Yalçın Bayer

Senet karşılığı emanet alınan mal 'rehin' olur

1 Kasım 2006
FINDIK'ta Fiskobirlik-TMO kurumları ile üreticinin alacakları konusunda dün TMO'nun gönderdiği açıklamaya Fındık İhracatçıları Birliği eski Başkanı Lokman Kondakçı itiraz ediyor.

Kondakçı diyor ki:

Senet makbuzu bir malın tapusunu almak anlamına gelmektedir. Siz bu tapuyu alıyorsunuz, karşılığında avans veriyorsunuz, işte 'rehin' budur.

2006 mahsulünü Fiskobirlik üreticiden 5 YTL'ye para vermeden almıştır ve malı alırken paranızı ödeyemezsek malınızı geriye teslim ederiz, demişlerdir.

TMO'nun rehin aldığı mal bu maldır. Üretici malını Fiskobirlik'ten geri almak isterse TMO ne yapacaktır? Fiskobirlik 2006 ürünü için 5 YTL'lik fiyatı ihlal ettiğinde bedelini 2007 ocak, mayıs ve temmuz aylarında ödeyeceğini ilan etmiştir. Yani 2006 mahsulü için üreticiye bir kuruş ödememiştir. TMO yetkilileri bunu bilerek 2006 fındığını emanete (rehin) alıp Fiskobirlik'e vermişlerse yanlış yapmışlardır.

Senet makbuzu bir malın tapusunu almak anlamına gelmektedir. Siz bu tapuyu alıyorsunuz, karşılığında avans veriyorsunuz, işte 'rehin' budur.

2006 mahsulünü Fiskobirlik üreticiden 5 YTL'ye para vermeden almıştır ve malı alırken paranızı ödeyemezsek malınızı geriye teslim ederiz, demişlerdir.

Bilmiyorlarsa bu gerçeği çok daha büyük yanlışın içindedirler.

2005 mahsulüyle ilgili bankalardan kredi almasına yardımcı olacaklarını ifade etmişlerdir ve alınacak kredinin doğrudan üreticinin hesabına aktarılacağını söylemişlerdir.

Yazının Devamını Oku

Hızlı trenden önce temizlik gerekiyor

1 Kasım 2006
28-29 Ekim 2006 günleri Ankara Ekspresi’nde yataklı vagonla İstanbul-Ankara gidiş-dönüş seyahat ettim. Bu kadar bakımsız ve pis bir kompartıman görmedim. Kompartımanın lavabosu temizlenmemiş; içi, kenarları, aynanın önü sarı ve siyahtı. Buzdolabının kapağı, tezgah kararmıştı. Yetkililer herhalde aynı kompartımanı defalarca temizlemeden kullandırıyorlar. Çarşaflar ve yastıklardan da emin olamadım. Bir zamanlar Fransızların işlettiği ’Vagon lit’ nerede, 21.yy’da Ankara Ekspresi’nin yataklı vagonları nerede?

Yataklı vagon işletmeciliğini ne zaman öğrenecekler bilemiyorum ama en azından kendi evlerindeki lavabolara baksınlar.

Herhalde yataklı vagonlardakilere benzemiyordur. Bu akılla hiçbir şey işletilemez bu ülkede. Empatik düşünme yok en önce!

Seyahat ettiğim yataklı vagon pisliğiyle işletmeciliği asla yapamadığımızı bir kez daha kanıtladı bana. Ortak atların sadece bizim ülkemizde beli kırık. O da tembellik ve umursamazlıktan.

Abdullah ŞEVKİ

Karabekir’in kızını ayakta alkışladık

CUMHURİYETİMİZİN
83. yılının kutlandığı 29 Ekim 2006 akşamı Abbas Güçlü’nün sunduğu CNN’de yayınlanan ’Pozitif Eğitim’ adlı programın önemli konuğu şanlı tarihimize yön veren, ülkemizin geleceğini şekillendiren aynı zamanda umutların tükendiği vatanın karanlığa gömüldüğü esnada Büyük Önder Atatürk’e inanılmaz güç ve destek sağlayan büyük komutan Kazım Karabekir’in kızı Timsal Karabekir’di.

Kendisini zaman zaman gözlerimiz dolu bir o kadarda coşku ve gururla izledik.Bizlere bir kez daha Kuvayı Milli ruhunu yaşattığı için müteşekkiriz. Anlatımındaki gerçeklik ve akıcılık bizlerin tarihi birebir yaşamasına vesile oldu adeta.

Ne mutlu böylesine kahraman bir devlet adamının evladı olmak.Soyadını onur, gurur ve şerefle taşımak.Bu vesileyle onu ayakta alkışladık alkışlamaya da devam edeceğiz.

Asım DAŞDEMİR Asim.Dasdemir@mynet.com

Cepçilere dikkat

UZUN
zamandır çeşitli fırsatlarla faks ve mail ve gerekli yazılarla Minibüsçüler Odası ve Emniyet’e şikayet etsek de Ulus-Gölbaşı minibüs hattındaki cepçilerden bıktık artık.

Canımız tehlikede.

Ulus-Dışkapı Köprüsü ve terminalde gruplar halinde cepçiler var. Dolmuş durduğunda topluca binerek özellikle ayaktaki yolcuların para ve değerli eşyaları çalınıyor. Yolcular durumu bilse de dayak yeme hatta yaralanma tehlikesine karşı ses çıkaramıyor. Minibüs şoförleri buralarda yolcu almaktan çekiniyor. Onların yapabileceği başka şey yok.

Durumu bir yolcu olarak sizlere bildirerek hayırlı bir iş yapacağınıza inanıyorum.

Erdal YAZICI

Partilere çağrı

SERTEL Gazetecilik Vakfı’nın ’Ulusal varlığımızı, haklarımızı koruyalım’ bildirisinin ’istemlerimiz’ bölümünden:

"Bağımsız, barışçı bir dış politika, IMF programlarına son. ABD, AB baskılarından arınmış, toprak bütünlüğünü kendi gücüne dayanarak koruyan bir Türkiye... Halkçı, ekonomik, sosyal, kültürel politikalar. Halkına ve Cumhuriyet Anayasası’na sadık; seçim kazanmayı değil, vatanın geleceğini düşünen bir iktidar.

Aslında düzen değişikliği ancak devrimci politikalarla gerçekleşebilir; bu da halkın ağırlığını koyması, siyasal partilerin halkın bu istemleri etrafında toplanmasıyla olabilir."

(0216-302 13 59; yildizsertel@yahoo.com)

Asfalt yapmak güzel de kot’u hesap etmek zor

HER şeyin en iyisini yaptığını iddia eden Sayın Melih Gökçek bundan bir ay önce Bahçelievler 1. Cadde’yi asfaltlattı.

Bu çalışma kapsamında 15. Sokak ile 1. Cadde arasında yükseklik farkı meydana geldi. Bu durum 1. Cadde’den 15. Sokağa dönen araçların lastiklerini yıpratmakta. Konuyu bilmeyen araç kullanıcıları için tehlikeli durum yaratmaktadır. Bu kot farkının ortadan kaldırılması için yetkililere seslenmenizi rica ederim.

Atilla ŞİMŞEK-

BBP Genel Başkan Yardımcısı


4 Kasım’ı unutma

ÇANKAYA ADD’den: "Ülkemizin bağımsızlığını, demokratik, laik, hukuk devletimizin ve halkımızın birliğini, ulusal değerlerimizi ve cumhuriyet devrimlerini en yüksek değer olarak kabul ediyoruz. Son yıllarda ülkemizde tehdit ve tehlike olmasının ötesine geçerek, hızla tırmanan irticaya karşı durma kararlılığımızı ifade edebilmek amacı ile bir miting ve yürüyüş kararı aldık. 4 Kasım saat 11.00’de Hipodrom ve AKM önünden başlayıp Tandoğan’da bir miting yapacak ve Anıtkabir’i ziyaret edeceğiz. Yürüyüşümüze cumhuriyetimize sahip çıkma sorumluluğundaki tüm yurttaşlarımızı bekliyoruz.

(232 43 44)"
Yazının Devamını Oku

Gümrükler kaynıyor

31 Ekim 2006
GÜMRÜKLERLE ilgili olarak medyaya birçok e-postanın gönderildiğini anlıyoruz.

Bu e-postalarda ilginç bilgiler ve iddialar yeralıyor.

Bunların bazılarının ciddi ve inandırıcı boyutlarda olduğu anlaşılıyor.

Bakan Kürşad Tüzmen'den Müsteşar Vekil Mehmet Şahin'e, Teftiş Kurulu Başkanı Erdener Demirdağ'dan Sahra Kimya'ya kadar bir çok isim geçiyor. Gebze Gümrüğü'nden, yasadışı 13 beyanname ile binlerce ton benzinin 'white sprite' adı ithal edilmesi, rüşvet iddiası içeren mektuplar, Gümrük Müsteşarlığı içinde eski ve yeni bürokratların birbirlerini karşılıklı suçlamalara konu olan raporlara dayılı iddialar ve bürokraside görülmeyen tehditler belki de son yılların en çarpıcı olayı...

Daha bu kadar mı?

İhbarları okuyunca hakkında iddiada bulunulan veya soruşturmayı yapan, ya da ismi karıştırılan bürokratlar geçiyor: Remzi Akçin, Ahmet Yüksektepe, Şükrü Keleş, Nihat Karadeniz, Mehmet Eryılmaz, Adnan Uzer ve Cemil Emre.

"Bu durumda gümrük çalışanları nasıl görev yapacak? Bu olaydan sonra memurların güvencesi olmadan kaçakçılığı önlemeye çalışacaklar mı?" diye sorulan yazılarda ilginç bir öneri de var:

"Başbakanlık genelgesi ile Kürşad Tüzmen'e bağlanan gümrüklerin yine bir genelge ile başka bir Devlet Bakanlığı'na bağlanması zor mu? Bakan Tüzmen, tüm taşradaki başmüdürler ile merkezdeki amirlerin istifa mektuplarını aldıktan sonra göreve başlatıyor, sizce sebebi nedir?"

TMO'dan 'emanet fındık' açıklaması: Üreticiye alacağı 20 günde ödenecek

Yazının Devamını Oku

Ankara sinemalarda gürültü kirliliği

31 Ekim 2006
ZAMAN zaman eşimle sinemaya ve özellikle Türk filmlerini seyretmeye gideriz. Şeker Bayramı’nda Atakule’de Sınav filmini izledik. Her zaman olduğu gibi 150-200 kişilik salonda ses sonuna kadar açılmıştı. Film bittiğinde başımız ağrıyordu. Sersemlemiş vaziyetteydik. Aynı filmi seyreden eski bir milletvekili ve doktor eşiyle de konuştuk. Onlar da çok rahatsız olmuşlardı. Salon görevlisine söylediğimizde "Gençler, öğrenciler böyle seviyorlar. Rock Müzikten alışmışlar!" demez mi?

Bugünkü gençlik sağlığını korumayı bilmeyebilir. Cep telefonu, wolkmen ve böyle gürültülü sinema seyretme, konser dinleme alışkanlığının 40 yaşından sonra onları nereye götüreceğini ancak kulak, burun, boğaz ve nöroşuroloji, nöroloji doktorları söyleyebilir.

Ankara Sağlık Müdürlüğü’nü göreve çağırıyorum. Sinemalardaki halk sağlığını bozan bu ortama müdahale etsin. "Gençler böyle istiyor" demekle sorumluluktan kurtulamayız. Gençlere iyiyi, kötüyü biz öğretmeliyiz. "Beğenmiyorsan gelme! Kimsenin sağlığı bizi ırgalamaz" diyen işletmeciler çıkabilir. Evet bu tutum devam ederse gelmeyeceğiz de...

Nail TAN-Y.Ayrancı-ANKARA

Cumhuriyet, kulluk değildir

CUMHURİYET’in benim kafamda oluşturduğu imgeleri de paylaşmakta yarar görüyorum.

Bence Cumhuriyet ’kulluk’tan, ’yurttaş’lığa geçişin adı,

Ortaçağ karanlığından ’çağdaş uygarlık’ yolunda atılan ilk adımın adı,

’Tam bağımsız"
olmanın olmazsa olmaz koşulu, ’Onurlu insan’ olmanın vazgeçilmez koşulu,

Toplumun yarısı demek olan ’kadın’ın eşit ve onurlu bir yurttaş olarak toplumsal yaşama katılması demek!

Cumhuriyete saygı ve daha da önemlisi ona sahip çıkmak bize onu kalıt bırakanlara saygının gereği olmanın ötesinde bizlere düşen temel bir ödevdir.

Cumhuriyet erdemdir.

Ceyhun BALCI


Partilere çağrı

SERTEL Gazetecilik Vakfı’nın ’Ulusal varlığımızı, haklarımızı koruyalım’ bildirisinin ’istemlerimiz’ bölümünden:

"Bağımsız, barışçı bir dış politika, IMF programlarına son. ABD, AB baskılarından arınmış, toprak bütünlüğünü kendi gücüne dayanarak koruyan bir Türkiye... Halkçı, ekonomik, sosyal, kültürel politikalar. Halkına ve Cumhuriyet Anayasası’na sadık; seçim kazanmayı değil, vatanın geleceğini düşünen bir iktidar.

Aslında düzen değişikliği ancak devrimci politikalarla gerçekleşebilir; bu da halkın ağırlığını koyması, siyasal partilerin halkın bu istemleri etrafında toplanmasıyla olabilir."

(0216-302 13 59; yildizsertel@yahoo.com)

Peki bu başarı ’kimin’ Neşşar

SAYIN
CHP Milletvekili Prof. Mehmet Neşşar... Sağlık Bakanlığı’nın Bilimsel Kurulu’nun zayıflama ilaçlarıının geri ödeme listesinden çıkartılmasına ilişkini kararına (Abbott ve Roche’un ilaçları) hararetle karşı çıkmış ve CHP adına sert bir açıklama yapmışltınız.. TTB ve TEB’de sizin gibi açıklama yapmıştı bu konuda...

Bilimsel Kurul (!), zayıflama ilaçlarını yeniden geri ödeme listesine aldı, tıpkı Neupogen’in yeniden geri ödeme listesine alınması gibi...

Başarı kimin sizce? Bilimsel Kurul’un mu? Roche ve Abbot’un mu? CHP’nin mi? TEB’in mi? TTB’nin mi? Sağlık Bakanlığı’nın mı?

Yoksa hepsinin mi?

Ali Rıza ÜÇER- Tıp Kurumu Genel Sekreteri-ANKARA

Lütfen özen ve saygı

OKURUNUZ Mert Ebcim’in yazısını okudum. Benim de şikayetim, at yarışlarında 9 YTL’lik kupon ile 982 bin YTL kazanan Sivas’lı vatandaş ile ilgili haberle ilgili...

Kazanan talihlinin babası ile yapılan röportajda, ihtiyarın söylediği kelimeleri altyazı ile veriliyor, fakat ne hikmetse tüm kelimeler, Türkçemiz’e uygun yazılıyor fakat Allah kelimesi Allh diye yazılıyor.

Lütfen özen ve saygı. B.Ö.

Felsefe panelleri

GAZİ Üniversitesi’nin ’Dünya Felsefe Etkinlikleri’ için hazır olunuz.

13 Kasım pazartesi günü 10.30’da Prof. Kadri YAMAÇ (Rektör) ve Dr. H.Haluk Erdem’in konuşmalarından sonra ’Felsefe, Eğitim ve Medya’ panelinin konuşmacıları şunlar: Yöneten Prof. Tuba Ongun (Gazi), Prof. Korkmaz Alemdar

(Gazi), Fikret Bila (Milliyet), Prof. Semih Koray (Bilkent), Prof. Harun Tepe (Hacettepe) (Yer: Gazi Üniversitesi Rektörlük Mimar Kemalettin Salonu)

Aynı gün 14.00 deki ’Hayat ve Ölüm Karşısında Felsefe, Sanat ve Bilim’ panelinin açış konuşmasını Prof. Nalan Özhan Elbaş( (Gazi) yapacak,

’Kıymetli Varakalar Etrafında İcra-i Sanat’ başlıklı Videoart çalışmasını yapacak. Panelin konuşmacıları:

Yöneten Doç. Nesrin Çobanoğlu (Gazi), Prof. Zafer Gençaydın (Hacettepe), Prof. Neriman Samurçay (Ankara Üniversitesi), Prof. Deniz Yamaç (Gazi),

Prof. Sabri Büyükdüvenci (Ankara Üniversitesi)

(Yer; Gazi Tıp fakültesi Konferans Salonu)

Biliyor musunuz

AVUKAT, ressam Emel Yalın’ın 11 kişisel sergisini Çankaya Belediyesi’nin katkılarıyla ÇSM’de 6-16 Kasım tarihleri arasında açacağını ve gelirini belediyenin Evcil Hayvan Barınağı’na bağışlayacağını...

GÜNÜN SÖZÜ

"Herkes kızabilir, bu kolaydır. Ancak doğru insana, doğru ölçüde, doğru zamanda, doğru nedenle ve doğru şekilde kızmak, işte bu kolay değildir.

(Aristo)
Yazının Devamını Oku

Atatürk ne diyor AKP ne diyor

30 Ekim 2006
YÜCE deha Atatürk başta olmak üzere, Cumhuriyetimizi kuran; kız-kızan, yaşlı-genç, şehit ve gazilerimizin önünde bir kez daha sevgi ve saygı ile eğiliyor, mihnet duygularımızı yineliyoruz... Sonsuza dek yaşayacak Kemalist Cumhuriyet’in zaman-zaman, sözde önünde engel olmak için çalıştığını sanan iç işbirlikçiler ile dış akıldanelerinin her zaman haklarından gelecek bir birlikteliğin ve bilgeliğin var olduğunu; bundan asla şüphe edilmemesi gerektiğini de haykırmak istiyoruz.

Siyasal rejimlerde 83 yıl delikanlılığın olgunluk dönemidir. Artık çocukluk dönemi ile delikanlılığın ilk günlerindeki hırçınlıklar dinmiş, sorumluluk bilinci bellekleri kıskıvrak sarmaya başlamıştır.

83. yılında Cumhuriyetimizin iktidar tarafından açtığı hizmetlere bakın bir kez! Ya kavşak, ya kaldırım ya da park-bahçe! Var mı bir tek üretime yönelik fabrika?

Oysa Cumhuriyetin 10. yılında yüce deha "Az zamanda çok işler yaptık" diye diyerek övünüyor. Övünmeyi hak eden yatırımlarla onur duyuyor. Ya şimdi?

Haksızlık etmeyelim, AKP iktidarı döneminde de "az zamanda çok işler yapıldı!" Onlar da övünüyorlar da, aradaki fark ne?

Öyleyse yeniden alt alta yazalım:

Atatürk "Az zamanda çok işler yapıldı" diyor;

AKP: "Az zamanda yapılan ne varsa SA-TIL-DI" diyor...

Sorun da buradan başlıyor ve halk artık tepki vererek AKP’yi şimdiden haşlıyor. Cumhuriyetimizi sonsuza dek yaşayacak ve yaşatacak olanlara selam olsun...!

Yılmaz ERGÜL

Roche iyi kıyak

MALİYE Bakanlığı, geri ödeme listesinden çıkardığı ilaçları durmadan artırmaya devam ederken, bazı ilaçlar listeye bir giriyor, bir çıkıyor. Önce zayıflama ilaçları ’Bilimsel Kurul’ kararıyla listeden çıkartıldı. Buna eleştiriler gelince yeniden listeye alındı. Sağlık Bakanı’na sordular "Bu nasıl oluyor?" diye... Yanıtı, Bilimsel Kurul kararı oldu. Kimse o zaman akıl edip de "Yahu sayın Bakan, bu ilaçları listeden çıkaran da, geri koyanlar da aynı Bilimsel Kurul değil miydi?" diye sormadı. Bugün öğrendik, daha önce ’Bilimsel Kurul’ tarafından listeden çıkartılan skandallar firması Roche’un Neupogen isimli ilacı, aynı ’Bilimsel Kurul’ tarafından gene listeye alınmış! Burada ister istemez Roche firmasının, Sağlık Bakanlığı’nın ’Bisikletli Kanser Kampanyasına’ katılanlara yaptığı para desteği akla geliyor.

Müfettişlerin ve yargının Roche firması hakkındaki suç duyurularına kulağını kapatan Sağlık Bakanı Recep Akdağ, liberalizmin ’etkin ikna gücüne’ balıklama dalıyor. Mazeret hazır ’Bilimsel Kurul kararı’

Başbakan için ve Ofer-Kutman neyse, Sağlık Bakanı için de Roche aynı! Bize de "Böyle Başbakan’a böyle Sağlık Bakanı, böyle Sağlık Bakanına da böyle Bilimsel Kurul" yakışır demekten başka bir şey kalmıyor.

Böyle gelmiş ama böyle gitmeyecek!

Prof. Mehmet NEŞŞAR- CHP Milletvekili

Bulvarda ağaç kıyımı sürüyor

KUĞULU
kavşağında devam eden altgeçit çalışmaları sırasında ağaç kıyımına başlandı. 21 Ağustos’tan beri devam eden altgeçit inşaatı nedeniyle Atatürk bulvarının Ankara Sanayi Odası ile Kuğulu Park arasında kalan bölümünde de kaldırımlar da daraldı. And Evi’nin bahçesinin bir bölümü yola katılırken, buradan başlamak üzere kaldırımda bulunan ağaçlar da kesiliyor. Belediye ekipleri, dün GAMA Holding ve TEB binalarının önündeki ona yakın yaşlı ağacı elektrikli testere ile kesti. Ağaçların hizasında kalan bölümlere fore kazık çakılması ve bu nedenle Akün sahnesi, Türk Dil Kurumu ve TÜBİTAK’tan aşağıya doğru aynı hizadaki bütün ağaçların kesilmesi için de hazırlık yapıldığı görüldü.

Ayrıca alteçit çalışmalarının tamamlanmasının ardından bulvara yerleştirilecek yeni aydınlatma direklerinin örnekleri de bulvara kondu. Üç örnek içinden birinin seçilerek bulvar boyunca yerleştirileceği belirtiliyor.

Öte yandan Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek, sokak aydınlatmasında kullanılacak 3 ayrı aydınlatma direniği de basına tanıttı.

Okay İPEKÇİ

Türkiye’yi neden aşağılıyorsunuz

BİR
televizyon kanalında (27.10.2006) ana haber bülteninde, mezarlığa sit alanı olduğu için kayıkla giden köy halkı haberinde, haberden önce, sunucunun "Böylesi ancak Türkiye’de olur’ demesi çok büyük bir ayıptır.

Bunu söylerken aklına ne gelmiş merak ediyorum. Kendisi, iyi örnek ülke veya kıta için nereyi örnek alıyor da "Ancak Türkiye’de olur" diye bir tabir kullanıyor.

Bunun demokrasi ile ilgisi yoktur.

Türkiye’de yaşamayı kendisi için aşağılayıcı bir durum zannediyorsa, biz karşılayalım masraflarını, sözüm ona örnek aldığı yerlerde yaşasın ki milyonlarca izleyiciye böylesine basit cümleler kullanmasın.

Son yıllarda bu söz üzülerekten belirtiyorum ki klişeleşmiş’; ’klasik Türk işte’, ’Normaldir ağabey burası Türkiye’, ’Türk müsün belli oluyor’, bunun gibi laflar o kadar çok etrafımızda dolaşır oldu ki, üzülüyorum bir Türk olarak.. Mert EBCİM

Biliyor musunuz

GEÇEN yılın 3. döneminde 766 dolar olan kişi başına turizm gelirinin, bu yılın aynı döneminde 746 dolara düştüğünü, yine bu dönemde kişi başına turizm giderinin ise tersi bir gelişme ile ile artarak, geçen yıla göre %7,4 artışla 659 dolara yükseldiğini...

Dil sınavı

DOÇENT adaylari icinde İngilizce, Almanca ve Fransızca dillerinin dışındaki dillerden basvuranların KPDS sınavından 65 alması gerekiyor. Ancak 2000 yılından önce bu üç dilden doçentliğe başvuranlar için geçerli KPDS not baraji 70... Neden bu üç dil dışındaki dillerden birini seçenler için sınır 65 iken İngilizce, Almanca ve Fransızca için 70?

Bu durumda 2000 yılından önce KPDS sınavından 65-69 alan yüzlerce insana büyük haksızlık yapılmiş oluyor.

Bu insanların suçu dünyada ve bilimde en geçerli bu 3 dili secmiş olmaları mi?

Yrd. Doç. Serpil AKCAYLI

GÜNÜN ANISINA

"Yok öyle yağma, yok öyle 25 kuruşa 5 köfte..."

(30.10.2004’de Başbakan Erdoğanın, Ankara’daki gecekonduları yıkacaklarını açıklayan konuşmasından)

Yazının Devamını Oku

İkinci Lale Devri

29 Ekim 2006
UZUN zamandır Ankara’nın ağaçlarıyla ilgili bir tartışma sürüp gidiyor. İnanılmaz açıklamalar, inanılmaz cevaplar. Neden kimse "Bu ağaçlar neden ithal ediliyor, ülkemiz orman ve ağaç cenneti, neden İtalyanlara para ödeniyor, neden bizim toprağımıza ve iklimimize uygun Türk ağaçları dikilmiyor" diye sormuyor. Bizim çiftçimiz, ziraatçımız yok mu? Atatürk Orman Çiftliğimiz yok mu?

Acaba biz bu kadar zengin bir ülke miyiz? Acaba bağımsızlığımızı ipotek ederek borç alarak edindiğimiz 3-5 doları daha faydalı üretimlere mi harcasak? Sanırım bu devir 2. Lale Devri...

Bir yanda ilaç alacak para bulamayan, kuru ekmeye muhtaç yoksullar öte yandan dövizle ağaç satın alıp kurutan savurganlar...

Benim onlara tavsiyem tarihi okusunlar; Deli İbrahim’in, Vahdettin’in sonu ne olmuş öğrensinler. Biz cumhuriyet çocuklarının yüreği sızlıyor. Ama esas ayağına çarık yerine çaput sararak orakla, sapanla kurtuluş savaşı veren analarımızın, dedelerimizin kemikleri sızlıyor. Ümit ÖZER

Hacettepe ve İstanbul ilk 500’e girebildi

SİZİN ve gazetenizin sadık bir okuyucusu olarak "Üniversitelerimiz dökülüyor" (20.10.2006) başlıklı yazıyı okuduktan sonra konu ile ilgili bilgi verme gereğini hissettim. Çin’in saygın üniversitelerinden Şanghay Jiao Üniversitesi tarafından 2003 yılından bu yana yapılan ve dünya akademik çevreleri tarafından tarafsız ve saygın bir araştırma olarak kabul edilen ’Dünyanın en iyi 500 üniversitesi’ sıralamasında, Türkiye’den Hacettepe Üniversitesi 409, İstanbul Üniversitesi ise 468. sıradan listeye girmişlerdir.

Listenin hazırlanmasında, üniversitelerin Nobel ödülü alan mezunlarının sayısı, Science ve Nature dergilerinde yayımlanan makaleleri, bu dergilerde kendilerinden alıntı yapılan öğretim görevlileri gibi kriterler göz önünde bulundurulmuştur. Konu ile ilgili daha detaylı bilgiye www.globalvizyon.com/eniyi_besyuz_univ.asp adresinden ulaşabilirsiniz.

Ülkemizin bilimsel başarı açısından uluslararası alanda önemli bir varlık gösterdiğinin kanıtı olan bu durumun devamı ve de sıralamaya giren Türk üniversitelerinin sayılarının artması hepimizin ortak dileğidir.

Doç.Dr. Deniz DEMİRYÜREK

Hacettepe Üniversitesi Tanıtım Komitesi


Örnek bir kuruluşuz

ANKARA Umum Otomobilciler ve Şoförler Esnaf Odası Yönetim Kurulu Başkan Vekili Menderes Koyuncu, ’Şoförler Odasında neler oluyor’ (25.10.2006) başlıklı yazıyı yanıtlarken, "1927’de kurulan Ankara Şoförler Odasında Esnafa hizmet etme anlayışından başka hiçbir şey olmuyor" diyerek iddialara şu karşılığı veriyor:

"1. Bu kurumda hiç kimseye hiçbir şekilde ayırımcılık, kayırmacılık yapılmamıştır. Yapılamaz. Bu yasal bir zorunluluktur ve aynı zamanda yıllardan beri süre gelen bir uygulamadır.

2. Ramazan ayında öğlen yemeği çıkarılmaması da yıllardır süre gelen bir gelenektir. Sadece bu yıla mahsus bir uygulama değildir. Daha önceki yıllarda bir ay süre ile imkanlar ölçüsünde iftar yemeği dahi verilmiştir.

3. Sigara içmenin yasaklanması ve çay servisinin yapılmaması gibi bir uygulama kesinlikle söz konusu değildir. Gülünç bir iftiradır.

4. Personelin yer değiştirilmeleri veya bazı personelin işine son verilmesi, kurum içi bir düzenlemedir. Kesinlikle objektif değerlendirmeler sonucu ve yönetim kurulu kararları ile yapılmıştır.

Son olarak Odamız laik Türkiye Cumhuriyetinin Başkenti Ankara’mızın gözde kurumlarından birisidir. Cumhuriyete ve Atatürk ilkelerine bağlı, kendisine yasalarla verilmiş yetkilerle esnafa hizmet etmeye çalışan ve her zaman Türkiye’ye ilk hizmetleri ile örnek olan bir esnaf kuruluşudur.

Teşekkür

GEÇEN hafta Dikmen Caddesi’ndeki Sabiha Uzun Sağlık Ocağı’nın kanalizasyonunun tıkalı olması nedeniyle bitişiğindeki iki apartman sakinlerinin önemli sağlık tehlikesiyle karşı karşıya bulunduğunu ifade etmiş, ilgili ve yetkililerin vurdum duymazlığından şikayet etmiştim.

Şikayetin yayınlanmasından iki gün sonra Ramazan Bayramı tatili olmasına rağmen bir ekip gelerek arızayı giderdiler. Başta size şikayetimizi yayınlayarak ilgililerin dikkatini çektiğiniz için, bayram günü tatil olmasına rağmen gelerek arızayı gideren ekibe teşekkür ediyoruz. Enver BİLGİN

GÜNÜN SÖZÜ

"Efendiler! Avrupa’nın bütün ilerlemesine, yükselmesine ve medenileşmesine karşılık Türkiye tam tersine gerilemiş ve düşüş vádisine yuvarlana durmuştur. Artık vaziyeti düzeltmek için mutlaka Avrupa’dan nasihat almak, bütün işleri Avrupa’nın emellerine göre yapmak, bütün dersleri Avrupa’dan almak gibi bir takım zihniyetler belirdi. Halbuki, hangi istiklál vardır ki ecnebilerin nasihatleriyle, ecnebilerin planlarıyla yükselebilsin?... Tarih, böyle bir hadiseyi kaydetmemiştir!"

(Mustafa Kemal Atatürk)

KISA...KISA...

DİKMEN, Akpınar Mahallesi’nde belediyenin ruhsat verdiği yüzlerce yeni apartman, binlerce konuta TEDAŞ abonelik vermiyor. Bahaneleri ise "trafo yetersizliği"... Duyanlar duymayanlara söylesin, burası başkent, burası Kızılay’a 10 dakika mesafede... Yazık, çok yazık mağdur olup evinde oturamayan insanlara...

Nafiz ARICA-ÇANKAYA

GAZETELERDE
ve TV’lerde hep cinayet, sahtekarlık, vahşet, terör, hırsızlık, tecavüz, sapıklık, inanç sömürüsü ve benzeri haberlerle karşılaşıyoruz. Bu şekilde hem insanlarımızı kendi elimizle birbirinden soğutuyoruz. Hem de birbirlerine olan güvenlerini tamamen ortadan kaldırıyoruz. Sanki bu ülkede insanlık adına hiçbir şey yapılmıyor...

Göksel KAYA
Yazının Devamını Oku

Türkiye'nin etnik yapısı

28 Ekim 2006
ARAŞTIRMACI Ali Tayyar Önder, "Türkiye'nin Etnik Yapısı-Halkımızın Kökenleri ve Gerçekler" başlıklı kitabını yeniden düzenlemiş.

Okunması gereken ciddi bir bilimsel çalışma. Bu kitapta üzerinde düşünülmesi gereken bazı önemli tespitler var. Bazıları da tartışma yaratacak konular.

Önder "Benim tek amacım, yıllardır istismar edilen ve ülkemin ulusal bütünlüğüne karşı suni bir gerekçe olarak kullanılan Türkiye'nin etnik yapısıyla ilgili gerçekleri kamuoyuna duyurmak, en azından konunun bilimsel bir temelde tartışılıp değerlendirilmesini sağlamaktır" diyor.

- Etnik kimlik kültürel bir olgudur. Bu nedenle de kültür değişimine bağlı olarak değişebilirdir. Etnik kimlik tanımında bilimsel olarak tek geçerli ölçüt kişinin kendine bakışı, duyumsaması, kabulüdür. Kimlik olarak kişi kendini 'ne, kim' olarak görüyorsa odur. KÜRT NÜFUS NE KADAR- Türkiye'de etnik yapıyı etkileyecek oranda 'anlamlı' nüfusa sahip tek grup, yaklaşık %7 oranı ile Kürtlerdir. Bu oranla, bugün Türkiye'deki nüfus yaklaşık 5 milyondur.

- Kürtler dışında nüfusları 'yüzde' ile ifade edilebilen sadece iki grup mevcuttur. Bunlar; %1'erlik oranla Araplar ve Zaza'lardır. Tüm diğerlerinin nüfusları %1'in çok altındadır. (Çerkezler %0.34, Lazlar %0.27, tüm diğerleri 0.41)- Türkiye'deki toplam etnik nüfus yaklaşık %10'dur. Türkiye'de halkın %90 gibi, tamamına yakın çoğunluğu kendisini Türk hissetmekte, Türk olarak tanımlamaktadır.

TÜRKİYE MOZAİK DEĞİLDİR

- Bilimsel ölçüt ve uluslararası kabulle, bir ülkenin etnik yapısının 'mozaik' olarak tanımlanabilmesi için o ülkedeki etnik nüfusun, ülke nüfusunun %35'ini oluşturması şarttır. Bu şart karşısında toplam etnik nüfusu %10'u aşmayan Türkiye'yi, etnik bir mozaik olarak tanımlamak hiçbir şekilde mümkün değildir.

- Etnik mozaiklik, Türkiye'yi Sevr ile bölemeyen Batı'nın bu ülkeyi içten bölebilmek için bugünkü bölücü taleplerine meşru bir dayanak, gerekçe sağlamak üzere yıllarca ustaca empoze ettiği mesnetsiz ve maksatlı bir yakıştırmadır.

- Anadolu Aleviliği bütünüyle bir Türkmen olgusudur ve Aleviler, çoğunluğu Oğuz olmak üzere Horosan, Harzem Türkleri'dir.

- Zazalar, Kürt değildir. Kürtlük etnik bir kimliktir ve Kürtçe bir dildir.

Ancak Kürtler bir Orta Asya kavmidir. 'Asli' kimlik olarak Türk’türler. Bu çok sayıda yerli ve yabancı bilim adamınca belgelerle ortaya konmuş bir gerçektir. (Örneğin, Yenisey Elegeş yazıtı, 830'lı yıllar Bizans arşivi, Prof. Rosanyi, Gyula Nemet, Kont Zicy, F. Erechak'ın araştırmaları ve diğerleri...)

BİLİMSEL TEMELDE TARTIŞILSINAli Tayyar Önder, bu tespit ve değerlendirmelerini çok sayıda bilimsel veri ve belgeye dayandırmış, kaynak göstermiş. Kendisine bazı bilgilerin tartışma konusu olduğunu sorduğumuzda "Bugüne kadar ne kitabın içeriğine, ne de kitaptaki veri ve belgelere herhangi bir tekzip ya da itiraz gelmemiştir" diyor. Robert Kolej mezunu olan ve Gaziantep Üniversitesi'nde dil bölümü (İngilizce) başkanlığı yapan ve bu arada çeşitli bakanlıklarda çalışan Önder, konu üzerinde 1967'den beri çalışma yaptığı kitabının bugüne kadar 11 baskı yaptığını söylüyor. (Fark Yayıncılık 0312-435 99 05)

- Etnik kimlik kültürel bir olgudur. Bu nedenle de kültür değişimine bağlı olarak değişebilirdir. Etnik kimlik tanımında bilimsel olarak tek geçerli ölçüt kişinin kendine bakışı, duyumsaması, kabulüdür. Kimlik olarak kişi kendini 'ne, kim' olarak görüyorsa odur. KÜRT NÜFUS NE KADAR- Türkiye'de etnik yapıyı etkileyecek oranda 'anlamlı' nüfusa sahip tek grup, yaklaşık %7 oranı ile Kürtlerdir. Bu oranla, bugün Türkiye'deki nüfus yaklaşık 5 milyondur.

KÜRT NÜFUS NE KADAR

Yazının Devamını Oku

Fındıkta banker skandalına doğru

27 Ekim 2006
HÜKÜMET, geçen yaz ortasında Fiskobirlik'e başının çaresine bak dedi ve bunun sonucunda da beklenenler olmaya başladı.Karadeniz'de, 750 bin fındık üreten aile; buna bağlı olarak da Fiskobirlik'e bağlı 240 bin ortak var.

3 milyon kişinin gözü üzerinde bulunan Fiskobirlik, bugün çaresizlik içinde, üreticiden aldığı fındığı TMO'yo rehin etmek zorunda kalarak ondan para alıyor. Ancak bu para üreticinin cebine girmiyor, birlik kendisi için gerekli harcamalarda bulunuyor.

Fındık piyasasını üretiminden ihracatına kadar yıllardır izleyen eski Fındık İhracatçıları Başkanı Lokman Kondakçı, "Uyarıyorum, fındıkta geçmişteki banker skandalının bir benzeri yaşanacaktır. Üretici emeğinin karşılığını nasıl alacaktır?" diye soruyor.

Fındıkta sıkıntılar giderek büyüyor.

Geçen yıl fındığın satış fiyatı yaklaşık 7 YTL'ye kadar çıkmıştı. Bu yıl ise 2.8 YTL civarında; yani geçen yılın yarısından bile düşük.

Hükümet, Fiskobirlik'e kızıyor; üretici de hükümete tepki gösteriyordu.

Nitekim ünlü Ordu mitingi bunun bir sonucuydu.

Tepkiler karşısında hükümet, TMO'yu devreye sokuyor, ayrıca 12 Eylül'de Fiskobirlik yönetimi değiştiriliyordu.

Bu yılki üretimin yüzde 40'ı üreticinin elinden çıkmış durumda; ama üretici cebinde para göremiyor. Sıkıntılar giderek büyüyor, kızgınlar büyüyor.YAZ TAHTAYA

Yazının Devamını Oku