Yalçın Bayer

‘Kenevir’in merkezi ‘Yozgat’ oluyor

26 Ocak 2022
Yozgat Bozok Üniversitesi Rektör Yardımcısı ve Kenevir Araştırmaları Koordinatörü Prof. Dr. Güngör Yılmaz, önceki günkü yazımızda keneviri gündeme almamıza sevindiğini ancak bazı eksikleri de bildirme gereğini duyduğunu bildirdi. Yılmaz’ın paylaşmak istediği bilgiler şöyle:

“Öncelikle bilmelisiniz ki kenevir konusunun son 5 yıl içinde gündeme gelmesi, Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kamuoyuna beyanatları ile ivme kazandı, hatta kendisi YÖK Devlet Üniversiteleri’nden biri olan Yozgat Bozok Üniversitesini ‘Endüstriyel Kenevir’ alanında ihtisaslaşması için yetkilendirdi. Ocak 2020’de Yozgat Bozok Üniversitesi’ni kenevir alanında bölgesine ve hatta ülkemize katkı vermek üzere ‘İhtisas Üniversiteleri’ kapsamına dahil etti. Bu tarihten sonra Yozgat Bozok Üniversitesi, bünyesinde Kenevir Araştırmaları Enstitüsü’nü de kurarak, bilimsel araştırma faaliyetlerine çok yönlü bir şekilde başladı. Farklı araştırma alanlarında 100’den fazla akademisyenle kenevir esaslı AR-GE faaliyetlerini yürütmektedir. Bir taraftan da bu alanda insan kaynakları oluşturmaya, lisansüstü tezler yürütmeye, eğitim öğretim faaliyetlerinde kenevire daha fazla yer vermeye çalışmaktadır. Diğer taraftan kenevir esaslı yeni proje alanları oluşturarak, iç ve dış kaynaklı desteklerle farklı alanlarda (tarım, kimya, sağlık, tekstil, kozmetik, inşaat, mobilya, enerji, gıda vb.) 40 civarında aktif projeyle bilgi üretmeye devam etmektedir.”

GÜNÜN SÖZÜ

“YAŞAMI zorlaştıran sorunların çözümünde sen, ben ve o yoktur. Devlet ve milletle bütünleşmiş sadece kamu otoritesi vardır.” Faruk ÇEBİ

MEMURLAR DAHA DA YOKSULLAŞIYOR

BASK Genel Başkanı Bayram Zengin, memurlara ikramiye verilmesi için Cumhurbaşkanı’na 21 Ocak’ta 20. kez başvurduklarını ve kamu işçilerine olduğu gibi memurlara da ilave tediye (ikramiye) verilmesini istediklerini açıkladı.

Zengin, “Kamu işçilerine 65 yıldır ödenirken memurlara 1 kuruşluk ikramiye bile yok. İşçi sendikalarını ve konfederasyonlarını bu başarılarından dolayı tebrik ediyor, sendikalarına örnek olmalarını diliyoruz. Biz memurlar olarak ayrımcılığa ve haksızlığa isyan ediyoruz. Memurların satın alma gücünün düştüğünü ve hızla yoksullaştıklarını bildirmek istiyoruz” dedi.

Yazının Devamını Oku

11 milyon emeklinin günahı ne?

25 Ocak 2022
Muhtar maaşlarının net asgari ücret düzeyine çıkarılması, kamu işçilerine ek zam verilecek olması ile 11 milyona yakın işçi ve Bağ-Kur emeklisinin sahipsiz olduğu bir kez daha anlaşıldı.

Muhtar maaşlarının 4.253 liralık asgari ücret düzeyine yükseltilmesi ne denli yerinde ise en düşük emekli aylığının can yakan hayat pahalılığı karşısında son derece yetersiz 2.500 lirada kalması o denli üzücü ve vicdanları yaralayıcı.

1.500 liradan 2.500 liraya yükseltilen işçi ve Bağ-Kur emekli aylığı, elektrik ve doğalgaza yapılan zamlardan ötürü daha ceplere girmeden erimeye başladı. Taban aylıkları 2.500 liraya çıkarılan emekli, bir süre 6 aylık enflasyon artışından da yararlanamayacak. Beklentileri asgari ücrette olduğu gibi aylıklarına en az yüzde 50 zam yapılması yönündeydi.

İşçi, esnaf, çiftçi emeklisi, dul ve yetimden oluşan 11 milyonluk kitle, memur emeklisine verilen yüzde 2.5’lik ek zamdan da anlaşılmaz şekilde yararlandırılmayarak şoke oldu. Asıl yüksek zamma gereksinimi olan, satın alma gücü her geçen gün gerileyen milyonlarca dar ve sabit gelirli bu kitleydi. Kamu işçisine de ek zammın gündemde olduğu belirtiliyor.

Yaşlarından dolayı SGK hizmeti alan emeklinin cebinden ödediği katkı payı ilaca gelen yüzde 30 zamdan ötürü artacak. Şubat ayında kur güncellemesiyle ilaç fiyatları bir kez daha yükselecek, dolayısıyla sağlık harcamaları katlanacak. 2.500 lira alan emekli nasıl yetişsin pahalı ilaç fiyatlarına? Sağlık hizmeti kesintisine son verilmesini yıllardır haykırıyorlar. Lakin, ne duyan ne de gören var.

Muhtar maaşlarında gözleri yok ama kendi aylıklarının da en az bu tutar kadar olmasını bekliyorlardı. Memura, memur emeklisine ek zam, asgari ücretliye yüzde 50 artış, işçi ve Bağ-Kur emeklisinin en düşük aylığı 2.500 lira. Onların günahı ne?

Yılın ikinci yarısı için temmuzda yapılacak aylık artışına kadar bu hayat pahalılığında ne yapar, nasıl geçinir 2.500 lira alan gariban emekli? Ek zam analarının ak sütü gibi onların da hakkı. Kamu işçisi ile birlikte işçi ve Bağ-Kur emeklilerine de ek zam verilmeli.    Şükrü KARAMAN

MUMCU OLMANIN BEDELİ VAR

UĞUR Mumcu

Yazının Devamını Oku

Balkanlar nereye gidiyor?

21 Ocak 2022
‘Rumeli Kanaat Önderleri’ geçen hafta başında Rumeli Üniversitesi’nin Haliç’teki kampusunda bir araya geldi. Bu toplantının bir gerekçesi vardı: ’Rumeli camiası bu ülkenin mayasıdır, Rumeli topraklarını sahipsiz bırakmak istemeyiz.’ Bu ortak kanaati taşıyan kişilerin oluşturduğu Rumeli Kanaat Önderleri, altıncı defa buluşarak bölgede çıkan sorunları değerlendirdiler.

Sorunları kısa başlıklarla özetlersek; Rumeli ve Balkanlar’daki ülkelerde ciddi nüfus azalışı var. Avrupa pasaportu alan insanlar ülkelerini terk ederek Almanya’ya gidiyor; işsizlik oranı hayli yüksek, büyük borçları var, kurumlar düşük performans gösteriyor, etnosentrizm (etnik merkezcilik) tartışmaları sürüyor. Modası geçmiş ve yetersiz eğitim sistemi tartışılıyor.

KANAAT ÖNDERLERİ

Balkanlar’ın geleceği üzerindeki konuları masaya yatıran Rumeli Kanaat Önderleri şunlar: Atilla Baykal, Dr. Mehmet Müezzinoğlu, Lütfullah Kayalar, Alaaddin Büyükkaya, Recep Altepe, Melek Aras, av. Burhanettin Hakgüder, Bihlun Tamaylıgil, Prof. Dr. Adem Fazlıoğlu, Prof. Dr. Tamer Dodurka, Önder Matlı, Selman Yenigün, Süheyl Çobanoğlu, Akkan Suver, Bahri Sipahi, Yıldırım Ağanoğlu, Mükremin Duygun, Salih Akgül, Bayram Vardar, Metin Edirneli.

(Bir sonraki toplantı, Cavit Çağlar’ın ev sahipliğinde İstanbul’da yapılacak.)

Rumeli Kanaat Önderleri’nin amacı şöyle anlatıldı: “Anayasa’mızın öngördüğü esaslara ve yürürlükteki mevzuata uygun olarak, Rumeli camiasının her alanda gelişimi ve desteklenmesi, Sosyal, Ekonomik ve Siyasal (Politik) alanda söz sahibi olması ve dikkate alınması için gerekli tüm faaliyetleri yapmak. Bu konularda gerekli yol haritasını yaparak, yönetim erkleri ile temasa geçerek, Rumeli camiasını her alanda temsil edecek vizyonda bir ekip olmaktır.”

Vizyonu: “Topluluğumuz, Türkiye’nin ve Rumeli camiasının Ulusal ve Uluslararası Ekonomik, Sosyal ve Kültürel ilişki, iletişim, temsil ve iş birliği ağlarının geliştirilmesini amaç edinmiştir. Bugüne kadar kurulmuş dernekler bölgesel, bu nedenle; Balkanlar’daki sorunların birlikte değerlendirildiği, tüm Rumeli camiasını kapsayan bir çerçevede bütün sorunlara eğilebilen, bölgesel bakmayan ve her türlü etkinliğe lojistik destek sağlayan bir yapı olmak, yurtdışında ve Balkanlar’daki insanlarımızı bir araya getirip daha büyük bir sinerji ve daha büyük bir güç oluşturmak vizyonumuzdur.”

İleriki aşamalarda, bu topluluk bir ‘düşünce kuruluşu’ olarak konusu Balkanlar ve Rumeli olan hususların uluslararası bir boyuta taşınması hedeflenmektedir. Küresel hedefleri daha da kapsayabilir. Rumeli Kanaat Önderleri amaçlarına uygun olarak; 17 Ocak Pazartesi günü İstanbul Rumeli Üniversitesi ev sahipliğinde toplandı. Atilla Baykal’ın açılış konuşmasını takiben, Rumeli Üniversitesi Rektörü Tamer Dodurka, üniversite ve güncel konularda açıklama yaptı.

Doç. Dr.

Yazının Devamını Oku

Şimdi moda çarkıfelek ve papaya

20 Ocak 2022
Antalya’da başta muz olmak üzere 44 çeşit tropikal meyve yetiştiriliyor. Mango, avokado, çarkıfelek, liçi, ejder meyvesi ve longan meyveleri öne çıkmaya başladı. Bu meyveler Akdeniz’le uyum sağladı; özellikle de Alanya ve Gazipaşa yörelerinde.

Türkiye coğrafi olarak çok iyi durumda sayılıyor. İhracatın boyutunun birkaç yıl içinde 1 milyar dolara yükselebileceği belirtiliyor. Bir tropikal meyve üreticisi, “Bu Türk tarımının Akdeniz’de şahlanması olacaktır” diyor. Mısır turizm gelirlerinden sonra 1.5 milyon ton mango üretmesi, ‘tropikal meyve’ üretiminde de dikkat çekmeye başladı. Yukarıda isimlerini saydığımız meyveler içinde çarkıfelek (passion fruit) ve papaya, geçen yılın en atak yapan meyveleri oldu. Önümüzdeki yıllarda domates, biber, salatalık gibi ihraç ürünlerimiz arasına girecek bu meyveler... Bunların ekimini yapan Alanyalı bir çiftçi şu bilgileri aktardı:

ÇARKIFELEK: Tutku meyvesi de deniliyor. Çocuklar arasında daha iyi zihinsel esenlikle bağlantılı bir meyve. Birçok öyküsü konuşulmaya başlandı. Zihinsel sağlığın gelişmesi için çok önemli. Her 100 gram çarkıfelek meyvesi porsiyonu yaklaşık 30 gram potasyum içeriyor ve günlük ihtiyacın dörtte birini sağlıyor. Birçok antioksidan faydası var. Tek bir porsiyon, yaklaşık 30 gram C vitamini ve önemli miktarlarda karoten ve kriptoksantin içeriyor. Tutku meyveleri ayrıca bağırsak sağlığını iyileştirmeye yardımcı oluyor. Kabızlığı ve şişkinliği gideren büyük miktarlarda diyet lifi (önerilen günlük alımın yüzde 98’i) içeriyor. Kataraktları önleyebilir ve cildin yaşlanma ve kırışma oranını azaltabilir. Ayrıca kayda değer miktarda bakır, demir, magnezyum ve fosfor içeriyor.

PAPAYA: Birçok insanın sevdiği eşsiz bir tada sahiptir. Erken araştırmalar, papayadaki antioksidanların kanser riskini azaltabileceğini ve hatta belki de kanser ilerlemesini yavaşlatabileceğini düşündürmektedir. Yüksek C vitamini ve likopen içeriği ile kalp sağlığını iyileştirdiği ve kalp hastalığı riskini azalttığı araştırmalar sonunda ortaya çıkmıştır. Anti kanser özelliklerine sahiptir. Kanser tedavisi görenler için de faydalı olacağı belirtiliyor. Tadı soğukken en iyisidir, mümkünse buz dolabında tutulmalıdır. Sindirimi iyileştirebilir. Kahvaltıda meyveyi ikiye bölün, yoğurt ve yabanmersini ile kıyılmış fındıkla yiyin. Şeritler halinde kesin ve her şeridin etrafına bir dilim jambon veya salam sarın. Kanser gören kişiler için faydalı kabul ediliyor.

Her iki meyvenin güçlü antioksidanlardan olduğunu da bilmemiz gerekiyor.

GÜNÜN SÖZÜ

“TÜRKİYE’de ortalama ömür 78, hekimlerde 58, dahili branşlarda 62, ortalama 60 yıl. Hekimler tedavi ettikleri insanlardan 20 yıl daha az yaşıyorlar bu ülkede.”

Dr. Mustafa ADIGÜZEL

SIHHİYE PARKINA NE YAPILMAK İSTENİYOR

Yazının Devamını Oku

Tıbbi kenevir trenini kaçırmayalım

19 Ocak 2022
Almanya başta olmak üzere Avrupa’daki birçok ülkede dört yıldan beri tıbbi kenevir üzerinde birçok konferans ve seminere katılan, kendisini artık ‘uzman’ kabul eden Dr. Hüseyin Demirtaş aynı zamanda Türkiye’de ilk kez medikal (tıbbi) kenevir şirketini (TURCANNABİS) 2018 yılında İzmir’de kurmuş...

Demirtaş, bu şirketi kenevirin anavatanı olan Anadolu’muzda tekrar dikkatleri çekmek, dünyada kenevirin ekim merkezi olması için bu ismi seçtiğini söylüyor ve “Böylece ülkemize yabancı sermaye getirerek büyük yatırımlar yapılmasını hedefledim. Çünkü kenevirin önemi daha fazla ağırlık kazanıyor, yeni hastalıklara çare olduğu bilimsel olarak ortaya çıktı ve tedavi ettiği hastalıklara her gün bir yenisi ekleniyor” diyor.

Başta Dr. Yalçın Koçak ve Abdurrahman Dilipak kenevir ekimi üzerinde önemli bir öncülük görevi gördüler. Bu süre içinde bizler de çok sayıda yazı yazdık. Koçak, keneviri gündeme getirmekle kalmadı ve elini taşın altına koyarak ASAM bünyesinde Türkiye’nin ilk Kenevir Enstitüsü’nü ve Kendir Kooperatifi’ni kurdu.

Dr. Koçak daha çok sanayi kenevirini öne çıkartırken, Dr. Demirtaş da kenevirin tıbbi boyutunun daha önemli ve kârlı olduğunu savunuyor. Çünkü dünya kenevir piyasasındaki tıbbi kenevirin pazar hacminin 2025 yılına kadar 148 milyar dolara çıkması bekleniyor.

Tıbbi kenevir konusunda ilk sırada Kanada, sonra ABD, Avustralya, İsrail, Fransa ve İspanya gibi ülkeler yer alıyor. Almanya tüm medikal kenevir ihtiyacını Kanada’dan karşılıyor.

ALMANYA ESRAR İÇİMİNİ SERBEST BIRAKIYOR

“2017 sonlarında bir Alman dergisinde Almanya’nın bu bağımlılığını okuyunca ‘Almanya neden Kanada’dan almak yerine Türkiye’yi medikal kenevir ekim üssü yapmasın?’ düşüncesiyle yola çıktım ve şirketimi kurdum. Şimdiyse yeni kurulan koalisyon hükümeti Almanya’da 2022’nin sonuna kadar ‘keyfi kullanımlık’ esrarı da serbest bırakma kararı aldı. Kanunun hazırlanması çalışmaları sürüyor. Ama bu hazırlıklar sürmesine karşın Alman şirketleri ortaya çıkacak esrar talebini karşılamak için şimdiden hazırlıklara başladılar ve Afganistan’da Taliban’la bile pazarlık masasına oturdular. 10 Aralık 2021 tarihinde Almanya Bild gazetesinde, Alman CPharm şirketi Afganistan’da 400 milyon Euro’luk yatırım yapacağını duyurdu. Bu haber dünyada ‘şok’ etkisi yarattı, çünkü bu kadar esrarı karşılamak mümkün değil. Almanya’nın ‘esrar’ı serbest bırakmasıyla birlikte, komşu ülkelerle birlikte Avrupa’da 250 milyonluk bir potansiyel müşteri kitlesi ortaya çıkacağı hesapları yapılıyor. Ancak devasa ‘esrar pazarı’nı iç tedarik yöntemiyle Almanya’nın kapatması mümkün gözükmüyor. İşte burada gözler Türkiye gibi güney ve sıcak Akdeniz ülkelerine çevrilmiş durumda. Çünkü Almanya’da toprak ve iklim şartlarının olumsuzluğu, enerji ve emek giderlerinin yüksekliği nedeniyle Almanya kenevir ekimine girmek istemiyor. İşte bu nedenle bunun Türkiye için bir piyango bileti gibi avantaj olduğunu gördüm. Saray başta olmak üzere TBMM’deki partilere ‘Kenevir trenini kaçırmamak için acil eylem planı şart’ başlıklı 15 sayfalık raporumu ulaştırdım. Hatay Milletvekili Doç. Dr. Hüseyin Yalman bana ilgi gösterdi ve üzerinde daha çok çalışmamı ve ekip oluşturmamı istedi” dedi.

Özetle, biz sanayi keneviri ile uğraşırken, dünya işin medikal ve ‘keyfi esrar’ kullanımına geçti!

Yazının Devamını Oku

FETÖ’cü hâkim ve savcılara cezalar rücu ettirildi mi?

18 Ocak 2022
FETÖ’CÜ olduğu kanıtlanan hâkim ve savcıların verdiği kararlarla ceza alan ancak suçsuz oldukları ortaya çıkan kişilerin açtıkları tazminat davaları ve bu davalar sonrası ödeme yapılacak tazminatların, kararı veren FETÖ mensubu hâkim ve savcılara rücu ettirilip ettirilmediği Meclis’te gündeme geldi. Adalet Komisyonu Üyesi ve İstanbul Milletvekili Zeynel Emre’nin, Bakan Gül’ün yanıtlaması istemiyle verdiği soru önergesi şöyle: “AİHM başvuru hakkının tanınmasından itibaren Türkiye’den yapılan başvurusu sayısı, yıllar itibarıyla kaçtır?

Başvurulardan kaçı, ‘adil yargılanma hakkının ihlali’ne ilişkindir ve kaçında Türkiye tazminat ödemeye mahkûm edilmiştir? Devletin ödemek zorunda kaldığı tazminat miktarı ne kadardır? Ödenen tazminatlarla ilgili Maliye Bakanlığı’na rücu davası açılması için kaç dosya gönderilmiştir? Hangi hâkim ve savcılarla ilgili, parasal olarak ne miktarda rücu davası açılması talep edilmiştir? Yurtdışına kaçan savcı ve hâkimlerle ilgili rücu davası açılması istenmiş midir? Bu kişilerle ilgili rücu işlemi yapılmamışsa gerekçesi nedir? Tazminatların rücu edildiği sulh ceza hâkimi ya da savcısı sayısı kaçtır?”

ÜÇ PORTRE
DÖNEMİN Denizli Valisi (İttihatçı kadrosundan) Faik Bey ve Halifeci (iade-i madalyalı) Denizli müftüsü Ahmet Hulisi’nin Denizli’nin 15 Mayıs 1919’da Yunan işgaline uğrayacağı haberleri sonrası manda/halife öncelikli ve arada kalıcı ikircikli kararsız tutumlarına karşın, 16 Mayıs’ta vilayete bağlı askeri cephaneliği basmak zorunda kalan ve silahlı 60 kişilik bir Çallı grupla ilk mücadeleyi başlatan Çal müftüsü Ahmet İzzet Çalgüner’in 16 Mayıs tarihli İstanbul’daki İtilaf Devletleri’ne gönderdiği “Geldiğinizde mukavemet ile karşılaşacaksınız” telgrafının orijinali, torun Çalgüner tarafından ilk kez Denizli basınında yayımlandı.

BİLİYOR MUSUNUZ?

HAZİNE VE TİGEM ARAZİLERİNE YÜZDE 80’E YAKIN KİRA ARTIŞI YAPILDI

CHP Tekirdağ Milletvekili Dr. İlhami Özcan Aygun’un, Hazine ve TİGEM’den kiraladıkları arazilerde üretim yapan üreticilerin büyük şok yaşadığını kaydettiğini, Hazine ve TİGEM’in arazi kiralarına TÜİK’in açıkladığı enflasyonun iki katından fazla, yüzde 79.89 oranında zam yaptığını, “Cumhurbaşkanı Erdoğan, özel okullara yüzde 36 zam sınırı getirirken, TİGEM ve Hazine’ye ait emlak ve arazilerde 2022 yılı kira bedellerine yüzde 79.89 oranında zam yapılmıştır. Bunun adı üretici düşmanlığıdır” diye tepki gösterdiğini...

KKTC’DE SEÇİM

Yazının Devamını Oku

Devrim Yasaları ve yaşadığımız günler

14 Ocak 2022
Son günlerde değil, son yıllarda, çok sayıda ‘tarikat, tekke’ ve benzeri okul, kurs gibi eğitim yerleri ve bu eğitimi alanlar için yurt, lojman gibi yerler açılmıştır. Bu yerlerde din dışı ağır eğitimler verilmekte, hukuka ve ahlaka aykırı birçok olaylar yaşanmaktadır.

Son günlerde değil, son yıllarda hacı, hoca, şeyh, derviş, mürit gibi isimler kullanılmakta ve hatta bu kişiler, bu isimler altında, yazılı ve görsel yayınlar yapmaktadırlar. Oysa Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın ‘İnkılap Kanunlarının Korunması’ başlığı altındaki 174. Madde’sinde, bu konulara ilişkin düzenlemeler ve yasaklar vardır.

Maddenin ‘İnkılap Kanunlarının Korunması’ başlığı altında, bu maddede yer alan düzenlemelerin amacı, Türk toplumunu çağdaş uygarlık seviyesinin üstüne çıkarmak ve Türkiye Cumhuriyeti’nin laiklik niteliğini korumak olarak gösterilmiştir. Ayrıca bu Anayasa’nın halk oylaması ile kabul edildiği vurgulanarak, maddede yer alan İnkılap Kanunları’nı yani Devrim Yasaları’nı değiştirmek, kaldırmak bir yana, Anayasa’ya aykırı olduğu şeklinde dahi anlaşılamayacağı ve yorumlanamayacağı esası getirilmiştir.

Bu 8 esas kanunun her birinde, kanuna aykırı davranılması halinde ağır yaptırımlar, hapis, para ve kapatma cezaları öngörülmektedir.

Şimdi, Türkiye Cumhuriyeti’nin Anayasa’sında yer alan bu düzenlemelerden hangisinin ne kadar uygulandığına bakmak gerekir. Yani Anayasa’nın ihlali suçu işlendiği açık değil midir?

Av. Ahmet Erdem AKYÜZ

GÜNÜN SÖZÜ

“SİZİ yıpratan insanlardan sessizce uzaklaşın.”    Albert CamusEĞİTİM MESELESİ

EĞİTİM

Yazının Devamını Oku

Atatürk’ün uyarısını unutma!

13 Ocak 2022
“Bütün ümidim gençliktedir!” diyen büyük Atatürk’ün gençliği bu çaresizliği hak etmiyor! Türkiye Cumhuriyeti tarikatlar, şeyhler ve müritler ülkesi olmayacak, diyor ÇYDD.

“Elazığ Fırat Üniversitesi Tıp Fakültesi öğrencisi, 20 yaşındaki Enes Kara, kendi isteği ve özgür iradesi dışında ailesinin baskısıyla kaldığı cemaat yurdunda yaşamına son verdi. Ne acı ki Enes ilk değildi.

Gençlerimizin geleceğe dair umutları da siyasi çıkarlar, ekonomik sıkıntılar, ailevi ve toplumsal baskılarla karartılıyor. Kararan geleceğimiz karşısında üzgün olmak artık yeterli değil. Tarikat ve cemaat yurtları derhal kapatılmalı; sosyal devlet, çağdaş ve parasız yurtları tüm öğrencilerin kullanımına sunmalıdır.

Cumhuriyet değerlerini yok sayan, çağdaş, laik ve demokratik toplum düzenini yok etmeye çalışan bu tarikat ve cemaat yapıları karşısında önce gençlerimizi ve sonra da geleceğimizi kaybediyoruz.

ÇYDD olarak, Büyük Atatürk’ün gençlere emanet ettiği Cumhuriyet’imizi korumaya, laik, bilimsel ve ücretsiz eğitimi savunmaya, geleceğimizin güvencesi olan gençlerimizin dimdik şekilde yanlarında olmaya devam edeceğiz!”

ÇOK ÜZGÜNÜZ ENES

OKULLAR ve yurtlar, tarikat ve cemaatlerin örgütlenme yeri değildir. Devlet tarafından görmezden gelinemez. Devlet niye bu gençlere yurt yapmıyor... Medya bu olayları niye rahatça takip edemiyor, yazamıyor, çekim yapamıyor? Gazeteciler böyle bir olaya dayalı tehdit edilemez. Siyasetçiler bu intihara karşı neden konuşamıyor? Polis, savcı ve vali devletin temsilcisi sayıldığına göre niye birkaç laf etmekten çekiniyorlar? Toplum bu tarikatın ne olduğunu ve kimler tarafından oluşturulduğunu öğrenemeyecek mi? Ülkeye yazıktır.

ADD: TEKKELER KAPATILMALIDIR

ATATÜRKÇÜ

Yazının Devamını Oku