Yalçın Bayer

Yerel basının hali perişan!

6 Ekim 2021
İstanbul Gazeteciler Dernek Başkanı (İGD) Mehmet Mert, Cumhurbaşkanlığı tarafından 30.06.2021’de yayınlanan ‘tasarruf tedbirleri’ genelgesinde geçen ‘Basın ve Yayın Giderlerine Düzenleme’ bölümünün acilen gözden geçirilerek düzenlenmesi gerektiğini vurguladı.

“Kamu kurum ve kuruluşlarının basını izleme ile ilgili birimleri ve kütüphane dokümantasyon merkezleri hariç hiçbir şekilde günlük gazete alımı yapılmayacak, görev alanı ile ilgili olmayan yayınlara abone olunmayacak” şeklinde geçen yasaklanmanın zaten zor durumda bulunan ‘Yerel Basın’ı daha da zor duruma düşüreceğini kaydeden Mehmet Mert şu vurgulamaları yapıyor:

 Bu yasaklama ile adeta Anadolu medyasına, yerel medyaya, emekçi basına, mahalle basınına ‘kapıya kilit vur, git başka iş yap’ demeye getirilmiş. Zira her ne kadar internet çağında olsak da, dijital sisteme geçiş öncesinde bulunsak da, sosyal medya organları alışılmış gazete, TV, radyo gibi yayın organlarından daha etkin olsa da, henüz ülkemizin yüzde 50’den fazlası ne yazık ki interneti sağlıklı kullanamıyor.

Özellikle Anadolu halkı, taşra halkı haberleri yerel medyadan öğreniyor. Zorluklar içinde yayınlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Zaten ülke genelinde büyük reklamların sadece ve sadece yüzde 1’inden faydalanmak, resmi ilanların yüzde 5’inden faydalanmak zorunda olan yerel Anadolu medyası, bu tasarruf tedbirleri ile hepten zor duruma düşmüş durumda. Ayrıca tasarruf tedbirleri genelgesi yerel gazetelere aboneliği yasaklarken, AKP meclis gurubu bazı büyükşehir belediyelerine gazetelerin desteklenmesi amacıyla abone olunması ve reklam verilmesi yönünde önerge vermiş.

Aynı zaman diliminde iktidarın iki kesiminden birisi gazetelere aboneliği yasaklarken, diğeri gazetelerin desteklenmesini talep ediyor. Esas olan şu: Yerel medya kesinlikle desteklenmeli ve AKP grubunun önerisi çok yerinde bir teklif olmakla birlikte, kesinlikle yayınlanan tasarruf tedbirlerindeki gazetelere abone olunma yasağı kaldırılırken, ülke genelindeki tüm yerel belediyelerin de yerel medyayı desteklemesi için ciddi yayınlanan yerel gazetelere abone olması ve reklam vermesi gerekiyor.

Tasarruf tedbirlerindeki ‘Basın ve yayın giderlerine düzenleme’ bölümünün yeniden oluşması gerektiğini söylemek istiyoruz.

GÜNÜN SÖZÜ

“AKP’nin kimlik siyaseti artık başarılı olamıyor. Erdoğan yerine kim gelirse gelsin yüzde 50’lere erişemez.

İYİ Parti yüzde 40 alabilir.”

Yazının Devamını Oku

Marketlerde gevşek kontrol!

5 Ekim 2021
Bir okurumuz Haziran 2020 yılında Ticaret Bakanlığı’na bir şikâyette bulunuyor. Şikâyetinde aynı cadde üzerinde aynı marka zincir marketin üç adet şubesinin, aralarında yaklaşık 500 metre mesafe bulunmasına karşın birçok üründe farklı fiyatlandırma yapıldığına dikkat çekerek, “Üretici kandırılıyor” diyor.

İstanbul veya Silivri’de, İzmir veya Buca’da, Ankara veya Etimesgut’ta bu marketlerin satış fiyatlarının aynı olması gerekmiyor mu? Hangi marka olursa olsun... Ancak Türkiye sathında yine nakliye ve diğer maliyetler nedeniyle fiyatlar değişik olabilir ama bu kadar farklılık olmamalıdır. Cumhurbaşkanı’nın uyarısında Ticaret Bakanlığı’nın da yer alması gerekiyor sanıyoruz.

Okurumuzun o tarihteki şikâyetine gelen yanıta dikkat eder misiniz?

“6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki kanunda perakende satışa arz edilen mal ve hizmetlerin fiyatlarının belirlenmesine yönelik herhangi bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

Diğer taraftan, perakende satışa sunulan mal ile hizmetlerin satışa sunuldukları mağaza, şube ya da elektronik ortamda ortaya çıkan masraflar (kira, işçilik, vb. işletme giderleri) göz önünde bulundurularak farklı fiyatlarla satışa arz edilmelerinin mümkün olduğu düşünülmektedir.

Perakende satışa sunulan mallar ile hizmetlerin fiyatları ülkemizde uygulanan serbest piyasa ekonomisi gereğince arz ve talep kurallarına göre belirlendiğinden, başvurunuza ilişkin olarak Bakanlığımızca yapılabilecek herhangi bir işlem bulunmamaktadır.

İmza: Ticaret Bakanlığı, Tüketicinin Korunması ve Piyasa Gözetimi Genel Müdürlüğü

Peki millet ‘kazık yemekten’ ne zaman kurtulacak! Kim suçlu?

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

Asgari ücret KKTC’de Türkiye’yi geçti

1 Ekim 2021
Önlenemeyen hayat pahalılığı ve vergi kesintilerinden ötürü eline geçen para kuşa dönen 10 milyona yakın asgari ücretli şimdiden aralıkta toplanacak Asgari Ücret Tespit Komisyonu’ndan çıkacak karara odaklandı.

Yılbaşında yüzde 15 oranında vergi ödeyen gariban emekçinin ücretinden ağustos-eylülde yüzde 20 oranında kesinti yapılıyor. Yanı sıra çarşı pazarın can yakan fiyatları asgari ücretin satın alma gücünü  iyiden iyiye kuşa çeviriyor.

Asgari ücretin yetersiz kalmasında temel etmen yıllardır talep edilmesine karşın bir türlü vergi dışı bırakılmaması. Eğer %15 ve 20 oranında gelir vergisi alınmazsa emekçinin eline daha fazla para geçecek ve bir ölçüde soluklanacak. İnatla vergi dışı bırakılmıyor, diğer çalışanlar gibi kümeste hazır kaz olarak görülüyor asgari ücretli. Türkiye’de ortalama 100 işçiden %57’si asgari ücrete talim ederken, bu oran AB’de %10’unun altında. Bu da asgari ücretin ülkemizde ortalama ücret olduğunu kanıtlıyor.

Türkiye’de 10 milyona yakın emekçi net 2 bin 825 liralık asgari ücrete talim ederken, yavru vatan KKTC’de asgari ücret net 4 bin 324 lira oldu. 1 Eylül’den itibaren %12.95 oranında artış ile brüt 4 bin 970, net 4 bin 324 liraya yükseldi. Türkiye’de ise %21.56 oranındaki zamla brüt 3 bin 577, net 2 bin 825 lira 90 kuruş olarak uygulanıyor.

Yılbaşında uygulamaya konulan asgari ücret yüksek enflasyondan ötürü 3,4 ay sonra satın alma gücünü yitirmeye başlıyor.

10 milyona yakın emekçi 3 bin 49 liraya yükselen açlık sınırının altında kalan sefalet ücretiyle bir ay yaşamını sürdürmeye çalışıyor. Temel çözüm vergi dışı bırakılması.      Şükrü KARAMAN

GÜNÜN SÖZÜ

“SAYIŞTAY raporuyla ortaya çıkan durumlar karşısında Sayıştay’ın geleceğinden endişe etmeye başladım. İktidar, Sayıştay’ın faaliyetlerini daha da kısıtlamaya çalışırsa şaşırmayacağım. Çünkü pek çok yolsuzluk, hani arsızlık diyeceğim artık, bu raporlarla ortaya çıkmaya başladı, son dönemlerde dikkatinizi çekiyorsa bu da herhalde çok mutlu etmiyordur iktidarı.” Murat YETKİN

TARIMSAL KİT’LER YOK EDİLİRSE

Yazının Devamını Oku

CHP’nin Kürtlerle ilişkisi

30 Eylül 2021
Kürt sorunu üzerinde yeni bir hareketlenme başlayınca 1987-91 dönemindeki gelişmeleri hatırlatmak gerekiyor. Türkiye nereden nereye geldi!

Erdal İnönü SHP Genel Başkanı iken doğru yaptıklarından birisi de, 1987 ve 1991 seçimlerinde ‘Kürtlerle işbirliği’dir. Onların demokratik mücadelesini SHP çatısı altında bulundurup parti üzerinden demokratik haklarını kullanması idi. Bu da doğru bir projeydi, zaten partide genel kabul görmüştü. Ancak Meclis’e girenlerin ‘ters’ davranışları hoş karşılanmadı. Örneğin, Kürtçe yemin gibi... Bu arada 1989 yılında Paris’te Kürt Konferansı düzenlenmişti. Bu toplantının arkasında Fransa Devlet Başkanı Mitterrand’ın eşi, Paris Kürt Enstitüsü Başkanı Kendal Nezan ve Mehdi Zana gibi isimler vardı.

Bu arada Deniz Baykal’ın siyaset yasağı kalkmış, milletvekili seçilmişti, hatta CHP grup başkan vekili olmuştu. İktidara karşı yaptığı konuşmalar çok etkileyiciydi, kamuoyunda puan toplamıştı. Baykal, Erdal Bey’in karşı çıkmasına rağmen destekçileri tarafından Genel Sekreter seçilmişti.

Baykal, 1989 seçimlerinde çok başarılı çalışmalar yaptı; seçimlerde İstanbul, Ankara ve İzmir belediye başkanlıkları kazanıldı. Çevresinde Baykal’a, açıktan açığa ‘Genel Başkan olmalısın’ diye kulisler başlamıştı.

Kürt Konferansı’na, partiden izin alınmadan Ahmet Türk’ün başkanlığında 7 kişilik bir heyet çağrılmıştı. Konferansta Türkiye’deki Kürtlerin temel talepleri gündeme getirildi. Erdal İnönü, Kürt kökenli milletvekillerinin Paris’e gidişine karşı çıkmış ve “Arkadaşlarımız, bu tür toplantılara karşı çıkmamışlar ve katılmışlardır, olanlara itiraz etmemişlerdir. Türkiye’yi savunmamışlardır!” dedi. Baykal da aynı görüşteydi. İhraç önerisi daha çok Erdal İnönü’den gelmişti. (CHP eski milletvekili Fikri Sağlar, Birgün gazetesinde ihraç talebinin Baykal’dan geldiğini yazdı. Ancak o dönem partide görev yapan bazı isimler, bu iddiayı reddettiler ve “Bu Baykal’a karşı bir haksızlıktır, Baykal İnönü’nün isteği doğrultusunda oy kullandı” dediler.)

Erol Çevikçe’nin bu gelişmeleri en iyi hatırlayan parlamenter olduğu belirtiliyor.

Bu olaylardan sonra Kürtler, CHP’den ayrılarak kendi partilerini kurup seçimlere gerdiler.

GÜNÜN SÖZÜ

“İKİ sözcük var; ‘emperyalizm’ ve ‘dincilik’. Aydın bu ikisinin güdümüne girmemiş kişidir.”

Yazının Devamını Oku

Milyon dolarlık otel kılıflı villalar

29 Eylül 2021
Bodrum’da zirveye ulaşan ‘otel kılıflı villa’ konusu yeniden gündemde. Cumhurbaşkanı talimatıyla Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın müdahalesine neden olan konu, pandemi döneminde unutulmuştu ki geçen hafta konunun sembolü haline gelen Bodrum Gündoğan Çetibeli mevkisinde Besa Grup tarafından inşa edilen The BO Viera adlı lüks konut ve otel projesi ile yeniden gündeme geldi.

Yıkım kararı verilen proje onaylandı.

Fehmi Köfteoğlu yönetimindeki ‘www.turizmgazetesi.com’daki haberde şöyle deniyor: “Daha önce Çevre ve Şehircilik Bakanlığı’nın yıkım talimatı verdiği söz konusu proje için hazırlanan rapor, aynı bakanlığın ÇED Raporu İnceleme Değerlendirme Komisyonu tarafından 10 Eylül 2021’de onaylandı.

Projenin son hali 90 odalı otel, 310 konut, 7 ticari yapı olarak planlandı.

Yapılan işin imara aykırılıkları bir yana, otel kılıfı altında lüks villa işi idi. Otel için bakanlıktan alınan yatırım belgesi ile yasaya aykırı olarak her biri milyon dolarlık villalar yapılıyor. ‘Otel kamuflajlı villa’ konusu 2019’da gündeme geldiğinde Bakan Ersoy, ‘Yüzde 100’ü turizm tesisi şartıyla alınmış tahsis, yüzde 85’i villa, yüzde 15’i otel projesi olmuş. Buna izin verir miyiz?’ demişti!

Bu açıklamanın üzerinden iki yıl geçti.

Üstelik bu konuda müfettişlerinin hazırladığı raporda ‘Turizm emsali kullanılarak konut amaçlı binalara dönüştürüldü ve satışa çıktı. Turizm yapılarının ayrı ayrı bağımsız bölüm olarak gösterilerek kat irtifakına konu edildiği ve üçüncü şahıslara satışının önünün açıldığı tespit edildi’ ifadeleri yer alıyordu.

KARMA PROJEYMİŞ

Son yıllarda otelciliğe giren inşaatçılar otelin kamuflaj olarak kullanıldığı bir model geliştirdi.

Yazının Devamını Oku

TEKNOFEST’i 100 binler gezdi - Türkiye’nin umudu gençler

28 Eylül 2021
Dünyanın en büyük teknoloji etkinliği, Havacılık, Uzay ve Teknoloji Festivali Teknofest’e üç torunumla (Cem, Kerem ve Ayşe) gidip gezdik. Bu ziyaretimizin amacı, biraz da Almanya’dan gelen gazeteci dostumuz Halit Çelikbudak’ın  (aynı zamanda makine ve uçak mühendisidir) uyarısı sayesinde oldu: “Mutlaka görmelisin, iftihar ettim, Avrupa’nın böyle bir etkinliği kıskandığını söylemek durumundayım” dedi.

Bizim gittiğimiz gün pazardı, hiçbir etkinlikte böyle bir kalabalık olamaz diye düşündük. Gösteriler muhteşemdi, herkes bayıldı. Hesap edebildiğimiz kadarıyla 20 bin aracın sırası, Florya’ya kadar uzanıyordu. Bayraktar’ın ekibinden bir polis, bize sahadaki stantlardan çok şey anlattı, 100 binden fazla ziyaretçinin alınmaması gerektiğini söyledi.

Böyle bir günde ‘bakım’ gerekçe gösterilerek metro niye çalıştırılmaz? Büyükşehir, Bayraktar’la gerginliğini ortadan kaldırmalı.

Çelikbudak Almanya’ya döndükten sonra şu notları gönderdi:

Cuma günüydü. Bu yıl dördüncüsü İstanbul Atatürk Havalimanı’nda 21-26 Eylül arasında yapılan etkinlik gerçekten etkileyiciydi. İki gün önce Teknofest’e katılan NOBEL ödüllü bilim insanı Prof. Dr. Aziz Sancar da “Gördüklerim gerçekten beni gururlandırdı” diyordu. 450 bin metrekarelik alana pandemi önlemleri çerçevesinde 100 bin kişi alınmış her gün. Kapanış günü de doluydu.

Nereye baksanız büyük bir heyecan içinde dev çadırlarda stantları gezen, sergilenenleri inceleyen, soran, cevapları can kulağıyla dinleyen gençler vardı. Gezip görmenin yanı sıra hafta boyunca yarışmalar da yapılmış. Mardin’in Savur ilçesinde okuma-yazma bilmeyen bir anne ve babanın çocuğu olan Prof. Dr. Sancar da gençleri gördükçe gelecek Nobellerin Teknofest’ten çıkabileceğini söyledi. Çok iddialı gözükse de biz de aynen onun gibi düşünüyoruz. Geleceğin Nobelleri arasında işte bu teknoloji etkinliğini gezip etkilenen gençler arasından da çıkması dileğimizdir.

2022’DE SAMSUN’DA

Türkiye Teknoloji Tanıtım Vakfı (T3) ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı öncülüğünde, önemli kurum ve kuruluşlarının destekleriyle yapılan Teknofest, gelecek yıl Samsun’da yapılacak. Aralarında KKTC, Ukrayna ve Endonezya’nın olduğu birçok ülke teknofest’in kendi ülkelerinde yapılmasını istiyormuş. Ama öğrendiğimize göre, yurtdışındaki ilk Teknofest Azerbaycan’da yapılacakmış.

Sadece savunma sanayii değil, hayatın her alanına dokunan çalışmaları sergileyen etkinliğin düzenlenmesinde

Yazının Devamını Oku

‘Bir büyük Cumhuriyet aydını’

24 Eylül 2021
Türkiye onları ‘üç Doğanlar’ olarak biliyor: Doğan Kuban, Doğan Tekeli ve Doğan Hasol... Doğan Kuban’ı önceki gün kaybettik. Türkiye’nin kültür ve mimarlık hayatını uzun yıllara yayılan üretimleri ve benzersiz katkıları ile zenginleştiren bu isimlerden merhum Doğan Kuban’ı bize en çok tanıtan ve sevdiren de Orhan Bursalı oldu. (‘Mimar Doğan’lar-Üç Doğan - Doğan Kuban, Doğan Tekeli, Doğan Hasol’ kitabı Doğan Kuban tarafından kaleme alınarak, Kırmızı Kedi Yayınevi tarafından yayımlandı.)

Biz de Orhan Bursalı’nın Cumhuriyet’te dün kullandığı başlığı kullandık. Hocamızın yazılarından bazı sözlerine, özellikle ‘Günün Sözü’ köşesinde yer vermiştik. Bursalı’nın yazısından bazı seçmeler onun nasıl bir aydın olduğunu gösteriyor:

“Çok iyi bir mimarlık ve İslam tarihçisi, çok iyi bir düşün adamı, Türkiye Cumhuriyeti’nin yetiştirdiği büyük bir Rönesans insanı. Tam anlamıyla: İtalya’da Rönesans mimarlığını en iyi bilenlerden.

Neredeyse Cumhuriyet yaşında, 1926 doğumlu. Yüreği hep ülkesi için çarptı. Bir Atatürk ve devrimleri sevdalısı.

Bir hezarfen, çok yönlü bilge. Bitmez bir merak, araştırma, öğrenme tutkusu. Müzikten tutun sinemaya kadar...

Çağdaşı üreteceğiz, dedi. Bilim ve teknoloji üretimi, dedi. Aydınları düşünmeye çağırdı. Politikacı, ülke adamı olmalı dedi.

Ülke mimari değerlerinin korunmasına, kurtarılmasına bir ömür verdi.

Selimiye Camisi’ne yeni bir ruh verdi. Divriği Ulu Camisi’nin şaheserliğini en iyi o gördü, kurtarılması için projeler üretti, sergiler düzenledi. Devlet, bu sergileri çeşitli ülkelere taşıdı. Safranbolu dahil, her yerde imzası var. Bir İstanbul düşünürü, hayranı. İstanbul’un tarihi eserlerinin kurtarıcılarından. İstanbul’un Bizans’tan bugüne tarihini ve yaşamını en iyi o yazdı ve anlattı. 50’yi aşkın değerli kitap, binlerce değerli makale, derin bir bilgi hazinesi bıraktı, emanet etti bizlere. Varlığı için, tanıdığım için kendisine çok teşekkür ederim.”

GÜNÜN SÖZÜ

Yazının Devamını Oku

‘Çay özelleştirilemez’

23 Eylül 2021
‘Çaylar Şirketten’ kitabının yazarı Av. Remzi Kazmaz, çay üreticilerine bir çağrı yaparak “Çayın uluslararası pazarda milli bir marka olması için senin de desteğine ihtiyacımız var. 23 Eylül’de (Bugün) Rize’de Ramada Otel’de yapılacak toplantıda görüşlerini söylemeni, çözümü birlikte üretmeyi, çayı ve geleceğimizi hep beraber konuşmayı istiyoruz.

Çay vatandaşındır, satılamaz, özelleştirilemez” dedi.

1921 nisanında Zihni Derin’in Meclis’te bir komisyona katılarak ortaya attığı çay ekiminden bugünlere gelinen sürece kadar bölgenin çay sanayiindeki gelişimini anlatan Kazmaz şöyle konuşuyor:

“Geriye dönüp baktığımda 100 yıllık bir tarihe sahip olan Türk Çayı, içinde bulunduğu birçok sorun karşısında çaresiz kalmış, ne çay üreticisinin ne de çay fabrikalarında çalışan işçilerin geleceğe dair hiçbir güvencesi kalmamıştır. ÇAYKUR üzerinde karabulutlar dolaşmaktadır. Çay üreticisinin ve işçisinin hamisi konumunda olan ÇAYKUR her an devredilerek, tarihe karışabilir. Milli bir ürün olmasına rağmen tam 100 yıldır markalaşamayan çayın engelleri birer birer kaldırılabilir.”

Kapalı kapılar arkasında oluşturulan “Çay Kanunu”nun hiçbir surette kabul edilemeyeceğini bildiren çay üreticisi ve çay işçileri, kendilerini ilgilendiren bir konuda hiçbir şekilde görüş ve önerilerine önem verilmediğini dile getiriyor.

YEŞİL ALTIN

İnönü ve arkadaşları tarafından hazırlanan ve CHP tarafından milli bir ürün olarak ilan edilen çay, sonraki dönemlerde önemsenmemiş, özel sektörün eline bırakılmasıyla da içinden çıkılmaz sorunlar yumağı ile karşı karşıya kalınmıştır. Bu durumdan en çok zarar gören çay üreticisi ve çay işçisi olmuştur.

CHP Rize milletvekili adayı olan Remzi Kazmaz, daha sonra şöyle diyor:

“Ne yazık ki Türk çayının marka değeri geliştirilmemiştir. Önümüzdeki yıllarda yapacağımız en büyük projelerden biri

Yazının Devamını Oku