Yalçın Bayer

Atamalar CHP’de sıkıntı yaratıyor

1 Kasım 2019
CHP PM üyesi, eski Ankara Milletvekili ve eski Ziraat Mühendisleri Odası Genel Başkanı Gökhan Günaydın, Ekrem İmamoğlu tarafından İBB şirketlerinden İstanbul Yönetim Yenileme AŞ’nin (İSYÖN) yönetim kurulu başkanlığına atandı. Bu şirketin yönetim kurulu başkanlığına ilk olarak 27 Ağustos’ta Kültür Varlıkları Başkanı Mahir Polat getirilmişti. Günaydın’ın atandığı şirket; balık hali, cankurtaran hizmetleri, buz satışı, kurban satış yerleri ve yeni süt dağıtım hizmetlerini yürütüyor.

Günaydın’ın atanması, parti örgütünde olumlu karşılandı. Ancak bazı PM üyeleri ve parti üyelerinin itirazları dikkat çekiyor. Diyorlar ki Gökhan Günaydın şu anda PM üyesi, CHP üst kurulu protokolünde yeri var, istediği örgüt toplantısında süresiz konuşma hakkı var. En önemlisi de PM üyeleri, belediye başkan ve milletvekillerini oylayarak atayabiliyorlar. İtirazcılar, “PM üyesi olarak oy verdiği bir belediye başkanının emrinde çalışması ne kadar doğru? Bu durumda PM’dan istifa etmesi gerekiyor” diyorlar.

2014’te belediye başkanlarının atamalarında yetkili olan tartışmalı atamalara imza atan ‘5’li komisyon’un bir üyesi de Gökhan Günaydın idi (Diğerleri Umut Oran, Adnan Keskin, Bülent Tezcan ve Bihlun Tamaylıgil). Ekrem İmamoğlu’nun Beylikdüzü Belediye Başkanlığı’na adaylığında en büyük desteği Günaydın’ın verdiği kulislerde söyleniyor.

‘TAKSİM TOPLANTILARI’NDA ÖZTRAK

1977 yılından itibaren 177 toplantı yapan ‘Taksim Toplantıları’nın önceki akşamki 178’inci toplantısında CHP Genel Başkan Yardımcısı Faik Öztrak konuştu. Harbiye Hilton’daki ‘Türk Ekonomisinde Gündem’ başlıklı toplantının konukları üniversite öğretim üyeleri, medya mensupları, sendika ve meslek örgütlerinin temsilcileri, yerel yöneticiler, sanatçılar ve iş insanlarından oluştu. Taksim Toplantıları’nın ‘uygar ortamı’nın demokratik hoşgörü ve işbirliğinin gelişiminde Türk siyasi tarihine birçok önemli katkılar sağladığını vurgulamak gerekiyor. Türkiye’nin en önemli düşünce kuruluşlarından olan Taksim Toplantı’larında, bugüne kadar Türk ve yabancı 5 cumhurbaşkanı, 8 meclis başkanı, 9 başbakan, 14 genel başkan, 96 bakan, 9 büyükelçi, 65 uzman kişi onur konuşmacısı olarak katıldı. Bu isimler arasında Turgut Özal, Erdal İnönü, Süleyman Demirel de yer alıyor.

Taksim Toplantıları, avukat Osman Ataman başkanlığında avukat Cengiz Yaka, Leyla Ünver, Kurthan Tarakçıoığlu, avukat Azate Ay, Muharrem Alpaslan, Ercan Tekin, Aycan Uğur, Özgür Aydın tarafından oluşan düzenleme kurulu tarafından yönetiliyor.

Öztrak konuşmasında, CHPnin yeni büyüme stratejisini “Üreteceğiz, kazanacağız, hakça paylaşacağız” olarak belirlediklerini ifade etti. Gömleğin iliklenecek ilk düğmesinin, hukuk devletini yeniden ayağa kaldırmak olacağını aktaran Öztrak, “Çiftçimizi, işçimizi bir saatte bir Alman’dan daha çok üretim yapacak ve daha fazla kazanç elde edecek duruma getireceğiz. Bunun için sınırlı kaynaklarımızı ranta değil, değer yaratan alanlara tahsis etmek zorundayız” diye konuştu.

ATATÜRK VE ECEVİT’İN KÖY PROJELERİ TARTIŞILACAK

TARIMSAL

Yazının Devamını Oku

Öğretmen saygı bekliyor

31 Ekim 2019
Geçen yıl MEB öğretmenlere yönelik iki makale yarışması açtı. Birisi ‘FETÖ’ hakkında, diğeri ise ‘Nasıl Bir Eğitim’ konulu idi. Bu yarışmalarda ilçe birincileri, il birincileri belirlendi. Bunlara bir kalem bile hediye edilmedi. Yani derece yapanlar doğru düzgün onore edilmedi.

MEB bu yıl da Hasan Ali Yücel öykü yarışması açtı. Bu konu ile ilgili olarak ilçe ve il birincileri belli oldu. Sadece Türkiye birincisi belli değil. 81 şehrin ve 900 ilçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün yüzde 90’dan fazla dilimi ilçe ve il birincilerini kamuoyuna açıklamadı. Yarışmanın sonucu neden gizlenir? Eğer seçim şaibeli ise, hileli ise gizlenir değil mi? Öğretmenlerle bu kadar alay edilir mi? Yetenekli insanlar bu kadar ezilir mi?

Ayrıca 24 Kasım Öğretmenler Günü nedeniyle her ilçeden 3 öğretmen ismi belirleniyor. Bunlar vilayete bildiriliyor. İl MEM, ilçelerden gelen isimlerin birisini o şehrin yılın öğretmeni olarak seçiyor. Bu konuda da şeffaflık yok... Her şey maalesef örtülü yürütülüyor.

Bu haksız uygulamayı bakanlığa yakıştırmayız.

YAZ-KIŞ SAATİ UYGULAMASI

PROF. Dr. Mehmet Ali Körpınar diyor ki: “Avrupa ülkelerinde ise kış saati uygulamasının başlaması nedeniyle 27 Ekim’de saatler bir saat geri alındı. Almanya da dahil çok sayıdaki Avrupa ülkesiyle Türkiye arasındaki saat farkı ikiye, İngiltere ile üç saate çıktı. Türkiye, 2016’da ‘yaz ve kış saati uygulamasına’ son verdi. Avrupa ülkelerinde, gün ışığından daha fazla yararlanıp enerji tasarrufu sağlamak amacıyla 1980’den beri aralıksız olarak yaz ve kış saati uygulaması yapılıyor. Enerji tasarrufu yapılması gereken bu dönemde, çocukların erken saatlerde yollara düşmesi son bulur dileriz. Yaz-kış saati uygulamasıyla kazanan tüm halkımız ve güzel ülkemiz olacaktır.”

AYVALIK’TA ‘SOĞUK SIKIM’ MUHABBETİ

ZEYTİN hem zenginlik hem de barışın sembolü sayılıyor. Zeytin ve zeytinyağı konuları üzerinde her gün yazı yazılmalıdır ki hem onun ne kadar sağlıklı bir gıda ürünü olduğunu bilelim, hem de ihraç edelim.

Yazının Devamını Oku

Zeytinde ‘coğrafi işaret’ merakımız sürüp gidiyor

30 Ekim 2019
TÜRKİYE’de 165 milyon zeytin ağacı var, ekim alanları da her geçen artıyor.

Ama hâlâ üretimde İspanya, İtalya, Yunanistan’dan sonra geliyoruz. Suriye’de kargaşa nedeniyle üretimi azalmış durumda, yoksa onun da gerisinde olacaktık. “Etkin bir oyuncu olacağız” lafları hâlâ boş... Zeytinle uğraşan çok parlak gençler var, sadece Türkiye’de değil, dünyada da etkin bir oyuncu olmaya kararlılar. Bunlar girişimcilik ruhunu, yenilikçi bakış açısını kaybetmezler dileriz. 80+15 kuruşluk primlerle kalitede güçbirliği sağlanamıyor. Hele zeytinin iki yıldan beri fiyatı hiç artmadıkça...

Ayvalık Ticaret Odası Başkanı Mustafa Büyükçıvgın, “Zeytinde ilk hasat etkinliğini yapan, ilk kez duygusal analiz laboratuvarını kuran, UZZK’dan akreditasyon alan, Türkiye’de ilk coğrafi işareti alan Ayvalık olduysa (bu işareti ilk önce Milas aldı), AB coğrafi işaretini alan ilk zeytinyağının da yine Ayvalık zeytinyağı olmasını hedefliyoruz” dedi festival açılışında.

ZEYTİNYAĞI YETERİNCE TÜKETİLMİYOR

Siz istediğiniz kadar ‘erken hasat, soğuk sıkım’ yapın, istikrarlı bir üretim yapısını oturtamadık.

“Dışarıya tonlarca zeytinyağı satılmasına rağmen bir Türk markası çıkarıp uluslararası pazarda neden hâkimiyet sağlayamıyoruz” sorusu havada uçup gidiyor. Dediğimiz gibi, öyle başarılı ve temiz iş yapan çocuklarımız var ama onları kimse dinlemiyor.

Ayvalık’ta bu yıl hoş olmayan bir ‘çekişmeye’ tanık olundu. Zeytinliği olmayan, piyasadan yağ toplayarak ihracat yapan, tekel konumundaki bir yabancı firma önceden basın tanıtımını yaptı... Bir hafta sonra da Balıkesir Valisi Ersin Yazıcı, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Yücel Yılmaz, Ayvalık Kaymakamı Gökhan Görgülüaslan, Ayvalık Belediyesi’nden Mesut Engin, Ticaret Odası Başkanı Mustafa Büyükçıvgın ve Ziraat Odası Başkanı Hasan Baysal’ın katılımıyla ikinci bir etkinlik halkın büyük ilgisini çekti. Kapsamı geçen yıllara göre daha ağırlıklıydı. Cunda’daki lokantalar iyi iş yaptı. Gazeteciler olarak birbirimize sorduk: “Güvenilir bir ürün olarak anılmasına rağmen, zeytinyağında istenen tüketim seviyesine neden ulaşılamıyor?”

Malum, bunun birçok nedeni var. Bu hem kaliteyi, hem de ihracatı olumsuz etkiliyor. Öncelikle zeytin yetiştiren ve zeytinyağı işleyen işletmelerin yapısal sorunlarının çözülmesi gerekiyor. Üretimi, kaliteyi ve verimi arttırmayı teşvik edecek yönde teknik uygulama ve teknolojilerin desteklenmesi, üreticilerin dış piyasalarında rekabeti arttıracak şekilde prim desteklerinin verilmesi önem arz ediyor.

İSMAİL SAYMAZ’A İGD’DEN ÖDÜL

Yazının Devamını Oku

Muz üretiminde devrim!

25 Ekim 2019
YÖREX için Antalya’ya geldiğimizde ünlü tarımcı Dr. Hasan Ünal ve eşi Prof. Dr. Narin Hanım’ı ziyaret ederiz. İyi ki dün de etmişiz. Muzda ‘devrim’ olmuş diyebiliriz. Ortaya konulan yeni üretim modellerine şaşırmamak elde değil.

Sebze fideciliğinden muz ve süs bitkileri üretimine geçilmiş birkaç yıldır. Japonlar öncülük etmiş, Türk tarım mühendisleri de projeyi üstlenmiş... Eski CHP milletvekili olan, Demreli (eski adıyla Kale) Hasan Ünal’ın eğitimci eşi Prof. Dr. Narin Hanım’la açıkladığı rakamlar heyecan vericiydi. Yeni üniversite bitirmiş, dallarında uzman olmuş genç kızların çabalarını kutlamak gerekiyor. İthal muzla ancak böyle yarışılabilinirdi. Bakanlığın bu üretime büyük destek vermesi de sevindirici. Ancak kendir-kenevir konusunda aynı uygulama ne yazık ki görülmüyor.

Türkiye’de 2013 yılında 250 bin ton olan muz üretimi, 2019’da 650 bin tona yükselmiş. 2020 yılında, Türkiye’nin yıllık tüketimi olan 1 milyon tonun karşılanması ve ithalatın sona erdirilmesi hedefleniyor.

Grow Fide-Güney Agripark’ın 250 dönümlük tesislerinden DHA muhabiri Mehmet Çınar’ın aldığı rakamlar bizi de heyecanlandırdı. 2013’te Anamur, Alanya, Gazipaşa bandında 250 bin ton muz üretildiği, bugün yerli üretimin 650 bin tona yükseldiği açıklandı. Türkiye’deki yıllık tüketimin yaklaşık 1 milyon ton olduğunu belirten Hasan Ünal, gün geçtikçe nüfusun ve muz tüketiminin arttığına dikkat çekerek, “Dışa bağımlılığı büyük ölçüde azalttık. Hem firmamız geliştikçe hem de ekili alanlar arttıkça 2020 yılında dışa bağımlılığımız oldukça azalacak ve kendi muzumuzu üretir hale gelmiş olacağız” dedi.

Tesisin yıllık fidan üretimi kapasiteleri 1 milyon civarında imiş. Tabii pazar büyüdükçe alan da gelişiyor. Firma olarak piyasanın yüzde 60-70’e yakın muz fidanı ihtiyacını karşılıyorlarmış. Geçmişte sadece Alanya, Gazipaşa ve Anamur hattında üretim vardı. Daha çok yerli çeşitler... Gelişen teknolojiyle ithal muz kalitesi ve ayarında, daha aromatik muz üretimi başlamış. Zaten pazarlarda “yerli muz” diye yazılıyor ve tüketici de fark etmeye başladı. Hem aroması, hem kendi doğamızda yetişiyor olması nedeniyle tüketici ilgisi de artmış. Anamur, Gazipaşa, Alanya anapazar ama Manavgat, Antalya merkez, Fethiye, Çukurova, Silifke, Mersin, Adana hatta Aydın gibi yörelerde yeni muz üretim alanları oluşmaya başladı diye anlattılar.

Muz üretim sahalarının artmasıyla Türkiye’nin 2020 yılında kendi muz ihtiyacını karşılayabilecek düzeye geleceğini ve komşu ülkelere ihracata başlayabileceği de anlatıldı bize.

CAM KAVANOZDA FİDE

Muzun dünyanın en çok tüketilen meyvesi ve Türkiye’nin de önemli ithalat ürünlerinden biri olduğunu unutmayalım. Aksu ilçesindeki tesislerinde ileri teknoloji kullanılarak muz ağacı gövdelerinden laboratuvar ortamında üretilen muz fideleri, kavanoz içinde belirli süre bekletiliyor, ardından fidana dönüştürülüyor.

DEMRE’YE FAKÜLTE

Yazının Devamını Oku

Memleket hasreti çekenler Antalya YÖREX’te buluştu

24 Ekim 2019
Sadece Antalya’nın değil, Türkiye’nin ekonomisine en çok katkı sağlayan fuarı diye biliniyor yöresel ürünler fuarı YÖREX... Onuncu kez düzenlenen fuarda ilk kez 81 ilin tümü ve KKTC’nin yöresel ürünleri 647 katılımcı ile 267 stantta buluştu.

Türkiye’nin binlerce yıllık el emeği göz nurunun sergilendiği fuar, yöresel ürünleri ziyaretçilerin tatması, dokunması, koklaması ve hissetmesi için pazar gününe kadar açık kalacak. Fuarın ziyaretçi hedefi 250 bin.

Dünyanın ilk ve tek yöresel ürünler fuarı diye bilinen YÖREX’in açılışını Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank, TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu, Antalya Valisi Münir Karaloğlu ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Muhittin Böcek birlikte yaptı.

Yerel kalkınmayı teşvik etmek üzere bütçeden pay alan yerel ve kamunun ortaklaşa kurduğu ‘kalkınma ajansları’nın ağırlığı fuarda hissedildi. Kalkınma ajanslarının kendi bölgelerinin ürünlerinin öne çıkması için adeta birbirleriyle yarışması dikkat çekti.

COĞRAFİ İŞARETLER

Coğrafi işaret alan ürünlerin çokluğunu da vurgulamak gerekiyor. Türkiye’de 454 coğrafi işaret almış ürünümüz bulunuyor. YÖREX’ten sonra coğrafi işaretli ürünlerde yaşanan artış sevindirici. Ancak coğrafi işaret alabilecek 3 bin civarında ürünümüzün bulunduğu dikkate alındığında daha yolun çok başında olduğumuz anlaşılıyor. Örneğin İtalya yıllık 15 milyar Euro’luk coğrafi ürün ticareti yapıyor. Üstelik bunun 9 milyar Euro’luk kısmını başka ülkelere satıyor. Coğrafi işaretli ürün satmak normal bir ürüne göre çok daha kârlı. Çünkü coğrafi işaretli ürün, normal ürünün iki katı fiyata alıcı buluyor. Türkiye’nin bu ticaretten elde edebileceği gelir şu an için 10 milyar Euro’nun üstünde... Ancak bunun çok altında satış yapılabiliyor. İşte bu fuar, bu farkındalığı yaratmak için yapılıyor.

Dünyada 200 milyar Euro’luk coğrafi işaretli ürün piyasası var... Biz de bu pastadan payımızı almak istiyoruz. Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, “Kaybolmaya yüz tutmuş ürünlerimizi tekrar ekonomiye kazandırıp ihracatı için çaba sarf ediyoruz. Aslında bu çalışmanın temelinde kırsal kalkınma yatıyor, yerinde istihdam yatıyor, şehre göçlerin engellenmesi yatıyor. Eğer biz bu ürünlerimize sahip çıkarsak, tüketimimizde kendi ürünlerimizi tercih edersek, kırsaldaki üretimi tetiklemiş olacağız” diyor. YÖREX’in mimarı ve bugünlere ulaşmasında en çok emeği geçen Ali Çandır’ın bu sözüne kulak tıkamamak gerekiyor.

ATSO Başkanı’nın ziyareti sırasında biz de Manavgat standında tahinin tadına bakıyorduk. Ancak biz büyük bir turizm destinasyonu olan ve 300 bin yatağı bulunan Manavgat’ta hâlâ tarımın konuşuluyor olmasına şaşırdık. Bölgede tarımsal üretimin yaş meyve-sebzeyle, susamla ve en önemlisi de muzla canlandırılması turizme rakip olduğunu gösteriyor. TOBB Başkanı Hisarcıklıoğlu, Manavgat Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Ahmet Boztaş’ı ilçeyi öne çıkarmakta gösterdiği başarı için kutladı...

TÜRKİYE’NİN PEYNİRLERİ

Yazının Devamını Oku

İlaç şirketleri neden satışları sınırlıyor?

23 Ekim 2019
ÜLKEMİZDE son yıllarda yükselen aşı karşıtlığı yüzünden çok sayıda hastalıkta artış görülüyor. 10 yıl öncesine kadar neredeyse hiç görülmeyen hastalıkların yeniden ortaya çıkması dikkat çekiyor.

2018 yılında Türkiye’de 716 kızamık, 238 sıtma ve 11 bin 576 tüberküloz vakası görüldü, bu istatistikler toplum sağlığının tehdit altında olduğunu ortaya çıkardı. Aşı uygulamaları, dünya üzerindeki en uygun maliyetli müdahalelerden biri olarak tanımlanıyor; etkin kullanımda salgın hastalıkların risk haline gelmesini önlediği biliniyor. Türkiye’nin bir diğer problemi olan aşı maliyetleri konusundaki sorunlar da döviz kurlarında yaşanan dalgalanma sebebiyle derinleşiyor. İlaç alımlarında kur oranları 3.40’a sabitlenmiş, ancak reel Euro kurunun 6.40 seviyesinin üzerinde olmasıyla makas oldukça açılmış gözüküyor. Artan maliyetler sebebiyle ilaç üreticileri Türkiye’ye satışlarını sınırladılar. Bunun sonucunda, grip aşısına erişim sıkıntısı gündeme geldi. Dünya Sağlık Örgütü’nün yeni bir küresel grip salgınına karşı uyarılar yapmasına rağmen 6 ay–2 yaş arası çocuklar, 65 yaş üstü bireyler, astım, kronik kalp veya akciğer hastalığı olan kişiler ve sağlık çalışanlarının grip tehdidine karşı korunmasız kaldıkları birçok resmi ve özel hastane yöneticisi tarafından ifade ediliyor. Plansızca alınan ve uygulanmadan imha edilen aşılar sebebiyle aşı ihtiyacı olan yurttaşlarımız aşılardan yararlanamıyor.

Bireylerde aşı kültürü oluşturulması, ihtiyaç sahiplerine aşı uygulamasının ulaştırılması ve ekonomik kaynaklarımızın korunması adına akılcı aşı politikaları üretilmesi zorunlu olmalıdır.

CHP Ankara Milletvekili Levent Gök bu konuda kafa yoruyor ve bakanlığa “2002-2019 arasında salgın hastalıkların görülme sıklığını yıllık temelde neye yükseldiğini” soruyor.

10. YÖREX KAPILARINI AÇIYOR

ANTALYA Ticaret Borsası (ATB) öncülüğünde Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği’nin (TOBB) desteğiyle düzenlenen yöresel ürünler fuarı ‘YÖREX’, bugün 10’uncu kez kapılarını açıyor. 27 Ekim Pazar gününe kadar ANFAŞ Fuar Merkezi’nde düzenlenecek fuarda 5 gün boyunca yöresel ürünler sergilenecek. Bu yıl fuara ilk kez 81 il katılacak. Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin de yöresel ürünleriyle katılacağı fuarın açılışını Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mustafa Varank ile TOBB Başkanı Rifat Hisarcıklıoğlu yapacaklar. Antalya Ticaret Borsası Başkanı Ali Çandır, “Sizin oraların nesi meşhur?” sloganıyla düzenledikleri fuara bu yıl 250 bin katılımcı beklediklerini, fuarda Ezine peynirinden Erzurum oltu taşına, Kars kaşarından Denizli buldan bezine kadar yüzlerce ürünün yer alacağını bildirdi.

BİLİYOR MUSUNUZ

EKOLOJİ Birliği’nin düzenlediği ve DİSK, KESK, TMMOB ve TTB’nin desteklediği ‘İklim Krizine ve Ekolojik Yıkıma DUR Diyoruz’ mitinginin 26 Ekim Cumartesi Ankara’da 14.00’te Tandoğan Meydanı’nda yapılacağını...

-

Yazının Devamını Oku

638 sayfalık rapor 23 dakikada okunmaz

18 Ekim 2019
İstanbul Büyükşehir Belediye Meclisi, Ekrem İmamoğlu seçildikten sonra 15 yıldır ayda beş gün olan toplantı sayısını iki güne düşürdü. Geçen pazartesi gününden sonra ekim toplantısının ikincisi yapıldı. Kürsüde AKP’li Göksel Gümüşdağ vardı. Meclis gündemine bakıldığında, meclise havale edilen dosya sayısı 153 adetti, bunun 109’u imarla ilgiliydi. Raporların toplam sayfa sayısı da 628 idi.

Âdettir; raporlar meclis üyelerine okusun diye önceden gönderilir.

Dosyalar dün saat 15.07’de mail atıldı. Meclisin oturumu ise 15.30’da başladı.

Daha önce raporlar meclis üyelerine iki saat önceden gönderiliyor, AKP ve CHP gruplarında görüşülüyordu. Karşıt görüşleri olan meclis üyeleri gruplarında itirazda bulunabiliyordu.

AKP ve CHP grubunda bu raporlar oylanarak karar alınıyor güya!

Peki raporlar ortada yokken ne tartışılıyor, ne oylanıyor?

23 dakikada 638 sayfa raporu okumak, anlamak ve görüş oluşturup karar vermek mümkün mü?

Bu olası bir şey değil...

Peki meclis üyeleri neyi denetleyecek? Rapor yok, İstanbul’un kaderini belirleyen meclis raporlarından kimsenin haberi yok. Nerede katılımcı demokrasi? Esasında meclis üyeleri neye oy verdiklerini bilmiyorlar.

Yazının Devamını Oku

‘Nutuk’un kıymetini bilmek

17 Ekim 2019
Atatürk’ün 15 Ekim 1927’de, yani 92 yıl önce dün, CHP’nin 2. büyük kongresinde 6 günde 36.5 saat süren konuşmasında okuduğu Nutuk’un kitaplaştırılması iki yıl içinde tamamlanır. İlk olarak Türk Tayyare Cemiyeti tarafından 2 cilt halinde basılır. 1. cilt metni, 2. cilt ise belgeleri içerir. O dönem henüz Harf Devrimi gerçekleştirilmediği için basım Arap harfleriyle yapılır.

Rusça hariç diğer yabancı dillerde yayımlanması işi Almanya’nın Leipzig kentindeki K.F.Köhler Yayınevi’ne verilir. Yabancı dilde ilk baskılar İngilizce, Fransızca ve Almanca yapılır.

Fransızca ‘Discours du Ghazı Moustafa Kemal President de la Republique Turque Octobre 1927’ adıyla basılır. Fransızcaya tercümeyi kimin yaptığı bilinmiyor. Ancak tercümenin Ankara’da kontrol edildikten sonra K.F.Köhler Yayınevi’ne verildiği biliniyor.

İngilizce Nutuk ‘The Great Speech by Mustafa Kemal Ataturk’ adıyla basılmış. Tercümeyi Fransızca baskısından Kurt Koehler bizzat yapmış... Almanca ise ‘Der Weg zur Freiheit’ (Özgürlüğe Giden Yol) olarak basılıyor. Tercümeyi yine Fransızcadan Almancaya Dr. Paul Roth yapmış. Hepsi de 1928-1929 yıllarında Alman yayınevince basılır.

Bunları niçin yazıyoruz? Bugün Frankfurt Kitap Fuarı başladı. Ülkeyi, edebiyatını, yazarlarını, kitaplarını tanıtmak için müthiş bir fırsat... Kitap fuarı direktörü Jürgen Boos, “Burası söyleyecek bir şeyi olana uluslararası bir fırsat” diyor. Fuara katılan Türkiye, Atatürk’ün ‘Nutuk’unun ilk baskılarını keşke sergileseydi, müthiş bir fırsat olabilirdi. Umut gelecek yıllara...

 

ENGELLERİ YIKMAK

TÜRKİYE’nin 11 ilinden 22 azimli kız çocuğunun ilham veren hikâyelerini anlatan ‘Ben İstersem: İlham Veren Hayatlar’ kitabı 11 Ekim Dünya Kız Çocukları Günü’nde kitapçılarda yer almaya başladı... Gazeteci-yazar Melis Alphan’ın fotoğrafçı Mustafa Seven ile beraber 4 ay boyunca Anadolu’da binlerce kilometre yol yaparak engellere rağmen bilim, sanat, spor gibi alanlarda varlık gösteren kız çocuklarıyla konuşarak Aydın Doğan Vakfı için hazırladığı kitap özellikle, kız çocuklarına ilham verecek hikâyelerden oluşuyor.

Aydın Doğan Vakfı’nın her yıl UNICEF, UNFPA ve UN WOMEN ile birlikte düzenlediği

Yazının Devamını Oku