Genç beyinlere dilimiz, tarihimiz, geleneklerimiz, dinimiz yanlış öğretilmektedir.
Düşünmeyen, üretmeyi bilmeyen, AB'ye ve ABD'ye sempatiyle bakan, beyni yıkanmış kuşaklar oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Bazı Nurcu kafalar tarafından yönlendirilen Milli Eğitimimiz, vatan ve ulus sevgisi olmayan kuşaklar yetiştirmeye çalışmaktadır.
Eğitimdeki bozulma tüm toplumda çürümeye yol açıcı niteliktedir.
Eğitimi sadece imam hatip okullarından ibaret sanan zihniyet ülkenin bölünmesi, tarikatların kucağına itilmesi, Cüppeli Ahmet Hoca tipindeki kişilerin saygı görmesi ile ilgili konuları ön plana çıkarıcı çalışmalar içindedir.
Okullarda çağdaşlıktan, demokrasiden, insan haklarından, Kemalist düşünceden söz edilemez hale gelinmiştir. Dini terimlerle konuşma, laiklik ilkesini eğitimden söküp atma akımı güçlenmiştir.Fethullahçı/Nurcu/Nakşibendi akımları ABD'nin kuklası olduğundan emperyalist ejderhalar bu grupları tetikçi olarak kullanmaktadır.
Bu gruplar, Irak'ta 650.000 kişiyi katleden, Afganistan'ı işgal eden ABD hakkında bugüne değin bir tek söz etmemiştir. Yayın organlarında ABD'yi sempatik ve demokrat gösterici nitelikte sürekli olarak yayınlar yapılmaktadır. Yıllarca, kola içmeyin, kot giymeyin diye konuşanların bugün kendi kanallarında ABD mahreçli filmler (Rambo türü) oynatılmaktadır.
İlköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine her yıl on milyonlarca kitap bedava verilmekte, ertesi yıl bunca kitap çöpe atılarak yeniden yığınla bedava kitap dağıtılmaktadır. Sınıfı geçen bir öğrencinin alttan gelen öğrencilere kitap devri yapmasının önlenmesi kaynak/para israfından başka bir şey değildir.
Bedava dağıtılan kitapların baskı ve dağıtım işleri hangi şirketlerce yapılmaktadır?
Bu gruplardan biri hiçbir firmalarının aşırı büyümesini (göze batmasını) istemezler. Kitap yayını için onlarca yayınevleri söz konusudur. Aynı taktik dershanecilik sektöründe de uygulanır. Ders kitaplarını dağıtan kargo şirketi arandığında bu gruba bağlı bir gazete temsilciliğinin adresi çıkmaktadır. "İslam hoşgörü dinidir" diye konuşanların kendi mağazalarında örneğin, Prof. Yaşar Nuri Öztürk'ün, Zekeriya Beyaz'ın, Yalçın Küçük'ün vb. kitapları satılmaz.
Cumhurbaşkanlığını ve Başbakanlığı AKP zihniyeti ele geçirdiği takdirde ülkemizdeki zayıflama daha da hızlanacaktır.
2002'de 200 milyar dolar olan dış ve iç borç bugün 360 milyar dolara yükselmiştir. Ortada hiçbir eser olmadığı halde borcun 160 milyar dolar artmasını hiçbir ekonomist izah edememektedir.
EĞİTİMDE ÇÜRÜMEEğitimdeki çürümeyi dile getirme konusunda ön saflarda yer alması gereken eğitim sendikaları ne yazık ki bazı 'ağaların' elinde esir olmuştur.
Üzerine vazife olmayan konularda laf üreten çağdışı, kadrolaşmacı, teşbihçi, sarkık bıyıklı, din istismarcısı, okul yönetimlerini tos vuranlara teslim etme yanlısı grup bir cemaat olmanın ötesine geçememektedir.
İslamiyet’le ilgisi olmayan ilkel fikirleri öğrencilere bulaştıranlar Türkiye'nin çöküşünü hızlandırmaktan başka bir işleve sahip değildir.
Sonuç olarak eğitimin içinde bulunduğu durum hiç iyi değildir. Bu konuda öğrenci, öğretmen ve velilere önemli görevler düşmektedir. Ben ne yapabilirim ki diye düşünmeyiniz. Gördüğünüz aksaklıkları mektup, e-posta, faks, telefon yoluyla ilgililere (kaymakamlar, valiler, vekiller, bakanlar, başbakan, cumhurbaşkanı vb.) duyurunuz.
Nihat YAVUZnihatyavuz1@gmail.comJaponya'dan ders alınJAPONYA'da muhalefetten bir vekil (Hisayasu Nagata) iktidar partisinin liderinin oğluna bir firmanın rüşvet verdiğini ileri sürüp, iddiasını kanıtlayamayınca partisinden istifa ettiğini açıklamış.Okullarda çağdaşlıktan, demokrasiden, insan haklarından,
<B>DSP Yalova</B> Milletvekili idi; <B>DSP-MHP</B> ve<B> ANAP </B>hükümetinin oluşturduğu komisyonda mimar olarak görev yapıyordu. Komisyonda <B>Atilla Mutman</B> da vardı. Depremdeki ’lüks’ konutların neden çöktüğünü gayet iyi biliyordu. Özellikle <B>Yalova</B>’nın <B>’Elmalık’</B> semtindeki konutların yıkımı ihmal, özensizlik ve hırsızlık nedeniyle olmuştu. O kadar da can gitmişti.
Neyse... Olan bir şey olmadı; ihmali olanlar cezasını görmedi.
2003 yılı... <B>AKP </B>yedi ay önce iktidara gelmiş. Burada sözü, <B>DSP </B>Genel Saymanı <B>Hasan Suna</B>’ya bırakıyoruz.
"1.5.2003, <B>Bingöl</B> 6.4 büyüklüğünde depremle sarsılmıştı. Çok büyük bir deprem olmamasına karşın can ve mal kaybı fazla olmuştu. Ölenler arasında askerlerimiz de vardı.
<B>DSP</B> Genel Merkezi’nin verdiği görevle üç kişilik heyet olarak deprem bölgesinde inceleme, araştırma yapmış ve bu çalışmayı rapora dökerek kamuoyu ile paylaşmıştık.
Depremin ilk günlerinde halk valiliğe yürümüş, bu da bölücü örgüte mal edilmişti. Olayların çıkış gerekçesi; ilk günlerde gelen deprem yardımlarının <B>AKP</B>’li milletvekili tarafından yakınlarına ve yandaşlarına dağıtılması söylentileri idi."
<B>O İSİM BERDİBEK Mİ
</B>- <B>Yoksa bu isim Fevzi Berdibek mi? Hani ismi balyozdan başka ’Barbi operasyonunda’ adı geçen ve çapkınlıkları için gazetecilere ’Ben bekar adamım, kurcalama" diyen, DYP Bingöl İl Başkanıyken Çiller’e methiyeler düzen ve milletvekillerine 2.5 ton bal dağıtan AKP milletvekili...
Soğuksu, Babacan ve Gökçek ile ilgili çok önemli bir vurgulamada bulunuyor:
"Babacan, aklın kabul edemeyeceği mantıkla, Cumhuriyet ve Ankara’yla özdeşmiş köklü kurumlarında Merkez Bankası başta olmak üzere üst kurulları Ankara’dan İstanbul’a taşıma gayretlerinin altında yatan gerçeğin ne olduğunu anlamak mümkün değil, İstanbul finansman cazibesi olduğunu gerekçe göstererek, Ankara’nın ekonomik ve sosyal dengelerini yerinden oynatacak girişimiyle aynı zamanda Cumhuriyetimizin Başkenti Ankara’ya açıkça ihanet ediliyor."
GÖKÇEK SESİNİ ÇIKARTMALIAnkaralıların üç dönem seçtiği Büyükşehir Belediye Başkanı Gökçek, Ankara için her konuda gösterdiği duyarlılığı, söz konusu Merkez Bankasının taşınması olunca sesi çıkmadığı gibi ’Kentsel Dönüşüm Proje Kapsamı’nda başta Ulus esnafı olmak üzere bölgede yer alan pek çok esnafı sokağa atarcasına uygulama başlatıyor olması düşündürücüdür. Yıllardır Ulus’ta esnaflık yapanlar, kendi ve çalıştırdıkları işçi ve ailelerinin geleceklerine kaygıyla bakmalarına sebep olan Başkan Gökçek, Ankaralılara zulmetmiyor mu? Bir yandan 600 bin Ankaralı yoksullara erzak dağıtmakla övüneceksiniz, bir taraftan da dağıtmakta olduğunuz erzaka muhtaç edecek girişimlerde bulunacaksınız. Bu ve benzeri yaklaşımlar Ankaralılara eziyettir."
Biz de okurlarımız adına soruyoruz: Sayın Babacan, babanızın dükkanı da Ankara’ya taşıyınız! Sayın Gökçek’in eski personeli Babacan’a hiç gücü yetmiyor mu; "Sayın böyle şeyler yapma" diye...