Yalçın Bayer

İBB ve TBB’de komşuluk

5 Mart 2021
Bir dizi ziyaret ve temaslarda bulunmak üzere Tekirdağ’a gelen İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, ilk olarak Tekirdağ Büyükşehir Belediyesi’ni ziyaret etti. TBB Başkanı Kadir Albayrak, İmamoğlu’nun ziyaretinin kendilerine güç verdiğini belirterek Tekirdağ ile İstanbul’un birlikte neler yapabileceklerini görüştüklerini söyledi.

İmamoğlu, İstanbul’un sadece kendisini değil çevresini de etkileyen bir konumda olduğunu belirterek şöyle konuştu: “Trakya’nın ve Marmara’nın iyi bir tasarrufu, iyi bir planlaması olması halinde Türkiye’nin soluk alacağını hepimiz biliyoruz. Trakya ile birlikte bölgemizde şu an resmi nüfusu ile 26-27 milyonluk bir bölgeden bahsediyoruz. Türkiye’nin neredeyse üçte biri. Ekonomik anlamda çok daha fazlası. Bu anlamda biz süreci yönetiyoruz. Buraya gelişimizdeki temel amaç da bu. Karşılıklı işbirliği içerisinde neler yapabiliriz noktasında değerlendirmelerimiz olacak. Başkanımızın koordinasyonu ve sizlerin katılımı ile süreci toparlarız diye düşünüyorum.”

İmamoğlu, Tekirdağ ziyaret programı çerçevesinde gün içerisinde TBB ile İBB’nin işbirliği anlamında yapılabilecek çalışmaların ele alınacağı değerlendirme ve koordinasyon toplantısına da katıldı.

Görüşmede İstanbul’a sınırı olan Çorlu, Ereğli ve Çerkezköy belediye başkanları da bulundu.

GÜNÜN SÖZÜ

“ÜLKEMDE kendimi rehine gibi hissediyorum.” Enis BERBEROĞLU

CHP’de parti içi demokrasi grupları tüzük hazırladı! ‘DEMOKRATİK DİJİTAL DEVRİM’

ESKİ

Yazının Devamını Oku

Ergene’de bugün ÇED raporu görüşülecek! Trakya’nın göbeğine plastik

4 Mart 2021
Geçen hafta bazı gazetelerde “Ergene toprakları zehir saçıyor!” başlıklı haberler yer aldı. İki Ergene ismi var Trakya’da; biri Ergene Nehri, ikincisi de Çorlu coğrafyasından koparılarak yaratılan Ergene ilçesi. Biz bu konuyu neredeyse yaklaşık 15 yıl önce yazdık, “Trakya toprakları yağmalanıyor” diye.

İstanbul’dan bazı sanayiciler bir araya gelerek ‘Plastik Sanayi Toplu İşyeri Yapı Kooperatifi’ni kurarak İstanbul’daki sanayii buraya taşımak istiyorlar esasında. 2.8 milyon metrekarelik tarım alanında projeyi uygulamak için büyük mücadele veren plastikçiler, engelleri aşabilmek için uzmanlara tarlaları inceletiyorlar. Yeni bir raporda da tarlalarda sınır değerin 2.1 katı nikel ve 17.6 katı krom olmak üzere ağır metal tespit edildiği ortaya atılıyor!

ÇEVRECİLER KARŞI

Marmaracık köyünün arazilerinde böyle bir tesis kurmak isteyenler iddialarını sürdürerek Trakya’nın orta yerine dev bir plastik sanayi kurmak istiyorlar. Çevreciler “Buraya sanayi sitesi kurulamaz” diye karşı çıkıyorlar.

Projenin en önemli aşamalarından biri olana ÇED süreci ise Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından askıya çıkarılıyor.

Toplantı Çorlu-Çerkezköy yolundaki Velimeşe’de bir otelde bugün 11.00’de yapılacak. Trakya Platformu Yürütme Kurulu üyesi Murat Sevgi bize şu açıklamayı yaptı:

“Toprak Koruma Kurulu olarak, Trakya topraklarının tarımsal sit alanı olarak tescil edilmesini isteyen çiftçinin yanında olacağını düşünüyoruz.”

Namık Kemal Üniversitesi Ziraat Fakültesi Toprak Bilimi ve Bitki Beslenme Bölümü Başkanı Prof. Dr. Aydın Adiloğlu, eşi öğretim üyesi Sevinç Adiloğlu ve araştırma görevlisi Yusuf Solmaz tarafından hazırlanan zirai bilirkişi teknik raporu tartışma konusu oldu. Bu arazi tarımsal niteliğini nasıl kaybeder gibi sorular gündeme geliyor. Evli bir çiftin böyle bir rapor hazırlamayacağı konusunda da eleştiriler var.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

3 devrim yasasının kıymetini bilmek

3 Mart 2021
İstanbul Kadın Kuruluşları Birliği (İKKB) Koordinatörü Nazan Moroğlu, 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde kabul edilen ‘3 Devrim Yasası’yla, ülkemizde çağdaş, demokratik ve laik bir ulus-devletin temellerinin nasıl atıldığını anlatıyor: 3 Mart 1924 tarihinde kabul edilen 429 sayılı birinci yasayla din ve devlet işlerinin birbirinden ayrılmasını sağlamak üzere Şeriyye-Evkaf ve Erkan-ı Harbiye-i Umumiye vekâletleri kaldırılmış, yerine Diyanet İşleri Başkanlığı; Vakıflar Genel Müdürlüğü ve Genel Kurmay Başkanlığı kurulmuştur. Kanunun 1. maddesinde “Türkiye Cumhuriyeti’nde halkın işleri ile ilgili yasaları yapmaya ve yürütmeye yalnız TBMM ile hükümet yetkilidir” denilerek milletin egemenlik hakkının sadece yetkili organlarca kullanılabileceği vurgulanmıştır. 3 Mart tarihinde kabul edilen ikinci kanun, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’dur. Bu kanun ile yurttaşlar arasında duygu, düşünce ve kültür birliğinin, dayanışmanın sağlanması amaçlanmıştır. İlkokuldan başlayarak ‘eğitim birliği’ ilkesine bağlı kalmak, kadın-erkek ayrımı yapmadan Cumhuriyetimizin temel niteliklerine bağlı kuşakların yetiştirilmesini sağlamak hedeflenmiştir.

Yurttaşların din bilgilerini doğru öğrenmesine özen gösterilmiş ve Tevhidi Tedrisat Kanunu 4. maddesinde “Milli Eğitim Bakanlığı dini bilgiler bakımından yüksek uzmanlar yetiştirmek üzere üniversitede bir ilahiyat fakültesi kuracak, ayrıca imamlık ve hatiplik gibi dini görevlerin yerine getirilmesiyle görevli memurların yetişmesi için de ayrı okullar açacaktır” hükmüne yer verilmiştir. Böylece dinin siyasete alet edilmesi önlenmek istenmiştir.

3 Mart tarihli üçüncü kanunla hilafetin kaldırılması kabul edilmiştir. Bu nedenle, 3 Mart tarihli 3 devrim yasası ‘Türkiye’yi laikleştiren yasalar’ olarak anılmaktadır.

İKKB olarak, Atatürk ilke ve devrimlerine sahip çıkıyor, laik ve bilimsel eğitimden ödün verilmesine, kadını birey olarak görmeyen zihniyete, gerici, bölücü girişimlerle Türkiye’nin geleceğinin karartılmasına, kayıtsız şartsız millete ait olan ulusal egemenliğimizin her kim olursa olsun bir kişiye bırakılmasına hayır diyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ
“İSLAMCI seçmene şirin görünmek için Erbakan’a yapılan güzellemeler utanç vericidir, çiğlik ve samimiyetsizliktir. Kimseyi inandıramazsınız. Komik olmayın. Hatırlamıyor musunuz ‘Kanlı mı olacak, kansız mı’ sözlerini?” Mustafa SÖNMEZTHY VE AFRİKACA!

SALGIN sonrasında Avrupa’da en agresif büyüyen havayollarının başında THY geliyor. Türkiye ve Rusya, Avrupa sıralamasında en çok yolcu ile ilk sırada. Rakamlar toparlanıyor ama Türk yolculardan hep şu şikâyet geliyor:

Özellikle Afrika hatlarında havalimanında kontuarda Türkçe bilen personel olmuyor. Sorun çözülemiyor. Türk yolcu, terminalde İngilizceyi bile doğru dürüst konuşamayan yer hizmetleri personelinin eline kalıyor.

Koronavirüste THY de haklı. Yurtdışındaki personel sayısı azaltılmaya çalışıldı. Herkes Ankara’daki akrabasını aradı. Maaşlar dolar ve euro ile. Çok sayıdaki yurtdışı personel ücretsiz izinde.

Yazının Devamını Oku

THK İnönü Eğitim Merkezi rant ve kamulaşma tehdidinde

2 Mart 2021
Türk Hava Kurumu’nun 85 yıllık en büyük eğitim merkezi Eskişehir’in İnönü ilçesinde. Arazi yapısı açısından dünyada tek. Bugüne kadar binlerce planörcü, paraşütçü, sportif havacı, model uçakçı yetiştirildi. Atatürk’ün mirası THK, bir dönem kötü yönetimle batırıldı. Şimdi kayyım tarafından eski günlerine döndürülmeye çalışılıyor.

Eğitim merkezleri yeniden toparlanıp kurslar açılmaya başlanırken İnönü Eğitim Merkezi’nin iki pisti rant ve kamulaştırmaya kurban edilmeye hazırlanıyor. Bir tarafta planörlerin inip kalktığı pist başındaki araziyi İnönü Belediyesi almaya çalışıyor. Amaç çocuk bahçesi, mesire yeri yapmak. Ama bu durum motorsuz hava aracı planörlerin inip kalktığı pist için uçuş emniyetini tehdit ediyor. Piste kısa kalan, motoru olmayan planör çocuk bahçesine mi inmek zorunda kalacak?

DAVA ÜST MAHKEMEYE TAŞINDI

İnönü ve Eskişehir Büyükşehir Belediyesi araziyi almak için dava açmış. Ancak THK yönetimi işi bırakmamış, mahkemeyi kazanmış. Şimdi İnönü ve Eskişehir Büyükşehir belediyeleri işi üst mahkemeye taşıyor. Acaba Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen, 1980’lerde büyük savaş vererek açtığı Anadolu Üniversitesi’nin sivil havacılık okulunu unutuyor mu?

Diğer pistin hemen yakınında ise görünmez bir el devreye girmiş. Arazi parsellenmiş. Yapılaşmaya açılacak. Pist doğrultusunda yine uçuşlar riske atılacak.

Bir tarafta kamulaştırma ile belediyeler, diğer tarafta rant ile THK’nın tarihi eğitim merkezinin pistleri risk altına atılıyor.

YİTİP GİDEN HAVALİMANLARI, PİSTLER

Benzer bir durum Bursa’nın şehir merkezinde kalan ve sportif havacılık için kullanılan Yunuseli Havaalanı için de geçerli. Müteahhitlerin rüyalarına giren araziyi budamak için fırsat kolluyorlar. Etrafına dikilen yüksek binalar, yoğun yapılaşma pistlerin kullanılamaz hale getirilmesine neden oluyor.

Neredeyse aynı durum Atatürk Havalimanı için de yaşanmıştı. İki koca pist İstanbul Havalimanı’nın yaklaşma hattını kesiyor diye bir gecede çıkan kararla kırılmış, pist başına hastane yapılmıştı.

Yazının Devamını Oku

Trabzon-Erzincan mı, Samsun-Sarp hattı mı? Karadeniz’de tren kavgası

26 Şubat 2021
Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın partisinin Trabzon il kongresinde Trabzon-Erzincan Yüksek Hızlı Tren Projesi güzergâh etüt çalışmalarının gelecek yıl bitirileceğini açıklaması, Samsun-Sarp demiryoluna değinmemesi bölge halkını oldukça üzdü.

Deniz yolculuğunun neredeyse 10 yıldır askıya alındığı, limanlarına gemilerin uğramadığı Karadeniz halkı umudunu Samsun-Sarp Demiryolu Projesi’ne bağlamıştı. Ne var ki Erdoğan’ın Trabzon konuşması umutların başka bahara kaldığını ortaya koydu. Trabzon lobisi her yatırımda olduğu gibi demiryolunda da ağırlığını gösterdi, Karadeniz’in diğer illerini dışladı. Oysa,- Samsun-Sarp Demiryolu Projesi bir an önce hayata geçse, bugüne dek yatırımlardan hak ettiği payı alamayan, fındıktan başka temel geçim kaynağı olmayan Doğu Karadeniz halkı, sanayisi ve ekonomisi kazanacak, zincirleme ülke kalkınmasına katkı sağlayacak. Karar yeniden gözden geçirilerek sınırlı olan Trabzon-Erzincan Yüksek Hızlı Tren Hattı yerine Samsun-Sarp’a öncelik verilmeli. Ordu Olay gazetesi bu konudaki yayınlarında “Altı ilin yanı sıra çok sayıdaki ilçe, belde ve köylerde yaşayan nüfusun yoğunluğu dikkate alındığında de Samsun-Sarp Projesi’nin bölge için ne denli önemli olduğu açıkça görülecektir” yorumunu yapıyor.

Bu arada CHP Trabzon Milletvekili Ahmet Kaya’nın, Trabzon-Erzincan demiryolu rüyamızın gerçekleşmesi yolunda bir katkısı olur diye Ulaştırma Bakanı Adil Karaismailoğlu’na hediye bir oyuncak tren göndererek “Demiryolu talebimizden asla  vazgeçmeyeceğiz” demesi dikkat çekti.

LİDERLER HALKA OYNUYOR

‘DEMOKRASİNİN Halkla İmtihanı-Liberal Demokrasinin Krizi-Otoriter Popülizmin Yükselişi’ kitabını yazan Yascha Mounk, “Otoriter popülizm dünyanın her yerinde yükselişte! Liderler halkla oynuyor, halk da onlara göz kırpıyor” diyor.

AVRUPA’DA GENÇLİK HAREKETİ: ‘VOLT’

AVRUPA’da eğitimli gençlerin 2017’de başlattığı yeni bir politik akımın giderek güçlendiği gözleniyor. Parti karakterine sahip Avrupa yanlısı bir ‘vatandaş hareketi’ özelliğine sahip. Parti adı olarak Avrupa için ‘yeni enerji’yi ve gençlerin dinamizmini anlatmak üzere elektrik voltaj ölçüm birimi ‘volt’u almışlar. Hareket, sol, sağ, muhafazakâr veya liberal gibi siyasi yelpazede sınıflandırmak istemiyor. İklim değişikliği, göç, ekonomik eşitsizlik, teknolojik devrimin işgücü piyasası üzerindeki etkisi gibi birçok politika alanında AB-Avrupa yaklaşımı izliyorlar. Avrupa, dijitallik, iklim ve eğitim konularına ağırlık verdiklerini açıkladılar. Avrupa’da birçok ülkede yerel/eyalet seçimlerine girmeye hazırlanıyorlar.

İŞÇİYİ BEKLEYEN TEHLİKE!

YÜZ

Yazının Devamını Oku

Sivas’tan sonra Muğla da ekim izni istiyor! Kenevir lobilerine dikkat

25 Şubat 2021
Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından ilk başta 19 olan kenevir ekimi il sayısı, Sivas’ın da katılmasıyla 20’ye yükseldi.

CHP Muğla Milletvekili Süleyman Girgin, Muğla’nın kapsam dışı bırakılmasına tepki gösterdi ve il nüfusunun yüzde 60’ının kırsalda yaşadığına vurgu yaparak kente kenevir üretim izni verilmesi gerektiğini söyledi. Muğla ve Milas’ta kenevir ekimi yapıldığını bildiren Girgin, “1980 öncesinde kültür balıkçılığı nedir diye bilinmeyen Muğla’da bugün Türkiye’nin kültür balığının yüzde 50’si üretiliyor Bunlar öğrenilmeyecek şeyler değil. Önemli olan Muğlamızda fazla su tüketmeyen, ekonomik değeri yüksek yeni ürünler ekilmesini sağlamaktır. Kenevirin mucize sayılabilecek özelliklerinin yeni yeni anlaşılmaya başlandı. Nüfusunun yüzde 60’ı kırsalda yaşayan Muğlamız için yeni ekonomik değer niçin olmasın?” diye konuştu.

Girgin ayrıca, “Kenevirin ülkemiz açısından önemini hassasiyetle takip eden gazeteci Yalçın Bayer aracılığıyla iletişim kurduğumuz ASAM Kendir Enstitüsü Başkanı Dr. Erdem Ulaş ile de yaptığımız görüşmelerde detaylı bilgilere ulaştık. Kenevir köylerimizin zenginleşmesini ve geri dönüşü sağlayacak, topraklarımızı temizleyerek hem çiftçiyi, hem kullanıcıyı, hem sanayiciyi hem doğayı destekleyecek bir hazinedir. Çığ gibi büyüyen kenevir lobileri, STK ve hükümet işbirlikleri içerisinde başta ABD olmak üzere, Kanada, Çin, Almanya, Avustralya, İsrail, Hollanda, Fransa’da üretim sahaları süratle oluşturulup, her geçen gün istihsal alanları genişletilmektedir. ABD ekim alanlarını yüzde 150 arttırdı, 2018’de ekimi serbest eyalet sayısını 38’e çıkarttı” dedi.

BALKANLAR BİZİ GEÇTİ

Girgin “İsrail’de tıbbi kenevir üretimi için yaptığı Ar-Ge’ler neticesinde sağlık bakanlığından kanunu geçirdi. Kanada’da 100 bin hektar alan kenevir ekimi yapılıyor. Hollanda’da ekim ve üretim yüzde 200 arttırıldı. Romanya’da 2 laboratuvar ve 1 işleme tesisi kuruldu. Tarımsal ürünlerde Avrupa lideri olan Hollanda yeni Ar-Ge üsleri kurmak kaydıyla kenevir türlerinin gen kodlarını araştırıyor. Almanya’da tıbbi kenevir talebine yetişilemiyor. Almanya, AB’yi komşu ülkelerde ekim yaptırmak üzere fonluyor. AB fonları ile Romanya’da kenevir mamullü yemekler ve 100 bin dekar ekim alanı, Bulgaristan’da fonlar ile 60 bin dekar ekim alanı, Yunanistan’da İskeçe başta olmak üzere 30 bin dekar ekim alanı ve kenevir istihsal bölgeleri oluşturuldu ve ekimler serbest bırakıldı” diye konuştu.

GÜNÜN SÖZÜ
“ELON Musk’ın tonlarca parası var ve bu konuyu iyi biliyor. Bu yüzden Bitcoin’in düşüp yükselmesi konusunda bir kaygısı olduğunu sanmıyorum. Ama onun kadar fazla parası olmayan insanların bu tip çılgınlıklara katılmasını doğru bulmuyorum. Eğer Elon Musk kadar paranız yoksa bu işlerden uzak durun.” Bill Gates

BATI TRAKYA’DA ABD İSTENMİYOR

YUNANİSTAN

Yazının Devamını Oku

Sebze ve meyvede ucuzluk hayaldir

24 Şubat 2021
Son günlerde medyada sürekli “Sebze ve meyve fiyatları neden ucuzlamaz?” haberleri yer alıyor. Genelde de döviz kurlarında olan gerilemeye bağlı bir beklenti var. Tabii ki bu haberleri yapan basın mensupları, dövizin sebze fiyatlarını ne kadar etkilediğini bilmedikleri için halkı da beklentiye sokuyorlar. Sorunu anlatalım:

Turfanda üretim, tesis kurulduktan sonra toprak işleme ile başlar. Bu işlem traktörlerle yapılır. Daha sonra toprakta kalıntı bırakmayan kimyasallar da kullanılarak toprak dezenfekte edilir. Bu işlemde kullanılan mazot, traktör ve kimyasal fiyatlarında düşüş oldu mu? Hayır!

Toprak hazırlandıktan sonra tohum veya fidan dikim işlemleri yapılır. Daha sonra da sulama, gübreleme ve ilaçlama işlemleri gerçekleşir. Fide, fideleri sulama için gereken elektrik, zirai ilaç ve gübre fiyatlarında düşüş oldu mu? Hayır!

Sert kış günlerinde ürünlerimizi dondan korumak için seralarımızı ısıtmamız gerekir. Yakıt olarak kullanılan mazot, fueloil, doğalgaz ve kömür fiyatlarında indirim oldu mu? Hayır!

Sebze üretimini yaptıktan sonra ürünlerimizi toptancı hallerine götürürüz. Buraya götürürken nakliye, hallerin çiftçilerden aldığı vergiler, paketleme giderleri, devletin hallerden aldığı vergilerde indirim oldu mu? Hayır!

Hallerden metropollere ürün nakliyesi yapan lojistik firmaları vardır. Gerek mazot gerekse de firma giderleri için bir vergi indirimi veya teşvik ödemesi oldu mu? Metropollerdeki hallerde uygulanan bir vergi indirimi veya teşvik oldu mu? Tabii ki de hayır, hayır, hayır...

Gazipaşa’da en çok turfandası yapılan ürün salatalıktır. Üretim maliyeti 2.5. TL/kg civarındadır. Çiftçi eğer 2.5 TL’den aşağıya satarsa zarar eder. Üretim aşamasından sonraki giderler hep aynıdır. Paketleme giderleri, lojistik giderleri, vergi giderleri çok büyük bir devalüasyon olmadıkça aynıdır.

Tüketiciye ulaşana kadar sebze ve meyve fiyatlarındaki artışta dövizin etkisi o kadar fazla değildir. Eğer halkımıza ucuz sebze-meyve yedirmek istiyorsak üreticilerimize, paketleme ve lojistik firmalarına destek verilmelidir. Bu destek, çiftçilerimize üretim girdileri için vergi indirimi olabilir. Paketleme tesisleri için destekleme ve enerji indirimi olabilir. Lojistik firmaları için de ucuz mazot, köprü ve otoyolların bedava veya ucuz kullanımı olabilir.

Yani sırf döviz fiyatları gerilediği için sebze-meyve fiyatlarında düşüş beklemek hayalciliktir.

Yazının Devamını Oku

İmtiyazlı ortaklık hikâyesi

23 Şubat 2021
Ülkemizin AB’ye üyelik konusunda imtiyazlı ortaklık görüşü, çok eskilerde, Helmut Kohl’un başbakanlık döneminde başlar. 1989’da AB Karma Parlamento Komisyon Eşbaşkanlığı’nı yürüttüğüm dönemde bu konu ilk defa Hıristiyan Demokrat Partili bir milletvekili (Merkel’in partisi) tarafından dile getirilmişti.

Merkel, başbakan olarak 2000’li yılların başında Türkiye’ye ilk geldiğinde yaptığı toplantıda imtiyazı ortaklık önerisini tekrarlamıştı. “İmtiyazlı ortaklığın ne olduğunu anlamamız için elinizde bize sunabileceğiniz bir rapor var mı?” soruma, yardımcısına danışarak “Şu anda elimizde değil ama 2 hafta içerisinde size ulaştırırız” cevabını verdi.

Bir ay sonra, o toplantıda da bulunmuş olan Ankara’daki Alman büyükelçisine bir yazıyla Şansölyeden herhangi bir cevap almadığımı belirttim. Kısaca “Talebiniz Bonn’a iletildi” dendi. Daha sonra başbakanlığa gönderdiğim mektuplar cevapsız kaldı. İşin özeti şudur: Almanya başta olmak üzere Türkiye’ye tam üyelik dışında ne sunabilecekleri hususunda AB’nin kendisinde ve diğer hiçbir AB ülkesinde veya bir AB kurumunda, üniversitesinde taslak halinde dahi bir rapora veya ön çalışmaya rastlamadım. Varsa da erişemedim.

Sayın Merkel’in imtiyazlı ortaklık teklifinin iyi niyete dayandığına kesinlikle inanıyorum. Ama ne yazık ki altı boş bir öneri. 5 yıldır 4 milyon Suriyeliye en insani koşul ve olanakları sağlayan Türkiye’nin kıymetini bilmeyen, Birleşmiş Milletler’in 4 ayrı kararına imza atarak Karabağ’ın Azerbaycan toprağı olduğunu kabul eden ülkelerin “Türkler Ermenistan topraklarını işgal ediyor” diye çığlık attıkları, 25 yıllık Gümrük Birliği’nin yenilenmesini dahi gündeme almayan bir AB’de basit bir raporu dahi olmayan imtiyazlı ortaklık önerisi havanda su dövmekten öteye gitmez.

Bülent AKARCALI-Eski milletvekili ve bakan

OTOYOL ÜCRETLERİ VE MÜCBİR SEBEP

BİRÇOK kamu tesisi, özel şirketlere yaptırılıyor ve bunlara para kazanma garantisi veriliyor.

Otoyol köprüler ve tünellerde ‘araç geçiş’, havalimanı gibi ulaşım yerlerinde ‘yolcu garantisi’, hastanelerde ‘hasta’ garantisi gibi... Geçsen de geçmesen de hasta olsan da olmasan da bu paraları ödüyorsun. Üstelik bu yerlerin ücretleri çok yüksek. Örneğin İstanbul’dan Osmangazi Köprüsü’nden İzmir otoyol geçişi 367 lira, uçakla gitsen daha ucuz. Bir diğer şaşırtıcı gerçek: Garantili kazanç sağlayan bu yerlerin yapım ücreti, uzay yolculuğundan bile daha pahalı. Mars’a gidişin maliyeti 2.8 milyar dolar iken, İzmir Otoyolu’nun maliyeti 11 milyar dolar. Yani özel şirketlere İzmir’e otoyol yaptırana kadar, Mars’a 4 kere gidip gelebilirsin.

Yetmedi, mücbir sebep, yani beklenmeyen, olağanüstü hal durumlarında bu ücretlerde hiçbir ayarlama yapılmıyor. Salgın hastalık çıksa, geçiş ve kullanım yasakları gelse, bu hizmetler kullanılmasa bile yüksek ödemeleri yapıyorsun.

Yazının Devamını Oku