AP; AB Komisyonu ve esas karar mercii AB Konseyi ile birlikte AB’nin temel kurumlarından biri. Ne var ki ‘parlamento’ sözcüğünün çağrıştırdığının aksine yasama görevi son derece kısıtlıdır ve sınırları diğer iki kurumca belirlenir. Tam da bu yüzden AP seçimleri AB yurttaşlarınca kendi ulusal parlamento seçimleri ayarında değildir ve AB’liler bunu bilerek oy kullanır ve çoğu zaman da kullanmaz. Çünkü AP seçimleri ikincil bir seçimdir. Katılım oranı kıtada yapılan envaiçeşit seçime kıyasla hep düşüktür. 9 Haziran 2024 seçimi bu eğilimi değiştirmemiş ve katılım yüzde 50’nin biraz üstünde çıkmıştır
Oy kullanan AB yurttaşlarının oy vermedeki esas kıstası ulusal siyasettir, AB hedefi ve AB’nin geleceği daima ikincildir. Ya da AB hedefi kimi sol ve sağ partilerin günah keçisi konumundadır. Bu partilerin adayları, tuhaf bir şekilde, parlamentoya AB karşıtı köşeli laflarla seçilir, beş yıl boyunca dolgun maaşını alır, meclise uğramaz, sağda solda AB’yi mütemadiyen eleştirirler. Seçimlerin ve parlamentonun ne işe yaradığına bakarsak, bu yoklama sonucunda parlamentoya ilaveten AB’nin politik koordinasyonundan sorumlu AB Komisyonu da değişir.
AP’nin bu işlevinin yanı sıra tek karar mercii olduğu en hayatî görevi trilyon avroluk AB bütçesini onaylamaktır. Yasama anlamı taşıyan kanun teklifleri bağlayıcı değildir, ancak Komisyon ve/veya Konsey ile birlikte sundukları ortak teklifler, konunun ne kadar federal ne kadar hükümetler arası olduğuna bağlı olarak kanun mertebesine gelebilir.
AP, Birliği ilgilendiren her konuda görüş bildirir ancak görüşleri daha ziyade kamuoylarına ve sivil topluma hitap eder, bağlayıcı değil tavsiye niteliğindedir.
Bu seçimlerde kamuoyunun öngördüğünün aksine aşırı sağcı güçler genelde kazanımlar elde etse de dip dalgası gerçekleşmedi. Fransa’da Ulusal Birlik oyların neredeyse üçte birini alarak yeni parlamentoda en güçlü grup olarak yerini sağlamlaştırdı. İtalya Başbakanı Giorgia Meloni’nin İtalya Kardeşleri de benzer şekilde yükselişe geçti ve seçmenlerin dörtte birinden fazlasının oyunu aldı. Böylece AP’de yelpazenin en sağında yer alan iki grup, Avrupa Muhafazakârları ve Reformistleri (ECR) ve Kimlik ve Demokrasi (ID) grupları, mecliste 131 sandalyeye sahip olacak.
Bugün karşımıza çıkan AP seçimi ve seçimin sonuçları AB üyesi ülkelerdeki diğer merkez siyasi partilerin ülkeye yönelik politikalarını tekrar gözden geçirmeleri açısında önemlidir. Bunu yapan partiler AP seçim sonuçlarının kendilerine bir o kadar anlam yüklediğini anlamış siyasi partiler olacaklardır.
Erdal TEKİN -Siyasi İletişimci
GÜNÜN SÖZÜ
Bu nedenle yatay değil dikey yapılaşmanın yaygınlaşması gerek. Yani ben dikey yapılaşmaya evet diyorum. Evet, su rezervleri kadar toprak rezervinin tükenme sürecinde olduğunu söylemek istiyorum. Burada dikkat edilmesi gereken konu; dikey yapılaşmada yapılacak gökdelenler, fizibilite ve ÇED raporları doğrultusunda yer seçimi yapılmalıdır. Dahası, kent dokusunu-doğasını bozmayacak, yani İstanbul’un binlerce senede oluşturulmuş siluetini bozmayacak ve de bereketli topraklar ile ormanlık alanlardan ziyade sert zeminlerin-kayaçların üzerinde dikey yapılaşma projeleri yaşama geçirmek gerekir.
Evet, dünyamızın 2/3’ü su ile kaplıdır. Yerkürede bulunan suyun yüzde 97.5’i okyanuslarda bulunan tuzlu sulardan oluşmaktadır. Geriye kalan yüzde 2.5 oranındaki tatlı suyun büyük bir kısmı kutuplarda (Antartika, Greenland) buzul ve çok derin jeolojik tabakalarda yeraltı suyu olarak bulunur. Kullanılan teknolojilerle deniz suyunun içinde bulunan tuzdan tamamen arındırılması mümkün olmaktadır. Hatta günümüz teknolojisi ile deniz suyundan içme suyu üretilmesi dahi olasıdır.
Doğru su savaşları başlayabilir, fakat asıl tehlikenin toprak savaşları olduğunu söylemek isterim. Devasa
teknolojilerle devasa okyanuslar arıtarak su elde edebilirsiniz, toprakları arıtarak elde etmeniz söz konusu olamaz!!! Şevket ÇORBACIOĞLU
GÜNÜN SÖZÜ
“Zevk ve acıyı, mutluluğu ve ıstırabı hissetme kabiliyetleri esas alındığında insanlar ve hayvanlar arasında fark yoktur.” Charles Darwin
EMEKLİ-EMEKÇİ ZAM BEKLİYORYILBAŞINDA
Meclis aritmetiğine bakılırsa, mevcut 594 milletvekilinin partilere göre dağılımı şöyle:
AK Parti 265, CHP 127, Halkların Eşitlik ve Demokrasi Partisi 57, MHP 50, İYİ Parti 36, SP 20 (10 milletvekili Gelecek Partili), Demokrasi ve Atılım Partisi 15, YRP 4, HÜDA PAR 4, DP 3, TİP 3, Demokratik Bölgeler Partisi 2, Emek Partisi 2, DSP 1, Bağımsız 5.
Anayasa değişikliğinde referandum şartı için en az 360, Meclis’te kabul için en az 400 milletvekili gerekmektedir. AK Parti tarafından hazırlandığı belirtilen 100 maddelik anayasa taslağında MHP’nin 57 maddeye ‘Hayır’ dediği basına sızmıştı. AK Parti’nin anayasa tasarısına DEM ve MHP’nin ‘Hayır’ oyu kullanması durumunda, ‘Evet’ oyu verebilecek milletvekili sayısı için kaba bir tahmin yürütecek olursak; AK Parti 265, İYİ Parti 18 (Meral Akşener’in milletvekillerinin yarısını ikna etmesi halinde), Saadet+Gelecek 20, DEVA 15, Yeniden Refah 4, HÜDA PAR 4 ve gizli oylamada CHP içinden 20 civarında oy çıksa bile toplam 346 olup, Meclis çoğunluğu için gereken 360’ın altında kalmaktadır. Resmi değiştirecek olan durum DEM’in tutumu olacaktır.
Haluk DURAK - Milli Merkez Genel Sekreteri
GÜNÜN SÖZÜ
“Yunan adalarında bayram tatilinde kotalar dolu. Miçotakis çok akıllıca bir hamle yaptı. Bundan Yunanistan’ın çok para kazandığını biliyor musunuz? Biz de bir şey yapmalıyız. Yunanistan bize ne kadar kota ayırıyorsa Türkiye de aynı karşılığı istemeli.” Y.B.
GÖKKUŞAĞI ALABALIĞI: TÜRKİYE’NİN İHRACATINDAKİ GİZLİ HAZİNE
SON
Ancak işlenmemiş madenlerin düşük fiyatlar ile ülke dışına ihraç edilmesi büyük gelir kayıplarına yol açmaktadır. Örneğin, krom cevheri piyasa fiyatları ton başına 300-350 USD civarlarında iken krom, demir ve nikel kullanılarak elde edilen paslanmaz çelik ise 10 bin USD civarlarında satılmaktadır. Ham krom cevherlerimizin, en azından paslanmaz çelik üretiminde ara ürün olan ferrokrom gibi nispeten işlenmiş ürünlere dönüştürülmesi gerekmez mi? Mermer sektöründe de benzer bir durum söz konusudur. Blok mermer ihracatında da Türkiye büyük gelir kayıpları yaşamaktadır.
Bu türden katma değeri düşük madencilik ürünlerinin ihracatına vergi kesintileri uygulanarak Özel Kalkınma Fonları oluşturulabilir. Bu fonlar ile maden işleme tesislerinin teknolojik altyapıları geliştirilebilir ve madenlerin işlenmiş ürünlere dönüştürülmesinin önü açılabilir.
Diğer maden üreticisi ülkelerin uyguladığı önlemlere benzer önlemler alınmazsa, yeraltı kaynaklarımız ülkemiz dışında katma değer ve istihdam sağlamaya devam edecektir. Ülke madenlerinin en iyi şekilde değerlendirilmesi ve ekonomiye daha fazla katma değer sağlaması, doğru politikalar ile mümkündür. Katma değer oluşturmak, ekonomiyi canlandırmak açısından hayati öneme sahiptir. Madenlerin ham şekilde satılması, ülkemize büyük zararlar vermektedir. Madencilik sektöründe katma değer meydana getirmek sadece bugünü değil aynı zamanda yarını da inşa
etmek demektir.
(Elazığ’da maden sektöründe çalışan uzmanlardan aldığımız bu bilgiler için teşekkür ederiz.)
GÜNÜN SÖZÜ
“En derin denizlerde boğula boğula becerirsin tek bir nefesle yaşamayı...” Friedrich Nietzsche
Akpolat’tan Beşiktaşlılara müjde
Ergül’ün seçim sonuçları ve sonrasındaki gelişmeler konusunda tespit ve değerlendirmeleri özetle şöyle:
1) 4-5 Kasım kurultayından sonra, seçmenlerinin talep ettiği ‘değişimi’ gerçekleştiren ve ‘özüne dönen’ CHP, genç ve dinamik Genel Başkanı Özel’in liderliğinde girdiği 31 Mart yerel seçimlerinde hem yüzde 38 oy oranı, hem kazandığı belediyelerin sayısı hem de kazanılan bu beldelerin sosyal, ekonomik nitelikleri yönünden bilinçli, örgütlü, dinamik bir toplumun ve Türkiye’nin 1’inci partisi olmuştur. CHP’de bu ‘değişim’ olmasa, eski Genel Başkan Kılıçdaroğlu yerinde kalsa idi, yüzde 38 oy ve kazanılan belediyelerin yarısı bile alınamazdı görüşü, CHP seçmenlerinin ve kamuoyunun ortak yargısıdır.
2) Milletvekili seçimleri için son yapılan güvenilir kamuoyu anketlerinin hepsinde CHP, AK Parti’nin 5 puan önünde, yüzde 36 oy oranı ile 1’inci parti görünüyor.
3) Erdoğan, partisinin 2 Nisan’daki MYK toplantısında ‘yerel seçimleri kaybettiklerini’ lafı bükmeden, açık ve net olarak söylemişlerdir. AK Parti’ye ‘yenilgiyi tattıran’ Özel liderliğindeki CHP’dir.
CHP’DE NELER OLUYOR
4) Sol, sosyal demokrat siyaset, 1994; 1995’teki seçimlerde iyice bölünmüş; talihsiz, sorunlu yolculuğunda CHP (1999; 2002; 2011; 2014 ve 2023 kilometrelerinde) ‘muhteris kadük’; sonrasında ‘ezik vasat’ ‘tek adamların’ elinde köklerinden koparak büyüyememiş, laik, demokratik Cumhuriyet karşıtı siyasal İslamcı siyasete yenile gelmiştir.
5) Bu yenilgiler sürecinin baş mimarı ‘tek adam’ Kılıçdaroğlu’nun kendisinin bizzat atadığı yakın çalışma arkadaşlarını, CHP’deki değişimin mimarlarını, “Sizi ben yarattım, aday ettim” edasıyla, “Biat yeminini bozanlar, vefasızlar, sinsiler, insafsızlar, ahlaksızlar, erdemsizler, hainler, sırtımdan hançerleyenler” diyerek TV’lerde haksız yere suçlaması, CHP’nin rakiplerine, ‘sekterlere’, ‘kriptolara malzeme vermek, yol göstermek’ değil midir?
6)
Yapay zekâ ise bu devrimin ikinci adımı olarak karşımıza çıkıyor. Sansasyonel başlıklar ve tartışmalara konu olan ‘yapay zekânın dünyayı ele geçirmesi’ yerine, aslında hepimizi ilgilendiren tarafını konuşmamız gerekiyor. Yapay zekâ, insanlığa hizmet eden birçok araçtan biri ve kullanmasını iyi bilmemiz gereken, bize büyük yararları olan bir buluş.
Bu noktada en önemli unsur, yapay zekânın insan yaratıcılığının yerini alması değil, insanın zamandan tasarruf etmesini sağlamasıdır. Zaman, çağımızın en değerli metasıdır. Yaratamadığımız ve hepimizin yaşı veya zenginliği ne olursa olsun sınırlı olan tek şeyi bu dünyada zamandır. Böylece bize zaman kazandıran her şey kendimizin ve vatanımızın en büyük dostudur.
Yurt dışında AI 5.0 seviyesinde otomasyondan bahsedilirken, Türkiye hala 3.5 seviyelerinde kalmış durumda. Teknik kavramları bir kenara bırakırsak, Türkiye’de birçok önde gelen iş yerinde bile yapay zekâ kullanımı yok denecek kadar az. Yurtdışında ERP yani kurumsal kaynak planlama neredeyse tamamen otomatik hale gelmişken, biz hala internetin ilk günlerinden kalma programlar aracılığıyla verileri manuel olarak doldurup işliyoruz.
SANİYELER İÇİNDE ÜRETİM
Tıpkı sanayi devrimini ıskalayıp Avrupa medeniyetlerinin gerisine düşen Osmanlı gibi, Türkiye ne yazık ki tekrar bunun eşiğinde bulunmakta. Makineler aracılığıyla 10 günde üretilen bir ürünü artık 1 saatten kısa bir sürede 10 kat fazla miktarda üretebiliyorken, yapay zekâ ile de bilgisayarda saatler alacak işlemleri saniyeler içinde yerine getirebiliyorsunuz.
Emek verimliliğinde, dünyada 21. sırada olup çoğu Batı ülkesinin gerisindeyiz. Bu ölçüm kriteri, çalışan kişi başına bir saatte ortalama üretilen gayri safi milli hasıladır. Teknolojiyi ve yapay zekâyı en iyi şekilde benimsemiş olan ülkelerden İrlanda, Norveç, Lüksemburg, Danimarka ve İsviçre ise sıralamada ilk 5’i oluşturmakta.
Peki, ben de bu yazıyı yapay zekânın desteğiyle mi hazırladım? Evet, ben de araştırmada ve derlemede yapay zekânın desteğinden yararlandım. Daha benim kullanmadığım bir aracı başkalarına nasıl tavsiye edip teşvik edebilirim ki? Gündemde farklı nedenlerden ötürü epey yer alan yeni eğitim müfredatı hakkındaki en önemli yorumum ise çağa ayak uydurmuş, evlatlarımıza yapay zekâyı ve teknolojiyi iyi bir şekilde kullanmayı öğreten bir yeni eğitim modeline geçmemizin şart olduğu kanısında olmamdır.
BAZI ÖNERİLERİM
Trakya’da atıkların bu kadar zararlı ve çok olmasının sebeplerinin başında özellikle tekstilde hala eskimiş çağ dışı proseslerin kullanılmasıdır. Türkiye’nin tekstilde Çin gibi bir ucuz üretim devi ile rekabet edebilmesinin en önemli tarafı da kimsenin kullanmayacağı, kirli ve eski teknolojiler... Afrika ülkeleri bile terk etti, bizde ise ‘iş yaptık’ diye ortalarda dolanıp hava atan firmalar var. Tek dertleri para, yenilik, iyileştirme, araştırma gelişme hak getire. Derin deşarj denilen ve halkı oyalamak için milyarlar harcanan, hiçbir ‘fayda’ sağlamayan, üstelik Ergene Havzası’nın atıklarını Marmara’ya da bulaştıran fiyaskonun hesabı sorulmalı.
Trakya’nın Tekirdağ, Kırklareli ve Edirne illeri topraklarını baştan sona toplamda 283 km uzunlukta olan Ergene Nehri’nin yok edilmesini görmezden gelemeyiz. Trakya halkının kanserden kırıldığı, Saroz Körfezi’nin 40 yıldır tüm bu kirliliklerle yok edildiğini niye göz ardı ediyoruz.
Trakya’daki bugün itibariyle ortalama 3000 sanayi kuruluşu gelişigüzel yerleşmiş durumda. Böylesine verimli tarım toprakları üzerinde sanayi siteleri üretilmesine, ranta kurban edilmesine niye kitlesel ve güçlü bir ses çıkartılmıyor.
Her gün bölgede ortalama 4 milyon metreküp suyun yer altından babamızın malıymış gibi çıkartıp kullanıp kirlettikten sonra çataklara, derelere ve sonunda Ergene Nehri’ne bırakanları görmezden gelemeyiz!
Değerli Trakyalılar; kısacası bölgede yıllardır oynanan bu senaryoyu iyi görmek, ses çıkarmak ve seçilmişler aracılığıyla son derece değerli olan tarım topraklarımızı, suyumuzu ve havamızı hep birlikte siyaset ayırmaksızın yaşanır halde tutmak zorundayız.
GÜNÜN SÖZÜ
‘Meclis’in en aktif vekili olduğunu’ söyledi. Meclis’te toplam 74 soru önergesi verdiğini ve bunun bir rekor olduğunu iddia ediyor. Bunlardan 35’i cevaplandırılmış, 7’si cevaplandırılmayı bekliyormuş... 8 tanesi araştırma önergesi olarak parti gruplarında tartışılmış. Meclis’te 66 kez konuşulmuş. Bunların 22’si Bursa’nın sorunları üzerineymiş... Gündeme getirdiği konuların arasında SGK, sığınmacılar, göç, Orhangazi Cargill fabrikasına tanınan ayrıcalık, TOKİ, Gazze, esnaf sorunları var. Bunların dışında kendi imkanlarıyla Van’ın Saray ilçesinin İran’a komşu olan Turgalı Köyü yakınlarındaki sınırdan elini kolunu sallayarak geçiş yaptığını, hiçbir engelle karşılaşmadan da geri döndüğünü anlatması en ilginci... Çektiği videoları Milli Savunma Bakanlığı’na iletmiş.
Ülkücü akademisyen Sinan Ateş’in suikasta kurban gitmesiyle ilgili soruşturma dosyasının önünü açmış. Bu konuda soru ve araştırma önergesi vermiş. Genel Kurul’da bu konuda üç ayrı konuşma yapmış, bu hain suikasta dair tüm soru işaretlerinin kamuoyu önünde tartışılmasını temin ettiğini söyledikten sonra “Nitekim; son gelişmelerden sonra, suikast dosyasıyla ilgili ciddi adımların atılmaya başlandığını da takip ettik” diye ekliyor.
Zamları protesto için ‘Deli Dumrul Protestosu’ yapmış. Tutuklu gazetecileri cezaevlerinde ziyaret ederek sorunu Meclis’e taşımış. Bursa’da sıkça tartışılan ‘Uludağ Alan Başkanlığı’ konusu yine Meclis’te konuşulmuş. Kamuoyunun hassasiyetini gündeme aktarmış. Aynı şekilde; Bursa’nın depreme karşı bir acil eylem planı olmadığını sorgulamış, diğer bir deyişle Bursa’nın bir anayasası olmadığını, önergelerine verilen cevapla kanıtlamış olduğunu, Gemlik’teki Borusan Liman’da yaşanan işçi kıyımını da ülke gündemine gelmesini sağladığını anlatıyor Selçuk Türkoğlu...
Diğer milletvekilleri, kendilerinin ‘çalışmalarını’ bu raporla kıyaslayabilirler.
GÜNÜN SÖZÜ
“ARAPÇA ‘müfredat’ da neymiş, Türkçe ‘yetişek’ diyelim.
Arap ulusunun, kök’ünü, ek’ini bilmediğimiz ‘bilinenlerin ayrıntıları’ anlamında kullandıkları bu sözcüğü dilimize yerleşmesin.” Tarık KONAL