Paylaş
Genç beyinlere dilimiz, tarihimiz, geleneklerimiz, dinimiz yanlış öğretilmektedir.
Düşünmeyen, üretmeyi bilmeyen, AB'ye ve ABD'ye sempatiyle bakan, beyni yıkanmış kuşaklar oluşturulmaya çalışılmaktadır.
Bazı Nurcu kafalar tarafından yönlendirilen Milli Eğitimimiz, vatan ve ulus sevgisi olmayan kuşaklar yetiştirmeye çalışmaktadır.
Eğitimdeki bozulma tüm toplumda çürümeye yol açıcı niteliktedir.
Eğitimi sadece imam hatip okullarından ibaret sanan zihniyet ülkenin bölünmesi, tarikatların kucağına itilmesi, Cüppeli Ahmet Hoca tipindeki kişilerin saygı görmesi ile ilgili konuları ön plana çıkarıcı çalışmalar içindedir.
Türkiye'deki okulların %70'ine yakını din bilgisi öğretmeni ya da Nurcu/Fethullahçı/Nakşibendi gruplarına mensup kişilerin idaresi altındadır.
Okullarda çağdaşlıktan, demokrasiden, insan haklarından, Kemalist düşünceden söz edilemez hale gelinmiştir. Dini terimlerle konuşma, laiklik ilkesini eğitimden söküp atma akımı güçlenmiştir.
Fethullahçı/Nurcu/Nakşibendi akımları ABD'nin kuklası olduğundan emperyalist ejderhalar bu grupları tetikçi olarak kullanmaktadır.
Bu gruplar, Irak'ta 650.000 kişiyi katleden, Afganistan'ı işgal eden ABD hakkında bugüne değin bir tek söz etmemiştir. Yayın organlarında ABD'yi sempatik ve demokrat gösterici nitelikte sürekli olarak yayınlar yapılmaktadır. Yıllarca, kola içmeyin, kot giymeyin diye konuşanların bugün kendi kanallarında ABD mahreçli filmler (Rambo türü) oynatılmaktadır.
İlköğretim ve ortaöğretim öğrencilerine her yıl on milyonlarca kitap bedava verilmekte, ertesi yıl bunca kitap çöpe atılarak yeniden yığınla bedava kitap dağıtılmaktadır. Sınıfı geçen bir öğrencinin alttan gelen öğrencilere kitap devri yapmasının önlenmesi kaynak/para israfından başka bir şey değildir.
Bedava dağıtılan kitapların baskı ve dağıtım işleri hangi şirketlerce yapılmaktadır?
Bu gruplardan biri hiçbir firmalarının aşırı büyümesini (göze batmasını) istemezler. Kitap yayını için onlarca yayınevleri söz konusudur. Aynı taktik dershanecilik sektöründe de uygulanır. Ders kitaplarını dağıtan kargo şirketi arandığında bu gruba bağlı bir gazete temsilciliğinin adresi çıkmaktadır. "İslam hoşgörü dinidir" diye konuşanların kendi mağazalarında örneğin, Prof. Yaşar Nuri Öztürk'ün, Zekeriya Beyaz'ın, Yalçın Küçük'ün vb. kitapları satılmaz.
Cumhurbaşkanlığını ve Başbakanlığı AKP zihniyeti ele geçirdiği takdirde ülkemizdeki zayıflama daha da hızlanacaktır.
2002'de 200 milyar dolar olan dış ve iç borç bugün 360 milyar dolara yükselmiştir. Ortada hiçbir eser olmadığı halde borcun 160 milyar dolar artmasını hiçbir ekonomist izah edememektedir.
EĞİTİMDE ÇÜRÜME
Eğitimdeki çürümeyi dile getirme konusunda ön saflarda yer alması gereken eğitim sendikaları ne yazık ki bazı 'ağaların' elinde esir olmuştur.
Üzerine vazife olmayan konularda laf üreten çağdışı, kadrolaşmacı, teşbihçi, sarkık bıyıklı, din istismarcısı, okul yönetimlerini tos vuranlara teslim etme yanlısı grup bir cemaat olmanın ötesine geçememektedir.
İslamiyet’le ilgisi olmayan ilkel fikirleri öğrencilere bulaştıranlar Türkiye'nin çöküşünü hızlandırmaktan başka bir işleve sahip değildir.
Sonuç olarak eğitimin içinde bulunduğu durum hiç iyi değildir. Bu konuda öğrenci, öğretmen ve velilere önemli görevler düşmektedir. Ben ne yapabilirim ki diye düşünmeyiniz. Gördüğünüz aksaklıkları mektup, e-posta, faks, telefon yoluyla ilgililere (kaymakamlar, valiler, vekiller, bakanlar, başbakan, cumhurbaşkanı vb.) duyurunuz.
Nihat YAVUZ
Japonya'dan ders alın
JAPONYA'da muhalefetten bir vekil (Hisayasu Nagata) iktidar partisinin liderinin oğluna bir firmanın rüşvet verdiğini ileri sürüp, iddiasını kanıtlayamayınca partisinden istifa ettiğini açıklamış.
Bizde ise TCK'daki 87-88 ayrı suça verilen cezaya 5 sene erteleme getiren yasa teklifini iktidar partisi milletvekilleri hazırlıyorlar. Neden? Milletvekilleri hakkında 230 fezleke var ve en az 100 vekil, bu teklif yasalaşırsa affa uğrayacak.
Yukarıdaki örnekle, bizimkiler ne kadar tezat değil mi? O nedenle biz hiçbir konuda düzelemeyiz. Ne muhalefet etkili ses getirecek tepkiler ortaya koyuyor, ne de sivil toplum kuruluşları...
Toplum zaten neme lazımcı veya ses çıkaranların da sesi kesiliyor.
Arif AKDOĞAN
Bu haftayı unutmayın
3-9 Kasım tarihleri tüm dünyada ve ülkemizde Organ Nakli Haftası olarak kutlanmaktadır.
Organ bağışıyla ilgili çeşitli kampanyalar düzenlenmekte, halk bilgilendirilmektedir. Öğrenci ve öğretmenleriyle 15 milyonluk bir nüfusu barındıran Milli Eğitim Bakanlığı da elbette ki konuya ilgi göstermektedir. Fakat bu yıl 3-9 Kasım Haftası'nın okullarda kutlanacak belirli gün ve haftalar listesine dahil edilmesinin unutulduğu ortaya çıktı. Her şey bakanlığın emirleri, yönetmelik ve genelgeleri çerçevesinde yapılabildiği için hiçbir okul haftayı kutlayamayacak. Yarının yetişkinleri olan öğrenciler ve toplumun temel direği olan eğitimci öğretmenler konuyu es geçmek zorunda kalacaklar. Lütfen, MEB bürokratlarını hatadan vazgeçmelidir.
Çünkü vakit daralıyor.
Polat P.
ipolati06@hotmail.com
Kazakistan enerji yatırımları ile nereye gidiyor
KAZAKİSTAN'da olanları kavrayabilmek için bu ülkede ne gibi yatırımlar yapıldığını bilmek gerekiyor. Bunun için Kazakistan'da petrol sektöründe çalışan bir mühendis (İ.İ.) okurumuzla yaptığımız sohbette okurlarımızla paylaşılması gereken bazı bilgiler ortaya çıktı.
Aldığımız notları şöyle özetleyebiliriz:
Ona göre, Kazakistan'ı iki bölümde incelemek gerekiyor.
Kazakistan büyük bir gelişme süreci içinde... Özellikle altyapısı için yoğun bir yatırım faaliyeti sürüyor. Petrol gelirlerinden oluşan bu kaynaklar, bu yatırımlara yönlendiriliyor.
Bu tür hizmetlerin büyük bir çoğunluğunu Türk firmaları üstlenmiş durumda; mühendislik, lojistik ve satın alma ve de inşaat-taahhüt işleri gibi... Özellikle yeni kurulan başkent Astana, büyük bir Türk şantiyesi durumunda. Otel, işmerkezi, hastane ve en önemlisi de konut yapımında Türk firmalar öncülüğe sahip
Altyapının dışında bir diğer bir sektör ise global önemdeki petrol ve gaz yatırımları... Bunlar özellikle son yıllarda ortaya çıkan dünyadaki en büyük petrol havzalarından biri olan Hazar Denizi'ndeki Kashagan bölgesinde odaklanıyor. Bu yatırımlarda Tengiz, Aktau ve Atrau önemli merkezler olarak dikkati çekiyor.
Dünyadaki büyük şirketlerin aksine bölgedeki egemenlik bir İtalyan şirketine ait... İtalyanların ünlü devlet şirketi ENİ grubuna ait Agip, buradaki petrol havzalarını işleten grubun ana üstlenicisi...
(Aynı Bakü-Tiflis-Ceyhan (BTC) boru hattının ana işletmecisi BP şirketinin pozisyonda gibi değerlendirilebilir)
Aynı zamanda uzun yıllardır Amerikan şirketleri tarafından işletilen petrol havzaları da buradaki yatırımların diğer önemli bir bölümünü oluşturuyor. Texas-Chevron, Shell ve Exxon-Mobil bu şirketlerden en önemlileri sayılıyor.
TENGİZ'İN ÖNEMİ
Kazakların, Türk işçilere yönelik saldırılarının meydana geldiği yer Tengiz, rafineri ve petro kimya tesislerinin bulunduğu bölge... Buradaki tesisler Sovyetler Birliği döneminden beri çalıştırılıyor. 1991'den sonra Kazakistan'ın yatırımlarını, batılı şirketlere açmasıyla birlikte bölgenin önemi gittikçe artıyor.
Kazakistan'da petrol üretimini ve dağıtımını, Sovyet döneminden kalan kültürü ile Kazak devleti ve batılı dev petrol şirketleri yürütüyor bugün... Bu işlerin ana mühendislik kalemleri de, yine batılı ülkelerin dev mühendislik ve taahhütlük firmaları tarafından yapılıyor.
TÜRKLER NE YAPIYOR
Türk şirketleri ise bu organizasyonda büyük çaptaki yatırımların taahhüdünü başarıyla yürüten taşeron ve müteahhit firmalar olarak dikkat çekiyor. ENKA, Tengiz bölgesinde Bechtel şirketi ile faaliyetlerini uzun yıllardır ortak olarak yürütüyor. Zaten ENKA-Bechtel ortaklığı, Romanya (otoyol), Hırvatistan (otoyol), Rusya'nın doğusunda Japonya’nın karşısında yer alan Sahalin adası (Petro-kimya) gibi dünyanın bir çok bölgesinde çok önemli projelere imza atıyor. Bunun yanı sıra ENKA, Kashagan bölgesinde denizde yapay adalar inşa ediyor. (Hazar'daki petrol kaynaklarının bulunduğu bölgelerde (Kashagan) denizin sığ olması nedeniyle Azerbaycan'daki büyüklükte petrol platformlarının yapılamamasından ötürü petrol çıkarma işi, inşa edilen yapay adalar üzerine kurulacak tesisler vasıtasıyla gerçekleştirilecek...)
Bölgede faaliyet gösteren diğer büyük Türk firmaları, GAMA ve Tekfen'in kurmuş oldukları ortaklık ile bölgede büyük taahhüt işleri gerçekleştiriyor. BTC projesinde Azerbaycan'da çıkan petrolün depolandığı ve Ceyhan'a pompalandığı Sangaçal terminalinin bir benzerinin yapımı Hazar'ın karşı kıyısında bu ortaklık (GATE) tarafından gerçekleştiriliyor. Projenin toplum bedelinin 900 milyon doları bulacağı söyleniyor.
30 MİLYAR DOLARLIK YATIRIM
Kazakistan'da önümüzdeki 15-20 yıl içerisinde petrol ve gaza yönelik yatırımların 30 milyar dolara ulaşması bekleniyor.
Batılı bir kaynak, "Aynı süre içinde de Azerbaycan'daki benzer yatırımların da toplam 20 milyar doları bulacağı hesaplanıyor. Bunun 3.5 milyarlık bölümü BTC boru hattı olarak hizmete girdiğini de hatırlatmamız gerekiyor" diyor.
PETROLDEN GAYRİMENKULE
Petrol fiyatlarının yükselmesine karşın, 11 Eylül'ün yarattığı koşullar, bu gelirlerin bir kısmının batılı bankalar yerine değişik alternatif yatırımlara yönelmesine neden oluyor.
Yani petrol gelirleri; gelişmekte olan cazibeli pazarlardaki telekomünikasyon, bankacılık ve gayrimenkul sektörleri ile şirket satın almalarına yöneliyor.
Bunun dışında Arap ülkeleri, kendi altyapılarını ve sanayilerine yönelik yatırımlara çoktan başlamış durumdalar. Bunlara örnek vermek gerekirse; Dubai'de metro yatırımları, Suudi Arabistan'da inşası biten iki rafineri ve petro-kimya tesisi, Pakistan'ın güneyindeki iki ada üzerinde yeralacak gayrimenkul projeleri (Bu projenin tahmini bedelinin 100 milyar dolar civarında olması bekleniyor), bunun dışında Türkiye'de, Oger'in Telekom'u alması, Kuveyt'ten bir bankanın Halkbank'a talip olması, Dubai Prensi El Maktum'un İETT arazisinde ikiz kuleler yapımı için girişimlerde bulunması vs. gibi... Ayrıca, Moskova ve St. Petersburg'da yürüyen milyar dolarlık gayrimenkul yatırımları...
Ortadoğu ve Avrasya'da, petrol ve doğalgaz merkezli bu büyüklükte dev yatırımlar olurken, Türkiye kurumları ve şirketleriyle bir-ikisi dışındakiler uyurken, buradaki savaşa ne kadar hazırlıksız olduğu, Kazakistan'da yaşanan olaylarla bir kez daha ortaya çıkmıyor mu?
TEKNOLOJİ GELİŞTİRİLEMEMESİ
Evet yazacak çok şey var. Müteahhit firmaların fiyat rekabetinden ülke olarak teknoloji geliştirilememesine, çalışanların iş güvenliği ve sosyal haklarına kadar uzanan sorunlar yumağı hiç gözardı edilecek şeyler değil.
Varoşlarda üretmeyen, düşünmeyen, besleme bir nesil yetiştiren, cami cemaati dışındakileri kendinden saymayan, türban, kent sahil rantı peşinde koşan, Ali Dibo'lar yaratanlar acaba kafalarını biraz bu konularda yorma zahmetine katlanmıyorlar.
Türkiye'nin esas amacı, önemli sektörlerde sanayi teknolojisi üreten firmalar ortaya çıkarmak olmalıdır; Kore örneğinde (Hyundai) olduğu gibi...
Turancılık artık mazide kaldı
KAZAKİSTAN'da yaşanan olaylarla ilgili gerek köşenizde gerek televizyonlarda yaptığınız açıklamalar için sizi yürekten kutluyorum. Bunu söylememin sebebi ben Azerbaycan'da 1 yıl okudum daha sonra Türkiye'ye, Çanakkale 18 Mart Üniversitesi'ne yatay geçiş yaptım.
Açıklamalarınızı dinlerken o yaşadığım zor günler kafamda canlandı; sanki o anda birileri duygularıma tercüman oldu.
Şimdi orada ne var diyeceksiniz? Burada vurgulamak istediğim nokta bir ülkenin kendi vatandaşlarına sahip çıkmaması...İnanın bu o kadar acı bir durum ki size anlatamam.
Örneğin: Azerbaycan'da başınıza kötü bir şey geldi; adres neresidir bağlı bulunduğunuz Büyükelçilik... Ama sizi kollamak bir yana büyükelçiliğin kapısından içeri dahi giremezsiniz. Büyükelçi ve çalışanlar kırmızı plakalı arabalarla problem yaşamıyorlar; bizlerin yaşadığı sorunlara çözüm bulmuyorlar. Kazakistan'da büyükelçilik başkentte değil ama Azerbaycan'da başkentte (Bakü) olmasına rağmen! Tam dediğiniz gibi öyle Turancılık, ağabeylik-kardeşlik falan bunlar artık mazilerde kalmış. AB ne ki, biz sözde Türk soyu dediğimiz ülkelerde söz sahibi değiliz.
Bu hükümet Amerika ve AB sevdalısı; ne yapsın sizin bahsettiğiniz ülkeleri... Türkiye'den Azerbaycan'a giden özellikle öğrenci kesimi, orada yaşam tarzı biraz farklı olduğundan yani
şöyle söyleyeyim gece hayatı, bayanlarla beraberlik vb gibi durumlardan ötürü bir bakmışsınız okuldan kopmuş. Ama bazı şeyler bir şekilde hallediyor.
2003 yılında 2 öğrenci bıçaklanarak öldürüldü. Daha bunun gibi bir sürü rezil şeyler...
Biz günden güne çoğu yerde kaybediyoruz.
Tek tesellim ülkeme kısa süre içinde geri dönmemdir.
Yalçın BÖLEK
Niye saldırıyorlar
KAZAKLAR; Filipinlilere, Amerikalılara saldırmıyorlar da niye bizimkilere saldırıyorlar. Bunun ortaya çıkarılması gerekiyor. Bizimkilerin orada fazla ortalıklarda dolaşmamaları, kadın-kızla vakit harcamamaları kazandıkları parayı Türkiye'ye getirip (Amerikalılar ve Filipinlilerin yaptığı gibi gibi) aileleriyle birlikte harcamaları gerekmektedir. Böyle yaptıkları takdirde oralarda it kopukla başları belaya girmez sanıyorum.
ceya1234@yahoo.com.tr
Baraner: Almanlar turizmde Türkiye'den vazgeçemez
ALMANYA'da Türk turizm ürünlerini en çok satan 100 seyahat acentesinin temsilcilerinin Avrupa'nın en büyük turizm medya grubu FVW tarafından işletilen www.tourexpi.com ve Gloria Golf Resort Otel'in davetlisi olarak Belek'e gelmeleri nedeniyle bir açıklama yapan Avrupa Türkiye Turizm İş Konseyi Başkanı Hüseyin Baraner, son dönemde bazı sıkıntılar yaşayan Türk turizminin akıllı pazarlama ile büyütülebileceğini söylüyor.
Gelecek yıllarda Türk turizminde yatırımdan çok pazarlama ve tanıtım faaliyetlerine ağırlık vermek gerektiğine işaret eden Baraner, "Aptalca yatırım değil, akıllı pazarlama lazım. Artık pazarlamada o kadar büyük rekabet içine girildi ki (marketing) sözcüğü (war-keting) olarak telaffuz edilmeye başlandı. Turizmde kıyasıya rekabet var. Turist kabul eden ülkeler Avrupa'da adeta pazarlama savaşı yapıyorlar" diyor.
Avrupa pazarında Türkiye ile ilgili bazı haberlerin tedirginliğe neden olduğunu ancak Almanların Türk otellerinden
vazgeçemeyeceğini belirten Baraner şöyle devam ediyor:
“Sayıları bir miktar azalsa da Almanlar bu yıl yine Türkiye'yi tercih ettiler. Akıllı bir turizm politikası uygulayıp, Almanya'yı arkamıza alarak, İspanya'dan sonra Avrupa'nın en büyük ikinci turizm pazarı olabiliriz. Almanlar Türkiye'den vazgeçmez. Almanya ilerideki yıllarda Türkiye'nin turizmde en büyük büyüme ve güç motoru olacaktır.”
İslam'da oruç kadar yaşam hakkı da kutsaldır
ŞİŞLİ Etfal Eğitim Hastanesi Başhekimi Ali İhsan Dokucu’nun bir çocuğu ameliyat masasında bırakıp iftara gitmesini okudum. Dinimizin ne kadar yanlış bilindiğini ve uygulandığını görüyorum.
İslam dininde oruç kadar yaşam hakkı da kutsaldır.
Küçücük bir bedeni makinaya bağlayıp ibadete (oruç açmaya) giden bu zat bilim adamlılığının reddettiği gibi İslam dinine de ters düşmektedir.
En büyük günah ölüme terk etmektir.
Başhekim diyor ki; "Yerime bakacak nitelikte kimse yoktu."
Şart mı gitmen? Yangın mı çıktı? Orada küçük bir şey atıştıramaz mısın? Hem orası eğitim hastanesi değil mi? Yetiştireceğiniz doktorlara iyi örnek mi oluyorsunuz?
Hastanede 61 röntgen teknisyeni varken GOP Özel Hayat Hastanesi'nden röntgen teknisyeni alıyorlar?
Yazacak çok şey var. Gereğinde bunlar da ortaya çıkar.
Başhekimin bunlardan hep bilgisi var.
Ama onlar işlerine gelince Müslümanlar. Tıpkı 'benim hırsızım iyidir' dedikleri gibi.
Hamdi TOZLU
Paylaş