Yalçın Bayer

CHP kurultayına bir gün kala çekişme dorukta... Prof. Haluk Koç ‘kilerdeki fareler’le ne demek istedi

2 Şubat 2018
CHP PM’ye girme yarışı olduğu gibi kimilerinin girmesini engelleme yarışı da devam ediyor.

Bu kurultayda çok fazla göz önünde olan isimlerden biri de Mali İşlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcısı Prof. Dr. Haluk Koç... Koç’un mali işlerden sorumlu olmasıyla birlikte CHP’de başlayan ‘Mali Disiplin’in birçok kişiyi rahatsız ettiği anlaşılıyor. Özellikle denetimsiz iş yapmaya alışmış olan kimileri bu durumdan rahatsız oldu.

Haluk Koç mali işlerden sorumlu olduğu andan itibaren CHP’de büyük bir mali disiplin ve tasarruf tedbirleri hayata geçirdi... Yalnızca kendi döneminde değil kendinden önce yapılmış işleri de denetim altına almış olması kimi ‘çevrelerde’ rahatsızlık yarattı... Haluk Koç “Kilerdeki farelerin hepsini yok ettik, ciddi bir tasarruf sağladık ve bu tasarrufla da CHP’ye toplam 87 bina satın aldık” diye durumu özetlemişti yaptığı açıklamada...

Koç’un mali işlerden sorumlu olduğu süreçte bir olağanüstü kurultay, bir olağan kurultay, iki genel seçim, bir Cumhurbaşkanlığı, bir referandum yaşandı... Kasım seçimleri, Cumhurbaşkanlığı ve referandumda CHP hiçbir Hazine yardımı almadı. Buna rağmen yapılan ‘mali disiplinle’ bu dönemde CHP Kahramanmaraş, Bilecik, Çorum, Ordu, Kocaeli, Nevşehir, Tunceli, Edirne, Denizli, Diyarbakır ve Kütahya’da il binaları satın aldı... Toplam il ve ilçe binalarının sayısı bu dönemde 87 olurken bu satın almalarda ödenen toplam para 12.005.000,00 TL oldu.

Özetle, CHP’de sağlanan mali disiplinle CHP’de kurumsallaşma için önemli bir adım atıldı.

Prof. Koç kendisi dahi yeniden PM’ye aday olmayı düşünmüyor, PM listeleri üzerinde de etkisinin olmadığını söylüyor: “Bu büyük bir haksızlıktır, Genel Başkan’a önerdiğim herhangi bir isim yoktur” açıklamasını yaptı bize.

- CHP Milletvekili Prof. Dr. Mehmet Bekaroğlu, Murat Özçelik ile onu delege yaptıracak bir ilişkisi ve gücü olmadığını açıkladı.

- Kurultay hazırlıkları öncesinde 40 ili gezen bilişimci-ekonomist Cem Haydar Bektaş kurultay adayı olduğunu açıkladı.

 

Yazının Devamını Oku

Delegenin üçte ikisi PM adayı

1 Şubat 2018
CUMARTESİ günü başlayacak CHP kurultayında Kemal Kılıçdaroğlu’nun eli bu kez rahat olmayacağa benziyor.

1267 delegeden 800 delege Parti Meclisi için aday. Partiyi ‘güçlendirecek’ proje yokken, delegelerin yarısından fazlasının aday olmak istemesi ilginç bir durum. Buna karşılık CHP Genel Merkezi’nde adeta in cin top oynuyor. Bu durum MYK üyelerinin delege üzerindeki etkisinin olmadığı anlamına geliyor. Anlaşılan bu kurultayda il hatta İstanbul, Ankara ve İzmir’de büyük ilçe başkanları etkili olacak.

Mevcut MYK üyeleri ‘çifte huzursuzluk’ yaşıyor. Bir yandan ‘delege’ desteğinin zayıflığı, diğer yandan da ‘siyaseti bırakacağım’ diyen Haluk Koç’un, yeniden PM adaylığına soyunması bir yana, PM listesi yazılımını Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte hazırlayacak tek isim olduğu kulisleri hareketlendirdi.

Haluk Koç bu kadar etkili mi? Evet, nitekim Özgür Karakoç isimli genel müdürü ve arkadaşlarını büyük kurultay delegesi olarak seçtirerek CHP’de ‘maaşlı delege’ sistemine geçildi esprileri yapıldı.

Ya genel başkan seçimi ne olacak?

Yazının Devamını Oku

Donald Trump kendisini Roma imparatoru sanıyor

31 Ocak 2018
GMI Bloomberg Politics’te (25 Ocak) bir haber yayınlandı.

Yazarları Toluse Olorunnipe ve Seleon Hocaoğlu olan bu yazının Türkçesinin tam tercüme edilmesi ‘kaba bir yazının tercümesi edilmesi’ olur. Sayın Erdoğan Türkiye Cumhuriyeti’nin bugün cumhurbaşkanıdır. Ve Türkiye sınırları başkalarının cetveliyle çizilmemiştir. Sayın Erdoğan’ı birçoğumuz severiz veya sevmeyebiliriz. Ancak o halen benim ülkemin cumhurbaşkanıdır. Trump, Türkiye’yi halen hükmettiği eyaletlerden biri mi düşünüyor? Bundan birkaç yıl evvel beyin cerrahlarının Amerika’daki kongrelerinden birinde misafir konuşmacı eski Dışişleri Bakanı Henry Kissinger idi. Ülkesini Roma İmparatorluğu’na benzeterek, söylevinde “Biz Roma’da da geniş bir alana hükmediyoruz” dedi. Konuşmasının bir yerinde “Ortadoğu’ya barış ve demokrasi götürüyoruz” dedi.

Bu konuşması biraz alaylıydı ve ilave etti. Bu bölgede demokrasi yok, bir ülke var, o da demokrasicilik oynuyor, Türkiye dedi. Üzüldük. Hakikaten l. Roma İmparatoru Augustus zamanında bütün eyaletlere birer emir dizisi; yönetmenlik gönderilir. Ve bu yönetmelik taş levhalara yazılır. Antakya, Efes, Kudüs vs bütün eyaletlere, bir tanesi de o zaman bir Roma eyaleti olan Ankara’ya tüm dünyadaki örnekleri kaybolmuş gönderilmiş bu anıtların bir tanesi Ankara’da Hacıbayram camisi yakınındaki Roma mabedinde bulunmuştur. Halen oradadır. Tek örnektir, galiba Trump bizim Ankara’yı hâlâ Roma eyaleti, kendisini de Roma imparatoru sanıyor. / Prof. Dr. Cengiz KUDAY


BELGE ÜZERİNDEN 'DOÇENT BELGE'Sİ VERİLEMEZ
ÜNİVERSİTELERDE ‘Yardımcı doçent’ unvanını kaldırarak ‘Doktor Öğretim Görevlisi’ kadrosuna dönüştüren yasa teklifinin bu hafta komisyonda görüşülmesi bekleniyor. TBMM Eğitim Komisyonu üyesi CHP Bursa Milletvekili Dr. Ceyhun İrgil tasarı üzerine şunları söylüyor: “Bu yasa tasarısında bilimsel yeterliliğin sorgulaması sorunlu. Sanat, uygulama ve alan bilgisinin nasıl sorgulanacağı belli değil. Bu tasarı ile doktorasını tamamlayan herkes salt belgeler üzerinden Üniversiteler Arası Kurul’dan (ÜAK) ‘doçentlik belgesi’ alabilecek. Üniversiteler de hiçbir görüşme yapmadan eser ve yayınları değerlendiren jüri raporuyla, salt dosya üstünden doçent atayabilecek. Kısacası etikdışı yollarla elde edilmiş kuşkulu yayınlar ve çalışmaların sunulabileceği bir sistemle, hiçbir görüşme ve yeterlilik/yetkinlik sınamasına tabii olmadan doçent olmanın önü açılıyor.

Yazının Devamını Oku

Hürriyet’in ‘Keşfet’ yazıları turizmde EMITT’i coşturacak

26 Ocak 2018
DÜNYANIN en büyük beş turizm fuarından biri olan, Türkiye ve dünya turizm sektörünü aynı platformda bir araya getiren sektörün en önemli uluslararası buluşma noktası EMITT Turizm Fuarı dün Tüyap Fuar ve Kongre Merkezi’nde açıldı.

Pazar gününe kadar sürecek fuarda ziyaret öncesi bir tur attık. Konuşmalardan Hürriyet ve TÜRSAB’ın öncülüğünde organize edilen ‘Hürriyet ile Keşfet’ organizasyonunun yapıldığı illerde (Hatay, Aydın, Mersin, Gaziantep, KKTC, Edirne, İzmir ve Kayseri) yarattığı etkiyi EMITT fuarında bizzat gözlemledik. #Kesfet buluşmaları bu kentleri turist sayısından açısından çoşturmuş; bu bölgelerde bizleri tanıyan okurlarımızdan ‘teşekkür’ almak hoş bir şey olsa gerek. Birkaç yıldır turizmde Araplara ‘bayrak’ sallayan’ Karadeniz sahili ve yaylalarındaki otel sayısının dikkat çeken şekilde artması standartlardaki broşürlerden anlaşılıyor. Karadeniz başta olmak üzere İstanbul, Ankara, Antalya, İzmir gibi turistik bölgelerde otel yapımı sayısına bakarsak, 2017 yılında, yatırım niyeti beyan edilen, 192’si komple yeni otel, 49’u da yenileme ve tevsii amaçlı olmak üzere toplam 241 proje teşvik belgesine bağlanmış. Gördüğümüze göre, Rodos, Samos, Patnos, Leros, Kalimnos ve Kos’a Türkiye’den daha çok turist gelsin diye Katamaran filosunu hazırlıyorlar. KKTC’de 600 bin Türk ziyaretçisi sayısın 1 milyona çıkmasını istiyor. Yunan adalarına inanılmaz talep olduğunu şimdiden vurgulamak gerekiyor.

Fuarda, bütün illerin yanında 80 yabancı ülke de dikkat çekiyor. Azerbaycan ve Gürcistan hayli iddialılar. Türkiye’de varsa özel idaresinin katkısı, kalkınma ajanslarının projeleri, coğrafi konumu, fiziki yapısı tarihi ve doğal güzellikleri yanında, bu sektörün buluşma noktasında size yöresel ikramlar da yapılıyor. Unutmadan söyleyelim; Mersin Büyükşehir fuarın tanıtımda en iddialı güney kenti olmuş, “Antalya ile yarışacağız” diyorlar.

Pazara kadar ziyaret edin; bunun yanında trafiği de düşünün.

YENİ ORTAYA ÇIKAN ÇATALCA’NIN ANTİK YAPITLARI
Çatalca Karamandere standının önünde Mehmet Tahmaz ‘Yaşama Tutunmak’ şiir kitabından bir beyit okuyor: ‘Aşk çıplak ayakla ateşte yürümeye benzer. Ayaklarının yandığını aşkını yitirince anlarsın’... İmar rantının yeni kurbanı olmaya aday Çatalca’nın Kültür ve Turizm Derneği Başkanı Ahmet Rasim Yücel inadına ilçelerini o kadar güzel tanıtıyor ki. Her adımı sizi doğaya daha yaklaştırıyor. Dört mevsim yeşilin her tonu ile harika bir doğadaki yürüyüş parkurları açısından İstanbul’un en zengin bölgelerinden biri... Çatalca 1500 yıldır Roma İmparatorluğunun en önemli tarihi eserlerine ev sahipliği yapıyor. Trakya’nın Kuzeyine yayılan Istranca ormanlarından İstanbul’a su taşıyan antik su yolu mühendisliğinin en büyük yapıtlarından ve bugüne kadar inşa edilmiş en uzun ve en geniş kanal sistemlerinden birinin kalıntıları gizlenmiş Çatalca’da... İstanbul’a sular nereden geliyordu, nasıl taşınıyordu ve kent içinde nasıl dağıtılıyordu sorularından yola çıkan uzmanlar, mühendisler ve arkeologlar antik dünyanın en önemli başarılarından biri olan bu su yolu sistemini tüm yönleriyle ortaya çıkarmaya başardılar. Daha yeni öğreniyoruz bu gerçeği... Tam 451 km ile dünyanın en uzun su yolu olarak bilinen bu yol Kırklareli’nin Vize ilçesinden başlayıp Çatalca ilçesinden geçerek İstanbul’a ulaşıyor Yenikapı ve Langa’nın altının bu sulara depoluk yaptığını da söyleyelim.

Çatalca ilçesinden geçen bölünde ortam örtüsünün yoğun olması, kanal ve su kemerleri ağzının son derece iyi bir şekilde korunmasını ve bazı su kemerlerinin en iyi durumundaki Roma kalıntıları arasına girmesini sağlamıştır. Bu yüzden Çatalca’daki su kemerleri çok önemli sayılıyor.

Yazının Devamını Oku

‘Aziz Sancar’dan yeni ödüller bekliyoruz’

25 Ocak 2018
GEÇEN hafta Hilton İstanbul Bomonti’de bir tören vardı; ‘DNA onarımının mekaniksel çalışması’ üzerine 2015 Nobel Kimya Ödülü’nün üçüncü replikası Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Prof. Ahmet Ağırakça’ya verildi. Törende açış konuşmasını yapan MAREV Genel Başkanı Av. Haluk Eldem şöyle konuştu:

“Prof. Dr. Aziz Sancar eğlenceye düşkün olmayan ve özel herhangi bir hayatı olmayan, tüm hayatını insana ve bilimsel araştırmalara veren çok değerli hemşerimizdir. Atatürk ve Türkiye sevgisi herkesçe bilinen ve her fırsatta bunun altını çizen Aziz Hoca, bildiğiniz gibi ödülün orijinalini Anıtkabir Müzesi’ne teslim etmiştir yani Mustafa Kemal Atatürk’e armağan etmiştir. Sancar, Nobel Komitesi’nin geleneksel olarak ödülle beraber verdiği üç orijinal replikadan birini daha önce mezun olduğu İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne, ikinci replikayı da çalıştığı ABD Kuzey Carolina Üniversitesi’ne, son replikayı da doğduğu şehre, Mardin Artuklu Üniversitesi’ne bağışladı. 3. replikayı verme görevini bana ve Kemal Nehrozoğlu’na verdiğini söyledi. Bizde bilimsel çalışmalarını aksatmamak, konsantrasyonunu bozmamak için gelmesi yönünde ısrarcı olmadık. 100. yılı yaklaşan Cumhuriyet tarihinde sevdalısı olduğu Türkiye´ye pozitif bilimler alanında ilk Nobel Ödülü´nü kazandıran Sayın Aziz Sancar´ın bilimsel araştırmalarına aralıksız devam etmesinin, karşılıksız kalmayacağına ve alacağı başka ödüllerle de bizlere ve sevdalısı olduğu ülkemize büyük onurlar yaşatacağına bütün kalbimle inanıyorum” dedi.

MARSEV Genel Başkanı Kemal Nehrozoğlu da Aziz Sancar’ı şöyle anlattı:

“Hocamızın Nobel Ödülü’nü aldıktan sonra sergilediği asil duruş; alçakgönüllük, bilgelik, vizyon, yurt sevgisi ve yardımseverlik içeriyor. Zaten replikalarını nerelere verdiğine bakarsak buralarda bu asil duruşun izlerini görürüz.”


‘AZİZ EL SORANİ EL MARDİNİ’

Ödülü teslim aldıktan sonra konuşan Prof. Ahmet Ağırakça ise “Çağımızın en önemli bilim adamaları arasında yerini alan Prof. Dr. Aziz Sancar, Mardin Savur’dan çıkıp Nobel Ödülü’nü kazanmış değerli bir bilim insanıdır. Cenabı Allah´ın verdiği akıl, gönül ve kalbin birlikteliğiyle bilim ortaya çıkıyor. Tarih boyunca, Mardin´den ‘El Mardini’ adıyla fizik, kimya ve astronomi alanında bilim adamları çıkmış. Şimdi de ‘El Mardini’ bilim adamları listesine Prof. Aziz Sancar ‘Aziz El Sorani El Mardini’ olarak yerini almıştır. Bundan böyle ödülü aldığımız bugünü Üniversitemizde her yıl ‘19 Ocak Aziz Sancar Günü’ olarak kutlayacağız.”

Prof. Dr. Aziz Sancar, 2015 yılında ‘Nobel Kimya Ödülü Madalya ve Sertifikasını aldıktan sonra Türkiye’ye gelmiş ve kasada saklanmak üzere Genelkurmay Başkanı’na teslim ettikten sonra sergilenmek üzere törenle Anıtkabir’e yani Mustafa Kemal Atatürk’e armağan etmişti. Sancar, Nobel Komitesi’nin geleneksel olarak Ödülle beraber verdiği üç orijinal Replika’dan birini daha önce mezun olduğu İstanbul Üniversitesi Tıp Fakültesi’ne, ikinci Replika’yı da çalıştığı ABD Kuzey Carolina Üniversitesi’ne son Replika’yı da doğduğu şehre ‘Mardin Artuklu Üniversitesi’ne bağışladı.

Nebil Özgentürk’ün hazırladığı belgeselde Aziz Sancar “Ben Mustafa Kemal ve silah arkadaşlarının ürünüyüm” diyor.

Yazının Devamını Oku

‘Yeşil hazine’ye üniversiteler sahip çıkmaya başladı: Kenevir için uyanıyoruz

24 Ocak 2018
İSTANBUL Aydın Üniversitesi’nde geçen cumartesi gün boyu gerçekleştirilen ‘Yeşil Hazine: Kenevir’ konulu toplantıda, sanayi kenevirinin tarım ekonomisine yeniden kazanılması konusunda birbirinden değerli konuşmacılar çarpıcı görüşler ortaya sundular. Herkesin aklına şu takıldı “Bu bitkiyi Amerika bizde niye yasaklıyor?”

Tarımın ve Türkiye’nin önünü açacak projeyi ABD değerlendiriyor, biz ‘erkek kenevir’in kıymetini neden bilmiyoruz? (İsmail Tokalak’ın bu konudaki yazısı ilk kez 29 ekim 2017’de köşemizde yer almış ve büyük yankı uyandırmıştı.)

Uzun yıllar yasaklı olan ve 2016 yılında 19 ilimizde ekimi kontrollü olarak serbestlik kazanan sanayi keneviri her yönüyle tartışıldı. Konuyla ilgili bürokrasi, akademi ve iş dünyasından konuşmacılar görüşlerini bildirerek bütüncül bir bakış açısı ortaya konuldu.

Moderatörlüğünü araştırmacı yazar Dr. Yalçın Koçak’ın yaptığı toplantıda A.Ü. Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Özel Koltarıcı kenevir bitkisinin tarımının ve değerlendirilmesinin nasıl yapıldığını ve Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nden Doç. Dr. Selim Aytaç kenevir yönetmeliğini anlattı. Yine A.Ü. Ziraat Fakültesi’nden Prof. Dr. Neşet Arslan kenevirin Türkiye ve Avrupa’daki ekim durumları ve konuyla ilgili yasal mevzuatları anlattı.

 

ABD VE JAPON MÜŞTERİ

Yalova Atatürk Bahçe Kültürleri Merkez Araştırma Müdürü Yılmaz Boz ile aynı müdürlükten Ahmet Bircan Tınmaz sanayi kenevirinin dünya ve Türkiye’deki ticaretine değindiler ve milli ekonomiye katkısının milyarlarca dolar olacağını söylediler. Nasıl mı? İlaçtan yağa, otomotiv endüstrisinden gıda sanayisine kadar 50 bin ürüne hammadde temin eden, endüstriyel keneviri tanımak ve bilmekle... Şu anda Türkiye’de 100 kilo kenevir tohumu yok ama Yalova’da bu yılki ekimiyle bir tohum açığı kapatılmaya çalışılacak. Samsun Vezirköprü’nün Narlısaray mahallesi eskiden beri geleneksel olarak üretilen ürünün eksperi Amerikalı Robert Cornell Clarke’in ve Japon Mizu firmasının kenevire ilgisi küskün üreticilerinin yüzünü güldürecekler mi, göreceğiz. Bu arada kenevirin biyokimyada kullanılması konusunda Türkiye Milli İlaç Sanayi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Cüneyt Turan’ı büyük bir keyifle dinledik. Prof. Turan kenevirin antikanser etkilerini ve kenevirin yasaklanma süreçlerini anlattı. Bezmiâlem Vakıf Üniversitesi Eczacılık Fakültesi’nden Ahmet Reha Kırıştıoğlu kenevirin sağlıkta yararlarını anlattı.

 

OSMANLI TIBBI NEDİR

Yazının Devamını Oku

Belediyeler de ceza kapsamına alınsın

19 Ocak 2018
SON zamanlarda hayvanlara yapılan zulüm ve öldürmeler dolayısı ile kamuoyunda yaratılan infiale bir cevap olarak Adalet Bakanlığı verilecek cezalara yönelik yeni bir tasarı metni hazırlamıştır.

Bu düzenlemeye göre para cezalarının bir kısmı yerine hapis cezası verilebilecektir. Ancak çok önemli bir konu göz ardı edilmiştir. Kişiler tarafından öldürülen veya tecavüz edilen her bir hayvanın karşılığında yüzlerce kedi ve köpek belediyeler tarafından öldürülmektedir. Kısırlaştırma yapmakla yükümlü olduğu halde bu görevi yerine getirmeyen belediyeler, çoğalan hayvanları vurarak, zehirleyerek, canlı canlı gömerek, kışın kar altına yazın da susuzluktan ölecekleri ıssız, uzak kırsala atarak, bakımevi denilen ölüm kamplarında acılı ölümlere mahkûm ederek yok etmektedir.

Maalesef taslak metinde bu belediye çalışanları ve yetkililer hakkında hiçbir düzenleme yoktur. Belediyeler hayvanları çoğunlukla kapalı kapılar ardında yok ettiklerinden bu olaylar toplum tarafından duyulmamaktadır.

Gündemdeki tasarının belediyeleri de ceza kapsamına alması gereklidir.

Prof. Dr. Mirat GÜROL-Hayvanların Yaşam Hakları Konfederasyonu Başkanı (HAYKONFED)

GÜNÜN SÖZÜ

“Yaşam acımasız bir bilgisayar programıdır ve satranç uygulamasında olduğu gibi hamleleri geri çekme şansı tanımaz. Kaftancıoğlu’nun  İstanbul İl Başkanı seçilmesi ise en iyi ihtimalle CHP’yi, neredeyse Alex olayının Fenerbahçe’yi böldüğü gibi ikiye ayıracaktır.” Bedri BAYKAM

PTT ÇİFTLİK OLMUŞ!...

CHP’

Yazının Devamını Oku

'Kurtuluş kuruluştadır'

18 Ocak 2018
CHP pek ‘uysal’ kalmayacak gibi görünüyor.

Dün Canan Kaftancıoğlu, görevi Cemal Canpolat’tan devraldığı saatlerde eski İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, Atatürkçülük odaklı sert bir çıkış yaparak 13 gün sonra yapılacak kurultayda aday olacağını bildirdi. ‘Ulusalcılık ve Atatürkçülük nedir’in tarifini yaptı; herkesin ‘Nutuk’u okumasını istedi ve “Rehber CHP’dir” dedi. CHP üzerine anlattıkları, bir manifesto idi.

Annesi Gümülcineli, babası Sinoplu olan Kocasakal’ı gür ve coşkulu sesiyle kendisini dinleyenler arasında bazı ADD’li üyeler, bir grup Batı Trakyalı hemşerisi, avukat arkadaşları ve ‘gizli’ CHP’liler vardı. Epeyce bir kadın da dinleyiciler arasındaydı.Kocasakal 10 sayfalık konuşmasında özetle şunları söyledi:

‘BEN her şeyini Cumhuriyet’e, Atatürk’e, bu ülkeye borçlu bir insanım. Bu benim çıkışım bir vicdan haykırışı ve isyanıdır. Aynı zamanda bu açıklamayı Mustafa Kemal’in bir ‘askeri’ olarak yapıyorum. Atatürk’ün askeri olmak emperyalizme karşı olmaktır. Bu askerlik üniformasız, gönüllü bir askerliktir.

Türkiye’nin tek çıkış yolu, Cumhuriyet’in kurucu değerlerine, Atatürk’e geri dönmektir.

Yazının Devamını Oku