Ülkenin dört bir yanını sık sık dolaşıyor, halkla sürekli temas halinde. Çok önemli ve etkin bir sivil toplum örgütünün yıllardır başında. Sanayinin, ticaretin içinden geliyor, siyasetin orta yerinde. Sözü dinlenen, yurt içinde ve dışında fikri sorulan bir başkan.
İki gün önce çeşitli sivil toplum örgütleriyle birlikte Anayasa Uzlaşma Komisyonu toplantısına katılıyor. “Nasıl bir yeni anayasa” arayışlarına katkıda bulunmak üzere. Komisyondaki sözleri “ileri demokrasi” örneği:
“Ben Türkiye’de çok dolaşıyorum. Gittiğim yerlerde bana yeni anayasayı da soruyorlar. Ama başka bir şey daha soruyorlar, “fikrimizi söylersek, başımıza bir şey gelir mi” diye soruyorlar, öylesine korku içindeler.”
Bu gözlemi aktaran bugünkü iktidara yakın bir başkan, üyelerinin büyük çoğunluğu iktidara yakın bir sivil toplum örgütünün lideri.
Dünya çapında etkin ve tarafsızlığı ile ün yapmış gazeteci örgütleri arasında yer alan Avrupa Gazeteciler Federasyonu ile Uluslararası Basın Enstitüsü yetkilileri bir ay önce Türkiye’ye geliyor. Oda TV davasını izlemeye.
Geçen ay davayı izledikten sonra Ankara’ya geçiyor, AKP ve muhalefet partileri ile görüşüyor. AKP yeni düzenlemelerden söz ediyor. Adalet Bakanı ile görüşmeleri mümkün olmuyor. Aynı heyetin temsilcileri dün İstanbul’da yine Oda TV davasını izliyor.
Geçen sefer heyet tutuklu gazetecilerin aileleriyle de görüşüyor. Heyet döndükten sonra hazırladığı raporu dünyadaki bütün gazetecilik kuruluşlarına gönderiyor. Raporda şu sonuca varıyor:
“Avrupa’nın en çok sayıda tutuklu ve hükümlü gazetecisinin bulunduğu Türkiye’deki basın özgürlüğünün kötüleşen durumuna öfke ve endişesini yineler”.
“Türkiye’de düşünce özgürlüğü, ifade özgürlüğü, basın özgürlüğü baskı altında. Siz AB Komisyonu olarak Türkiye’ye karşı hangi önlemleri almayı düşünüyorsunuz?”
Benzer bir başka soru:
“Penguen mizah dergisinde yayınladığı karikatür nedeniyle Bahadır Baruter hapse atıldı. Basın özgürlüğüne indirilen bu darbe üzerine AB Komisyonu ne düşünüyor?”
Sorudan bol ne var, alın bir tane daha:
“Türkiye’de çok sayıda gazeteci, yazar, bilim adamı düşüncelerinden ya da yazdıkları kitaplardan dolayı hapiste. Bu AB’nin özgürlükçü ilkeleriyle bağdaşmıyor. Demokrasiyi baskı altına alan uygulamalar karşısında, AB Komisyonu olarak siz ne yapmayı düşünüyorsunuz?”
Bu içerikte on beş, yirmi soru var. Avrupa Parlamentosu milletvekilleri bu soruları AB Komiseri Stefan Füle’ye soruyor.
GÖRÜŞMELER SÜRER MİŞu ilahi tesadüfe bakın ki, Füle Kasım ayında yöneltilen bu soruları bir kaç gün önce yanıtlıyor. Fransa’daki Ermeni yasası tartışmaları sırasında.
Prof. Yüksel İnan uluslararası deniz hukuku sorunları konusunda Dışişleri Bakanlığına uzun yıllar danışmanlık yapmış. Çalışma alanı UAD ve Yargı Yetkisi. Bu konuda kitabı var. Ermeni sorunu bağlamında dün bana gönderdiği e-mail’i, kendisinin izniyle, özetle aktarıyorum:
“1- UAD’nin yargı yetkisi bizim Fransa aleyhine Divana dava açmamıza olanak vermiyor. Dava açtığımızı düşünsek bile, Fransa itiraz edecek, UAD hemen yetkisizlik kararı verecektir.
2- Kaldı ki, Turkiye 1972’den beri UAD’nin yargı yetkisini kabul etmemektedir.”
UAD yolu bütünüyle kapalı mı? Prof. İnan’ın başka bir önerisi var.
BEŞ-ALTI YIL RAHATLAMATürkiye ve Ermenistan 1948 tarihli B.M. Soykırım Sözleşmesine taraf. Bu sözleşme insanlık suçuyla ilgili olduğu için UAD’ye tek yanlı başvuru hakkı tanıyor. Prof. İnan devam ediyor:
“Biz UAD’ye Fransa aleyhine değil ama, Ermenistan aleyhine başvuruda bulunabiliriz. Ermenistan sözleşme hükümlerininin geri işleyemeyeceğini ileri sürecek, muhtemelen itiraz edecektir. Bu konuda UAD ne karar verir, kestirmek mümkün değildir”.
Ne karar verir, belli değil. Ayrıca, Ermenistan aleyhine dava açmak siyasal takdir. Ancak, şu var, Prof. İnan:
Rusya, Kanada, İtalya, Hollanda, İsviçre, Belçika, Yunanistan, Kıbrıs Rum Kesimi, Lübnan, Vatikan, Litvanya, Uruguay, Şili, Arjantin.
Bu listeye bugün muhtemelen Fransa katılacak. Ancak, Fransa’nın katılması sayılan ülkelerden çok farklı ve çok önemli. Çünkü, Ermeni Soykırımını tanımaları için diğer AB ülkelerine kapı açacak. AB’nin 2007’de kabul ettiği Çerçeve Karar’dan dolayı.
Çerçeve Karar yabancı düşmanlığı, ırkçılığa ve soykırıma karşı mücadele edilmesi için tüm AB ülkelerine çağrıda bulunuyor. Fransa bu fırsatı kaçırmıyor. Burada şunu vurgulamak gerek.
Fransa Çerçeve Karara imza atarken, “soykırım için uluslararası yetkili mahkemelerin kararına gerek vardır” diyor. Şimdi çekincesini kaldırıyor, “Fransız mahkemelerinin kararı yeterlidir” diyor.
2007-2011, aradan dört yıl geçiyor.
İLK KEZ ELEKDAĞDört yıl öncesinden bugünü gören ilk kişi emekli büyükelçi, CHP eski milletvekili Şükrü Elekdağ.
Elekdağ o sırada AB Karma Parlamento Komisyonu üyesi. AKP’lileri, hükümeti uyarıyor, Meclis’te bu konuda bir kaç kez kürsüye çıkıyor:
Irkçılığa, yabancı düşmanlığına ve soykırıma karşı mücadele edilmesini öngören Çerçeve Kararın çok yaygın sonuçları olabilir.
Fransa eğer “soykırımı inkar edenler cezalandırılır” yasasını kabul ederse, şimdi buraya dikkat, bu sadece Fransa ile sınırlı kalmayacak, kalan 26 AB ülkesine de yansıyabilecek.
Çerçeve Karar AB ülkeleri mahkemelerini hem herhangi bir fiilin soykırım olup olmadığına karar vermeye yetkili kılıyor, hem de o fiilin soykırım olduğunu inkar edenlerin üç yıla kadar hapsini öngörüyor.
Altını ısrarla ve şiddetle çiziyorum, tüm AB ülkelerini etkileyebilecek bir kararla karşı karşıyayız.
HERKES SUÇLANABİLİRÇerçeve Kararda özel olarak bir olay vurgulanmıyor. Yani, 1915 olaylarına gönderme yok.
Bununla birlikte, Fransa bu yasayı kabul ederse, tüm AB ülke vatandaşları açısından bunun pratik sonucu olacak.
Herhangi bir AB ülkesinde, Macaristan’dan İspanya’ya, İngiltere’den İtalya’ya kadar, aklınıza hangi AB ülkesi geliyorsa, o ülkelerden birinde, bir kişi çıkar ve “Ermeni soykırımı yoktur” derse, inkarcılıkla suçlanacak ve mahkum olacak.
O ziyarette plan somutlaşıyor. Planı uygulamak için Fransa ile Ermenistan’ın önünde iyi bir fırsat var. Avrupa Halkları Partisi olağan kongresi.
Avrupa Halkları Partisi Avrupa’daki muhafazakar partilerin şemsiye kuruluşu. AKP de burada gözlemci üye. Bu partinin kongresi Marsilya’da toplanıyor, Sarkozy’nin önerisiyle. Erivan’da anlaşmaya varıldığı gibi, Sarkozy kongreye Ermenistan Cumhurbaşkanı Serkisyan’a özel davet gönderiyor. Kongreye AKP’den üye katılıyor mu, bilmiyorum.
Marsilya’da Ermeni çoğunluğu var. Sarkozy kongrede Serkisyan ile elele, Fransa’da yaşayan tüm Ermenilere selam gönderiyor, yaklaşan seçimlerde oy istiyor.
Bu planın ilk bölümü.
BÜYÜK DEVLETİZ YAPlanın ikinci bölümü, “soykırımı inkar edenlere ceza getiren” yasa, o da, perşembeye.
Türkiye bu yasayı önlemeye çabalıyor. Paris’e siyasal heyet ve iş adamları gidiyor. Bu saatten sonra nasıl önlenecek, hayli tartışmalı. Ankara yumurta kapıya geldiği zaman uyanıyor. Oysa, Paris bir yıldır hazırlık içinde.
O bir yıl içinde Ankara Orta Doğu’nun efendiliğine soyunuyor. Gözü Mısır’da, Libya’da, Gazze’de ve Suriye’de. Ya da Tahran’da İngiliz Büyükelçiliği basılıyor, bizimkiler Tahran’la Londra’yı barıştırma uğraşında. Ne de olsa, büyük devletiz ya.
Meneş Aslan, anne-baba adı Faime-Seyit Ali, doğum yeri Hozat, Geyiksuyu Köyü, arayan İsmail Aslan.
Kumru Koçoğlu, anne-baba adı Hure-Yusuf, doğum yeri Ovacık, Ağdat Köyü, arayan Altun Koçoğlu.
Hacer İlter, anne-baba adı Zeynep-Yusuf, doğum yeri Ovacık, arayan kişi Hıdır İlter.
Tege Borucan, anne-baba adı Sabriye-Avzet, doğum yeri Ovacık, arayan Mesut Borucan.
Sekine Kankotan, anne-baba adı Cemile-Mehmet Ali, doğum yeri Ovacık, arayan Hayri Koç.
Mercan Gündoğdu, anne-baba adı Elif-Hüseyin Aga, doğum yeri Ovacık, Mercan Köyü, arayan Hasan Gündoğdu.
1937-38 Dersim. Oradaki trajik olaylar sadece askeri harekatla sınırlı değil. Devamı daha elim. Çoğunluğu kız çocuğu, ailelerinden alınıyor, evlatlık olarak başkalarına veriliyor. Asimilasyonun bir türü olarak.