12 Eylül’de işkence görmüş, beş yıl hapis yatmış bir öğretmen. TÖB-DER Genel Sekreter Yardımcısı Seyfettin Bican.
Yalçınkaya ve Bican, TÖB-DER Ankara Şube Başkanı Tahsin Doğan’ın katılımıyla önceki gün, aralarında benim de bulunduğum bir gurup gazeteciye işkenceleri ve inanılmaz bir hukuk faciasını anlatıyor.
12 Eylül’ün üstünden otuz yıl geçmesine ve onca seçilmiş iktidarlara rağmen, ortada böyle bir hukuk faciası hâlâ devam ediyorsa, sonuç çok net:
1- 12 Eylül hukuku varlığını aynen sürdürüyor.
Nöbet tutuyorlar, çünkü kesilmiş ağaçlar, oraya yapılması planlanan hidroelektrik santral için kanıt niteliğinde. Santralı yapacak firma, önce dere kenarındaki ağaçları kesiyor.
Pınarköy’de oturanlar köyün kıyısından geçen dereye HES yapılmasına karşı. Santral derenin akışını bozacak. Azalacak su hem köylüye yetmeyecek, hem toprağın tuzlanmasına yol açarak, köylünün bağına, bahçesine darbe indirecek.
Sadece Pınarköy’de değil, Türkiye’nin çeşitli yerlerinde HES’e karşı sessiz sedasız eylemler sürüyor. Rize, Trabzon, Kastamonu, Artvin, Antalya, Eskişehir, Ordu’ya bağlı köy ve kasabalarda binlerce insan eylemde.
ÇEVRE BİLİNCİ
Eylemlerin yasal dayanağı var. HES için açılan davalarda mahkemeler yürütmeyi durdurma kararı alıyor.
Son üç ayda yaklaşık yirmi HES’in yapımı için yürütmeyi durdurma kararı var. Halen yüze yakın dava sürüyor.
Durdurma gerekçelerinin başında, santralın çevreye etkisinin dikkate alınmayışı geliyor. Derelerin aktığı vadiler elden gidiyor. Ayrıca, santral yöre halkının hayatına birebir zarar veriyor. Mahkemelere göre, HES projelerinde bunlar dikkate alınmıyor.
Bir süredir et fiyatları çılgın gibi. İşte, kısa bir döküm:
Halkın daha ucuz bulduğu, büyük alış veriş zincirlerinde kıyma 30, biftek 34, bonfile 39 lira. Özel kasaplar ve marketlerde ise, bu fiyatlar sırasıyla 32, 40 ve 42 liraya kadar çıkıyor. Geçen yıla göre, iki misli.
Burada iki sorun var.
1- Büyük firmalar tekel oluşturmuş durumda. Fiyatı onlar belirliyor.
Anayasa değişikliğinin kabulü için canını dişine takıyor.
Hay aksi, o ulvi uğraş verirken, CHP Konya milletvekili Atilla Kart çıkıyor ve Kuzu’nun kitabını hatırlatıyor. Kuzu, kitabında hukukçu olmayan kişilerin Anayasa Mahkemesi üyeliğine atanmasını eleştiriyor.
Kuzu şu anda ne yapıyor? Kitabında eleştirdiğini savunuyor. Anayasa Mahkemesine şimdi hukukçu olmayan kişiler daha çok atanacak. Koca profesöre yakışıyor mu? Hem öyle yaz, hem şimdi aslanlar gibi tersini yapmaya çalış, oluyor mu hocam?
Atilla Kart’ı, Kuzu pişkince yanıtlıyor:
“Kitaptaki benim şahsi görüşüm, şimdiki resmi görüşüm”.
İlke ve bilim dediğin nedir ki, işte budur. Bir şahsi görüşün olacak, bir de resmi. Yerine göre ya birini ya ötekini kullanacaksın.
İYİMAYA ÖRNEĞİ
Gecenin saat 24’ü. Siyasi parti kapatmalarla ilgili değişiklik maddesi görüşülüyor. Değişikliğe göre, parti kapatma önce partiler arası komisyonda ele alınıyor.
Anayasa değişikliği görüşmeleri sırasında önceki gün Meclis’te ilginç bir sahne yaşanıyor.
CHP, 1 Mayıs 1977 Taksim olayları için, Meclis araştırması açılmasını istiyor.
CHP adına söz alan Gurup Başkan Vekili Kemal Anadol, 37 kişinin hayatını kaybettiği olayları özetliyor. Üzerinde çok durulan bir noktayı hatırlatıyor. Alana bakan otelin “510, 511 ve 512 numaralı odalarında kimler vardı” diye sorduğunda, AKP sıralarından espri sınırı aşan yanıt geliyor:
“Ergenekon vardı”. (Tutanaklardan).
İNSANLIK SUÇU
AKP işi sulandırmaya yeltense bile, Anadol devam ediyor:
“O odalarda polis vardı”.
37 kişinin öldüğü olaylarda provokasyon belirtisi. Anadol olayların öncesini ve sonrasını aktardıktan sonra:
Kahvede TV açık, biz TV’nin başındayız. O sırada içeriye üç, dört kişi giriyor. Onlardan biri, TV başındaki arkadaşına sesleniyor:
“Hop Cemal, bırak şimdi anayasa ayaklarını, bizim karnımız aç, bana ne anayasa filandan”.
TV başındakiler itiraz etse de, ötekilerin sesi kesilmiyor. “İşsiziz, açız” temposu devam ederken, göz ucuyla yine de TV izliyor, pişpirik oynuyorlar.
İLK TEPKİ ŞAHİN’E
Kahvede ilk ayrışma, oturumu yöneten Meclis Başkanı Mehmet Ali Şahin’in tavrından kaynaklanıyor.
İki gün önce ölen Ali Elverdi ailesinden istek gelmediği için Meclis’te cenaze töreni düzenlenmiyor. İyi ki, düzenlenmiyor.
Ali Elverdi yarbay. 12 Mart darbesi sonrasında ilan edilen sıkıyönetimde bir nolu mahkemenin hukukçu olmayan başkanı. O mahkeme Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan’ı idama mahkum ediyor. Aynı mahkeme daha başka idam ve ağır hapis cezalarına da imza atıyor. Hukuk yok, emir-komuta zinciri var.
Hukukçu olmadan en ağır hukuki kararlarda Ali Elverdi imzası var. Devrimci gençlere en ağır cezalar verilmesi için elinden geleni yapıyor.
MİLLETVEKİLİ ÖDÜLÜ