Göründüğü kadarıyla artık büyük ittifaklarda birinci partilerin önemi ve belirleyiciliği daha öne çıkıyor.
Grupların adaylarını ve seçmenlerini ‘sosyolojik’ bakımdan daha dikkatle belirlemesi durumu önemli hale geliyor.
Yani ittifak önderinin gücü daha artıyor; diğer partiler onların altında kalıyor.
AKP, CHP ve HDP hem vitrinde olacaklar hem de listelerin oluşmasında belirleyici olacaklar.
Her seçim çevresinde, aday belirleme noktasında isimlerin sosyolojik, etnik, mezhepsel ve kültürel yapısını ‘nakış’ gibi işlemesi gerekiyor.
- Muhalefetin şimdiden bazı eleştirileri dikkat çekiyor. Ama şu da var; yasanın bazı maddeleri görüşülürken, iktidarın genel kurulda önergeler vereceği ihtimal dışı değil. Örneğin, il ve ilçe seçim kurullarının oluşumunda ve propaganda serbestisinde AKP ve MHP’nin lehine düzenlemeler yapılabileceği Meclis kulislerinde konuşuluyor. Bir muhalefet milletvekili, “AKP ve MHP kamuoyunda eleştiri konusu olmasın diye bazı beklentilerini genel kurul görüşmelerine bırakabilir. Onlar şimdiden açıklanırsa, tartışma konusu olabileceğini düşünmek gerekiyor” diyor.
- Esas altılı blokun yapısı, ittifak içinde tartışma konusu olabilir mi? Millet İttifakı, değerler, inançlar, geçmiş siyasi aidiyetler bakımından daha farklı bir aidiyet arz ediyor. Bu nedenle birlikteliğin oluşturulması güçlendirilmesi ve sorunsuz sonuç alınabilmesi için liderlere büyük sorumluluk düşüyor.
- Şu vurgulama önemli sayılıyor. Sonuç almak için demokrasi, hukuk, adalet ve refah temelinde birlikteliklerini öncelemeliler ki başarılı olabilsinler. Çünkü iktidar bloku, AKP ve MHP’nin milliyetçi ve muhafazakâr görüş ve anlayışı ile sorun yaşamayacak partiler olarak görülüyor.
Toprakbilim literatüründe yeryüzünün organik madde içeriği yüksek olduğu için “Black Earth Region” (Kara Toprak Bölgesi) toprakları “çernezyom” toprakları olarak sınıflandırılır. İngilizce: Chernozem toprakları coğrafi olarak yarı nemli step bölgelerinde, yağışın bol sağlandığı yüksek platolarda görülmektedir. Ülkemizde Erzurum, Kars platosu alanlarında, Sarıkamış, Kars ve Göle dolaylarında bazalt üzerinde gelişen çernezyom toprakları bulunmaktadır. Genelde kışların sert ve uzun olduğu yarı nemli iklim kuşağı bölgeleri altında yazın gelişen uzun boylu otlar, dağ çayırları ve çim bitkilerinin sonbaharda yeterince ayrışmaya zaman bulamadan toprağa karışması sonrası oluşan topraklar, çernezyom topraklar olarak tanımlanır. Kısmen ayrışan/okside olan organik maddeden dolayı kara topraklar (yoğun humus oluşumunu sağlayan toprak) olarak da bilinirler.
ZENGİN TOPRAKLARIN VERİMİ DAHA YÜKSEK
Yüz binlerce yıl içinde kestane ve/veya koyu kahverengi topraklar kuşağının nemli bölge ikliminin etkisinde gür yetişen çayırlar ve otsu bitki örtüsü, düşük sıcaklığa bağlı olarak ayrışamaması nedeniyle humusça varsıl olan koyu renkli topraklardır. Tarım için çok elverişli olan bu topraklar, çok yüksek oranda (yüzde 3’ten yüzde 15’e kadar) humus yanında yüksek oranlarda asit, fosforik asit ve amonyak içerirler. Çernezyomler humusça varsıl olduğundan, bitki besin maddeleri bakımından da zengindirler. Toprakların siyah renkli olması, güneş ışınlarından en üst düzeyde emilim sağlamakta ve toprak kök bölgesi bitki gelişimi için uygun ortam sağlamaktadır.
Örneğin Ukrayna ve Rusya’daki çernezyom toprakları, tahıl tarımı için uygun besin ortamı sunmasından dolayı buğday veriminde Türkiye topraklarından dekarda 100 kilogram daha fazla ürün alınabilmektedir. Buğdayları organik maddece zengin topraklarda yetiştirildiği için buğday da besin kalitesi bakımından daha zengindir. Çoğunlukla dışarıya sattığımız katma değeri yüksek buğday tabanlı gıda ürünleri, ithal etiğimiz buğdaylardan sağlanmaktadır. Bölgenin orman yapısından dolayı Türkiye kereste de alıyor. Bölgede ot verimi ve buğday verimi yüksek olduğu için buralarda yoğun olarak büyükbaş hayvancılık da yapılıyor.
Prof. Dr. İbrahim ORTAŞÇukurova Ü. Ziraat F. Toprak Bilimi ve Bitki Besleme Bölümü
AKARCA SAHİLİ KURTULDU
“SAKİN şehir Seferihisar, İzmir’imizin doğal ve temiz yaşam için tercih edilen ilçesi. Akarca sahili de Seferihisar’ın temiz deniziyle ünlü sahil şeridi. Akarcalılar, Akarca Koyu’na yapılması planlanan Balıkçı Barınağı ismi verilen Endüstriyel Liman’a karşı yaklaşık iki yıldır hukuk mücadelesi veriyor, toplantılar düzenliyor ve gerek basın, gerekse dernek sayfalarında bu konuyu ve mücadeleyi canlı tutuyorlardı. Geçen gün aradılar ve gündeme dair konuyu takip ettiğim için teşekkür ettiler. 04.02.2022 tarihinde İzmir 5. İdare Mahkemesi’nin iptal kararı ile son noktanın konduğunu ama Akarca ve çevre komşu bölgelerde dikkatle gelişmeleri takip edeceklerini ilettiler. Gerçekten seven ve inanan bir grup Akarcalı ve Akarcalılar Derneği Avukatı Şehrazat Mercan ile kol kola bir doğa kurtarım operasyonuna imza attılar. Yolunuz açık olsun Akarca ve Akarcalılar Derneği.”
Nur AYDIN
Köşe yazısından alıntılar yapıyoruz:
“Türkiye seçim sathında. Erken veya zamanında seçime fazla bir süre kalmadı. Herkes hesap kitap yapıyor. ‘Millet ittifakı’ birlik için çalışıyor. İç krizleri aşma çabasında. Gelen bilgilere bakılırsa belli mesafe almışlar. ABD’nin katkısı büyük olmuş. ‘İkna gücünü’ kullanmış. Liderler Zirvesi bildirisi de kimseyi tatmin etmemiş. ‘Dağ fare doğurdu’ görüşü hâkim. Bu ay sonuna doğru (27 Mart) yine buluşacaklar. Bakalım ne çıkacak?”
Özçelik, Çiller’in partisi için de “Milletimi özledim” ifadesi üzerinden kendisine gelen kulis bilgilerini şöyle aktarıyor:
“Parti kurma hazırlıkları üzerinde çalışılıyor. Demirel’e yakın bazı isimler, DYP’nin eski yöneticileri, Çiller döneminin bürokratları... Toplantı üstüne toplantı yapıyorlar. Partinin tüzük taslağı bile yazılmış. Partinin adı da düşünülmüş. DP ile anlaşma yanlış bulunmuş. ‘İçinde 12 Eylül ürünü ANAP’ var denmiş. Başka isimler de tartışılmış. En sonunda Demirel’in 12 Eylül sonrası kurdurduğu, darbecilerce yasaklanan ‘Büyük Türkiye Partisi’ ismi üzerinde karar kılınmış.
Şu anda kurulu bir parti ile anlaşılmış. Düğmeye basılırsa hemen kongresi yapılacakmış. Adı, tüzüğü ve yöneticileri değişecekmiş. Eski bir siyasetçi ‘Kurulu bir parti ile anlaşmamız tamam’ diyor.
Gelen bilgilere göre Çiller, ‘Siz partiyi kurun beni davet edin’ demiş.”
Haberde, parti kurucuları arasında sorunlar çıkınca bir grup kopmuş. Seçime girme hakkı olmayan parti ile ilgili sorunlar nasıl aşılacak henüz belirsizmiş. Bu parti hangi ittifaka destek verecek? Çiller, 6 partili koalisyona soğukmuş. ‘Cumhur İttifakı’ ismi öne çıkıyor. Zaten Erdoğan’la yakın temas içinde Çiller’in yakınları...”
DP VE AP’DEN RET
“Antalya’da 32 yıldır dünyada barış adına faaliyet gösteren bir sivil toplum hareketi olarak, 11-13 Mart’taki Antalya Diplomasi Forumu (ADF) çerçevesinde yapılacak toplantıyla 10 Mart Perşembe günü Antalya’da bir araya gelecek olan Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ve Ukrayna Dışişleri Bakanı Dmitriy Kuleba’nın buluşacağı tek yerin Antalya Demre olduğunu söylemek ve davet etmek istiyoruz!
Çünkü her ülkenin Ortodoks Hıristiyan olmasında önceliği olan, en büyük manevi destekçileri Aziz Nikolaus Antalya’da yaşamıştır ve mezarı da Demre’dedir. Ve dünya adına barış etkinliği yapılan, milyonlarca Rus ve Ukrayna vatandaşının ziyaret ettiği yer de Aziz Nikolaus Kilisesi’dir. Her iki halkın da evlerinde, araçlarında ve denize açılan bütün gemilerinde Aziz Nikolaus’un ikonu vardır.
Eğer bu iki lider biraz olsun acı yaşayan vatandaşlarını düşünüyorlarsa Demre’de Aziz Nikolaus’un mezarının başında tokalaşırlar. Bu tokalaşma önce barışa ihtiyacı olan kendi halkları, sonra da dünya halkları ve dünya barışı için büyük umut olacaktır!” (Hatırlatmamız gerekirse Aziz Nikolaus aynı zamanda Moskova hatta Bütün Rusya’nın koruyucu azizi olarak da biliniyor.)
İki ulus için bu fırsatı kaçırmayın!
YETMİŞİNDE BİLE
EMEKLİ tarih profesörü Salih Özbaran diyor ki:
“Homeros’un ‘altın sıvı’, Cevat Şakir’in ‘eritilmiş güneş’, Eren Akçiçek’in ‘sağlık dostu ve fonksiyonel gıda’ olarak tanımladığı, Asaf Koçman’ın bitkiler içinde en mütevazı koşullarlda yetiştiğini söylediği zeytin için Nâzım’in şiirinden iki satır:
“Yani öylesine ciddiye alacaksın ki yaşamı, / Yetmişinde bile, mesela zeytin dikeceksin.”
Teknede kadınlar tarafından ilgiyle izlenen ve sık sık alkışlarla kesilen konuşmasında Ali Kılıç, bu fuar projesini 8 yıl önce kamuoyuna açıkladığında kimsenin kendisine inanmadığını ancak Yaradana inandığını anlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü:
“Sayın Cumhurbaşkanımıza, Bakanlarımıza teker teker gittim, Savunma Bakanımızın, Genelkurmay Başkanımızın kapılarını aşındırdım. Sınırları Maltepe’den başlayıp Kartal’a uzanan Fuar Bölgesi için 530.000 bin metrekarelik alanın tahsisini Maltepe’ye tahsis ettirdim. Proje, eski Genelkurmay Başkanı ‘Orgeneral Nurettin Baransel Kışlası’nın olduğu askeri alanda gerçekleştirilecek. ‘Milli ve ayakları yere basan bir proje’ olacak. Fuar alanlarının (CNR ve TÜYAP) tamamı Avrupa yakasında, Anadolu yakasında ilk olacak bu proje. Yaklaşık 10.000 kişilik kongre merkezi, 250.000 metrekarelik kapalı fuar alanı. Yanında golf sahası yapıyoruz. Yaklaşık 25.000 kişi çalışacak.”
Demek ki AK Parti hükümeti projelere engel değil, karşılıklı anlayışla askeri alanlar dahi tahsis edilebilip projeler üretilebiliyor. Diğer CHP’li belediye başkanlarına örnek olması dileği ile.
GÜNÜN SÖZÜ
“EN büyük hata, hatalarımızdan ders çıkarmamaktır.” Konfüçyüs
ATIL ARAZİLER TARIMA NASIL KAZANDIRILACAK
“TÜRKİYE coğrafyası etrafında, 3 bin kilometrekarelik daire içinde 40’tan fazla ülke var. Önümüzdeki 5 yıllık süreçte bu ülkelerin gıda taleplerini karşılayabilecek bir planlama yapmamız halinde, gelecek 10-15 yıl içinde dünyanın en güçlü ilk 5 ülkesi arasında oluruz. Aynı zamanda gıda enflasyonunu düşürmek, yeni istihdam üretmek için tek kaynağımızın tarımsal faaliyetler olduğunu düşünmekteyiz.”
Uluslararası Tarım ve Gıda Konfederasyonu (TARIMKON) Başkanı
Kadınlar, yaşamlarının bir döneminde ailesi, çevresi ya da hiç tanımadığı kişiler tarafından şiddete uğrayabiliyor. Okulda, evde, işyerinde ya da bulundukları her alanda psikolojik, fiziksel ve cinsel istismara maruz bırakılabiliyor.
Cinsiyet ayrımcılığı yüzünden eğitim, çalışma ve kişi özgürlüğü hakkından mahrum edilebiliyor. Irk, din, dil, yaş, cinsiyet ve sosyoekonomik nedenler üzerinden uygulanan ayrımcılığın meşrulaştırılmasından dolayı mağdur olabiliyor. Sürekli baskı ve korku altında yaşamını sürdürmek zorunda kalabiliyor. Yaşam hakkı tehdit edilebiliyor. Namus, aldatma-aldatılma, kıskançlık gibi gerekçelerin yanı sıra sadece kadın olduğu için katledilebiliyor.
120 şubemizle ilerleyen Çağdaş Yaşamı Destekleme Derneği olarak, üreten, düşünen ve özgür olmaktan vazgeçmeyen kadınlarımızın yanında olmaya devam ediyoruz! 33 yıllık çağdaşlık yolculuğumuzda, Cumhuriyet’in kazanımları ve değerlerini koruyarak yürüttüğümüz eğitim çalışmalarımız ile her alanda eşitsizliğe karşı çıkıyor; özellikle kız çocuklarının eğitim hakkından eşit şekilde yararlanarak özgür ve çağdaş bireyler olarak yaşamlarını sürdürmeleri için var gücümüzle çalışıyoruz. Mücadelemizden vazgeçmeyeceğimizi yineliyoruz!
Bugüne kadar 91 bin kız öğrencinin eğitim hayallerine destek olmanın ve gelecekte kendi ayakları üzerinde durabilecek nice güçlü kadınla bir arada olacağımızı bilmenin gururu içerisindeyiz. Hep birlikte daha özgürüz, eşitiz ve güçlüyüz!
Hiçbir zaman susan, unutan ya da görmezden gelen taraf olmayacağız! ÇYDD olarak kadınların güçlenmesi ve özgürleşmesi için yorulmadan çalışmaya; eşitsizliğin, şiddetin ve adaletsizliğin karşında durmaya devam edeceğiz!
İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararının iptali için açmış olduğumuz 4 ayrı davamız devam etmektedir. İstanbul Sözleşmesi’nden vazgeçmeyeceğiz, mutlaka geri alacağız! Demokrasiye ve özgürlüğe yönelik haklı davamızı sürdüreceğiz!
8 Mart Dünya Kadınlar Günümüz kutlu olsun!
GÜNÜN MESAJI
Beğeni ile karşılanan ve umut uyandıran sistemdeki mutabakat metninde, laikliğe, aydınlanma devrimlerine, iç cephe birliğinin nasıl sağlanacağına pek değinilmemiş, Anayasa’nın ilk 4 maddesi ve uluslaşma gibi önemli konulardaki duyarlığın vurgulanmamış ve özellikle Atatürk’ten söz edilmemiş olmasının önemli eksiklikler olarak dikkat çektiğini anımsatırken, ‘dostça bir uyarı’ yapma gereği duyulduğu vurgulanıyor.
Bu arada yaşanan Anayasa değişiklikleri üzerinde şu değerlendirmeler yapılıyor:
İLGİNÇ ELEŞTİRİLER
“Mutabakat metninin ‘asıl endişe verici’ yanının 1959 CHP Kurultayı ‘İlk Hedefler Beyannamesi’nin esas alarak, kurucu Genel Başkan, devrim şehidi Prof. Dr. Muammer Aksoy’un sözcüsü olduğu komisyonca hazırlanmış, ülkemizin gördüğü en demokratik, en özgürlükçü Anayasa olan 1961 Anayasası’na değil de (üstelik darbe sonrası yapıldığı ve vesayetçi olduğu gerekçesiyle reddediliyor), 1921 Teşkilatı Esasiye Kanunu’na atıfta bulunması ve bu bağlamda kimilerinin ‘federasyon özlemlerini’ besleyebilecek örtülü bir içerikle malul olması olmuş.”
- İki askeri darbe ile yok edilmiş 1961 Anayasası’na; ilk günden itibaren hangi kesimlerin karşı çıktığı, kimlerin “Bu Anayasa ile memleket idare edilmez” dediği, kimlerin üzerine şal örttüğü, kimlerin “Toplumsal uyanış ekonomik gelişmeyi aştı” diyerek katlettiği, yok edildiğinde kimlerin “Bugüne kadar siz güldünüz artık biz güleceğiz” dediği bilinirken ne talihsiz bir değerlendirme.
Her ne kadar Anayasa denilmişse de Anayasa olarak nitelenmesi olanaksız, tamamı 23 madde ve 1 ayrık maddeden oluşan bu yasa için metinde “1921 Anayasası’nın nispeten kapsayıcılığının peşinden kurulan Türkiye Cumhuriyeti Devleti, sonraki anayasalarında (yani 1961 Anayasası’nda da) daha dar kalıplara girmiştir” denilmiş...
1921 Anayasası’nın Meclis hükümetini öngördüğü başbakanlık, cumhurbaşkanlığı ile bakanlar kurulu makamlarının olmadığı, bağımsızlığına yer verilmediği, ‘devletinin dininin islam’ olduğu, ‘federatif bir düzeni’ çağrıştırdığı, Osmanlı vilayet düzenin geçerli olduğu belirtildikten sonra “Bir Anayasa olmadığı gibi Üniter Ulus Devlet yasası da değildir” deniliyor ve şunlar ekleniyor:
FEDERASYON HAYALLERİ
Bu durumda Azerbaycan, Rusya’nın tutumunu destekleyecektir. İyi incelendiğinde Rusya, Türk Devletleri Topluluğu’nun gelişimini baltalamak için Azerbaycan’ın taraf olduğu bu beyannameye ilgili madde ekleyerek Azerbaycan’ın Türk Devletler Teşkilatı’ndaki konumunu olumsuz yönde etkileyecektir. Ayrıca, Ermenilerin Azerbaycan’a yönelik bir saldırısı karşısında Rusya’nın Azerbaycan’ın yanında yer alacağı görünmektedir.
Rusya-Azerbaycan beyannamesinin 28. maddesinde, Azerbaycan ve Rusya, her türlü ticaret, banka vs. ilişkilerde para birimi olarak Manat kullanacaktır, başka bir para birimi, dolar vs. kullanılması belirtilmemiştir. Rusya ise Azerbaycan’a kendi para birimi ile ticaret yapacaktır.
SWIFT ÖNGÖRÜSÜ
27 Şubat 2022 tarihinde Rusya, resmi olarak Swift’ten çıktı. Putin, Ukrayna ile savaşacağını önceden planlamış olduğundan ve Swift’ten çıkacağını öngördüğünden, her iki ülkenin kendi para birimini kullanacağını beyannameye madde olarak eklemiştir. Savaşın ilk fişek işareti de denilebilir. Akıllı ve planlı bir hamledir. Zira Rusya, Ukrayna savaşı sürecinde ABD ve AB’nin yapacağı yaptırımları öngörmüştür.
Azerbaycan için ise ülkesinin toprak bütünlüğünü korumak ve güvence altına almak adımı önemlidir. Ukrayna savaşı sonrasında Rusya ile sorun yaşamamayı ve Ermeni saldırısından ülkesini korumayı hedeflediği açık gözükmektedir. Rusya için de önemli olan, Azerbaycan’ın yanında yer almasıdır.
Savaşın uzamaması Türkiye’nin yararınadır. (Bunu derken savaşa karşı olduğumu ifade edeyim.) Anlatmak istediğim farklı konulardır.
Savaşın uzaması durumunda Türkiye olarak NATO–ABD–AB ve Rusya dörtgeninde sorun yaşamamız kaçınılmazdır.
‘Yurtta sulh, cihanda sulh’