Yalçın Bayer

Aile zannettiğiniz kadar güvenli bir yer değil!

21 Şubat 2018
GEÇEN hafta kamuoyunda yer alan üç ayrı çocuğun cinsel istismarı vakası, Türkiye’de çocukların en korunaklı alan zannedilen aile içinde dahi ne denli büyük bir risk altında olduğuna dair tokat etkisi yarattı.

Oysa OHAL ile eylemsizliğe mahkûm edilmeye çalışılan tüm kadın örgütleri senelerdir bu ülkenin kamuoyunu uyarıyor; aile zannettiğiniz kadar güvenli bir yer değil! Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü bu konuda bir not gönderdi:

“Müftülere nikâh yetkisi veren yasa tartışmaları esnasında kamuoyu ile paylaştığımız açık mektubumuz da dâhil olmak üzere, seslendiğimiz onlarca çağrımıza hiçbir zaman cevap verilmedi. Oysa çocuğa karşı cinsel sömürü ve istismarın önlenmesi siyasi irade gerektiren bir çabadır. Taleplerimizi bir kez daha tekrarlamak istiyoruz”

TBMM’de Çocuk Hakları İzleme Komitesi’nin daimi bir komisyona dönüşmesi ve Aile ve Sosyal Politika Bakanlığı teşkilat yapılanmasında içinde çocuğun savunuculuğunu yapacak ‘çocuk koruma görevlisi’ adı altında yeni bir yapı kurulmalı, Lanzarote Sözleşmesi gereğince Anayasa ve yasalarda değişiklik yapılmalı, İstanbul Sözleşmesi başta olmak üzere Türkiye’nin imza koyduğu uluslararası anlaşmaların eksiksiz uygulanmalı, çocuğun cinsel sömürü ve istismardan korunması için kayıt sistemi ve düzenli, ayrıştırılmış istatistik sistemi oluşturulmalı, çocuğun cinsel sömürü ve istismarı suçu faillerin kaydı ve bir daha bu sucu islememeleri için izlenmeleri...”

ŞİMŞEK, SOSYAL MEDYA ÜZERİNDEN KUTLADI

"SANİCA markası ile global bir oyuncu haline gelen ve Çin’de pazar lideri olan Fatinoğlu Holding sahibini, yöneticilerini, çalışanlarını tebrik ederim. İnşallah bu başarı Asya pazarını ihmal eden firmalarımıza ilham kaynağı olur.”

BAŞBAKAN Yardımcısı Mehmet Şimşek’in dün attığı bu twit, iş dünyasında dikkat çekti. Anlaşılan o ki, bakan Dünya gazetesindeki “Fatinoğlu Holding ikinci nesille globalleşiyor: Çin’de pazar lideri oldu” haberinden etkilenmiş.

Sanica markasıyla Çin pazarına hem panel radyatör, hem küvet hem de duşakabin satıyor. Panel radyatörü Akhisar’da OSB’de üretiyor. Dünyanın her yerine gönderiyor. Çin’de pazar payı yüzde 20’yi buluyor.

Yeğen

Yazının Devamını Oku

CHP tüzüğü daha merkeziyetçi

16 Şubat 2018
CHP Genel Merkezi, Olağanüstü Tüzük Kurultayı’nın 9-10 mart tarihlerinde toplanacağını açıkladı. Daha önce bu toplantının, örgütte ve kamuoyunda tartışıldıktan sonra haziranda yapılacağı söylenmişti.

Kurultay sonuçlarının açıklanmasından 10 gün sonra yapılacağının duyurulması, tüzük kurultayının ‘baskın kurultay’ olarak nitelendirilmesine sebep oldu.
Tüzük bir partinin anayasasıdır. Ancak gündemde değiştirilecek tüzük maddeleri ve/veya ilave edilecek düzenlemeler yer almıyor.

Tüzük kurultayı ilanında hangi maddelerin değişeceği, nelerin ilave olacağı belli olmadığı gibi bu önerilerin örgütte ve kamuoyunda neden tartışılmadığına bir yanıt da yer almıyor.

CHP için örgütsel reform önerileri olmalıydı. Sağlıklı bir tartışma için bunlar kurultay ilanında yer almalıydı. Bu eksikliğin giderilmesi gerekmiyor mu? Bu KHK’lar gibi konuyu oldu bittiye getirmek değil midir?

Yazının Devamını Oku

Agop Kotoğyan’dan vatan sevgisi...

15 Şubat 2018
YURT sevgisinin ne olduğunu bizlere öğreten değerli Prof. Dr. Agop Kotoğyan’ı (79) yitirdik.

Türkiye’nin efsane cildiyecisi idi. Toprağı bol olsun, ışıklar içinde uyusun ve anısı bizlere vatan sevgisini göstersin.

23 Ağustos 2010 tarihinde İlk Kurşun gazetesi’nde yayınlanan ‘Hayır’ adlı yazımdan bir bölüm sunuyorum:

“...1911 yılında Yozgat’ın Akdağmadeni ilçesi Terzili köyünde doğan Kirkor bey, Anadolu’daki büyük kaos döneminde henüz dört yaşındayken babasını kaybetmiştir. Yoksullukla geçen günlerin ardından 25 yaşındayken, Yozgat’ın İğdere köyünden Mahruki hanımla evlenmiş ve 1938 yılında İstanbul’a yerleşmişlerdir. Bir yıl sonra doğan ilk çocukları Agop, yoksul bir aile oldukları için ilkokuldan mezun olduğu yıl gümüş atölyesinde işe başlamıştır. Bir gün sağ elinin tamamını prese kaptırmış, ameliyat olarak sağ kolu kesilmiş ve uzun sürede komada kalmıştır. Bir yıl ara verdiği eğitimine devam ederek 1963 yılında İ.Ü. Tıp Fakültesi’nden (Cerrahpaşa) birincilikle mezun olmuştur. 1964 yılında aynı üniversitenin Dermatoloji Kürsüsü’nde asistan olarak işe başlayan Agop Kotoğyan, başarılı iş yaşamını yurt içi ve yurt dışındaki üniversitelerde ders vererek, araştırmalarda bulunarak geçirmiş ve 21 Ekim 2004 tarihinde profesör olarak üniversitedeki görevinden emekli olmuştur. Uluslararası tıp dergilerinde üç yüzden fazla makalesi yayınlanmış ve cilt hastalıkları üzerine iki kitap yazmıştır.

Başta ABD, Almanya, Fransa, Kanada olmak üzere birçok ülkenin üniversitelerinden teklifler almış, ”Burada kal, kürsünün başına geç” önerilerini elinin tersiyle geri çevirmiştir. “Ermeni olduğun için dedeni, yoksul olduğun için kolunu kaybettiğin o ülkede ne işin var” diyenlere gülüp geçmiştir. Ve şu yanıtı vermiştir:

Yazının Devamını Oku

‘Zamlara karşı Türkler evde rakı üretimine geçti’

14 Şubat 2018
'KEŞAN ve Meyhane Kültürü’ adlı kitabı bulunan emekli öğretmen Hilmi Dinçer “Zamlarla baş edemeyen Türkler evde rakı üretimine geçti” başlıklı bir yazı yazmış...

“Bir atasözümüz der ki: Köşeye sıkıştırdığınız kediye kaçacak bir yol bırakın! Yoksa kedi yüzünüzü tırmalar!” diyen Dinçer şöyle devam ediyor:

“Alkollü içkilere getirilen vergiler ve satış kısıtlamaları Batı basınının da gündeminde. Associated Press (AP) ’Türklerin favori içkisi’ rakının evlerde üretilmeye başlandığını aktarırken, toplam alkol tüketiminin de arttığını belirtti. Birçok kişi ev yapımı içkiye dönerek ülkenin en ikonik içkisine olan aşklarını yeniden alevlendirdi. Hükümetin uyguladığı vergiler ve alkol tüketimine ilişkin düzenleme ile alkol fiyatları tüm zamanların en yüksek seviyesine çıktı. Rakının fiyatı 2004 yılından bu yana yüzde 500’e yakın oranda arttı”.

AP, OECD verilerine yer vererek şöyle diyor:

“Alkol satışı düşse de, gerçek tüketim düşmedi gibi görünüyor. OECD istatistiklerine göre, Türkiye’de kişi başına düşen alkol tüketimi, ülke nüfusunda yüzde 17’lik bir artışa rağmen 2002’den bu yana benzer seviyede kaldı. Bu durum, Türklerin tükettiği toplam alkol miktarının aynı dönemde arttığını gösteriyor.”

SAĞLIK ENDİŞESİ VAR

Evlerde alkollü içki yapımının artışının halk sağlığı konusunda endişeleri artırdığına değinen AP, Tüketici Hakları Derneği’nden Canan Ülkü Abbasov’un konuya ilişkin risklere dikkat çektiğini belirtti.

Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı bundan bir süre önce, 1 Nisan’dan itibaren Etilalkol’ün her 100 litresine 1,2 gram ‘denatonyum benzoat’ katılacağını açıklamıştı.

 

Yazının Devamını Oku

Hazine yardımı ulufe midir?

9 Şubat 2018
AKP ve MHP seçim ittifakı ile ilgili görüşmeleri sürdürüyorlar, kamuoyuna yansıyan açıklamalardan anlaşıldığına göre, MHP’nin Hazine yardımından yararlandırılması için formül aranıyormuş.

Partilere hazine yardımı, 1965 tarihli 648 sayılı SPK ile siyasi gündeme girdi. Birçok defa değişikliğe uğradı, son olarak 2820 sayılı SPK’da yapılan değişiklikle genel seçimde oy oranı barajı, %10’dan %7’ye indirildi.

2002 genel seçimlerinde, TBMM’de temsil hakkı kazanamamasına rağmen Genç Parti, %7 barajının nimetinden, Hazine yardımı alarak yararlandı. MHP ile DYP’nin az farkla baraj altında kalması olarak fonksiyon ifa etti gibi görünüyor. AKP’nin, %34 oy oranı ile TBMM’de %65 temsil gücü kazanmasına vesile oldu. MHP ile ilgili kamuoyu sinyalleri, baraja takılabileceği ihtimalini ortaya koyuyor. Bu nedenle, hem Meclis’te temsili hem de Hazine yardımı alması için tedbir alınıyor. Siyasi etik olarak karşılığı nedir tam anlaşılamıyor ama ‘çift kaymaklı kadayıf’ tabiri uygun düşüyor. Milli irade ve oluşmasındaki katkının kamu yararı açısından gözetilmesi gerekirken, kurulmaya çalışılan seçim ittifakının, SPK’yı ve Anayasa Mahkemesi içtihadını muvazaa yolu ile ‘dolanmak’ amacı taşıdığı ve hukuki meşruiyetinin tartışmalı olduğu açıktır. Ancak Hazine yardımı, milli iradeye dayanmak zorundadır ve seçim ortaklıkları ile dağıtılacak ulufe değildir.

O. K.KURTULUŞ SAVAŞINI PAPALIK DESTEKLEMİŞTİ

Papalık ile Türkiye Cumhuriyeti’nin ilişkileri çok farklı zamanlarda çok farklı görünümler gösterir. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Vatikan gezisi bu açıdan olumludur. Pek bilinmez, Kurtuluş Savaşı’nda zamanın papalık makamı bu savaşımıza destek olmuştu. Roma’da gayriresmi elçi olarak bulunan Galip Kemal Söylemezoğlu, Vatikan’ın liderinin Anadolu’da başlayan İstiklal Savaşı’nı tasvip ediyor ve Türklerin silahlı mukavemetini tam manasıyla bir ‘meşru müdafaa’ olarak addediyordu.Papa’nın, İstiklal Savaşı mücadelesinde Anadolu’da çarpışan Türklerin hareketini ‘meşru müdafaa’ tabiri ile desteklemesi Lozan Antlaşması ile Türkiye’ye güç vermiştir. İstanbul Rumlarının, Batı Trakya Türkleri’ne mukabil, yerlerinde bırakılması hususunda telkinleri olmuştur.İstanbul Rumlarının, İstanbul’un alınması sırasında ‘Katoliklerin külahını Bizans’ta görmektense Türklerin sarığını tercih etme’ sözüne tam bir nazire olmuştur Papa’nın jesti...Bu bilgileri Samih Nafiz Tansu’nun ‘İki Devrin Perde Arkası’ kitabından aldım, okurlarınızın bilgisi olsun. / Prof. Dr. Cengiz KUDAYERDOĞAN'A KARŞI 'BAKANLAR KURULU' HAMLESİ

CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun yeni dönemde MYK sayısını arttıracağı, Bakanlar Kurulu’na karşı ‘gölge kabine’ oluşturacağı genel merkez kulislerinde dillendiriliyor. ‘Gölge Bakanlar Kurulu’na görevlendirilecek isimlerin Hakkı Süha Okay, Faik Öztrak, Oğuz Kaan Salıcı, Bülent Tezcan, Erdoğan Toprak, Seyit Torun, Veli Ağbaba, Gamze Akkuş İlgezdi, Akif Hamzaçebi, Çetin Osman Budak, Muharrem Erkek ve Ünal Çeviköz olduğu öne sürülüyor.CHP MYK’da iki kritik görev olarak bilinen Örgütlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı ve Yerel Yönetimlerden Sorumlu Genel Başkan Yardımcılığı üzerinde CHP liderinin düşündüğü isimler henüz belli olmadı. Ancak Kılıçdaroğlu’nun, en çok oyu alan Prof. Dr. Haluk Koç’u örgütlerin başına getireceği, Seyit Torun’un ise yerel yönetimlerdeki eski görevini sürdüreceği konuşuluyor.KARAYALÇIN: Kurultayı terk eden CHP eski Genel Başkanlarından Murat Karayalçın, bunun nedenini şöyle açıkladı: “Sayın Kılıçdaroğlu göreve gelmesinden sonra kurultaylarda eski genel başkanlar Hikmet Çetin, Altan Öymen, gerektiğinde Deniz Baykal ve ben birlikte oturtulurduk. Ancak son kurultayda, ismimden eski ‘genel başkan’ ifadesi çıkarılmış, protokolde ‘eski dışişleri bakanı ve başbakan yardımcısı’ yazılmış, bunu görünce sinirlendim ve salondan ayrıldım.”ATİLLA BİNGÖL: CHP Milletvekili Tekin Bingöl’ün kardeşi müteahhit Atilla Bingöl’ün CHP kurultayında yaşanan gıda zehirlenmesi olayı ile ilgili olarak CHP Ankara İl Başkanı Adnan Keskin ile yemek ve inşaat işlerinde ortaklığı bulunduğu iddialarının doğru olmadığını noter kanalıyla açıkladı.ÜMİTKÖY'DEKİ ÖLÜM CADDESİ

ANKARA-Çankaya ilçesinin Ümitköy mahallesinde bir ölüm caddesi var: 2432’nci cadde (ESKİ 8’İNCİ CADDE).

Lütfen arabanızla Eskişehir kavşağından Ümitköy’e dönün ve Çayyolu yönünde seyredin. Birinci benzinlikteki dört yol kavşağında durduğunuzda bu kez sizin gideceğiniz yönde arabaların sağınızdaki yoldan çıkarak Çayyolu’na doğru aktığını ve yolun hiç boş kalmadığını görürsünüz. Sonra size sıra gelir ve Çayyolu’na doğru yokuşa sürersiniz arabanızı. Sağınızdaki Erzincan Mandıra’ya yaklaşırken yolunuzun sola doğru kıvrıldığını görürsünüz. Burada çok önemli bir şeyin ayrımına varırsınız. Gidiş yönünüze göre yolun solundaki Düveroğlu Lokantası tarafından caddenin sağına geçmek isteyenlerin yolun ortasındaki ağaççık ve çimlerle bezeli ortak kaldırımdan (refüjden) ansızın çıktıklarını, yol eğri bir çizgi çizdiğinden, yayaların ve arabaların birbirlerini görmeksizin ansızın karşılaştığını gözler ve çarpma tehlikesi yaşar, ürperirsiniz. Çünkü onlar sizin ışıklardan geldiğinizi görmezler. Her an ölümcül bir kaza yapılması büyük oranda olasıdır.

Yazının Devamını Oku

Mersin'de Harvard'lı kimse yok ki...

8 Şubat 2018
CHP’nin yeni Mersin İl Başkanı Av. Adil Aktay dünkü “Mersin’de ‘torpilli’ isyanı” yazımıza bir açıklama yaparak “Biz Mersin’de patlama yapacağız. Mütevazı, lise mezunu genç bir kadının ismini vermişim, ne olmuş yani Mersin’de Harvard mezunu kimse yok ki...” dedi.

Aktay’ın açıklaması özetle şöyle:

“Parti içi uygulamalarla ilgili elbette herkesin eleştiri hakkı vardır. Ancak benim, şoförümün eşini PM’ye önerdiğim gibi bir yalanı söyleyebilenlerin, asıl niyetlerinin eleştiri olmadığı açıktır.

Kurultayımızın takdiriyle CHP PM üyeliğine seçilmiş olan Sayın Fatma Güner, iki dönemdir Mersin İl Örgütü yöneticimizdir ve eşi, Mersin/Tarsus’ta mali müşavirdir. Kendisi şoförüm olmadığı gibi mali müşavirim de değildir; ne Fatma Güner ne de eşiyle hiçbir bir iş ilişkisi içerisinde bulunmamaktayım.

Gazetedeki köşenizin bu tür yalan ve iftiralara zemin olmasından dolayı üzgünüm. Köşenizde yer verdiğiniz gerçek dışı beyanları düzeltir, iddiaların muhataplarına da söz verip, insanlara hak ettikleri saygınlık içerisinde yaklaşmayı başarırsanız, konunun parti içi demokrasi boyutunu da memnuniyetle konuşmak, tartışmak isterim.”

Yazının Devamını Oku

Mersin'de 'torpilli' isyanı

7 Şubat 2018
MERSİN’den bir partili aradı; “CHP böyle kurultaylar, seçimler yapacaksa, suçluları hemen partiden atmalı” dedi.

“Biliyor musunuz, Mersin’de CHP il kongresi geçen ay yapıldı, başkanlığa Av. Adil Aktay getirildi. Kongre öncesinde hakkında açılmış bir kamulaştırma davası nedeniyle konu gündeme getirildi ancak Akay ‘Beraat ettiğini’ söyledi. Kendisine yönelik eleştiriler üzerine ‘Mersin bana alışacak, ben ne dersem o olur’ demeye başladı. Kurultay öncesinde kimseye sormadı, danışmadı; PM listesine ‘gençlik’ kotasından girmesi için Fatma Güner’in aday gösterilmesini istedi. Bu kadın, il başkanının şoförlüğünü yapan ve telefonlarına bakan Alkan Güner’in eşidir. Mezitli Belediyesi’nin bir şirketinde ‘taşeron’ kadrosunda çalışıyordu Güner... Uygun olmayan akçalı bir şey ortaya çıkınca belediyeden ayrılmak zorunda kaldı. Parti yönetiminde de çalışıyordu, halen il yönetim kurulu üyesidir. 16 ay sonra partiden yapılan baskılar sonucu işe döndürüldü. Ancak ‘kaybolan’ 5 bin liranın şirkete iade edildiği belediye çevrelerince belirtildi. PM adayı olmasında ise il başkanı kimseye danışmadı. Adaylık için dilekçe veren iki genç dikkate alınmadı. Kurultay salonunda Güner’in kendisini gören yoktu. Nitekim CHP Tarsus İlçe Başkanı oy kullanmadan salondan ayrıldı. Bu olay partimizde çok sıkıntı yarattı; bu olayı yaratanlar soruşturulmalı, parti açıklama yapmalı. Muharrem İnce, “TV’de bu konuda isim verir misiniz?” sorusuna ‘Tekin Bingöl’, karşılığını verdi.”

Okurlar, CHP kurultayında belirlenen PM üyelikleri için ağır eleştiriler yaptılar. İşte Kılıçdaroğlu’na bir eleştiri:

‘ZORLA SEÇTİRİYORLAR’
“Bu nasıl Parti Meclisi, neyi çözmüş oluyorsunuz, tabanın istemediği isimlerde niye ısrar ediliyor.”

Yazının Devamını Oku

Tüzük ne diyor

4 Şubat 2018
KURULTAY Başkanı Prof. Dr. Yılmaz Büyükerşen’in kongreyi açarken şöyle diyordu: “Aziz Atatürk’ün ‘Benim iki büyük eserim vardır; bunlardan biri Cumhuriyet, diğeri ise CHP’dir’ diye tanımladığı bu büyük milli mücadele hareketi, bugün Türkiye’nin içinde bulunduğu ağır koşullar düşünüldüğünde, 36’ncısını yapacağımız bu büyük kurultayımız için çok büyük önem taşımaktadır.”

Bu sözcükler heyecan veriyor. “Ayrıca bu kurultayın normal zamanlardaki bir kurultay olmaktan çok Sivas’ta toplanan ilk kongre gibi, ülkemizi ve milletimizi içinde bulunduğu alacakaranlıktan aydınlığa çıkaracak yol....” diyerek, kurultayın havasını güçlendirmek istiyor Büyükerşen...

Ne yazık ki, hava bundan uzak; onlar birilerinin ‘siyasi ateşi’ni bekliyor.

Kılıçdaroğlu her zamanki gibi rutin ‘grup konuşması’ yapıyor; halbuki delege ‘çıkış’, ‘yeni şeyler’ bekliyor. Muharrem İnce, Kılıçdaroğlu’na karşı ikinci kez resmi olarak aday oluyor. Sahneye asılan “Adalet ve Cesaret Kurultayı” sloganını içine sindirmiş İnce,  yüreğini açmış konuşuyor;  tabanın duymak istediği mesajları ‘İktidar, iktidar’ sloganları arasında dillendiriyor.

Gerçek bir kurultay havası mı? Hayır!

CHP böyle bir kurultay yaşamasaydı keşke... İnce’nin oyları ile ilgili ‘çift imza’ entrikası yapılmasaydı.

Tüzük değişikliğinin gündeme alınmaması da ayrı bir ayıp.  Hani, “Hak, Hukuk, Adalet” sloganları atılıyordu.

‘CHP’ye zarar vermek operasyonu’nu kimler tertiplediyse bunun hesabının görülmesi gereklidir. Sorun hiç bu noktaya gelmezdi. Ne mi yapılmalıydı?

Tüzüğün 55/a maddesi bir delege adaylardan sadece biri için imza verebilir. Başkanlık divanı bunu inceler, eğer mükerrer oy kullanılmışsa, imza sahiplerinin adlarını okur, onlara sorar, iki adaya oy vermişsin, tercihin kimden yana diye ... Divan da buna göre karar verir.”

Yazının Devamını Oku