Yalçın Bayer

Sebebsiz egzoz değiştirmek psikolojik bir rahatsızlıktır

27 Ekim 2006
ÇANKAYA’nın Birlik Mahallesi Muhtarı Vedat Şabanoğlu, asıl mesleğinin ’sağlık teknisyenliği’ olduğunu belirterek, ’duyarsız’ muhtarlara karşı örnek olabilecek bir konu hakkında mücadele ediyor. Bakın ne diyor:

"Son bir yıl içerisinde başta eski model Doğan, Şahin ve BMW ile ticari taksiler olmak üzere birçok araç sahibi orijinal egzozlarını söktürerek yerlerine insanları çok fazla rahatsız edecek şekilde, kocaman, soba borusu büyüklüğünde egzoz taktırmaktadırlar. Hatta bununla yetinmeyip kendilerini

F1 pilotu zannedip, döküntü araçlarına çift egzoz taktıranlarda mevcuttur.

Bu araç sahiplerinin bence psikolojik rahatsızlıkları veya aşağılık kompleksleri bulunmakta etrafıma bakıyorum ortalama fiyatı 10.000 YTL’yi geçen araçlarda hiç böyle bir uygulama göremiyorum. Varsa dahi çok az miktarda ama diğer bahsettiğim araç sahipleri birbirlerine nispet yapar gibi her geçen gün egzoz ebatlarını büyütmektedirler.

Bunlarda yetmiyor bir de müziği sonuna kadar açıyorlar; ondan sonra baş ağrılarından yakınıyoruz. Sokaklardaki düğünleri arar hale geliyoruz.

Çevreye karşı ’nasıl dikkat çekebilirim’ düşüncesi sağlıklı bir durum değildir. Bu magadandalar saygı ve sevgiyi unuttular mı?

Bizleri bezdiren bu çirkinliği haketmiyoruz.

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 30/1-b; Çevre ve Orman Bakanlığı’nın çevresel gürültünün değerlendirilmesi ve yönetimi yönetmeliğinin; 1.7.2005/25862 sayılı yasanın 8/B maddesinin; ayrıca 2872 sayılı Çevre Kanunu ile 5216 sayılı Belediyeler Kanunu ile ilgilenen bir tek kurum var mıdır? Trafikçilerin, bu tür egzoz takan araçların plakalarını tespit edip ceza yazması çok zor mu?

BİRLİKTE MÜCADELE GEREK

Konu hakkında daha önce valilik, kaymakamlık, emniyet müdürlüğü, il çevre müdürlüğü ve insan hakları masasına resmi başvuruda bulunmamıza rağmen bir çözüm üretilmemektedir.

Mücadele edilmezse iki yıla kadar gürültüden sokağa çıkmamız,

balkon ve bahçemizde oturmamız ve rahat uyku uyumamız mümkün olmayacaktır.

Gelin hep birlikte mücadele edelim yukarıda belirttiğim ilgililer, siz basın biz muhtarlar, fahri müfettişler ve gürültü kirliliğine karşı olan bütün duyarlı insanlar.(0312-495 99 19)"

GÜNÜN SÖZÜ

"Dünyanın her yerinden herkesin yenileceği bir yer vardır. Kimilerini yenilgi yıkar , kimileriyse zaferle küçülür, bayağılaşırlar. Büyüklük, hem yenilgiyi, hem de zaferi kabullenebilen kişilerde yaşar."

(John Steinbeck)

Trafik lambaları kontrol edilmeli

ANKARA’daki bazı ışıklı trafik işaret cihazlarının özellikle yayalar için olan yeşil ışıkları çalışmamaktadır. Bunlardan biri de Anıtkabir ile Anıtpark arasındaki yayalar yönündeki yeşil ışık. Yayalar açısından büyük tehlikeler oluşturduğu için özellikle yerleşim merkezlerindeki bu ışıklı trafik işaret cihazlarının kontrolleri daha sık aralıklarla yapılması yayaların güvenliği açısından büyük önem taşımaktadır. Ayrıca görme engelli vatandaşlarımız için sesli trafik lambalarının sayısı arttırılmalıdır. Bu konuda biraz daha dikkatli olunmalıdır. Ayrıca özellikle son zamanlarda bazı şoförler şehir içinde yol boş olduğu zaman aşırı süratli gitmekte ve yaşlı ve çocuklarımız için büyük tehlike oluşturmaktadır. Bu tür araçların tespit ve trafikten men edilmeleri için sivil giyimli, gizli kameralı trafik polisi sayısının da arttırılmasını yetkililerden rica ediyoruz.

Levent KOCASİNAN

Sokak köpekleri

YILDIZEVLER Mahallesi’nde oturuyorum. Saat 22.00’den sonra mahalle başıboş sokak köpekleriyle doluyor. Bir-iki tane köpekten bahsetmiyorum, sayıları bazen 10’u buluyor. Belediye neden bu köpekleri toplayı bir barınağa yerleştirmez. Bu civarda eskiden gecekondular vardı; bu köpeklerin oradan geldiklerini sanırdık. Fakat şimdi gecekondu felan kalmadı ama köpekler duruyor. Havlamalarından duyduğumuz rahatsızlık bir yana, evlerine giren çıkan vatandaşları ısırmalarından, dolayısıyla kuduz vakaları yaşanabileceğinden endişe duyuyoruz mahalle sakinleri olarak...

Çankaya Belediyesi’nin duruma hassasiyet göstereceğini umuyoruz.

Mahalle sakinleri

Kızılay’a araba ile gelmeyin

ANKARA’da trafik git gide keşmekeş oluyor. Özellikle Kızılay tarafı tam bir rezalet. Allah göstermesin, buralarda yangın çıksa patlama olsa inanın ne ambulans gelebilir ne de itfaiye...

Bu sorunun çözülmesi için vatandaşlara ve polise çok iş düşüyor. Lütfen Kızılay’a otomobilinizle gelmeyin. Her semtten Kızılay’a otobüs ve metro var.

Lütfen toplu taşıma araçlarını kullanalım.

Trafik polisleri de Atatürk Bulvarı’na, GMK Bulvarı’na, Meşrutiyet, Mithatpaşa ve Necatibey caddelerine yasak olduğu halde park yapan araçlara karşı duyarlı olurlarsa; iddia ediyorum, Ankara’da ’trafik sorunu’ diye bir sorun kalmaz.

Ali ÖZCAN

Biliyor musunuz

BOKS Federasyonu yönetim kurulu üyeliğinden istifa ettiğini açıklayan Mustafa Varol’un "Maaş almıyorsanız, herhangi bir çıkarınız yoksa, 20 yıl gibi uzun bir süre federasyon başkanlığında kalıyorsanız, ’Oradan bir çıkarın var mı?’ diye insana sorarlar" dediğini...
Yazının Devamını Oku

Eğitimde çöküş

26 Ekim 2006
SAYIN veliler, çocuklarınızın okuduğu kitaplara daha yakından bakınız. İktidar eğitimi her gün biraz daha çürütüyor. Bu yıl dağıtılan ders kitapları çağdaş değerlerden uzak fikirlerle doldurulmuş vaziyettedir.

Genç beyinlere dilimiz, tarihimiz, geleneklerimiz, dinimiz yanlış öğretilmektedir.

Düşünmeyen, üretmeyi bilmeyen, AB'ye ve ABD'ye sempatiyle bakan, beyni yıkanmış kuşaklar oluşturulmaya çalışılmaktadır.

Bazı Nurcu kafalar tarafından yönlendirilen Milli Eğitimimiz, vatan ve ulus sevgisi olmayan kuşaklar yetiştirmeye çalışmaktadır.

Eğitimdeki bozulma tüm toplumda çürümeye yol açıcı niteliktedir.

Eğitimi sadece imam hatip okullarından ibaret sanan zihniyet ülkenin bölünmesi, tarikatların kucağına itilmesi, Cüppeli Ahmet Hoca tipindeki kişilerin saygı görmesi ile ilgili konuları ön plana çıkarıcı çalışmalar içindedir.

Okullarda çağdaşlıktan, demokrasiden, insan haklarından, Kemalist düşünceden söz edilemez hale gelinmiştir. Dini terimlerle konuşma, laiklik ilkesini eğitimden söküp atma akımı güçlenmiştir.Fethullahçı/Nurcu/Nakşibendi akımları ABD'nin kuklası olduğundan emperyalist ejderhalar bu grupları tetikçi olarak kullanmaktadır.

Bu gruplar, Irak'ta 650.000 kişiyi katleden, Afganistan'ı işgal eden ABD hakkında bugüne değin bir tek söz etmemiştir. Yayın organlarında ABD'yi sempatik ve demokrat gösterici nitelikte sürekli olarak yayınlar yapılmaktadır. Yıllarca, kola içmeyin, kot giymeyin diye konuşanların bugün kendi kanallarında ABD mahreçli filmler (Rambo türü) oynatılmaktadır.

İlköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine her yıl on milyonlarca kitap bedava verilmekte, ertesi yıl bunca kitap çöpe atılarak yeniden yığınla bedava kitap dağıtılmaktadır. Sınıfı geçen bir öğrencinin alttan gelen öğrencilere kitap devri yapmasının önlenmesi kaynak/para israfından başka bir şey değildir.

Bedava dağıtılan kitapların baskı ve dağıtım işleri hangi şirketlerce yapılmaktadır?

Bu gruplardan biri hiçbir firmalarının aşırı büyümesini (göze batmasını) istemezler. Kitap yayını için onlarca yayınevleri söz konusudur. Aynı taktik dershanecilik sektöründe de uygulanır. Ders kitaplarını dağıtan kargo şirketi arandığında bu gruba bağlı bir gazete temsilciliğinin adresi çıkmaktadır. "İslam hoşgörü dinidir" diye konuşanların kendi mağazalarında örneğin, Prof. Yaşar Nuri Öztürk'ün, Zekeriya Beyaz'ın, Yalçın Küçük'ün vb. kitapları satılmaz.

Cumhurbaşkanlığını ve Başbakanlığı AKP zihniyeti ele geçirdiği takdirde ülkemizdeki zayıflama daha da hızlanacaktır.

2002'de 200 milyar dolar olan dış ve iç borç bugün 360 milyar dolara yükselmiştir. Ortada hiçbir eser olmadığı halde borcun 160 milyar dolar artmasını hiçbir ekonomist izah edememektedir.

EĞİTİMDE ÇÜRÜME

Eğitimdeki çürümeyi dile getirme konusunda ön saflarda yer alması gereken eğitim sendikaları ne yazık ki bazı 'ağaların' elinde esir olmuştur.

Üzerine vazife olmayan konularda laf üreten çağdışı, kadrolaşmacı, teşbihçi, sarkık bıyıklı, din istismarcısı, okul yönetimlerini tos vuranlara teslim etme yanlısı grup bir cemaat olmanın ötesine geçememektedir.

İslamiyet’le ilgisi olmayan ilkel fikirleri öğrencilere bulaştıranlar Türkiye'nin çöküşünü hızlandırmaktan başka bir işleve sahip değildir.

Sonuç olarak eğitimin içinde bulunduğu durum hiç iyi değildir. Bu konuda öğrenci, öğretmen ve velilere önemli görevler düşmektedir. Ben ne yapabilirim ki diye düşünmeyiniz. Gördüğünüz aksaklıkları mektup, e-posta, faks, telefon yoluyla ilgililere (kaymakamlar, valiler, vekiller, bakanlar, başbakan, cumhurbaşkanı vb.) duyurunuz.

Nihat YAVUZnihatyavuz1@gmail.comJaponya'dan ders alınJAPONYA'da muhalefetten bir vekil (Hisayasu Nagata) iktidar partisinin liderinin oğluna bir firmanın rüşvet verdiğini ileri sürüp, iddiasını kanıtlayamayınca partisinden istifa ettiğini açıklamış.

Okullarda çağdaşlıktan, demokrasiden, insan haklarından,

Yazının Devamını Oku

Belediyeler ne için var

26 Ekim 2006
BEN Milli Piyango Anadolu Lisesi’nde okuyan bir öğrenciyim. Şehrimle ilgili gözüme batan en büyük problem Avrupa Birliği’ne girmek isteyen bir ülkenin başkentinin yolları. Özellikle belki de bir başkentin en önemli yeri olan Cumhurbaşkanlığı Köşkü’nün yolları.

Benim servisim her sabah ve her akşam o yoldan geçiyor, her sabah ve her akşam da orada mutlaka bir tadilat oluyor. Bir gün boru değişir, o yol 1 ay asfaltlanmaz, ertesi ay kablo döşenir, tüm kaldırım taşları parçalanır. Hele bir de yağmur yağarsa tam bir rezillik tablosu ortaya çıkar. Eğer şehir içinde olmasaydı belki Hitit Rallisi’nin bir etabı köşkün önünde düzenlenebilirdi. Ben bir öğrenci olarak bu tablodan utanıyorum. Peki soruyorum belediye başkanlarımıza; bu kadar diplomatik yoğunluğun yaşandığı bir başkentte, köşkün önünü kazıp bırakmak sonra da uyduruk bir yama ile o çukurları kapatmak şu an hangi Avrupa ülkesinde yaşanıyor?

İkinci sorunum; Ben Yıldız Sancak Mahallesi Tiflis Caddesi’nde oturuyorum.Yaklaşık bir buçuk yıl önce camimiz yıkıldı, hemen yanındaki boş araziye daha küçük ve geçici bir cami yapıldı.Yıkılan caminin yerine ise bir inşaat başladı. Belliydi ki daha büyük bir cami inşa edilmekteydi.Neyse aradan 6-7 ay geçti ve caminin ana yapısı belli oldu; ama daha cami bitmeden altına açılan süpermarket (meşhur peynirci) tamamlandı. Cami tamamlandı, devasa bir yapı haline geldi.

Geçtiğimiz ramazanın başında tamamlanan devasa camimiz birkaç haftadır geceleri uykuyu unutturdu. Çok yüksek sesle ezan okunuyor. Bu olayı şikayet etmek istedim ve ne Çankaya ne de Büyükşehir Belediyesi bir uyarı da bulundu, camimiz hala geceleri uyutmamakta.

Bizim belediyelerimiz ne işe yarıyor. Aynı mahalleye 4 cami izni vermek için mi? En önemli caddelerimizi delik deşik edip 3 ay bekleyip daha sonra da kıytırık bir yama atmak için mi?

Sözen ERSUN

Çirkinlik Abidesi

AKAY Caddesi ve Kızılırmak sokakların kesiştiği köşede (Dedeman Oteli’nin çaprazı) altı katlı büyük bir binanın yıkımı yarıda kaldığı için büyük bir görüntü kirliliği yaratıyor. Binanın en üst iki katı yıkılmış diğer katlar delinmiş bir harabe halinde, belli ki ya arsa sahibi ile ya belediye ile yada müteahhit arasında bir ihtilaf var. Bize yakışanda bu zaten, hiçbir işimizi düzgün yapamamak ve yıllarca süren ihtilaflar, mahkemeler ve sonuçta çirkinlik. Tam da turistik bir otelin karşısında daha ne kadar bu acuzeliğe katlanılacak. Yetkililerin biran evvel soruna çözüm bularak bu çirkinliği bize her gün seyrettirmemesini rica ediyoruz.

Ahmet BEŞTAŞ

4 Kasım’da Cumhuriyet için yürüyeceğiz

BİZ bu çağrıyı yapan demokratik kitle örgütleri, ülkemizin bağımsızlığını, demokratik, laik, hukuk devletimizin ve halkımızın birliğini, ulusal değerlerimizi ve cumhuriyet devrimlerini en yüksek değer olarak kabul ediyoruz. Son yıllarda, ülkemizde tehdit ve tehlike olmanın ötesine geçerek, hızla tırmanan irticaya, karşı durma kararlılığımızı ifade edebilmek amacı ile bir miting ve yürüyüş kararı aldık.

Eylem, 4 Kasım saat 11.00’de Hipodrom ve Atatürk Kültür Merkezi (AKM) önünden başlayarak, Tandoğan Meydanı’nda yapılacak bir miting ile devam edip Anıtkabir ziyareti ile tamamlanacaktır. Yürüyüşümüze, Cumhuriyetimize sahip çıkma sorumluluğundaki tüm yurttaşlarımızı çağırıyoruz.

Tarihimizden aldığımız güçle, bağımsızlıkçı, aydınlanmacı, halkçı, laik ve demokratik hukuk ilkeleri ile bezenmiş Cumhuriyetimize sahip çıkalım.

Yarın çok geç olabilir!

İletişim: Cumhuriyet Kadınları Derneği: 0312-229 93 71; ÇYDD: 0312-425 74 33; ADD:0312-232 43 44.

24 YTL’yi vermeyen öğretmene paso yok!

BİZ bu çağrıyı yapan demokratik kitle NKARA’da gerekli belgeleri verdikleri halde 24 YTL yatırmayan öğretmenlere paso verilmiyor. 1 YTL 30 kuruş olan ulaşım bedeli, pasoyla 90 kuruşa iniyor. İlköğretim kurumları gibi, yükseköğretim kurumlarında da öğrencilerden de benzer gerekçelerle paso parası alınıyor. Aslında maliyeti 1 YTL olan paso kartı masrafı için talep edilen miktar 24 YTL.

Büyükşehir Belediyesi’ne başvurarak uygulamanın kaldırılmasını isteyeceklerini söyleyen Bağımsız Eğitimciler Sendikası Genel Başkanı Gürkan Avcı, "Ankara’da geçen yıl uygulamaya konulan ulaşım zammının geri alınması için Bölge İdare Mahkemesi’ne dava açmış fakat dava aleyhimize sonuçlanmıştı. Biz, öğretmenlere ulaşım hizmetlerinin ücretsiz verilmesini beklerken inatla sürdürülen 24 YTL’lik ’Paso Haracını’ şaşkınlıkla karşılıyoruz." diyor.

Biliyor musunuz

MİLLİ Eğitim Bakanlığı’nın yaptığı araştırmaya göre, okullarda (26 Nisan 2006 tarihinden itibaren) 2474 tehdit, sataşma, gasp, alkol, uyuşturucu kullanma gibi olayların meydana geldiğini, bunların 9’unun ölümle sonuçlandığını...

ÇİRKİN görüntüsü, pis kokusu ve tarımsal faaliyetlerde kullanılması nedeniyle Başkentlileri rahatsız eden Ankara Çayı’nın, artık kanalizasyon şebekesine bağlanarak temizleneceğini...

KISA...KISA...

ANITKABİR ile Anıtpark arasında yalar yönündeki yeşil ışık çalışmıyor. Yayalar açısından büyük tehlikeler oluşturduğu için özellikle yerleşim merkezlerindeki bu ışıklı trafik işaret cihazlarının kontrolleri daha sık aralıklarla yapılması yayaların güvenliği açısından büyük önem taşıyor.

Levent KOCASİNAN

ŞEHİR içinde yol boş olduğu zaman bazı şoförler aşırı süratli gidiyorlar, bu da yaşlı ve çocuklarımız için büyük tehlike oluşturuyor. Bu tür araçların tespit ve trafikten men edilmeleri için sivil giyimli, gizli kameralı trafik polisi sayısı arttırılamaz mı?

K.L

GÜNÜN SÖZÜ

"Hiç hata yapmamış adam, yeni bir şey denememiştir."

(Einstein)
Yazının Devamını Oku

Bu ’balyoz’ halka hiç yabancı değil

25 Ekim 2006
17Ağustos depreminden sonra Meclis Araştırma Komisyonu’nun kurduğu Deprem Komisyonu üyesiydi Hasan Suna...

<B>DSP Yalova</B> Milletvekili idi; <B>DSP-MHP</B> ve<B> ANAP </B>hükümetinin oluşturduğu komisyonda mimar olarak görev yapıyordu. Komisyonda <B>Atilla Mutman</B> da vardı. Depremdeki ’lüks’ konutların neden çöktüğünü gayet iyi biliyordu. Özellikle <B>Yalova</B>’nın <B>’Elmalık’</B> semtindeki konutların yıkımı ihmal, özensizlik ve hırsızlık nedeniyle olmuştu. O kadar da can gitmişti.

Neyse... Olan bir şey olmadı; ihmali olanlar cezasını görmedi.

2003 yılı... <B>AKP </B>yedi ay önce iktidara gelmiş. Burada sözü, <B>DSP </B>Genel Saymanı <B>Hasan Suna</B>’ya bırakıyoruz.

"1.5.2003, <B>Bingöl</B> 6.4 büyüklüğünde depremle sarsılmıştı. Çok büyük bir deprem olmamasına karşın can ve mal kaybı fazla olmuştu. Ölenler arasında askerlerimiz de vardı.

<B>DSP</B> Genel Merkezi’nin verdiği görevle üç kişilik heyet olarak deprem bölgesinde inceleme, araştırma yapmış ve bu çalışmayı rapora dökerek kamuoyu ile paylaşmıştık.

Depremin ilk günlerinde halk valiliğe yürümüş, bu da bölücü örgüte mal edilmişti. Olayların çıkış gerekçesi; ilk günlerde gelen deprem yardımlarının <B>AKP</B>’li milletvekili tarafından yakınlarına ve yandaşlarına dağıtılması söylentileri idi."

<B>O İSİM BERDİBEK Mİ

</B>- <B>Yoksa bu isim Fevzi Berdibek mi? Hani ismi balyozdan başka ’Barbi operasyonunda’ adı geçen ve çapkınlıkları için gazetecilere ’Ben bekar adamım, kurcalama" diyen, DYP Bingöl İl Başkanıyken Çiller’e methiyeler düzen ve milletvekillerine 2.5 ton bal dağıtan AKP milletvekili...

Yazının Devamını Oku

Şoförler Odası’nda neler oluyor

25 Ekim 2006
ANKARA Şoförler Odası adını Afganistan Şoförler Odası olarak değiştirmeli... Neden mi? İçinde bulunduğumuz bu mübarek ramazan ayında hoşgörünün sınırının olmadığını düşünmekteyim. Üyesi olduğum odaya çok zamandır gitmiyordum. Geçen yıl seçim oldu, eski yönetim gitti ve bugünkü yönetim geldi. Ben de bu kadroya oy verenlerden biriyim. Oda yönetimi daha önce değişiklikler yapacaklarını belirtmişti. Biz yanlış anlamışız, değişiklik olmuş ama biraz fazla ’radikal’...

Evrak almaya gittiğimde hayretler içerisinde kaldım. Personelin bir çoğunun yeri değişmiş, pasif göreve verilmiş. Bir çoğununda işine son verilmiş. Oruç ayı diye yemek çıkarılmıyor. Çay servisi kaldırırmış, sigara yasak...

Esnafa ’yanlış’ yapılmaktadır. Araştırılsa daha farklı örgütlenmelere gidildiği görülecektir.

Bir esnaf

Türkiye dışında çalışan olursa maaşı kesilir

SSK’dan emeklilik komedisi" (19.10.2006) başlıklı yazınızda Türkiye’de emekli olup yurtdışında çalışanların SSK’dan emekli maaşı alamayacakları, emekli olup yurtdışında çalışan insanların Türkiye’ye döndüklerinde karşılarına SSK’nın bir sürü borç çıkardığı belirtilmektedir.

Kurumumuzdan yaşlılık aylığı talebinde bulunanların durumları 506 sayılı kanunun 60 ve 62. maddelerine göre değerlendirilmektedir. 60. madde, yaşlılık aylığı bağlama şartlarını düzenlemekte, 60/H ve 62. maddeler ise yaşlılık aylığına hak kazanan bir sigortalının, çalıştığı işten ayrıldıktan sonra yazılı talepte bulunma, 63. maddesi ise yaşlılık aylığı almakta olanların sigortalı olarak çalışmaya başlamaları halinde aylıklarının, çalışmaya başlanılan tarihte kesileceğine ilişkin hükümler içermektedir.

Yurtdışında çalışan vatandaşlarımızın sosyal güvenliklerini teminat altına almak için yapılmış bulunan Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri devletlerarası hukuk niteliğinde olup, taraf ülkelerin Parlamentolarının onayından geçtiklerinden, ihtiva ettikleri hükümlere taraflarca aynen uyulması gerekmektedir.

SÖZLEŞMELER KANUN HÜKMÜNDEDİR

Anayasamızın 90. maddesi hükmüne göre Sosyal Güvenlik Sözleşmeleri kanun hükmündedir. Bu hüküm gereğince sözleşmelerin ülkemizde uygulanması yönünden diğer kanunlardan farkı bulunmamaktadır.

Dolayısıyla, aylık almakta olan kişilerin ’İkili Sosyal Güvenlik Sözleşmemiz’ bulunan ülkelerde çalışmaya başlamaları halinde, sözleşmelerin genel prensibi olan, çalışılan işin ilgilinin kendi ülkesinde olması halinde aylığın durdurulması, kesilmesi veya iptalini gerektiren bir çalışma olması durumunda sözleşmeli ülkedeki aynı mahiyetteki çalışma nedeniyle bağlanmış bulunan aylıkların kesilmesi, durdurulması ve iptali hukuki bir zorunluluktur.

Bu itibarla, kurumumuzdan aylık almakta iken sözleşmemiz bulunan ülkelerde yeniden çalışmaya başlayanların aylıkları, 506 sayılı kanunun 63. maddesi doğrultusunda kesilmekte ve kendilerine fuzulen ödenmiş bulunan aylıkların geri alınması yoluna gidilmektedir.

Ancak, kurumumuzdan emekli olan yurtiçinde ve yurtdışında yeniden çalışmaya başlayan ilgililerin bu durumu kurumumuza bildirmeleri halinde aylıkları durdurulmakta olup, işten ayrıldıktan sonra yazılı talepte bulunmaları halinde aylıkları yeniden başlatılmaktadır.

Sosyal Sigortalar Kurumu Başkanlığı

"ASKİ’nin rezaleti" diye Pankart asarız

İNCESU Caddesi 40 numaralı apartmanda oturmaktayım. Bundan 2.5 ay önce yan bahçedeki su kaçağı dolayısıyla ASKİ ekipleri koca paletli kazıcıyı bizim otopark girişinden soktular, bütün girişin betonlarını kırdılar.Bunu yaptıracaklarını taahhüt etmelerine rağmen, hatta apartman yöneticisin mavi hata müracaatı sonucu yaptıracağız demelerine rağmen bayram geldi ama giriş çamur içinde.

Ulaştığımız herkes bizi atlattı. Eğer bu sefer de ilgilenilmezse oraya ’ASKİ’nin rezaleti’ diye pankart asacağız.

Doç.Dr.Fatih KİRİŞOĞLU-ÇANKAYA

Uyanık davulcu

MÜBAREK ramazan ayı geldi geçti. Bir ay boyunca sahur davulcuları, vakitli vakitsiz Ankaralıları uyandırdılar. Bu zamanda herkesin cep telefonu, en azından evinde çalar saati var. Sonra sahura kalkan var kalkmayan var. Her neyse, yine de bunları bir tarafa bırakalım, Örfümüz adetimizdir.

Ancak geçenlerde davulcuyum diye biri geldi Az sayılmayacak miktarda bahşişini verdik. Aradan birkaç gün geçti. O muydu değil miydi tanıyamadım, biri daha gelerek bahşiş isteyince daha önce verdiğimizi söyledik.

"O arkadaşım içindi" dedi. Davulun yanında zurna sesi de duymadığımıza göre arkadaşı kimdi acaba? Lütfen belediyeler bu işi istismar edenlere davul çaldırmasınlar.

Davulcu:

Davulumun gürdür sesi

Uyandırdı bak herkesi

Bir bahşişle dolar mı hiç

Davulcunun bol kesesi



Mahalle sakini:

Mahallede pek çok ev var

Kimi geniş bazısı dar

Al bahşişi gelme daha

Bir tilkiden bir post çıkar

Ordulu Şair Ali

Çevre’de otobüs sıkıntısı

KUĞULU kavşağı çalışmaları, Çevre Sokak sakinleri olarak bizleri çok mağdur etti. Değişen otobüs güzergahları nedeniyle çok yol yürümek zorunda kalıyoruz. Şimdi havalar iyi gitse de, kış aylarının gelmesiyle birlikte daha da büyük sorun yaşayacağız. Belediye bu soruna bir an önce çözüm bulsun. Ayşe DOĞAN
Yazının Devamını Oku

Olayların ardındaki gerçekler

24 Ekim 2006
YİRMİ gün kadar önce Kazakistan’ın başkenti Astana’dan İstanbul’a dönerken, Alarko’nun yaptığı havaalanında uçağın kalkış saatini bekliyorduk. Bu arada yolcuların çoğu da, Kazakistan’da inşaat işlerinde çalışan işçilerdi... Bazısı ramazan izni için dönüyorlardı. İlk önce THY’de çalışan Kazak personelin sıkıntılarını dinledik. İşçiler, "Çok düşük maaş alıyorlar ve artan seferlerden ötürü çok çalışıyorlar" dediler.

Büyük bir kalkınma sürecine giren Kazakistan’da 5 bine yakın Türk işçisi çalışıyor. Türk firmalarının çoğu Tengiz petrol bölgesinde ve inşaat işlerinde taşeron olarak hizmet veriyorlar.

Ne yazık ki, 50 milyar dolarlık yatırım içinde Türk firmalarının payı sadece 2 milyar dolar civarında.

"Kazakistan’da neler oluyor" sorusunun çeşitli yanıtları olabilir.

İlk önce iki tarafın da yanlışları ve eksikleri var; Süleyman Demirel’den sonraki iki ülke arasındaki ’ağabey-kardeş’ ilişkilerinin eskisi gibi ’sıcak’ yürümediğini kabul etmek gerekiyor.

Ortada yaşanan birçok ’sorun’ aktarılabilir.

’TÜRKLERE GÜVENMEYİN’

Kazakistan’la ilgili araştırma ve yazıları dikkat çeken Kürşad Zorlu ile dün konuşurken, geçen yıl ülkenin en büyük kenti Almatı’da bir Türk gazeteci ile lokantada yemek yerken, 30 yaşlarında bir Kazak, mikrofonu eline alarak herkesi şaşırtan şu konuşmayı yaptığını anlattı bize:

"Bu Türkler’e güvenmeyin. Onlar II. Dünya Savaşı’nda bizi sırtımızdan vurdular. Buraya gelip bizi sömürüyorlar. Biz Kazak’ız, onlar Türk..."

Birkaç dakika sonra yanında sekiz kişi daha belirmiş. Zorlu, amaçlarının ne olduğunu anladıklarını ve provokasyona düşmediklerini belirterek, "Amaçları bizimle kavga edip ’Türkler burada bize saldırıyor, üzerimize yürüyor’ dedirtmekti. Belki de o geceyi karakolda geçirecektik. Zaten iddialarına bakıldığında nasıl bir yanlış bilgiye sahip olduğu görülecektir."

Bunun dışında birkaç kez bu tür tatsız olaylar yaşandığını, Ahmet Yesevi Uluslararası Türk-Kazak Üniversitesi’nde okuyan bazı öğrencilerin soyulduğuna, işadamlarına karşı çeşitli engeller çıkarıldığına dair şikayetlere biz de tanık olduk.

SOSYAL İLİŞKİLER ÇIKMAZI

Kazakistan’da çalışan Türkler, Kazaklar’a göre ’iyi para’ alıyorlar. Kazakistan’da eğitimli ve becerili işçi yok. Tengiz petrol bölgesinde, çalışanların maaşları 3-4 bin dolara kadar çıkıyor.

Dolayısıyla yoğun emek gösteren Türklerin hayat standartları oradaki yaşama göre daha yüksek. Bu özellikle Kazak erkeklerini rahatsız ediyor. Sosyal ilişkileri nedeniyle kadın arkadaşlarıyla kafe-barlara gitmeleri belirli bir ’kıskançlık’ duygusu yaratıyor Kazaklar arasında.

Bunu havaalanındaki Türk işçilerinden bizzat dinledik.

"Erkekler bize çok saldırgan gözle bakıyorlar" dedi genç bir Türk işçisi.

"Ben bu havalimanında elektrik işlerinde taşeron olarak çalıştım. Daha sonra inşaat malzemesi satmak üzere bir işyeri kurdum. Rus kökenli bir kadın arkadaşım var. Türkiye’ye giderken işlerimi ona bırakıyorum, emin olun kardeşim olsa bu kadar güven duymam."

Gayet de sağlıklı bir ilişki yürüttüğünü söylüyordu.

Ancak geceleri erkenden evine gittiğini, çünkü her an sarhoş bir Kazak’ın saldırısına uğrama endişesi yaşadığını söylüyor.

"Bunun gibi birçok arkadaşımızın ilişki kurduğu kadınlar, Kazak erkeklerden çok şikayet ediyorlar. Tabii bunda Türklerin ekonomik durumlarının iyi olmasını vurgulamak da gerekiyor."

Kazak erkeklerin ’mafyavari’ haraç almalarından da bütün Türkler şikáyetçi imiş.

Burada sadece Kazaklar’ı değil, Türk erkeklerini de sorgulamak gerektiğini anlatıyor.

NAZARBAYEV’İN TAVRI

Devlet Başkanı Nazarbayev’in geçmişteki bir sözünü hatırlatıyor. Demirel’le bir mağaza açılışında, yanındakilere dönerek "Bakın bu mağazaya bir şey olursa onu yaşatmam" demiş ve Türklere yönelik bir saldırıya karşı tavrını koymuştu.

Ama Türkler biraz ’parayı’ bulunca sosyal sıkıntılar gündeme geliyor.

Türklerin psikolojisi değişiyor; olay Astana ve Almatı’dan sonra Tengiz bölgesinde patlıyor.

Nazarbayev, yine de dengeli bir politika izliyor. Ancak Türkiye’deki bazı muhalif çevreler, AKP hükümeti döneminde Özal ve Demirel dönemlerindeki gibi sıcak ilişkilerin yürüyemediğini belirtiyorlar.

Buna karşın Nazarbayev yaz tatillerini Antalya’daki ikametgahında -bu yaz Bodrum’a da geldi- sürdürmeye devam ediyor.

Kazakistan’ın 2015 yılında, petrol üretim gücünü Suudi Arabistan seviyesine çıkaracağı hesaplanıyor.

Türkiye’nin, yatırımlarını ve ülke nüfusunu artırmak için büyük bir ekonomik hamleye giren Kazakistan’la dostluk ilişkilerinin sürmesini istemeyen yabancı güçlerin çeşitli oyunlar içinde oldukları biliniyor. Diplomatik çevrelerde bunu birçok kişi telaffuz ediyor; ’Türkiye, Kazakistan’ın petrol ve doğalgaz potansiyeline girmemeli..."

Biz olaylara uzun vadeli bakamıyoruz.

Kazakistan’da iken bize bir Türk işadamı şunları söylemişti:

"Türkiye ile Kazakistan, Karadeniz bölgesinde petrol çıkartabilir. Nitekim bunu Nazarbayev de söylemişti. İki ülkenin Azerbaycan’ı da yanlarına alıp işbirliğine girmesi durumunda, Rusya’ın olduğu kadar AB ve ABD’nin gelecekteki planları altüst olabilir. Hükümet bunları kavramak konusunda ileri adım atmıyor. Kazakistan bu kadar yatırım ve gelişme süreci gösterirken, biz hálá başkent Astana’ya büyükelçiliği taşımadık. Koca ülkenin başkentinde sadece bir temsilci ile işler yürütülmeye çalışılıyor."

DİPLOMASİ NEREDE

Kendisini dün yeniden aradık. ’Vahim tablo’ için bize şunları söyledi:

"Yalçın Bey, sorunlar büyüyor ancak ilgilenen yok. Burada dış temsilciliklerimizin ne kaynağı, ne bütçesi, ne personeli var. Koca ülkede 10 kişi ile yatırımcılarımızın ve işçilerimizin sorunlarını halletmeye çalışıyoruz. Görüyorsunuz, ne kadar işçimiz saldırıya uğradı; başka bir ülkede Türkler bu kadar rencide edilmemişti. Buna karşın devletin hiçbir diplomatik girişimi yok. Firmalar uçak tutup yaralıları Türkiye’ye gönderdi de, işçilerimiz canlarını kurtarabildi. Aradan kaç gün geçti, Türkiye işçilerine sahip çıktı diye bir haber okumadık. Eğer bu çatışma sonrasında ilgisizlik sürerse, daha büyük kaos yaşanacaktır. Türkiye’yi zor günler bekleyecektir. Kırgızistan kargaşa içinde, Türkmenistan kendi halinde, Özbekistan ise zaten Türkiye’ye arkasını dönmüş... Geride iki güç kalmış; Kazakistan ve Azerbaycan; petrol ve doğalgaz bakımından Avrasya’nın iki motor gücü... Artık hamaset bitti, devletimiz diplomatik müdahalede bulunmalı, tabii dost ilişkileri çerçevesinde... Burada ortalık ajan kaynıyor..."

Kazakistan’da bu olay oluyor, Başbakan veya hangi ilgili Bakan Kazakistan nezdinde hangi girişimi yaptı acaba?
Yazının Devamını Oku

Ankaray’a güvenlik elemanı gerekiyor

24 Ekim 2006
Bir çok vatandaşımızın bu avantajı kullanmak için metro hizmetine yönelmesi, burada bazen genel bir güvenlik zafiyetini de ortaya çıkarıyor.Bunu dün yaşadığım bir hadiseyle size aktarayım.

Dün okul dönüşü saat 16.45’te otobüsle Demirtepe’ye geldim ve arkadaşımla Ankaray’a bindim.İş çıkışı nedeniyle yoğunlaşan bir kalabalık vagonla Kızılay durağına vardığımızda,kalabalığa yol vermek için kenara çekilmek istedim.Bu sırada arkamdan çantama bir asılma olduğunu fark ettim ve başımı yan çevirdim.Arkamda dikilen şahıs,bana çantama yüzük benzeri bir eşyasının takıldığını söyledi ve kalabalıklar arasında gözden kayboldu.Daha sonra devam ederken olaya şahit olan diğer bir genç arkadaşımız, o kişinin elinde yüzük gibi bir eşyanın bulunmadığını, yalnızca parmağını tuttuğunu bildirdi.Bunun üzerine o kişinin bir yankesici olduğunu anladım,yanımda o an kıymetli bir eşya taşımadığım için rahatladım, ucuz atlatmıştım.

Buradan Ankaray’ın işletmesini elinde tutan Büyükşehir Belediyesi’ne bir önerim olacak:

Park, bahçe ve belediyenin oluşturduğu sosyal ve umumi tesislerin güvenliğinden sorumlu ANFA şirketi, Ankaray vagonlarında da birer güvenlik elemanı görevlendiremez mi? Her vagonda böylece bu ve benzeri kapkaç olaylarına karşı denetimin sağlanması yerinde olur.

Aksi takdirde birçok özel eşyasını yanında bulunduran kişilerin umumi ulaşım araçlarında mağdur olması da uzak bir olasılık değildir.

Bu tür ulaşım araçlarında seyahat eden vatandaşlarımızı da bu konuda dikkatli ve hassas olmaya, özel ve kıymetli eşyalarını yanlarında güvenli bir biçimde muhafaza etmeye ve dikkatli olmaya çağırıyorum. Doğa Can KARACA

Sözleşmeli sağlık personel döner sermaye mağduru

BİZLER Devlet Hastanelerinden sözleşmeli sağlık personeliyiz (4B-657). Döner sermayeden pay alıyorduk. Örneğin ben 800 YTL maaş alıyorum; döner sermayeden de 350 YTL veriliyor. Ama döner sermaye hakkımızın 700 YTL civarında olması gerekiyor. Meslektaşlarımız Sağlık Bakanlığı’na bu kesintinin neden yapıldığına dair Bilgi İşlem’e başvurdular. Ancak aradan neredeyse 7 ay geçmesine rağmen bir cevap verilmiyor. Sağlık Bakanlığı güya, Maliye Bakanlığı’dan gelecek cevabı bekliyormuş. Bilgi Edindirme’den bu kadar uzun sürede bilgi gelir mi, nerede kaldı yasanın hükmü?

Bizden hem işçi primi, hem işveren payı kesiliyormuş. Sonra kesintiler her hastanede farklı farklı oluyormuş. Standart bir durum yok yani.

Sonra biz sözleşmeliler, aynı işi yaptığımız halde neden yarısı kadar döner sermaye alıyoruz.

Sağlık Bakanlığı, sağlık çalışanlarının sorunlarına artık çözüm getirmelidir.

Sayın Prof. Recep Akdağ’dan açıklama bekliyoruz.

Sorunlar ortadan kaldırılmadan aynı pozisyonda sağlık personeli alınacağı açıklanırken, mağdur olup istifa edenlerle nasıl sağlık hizmeti verecek?

Balyoz, Sanayi Müzesine konmalı

BİR okurunuzun ’Topkapı Sarayı Mukaddes Emanetler bölümüne koyalım’ önerisi çok yanlış. 21. yüzyılda en gelişmiş teknolojiyle yapılmış zırhlı Mercedes’i açan ’Balyoz-ı Şerîf’i Guinness Rekorlar kitabına almışlar. Bizim Rahmi Koç Sanayi Müzesi’ne veya ODTÜ Müzesi’ne koymamız gerekli. Yalnız bu işlemden önce vatandaşların öpüp koklayıp etrafında yedi tur atmaları için Taksim Meydanı ve Kızılay Meydanı’nda birer ay ziyarete açmak şart. Ayrıca, Polis Akademisi ve Siyasal Bilgiler Fakültesi’nde de ders kitaplarına girmesinde yarar var.

Teknolojiyle kafası hoş olmayıp AB’ye girmek isteyenlere bundan iyi ders olur mu?

Nail TAN-YUKARIAYRANCI

Stajyer avukatlar sınav istemiyor

"BEN Ankara’dan stajyer avukat Canan Çelik...

Aralık’ta yapılacak olan Avukatlık Sınavı’nın kaldırılması konusunda desteğinizi bekliyoruz. Devletin kendi fakültesinin verdiği diplomaya ve eğitime güvenmediğinin apaçık bir kanıtı olan bu sınavın siz değerli, duyarlı gazeteciler aracılığıyla gündeme taşınmasını, tartışılmasını istiyoruz.

Biz Hukuk Fakültesi mezunları olarak fakültelerde yeteri kadar ölçüldüğümüzü ve onca sınavdan geçerek bu diplomayı alnımızın teriyle aldığımızı düşünüyoruz. Oysa şu an karşımıza konulan bu sınav adalete ve mesleğe olan inancımızı yitirmemize neden oluyor. Hele bir de sınava stajın bitiminden itibaren 4 yıl içinde girmek zorunda olduğumuzu düşününce.... (Sınava Son Başvuru 10 Kasım, yani zaman çok az) Bu sınavın kaldırılması konusunda desteğinizi bizden esirgemeyeceğinizden emin olmak istiyoruz."
Yazının Devamını Oku

Babacan, babasının dükkanını da İstanbul’a taşısın

23 Ekim 2006
ANAVATAN Ankara İl Başkanı Muharrem Soğuksu, Ankaralı seçmenin seçtiği AKP’li Devlet Bakanı Ali Babacan ve Büyükşehir Başkanı Melih Gökçek’in söylem ve uygulamalarıyla Ankara’nın ekonomik ve sosyal dengeleriyle oynadıklarını iddia ederek,Ankara’nın sanki ihanete kurban edildiğini söylüyor.

Soğuksu, Babacan ve Gökçek ile ilgili çok önemli bir vurgulamada bulunuyor:

"Babacan, aklın kabul edemeyeceği mantıkla, Cumhuriyet ve Ankara’yla özdeşmiş köklü kurumlarında Merkez Bankası başta olmak üzere üst kurulları Ankara’dan İstanbul’a taşıma gayretlerinin altında yatan gerçeğin ne olduğunu anlamak mümkün değil, İstanbul finansman cazibesi olduğunu gerekçe göstererek, Ankara’nın ekonomik ve sosyal dengelerini yerinden oynatacak girişimiyle aynı zamanda Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’ya açıkça ihanet ediliyor."

GÖKÇEK SESİNİ ÇIKARTMALIAnkaralıların üç dönem seçtiği Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek, Ankara için her konuda gösterdiği duyarlılığı, söz konusu Merkez Bankasının taşınması olunca sesi çıkmadığı gibi ’Kentsel Dönüşüm Proje Kapsamı’nda başta Ulus esnafı olmak üzere bölgede yer alan pek çok esnafı sokağa atarcasına uygulama başlatıyor olması düşündürücüdür. Yıllardır Ulus’ta esnaflık yapanlar, kendi ve çalıştırdıkları işçi ve ailelerinin geleceklerine kaygıyla bakmalarına sebep olan Başkan Gökçek, Ankaralılara zulmetmiyor mu? Bir yandan 600 bin Ankaralı yoksullara erzak dağıtmakla övüneceksiniz, bir taraftan da dağıtmakta olduğunuz erzaka muhtaç edecek girişimlerde bulunacaksınız. Bu ve benzeri yaklaşımlar Ankaralılara eziyettir."

Biz de okurlarımız adına soruyoruz: Sayın Babacan, babanızın dükkanı da Ankara’ya taşıyınız! Sayın Gökçek’in eski personeli Babacan’a hiç gücü yetmiyor mu; "Sayın böyle şeyler yapma" diye...

Yazının Devamını Oku