Yalçın Bayer

Veysel Eroğlu anlatıyor: İstanbul’un su sorununu nasıl çözdük!

30 Aralık 2020
Su ve kuraklık üzerine görüş belirten uzmanlara yerimizin imkânı ölçüsünde yer vermeye çalışıyoruz. Kuraklık konusunda neredeyse iki yıla yakındır yazılar yazıyor, uyarılar yapıyoruz. Tarlaya, bahçeye, derelere ve Ergene’ye bakınca, Istrancaların suyunun nasıl ‘boca’ edildiğini gördükçe büyük bir felaketle karşılaşacağımızı kestirebiliyorduk. Su, toprak ve ormancı hocalarımızı sık sık dinliyorduk. Bu arada Kenan Mortan gibi iklim dengesizliğine küresel ısınma gözüyle bakan bilim yazarlarına da söz veriyoruz.

Şimdi sırada Prof. Dr. Veysel Eroğlu’nda...

Prof. Dr. Nurettin Sözen’den sonra Tayyip Erdoğan’ın İTÜ ekibinden İSKİ’nin başına gelen Prof. Dr. Veysel Eroğlu, Afyon -bir kez de İzmir- milletvekili olarak geçen döneme kadar sırasıyla eski İSKİ, DSİ ile Orman ve Su İşleri bakanlıklarında bulundu. Bu köşenin tüm hacminin 1.5 misli uzunluğunda ‘cevap’ gönderdi. (Yazının tümü Eroğlu’nun sitesinden okunabilir.)

Köşemizde ‘Ergun Göknel açıklıyor: Kuraklığı karşı acil önlem’ başlıklı yazıda Göknel, Eroğlu’nun İstanbul’un 2071’e kadar su sıkıntısı olmayacağını söylediğini hatırlatıyor. Eroğlu da, Göknel’in tarihindeki en büyük susuzluğu yaşayan İstanbul’u Kerbela’ya döndüren kişi olduğunu iddia ediyor.

Prof. Eroğlu, halkın bidon ve kovalarla tanker yolu gözlediğini, İstanbul’a tankerle su taşındığını, kentin çöp dağlarından geçilmediğini, hava kirliliğinden gözün gözü görmediğini, 1993’te metan gazından Ümraniye Hekimbaşı çöplüğünün patladığını, 40 gecekonduyu yuttuğunu ve 38 kişinin öldüğünü, Haliç’te hiçbir canlının yaşamadığı belirtiliyor.

“O dönem İstanbul’un nüfusu 6.5 milyondu ve İSKİ şehre su veremiyordu. Yalova’dan tankerlerle su taşınıyor, ‘yağmur bombası’ projesi gündeme getiriliyor, gereken verim alınmıyor, bomba İSKİ tarafından deneniyor, Batılı şirketler İSKİ’yi parasal olarak sağıyorlar!

ERDOĞAN’LI YILLAR

İstanbul’un susuzluk, çöp dağları ve hava kirliliği ile mücadele ettiği yıllarda, Tayyip Erdoğan 27 Mart 1994’te İBB Başkanı oluyor; kendisi de İSKİ’nin başına getiriliyor. “Yoğun çalışmalar sonunda, 1 Ocak 1995 saat 08.59’da su kesintisine son verileceğini ilan ettik. İlk olarak şebekeleri yeniledik ve 7 dereden 7 tepeye suyu iletmek için çalışmalara başladık. 1995’te Istranca’nın sularını 7 barajla çözdük, İstanbulluların hizmetine sunduk; yani yıllık 235 milyon metreküp suyu şehre getirdik. İSKİ ayrıca 1996’da Şile Keson kuyularını ve 1998’de de Sazlıdere Barajı’nı hizmete alarak yıllık 85 milyon metreküp suyu daha devreye almıştır. 1994’ten 2019’a kadar 25 yılda İstanbul’a muazzam içme suyu yatırımları yapılmıştır. Bu dönemde İSKİ 600 adet tesisi İstanbul’un hizmetine sunmuştur.”

BÜYÜK MELEN PROJESİ

Yazının Devamını Oku

En büyük sorun: Küresel ısınma

29 Aralık 2020
12 Aralık, Paris İklim Anlaşması’nın imzalanmasının 5. yıldönümüydü. Nobel İktisat Ödülü sahibi Paul Krugman, “Tüm dünya sorunları bir yana, iklim dengesizliği bir yana” diyor son kitabında. Danimarka bu sözlerin yerindeliğini doğrularcasına örnek bir karar alıyor. Buna göre, bu ülke Kuzey Denizi’ndeki tüm petrol ve doğalgaz aramalarını durduruyor. Kısacası, altın yumurtlayan tavuğunu kesmeye karar veriyor. Bununla kalmıyor, aynı hafta yeni bir iklim yasası benimsiyor. ‘2050’de İklim İklim’ hedefiyle bu alanda ‘örnek’ bir dünya lideri olmayı amaçlıyor.

Bütün bu örnek kararlar, kuşkusuz mikro küçük dünyayı ve birey davranışlarını da etkiliyor. Aynı ülkede, Taastrup’ta 7 bin metrekarelik ve 14 katlı dikey tarlalar üstüne kurulu, ülkenin en büyük dikey tarım girişimi için ‘start’ düğmesine basılıyor. Girişimin özelliği şu: Pestisit ve haşere ilacı kullanılmayacak ve yüzde 95 su tasarrufu sağlayacak.

Bu küçücük örnek bile küresel ısınmaya karşı önlem alınabileceğini gösteriyor.

ABD’nin yeni başkanı Biden’ın ‘Yeşil Yeni Düzen’ (Green New Deal) programı bu anlamda çok umut verici. Yaklaşık 1.5 trilyon dolarlık bir harcamayla yenilenebilir enerji için teşvik programı benimseniyor. Etkisi, sanayinin yeşil endüstriye yönelmesi halinde ritmini bozmadan yaşamayı anlaması olacak. Evet, kapitalizm küresel ısınmaya ‘dur’ diyecek yenilenebilir enerjinin öncelikle ‘rüştünü ispatlaması’nı istiyor/bekliyor. Bunu Yeşil Yeni Düzen ile anlaması söz konusu. Bunlar işin umut veren gelişmeleri...

Ama geçen hafta 11 bin bilim insanının imzasını taşıyan yeni bildirgesi yok oluşumuzun hızlandığı sinyalini veren ‘olumsuz’ bir çığlıktı.

BM raporuna göre, küresel ısınma sürüyor ve bunu azaltmak için en zengin yüzde 1’in karbon salınımını azaltması şart. Çünkü onlar sadece dünyanın yüzde 1’i olarak, en yoksul yüzde 50’nin yol açtığı karbon emisyonunun 2 katını harcıyor. BM Genel Sekreteri A. Guterres’in tüm dünya ülkelerine ‘iklim olağanüstü hali ilan etme’ çağrısı yapması çok anlamlı.

Bakınız: Son 6 yılın rekor düzeydeki kış sıcakları, 2020’de yine ‘egale’ edilecek.

Dünya Meteoroloji Örgütü’nün 2021 ajandasında yer alan 13 fotoğraftan 6’sının doğa ve iklim tahribatını görüntülemesi zaten her şeyi anlatmıyor mu?     

Paris İklim Anlaşması’nı parlamentosunda onaylamayan 7 dünya ülkesinden birinin Türkiye olması insanın içini acıtıyor, söylenecek söz bırakmıyor.         

Yazının Devamını Oku

Anıl Çeçen’den ilginç bir yazı: ‘Nahçıvan koridoru’

24 Aralık 2020
Kafkasya haritasına bakalım. Türkiye Akdeniz’e ve Avrupa’ya doğru kurulurken, diğer Türk devleti olarak Azerbaycan da hem Asya kıtasına hem de Hazar Denizi’ne dönük olarak kurulmuş. Böylece Kafkasya haritasında iki Türk devleti ayrı ayrı kurulurken bunların birleşmesini önlemek üzere çeşitli senaryolar öne çıkarılmış. Sırf bu amaçla Azerilerin çoğunlukta bulunduğu bölgelere, Ermeni ve Gürcü asıllı nüfuslar getirilerek doğu ve batı Kafkas Türk devletlerinin birleşmesine set çekilmiş.

Akıl ve sağduyu çizgisinde bir yeni yapılanma her zaman bekleniyor. Bunun için de ilk atılacak adım Nahçıvan koridorunun açılması olacak. Yüz yıl önce harita üzerinde yapılmış olan hatanın düzeltilmesiyle, Nahçıvan’ın Türkiye ve Azerbaycan ile sınır komşusu olması sağlanacak ve Nahçıvan bu hali ile öncelikle Türkiye ile Azerbaycan arasında köprü konumuna gelecek. Nahçıvan köprü konumu ile Türkiye üzerinden Avrupa’ya, Azerbaycan üzerinden de Asya’ya bağlanacaktır.

Nahçıvan koridorunun açılmasıyla birlikte Hazar bölgesi ve Kafkasya ülkeleri yeni İpek Yolu üzerinden doğu-batı trafiğinin tam ortalarında yeniden Hazar’ın merkezi konuma gelmesini sağlayabilecektir. Rusya ve Türkiye’nin bu çizgide ortak hareket etmesi de aynı zamanda İngiltere ve Çin arasında yeni oluşturulan İpek Yolu güzergâhında Hazar bölgesini tekrar öne çıkaracaktır.

Bu doğrultuda günümüzde Kafkasya için ilk atılacak adım olarak Nahçıvan koridorunun İpek Yolu ile birlikte geçişe açılması, dünya barışı açısından son derece acildir.

GÜNÜN SÖZÜ
“BUGÜN Özgür Özel’i (yani beni) bertaraf ederseniz, geriye binlerce Özgür Özel gelmektedir, haberiniz olsun.” Özgür ÖZEL

HAYDİ ‘ASKIDA AŞI’YA

ANKARA’nın ve Hacettepe’nin önemli ve saygın doktorlarından Prof. Dr. Siber Göksel (emekli) aşı konusunda ilginç bir öneride bulunuyor:

“Gücü yeten vatandaşlar ‘gönüllü’ olmak kaydıyla çift kişilik aşı ücreti ödesinler. Aşının biri aşı ücretini ödeyene, diğeri de ücret veremeyen vatandaşa yapılsın. Bu grubun dışında kalanların aşı parasını da devlet üstlensin. Yani ‘askıda aşı’ sistemini geliştirelim. Böylece aşının getirilmesi hızlanmış ve ülkemizde insan ölümleri azaltılmış olur.”

Yazının Devamını Oku

Kuraklığa karşı acil önlem!

23 Aralık 2020
Eski İSKİ Genel Müdürü, mühendis Ergun Göknel’in dün yer verdiğimiz, ‘Suda durum gerçekten vahim. Bizi felaket bekliyor’ başlıklı yazısı kuraklık konusunda her şeyi ortaya koyuyordu.

Göknel acil olarak ne gibi önlemler alınması gerektiğini de kaleme almış. Diyor ki:

Hiç gecikmeden, hemen, bir saniye sonra İstanbul’da su kısıntısına gidilmelidir. İlk aşamada günde 3 milyon yerine 1.5 milyon su verilmelidir.

Her türlü şekilde halkın su tasarrufu yapması sağlanmalı ve bu konuda halk bilgilendirilmelidir. Bu amaçla her türlü yayın organında bilgilendirici ve su tasarrufuna yönlendirici yayın yapılmalıdır, ilanlarla su tasarrufu teşvik edilmelidir. Billboard’lar başta olmak üzere toplu taşıma araçları ilanlarla donatılmalıdır. Hastane, okul gibi tüm kamu kuruluşlarında su kaybına sebep olabilecek arızalar tespit edilerek acilen tamir edilmelidir. Bahçe sulama, araç yıkama, sokak yıkama gibi faaliyetler yasaklanmalı ve yapanlar ağır para cezası ile cezalandırılmalıdır.

YAĞMUR BOMBASI

Su sıkıntısını gidermek için kısa vadede ne yapılabilir?

Çok acil hareket edilirse Şubat ve Mart 2021 aylarında İstanbul’da yağmur bombası (cloud seeding) uygulanabilir. Acilen bir ihale açılıp sonuçlandırılır ve bu işlemi yürütecek ekibin ve uçakların İstanbul’a gelmesi, burada da onlara yardımcı olacak teknik ekibin oluşturulması sağlanabilir.

Bu vesile ile de bir hatırlatma yapmak isterim: Eski Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu 2017 yılı sonlarından itibaren devamlı olarak İstanbul’un 2071 yılına kadar su sıkıntısı olmayacağını söylemiştir. Bu sözlerini de kendisine hatırlatmak gerekir diye düşünüyorum.

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Eski İSKİ Genel Müdürü uyarıyor: Suda durum gerçekten vahim

22 Aralık 2020
İstanbul’da ve çevresinde hüküm süren kuraklık konusunda sık sık yazdığınız yazıları büyük ilgiyle okumakta ve faydalanmaktayım. Aşağıda yazdıklarımın da faydası olacağını ümit ederim.

Birkaç gün önce de İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu deniz suyundan tatlı su temin etmek için temaslara başlandığını ifade edilmişti. Deniz suyunu tuzdan arındırarak içilebilir su temin etmek İstanbul için yıllardır planlanan fakat gerçekleştirilmeyen bir su temin yöntemidir. Bu yöntem orta vadeli bir önlem olarak düşünülebilir. Bu konuda fazla araştırma yapmaya da gerek yoktur; en etkin şekilde uygulayan İsrail’dir. Vakit kaybetmeden İsrail’deki yetkili kurumlarla temasa geçmek yeterlidir.

Ancak günümüzdeki su sıkıntısı son derece vahimdir ve acil önlemler alınmasını gerektirmektedir. Hayret edilecek olan bugüne kadar, tüm sorumluluğa ve yetkiye sahip olan İBB Başkanı ve İSKİ Genel Müdürü tarafından herhangi bir önlemin alınmamış olmasıdır.

BİZİ FELAKET BEKLİYOR

Durum gerçekten vahim!

Çok kısa vadede İstanbulluları büyük bir felaket bekliyor ve de kimsenin farkında olup önlem aldığı yok.

Nedir bu felaket diyeceksiniz. Çok basit: Su bitiyor. Ve hiçbir önlem emaresi yok.

Şimdi önce İstanbul’un su durumuna bakalım.

17 Aralık 2020 saat 09.44 itibariyle İstanbul’a su veren barajların doluluk oranı yüzde 21.94’dür. Barajlarda 190.59 milyon metreküp su vardır. Son üç gündür serpiştiren yağmur doluluk oranını yüzde 0.29 artırmıştır.

Yazının Devamını Oku

‘Aşımız yerli ve millidir’

18 Aralık 2020
Çerkezköy, Tekirdağ’ın bir ilçesi. 1970’lere kadar küçük ilçeydi, ulaşımını da Edirne-İstanbul treni ile sağlıyordu. 1974’lerde CHP’nin iktidara gelmesiyle bölge, kalkınmada öncelikli bölge ilan edildi. Yani kumsal arazileri ile geri kalmış Trakya toprağında ‘kalkınmamışlığın’ adı silinecekti.

Adana’dan İstanbul’a gelmiş, oradan da ürettikleri ilaç hammaddelerinin İstanbul’daki tıkanmışlığını ortadan kaldırmak için Çerkezköy’de yatırım yapmaya karar vermiş Koçak ailesi. Uzun ve zorlu çabaları neredeyse 49 yılı aşmış. Uzun süredir görmediğimiz Çerkezköy, 200 bin nüfusu ile Çorlu’nun ‘kardeşi’ olmuş. Bir başka ilçe Kapaklı ile birlikte bu üçgen, Türkiye’nin en önemli sanayi-üretim merkezi durumunda şu anda.

Koçak Farma Yönetim Kurulu Başkanı Ender Koçak’ı önceki akşam bölgeden gazeteci kardeşimiz Hülya Mert ile birlikte ziyaret ettik. Firmanın CEO’su Dr. Hakan Koçak’ın bir başka randevusu vardı, yeğen Cem Koçak da amcası ile birlikte sorularımızı yanıtladı.

Ender Koçak, “Çerkezköy Organize Sanayi Bölgesi’nde 140 bin metrekare alanda kurulu ve 100 bin metrekare kapalı alana sahip ileri teknoloji donanımlı tesislerimiz Türkiye’nin en büyük ilaç üretim tesisidir” dedi ve noktayı koydu.

Serum üretim tesisleri de İstanbul Ayazağa’da 50 bin metrekare alanda kurulu...

EN ETKİN FİRMA

Koçak Farma, pandemi döneminin en etkin firmalarından bir olmuş: “Sağlık Bakanlığı COVID-19 tedavi algoritmasındaki Favipravir, Hidroksiklorokin Sülfat, Azitromisin, Enoxaparin Sodyum, Dipiridamol, Dekzametazon etken maddeli ürünlerin tamamını yerli olarak üreterek ülkemizin COVID-19 ile mücadelesinde önemli bir destek verdik ve vermeye devam ediyoruz.”

Notlarımızdan özetliyoruz:

Yazının Devamını Oku

‘Çekçiler’ AKP’den müjde bekliyor

17 Aralık 2020
Meclis Adalet Komisyonu Başkanı Yılmaz Tunç ile Çek Yasası Mağdurları Temsilcisi Haydar Zirek’in, Ulusal Kanal’da Şule Perinçek’in sunumuyla canlı yayında yaptıkları oturumda, iktidar ile mağdurlar arasında ortak bir uzlaşı havası vardı sanki. Yayın esnasında dikkat çeken ilk ayrıntı, AKP temsilcisinin ilk defa mağdur olmuş bir kitlenin temsilcisi ile canlı yayında olmasıydı.

İş insanı Haydar Zirek’in konuya hâkimiyeti ve kamuoyunu aydınlatmak için hazırladığı sunum tabloları izleyicilerin dikkatini çekmekle kalmadı, ‘esnaf ahalisi’nin, pandemi dışında neler çektiğini daha iyi anladık. Zirek diyor ki:

“Son dört yılda ödenemeyen çek tutarı 61 milyar 744 milyon TL, ödenmeyen senet tutarı ise 61 milyar 422 milyon TL. Çek borcuna 5 yıl hapis cezası var ama senet borcuna ceza yok. Hapis cezası, Anayasamızın 38. maddesine ve Avrupa İnsan Hakları’nın ek protokolünün 4. maddesine göre aykırıdır”

Tabii ki adalet bekliyorlar:

“Temennimiz, çeke hapis cezasının kalktığı müjdesinin başkanlığımıza gelmesidir.”

“Ne yapalım, bir kazanın içine koyup da yakalım mı hepsini? Aksine, 250 bin esnafı ekonomiye tekrar kazandıralım, istihdam sağlatalım üretelim.”

Bu konu ‘açlık’ kadar önemlidir.

GÜNÜN SÖZÜ

“YETERİNCE

Yazının Devamını Oku

‘Milli kuraklık merkezi kurulmalı’

16 Aralık 2020
Takip edenler bilir: Sıkça yaşadığımız kuraklığa ve bunun sonucu temiz su sıkıntısına dikkat çekiyoruz. Dünyanın üçte ikisi su ama içme, kullanma, tarım ve sanayi için kullanılacak miktar, su varlığının sadece binde 6’sı. Ülkemizde ‘kişi başına düşen 1340 metreküp’ ile su fakiriyiz’. Çorlulu olduğumuz için Trakya’yı çok iyi biliriz. Trakya’da durum daha vahim. Bilim adamları Trakya’nın, suyun ‘mutlak yetersiz’ (absolute scarcity) olduğu bölgeler sınıfına girdiğini söylüyorlar.

Kuraklık yazılarımız üzerine Tekirdağ Namık Kemal Üniversitesi Biyosistem Mühendisliği Arazi ve Su kaynakları Anabilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Halim Orta bir yazı göndermiş. Dostumuz Prof. Dr. Orta, aynı zamanda çiftçi. Yani işin hem bilimsel hem de pratik yanından. Prof. Dr. Orta şöyle diyor:

“Son bir yıllık yağışlara baktığımızda, uzun yıllar ortalamasına göre, Edirne yüzde 50, Kırklareli yüzde 40, Tekirdağ yüzde 35 daha az yağış aldı. Diğer bölgelerde de tablo çok farklı değil. Kuraklık 31 doğal afetin içerisinde en sessiz ve sinsi olanıdır, geldiğinde çaresiz bırakır, ne kadar süreceği belli olmaz.”

SU HAVZALARINI KORUMAZSAK

Su sıkıntısına karşı yapılacak çok şey var.  Prof. Dr. Orta’nın önerileri şöyle:

“Milli kuraklık merkezi kurulmalı, kuraklık sigorta kapsamına alınmalı, su havzaları korunmalı, yerüstü su kaynakları geliştirilmeli, yeraltı suyu beslenmesinden daha fazla tüketilmemeli, atık sular arıtılarak tekrar kullanılmalı, kurağa dayanıklı bitki tür ve çeşitleri geliştirilmeli, çok su kullanan ve kirleten sanayi üretimi azaltılmalı, tarımda suyu etkin kullanan sulama yöntemleri desteklenmeli, şehirlerde su kullanım etiği geliştirilmeli, yerel yönetimler su ücretlerini çok dikkatli bir biçimde belirlemelidir.”

Bunlar arasında yerel yönetimlerin tutumuna işaret eden Prof. Orta, “Su ücretleri mutlaka sosyal adalet kavramı da dikkate alınarak ‘trafik lambası metodu’ ile belirlenmelidir” diyor. Tarifede barem uygulanmasını söylüyor ve örnek veriyor: Şehirde yaşayan 4 kişilik bir aile, ortalama olarak ayda 12-15 metreküp su kullanır. Ücreti makul olmalıdır. (Yeşil ışık) Bu miktarın yüzde 20-30 aşılması halinde aşılan miktara yüzde 100 fark uygulanmalı. (Sarı ışık). Bundan sonra artık savurganlıktır. Uygulanacak fark yüzde 300-500 gibi caydırıcı olmalı (Kırmızı ışık). Trafik lambası metoduyla insanları su kullanımında tasarrufa yöneltilmesi gerektiğini savunuyor ve ekliyor.

“Suyun siyasete malzeme yapılmaması gerekir. Çünkü bol olursa hayat bereket getirir, kıt olursa da felaket...”

Prof. Dr.

Yazının Devamını Oku