Yasemin Boran

Kadın ve erkek ve aşk

27 Aralık 2006
Son dört bin yıldır tüm toplumlar kendi yapıları içerisinde ’gerçek erkek’ nasıl olmalıdır? sorusuna cevap arıyor. Cevaplar da aşağı yukarı aynı. Erkek dediğin güçlü, sert, doğaya ve duygularına hakim... Uyum sağlamak, gelişmek, değişmek gibi kavramlarsa, genelde erkeklik sözlüğünde bulunmayan kavramlar.

Erkekler bu tür ’kadınsı’ duygulara direndiler. Fakat, bu durum tarih boyunca böyle değildi. Mitoloji ve efsanelerin anlattığı tarih, bu tanımdan daha farklı. Dünyanın her tarafında, Tanrıça ve oğul-aşıktan bahseder. Tanrıça isimden isme, kılıktan kılığa girer ama kültürler farklı olsa da hikáyenin özü aynıdır. Ana fikir ’Tabiat Ana’nın gücü, hayatın kaynağı olan kadın doğasıdır.

Kadınsı ve erkeksi elementler (Doğa Ruhları) kutsal bir cinsel ayinle bir araya gelir. Böylece yaşam döngüsü ve doğanın dengesi sağlanmış olur. Erkek, hayatın tadını çıkaran, gülen, vahşi ve kadına dair her şeye tapan bir figür. Kadın, damarlarında ateş ve cinsellik dolaşan, vücudunda cinsel enerjiyle birlikte hayat enerjisi saçan bir varlık ve baş tanrıçanın bir parçası. Erkeğin enerjisinin kaynağı ise, kadında gizli. Tanrı ile tanrıçanın kutsal birleşmesi de bu bütünlüğü simgeler. Bu üreyen ve artan bir aşktır. Biz ölümlüler de bu aşkı keşfederek, aslımıza döneriz ve ancak bu şekilde Tanrı ve Tanrıça oluruz.

Zaman içinde, bu mit tıpkı insanlar gibi değişime uğrar. İşin içine karşı koyulması gereken kötü güçler girer. Doğa insanı yok etmeye çalışan bir güç olarak kabul edilir. Doğaya karşı duyulan bu korkuyla karışık nefret, kadın imajında vücut bulur. Tanrıça artık şeytandır, canavardır, yaratıktır, yılandır... Onu seven erkeğin ölümüne, şerefini kaybetmesine neden olur. Kadınla birlikte, cinsellik de "şeytani güç" olarak ilan edilir. Bu durum kısaca anaerkil toplumdan nasıl ataerkil topluma geçildiğini özetler. Tanrılar dünyasında kadınlar, daha küçük görülür ve yavaş yavaş ya sahneden ayrılırlar ya da kılık değiştirirler. Artık egemenlik Tanrıların elindedir. Sonunda da geriye bir tek erkek Tanrı kalır.

Mitolojiler kutuplar üzerine kurulmuştur. Karanlık-aydınlık; iyi-kötü; şeytan-melek; kadın-erkek. Zaman içinde zıt kutuplar arasındaki güç değişiklikleri, tarihi ve toplumları yorumlamakta işimizi kolaylaştırır. (Sürecek)

Hedef zirve

Meydana gelen olaylar bilincin derinliklerinde gizli kalmış hatıraları canlandırabileceği gibi özellikle saklanmış yasa dışı evraklar ve bilgiler ortaya çıkabilir. Gökyüzünün konumu fikirlerin tamamen değişmesine neden olabilecek olayların meydana gelebileceğini gösteriyor. Öğle üzeri Ay, Koç burcunda dolaşmaya başlıyor ve yeni atılımlarda bulunmak için güçlü arzular uyandırıyor. Günün ilerleyen saatlerinde Merkür burç değiştiriyor ve Oğlak burcuna giriyor. Böylece zirveye yönelik düşünceler de uyanıyor.
Yazının Devamını Oku

Topraklanmak için bir çalışma

26 Aralık 2006
Topraklı priz ihtiyacı uyandıran elektrikli cihazlar gibi insanın da topraklanma ihtiyacı var. Özellikle kent hayatı içinde bulunanlar fiziksel olarak toprakla temas edemeyenler için zihinsel olarak yapacakları bu çalışma enerjinizin yükselmesini sağlayacak. Bu uygulamayı sabah uyandıktan sonra yataktan kalkmadan önce yapmalısınız. Uyandıktan sonra yattığınız yerde bütün dikkatinizi bedeninize yöneltin. Kolunuz, bacağınız, yüzünüz ve hatta mümkünse bütün organlarınızı tek tek hissetmeye çalışın. Acıyan, kaşınan, karıncalanan, cildiniz, kaslarınız, kalbinizin atışı, ciğerleriniz kısacası tamamen bedeninize yönelin ve kuvvetli bir biçimde hissedin.

Bunun için isterseniz organlarınızı zihninizin içinde resim olarak görmeyi deneyebilirsiniz. Böylece beden, zihin bağlantınız kuvvetlenecek. Sonra üzerinizdeki gökyüzüne zihinsel olarak uzanın. Ve kuvvetle gökyüzünü düşünün. Yukarıdan size doğru parlak beyaz renkli bir ışık halinde kozmik enerjinin tam kafanızın üzerinden bedeninize aktığını hayal edin. Aslında zihninizde resim olarak bunu görmeniz şart değil. Daha çok böyle bir enerjinin başınızın üzerinden bedeninize doğru yavaşça yayıldığını hissetmeye çalışın. Başınızın üzerinden bedeninize akan enerjinin omurganızdan aşağı bacaklarınıza doğru indiğini duyumsayın. Bu enerjinin ayak tabanlarınıza kadar geldiğini ve buradan çıkıp toprağın derinliklerine doğru gittiğini düşünün. Ayak tabanlarınızdan yukarı doğru yayılıp başınıza kadar yükseldiğini hissedin. Böylece hem kozmik enerji, hem de dünyanın enerjisi bedeninizde dolaşmaya başlamış, ayrıca bedeniniz gökyüzü ve yeryüzüne uzanmış oluyor.

Başınızdan ayak tabanlarınıza doğru bu enerjileri bir kez daha dolaştırdıktan sonra kıpırtısız ve düşüncesiz bir süre kendinizi öylece bırakın. Bu sırada uykuya dalabilirsiniz. Bunun önemi yok. Şayet bu çalışmayı düzenli olarak yapmayı başarabilirseniz ve tabii gün içinde her hangi bir zamanda yapabilirseniz, bir süre sonra sizi korkutan, endişelendiren ya da huzursuz eden ne varsa, bütün bunların yavaş yavaş azalmaya başladığını ve duyarlılığınızın arttığını anlayacaksınız. Üstelik kendinizi her zamankinden çok daha enerjik olduğunuzu hissedeceksiniz.

İyimser bir gün

Sabah saatlerinde Ay, Mars’ı tetikliyor. Yoğun duygular, acelecilik yüzünden ufak tefek sakarlıklar ortaya çıkabilir. Fakat öğlene doğru gerilim uyandıran duygular değişecek ve olaylara daha iyimser açıdan yaklaşmak mümkün olacak. Öğle saatlerinde güzel duyguların açığa çıkacağını ve ilişkilerin sıcak olacağını işaret eden gökyüzünün konumu geleceğe yönelik isteklerin artacağını gösteriyor. Parasal konulara yönelik çalışmalar olumlu ve kararlı bir biçimde sürdürülebilir. Ancak iletişim alanında ortaya çıkan karışıklıklar düşüncelerin değişmesine neden olabilir.
Yazının Devamını Oku

İçsel yolculuğa hazırlık

25 Aralık 2006
Dış dünyayı öğrenirken kendi içimizdeki dünyayı ihmal ediyoruz. Fakat kendi içimize bakmayı öğrenmeli ve içimizdeki dünyanın keşfetmek için gayret göstermeliyiz. İçimizdeki kayıp dünyayı, bildik hale getirmeli, gizli cevherimizin parlamasını sağlamalıyız. Kendi dünyamızı keşfetmek için çıkacağımız yolculuk, denizin binlerce metre derinliğine inmek gibidir. Bunun için bilgi gerekiyor. Ulaşılmaz dağlara çıkabilmek gibi, antrenman yapmak ve güçlü olmak şart. Kısaca, insan, kendi dünyasını keşfe çıkarken bütün hazırlıklarını tamamlamış olmalı. Anlayacağınız bütün keşif ve araştırmalarda olduğu gibi, pek kolay bir iş değil. Öncelikle cesaret gerektiriyor. Sonra, yeterince bilgi... Daha sonra da kuvvetli bir irade, keskin bir dikkat. Ve güçlü bir istek.

Zaten, isteğiniz yüksek ise, ve bu isteğinizi sürdürebilecek iradeniz varsa, diğer gerekli olanlara kolayca sahip olabilir ve kendinizi keşfe çıkabilirsiniz. Ve çıkmalısınız. Bunu mutlaka yapmalısınız. Kendi dünyanızı keşfetmeye başladıkça karşılaştığınız her şey, tıpkı bir kaşifin her bulduğu şey karşısında duyduğu heyecanı uyandıracak.

Her bir keşfiniz, sizi bir kez daha uyandıracak. Tabii uyanan zihninizle birlikte bedeniniz de uyanacak. Ve, kendinizin o ana kadar müthiş yeteneklerle donanmış olduğunuzun farkına varacaksınız.

Bu keşif gezisinde sizi derinden sarsabilecek buluşlarınız olabilir. Yoğun bir heyecan ya da çeşitli duyguların girdabına kapılabilirsiniz. İşte, bütün bunların üstesinden gelebilmek için keşfe çıkmadan önce gerekli hazırlıkları tamamlamış olmalısınız. Öğreneceğiniz bilgilerin arasında en önemli olanların başında yer alan konu "Duyguları kontrol etmek"tir. Elde edeceğiniz başarıları ve karşılaşacağınız hoşlukları büyütmemeyi, başarısızlıklar karşısında mutsuz olmamayı ve yoğun heyecanlarınızı kontrol etmeyi öğrenmelisiniz. Kısaca duyarsız olabilmeyi başarmalısınız. Tabii diğer önemli bilgi ise, bu isteğinizde kararlı olabilmektir. Yani isteğinizi her ne olursa olsun, sürdürebilecek iradeyi kazanmaktır. Bütün bunları öğrendiğiniz zaman, artık keşfe çıkmaya hazırsınız demektir. Bütün bunlar, sizin pratik hayatınızı kolaylaştıracağı gibi iç dünyanızı da keşfetmenizi sağlayacak.

Gizli düşmanlara dikkat edin

Bugün Ay, Balık burcuna giriyor ve Merkür, Pluton’u tetikliyor. Gizli fikirlerin ortaya çıkacağını işaret eden gökyüzünün bu konumu özellikle gruplar arasında çatışmaların olabileceğini gösteriyor. Düşüncelerin tamamen değişmesine zorlayacak durumların ortaya çıkması mümkün. Güçlü ve kararlı bir tavır sergilemeyi başaranlar uygulamalarında değişiklikleri yapabilir, iletişim sorunlarını çözebilirler. Gizli düşmanlıkların ortaya çıkacağını işaret eden gökyüzünün konumu aynı zamanda bilinmeyen fırsatların da ortaya çıkacağını gösteriyor.
Yazının Devamını Oku

Oğlakların dönemi başlıyor

22 Aralık 2006
Günün ilk saatlerinde Güneş, Oğlak burcuna geçiyor ve böylece Oğlakların dönemi de başlamış bulunuyor. Kış mevsiminin başlangıcını yöneten Oğlak burcu tedbir, güven, emniyetli ortam ve zirveyi sembolize ediyor.

Bu durum başta Oğlaklar olmak üzere Toprak grubu burçlarının keyfini yerine getirecek. Yani Boğa ve Başaklar da kendilerini daha güçlü ve iyi hissetmeye başlayacaklar. Tabii su grubunu da unutmamak gerek.

Su’yun öncü burcu olan Yengeç, Oğlak burcunun zıt burcu. Yani Güneş, Yengeçlere zıt açı oluşturuyor ve sert etkiliyor. Bu durum Yengeçler’de gerilim oluşturacak. Zaten bir süredir Oğlak burcunda dolaşan Venüs’ün karamsar etkilerini hissediyorlar ve şimdi Oğlaktaki Güneş, Yengeçlerin dikkatlerini kendilerine yöneltmelerine ve içselleşmelerine neden olabilir.

Gökyüzünün bu konumundan en fazla etkilenecek olan Oğlakların dışında Toprak ve Su burçları olumlu etkiler alıyorlar. Boğa, Başak, Akrep ve Balıklar kendilerine olan güvenlerinin arttığını hissedecekler. Böylece çok daha kararlı ve olumlu bir tavır içine girecekler. Ciddi konulara yönelebilir, parasal çalışmalarınızı artırabilirsiniz. Bu devre içinde her zaman olduğundan daha hırslı ve istekli bir tavır içinde bulunmanız mümkün.

İkinci dereceden olumlu etkilenen Yay ve Kovalar, zaten Jüpiter’in uyumlu etkilerini alıyorlar. Güneş, kendinize olan güveninin yükselmesini sağlarken rahatlayacak ve kendinizi istediğiniz gibi göstermeyi başaracaksınız.

Sert etki alan Koç, Terazi ve Yengeçler ise bu devre içinde zaman zaman moral açıdan kendilerini zayıf hissedebilirler. Ayrıca çok fazla hırslı ve inatçı bir tutum içine girmeniz de mümkün. Özellikle çalışmalarınızla ilgili ortaya çıkabilecek olayları fazla büyütmeyin.

Güneş’in bu sert etkisi en fazla iki günlük bir süreci kapsadığı için fazla önemli değil. Yani doğum haritanızda bulunan Güneş’i en fazla iki gün etkiliyor. Bu nedenle önemli bir durum değişikliği meydana getirecek kadar uzun zaman kalmıyor. Fakat, bir girişimde bulunmak üzereyseniz, zayıf bir moralle işe başlamak pek de uygun olmayacaktır. En iyisi, kendinizi fazlasıyla yoğunlaşmış bulduğunuz anlarda ortamınızı değiştirin.

Düşmanlar ortaya çıkıyor

Bugün Güneş burç değiştiriyor ve günün ilk saatinde Oğlak burcuna geçiyor. Yay burcunda ilerleyen Mars ise Balık burcundaki Uranüs’ü tetikliyor. Felsefe, din, yargı organlarını sembolize eden Yay burcunun özelliklerini görünür hale getiren Mars’ın bilinçaltının derinliklerini sembolize eden Uranüs’ü tetiklemesi, şaşırtıcı olayların açığa çıkacağını gösteriyor. Gökyüzünün konumu, gizli düşmanların ortaya çıkacağını, hastane ve hapishanelerle ilgili skandal sayılabilecek durumlar olabileceğini işaret ediyor.
Yazının Devamını Oku

Geleceğin İstanbul’u

21 Aralık 2006
Belediyeden geldiğini söyleyen gençler karşımda duruyor ve İstanbul’un trafiği hakkında ne düşündüğümü soruyorlar. Belli ki bir araştırma yapıyorlar. Halkın fikrini alıyorlar. Acaba trafikten ne derece şikayetçiyiz? Yerinizden kıpırdamadığınız zaman şikayet edecek bir şey yok. Yollara çıktığınız zaman gidemiyorsunuz. Bu araştırmayı neden yapıyorlar anlamadım. Acaba bizim sabrımızı mı deniyorlar diye düşünüyorum ve geleceğin İstanbul’unu hayal ediyorum. Yolları, ulaşım araçları, tarihi binaları, gökyüzüne uzanan gökdelenleri, giderek kirlenen havası ve Boğaz’ıyla masallardan fırlamışçasına aklın sınırlarını zorlayan bu kentin geleceğini öngörmek mümkün olabilir mi?

Şayet, akıl, şuur ve sevgimizi, içimizde giderek büyüyen hırsa teslim edecek olursak elbette ki görebiliriz. Yani öngörmekten daha ileriye giderek düpedüz neler olacağını açık açık resimleyebiliriz. Hatta, hırslarımızın kurbanı olan bu masal kentinin şu anda bile nasıl çöküşe doğru hızla sürüklendiğini içimizde hissedebiliriz. Ve göz göre göre hálá tutkularımızı tatmin etmekten bir nebze olsun vazgeçmediğimizi anlayabiliriz.

Hepimiz sözbirliği etmişçesine "Artık yapacak bir şey kalmamış" düşünce ve duygusu içinde davranıyoruz. Yapacak bir şey yok. Sevdiğiniz gözlerinizin önünde ölüyor. Ve siz onun son anlarını yaşayabildiğiniz kadar yaşamaktan başka bir şey düşünmüyorsunuz.

Peki, gerçekten yapacak bir şey yok mu? Üstelik, sevdiğinizi kaybettiğiniz zaman kendinizin de yaşayamayacağını bildiğiniz halde...

İstanbul’un trafiğinden nerelere geldim. Sanki son demlerini yaşıyormuş gibi. Düşününce insana öyleymiş gibi geliyor.

Çözüm bulmak elbette pek kolay değil. Ama ben çaresini buldum. Arabalar artarken ve yollar aynı kalırken hava taşımacılığına konsantre olmalıyız diye düşünüyorum. Tek çözüm hem havada hem de karada giden taşıtlar. Yani uçan arabalar. Tabii bunun için de bir hava yolu belirlemek ve sistem kurmak gerek. Sanırım olur ve geleceğin İstanbul’u gökdelenlerin arasında dolaşan arabalar ve hatta 120’nci kattaki daire önüne park etmiş araçlarıyla fantastik bir kente dönüşür.

Aşk kapıda

Büyük değişimlerin ön hazırlığının yapıldığını işaret eden gökyüzünün konumu, hayal gücü gerektiren alanlarda farklı çalışmaların ortaya çıkacağını gösteriyor. Aşk, sanat ve estetik duyguların açığa çıkması ve ilginç aşk maceralarının yaşanması mümkün. Yargı organları ve adalet sisteminin gözden geçirilme zamanının geldiğini işaret eden gökyüzünün konumu, uygulanmakta olan yöntemlerle ilgili bazı aksaklıkların olabileceğini gösteriyor. Özellikle büyük grupların içinde anlaşmazlıklar olabileceği gibi farklı gruplar arasında gerilimler de doğabilir.
Yazının Devamını Oku

Bir günü yazmak dikkatinizi yükseltir

20 Aralık 2006
Bir gün içinde ne kadar çok şey yaşadığınızın farkında mısınız? Tabii ki hayır. Ayrıca, kim farkında ki? Kimse farkında değil. Çoğunlukla "Bugün neler yaptın?" şeklinde soru soranlara, hemen "Hiçbir şey" diyebiliriz. Ve bundan daha doğal bir cevap olamaz. Çünkü, bir şey yapmamış olduğumuz duygusu içindeyiz. Aslında bu cevap çocuklara özeldir. Ve onların "Hiçbir şey"i ile bizim "Hiçbir şey"imiz bambaşka anlamlar ifade eder. Daha doğrusu bizim "hiçbir şey"imiz gerçekten "Hiçbir şey"dir.

Evet, olağan işlerimizin dışında karşılaştığımız olaylar duygularımızı harekete geçirmediyse, o günle ilgili söyleyecek pek bir şeyimiz olamıyor. Ne izlenim ne de değerlendirecek, anlatacak bir şey... Peki, gerçekten kayda değer bir şey yaşamıyor muyuz? Şayet farkında değilsek, evet. Bu tıpkı önceden izlediğiniz bir filmi hatırlamıyorsanız, izlememişsiniz demek gibi bir şey oluyor.

Olağan işlerimizi her zamanki gibi yapıyoruz. Her zaman geçtiğimiz yollardan geçiyoruz. Her zaman konuştuğumuz kişilerle karşılaşıyoruz. Ve her zaman neler yapıyorsak onları tekrarlıyoruz. Ve bütün bunları yaparken otomatiğe bağlanmış bir biçimde düşünmeden, farkına varmadan yapıyoruz. Sonuç, "Hiçbir şey yapmıyoruz" gibi bir durum ortaya çıkıyor. Halbuki, her gün yaptığınız işleri, tıpatıp aynı biçimde her gün tekrarlamıyoruz. Ne konuşmalarımız, ne görüşmelerimiz, ne de geçtiğimiz yol, aynı... Hatta, biz bile aynı kişi değiliz.

Duygularımız her gün değişirken, yaşadığımız tecrübeler sonucu edindiğimiz bilgiler her gün değişirken, biz nasıl aynı kişi olabiliriz?

Evet, bir düşünün... Nasıl 10 yıl önceki, bir ay önceki kişi olabiliriz? Aynı olayla farklı zamanlarda karşılaşıp farklı tepkiler veren biri, nasıl aynı kişi olabilir? Tabii ki olamaz.

Bu durumda, kendimizi otomatiğe bağlamaktan vazgeçip, değişimimizin farkına varmaya çalışsak, galiba daha iyi olacak. Böylece gelişmemiz mümkün olabilir. Fakat bu da hiç kolay bir iş değil. Ama imkansız da değil. Ve bu konuda dikkatinizi artırmanın en pratik yolu yazmaktır. Bir çeşit günlük tutabilir, her gün izlenimlerinizi bu deftere yazarak başlayabilirsiniz. Sonra yazdıklarınızı okuyun ve bu çalışmayı düzenli yapın. Dikkatiniz yükselecek.

Gerilim artıyor

Aniden ortaya çıkan olaylar gerilim uyandırabilir ve bazı karışıklıklar çıkabilir. Özellikle yasalarla ilgili yeni düzenlemelerin yapılmasına yönelik ihtiyaçların artacağını işaret eden gökyüzünün konumu, farklı görüşe sahip gruplar arasında sert tartışmaların olabileceğini gösteriyor. Bugün meydana gelen olaylar derinden etkileyecek ve düşüncelerin tamamen değişmesine neden olacak. Güç mücadelesi ve gücün ispatlanması için kuvvetli arzuların ortaya çıkacağı bir gün...
Yazının Devamını Oku

Yoga hakkında merak edilenler

19 Aralık 2006
Yoga hakkında yönelttiğiniz sorulara genel bir cevap vermek için kısaca Yoga sistemi hakkında tarif edilenleri aktarıyorum. Kadim zamanlardan çağımıza kadar uzanan geleneksel yoganın ne zaman, kim tarafından ve nasıl ortaya çıktığı bilinmemektedir. M.Ö. 3000 yıllarında Hindistan’da uygulanmakta olduğu düşünülmektedir. Bugün "Yoga" esas olarak solunum, beden kontrolü, meditasyon ve adanmışlık üzerine ayrıntılı talimat ve egzersizleri kapsamaktadır. Bu yöntemler, ilk olarak M.Ö. 2 ya da 3’üncü yy.’da, sanatın öğrencisi ve uygulayıcısı olan Hintli Patanjali tarafından ünlü Yoga Sutralar’da sistemleştirilmiştir.

Yoganın temel öğretilerinde ezoterik görünümlü fazla bir şey yok. Zaten Yoga Sutralar oldukça düzdür ve psişik fenomenlere ve bu türden olağandışı işleri becerme yeteneğinin nasıl geliştirilebileceğine dair hemen hiçbir yorum getirmezler. Ancak, yakın zamana ait öğretiler muhtemelen Patanjali’nin yorumlamaktan çekindiği gizli tutulan ve sözlü gelenek çerçevesinde korunduğuna dikkat çekmişlerdir.

YOGA SİSTEMLERİ

Hatha Yoga: Beden üzerinde kontrol sahibi olmak için ustalaşma yogası

Kundalini Yoga: Uyku halinde bulunan enerjileri uyandırma yogası

Mantra Yoga: Ses ve zikir yogası

Bhakti Yoga: Adanarak eylem yogası

Karma Yoga: İyi fiiller yogası

Gnana ve Raja Yoga: Zihni yatıştırma ve meditasyon yogaları

Kundalini yoga ve Mantra yoga hepimizin içinde uyur durumda bir enerji olduğunu öğretir. Kuyruk sokumunda çöreklenmiş durumdaki "Kundalini" uyandırıldığı zaman bel kemiği boyunca yükselmeye başlar. Ve baş istikametindeki çıkış sırasında psişik merkezleri yani şakraları uyandırır.

Her şakranın merkezi uyarıldıkça kendiliğinden gelişen belli özgün marifetlerle bağlantısı vardır. Bu merkezlerin bedendeki simgesel odak noktaları mı, yoksa gerçek anlamda psişik güç merkezleri mi oldukları açık değildir. Bu konuda otoritelerin farklı görüşlere sahip olmalarına karşın çoğunluk bu merkezlerin uyandırılmasının levitasyondan (Uçmak) astral projeksiyona, başka kişilerin hareketlerini kontrolden düşünce gücüyle madde oluşturmaya kadar normal üstü kuvvetin ele geçirilmesinde anahtar olduğunda hemfikirdirler.

Sürprizler etkileyici olacak

İlginç gelişmelerin meydana geleceği bir gün. Sürprizler son derece dikkat çekici ve etkileyici olacak. Yaşanan olaylar, fikirlerin tamamen değişmesine neden olabileceği gibi uygulama ve yöntemlerin değişmesine de yol açabilir. Saklanmış belgeler ve gizli kalmış olayların ortaya çıkabileceğini işaret eden gökyüzünün konumu, ilginç aşk maceralarının da açığa çıkabileceğini gösteriyor. Yabancılar, farklı kültürler ve uluslararası ilişkiler açısından hareketli bir dönem...
Yazının Devamını Oku

Rüyamda öldüğümü gördüm

18 Aralık 2006
Adının açıklanmasını istemeyen Y.D. rüyasında öldüğünü görmüş ve çok korkmuş olduğunu belirterek rüyasını şöyle anlatıyor; "Geçen geçe rüyamda kendimi şehirler arası yolculuk yaparken gördüm. Arabayı ben kullanıyorum ve benden başka kimse yok. Sonra birdenbire karşıdan gelmekte olan kamyon benim yoluma geçti. O anda çarpışacağımızı anladım. Şiddetle çarpıştık. O anda bedenimin dışına fırladım. Kaza yerine yukarıdan bakıyordum. Ve kendi kendime ’Öldüm’ galiba dedim. Hiçbir korku hissetmiyordum. Hatta tarif edemeyeceğim olağanüstü güzel duygular içinde olduğumu söyleyebilirim. O sırada kan ter içinde uyandım. Ve gördüğüm rüyanın etkisiyle sabaha kadar uyuyamadım. Günlerdir böyle bir trafik kazasında öleceğimi düşünerek yaşıyorum. Şimdi arabaya binerken tedirgin oluyorum. Acaba kendi ölümümü mü, gördüm?"

Bu gördüğünüz rüyanın geleceği haber verdiğini sanmıyorum. Çünkü, anlattığınız duygular, önemli bir tecrübe yaşamış olduğunuzu işaret ediyor. İçimizden yükselen tüm bu duygu ve düşünceler, yaşadığımız tecrübenin eseridir. Ancak insan sadece günlük hayatın içinde değil, bazen rüya aracılığı ile de tecrübelerini gerçekleştirir. Mesela sizin gördüğünüz bu rüya, sözünü ettiğim türden bir tecrübe yaşamış olduğunuza işaret ediyor.

Şayet böyle bir rüya görmemiş olsaydınız, ölüm tecrübesini normal şuurluluk hali içindeyken yaşayacaktınız. Fakat, sanırım o sıralarda hayat enerjiniz yüksekti ve dünyayla bağlantılarınız kuvvetliydi. Bu nedenle rüya kanalıyla ölüm hakkında bilgi sahibi oldunuz. Fakat hatırlamadığınızı söylediğiniz ayrıntılar aslında çok önemli. Keşke rüyanın ardından tüm izlenimlerinizi yazmış olsaydınız. Görülen rüyaların hatırlanması kişinin gelişimine katkıda bulunuyor. Gördüğünüz rüyaları yazma alışkanlığı edinirseniz, sonraki rüyalarınızı bütün ayrıntılarıyla hatırlayacak duruma gelirsiniz.

Şimdi bilmeniz gereken en önemli konu; bir araba kazasında öleceğinizi bekleyerek endişeler içinde yaşamayın. Elbette ki, bir gün öleceğiz. Doğum ve ölüm. Başlangıç ve son. Madem ki, yaşamaya başladık, bir gün bu yaşantımız son bulacak. Fakat, her an ölümü bekleyerek endişeler içinde yaşanmaz. Dikkatinizi hayata yöneltin ve gördüğünüz rüyanın bilgisini içinizde uyandırmaya çalışın.

Yabancılara dikkat!

Heyecan uyandıran gelişmelerin meydana geleceği bir gün. Çok büyük organizasyonlar yapılabilir ve uluslar arası ilişkiler farklı boyutlara ulaşabilir. Özellikle yabancılarla yapılacak işlerin gözden geçirileceğini işaret eden gökyüzünün konumu adalet sistemi ve yargı organlarıyla ilgili değişime zorlayan olayların meydana geleceğini gösteriyor. Evraklarla ilgili karışıklıklar ve beklenmedik bir biçimde ortaya çıkan belgeler düşüncelerin değişmesine neden olabilir. Skandal olarak değerlendirilecek durumlar ortaya çıkabilir.
Yazının Devamını Oku