Nedeni çok basit. O basit nedeni Tarım Bakanı Mehdi Eker parlak biçimde açıklıyor:
“Ekonomik kriz bitti, refah ve gelirle birlikte et tüketimi de arttı, et fiyatları o yüzden yükseldi.”
Şu mübarek bayram günü zamanı değil ama, Kurban Bayramı’nda tam da bu sözü hatırlıyorum. Devletin verilerine bakıyorum, bu söz doğru değil, politik manevra.
GÜNÜ KURTARMAK
İki yıl önce süt fiyatları düşüyor. Litresi 70 kuruştan 35 kuruşa düşüyor.
Sütte zarar edince, besiciler hayvanlarını kesime veriyor. 850 bin hayvan kesiliyor. Yavrulaması beklenen inekler kesime gidiyor. Bu kadar kesimin üzerine, doğal olarak, bir dönem sonra, et fiyatları alıp başını gidiyor.
Et fiyatını dengelemek için 77 bin ton canlı kasaplık koyun ithal ediliyor.
Ama, şurada ve burada, hâlâ yolsuzluk iddiaları devam ediyor.
İki ay önce denetim elemanlarını uyacakları mesleki etik davranış ilkeleri ile ilgili yönetmelik yürürlüğe giriyor.
Geçtiğimiz şubat ayında hükümet Yolsuzlukla Mücadele Stratejisi oluşturuyor. Bunun uygulanması için beş bakan ile bazı sivil toplum kuruluşları biraraya geliyor, bir yönetim kurulu oluşuyor.
O yönetim kurulu sözüm ona, yolsuzlukla mücadele için eylem planı hazırlıyor. Bunlardan haberiniz var mı? Kimsenin yok, çünkü, bilgi verilmiyor.
ŞAKA GİBİ
Belki şaka gelecek, ama şu duruma bakın.
Avrupa Konseyi’ne üye ülkeler yolsuzluğa karşı ortak mücadele için bir gurup kuruyor. Yolsuzluğa Karşı Devletler Grubu. Burada Türkiye de var.
AB İlerleme Raporunda basın özgürlüğü ile ilgili bölümleri ön plana alarak, Türkiye’deki demokrasiyi sorguluyor.
Basın özgürlüğü, ifade özgürlüğü ortaya yine güüüm diye düşüyor. Fitili AB İlerleme Raporu ateşliyor. Üç farklı görüş var.
Başbakan Erdoğan önceki gün yurt dışına giderken:
“Basın özgürlüğünün sınırı var. Basın mensupları bu sınırı çiğniyorsa, yargı devreye giriyor. Köşe yazarları içinde bu süreci iyi değerlendirmesi gereken arkadaşlarımızın olması gerekir diye düşünüyorum.”
Dün yurt dışına giderken Cumhurbaşkanı Gül aynı konuda daha farklı:
“Türkiye’de isteyen istediğini yazar, şiddet ve nefreti teşvik etmemek kaydıyla, istediğini yazar, istediğini konuşur, ifade özgürlüğü açısından gazeteciler istedikleri tenkidi yapabilirler.”
Olması gereken, demokratik bir yaklaşım. Güzel.
İran gibi en kapalı bir toplum bile, hem toplumsal feryadını, hem siyasal isyanını internet üzerinden örgütlüyor.
İnternet hayatın vazgeçilmez parçası. Hayatın kendisi. Yeni bir yaşam tarzı. İnsanlar internette sosyalleşiyor, internette gülüyor, ağlıyor, oyun oynuyor.
Dünyanın dört bir yanındaki insanlar gibi, bunu Türkiye’de yaşayan herkes biliyor.
Ancak, interneti politik iletişim aracı olarak Türkiye’de kullanan tek parti başkanı CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu.
Elbette en küçüğünden en büyüğüne diğer siyasal partiler de internet kullanıyor, Türkiye’deki diğer kurumlar gibi, işlemlerini internet üzerinden yürütüyor.
Ama, Kılıçdaroğlu kendisi birebir kullanıyor, zaman zaman mesajlarını Twitter üzerinden veriyor. Son olarak bugün Anıt Kabir’deki törene insanları Twitter üzerinden davet ediyor.
FACEBOOK ÜZERİNDEN
Bu sözler geçen ay Brüksel gezisi sırasında, Brüksel’de bazı AB ülkelerinin temsilcileri tarafından CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’na söyleniyor.
Kılıçdaroğlu, kendi penceresinden bir Türkiye fotoğrafı çekiyor. Onu dinleyen aynı temsilciler ayağa kalkıyor:
“Biz şimdi bunları anlatmak için, AB Komisyonuna gidiyoruz. Bize bu yönde düzgün bilgi verilmiyor”.
AB Komisyonu AB yönetimi demek. AB ülkelerinin Brüksel temsilcileri,
AB yönetiminden şikayet ediyor. Türkçesi bu.
AB kendi içinde karışıyor. Ve ortaya bugünkü İlerleme Raporu çıkıyor.
BİR İLERİ, İKİ GERİ
Bu soruma yanıt aramak için AKP Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Çelik ile konuşuyorum.
Çelik, CHP’ye elbette eleştirel yaklaşıyor, orası ayrı, ama söyledikleri üzerinde CHP’nin düşünmesi gereken sözler var.
Pratik olarak, herkes gibi gelişmeleri TV’lerden izliyorlar. Ayrı bir kanaldan, farklı bir çaba göstererek değil. Sonra kendi aralarında yorumluyorlar. Hüseyin Çelik’in altını çizdiği ilk nokta şu:
“Daha önce de söylemiştim, Kemal Bey bir şey söylüyor, sonra abisi Önder Sav onun ağzına biber sürüyor, Kemal Bey tavır değiştirmek zorunda kalıyor. Şimdi Kemal Bey kendi ekibini kurmuştur ve bu onun hakkıdır, hemen belirteyim, bu işler CHP’nin iç meselesidir.”
ÇAĞDAŞ SOSYAL DEMOKRAT
Benim sorularım üzerine, Hüseyin Çelik sözü daha sonra CHP’deki gelişmenin ideolojik boyutuna getiriyor:
“Biz biliyoruz ki, CHP’de şahıslar değişiyor, ama CHP aynı kalıyor. Değişime kapalı, Avrupalı çağdaş sosyal demokrat partiler gibi olamıyor. 74 model bir arabanın şoförü değişmiş gibi. Oysa, araba hâlâ eski.”
Önder Sav ayaklanıyor, “Vaaay, MYK’ya sormadan olur mu” diye.
Söz gelimi, bir MYK üyesinin odasında onarım yapılacak, Önder Bey’in izni olmadan tamirci filan giremiyor o odaya.
Söz gelimi, bir MYK üyesi hava alanına gidecek, araba gerek, Önder Bey’in izni olmadan araba filan hak getire.
Bırakın parti politikasını, en sıradan olaylarda bile, parti içindeki egemenliğini sürekli hissetiren bir genel sekreter. Böyle biriyle kimse çalışmak istemez.
Sözüm ona, partiye egemen, ama kurultaylarda en az oyu alarak Parti Meclisine ucundan, kıyısından girebilen bir genel sekreter.
KAMUOYU FARKINDA
Sözüm ona, parti için çalışıyor, CHP’ye üye olmak, CHP için çalışmak isteyen insanlar kapılardan dönüyor.