CHP Tüzüğünün 4. maddesinin başlığı Siyasal Yaşam Anlayışı. Bu maddenin son paragrafı şöyle:
“Toplumsal ve siyasal yaşamda erdemli olmak, erdemliliği savunmak, korumak ve gerçekleştirmek Cumhuriyet Halk Partili olmanın önkoşuludur.”
CHP’li olunca, erdemli olacaksın, erdemli olmayı savunacaksın.
Erdem ne demek? Sözlüğe göre, ahlakın övdüğü doğruluk, iyi olma, demek.
Liberal St. Petersburg Parlamentosu milletvekilleri, “Stalin sayesinde Rusya küllerinden yeniden doğmuştur” teziyle, Rusya’da son elli yılın resmi tarihini sorgulayan müthiş bir tartışma yaratıyor.
Seksen yıl önce Stalin “biz gelişmiş ülkelerden 50 ile 100 yıl arasında geride kaldık, bu açığı on yıl içinde kapatmalıyız” diyor. Şimdiki Devlet Başkanı Medvedev hemen aynı çizgide, “Rusya’nın dünyadaki etkisi, henüz istediğimiz ölçüde değil” diyerek, Stalin’e nazire yapıyor.
Ölümünden 57 yıl sonra, küllerinden asıl yeniden doğan Stalin. Yarın, 9 Mayıs’ta Rusya’nın bir çok yerinde Stalin törenleri var.
TAM DİKTATÖR
1961’de dönemin lideri Krusçev, Stalin’i tarihe gömüyor. Mezarını Kızıl Meydan’dan taşıtarak, Kremlin duvarında bir çukura bırakıyor.
Ondan sonra, Stalin’in zulmü, işkenceler, sürgünler kitaplarda boy gösteriyor, hatta kızı Svetlena bile anılarını yazdığı kitabında, babasının nasıl zalim bir diktatör olduğunu yaşadığı olaylarla aktarıyor.
Stalin en yakın arkadaşlarına ölümcül tuzaklar kuruyor, yanında kimsenin diğerlerine göre bir adım öne çıkmasına tahammül edemiyor, yüz binlerce insanı ölüme gönderiyor. Tarihin gördüğü en acımasız diktatörlerden biri.
Silah Yasa tasarısı ile ilgili değişiklikler alt komisyonda kabul ediliyor. Şimdi Meclis İçişleri Komisyonunda, oradan genel kurula gidecek.
Tasarıya göre, bir kişi en fazla beş silaha sahip olabilecek.
Bir zamanlar Beşiktaşlı taraftarlar maçlarda “bir, iki, üç gol yetmez, dört, beş, altı olsun” diye tempo tutuyor.
Şimdi benim içimden haykırmak geliyor, üç, dört, beş silah yetmez, altı, yedi, sekiz olsun.
Ne kadar silah, o kadar cinayet, ne kadar cinayet, o kadar uygarlık, ne kadar uygarlık, o kadar durmak yok, yola devam. Görüldüğü gibi, çok silah ile yola devam arasında bire bir ilişki var. O nedenle, beş silah yetmez.
SAKIZ ÇİĞNEMEZ
Türkiye gibi bir ülkede kan davasının adı bile yok. Hele töre cinayeti, o da ne demek.
O kadar sıkıştırıyorum, “ette araya spekülatörler girdi” diyor, “onlar ne kadar kazanç sağladı” diye, en dört, beş kez soruyorum, ama nafile, gülümseyen çehreyle “bilmiyorum” diyor da, başka bir şey demiyor.
Parti kapatma maddesinin oylamasından sonra, içerde oylar sayılırken, ben kuliste rastladığım bakanlarla sohbet ediyorum. Devlet Bakanı Egemen Bağış ve Sağlık Bakanı Recep Akdağ’ı pas geçiyorum. Bağış, küçük dağları ben yarattım havasında. Bakan olmuş, ama bunu içine sindirmiş gibi durmuyor. Epey antipatik. Akdağ ise, sürekli telefonla konuşuyor, fazla meşgul pozda.
Önce Devlet Bakanı Zafer Çağlayan’la sohbet ediyorum. Çağlayan büyük bir heyecanla, ihracat-ithalat üzerine yeni kurmakta olduğu bir modeli anlatıyor.
Daha sonra Mehdi Eker’i görüyorum, Eker uzun uzun et politikasını anlatıyor.
ANAHTAR TABLO
Anlatırken, cebinden iki tane tablo çıkartıyor. Fotokopilerini bana verdiği onlardan biri, tarım destekleme ödemeleri tablosu.
O tabloya göre, 2002’de AKP iktidara geldiğinde, desteklenen sadece dört kalem var. Bugün o dört kalem yirmiye çıkmış bulunuyor. Patatesten organik tarıma, gübre, mazot, kuraklığa önlemden tohum üretimine kadar, 1.8 milyar liradan, 5.6 milyar liraya uzanan tarımsal destekleme.
Bunlardan en çarpıcı olanı, CHP Gurup Başkan Vekili Kemal Anadol’un yazılı sorusuna, Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın verdiği yanıt var.
Ocak ayında Kemal Anadol TRT’de kurum dışında kimlerin program yaptığını, bunlara ne kadar ücret ödendiğini soruyor. Mart başında, TRT’nin bağlı olduğu Başbakan Yardımcısı Arınç, bu soruya sade suya tirit bir yanıt veriyor. Sekiz, on satırlık bilgi vermeyen bir yanıt.
BU KEZ BAŞBAKAN’A
Anadol yanıt alamayınca, aynı soruları Başbakan Erdoğan’a yöneltiyor. “TRT’nin siyasi yandaşlara yapılan ödemeleri sakladığını” belirtiyor, Arınç’ın tavrını protesto ediyor.
Anadol’un Erdoğan’a yönelttiği sorulara geçen hafta Bülent Arınç’tan yanıt geliyor. Arınç, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin’in imzasını taşıyan dökümü Anadol’a gönderiyor. Buna göre, Şahin’in göreve başladığı 23 Kasım 2007 ile 30 Mart 2010 arasında:
TRT çeşitli kanallarında, TRT 1, TRT Avaz, TRT 6, TRT Türk’te kurum dışı 1500’e yakın haber, spor, çocuk, müzik, eğlence programı yaptırıyor.
Bunlara Türk Lirası, dolar, Euro ve Sterlin cinsinden paralar ödeniyor. Bu programlara:
“Müslüman halkın namus düşkünü olması hasebiyle, böyle rezaletlere tahammülü yoktur.”
Tahammülü olmayan rezalet ne?
“İslam’daki helal ve haram inancını kabul edenler, böyle bir dansı yapmaz ve böyle bir kurs açmaz.”
Haram ve helal ile dans ve kurs arasındaki bağlantı ne?
Diyarbakır’da bir girişim var. Tango Festivali ve tango kursu. Benzer kurs daha önce Batman’da yapılıyor, orada da, birileri tepki gösteriyor.
Şimdi benzer tepki Diyarbakır’da, adının önünde üstelik hak ve hürriyet gibi büyük laflar bulunan bir dernek, tango kursu nedeniyle, yukarda özetlediğim açıklamayı yapıyor.
TARİKAT PARMAĞI
Bir kaç yıl önce, Diyarbakır’da bir bale kursu açılıyor, o kursta ders veren Rus hoca ve kursa katılan çocuklarla röportaj yapıyorum.
TÜİK, Türkiye İstatistik Kurumu. Diğeri, dünyada siyasal skandalların simgesine dönüşmüş Watergate skandalı, ABD Başkanı Nixon’ı koltuğundan düşüren, muhalefetin telefonlarını dinleme skandalı.
TÜİK’te telefon dinleme skandal yok, ama feci bir nüfus sayımı skandalı var. İstatistikten sorumlu bir kurum, hayati bir istatistik hatasına imza atıyor. Hata, ister istemez başka hatalara yol açıyor.
Nasıl ki, Watergate de Washington Post’ta önce sıradan bir haber gibi yayınlanmış, ama ardından sıralanan haberlerle bir başkanı koltuğundan etmeye kadar uzanmışsa, TÜİK skandalı da şimdi benzer bir yola girmiş görünüyor.
İLK KEZ TANLA’DAN
Olayı ilk deşifre eden o sırada CHP milletvekili Bülent Tanla. Meclis’teki konuşmasında Tanla, “2007 nüfus sayımında beş milyon seçmen sayılmamıştır” iddiasını ortaya atıyor. İlginç olan, TÜİK aynı günlerde bunu kabul ediyor. Muhalefet daha sonra bunun peşini bırakıyor. Oysa;
Tanla iddiayı 2007 Mart ayında ortaya atıyor, dört ay sonra, 2007 Temmuz’unda genel seçimlere gidiliyor.
Seçim beş milyon eksik seçmenle yapılıyor. Sayım doğru olsaydı, AKP Mecliste bugünkünden belki daha yüksek çoğunluk yakalayacaktı ya da tersi, tek başına iktidar olamayacaktı. Ama, Meclisin bugünkü yapısı mutlaka değişecekti.
İLK KEZ YARGI KARARI