Yasemin Fatih Amato

Hamileyken botoks uygulanabilir mi?

14 Ocak 2019
Yüz ve boyun başta olmak üzere vücuttaki seğirme ve atmalar, diş sıkma ve gıcırdatmanın botoksla tedavisi son yıllarda sıkça kullanılan yöntemlerden. Peki tikler neden olur?

TİKLERİN SEBEPLERİ NELERDİR?

Yüzdeki tik ve seğirmelerin farklı sebepleri olabilir. Hemifasial spazm ismiyle bilinen beynin arkasındaki atar damarın yüz sinirine baskı yapması nedeniyle olabileceği gibi, blefarospazm diye bilinen kronik göz zarı iltihabı- göz kuruluğu durumu da göz kırpma ihtiyacını artırarak otomatik davranış haline getirebilir.

NASIL UYGULANIR?

Botoks çok düşük dozda ilaç olarak kullanıldığında istemli hareketlere engel olmazken istem dışı hareketleri ortadan kaldırabiliyor. Etkisi de uygulamadan 3 gün sonra ortaya çıkarken, ortalama 3 aya kadar devam edebiliyor. Yapılan işlem sonrası tedavi başarılı olursa 3 ayda bir yenilenmesinde bir zarar görülmez.

SEĞİRMELER VÜCUDUMUZDA BAŞKA NERELERDE GÖRÜLÜR?

Seğirme ve kasılmalar yalnızca yüzde görülmez, boyun bölgesinde, parmaklarda da görülebilir. Mesleki sebeplerden dolayı el, ağız ve yüz gibi bölgelerde kasılmaların görülmesi normaldir. Bu gibi durumlarda da botoks ile çözüme ulaşılabilir.

BOTOKS PSİKOLOJİK DESTEK SAĞLAR

Tik ve seğirmeler kişilerde psikolojik huzursuzluk yaratır. Yüzde kasılması olanlarda mahcubiyet, kendini kötü hissetme gibi rahatsız edici sorunlar görülmesi olasıdır. İşte bu durumda botoks tedavisi ile psikolojik sorunları ortadan kaldırmak mümkün olmaktadır.

HAMİLEYKEN BOTOKS UYGULANABİLİR Mİ?

Botoksun bilinen bir yan etkisi olmamakla birlikte hamilelik döneminde değişen hormonlar vücudun farklı tepkiler vermesine neden olabilir. Ayrıca ihtimal küçük olmakla birlikte alerjik riskler nedeniyle anne karnındaki fetüste olumsuz etki yaşanabilir. Botulinum toksin, kaslar ve sinir hücreleri arasındaki sinyal alışverişini geçici bir süreliğine durdurur. Bu yüzden uygulanan kaslarda kasılma işlemi oluşmaz.

Doktorunuza sormadan topikal kremler dahi olsa kullanmamanız faydanıza olacaktır.

Yüzdeki tik ve seğirmelerin farklı sebepleri olabilir. Hemifasial spazm ismiyle bilinen beynin arkasındaki atar damarın yüz sinirine baskı yapması nedeniyle olabileceği gibi, blefarospazm diye bilinen kronik göz zarı iltihabı- göz kuruluğu durumu da göz kırpma ihtiyacını artırarak otomatik davranış haline getirebilir.

Botoks çok düşük dozda ilaç olarak kullanıldığında istemli hareketlere engel olmazken istem dışı hareketleri ortadan kaldırabiliyor. Etkisi de uygulamadan 3 gün sonra ortaya çıkarken, ortalama 3 aya kadar devam edebiliyor. Yapılan işlem sonrası tedavi başarılı olursa 3 ayda bir yenilenmesinde bir zarar görülmez.

Seğirme ve kasılmalar yalnızca yüzde görülmez, boyun bölgesinde, parmaklarda da görülebilir. Mesleki sebeplerden dolayı el, ağız ve yüz gibi bölgelerde kasılmaların görülmesi normaldir. Bu gibi durumlarda da botoks ile çözüme ulaşılabilir.

Tik ve seğirmeler kişilerde psikolojik huzursuzluk yaratır. Yüzde kasılması olanlarda mahcubiyet, kendini kötü hissetme gibi rahatsız edici sorunlar görülmesi olasıdır. İşte bu durumda botoks tedavisi ile psikolojik sorunları ortadan kaldırmak mümkün olmaktadır.

Botoksun bilinen bir yan etkisi olmamakla birlikte hamilelik döneminde değişen hormonlar vücudun farklı tepkiler vermesine neden olabilir. Ayrıca ihtimal küçük olmakla birlikte alerjik riskler nedeniyle anne karnındaki fetüste olumsuz etki yaşanabilir. Botulinum toksin, kaslar ve sinir hücreleri arasındaki sinyal alışverişini geçici bir süreliğine durdurur. Bu yüzden uygulanan kaslarda kasılma işlemi oluşmaz.

Doktorunuza sormadan topikal kremler dahi olsa kullanmamanız faydanıza olacaktır.

Yazının Devamını Oku

Uzun ve sağlıklı yaşamın sırrı ne?

18 Aralık 2018
Sağlıklı, dinç ve uzun yaşamak mümkün müdür? Bunun birçok yöntemi var ama en önemlisi sağlıklı beslenme ve doğru yaşamı hayatımızın en büyük alışkanlığı haline getirmektir. Vücudumuzda çok güçlü bir antioksidan var ki, yukarıda altını çizdiğimiz noktalarda başrol oynuyor, glutatyon. Her hücremizde bulunan bu antioksidan kişiden kişiye değişmekle birlikte hayati rol oynayan üç ana amino asitten oluşan bir peptiddir.

GLUTATYON NASIL AZALIR VE TELAFİSİ VAR MIDIR?

Diyet, hava kirliliği, bazı ilaç tedavileri, travma, stres, yaşlanma ve radyasyonla miktarı azalan bir amino asittir. Yeterli protein almak, hücre yapımızı korumak, genç - dinç kalmak için önemlidir. Ağız yoluyla alınan birçok glutatyon desteği etkili olmamaktadır. Çünkü aminoasit sindirim sistemimizde yeterli şekilde emilememektedir. Damar yoluyla verilen glutatyon desteğinden daha fazla yarar sağlanıyor, ancak bu da pahalı ve sürdürülebilir bir yöntem değildir. Sadece özel durumlarda başvurulmaktadır.

Glutatatyon serbest radikalleri toplayarak doyduğunda karaciğerde kendini yeniler. İdeal şartlarda glutatyonun %10’u inaktif (oksitlenmiş) durumda iken %90’ı aktif şekildedir. Aktif glutatyon %90’ın altında düştüğünde serbest radikallerle savaş giderek zorlaşır. Toksinler birikip azalmaya devam ederse ve %70’in altına düştüğünde bağışıklık sistemi yara almaya başlar.

GLUTATYON VÜCUTTA NASIL ARTIRILIR?

Glutatyonu vücutta birkaç şekilde çoğaltmak mümkündür. İlki bu amino asiti besinler yoluyla artırmaktır.- Kuşkonmaz,- Ispanak,- Brokoli- Elma,- Sarımsak,- Greyfurtu günde bir porsiyon kadar tüketmek bu amino asitin üretimini artırmada önemlidir.İkinci yöntem, glutatyon sentezini supplementler ile de arttırmaktır.- Alfa lipoik asit,- Selenyum,- Sistein başlıcalarıdır.

Üçüncü yöntem hazır glutatyon almaktır. Bu da bağırsaktan emilen liposomal glutatyon ve damardan verilen iv glutatyon ile olmaktadır.

GLUTATYON SUPPLEMENTASYON GÜVENLİ MİDİR?

Genel olarak güvenli bir sistem olarak bilinmekle birlikte işin boyutunu değiştiren şey, dozu ve uygulama süresidir. İşini bilen bir hekim kontrolünde uzun süreli ve belirli dozda uygulanması en ideal olanıdır. Hamileler ve yeni annelerin bu yöntemi kullanması önerilmez. Doğal yönden alımda da anne adayları ve anneler dikkatli olmalıdır. Önerilen ürünlere yönelik alerjileri olabilir bu noktada doktorlarına kesinlikle danışmalıdırlar.

YAN ETKİLERİ VAR MIDIR?

Doğal gıdalar yönünden beslendiğinizde yan etkilerin görülme oranı çok düşüktür. Ama bununla birlikte, takviyeleri almak herkes için önerilmeyebilir. Sizin için doğru olup olmadığını belirlemek için doktorunuzla glutatyon hakkında konuşmak önemlidir.

PEKİ NASIL ETKİLER GÖRÜLÜR?

- Şişkinlik- Karın krampları- Kızarıklık gibi alerjik reaksiyonlar- Bronş daralmasına bağlı nefes zorluğu

Diyet, hava kirliliği, bazı ilaç tedavileri, travma, stres, yaşlanma ve radyasyonla miktarı azalan bir amino asittir. Yeterli protein almak, hücre yapımızı korumak, genç - dinç kalmak için önemlidir. Ağız yoluyla alınan birçok glutatyon desteği etkili olmamaktadır. Çünkü aminoasit sindirim sistemimizde yeterli şekilde emilememektedir. Damar yoluyla verilen glutatyon desteğinden daha fazla yarar sağlanıyor, ancak bu da pahalı ve sürdürülebilir bir yöntem değildir. Sadece özel durumlarda başvurulmaktadır.

Glutatatyon serbest radikalleri toplayarak doyduğunda karaciğerde kendini yeniler. İdeal şartlarda glutatyonun %10’u inaktif (oksitlenmiş) durumda iken %90’ı aktif şekildedir. Aktif glutatyon %90’ın altında düştüğünde serbest radikallerle savaş giderek zorlaşır. Toksinler birikip azalmaya devam ederse ve %70’in altına düştüğünde bağışıklık sistemi yara almaya başlar.

Glutatyonu vücutta birkaç şekilde çoğaltmak mümkündür. İlki bu amino asiti besinler yoluyla artırmaktır.
- Kuşkonmaz,
- Ispanak,
- Brokoli

Yazının Devamını Oku

Sağlık kürü chia tohumlu içecekler

15 Aralık 2018
Son yıllarda ülkemizde isminden bolca bahsedilen ve özelliklede sağlıklı beslenme, zayıflamaya yönelik kaynaklarda sıkça adından söz ettiren chia tohumunun faydalı bir içecek de olduğunu biliyor musunuz?

Chia, bilimsel ismiyle (salvia hispanica) sindirilmesi kolay ve tariflere kolayca eklenebilen çok yönlü bir bitkidir. Antioksidanlar bakımından zengin, omega-3 yağ asitleri için mükemmel bir kaynak ve lif, demir, kalsiyum açısından çok zengin üründür. 1 yemek kaşığı chia tohumu 70 kalori, 2 gram protein, 4 gram yağ, 6 gram karbonhidrat ve 5 gram lif, artı vitamin ve mineral içerir.

Chia tohumlarını birçok tohumdan ayıran belki de en ayırıcı özellik, su ile kendi ağırlığının 10 katını tutabilme kapasitesidir. İşte bu ayırıcı özellik hidrasyonu uzatarak elektrolitlerin besin emilimini artırır. Dolaylı olarak bu süreç sindirimi yavaşlatır kişiyi daha uzun süre tok tutar ve şeker isteğini azaltır. Çinko yönünden zengin yapısı vücut içerisindeki leptini artırmaya neden olur. Leptin vücudun enerji seviyesini düzenleyen kilit bir hormondur. Sporcuların bu tohumu kullanmasının temel nedeni de vücut şekillendirmesindeki olumlu etkisidir.

Aksine bu tohumlar kararında yenildiğinde yararlı bir gıdadır. Hamilelik, vücuttaki besin maddelerinin hızlıca tüketilmesine sebep olur. Oysaki chia tohumu büyük bir omega-3 ve enerji kaynağıdır. Kan şekerinin düzenlenmesini sağlarken kaybedilen besinleri yenidn yerine konmasında yardımcı olur.

Yazının Devamını Oku

Doğanın armağanı 5 mükemmel antibiyotik

10 Aralık 2018
Soğuk havalar ile birlikte özellikle, toplumsal yaşamda hastalıkların yayılması daha hızlı oluyor. Bu anlamda vücudun direncini hasta olmadan önce artırmak çok önemli. Ama ne kadar istesek ve kaçsak da, hastalıklar insanın yakasını bırakmıyor.

İşte bu durumda doğal antibiyotik etkisi olan bitkilerden yararlanabilir, yarar ve zarar dengesini gözeterek hayatımızın içine katabiliriz.

Zerdeçal’ın bu kadar güçlü olmasını sağlayan içeriğindeki curcumin maddesidir. Curcumin, antioksidanlarla doludur ve enflamasyonu azaltır. Curcumin’in hücre zarına pozitif etkisi vardır. Zerdeçal ve balın karıştırılarak tüketilmesi antibiyotik etkisini artıracaktır.
1 yemek kaşığı organik toz zerdeçal ve 100 gram organik balı bir cam kavanoza koyun ve iyice karıştırın. Her saatte bir kere yarım yemek kaşığı olmak üzere bu karışımı tüketebilirsiniz. İkinci gün yine aynı miktar ancak 2 saatte bir, üçüncü gün ise aynı miktar karışımı 3 saatte bir tüketerek kullanabilirsiniz. Hamilelerin bu karışımı doğrudan kullanmasını önermiyorum. Doktora danışarak bu karışımı tüketmelidir.

Taze zencefil özellikle salmonella gibi gıda kaynaklı patojenlere karşı tüketmeniz gereken güçlü bir antibiyotiktir. Ayrıca solunum yolu ve dişeti enfeksiyonları üzerinde antibakteriyel etki gösterir. Bir su bardağının içerisine sıcak suyumuzu doldurduktan sonra 5-6 tane karanfil, küçük bir parça zencefil ve küçük bir parça tarçın atıyoruz. 5 dakika beklettikten sonra 5-6 damla limon sıkıp, bir tatlı kaşığı bal ilave ediyoruz. 10 dakika daha beklettikten sonra karışımımız hazır hale geliyor. Bu karışımı günde iki defa yapmanız faydanıza olacaktır. Güçlü bir bitki olan zencefili anne adayları sıkça kullanmamalıdır. Alerjik reaksiyonlar görülebilir.

  

İçeriğinde yer alan ‘’karvakrol’’ antimikrobiyalleri nedeniyle dirençli antibiyotiklerden biridir. Kekik yağının tıbbi olarak kullanımı ise çok eski zamanlara dayanır. Güçlü antioksidan yapısı ile bağışıklık sistemini güçlendirir.

Kekik yağı, dahilen kullanılacaksa, şekerin içine ya da 1 çay bardağı suyun içine 1-2 damla damlatılarak kullanılabilir. Bu şekilde günde 1 kez tüketmek gerekir. Unutulmamalıdır ki doğa dostumuzdur ama abartılmadığında. Hamileler içerek değil ciltlerine sürerek kullanabilirler.

Yazının Devamını Oku

Kalıcı fondöten (BB Glow) nedir ve ne nasıl uygulanır?

26 Kasım 2018
Yaklaşık 1 yıl boyunca etkisini sürdüren, yüzde aydınlık sağlayarak fondöten etkisi yaşatacak bir uygulama var desem ne dersiniz?

Yaklaşık 1 yıl boyunca etkisini sürdüren, yüzde aydınlık sağlayarak fondöten etkisi yaşatacak bir uygulama var desem ne dersiniz? İsmi nedeniyle sürecin ve işlemin sadece ‘’makyaj’’ olarak nitelendirilmesi yanlış anlamalara sebep olabilir. Özellikle de belirtmem gerekir ki uygulama kalıcı makyaj boyası ya da sıvılaştırılmış fondöten değildir. Bunlar çok nadir bitkilerden yapılan çok özel serumlardır.

Özel serumlarla cilde uygun cihazlar sayesinde yaklaşık 40 dakika süren bir işlem ile uygulanır. İşlem ile birlikte serum içerisinde yer alan maddeler; ciltte sıkılaştırma, akne ve damar izlerini yok etme, aynı zamanda ciltte fondöten varmış etkisi göstererek pürüzsüz, aydınlık bir görüntü oluşturmaya yarar. Uygulamanın hemen akabinde ciltteki serbest radikalleri nötralize eden serumlar, cildin melanin içeriğini; UV ışınlarına maruz kalmadan azaltırlar. İşte bu şekilde cilt tonunda dolaylı yönden aydınlanma sağlanır. Ortalama 3 seans şeklinde yapılan BB Glow, seans aralıkları 10 gün olacak şekilde uygulanır.

- Yoğun nemlendirme sağlar,
- İnce, kılcal kırışıklarda azalma gerçekleşir.
- Yara ve sivilce izleri azaltılır.
- Ciltte aydınlatma sağlanır.

Yazının Devamını Oku

Kışın soğuk havalarda içinizi ısıtacak şifalı çaylar

21 Kasım 2018
Bitkilerin vücuda kattığı doğal fayları saymakla bitmez. Bazı hastalıkları hafifletirken bazılarını önleyebilir ya da daha rahat bir şekilde atlatılmasını sağlar. Bu tarifleri hazırlamadan önce doktorunuza herhangi bir alerjiniz olup olmadığını mutlaka danışmayı ihmal etmeyin.

Tarçın çayı antibakteriyeldir

Tarçın, “Cinnamomum“ cinsine ait yabani tarçın ağacının dallarından elde edilen bir baharattır. Karayipler, Güney Amerika ve Güneydoğu Asya’ya aittir. Tarçın çayı boğaz ağrılarına, soğuk algınlığa ve tıkanıklığa yardımcı olur. Tarçın çayının en sık kullanımı özellikle kış sezonu boyunca boğaz ağrısını sonlandırması ve soğuklar sonucu oluşan durumlara iyi gelmesidir. Bunun nedeni tarçının antibakteriyel özelliklere sahip olmasıdır. Bu çay mikropları öldürürken boğaz ağrısını da geçirmektedir. Tarçın çayının büyük miktarlarda alınması güçlü bir antibakteriyel etki sağlanması demektir, ancak diğer katlanmış etkileri kişide farklı sonuçlar doğurabilir.

[fotogaleri=1358]

Limon çayı, üst solunum yolu hastalıklarına iyi gelir

C vitamini bakımından oldukça zengin olan limon çayı; grip, nezle gibi üst solunum yolu hastalıklarının tedavisine yardımcı olmayı sağlar. Sadece limonla çay hazırlamak isterseniz 1-2 çay kaşığı limon suyu ve 1-2 çay kaşığı bal yeterli olacaktır. Suyu kaynattıktan sonra bal ve limonu sıcak suya atıp karıştırarak çayınızı içebilirsiniz. Diğer bir yöntemde limon kabuğu kullanmaktır. 1 bardak çay için yarım limonun kabuğunu soyun. Kabuğunun kimyasal ilaç etkisinde kalmamasına dikkat edin.

- Enerji verir- Yüksek miktarda C vitamini içerir- Toksinleri temizler- Soğuk algınlığına iyi gelir- Bağışıklık sistemini güçlendirir- Sindirime yardımcı olur- Zihinsel rahatlama sağlar- Mideyi sakinleştirir- Antioksidan etkisi vardır- Antiseptiktir- Cilde iyi gelir.

Kekik çayı, K vitamini kaynağıdır

Bir yemek kaşığı kurutulmuş kekik yaprağı, bir gün içerisinde almamız gereken K vitamininin %54’ünü, C vitamininin %2’sini, A vitamininin %2’sini, demirin %17’sini, kalsiyumun %5’ini ve manganezin %10’unu tek başına karşılamaktadır. Bununla birlikte kekikte sağlığımız için önemli olan önemli E, B6 vitaminleri ile potasyum, fosfor, çinko ve bakır gibi mineraller bulunmaktadır. 1 yemek kaşığı kadar kekik atılır ve 10-15 dakika kadar demlenmesi beklenir. Dilerseniz bu çayı hazırlarken bitki çayı süzgeçlerini kullanabilirsiniz. Taze kekikten çay hazırlayacaksanız şu adımları takip etmeniz yeterlidir: kekik yapraklarını ince ince doğrayın. Kaynattığınız sudan 2 bardak kadarını üzerine dökün ve en az 5 dakika demlenmesini bekleyin. Çaydaki kekik tadının daha baskın olmasını tercih ediyorsanız, demlenme süresini 15 dakikaya çıkarabilirsiniz.

Papatya çayı, sağlık korumasında yardımcıdır

Yüksek fosfor içeriği ile kemiklerin güçlendirilmesinden, ruhsal sorunlara, antioksidan etkisiyle kanserle mücadeleden sinir sistemi sağlığının korunmasına kadar çok geniş bir kullanım alanına sahiptir. İyi bir papatya çayı hazırlamak için 2-3 yemek kaşığı kurutulmuş papatya çiçeğinin üzerine yarım litre kaynamış su ekleyerek 3-5 dakika demlenmesini beklemeniz yeterli. Daha sonra papatyayı süzerek çayınızı içebilirsiniz. Tatlandırmak için bal ya da bir kaç damla limon ekleyebilirsiniz. Öğünler arası tüketmeniz tavsiye edilir.

Nane çayı, hapşırık ve kuru öksürüğü hafifletir

Nane çayının sakinleştirici özelliği uykuya geçişi kolaylaştırmaktadır ve bu nedenle uyku bozuklukları tedavisinde yardımcı olarak kullanılabilir. Saman nezlesinin neden olduğu hapşırık, kuru öksürük, burun kaşıntısı gibi belirtileri hafifletir. Manganez, A vitamini, C vitamini, beta karoten yönünden zengindir. Bu özelliği ile kolorektal kanser riskini azaltır. C vitamini ile hücrelerde meydana gelebilecek hasarları en aza indirir. Bir demlik kaynamış suya 2-3 çay kaşığı kurutulmuş nane yaprağı atarak ateşin üzerinden alın. 10-20 dakika arası demlenmesini bekledikten sonra yaprakları süzerek çayınızı içebilirsiniz. Nane çayına limon katabilirsiniz ancak daha tatlı olmasını isterseniz yarım çay kaşığı bal da ekleyebilirsiniz.

Çarkıfelek (pasiflore) çiçeği çayı, sakinleştiricidir

Çarkıfelek çayı içinde bulunan “flavone chrysin” sakinleştirici ilaçlara yakın bir etkiye sahiptir. İlk olarak Amerikan yerlileri tarafından kullanılan bitki, kaygı ve stresi azaltırken uykuyu düzenlemeye yardımcı olur. Çarkıfelek çayını hazırlamak için 1 bardak kaynar suya 2-3 çay kaşığı kurutulmuş çarkıfelek atıp 10 dakika demlemeniz yeterlidir.

- Kişinin yaşadığı gerginlik ve endişelilik hallerini giderir.- Zona hastalığı gibi sinir ağrılarında da yatıştırıcı olur.- Sinirsel ve kronik uykusuzluklara deva olur.- Sinirleri yatıştırır.- Parkinson hastalığı ve isteri gibi durumlarda sinirsel nöbetleri gidericidir.

Tarçın, “Cinnamomum“ cinsine ait yabani tarçın ağacının dallarından elde edilen bir baharattır. Karayipler, Güney Amerika ve Güneydoğu Asya’ya aittir. Tarçın çayı boğaz ağrılarına, soğuk algınlığa ve tıkanıklığa yardımcı olur. Tarçın çayının en sık kullanımı özellikle kış sezonu boyunca boğaz ağrısını sonlandırması ve soğuklar sonucu oluşan durumlara iyi gelmesidir. Bunun nedeni tarçının antibakteriyel özelliklere sahip olmasıdır. Bu çay mikropları öldürürken boğaz ağrısını da geçirmektedir. Tarçın çayının büyük miktarlarda alınması güçlü bir antibakteriyel etki sağlanması demektir, ancak diğer katlanmış etkileri kişide farklı sonuçlar doğurabilir.

[fotogaleri=1358]

Limon çayı, üst solunum yolu hastalıklarına iyi gelir

C vitamini bakımından oldukça zengin olan limon çayı; grip, nezle gibi üst solunum yolu hastalıklarının tedavisine yardımcı olmayı sağlar. Sadece limonla çay hazırlamak isterseniz 1-2 çay kaşığı limon suyu ve 1-2 çay kaşığı bal yeterli olacaktır. Suyu kaynattıktan sonra bal ve limonu sıcak suya atıp karıştırarak çayınızı içebilirsiniz. Diğer bir yöntemde limon kabuğu kullanmaktır. 1 bardak çay için yarım limonun kabuğunu soyun. Kabuğunun kimyasal ilaç etkisinde kalmamasına dikkat edin.

- Enerji verir

Yazının Devamını Oku

Antioksidanların kralı: Astaksantin

26 Ekim 2018
Astaksantin (ASTA), alg, karides, istakoz, yengeç ve somonda bulunan, doğal olarak meydana gelen turuncu-kırmızı pigment karotenoid’dir. Astaksantin, yeşil mikroalgler tarafından yapılır. Yeşil algler, yüksek derecede UV ışınlarına maruz kaldığında elverişsiz duruma karşı kendini koruyabilmek için güçlü antioksidan etkisi olan astaksantinler üretir. Bu mikroalleri yiyen yabani karides, ıstakoz, yengeç ve somon vücutlarına astaksantin aldıkları için parlak kırmızı-turuncu renklere sahip olurlar.

KAROTENLERİN KRALI MI?

Antioksidan aktivitesinin E vitamininden 550 kat, C vitamininden 6 bin kat, KoEnzim Q10'den 800 kat, karotenden de 10 kat daha güçlü olduğu bilindiği için alanında çalışan doktorlar tarafından, ‘’karotenlerin kralı’’ olarak adlandırılıyor.

KULLANIM ALANLARI NELERDİR?

Astaksantinin diğer antioksidanlarla da birlikte çalışması etkinliklerin ve aktivitelerin gelişmesini de kolaylaştırır. Astaksantin, damar tıkanıklığı, kanser, katarakt ve göz hasarlarına karşı koruyucu ve tedavi edicidir.

    Güç ve dayanıklılık artırma,Yüksek kan basıncını düşürme,İnme riskini azaltma,Beyin ve sinir sistemine karşı koruyucu olma,Diyabet gelişimini yavaşlatmaStresi azaltma amaçlarıyla rahatlıkla kullanılır.

ASTAKSANTİN KULLANIMI NELERDE DEĞİŞİM SAĞLAR?

İyileşme sürecini pozitif anlamda hızlandırır

Özellikle yoğun ve ağır egzersiz sonrası kasların hızlı şekilde iyileşmesini sağlar. Sporcular için önemli bir takviyedir.

Enfeksiyon ve ağrıların azalmasını sağlar

Güçlü bir antienflamatuar olan astaksantin, kullanım miktarı ve oranına göre etkisi artan mucizedir. Osteoartrit, romatoid artrit gibi inflamasyonlu eklem problemlerinde etkilidir. Birçok kronik hastalığa neden olan inflamatuar bileşikleri azaltmada yardımcıdır.

Cilt tedavisi ve güneş korumasında başarılıdır

Cildin nem seviyesinin ayarlanması, pürüzsüz yapısı, esnekliği, lekelerin giderilmesi gibi durumlarda yardımcı olur. Güneş sonrası UV ışınlarının cilde verdiği hasarı azaltmada faydalıdır. Özellikle güneş yanığı sonrası alınacak astaksantin, cilde nüfuz ederek onarımı sağlar.

GÖZ SAĞLIĞI İÇİN FAYDALIDIR

Antioksidan yapısı gözler için mükemmel etki gösterir. Astaksantin gözlerde hızlıca ilerleyerek retinaya ulaşır. Ve görmede farkedilir bir artış sağlar. 

Antioksidan aktivitesinin E vitamininden 550 kat, C vitamininden 6 bin kat, KoEnzim Q10'den 800 kat, karotenden de 10 kat daha güçlü olduğu bilindiği için alanında çalışan doktorlar tarafından, ‘’karotenlerin kralı’’ olarak adlandırılıyor.

Astaksantinin diğer antioksidanlarla da birlikte çalışması etkinliklerin ve aktivitelerin gelişmesini de kolaylaştırır. Astaksantin, damar tıkanıklığı, kanser, katarakt ve göz hasarlarına karşı koruyucu ve tedavi edicidir.

İyileşme sürecini pozitif anlamda hızlandırır

Özellikle yoğun ve ağır egzersiz sonrası kasların hızlı şekilde iyileşmesini sağlar. Sporcular için önemli bir takviyedir.

Enfeksiyon ve ağrıların azalmasını sağlar

Güçlü bir antienflamatuar olan astaksantin, kullanım miktarı ve oranına göre etkisi artan mucizedir. Osteoartrit, romatoid artrit gibi inflamasyonlu eklem problemlerinde etkilidir. Birçok kronik hastalığa neden olan inflamatuar bileşikleri azaltmada yardımcıdır.

Yazının Devamını Oku

Kilo alırken gözünüzden kaçırdığınız bazı sorunlar

22 Ekim 2018
Kilolu olmak, kilo vermek bunların hepsinin yemek yemeyle ilişkisi olduğunu düşünüyorsanız çok büyük yanılgı içerisindesiniz. Azimli ve iradeli olmak belki de kilo vermenin en önemli kısmı olmakla birlikte yalnız başına yeterli etkiyi göstermezler. Obezite denilen şey birden çok şeye bağlıdır. Beyinde bir fikir ile başlar, hormonlar ile devam eder gider.

BEYİNDEKİ İŞLEYİŞ

Beynimizi daha az yorar, düşünmeyi bir kenara bırakıp, alışkanlıklarımız üzerinden büyük bir işleyiş tasarlarsak bu size kilo olarak geri dönecektir. Şişman insanlar üzerinde yapılan araştırmalara göre, temel sağlık sorunu olan bireylerin beyin metabolizmasının %30 oranında azaldığı görülmüştür. İnsanda birden fazla tıbbi sorun varsa, örneğin aynı zamanda hem menapozda, hem depresyonda ise bir de hipertansiyonu varsa, bu oran daha da azalıyor. Kalp ve damar sorunları, kan basıncındaki değişimler, beynin metabolik ritmini düşürüyor. Görüldüğü üzere beyin işleyişi üzerinde her organımızın büyük bir işlevi bulunuyor.

DUYGUSAL PROBLEMLER

Duygusal sorunları olan insanların beslenme düzeni de hızlıca değişir. Doyumsuzluk insanı zararlı gıdalara, bol şekerli ve tuzlu yiyeceklere yöneltir. Dikkatin dağılması ve hafızanın zayıflaması ise bu kontrolü iyice zorlaştırır. Hasta ne yediğinin farkında bile olmaz. Biraz rahatlamak için zevk arar ve zararlı gıdalara yönelir. Doğuştan seratonin veya dopamin eksikliği olanlar da davranış bozuklukları görülür.

UYKU SORUNU

Uyku sorunu tek başına devam etmez, hemen yanına depresyonu da ekler. Uykusuzluk nedeniyle halsizlik ve duygusal çalkalanmalar genellikle yanlış gıdalara ve karbonhidratlarda düşkünlüğe yol açar.

TİROİT VE PARATİROİD

Tiroit hormonundaki azalma metabolizmayı bozar ve karbonhidratların yakılmasını güçleştirir. Paratiroid hormonunda azalma varsa, vücut kalsitonin sıkıntısı çekmeye başlar. Bu tedavi edilmezse kemik erimesiyle sonuçlanır. Bu durum da çoğunlukla gıda seçiminde bizi yanıltan bir zaaf ve ruh durumu yaratır. Hasta kızarmış patates, cips, tatlılar ve hamur işleri yemek için can atar!

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNDE PROBLEM

Bağışıklık sistemi sorunları vücudumuzda iltihapların artmasına neden olurken aynı zamanda beyin travmalarına zemin hazırlar. Beynimiz hasar gördükçe canımız daha çok karbonhidrat çekmeye başlar. Ve birey yediklerini ve yaşamını yönetemez duruma gelir.

ANDROPOZ HORMONUNUN AZALMASI 

Erkek seksüel hormonlarının azalması, kalorileri yakmak için beyne giden uyarıların da azalmasına neden olur. Bu dönemde bel çevresi kalınlaşır ve vücut yağlanır. Çünkü kas kütlesi yağlara dönüşür. 40 yaşından sonra ruh hali değişen erkeklerin kafein, alkol ve karbondihratlara karşı da düşkünlüğü artar.

MENOPOZ SORUNU

Östrojen ve testesteron kalorileri yakmak için beyni uyaran hormonlardır. Progesteron ise gerginliği azaltırken, uyku kalitesini de geliştirir. Böylece gereksiz gıdalara ihtiyacı azaltır. Ancak kadınlarda 30 yaşından itibaren östrojen, progesteron ve testosteron hormonları düşmeye başlar. Böylece her on yılda bir vücuda birkaç kilo fazlası yapışıp kalır.

BÜYÜME HORMONLARININ ETKİSİ

Diğer bir adı da gençlik hormonu olan bu hormonun zamanla düşmesiyle vücudumuzda kemik yoğunluğu, kas kütlesi azalır ve yağlanma artar.

SİNDİRİM PROBLEMLERİ

Sindirim enzimleri yetersiz düzeye indiğinde gıda özümsenmesi gerçekleşemez. Vücudumuz güçsüz hissederek karbonhidratlara yönelir. Beslenme kalitemiz gün geçtikçe düşer ve hayati önem taşıyan vitaminler, mineraller ve amino asitler gittikçe azalır. Çorap söküğü gibi sağlığımız ve kilo dengemiz bozulur.

İNSÜLİN DENGESİZLİĞİ

Pankreasın kontrol ettiği insülin ve glikoz toleransı bozulursa, insan aniden kendini halsiz hisseder, canı tatlı ve hamur işleri çeker. Bu gıdalarla insülin hızla yükseldikçe, her defasında glikoz toleransı düşmeye devam eder. Karbonhidrat tüketimini kontrol edemezsek obezite ve diyabet hastalığı kaçınılmaz bir hal alır.

Bu başlıklar altında yer alan konuların bir kaçında sorun yaşayıp, kilo probleminiz varsa check-up yaptırmanızda fayda bulunmaktadır.

Beynimizi daha az yorar, düşünmeyi bir kenara bırakıp, alışkanlıklarımız üzerinden büyük bir işleyiş tasarlarsak bu size kilo olarak geri dönecektir. Şişman insanlar üzerinde yapılan araştırmalara göre, temel sağlık sorunu olan bireylerin beyin metabolizmasının %30 oranında azaldığı görülmüştür. İnsanda birden fazla tıbbi sorun varsa, örneğin aynı zamanda hem menapozda, hem depresyonda ise bir de hipertansiyonu varsa, bu oran daha da azalıyor. Kalp ve damar sorunları, kan basıncındaki değişimler, beynin metabolik ritmini düşürüyor. Görüldüğü üzere beyin işleyişi üzerinde her organımızın büyük bir işlevi bulunuyor.

Duygusal sorunları olan insanların beslenme düzeni de hızlıca değişir. Doyumsuzluk insanı zararlı gıdalara, bol şekerli ve tuzlu yiyeceklere yöneltir. Dikkatin dağılması ve hafızanın zayıflaması ise bu kontrolü iyice zorlaştırır. Hasta ne yediğinin farkında bile olmaz. Biraz rahatlamak için zevk arar ve zararlı gıdalara yönelir. Doğuştan seratonin veya dopamin eksikliği olanlar da davranış bozuklukları görülür.

Uyku sorunu tek başına devam etmez, hemen yanına depresyonu da ekler. Uykusuzluk nedeniyle halsizlik ve duygusal çalkalanmalar genellikle yanlış gıdalara ve karbonhidratlarda düşkünlüğe yol açar.

Tiroit hormonundaki azalma metabolizmayı bozar ve karbonhidratların yakılmasını güçleştirir. Paratiroid hormonunda azalma varsa, vücut kalsitonin sıkıntısı çekmeye başlar. Bu tedavi edilmezse kemik erimesiyle sonuçlanır. Bu durum da çoğunlukla gıda seçiminde bizi yanıltan bir zaaf ve ruh durumu yaratır. Hasta kızarmış patates, cips, tatlılar ve hamur işleri yemek için can atar!

Bağışıklık sistemi sorunları vücudumuzda iltihapların artmasına neden olurken aynı zamanda beyin travmalarına zemin hazırlar. Beynimiz hasar gördükçe canımız daha çok karbonhidrat çekmeye başlar. Ve birey yediklerini ve yaşamını yönetemez duruma gelir.

Yazının Devamını Oku