Yasemin Boran

Acelecilik başa iş açmasın

20 Ekim 2005
Yanılgılar, kaygılar ve şüphelerin açığa çıkacağı bir gün. Duyduğunuz haberler ve ortaya çıkan durumların ne olduğunu tam olarak anlamadan tepki göstermemek gerekiyor. Çünkü hem zihinsel, hem de duygusal açıdan gerilimli bir gün. İlaçlar, zehirler, kimyasal maddelerle ilgili sorunlar çıkabilir. Ayrıca kaza potansiyeli yaratan acelecilik yüzünden sakarlıklar ve bazı kazalar ortaya çıkabilir.

Gerçekler ve düşler

Ölmasını istediği ne varsa, ömrünü bunların peşinden koşturarak geçiren insanın ‘Olmayacak’ kaygısını azaltan inançları, olup olmayacağı hakkında fikir veren öğrendiği gerçekler ve hayallerinin yaratığı üçlemin içinde bulunduğunu farketmiyor.

Evet, insan ikilem değil, bir ‘Üçlem’in içinde yaşıyor. Çünkü, öğrendikleriyle biliyor, öğrendikleriyle algılıyor, öğrendikleriyle değerlendiriyor. Ve öğrendiklerinin içinde düşlerin önemi yok. Halbuki gerçeklerin esas kaynağı düşler. Ama bilmiyor.

İnsan için, gözleriyle gördüğü, elleriyle dokunduğu, kısaca beş duyusuyla algıladıkları gerçek. Duyu organlarının kendisini yanıltabileceğini hiç hesaba katmıyor. Gerçekler, sadece ve sadece kişinin deneyimleri sonucu elde edilen bilgiler. Ve bu bilgilerin dışında ancak, itibar gösterdiği kişilerin gerçek olarak ileri sürdüklerini kabul gösteriyor. Yani inanıyor. Gerçekler ve inançlar, pratik hayatımızın içinde en büyük yeri kaplıyor. Ve ‘düşler’e pek yer kalmıyor. Oysa dünyayı değiştiren bizim bilgilerimiz.

Ve gerçeklerimiz değiştiği için dünya değişiyor. Demek ki, ‘gerçek’ sorgulanması gereken bir kavram. Tıpkı inançlar ve düşler gibi. Yapmak istediğimiz ne varsa, ilk önce düşleriz. Sonra hayalimizi gerçekleştirmenin yollarını aramaya başlarız. Bu sırada kuvvetle inanırız.

Bu inanç bizi ilerlediğimiz yolda taşır. Sonra gerçek olduğunu görürüz. Düşleriniz yoksa, yapacak hiçbir şeyiniz yoktur. Tabii düşlerin gerçek olması için, düşleri besleyen inanca ihtiyaç vardır. Yani, düşlediğiniz bir dünyanın gerçekleriyle karşı karşıyasınız. Ve herkes, kendi gerçeklerini yaşıyor.
Yazının Devamını Oku

Sabırlı davranmak gerekiyor

19 Ekim 2005
Hareketli bir gün. Özellikle haberleşme trafiğinin yoğun olacağı bugün, kısa yolculuklar ve ilginç organizasyonlar yapılabilir. Bilgisayar teknolojisi ve elektronik cihazlarla ilgili bazı karışıklıklar ve sürpriz durumlar ortaya çıkabilir. Farklı duyguların ortaya çıkmasıyla birlikte ilginç ilişkiler ve skandallar gündeme gelebilir. İsteklerin değişmesine neden olabilecek durumlar karşısında sabırlı davranmak gerekiyor.

MEKTUPLAR

Yükselen burcunuz Akrep. Burcunuz ise Aslan. Bu nedenle içinizde fırtınalar kopuyor. Üstelik Güneş en parlak göründüğü yerde iken doğmuşsunuz ve kendinizi göstermek istiyorsunuz fakat Yükselen burcunuz Akrep olduğu için kendinizi gösteremiyorsunuz.

Çünkü Akrep kendini göstermekten hoşlanmaz. Kendini gösterebilmesi için güvende olduğunu bilmesi gerekir.

Bunun sonucunda içsel çatışmalar ortaya çıkar. Özellikle bu dönem geriliminizin arttığı bir devre.

Aralık ortasına kadar devam edecek bu dönem içinde sabırsız ve tahammülsüz olabilir, kırıcı bir tavır içinde bulunabilirsiniz. Sevdiğinize karşı sabırlı davranmanız gerekiyor.

Aynı zamanda kardeşlerinizle tartışmaktan da kaçının.

Yapabileceğinizden daha büyük sorumluluklar almayın.

Çevrenizin sizi zorladığını ve tahammül edemediğinizi belirtmişsiniz. Fakat bunun geçici bir dönem olduğunu unutmayın. Büyük isteklerinizi gerçekleştirmek için çok çalışacaksınız.

Bu arada sizi kıskananlar olabilir. Onlara karşı tedbirli ve dikkatli davranın. Yüksek öğrenimle ilgili endişelerinizden uzaklaşın. Çünkü astrolojik açıdan yüksek öğrenim yapabileceğiniz ve yurt dışına gideceğiniz görünüyor.

Gelecekte yönetici pozisyonda olursanız, başarılı olacaksınız.

Eğitiminizi bu yönde yapabilirsiniz. 

RUMUZ: EVRİM
Yazının Devamını Oku

Tedbir ve güven ihtiyacı öne çıkacak

18 Ekim 2005
Bugün Boğa Burcunda dolaşan Ay, sahip olma duygusunu güçlendirirken tedbir ve güven ihtiyacını arttıracak. Öğle saatlerinde Uranüs’ü harekete geçiriyor ve sürpriz durumların açığa çıkacağını işaret ediyor. Özellikle yaratıcılığı uyanacağını işaret eden gökyüzünün bu konumu ilginç konular, astroloji ve görünenin ötesini araştırmak, keşfetmek için uygun koşulların açığa çıkacağını gösteriyor.

Şartları değiştirebilirsiniz

Duygular yükselip kişi iyice hassaslaştığı zaman olaylar kişiyi sarıp sarmalar. Yaşam enerjisi giderek azalır.Yapılması gerekenlerin neler olduğunu belirlerken bunları uygulamanın zorluğu hatta imkansızlığı savunulur.

Koşullar hiçbir zaman mükemmel değildir fakat kişi, mükemmelin ne olduğunu bildiğini düşünür ve şartlarının bu düşüncelerini gerçekleştirmesine izin vermemesi yüzünden hayata iyice küser. Giderek düş dünyasına dalar ve pratik hayattan uzaklaşır. Artık sadece felsefelerin dünyasında yaşamaktadır.

Gerçek dünya, onun için kötü, acımasız, yaşanmaz bir yerdir. Ve her günün doğuşu ona gerçek dünyanın uyandığını, düşlerinin bittiğini haber veren acı bir mesajdır.

Öte yandan, ‘Ben ne olacağım’ diyor, ve bu soruyla gerçek dünyanın içine girmek ve yaşamak için can attığınızı gösteriyorsanız, içinizdeki yaşam arzusunun tamamen bitmemiş olduğunu anlarız.

Kişi, hayatına yeni bir yön vermeye hazırlandığı zaman, bunalıma girer ve içine girdiği bunalımdan çıkıncaya kadar içsel bir hazırlık içinde bulunur. Tabii, böylesi bir bunalımın yaratıcısı kişinin kendisi olduğu için, bunalımdan çıkmasını sağlayacak olan da yine kendi olacaktır.

Ancak, yine de bu aşamada yardıma ihtiyaç vardır.

Ve yine de düşüncelerinin yönünü değiştirmek ve olaylara daha geniş bir açıdan bakmayı öğrenmek lazım. Sadece, içinde bulunulan koşullara kabul gösterip, dış dünyayı dışlamamalı, yeteneklerinizi kullanabileceğiniz koşulları yaratabilecek güce sahip olduğunuzun farkına varmalısınız.
Yazının Devamını Oku

Duygulara takılıp kalmayın

17 Ekim 2005
Bugün Ay Tutulması meydana geliyor. Koç Burcunda meydana gelen Ay Tutulması yeni bir girişimde bulunmak için pek uygun bir zaman olmadığını işaret ediyor. Fakat bugün bilinçaltının etkisiyle yeni başlangıçlar yapmak için kuvvetli arzular duyulabilir. Aynı zamanda Terazi Burcunda dolaşan Jüpiter ise duyguların büyümesine ve belirli konulara takılı kalıp çok fazla büyütmeye neden olabilir.

Ay tutulmasının etkileri

Astrolojide Ay anneyi, Güneş ise babayı sembolize eder. Aynı zamanda Güneş, bilinci simgelerken Ay bilinçaltını simgeler.

Güneş Tutulması bilinç düzeyinde meydana gelen büyük değişikliği sembolize ederken Ay Tutulmaları ise kitlenin bilinçaltında meydana gelecek değişikliklerin habercisidir.

Bugün Türkiye saatiyle bugün öğleden sonra saat 15:00 sularında meydana gelen Ay Tutulmasının kısmi bir tutulma olması bilinçaltının uyanması açısından zayıf bir etkinin meydana geleceğini gösteriyor.

Fakat yine de derinlere gömülmüş, üstü örtülmüş duyguların açığa çıkmasına neden olabilecek olaylar meydana gelebilir.

Türkiye’nin yıldız haritası bu tutulmadan etkileniyor.

Özellikle yargı organları, alınacak kararlar ve düşünce biçimini değiştirici olayların açığa çıkacağını söylemek mümkün.

Özellikle ülkenin genç nüfusu ve çocuklarla ilgili değişimler dikkat çekici olabilir.

Aynı zamanda eğlence sektörü, uluslararası organizasyonlar ve mutluluk anlayışını değiştirebilecek ya da dikkatin mutluluğa yönelmesine neden olabilecek durumlar ortaya çıkabilir.

Yabancı ülkelerin yaşadığı karışıklıklar Türkiye’yi etkileyebilir ve kararlarını değiştirme ihtiyacını ortaya çıkarabilir.

Ay Tutulması en fazla 12-16 Nisan günleri arasında doğmuş olan Koçları etkiliyor.

Ayrıca 15-20 Ekim günleri arasında doğmuş olan Teraziler de bu tutulmanın etkisi altında bulunuyorlar.

Ay Tutulmaları, genellikle kadınların aracılığı ile yaşanılan deneyimleri işaret eder.
Yazının Devamını Oku

Maceralara hazır olun

14 Ekim 2005
Bugün hem Merkür, hem de Venüs Balık burcundaki Uranüs’ü tetikliyor. Kazançlar ve kayıpların aynı zamanda yaşanacağı bir gün. Yaratıcı fikirler ve sıradışı duygular açığa çıkacak. Skandal aşklar ve sürpriz anlaşmalar dikkat çekici olabilir. Özgürlük ihtiyacı artıyor. Heyecan verici maceralara atılmak için uygun bir gün. Ancak tedbirli olmak ve sabırlı davranmak gerektiğini düşünmek, macera arzularını yatıştırabilir.

Oruç tutmak ve arınmak

Ayların en güzeli diye tarif edilen Ramazan, hem 30 gün, hem de kendi başına çok özel bir zaman olduğu için başlı başına bir ay olarak değerlendirilmesi boşuna değil.

Böyle bir açıklama cümlesiyle başlıyorum çünkü karşılaştığım soruların içinde ‘Ramazan Ayı’ üzerine yöneltilen çeşitli soruların tümünü birden cevaplama ihtiyacı duyuyorum.

İslamiyet’e özel bir durum gibi algılanan oruç tutmak aslında hemen bütün kültürlerde karşımıza çıkıyor.

Aslında oruç tutmak bedeninizi disipline etmenin ötesinde duygu ve düşünceleri de disipline eden ve hatta gelişimin bir parçası olarak nitelendirilecek bir uygulamadır.

Ben orucu bir disiplin ve hatta kişisel gelişim çalışmalarının bir parçası olarak görüyorum ve çok önemli olduğunu düşünüyorum. Çünkü oruç tuttuğunuz zaman, beyninizin çalışma biçimi üzerinde disiplin oluşturuyor ve alışkanlıklarını değiştirmiş oluyorsunuz.

Hem de fazla zorlanmadan.

Günde üç kez belli saatlerde yemek alışkanlığı edinmiş olan kişinin bu alışkanlığının dışına çıkması beynin çalışma biçimini şaşırtır ve böylece zihinsel fonksiyonlarınız üzerinde otorite kurma fırsatını yakalarsınız.

Elbette ki, kolay bir eylem değildir, oruç tutmak...

Ancak kişisel gelişim disiplinleri arasında en kolay yöntem olduğunu söylemeliyim.

Üstelik en hızlı ve kolay sonuç alabileceğiniz bir yöntem. Kişinin isteklerini gerçekleştirecek gücü içinde hissetmesini sağlar.

Çünkü oruç tutmayı başaran kişinin inancı yükselir. İnancınız yoksa, başarılı olma şansınız da yok. Öncelikle inancınızı kuvvetlendirmelisiniz.

İşte oruç tutmak, kişinin kendisine olan inancını açığa çıkarır. Yapabilme gücünü keşfeder ve iradesini ve isteğini ortaya koymasını sağlar.

Fakat çoğunlukla oruç tutan kişi bunun farkında değildir.

Zaten neden oruç tuttuğunu bile bilmeden sadece kendisine oruç tutulması gerektiği söylendiği için oruç tutan kişinin kendisinde olup bitenleri anlayabilmesi pek kolay olmayacaktır.

Ancak yine de orucun sonucunda algılamasında bazı değişiklikler meydana gelir.

Tabii gerçekten oruç tutmayı başarabilirse...

Başarabilirse, diyorum çünkü nasıl oruç tutulması gerektiğinin bir tarifi var ve bu tarife uygun bir şekilde oruç tuttuğunuz zaman orucunuz kabul olur.

Yani sonuç alabilirsiniz. Yoksa aç kalmanın adı, oruç değildir. Sahura kalkmadan, niyetlenmeden bütün günü aç geçirip sonra da güneş batarken herkesle birlikte oturup yemek yediğiniz zaman oruç tutmuş olmazsınız. Sadece bütün gün aç gezmiş olursunuz.

Halbuki oruç tutmak, bir törendir. Kutsal bir törendir.

(Devam edecek)
Yazının Devamını Oku

Aşk skandallarına hazır mısınız

14 Ekim 2005
Heyecan verici gelişmelerin meydana geldiği bir gün. Sürpriz aşklar, ilginç teklifler ve farklı istekler açığa çıkacak. Açığa çıkan aşk skandalları etkileyici ve durum değiştirici olabilir. İlginç fikirler, son derece etkileyici buluşlar ve yeni sektörler ortaya çıkabilir. Meydana gelen olaylar duygu ve düşüncelerin değişmesine neden olabileceği gibi kendisini yenilemek isteyenler için sürpriz fırsatlara dönüşecek. Oruç tutmak ve arınmak (2)

Sabaha karşı uykunuzu en güzel yerinde bölüp kalkmanız ve oruç tutacağınıza niyet etmeniz sonra da niyetinizi gerçekleştirmeniz çok önemli!

Bazı kişiler ‘Ne önemi var, akşam yatarken niyet etsek olmaz mı?’ diyebilirler veya ‘Önceden niyet etmeye ne gerek var, sabah uyanınca niyet ederiz’ diyenler de çıkabilir ve düşündüklerini uygulayıp oruç tuttuklarını iddia edebilirler. Ancak böyle bir duygu ve düşünce ile oruç tutmuş olmazsınız, sadece aç kalmış olursunuz ve orucun meydana getirdiği kişisel gelişim ve değişiklikler meydana gelmez.

Oruç tutmak bir törendir ve törelere uygun tutulması gerekir.

Törenler daima özel hazırlık gerektirir. Siz de oruç tutmaya niyet ediyorsanız hazırlık yapmayı unutmamalısınız. İşin en heyecan verici ve etkileyici bölümü hazırlıktır.

Ertesi günün hazırlığını yaparken düşüncelerinizin içinde oruç vardır. Gününüzü tutuğunuz oruca göre programlarsınız. Bu bile seramoninin bir parçasıdır. Çünkü her zaman alışmış olduğunuz düzenin dışına çıkmış olursunuz. Her gün tekrarladığınız günden daha farklı bir zaman geçirirsiniz. Kendinize sürekli oruçlu olduğunuzu hatırlatırsınız ve dikkatiniz her zaman olduğundan daha fazla kendinize yöneliktir.

Bedeninizi, bulunduğunuz ortamı, sizi nelerin etkilediğini, duygularınızı ve düşüncelerinizi gün içinde sürekli yakalarsınız. Yani yüksek bir dikkatle yaşamaya başlarsınız. Bu bile oruç tutmanın kişinin gelişimine katkısı olan çok özel bir yöntem olduğunu anlamak için yeterlidir. Fakat daha önemlisi, ‘Niyet’tir.

Aslında her işin başında niyet vardır. Fakat ne yazık ki, değişen zaman içinde bu alışkanlığını yitiren insan niyetin önemini de unutmuş bulunuyor. Neyse ki, toplumumuz için oruç tutmak hala önemini sürdürüyor ve böylece niyet etmeyi de öğreniyoruz.

Niyet etmek, öncelikle ne yapacağınızı belirlediğinizi ve karar verdiğinizi işaret eder. Sonra niyetinizi kendi kendinize tekrarlarsınız.

‘Allah rızası için bugün oruç tutacağım’ işte bu niyet çok önemlidir. Çünkü dünyevi bir menfaat yoktur. Hırsla istenilen her hangi bir şey yoktur. Hatta hiçbir zorlama olmaksızın sadece ve sadece kendiniz için yapmak istediğiniz bir niyet vardır ve kendinize karşı söz verirsiniz, ‘Bugün oruç tutacağım’ diye ve sonra da bu sözünüzü tutmak için bedeninizin ihtiyaçları ve nefsinizin arzularına karşı direnç gösterirsiniz. Niyetinizi gerçekleştirmek için iradenizi ve dikkatinizi yükseltirsiniz. Yanlışlıkla yiyip içmemek için, öfkenizi kontrol etmek için, kırıcı davranmamak için... Ayrıca içinde yaşadığınız zamanın akışını takip edersiniz.

Günün doğuşu ve batışını yakalarsınız. Diğer günlerin hiçbirinde yapmadığınız biçimde yaşarsınız. İşte bütün bu uygulamalar sizin duygusal, zihinsel ve fiziksel gelişiminize katkıda bulunur. Oruç tutmak, kişisel gelişim yöntemlerinin en mükemmelidir.
Yazının Devamını Oku

Kararlar aniden değişebilir

12 Ekim 2005
Bugün anne, yaşlı kişiler veya otoritenin baskısı hissedilecek. Düşüncelerin ortaya konulmasını zorlaştıran olaylar karşısında sabırlı davranmak gereken bir gün. Yazılı anlaşmalar, sözleşmeler yaparken duygusal baskılar olabilir. İletişim araçları, halkla ilişkiler ve benzeri konularda ortaya çıkabilecek karışıklıklar düşüncelerin ve kararların aniden değişmesine neden olabilir. Aynı zamanda karışıklıklar sonucunda yaratıcı fikirler ve ilginç çözümler dikkat çekici olacak.

Aşk ve isyanın şairi

‘Ne kadınlar sevdim zaten yoktular’ diyen Atilla İlhan son dönemlerde bir aşk şairi olarak karşımıza çıkıyorsa da aslında öylesine güçlü bir kalem ki, savaşı da isyanı da aşkı da aynı lezzette anlatıyor.

Mesela ‘Hacet yok hatırlatmasına seni hatıraların

bir dakika bile çıkmıyorsun aklımdan

koşar gibi yürüyüşün

karanlıkta bir ışık gibi aydınlık gülüşün’ derken

‘Alsancak Garı’na devrildiler

gece garın saati bela çiçeği

hiçbir şeyin farkında değildiler

kalleş bir titreme aldı erkeği

elleri yırtılmıştı kelepçeliydiler

çantasını karısı taşıyordu’ diyebiliyor.

Peki bütün bunları nasıl yapabiliyor. Bir tarafta derinden hissedilen aşkın derecesini anlatan ‘hatıralara ihtiyaç yok hatırlamak için derken öte yandan farkında olmadan yaşayanların ızdırabını dile getiren ‘Bela Çiçeği’ni yazıyor. Aşkı tarif ederken isyanı da tarif ediyor. Hem de bambaşka...

Geçmişin birikimini geleceğe ulaştırma noktasında, tam da geçiş döneminin belirgin çizgisinin üzerinde durup duyguların derin, duruşun naif olması gerektiğini hatırlatan şair benim gelişim sürecimin başlangıcında tanıştığım ve etkilendiğim şahsiyetlerden biri.

Tanışmaktan kastım şiirleriyle karşılaşmaktır pek tabii. Ve bu karşılaşma beni derinden etkilemiştir. Hatta o yıllarda şiir denemelerinde bulunmama bile neden olmuştur.

Şiirlerini okuyup ‘Ben de yazabilirim’ dediğim zaman çevremdeki herkes ‘Yaz, yazmalısın’ şeklinde büyük bir destek vermişlerdi. Tabii yazdıklarımı gördükten sonra ama benim için yazmak hiç de kolay değildi. Yani Atilla İlhan’ın şiirlerini okuyup öylesine kolay deyip sonra da hiç kolay olmadığını anlamıştım. Atilla İlhan’ın şiirleri kolay geliyordu. Gözlerinizden içeri girip beyninizin kıvrımlarında dolaştıktan sonra yüreğinize akıyor ve bunu öylesine kolay, hiç zorlamadan yapıyor ki, ben de yazabilirim duygusunu uyandırıyor.

Sonra hiç de öyle olmadığını anlıyorsunuz. Daha doğrusu 13-14 yaşlarınızı sürdüğünüz sırada böyle diyorsunuz. Bir de üstüne Faruk Nafiz ve Necip Fazıl ile tanışınca şiir yazmaktan tamamen vazgeçtim. Bir kere öğrenmiştim. Sonra da ‘Daha iyisi yapılamaz duygusu uyandıran’ şiirleri okuyunca hiç düşünmeden vazgeçiyorsunuz ya da o zamanlar daha çocuk denilecek yaştaydım ve vazgeçmiştim. Ama Atilla İlhan sanki, ‘Yapabilirsin!’ diyordu. Böylece şiir denemelerim oldu. Sonra da yazmak için içimde dayanılmaz arzular belirdi. İşte bütün bu arzuları uyandırdığından dolayı Atilla İlhan benim için çok özel birdir. Ve özel birini kaybetmişliğin acısını hissediyorum şu an. Türkiye ise, çok önemli ve değerli şahsiyetlerden birini kaybetti.
Yazının Devamını Oku

Ayrıntılarda kaybolmak mümkün

11 Ekim 2005
Bugün Oğlak Burcunda dolaşan Ay, sabahın erken saatlerinde Mars’ı harekete geçiriyor ve isteklerin güçlü bir biçimde uyanacağını işaret ediyor. Özellikle istekleri gerçekleştirmek için harekete geçecek güç uyanacak. Ancak ilerleyen saatlerde Jüpiter’i tetikleyen Ay, sorunları büyütmek ve ayrıntılar içinde kaybolmak, karamsarlık ve endişeleri açığa çıkarabilir. Bu arada sonuçlandırılmayı bekleyen işlerin tamamlanması için olayların zorlayacağını da ilave etmek gerekiyor.

Güneş tutulması ve astroloji

Bütünün bir tarafı yeryüzü ise diğer tarafını gökyüzü oluşturuyor. Bunları birbirinden ayrı olarak düşünüp çok ayrıntılı incelemeler yaparken bütün göz ardı edilebilir, unutulabilir ve hatta ayrıntıların arasında kaybolup gitmek bile mümkündür. Tıpkı makro kozmos ve mikro kozmosa dalıp gittiğiniz zaman kendinizi bile unutmanız gibi. Halbuki hepsi bütünün parçaları ve hepsinin birbirini etkilediğini unutmamak gerek.

Yeryüzü ve gökyüzü de bütünün parçaları ve birbirlerini etkiliyorlar. Bu etkinin derecesi, etkileşimin nasıl olduğu ve sonuçları hakkında bilimsel açıklamalara ulaşamamış olsak bile evrendeki her şeyin diğer her şeyi etkilediğini vurgulayan ‘Kelebek Kanatları Hipotezi’ni gözardı etmemek gerekiyor.

Güneş Tutulmaları, Gezegen Döngüleri ve Mevsim Geçişleri yeryüzünü ve yeryüzünde yaşayan insanları etkiliyor. Bütün bunların özellikle insanlar üzerindeki etkisini araştıran astrolojinin açıklamaları günümüzün bilimsellik tarifine uygun olmasa bile insan üzerinde meydana gelen değişiklikleri çağımızın geliştirdiği cihazlarla ölçmek mümkün.

Güneş ve Ay tutulmaları sırasında açığa çıkan kozmik enerjiyi ölçmek bilim insanlarının işi ve bu konuda yapılan araştırmalar umarım yakın bir gelecekte tatmin edici tarifler yapılabilecek düzeye ulaşır.

Çağımız medeniyetinin geliştirdiği sistemin içinde yer almayan astroloji kadim medeniyetlerin sistemlerinin geliştirdiği bir bilgi olduğu için şimdilik anlaşılması çok zor görünüyor. Ancak bu bilginin verilerine dayanılarak yapılan araştırmalar sonucunda Güneş ve Ay Tutulmalarının özellikle ülkelerin, halkların gelişim ve değişimlerinin habercisi olarak çok önemli bir işaret niteliği taşıdığını söyleyebilirim.

ASTROLOJİK İLİŞKİLER

Yükselen Burcunuz Aslan. Bu nedenle sözünü ettiğiniz içsel çatışmalar yaşıyorsunuz. Yükselen burcunuzun etkisiyle kendinizi göstermek isterken, içinizden gizlenme ihtiyacı duyuyorsunuz. Tabii bu da çatışmalara neden oluyor. Ancak isteklerinizi ortaya koymak için uygun bir dönemdesiniz. Üstelik Yükselen Aslan etkisine uygun davranırsanız, daha başarılı olacaksınız. Tarzınızı ve duygularınızı değiştirmeniz gereken bir dönem. Üstelik meydana gelen olaylar da sizi zorluyor ve siz de bunun farkındasınız. Direnç göstermek yerine içinizden yükselen değişime uygun davranmaya gayret gösterin. Özellikle ilişkinizle ilgili davranışlarınızı değiştirmeniz gerekiyor. Tabii ilişkinizin sürmesini istiyorsanız. Değişmeyi başarırsanız, 2006’nın Şubat ayında evlenebilirsiniz.

l RUMUZ: Begonya
Yazının Devamını Oku