YAKLAŞIK 30 yıldır ABD'de yüksek öğrenimin içinde olan biriyim. 20 senedir de Mühendisik Fakültesi Dekanlığı yapıyorum. Dolayısıyla söyleyeceklerime biraz olsun kulak verilmesi yerinde olur.
Türkiye'de halen, üniversitelerle hükümet arasındaki üzücü çekişmeleri çok yakından takip ediyorum. Bu kavgayı maalesef zaman, para ve gelecek nesillerin, hatta memleketin geleceği için büyük bir kayıp olarak görüyorum. Söylediklerim hem bugünkü durum, hem de
YÖK'ün bir zamanlar her istediğini yaptığı günler için de geçerli.
Dünyanın en ileri teknolojisine sahip ve en ileri okulları içinde barındıran
Amerika'da 1956 yılında, Federal Hükümet'in yayınlarına göre, işgücünün % 20'si 4 yıllık lisans ve daha üstü derecelere sahipti; % 20'si 2 yılık meslek okulları mezunu, % 60'ı da lise mezunu idi.
1996'daki verilere bakılınca, 4 yıllık lisans ve daha üstü dereceler yine % 20... Lise mezunları % 20'ye düştü, 2 yıllık meslek okul mezunları ise % 60'a çıktı.
Amerika parasını 2 yıllık meslek okullarına yatırıyor ve ekonomisini onlar vasıtasıyla yürütüyor. Ayrıca teknolojisi de, geri kalmış teknik elemanları da gene bu okullarda yenileniyor.
4 yıllık ve daha üstü üniversitelerde eğitim pahalı ve uzun bir iş...
Türkiye'nin bugün ne tip ve ne kadar yüksekokul mezununa ihtiyacı var? Acaba hiç belirlenmiş mi? Mezunların yüzde kaçı kendi sahalarında çalışıyor? Mezunlar arasında işsizlik durumu nedir? Yeni üniversiteler açılırken fizibilite çalışması yapılıyor mu? Üniversite mezunlarının kalitesini veya bilgisini ölçecek, üniversitelerin verimini inceleyecek ve ona göre tedbir alacak sistemler var mı?
Harcanan, ziyan edilen ve şuursuzca savrulan para halkın emeğinden alınan vergilerdir.
YÖK ve hükümet, politika yüzünden çekişecekleri yerde bu sahalarda bilgisi ve tecrübesi olan elemanlara danışarak
Türkiye'nin geleceğini ve yeni nesilleri kurtarsınlar.
‘‘Bu işi nasıl yapacağız’’ diye kapalı duvarların arasında saçma sapan fikirler üretmeye lüzum yoktur. Dünyada verimli çalıştığı ispat edilmiş sistemler hálá mevcuttur. Başkasında akıl almak veya yeni şeyler öğrenmek ayıp değildir.
Dr. Emin TÜRKER-DEAN, State University of New York Alkış’tan açıklama
ÜNİVERSİTELERARASI Kurul Başkanı ve Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof.
Ayhan Alkış, YÖK yasa taslağı üzerine Başbakan
Erdoğan'la yaptıkları toplantıda,
İstanbul'daki Sait Halim Paşa Yalısı'nın üniversiteye tahsisi konusunun da gündeme gelebileceği yolundaki ifadeye karşılık şu açıklamayı yaptı:
‘‘Biz bu yere daha önce talip olmuştuk. Nitekim DSP'li Kültür Bakanı
Suat Çağlayan'la bir protokol de imzalanmıştı, ancak bu dönemde bu konu gündemden düştü. Yanlış anlamalara yol açmamak için ifade etmek istiyorum: Böyle bir şey yok. Üniversitelerarası Kurul Başkanı olarak böyle bir şeyi gündeme getirmem, zaten Sayın Başbakan'la konuşmadık bile... Böyle bir konuyu gündeme getirmeyi nüfuz ticareti sayarım. Bir kurul başkanı hakkında böyle bir şey çıkarsa insanların güveni sarsılabilir.
Dereler artık kızıl akıyor
MARMARA Ereğlisi Sultanköy sahili takriben 2000 metre uzunluğunde geniş ve temiz kumsalı ile yaz aylarında cazibe merkezidir.
Kınıklı Deresi ise buradan denize dökülüyor ve isteyen derede balık avlıyor, isteyen bu güzel denizin tadını çıkarıyor. Binlerce kişinin yazlığının olduğu gibi bizim de yazlığımız burada bulunuyor. 24.08.2003 Pazar günü saat 11.00 sularında sahile indiğimizde ne görelim; bu 2000 metrelik sahil kızıl renge boyanmış. Etraf sıcaktan kavruluyor, denizde bir tane insan yok ve herkes seyrediyor. Tekirdağ Çevre Müdürlüğü acaba ne iş yapar, faaliyet alanı nedir? Dere boylarında bu fabrikalara nasıl izin verir? Çevre Bakanlığı böyle
'havaya' bakarsa, görevini ihmal ederse
Sultanköy belde belediyesi nasıl söz geçirir bunlara?.. Yapabileceği derenin önüne kepçe ile kum yığmaktı, nitekim onu yaptı, o kadar.
Bu perişanlığın sizlerin vasıtanızla duyurulmasını diliyoruz.
Yakup SANCAK-M.Ereğlisi Ecemiş, geriye hoş bir şöhret bırakmıyor
ANKARA'dan bir bürokrat telefonda şunları söylüyor:
‘‘İçişleri Bakanlığı Müsteşarı ve 3 Kasım seçimleri öncesinin
'tarafsız' İçişleri Bakanı
Muzaffer Ecemiş'in, yaş haddinden 15 Ekim'de emekliye ayrılmadan önce, birer haftalık
Paris'te yapılacak vali ve kaymakamların 'tetkik' gezisi ile
Madrid'de yapılacak uluslararası mesleki nüfus işleri toplantısına başkanlık edeceğini biliyor musunuz?’’
‘‘Bilmiyoruz’’ dedik. Devam etti:
‘‘Sayın müsteşarımız bu arada
Kemer'de de bir haftalık tatil yapacak.’’
‘‘İznini kullanıyor olabilir’’ dedik.
‘‘Peki emekliliğine beş kala Sayın
Ecemiş, yurtdışındaki gezilerde edindiği bilgi ve becerileri emekliliğinde mi kullanacak? Başbakanlığın tasarruf genelgesi nerede kaldı? Emekli olacak bir adamın, bu geziler sonunda kamuya nasıl bir yararı olabilir; bu kadar genç personel varken...’’
Ecemiş, Dışişleri mensuplarının emekli olma yaşı yine 65 olarak kalırken, istisnai memur olmalarına karşın valilerin emeklilik yaşının 61'e indirilmesine karşı çıkamadığından İçişleri Bakanlığı bünyesinde eleştiriliyor... Her iki meslek grubu da, dışarda ve içerde devlet ve hükümeti temsil ediyor. Muhatabımız diyor ki:
‘‘Sayın
Ecemiş'in 'tarafsız' bakan iken, nasıl taraflı davrandığını biliyoruz. Giderayak prestijini kurtarmak için mesleki dergilerde lehine yazı yazdırtma girişimlerinin de hoş karşılanmadığının bilinmesini istiyoruz.’’
Sayın
Ecemiş'e iyi harcırahlar.
MESAJ
KAYMAKAMLAR günün 24 saati esasına göre görev yapan kişilerdir. Bu anlamıyla mesai saati kavramını kaymakamlar için bu kadar dar yorumlamamak gerekir. Nasıl ki, mesai saatinde su kayağı yapan valilerimiz ve dağ tırmanışı yapan bakanlarımız normal karşılanıyorsa, 09.30'da sahilde bulunan bir kaymakam da normal karşılanmalıdır.
Tuğrul DURKAYA
TÜRKİYE'ye yönelik ciddi tehditler karşısında ulusalcı güçlerin ve partilerin de birleşmesi, işbirlikçi gaflet ve hıyanet içindeki etkili güçleri bertaraf için elzemdir.
Türk Ordusu'na her zamankinden daha fazla sahip çıkılması ve yıpratılmaması önem arz etmektedir.
Bülent KOCABAŞ
Gazipaşa Turizm ve Çevre Derneği Başkanı-ANTALYA