasıl olsa porno morno dümdüz gidiyorum.
- E ne diycez yani, or... mu?
- Tatmin oluruz en azından.
- Bakın tatmin deyince aklıma geldi, yataklı mataklı yeni kaset ayarlasak?
- Aman diim, ters tepiyor.
- İndirelim derken kaldırdık.
- Bizim kasedimiz çıktı diyelim!
- Nası yani?
- Abi son anketler geldi, durum kel, her kasedi çıkanın oyu artıyor, koysun çocuklar usturuplu bi yere böcek möcek, TRT’yi çağırıp canlı yayında suçüstü bulduralım, bizi dinletiyomuş diyelim...
- Fena fikir değil be.
- Ben çıkıp ağlarım, güzel olur.
- İyi de kim dinletiyomuş diycez?
- Ahmet Necdet Sezer diyelim.
- Oha gari.
- Kılıçdaroğlu deriz.
- Bahçeli de uyar.
- En güzeli Öcalan diyelim, PKK bize komplo kurmuş diyelim.
- Dokunma bu aralar.
- İsrail diyelim bari.
- Ona hiç dokunma.
- Ona dokunma buna dokunma, nasıl mağdur olcaz bu şartlarda?
- Bi türlü mağdur olamıyoruz, mağdur olamadığımız için mağduruz diyelim.
- Yerler mi?
- Deneyelim abi, yediği kadar...
- Muhtıra duasına mı çıksak?
Yazının Devamını Oku

Teheye’rsen...

31 Mayıs 2011
Gazetelerin VIP bölümünde, yani birinci sayfalarında şu haber vardı dün... *
“En büyük kupa, Türk Hava Yolları’nın oldu... Türk Hava Yolları’nın sponsor olduğu Manchester United ile Barcelona, şampiyonlar liginde final oynadı.”
*
“Barcelona’lı futbolcuların ailelerini jest olarak İngiltere’ye ücretsiz götüren Türk Hava Yolları, dönüşte bir jest daha yaptı, Barcelona’lı futbolcuları İspanya’ya ücretsiz götürdü.”
*
“Türk Hava Yolları, teknik direktör Guardiola ve futbolculara şampiyonluk pastası kesti.”
*
“İki takıma birden sponsor olan Türk Hava Yolları genel müdürü Temel Kotil’e, final oynayacak takımların önceden nasıl tahmin edildiği soruldu... Temel Kotil, gülümsedi, tahmin etmedik, iyilerle bir araya gelirseniz, sonuç pozitif olur dedi.”
*
Gurur duyuyor insan.
*
Aynı gazetelerin “ekonomi class” sayfalarında ise, şu habercik vardı.
*
“Reklama doymayan... Manchester United’la Barcelona’ya sponsor olan Türk Hava Yolları, 2011 yılının sadece ilk 3 ayında 332 milyon lira, eski parayla 332 trilyon lira zarar etti.”
*
Ekstra gurur duyuyor insan.
*
Bu vesileyle bi reklam filmi daha patlatmakta fayda var, başrolde Messi... “Eskiden kimse badem bile hayal edemezdi, şimdi afiyetle götürüyoruz artık, badem ezmessi!”
Yazının Devamını Oku

Hayvanat projesi

29 Mayıs 2011
AKP proje açıklıyor.<br><br>Mimarlar itiraz ediyor. Proje açıklanıyor.
Mühendisler itiraz ediyor.
Proje açıklanıyor.
Hukukçular itiraz ediyor.
*
Hayvanat projesi açıklandı...
Kimseden ses çıkmıyor.
*
Halbuki, üzerinde en çok kafa yorulması gereken projedir. Çünkü, bina dikersin,
yanlışsa, yıkarsın. Yol yaptın, olmadı,
düzeltirsin. Kanal açtın, uymadı, doldurursun.
*
Can bu...
*
Karakterleri var. Duyguları var. Gurbet travması yaşarlar. Ailesinden koparılıp getirilen hayvanların çoğu, kahreder, hayata küser, durup dururken ölür. Angus getirmeye benzemez.
*
Hayvanat bahçesi kurmak için “önce
insan” yetiştirmek gerekir. Beton binayla,
geniş kafeslerle, çitlerle filan olmaz... Sirk değil orası, ehlileştirmeyeceğiz. Ehil eller gerekir.
*
Bakın... Hayvanlar doğada yaşamanın getirdiği alışkanlıkla, hastalıklarını gizlerler. Çünkü,
yaban hayatında hasta olan, dışlanır. Bakıcılar ehil değilse, sıkıntısını anlayamazsın. Mesela, ayının dilini arı sokar, fark etmezsen, koskoca hayvanı kıl kadar iğneden kaybedersin.
*
Veteriner anlar dersen, anlamaz. Veteriner, zürafadan anlar, kaplandan anlar. Ama, kaplan sadece kaplan, zürafa sadece zürafa değildir. Bireydir. Her birinin insan gibi ismi vardır.
Ve, her birinin özel bakıcısı vardır, halini bilir, tavrını bilir, dilinden anlar. Galiba Gaziantep hayvanat bahçesiydi, aslan bakıcısı senelik izne çıktı, o da bakıcı bu da bakıcı deyip, öbür
bakıcıyı verdiler, aslan bakıcıyı yedi...
Çocuklar içindir ama, çocuk oyuncağı değildir.
*
İzmir Doğal Yaşam Parkı’nda Serkan var, fillerimiz Begüm, Winner ve bebekleri İzmir’in bakıcısı... Babası Bahattin Öztanman, rahmetli Pak Bahadur’un 40 yıllık bakıcısıydı. Yıllar önce oğlunu yanına aldı, bilgisini aktardı, işi öğretti, huzur içinde emekli oldu. Biz de huzurluyuz... Bırak dillerinden anlamasını, öfkeli mi, neşeli mi, ruh hallerini bile hisseder.
*
Önder Öztuğ, 15 yıllık tecrübe, ziraat mühendisidir ama, herkes onu inşaat mühendisi bilir... Parkın inşaatı sırasında, türler bazında, habitatlarına uygun barınakların oluşturulması için bizzat çalıştı. Oraya kaya koymak lazım, şu ağacı şuraya dikmeli gibi... Evlerinde mutlu olsunlar diye, kendi ailesine ev yapıyormuş gibi didindi. Diploma yetmez, empati ister.
*
Şaban Keleş, aslan kaplan,
9 yıldır orada, kedi besleyenlerin gidip
görmesini isterim, puma’yı insan evladı zannedersin, bakışarak anlaşırlar.
*
Eylem Arslan, o da ziraat mühendisi,
10 yıldır orada, hayvan mutfağının
aşçıbaşı... Ve, her gün 1.200 hayvan
oturuyor o sofraya... Mevsimlere göre,
diyet programları uyguluyor. Kalori,
tazelik, lezzet, dengeli beslenme...
Kızı Ekin’e yemek hazırlar gibi titizleniyor.
*
Zürafa, kahvaltıda 10 kilo dal, öğlen
30 kilo yonca, akşam 20 kilo meyve yiyor. Aslan, 6 bin kaloriye ihtiyacı var, bi gün
3 kilo kırmızı et, bi gün 3.5 kilo tavuk yiyor. Lemur var, kediye benzer maymun, monşerdir arkadaş, karışık meyve-sebzenin yanı sıra,
2 dilim ekmek, 1 tatlı kaşığı bal, 50 gram çerez yer, üstüne 1 bardak süt içer. Kuğu, buğday ve yumurta yeminin yanında yeşil salata yemezse olmaz. Tavus kuşu, kuğu mönüsü artı meyve salatası... Ayı, sabahları 18 kilo meyve-sebze götürüyor, akşamları
18 kilo meyve-sebze götürüp, üstüne 4 kilo tavuk götürüyor; öğlenleri midesi kazındığında fıstık ceviz katkılı mama veriliyor. Ceylan narin kızımız, yarım kilo yonca, yarım kilo meyve, yarım kilo dal yiyor, fit kalıyor. Pelikan’da
sıfır kolesterol, 1.5 kilo balık yiyor. Suaygırı,
15 kilo yem, 30 kilo yonca, 60 kilo ot yiyor, 160 kilo daha versen, onu da yer, formunu koruması için diyet uygulanıyor. Sırtlan, bi gün bi kilo kırmızı et, bi gün bi kilo tavuk, pazar günleri aç, doğası öyle, haftanın
üç günü kemik ziyafeti çekiyor. Fillerimiz,
üç öğünde, 150’şer kilo ot, yonca,
meyve-sebze, mısır koçanı, incirle doyuyor, ayrıca vitamin alıyor. Bebiş filimiz İzmir,
her gün 15 litre ana sütü içiyor, 6 öğün
2’şer litre mama yiyor, 110 kilo doğmuştu, 100 gün geçti, şu anda 150 kilo.
*
80 kişilik ekip bu... Bireysel tecrübe toplamları, 500 yılın üzerinde... Parkın danışmanı, Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi İç Hastalıkları Anabilim Dalı Başkanı Profesör Doktor Nilüfer Aytuğ, Türkiye’nin bu alanda en önde gelen isimlerinden biri... Park Müdürü, veteriner hekim Hakan Öztürk, seyahate gidip döndüğünde, evinden önce parka gelir.
*
Ama biri var ki, biyolog, personel eğitim sorumlusu, Serkan Eğrilmez... Meslektaşı Yasemin’le evlendi Serkan...
Nikâh şekerleri fil şeklindeydi. Nikâh davetiyelerinde ise, “Bego” ve “Wino” isimli iki fil davet ediyordu konukları...
Bego, Begüm, Wino, Winner, yani şu bizim bebiş filimiz İzmir’in annesi ve babası... Hayatlarının en mutlu anında, kendilerini İzmir Doğal Yaşam Parkı’nın filleriyle özdeşleştirmişti Serkan ile Yasemin.
*
Hayvanat bahçesi dediğin, beton bina, kafes, çit değildir... Budur.
Hayat tarzıdır. Aşktır.
*
Uzun lafın kısası, AKP’nin desteklediğim tek projesidir Ankara’ya hayvanat bahçesi... İzmir’e gıpta etmelerinden, daha iyisini yapmaya gayret etmelerinden mutluyum.
*
Ancak... İzmir’i örnek almaları, hayvan biriktirmeden önce, insan yetiştirmeleri şartıyla.
Yazının Devamını Oku

Tatbikat

28 Mayıs 2011
Ege Denizi’nde yapılması planlanan tatbikat, güney deniz saha komutanının içerde olduğunun belirlenmesi üzerine, Karadeniz’e kaydırılmak istendi. Ancak, kuzey deniz saha komutanının da içerde olduğunun tespit edilmesi üzerine, Van Gölü’nde yapılmasına karar verildi. *
Kamyoncular odasının yardımıyla gemilerin karadan taşınması planlanıyordu ki, tatbik edecek sayıda kamyon bulunduğu, tatbikat yapacak sayıda gemi bulunmadığı ortaya çıktı. Firkateynlerin Somali’ye korsan kovalamaya, hücumbotların Libya’ya çipura avlamaya gönderildiği rapor edildi. Bari denizaltı götürelim dendi ama, bu sefer de, denizaltı filo komutanın içerde olduğu hatırlandı.
*
Tam o sırada, The Taraf gazetesi, denizaltıların Marmaris’ten dalıp
Van Gölü’ne gidiyorum ayaklarıyla Mogan Gölü’nden çıkarak, darbe yapacağını iddia etti. TRT’deki
tatbikatın içinden programına katılan gazeteciler, denizaltı torpidolarıyla Etiler’de patlayan bombanın seri numarasının aynı olduğuna dikkat çekti. Tanzanya’dan servis edilen internet kasedinde ise, Tunalı’daki Kuğulu
Park’a demirleyen çıkarma gemilerinde fuhuş yapıldığı öne sürüldü.
*
Emrindeki subaylar kendisine suikast yapacak diye içeri tıkıldığı için, deniz kuvvetleri komutanı, amiral gemisinde dımdızlak kalmıştı. E tek başına zor tabii... Telsize mi bakayım, dümeni mi tutayım, radar hangisiydi filan derken, emir-komuta zinciri koptu.
*
Eşlerine iftira atılan albaylar kafasına sıktığı için, bataryalar sahipsiz kaldı, karadan topçu desteği sekteye uğradı. Hapisteki hava kuvvetleri komutanına geçmiş olsun ziyaretine giden pilotlar gözaltına alındığı için, hava desteği de verilemedi. Helikopterler desen, zaten seçim mitinglerine tahsis edilmişti. Tatbikat yapıcaz diye Girit açıklarına bırakılan ve müşterek fiili atış desteğinden yoksun kalan SAT komandoları, ayvayı yediklerini anlayınca, yüze yüze Ayvalık’ta balıkçı barınağına sığındı... Ki, balıkçı barınağı polis tarafından basıldı. SAT’lar kaçak Sri Lankalı oldukları gerekçesiyle tutuklandı. Operasyona “fok badem” adı verildi. Milli Savunma Bakanı, operasyonu yürüten polislere üstün hizmet madalyası takdim etti.
*
Genelkurmay karargâhındaki durum değerlendirmesinde, tatbikatı yapamadık, bari “seçkin gözlemci”ler için Marmara’da iki tane balıkçı
teknesi dolaştıralım diye düşünüldü. Ancak, ondan da vazgeçildi...
Seçkin gözlemciler böcek kameralar vasıtasıyla zaten donumuza kadar her şeyi gözlemlendiği için, dürbüne periskopa gerek olmadığı belirlendi.
Yazının Devamını Oku

Etiler uf oldu öpiim de geçsin

27 Mayıs 2011
Son bir ayda...<br><br>Hakkâri’de çatışma çıktı.

Bitlis’te baskın yapıldı. Mardin’de pusu kuruldu.Van’da havaya uçuldu.Tunceli’de vuruşuldu.Bingöl’de çarpışıldı. Şırnak’ta savaşıldı.

Tunceli’de 4 kiloluk, Bingöl’de 8 kiloluk basma düzenekli mayın bulundu. Şırnak’ta askeri birlik geçerken, TNT ve gübreyle hazırlanıp yol kenarına tuzaklanan 20 kiloluk mayın patladı. Kahramanmaraş’ta 152 kilo amonyum nitrat bulundu. Batman’da üç kilo plastik patlayıcı bulundu. Diyarbakır’da beş kilo amonyum nitrat ve bir kilo C4’le hazırlanmış mayın bulundu. Tunceli’de 18 kilo, Bingöl’de 20 kilo amonyum nitratla hazırlanmış mayın bulundu. Lice-Kulp karayolu üzerinde, uzaktan kumandalı 100 kiloluk mayın bulundu. İlaveten... Tunceli’de Hakkâri’de Mardin’de Bingöl’de Siirt’te Diyarbakır’da Şırnak’ta irili ufaklı mayınlar patladı.

27 adet Kalaşnikof, dört adet M16 piyade tüfeği, beş bin küsur mermi, üç adet Biksi makineli tüfek, bir adet Doçka uçaksavar, 19 adet RPG7 roketatar, 62 roketatar mühimmatı, 44 dinamit lokumu, 15 kilo toz TNT, 79 adet el bombası, 63 fünye, altı dürbün, sekiz telsiz ele geçirildi.

Diyarbakır’da beş iş makinesi yakıldı. Hakkâri’de iş makinesinin altına monte edilmiş mayın fark edildi. 27 PKK’lı öldürüldü. İki PKK’lının cesedi bulundu.

Hakkari’de ateş açıldı, bir er şehit  oldu. Hakkari’de mayın patladı, bir er şehit oldu. Hakkâri’de pusuya düştüler, bir uzman çavuş şehit oldu, bir uzman çavuş yaralandı. Hakkâri’de mayın patladı, bir korucu şehit oldu. Diyarbakır’da vuruştular, bir korucu şehit oldu, bir korucu yaralandı. Bingöl’de uzun namluluyla taradılar, bir er yaralandı. Van’da mayın patladı, bir vatandaş hayatını kaybetti. Bitlis’te mayın patladı, bir vatandaş yaralandı. Osmaniye’de askeri konvoya saldırıldı, bir er şehit oldu, bir astsubay ve dört er ağır yaralandı.

Eminim, hissetmediniz.
Haber bile yapılmadı çünkü.

Yazının Devamını Oku

Proce

26 Mayıs 2011
Ankara’ya uzay üssü kurulacak.

Ak’tronot yani.

*

Bi de radar
koyacaklarmış...
Böcek
kesmedi çünkü.

Yazının Devamını Oku

Haya’ldi gerçek oldu

25 Mayıs 2011
Sibel Üresin. AKP’li belediyelere evlilik seminerleri
veren “dört dört”lük aile danışmanı.
Oku da gülesin...

“Parası olan, cinsel gücü olan erkek, cilveli kadına koşuyor. Haklı bir arayıştır. Kadın itaat etmeli. İmam nikahlı çokeşlilik, kadınlar için kurtuluştur. Yasal olsun” dedi.
Daha ne desin?

Eskiden söylemeye utanılırdı.
“Haya”ldi.

Kaldı ki...
Başbakanımızın daha cilveli bi fikri var.
Mitingde söyledi.

“Malatya büyükşehir olmak istiyor. Ancak, nüfusun 750 bin olması lazım. Burada ufak bi açığımız var. 10 bin eksik... Bu 10 bin açığın 2013’e kadar giderilmesi lazım. Ne yapacaksınız? Nüfus artış oranı binde beş... Bu iş binde beşle olmaz. Ya nasıl olur? Binde 10’a çıkarırsak olur... Hazır mıyız? Bayanların ellerini görüyorum, bazıları üç diyor, bazıları dört diyor. Üç olursa yeter zaten... Ses az geliyor beyler... İki yıl içinde bu 10 bin açığı tamamlamalısınız, ona göre... Bunu tamamladığınızda mesele bitti.”

Her şeyi devletten bekleme e mi...
Ha gayret yani.

Ve, değerli kadınlar...
Tercih sizin gari.

Ya başbakanımıza uyup üreyin.
Ya da bu kafaya müsaade edin...
Sibel Üresin.
Yazının Devamını Oku