Yalçın Bayer

İBB’de CHP’nin eli zayıflıyor, Tartışmalardan uzak duran İmamoğlu dün kürsüye çıkmadı

10 Mart 2020
İBB Meclisi dün toplandı.

Ekrem İmamoğlu nedense kürsüde yoktu. Bu haziran seçimlerinden sonra ilk kez oluyor. Başta İmamoğlu, her ay iki gün toplanan meclisi kendisi yönetiyordu, daha sonra sadece meclisin ilk açılış günü olan pazartesi günleri kürsüye çıkmaya başladı. Ancak dokuz ay sonra ilk defa dün meclisi yönetmedi.

İmamoğlu’nun, yakın arkadaşlarına bundan sonra ‘tartışmalardan uzak durmak’ amacıyla meclisi yönetmeyeceğini söylediği öğrenildi.

Dolayısıyla, AKP üstünlüğündeki meclis iradesinden sonra kürsü üstünlüğü de CHPden gitmiş oldu. Divan kâtipleri dahil bir tek CHP’li üye de kalmadı İBB divanında... Bu durum CHP grubunda büyük rahatsızlık yarattı ve ilginç bir yorum yapıldı:

Bugün (dün) CHPli bazı meclis üyeleri, TBMM’deki tartışmaların benzerinin İBB Meclisi’nde de olacağını bekliyordu. İmamoğlu, Genel Başkan ve CHP’yi savunması gerekecek birkaç söz etmek zorunda kalacaktı. Nitekim beklenenler oldu. Esenler Belediye Başkanı ve AKP Grup Başkanvekili Tevfik Göksu bu konuyu gündeme getirerek, uzun konuşmasında, “CHP TBMM Grup Başkanvekili Engin Özkoç’un Cumhurbaşkanı’na söylediği, tam da kendisini tarif ettiği kelimeleri bu meclisten kendisine iade ediyorum, seviyesiz adam” dedi. CHP İBB Grup Başkanvekili Doğan Subaşı ise karşıt konuşmasında “Genel başkanınız kızınca ağzına geleni söylüyor, Engin Özkoç da kendisine bu sözleri iade etti” dedi sadece... Meclisten bizi arayan bir partili, “Oldu mu ya!” diye sorduktan sonra, “Başkanının kürsüyü ‘terk’i CHP’ye yakışmadı. Böyle bir çıkışı bekliyordu ki kürsüye çıkmadı. CHP Grup Başkanvekili’ne yapılan hakaretin cevabı bu mu olmaydı? Parti, genel merkez ve Kılıçdaroğlu savunulamadı. Şimdi İmamoğlu’nun neden ‘kürsü’den uzak durduğunu anladınız mı? İmamoğlu kürsüde olsaydı, CHP’nin eli bu kadar zayıf kalmayacaktı” diye konuştu.

İMAMOĞLU’NA VAKIF YARDIMLARI SORUSU

İMAMOĞLU, seçildiğinde AKP’ye yakın vakıf ve derneklere verilen yardımı ‘inanılmaz’ rakamlar olarak belirtmesi kamuoyunda büyük yankı uyandırmıştı. Aralarında Ensar Vakfı, TÜRGEV, Aziz Mahmud Hüdayi Vakfı, Hoca Ahmet Yesevi Vakfı, İlim Yayma Vakfı, TÜGVA gibi çok sayıda vakıf ve derneklere aktarılan kaynağın 357 milyon olduğunu açıklayarak ilgili protokollerin feshedildiğini duyurmuştu.

CHP İBB Meclis grubu, bu yardımların kesilmesi için davalar açmıştı. Ne yazık ki CHP bu davalardan çoğunu kazanamadı. Bazı davalar da hâlâ sürüyor.

İmamoğlu,

Yazının Devamını Oku

Feray için adalet

6 Mart 2020
Feray, Mersin Toros Üniversitesi’nde son sınıf öğrencisiydi. Suçsuz, savunmasız, masum olduğu halde 19 Eylül 2017 tarihinde o sırada polis olan Fatih Burak Aykul tarafından öldürüldü. Mahkeme, delilleri yok eden, karartan katile indirimli 5 yıl 3 ay ceza verdi ve katil 4 Ocak 2019 tarihinden bu yana serbest, sokakta geziyor. Hak, hukuk, adalet bunun neresinde?

Feray evimizin tek kızı, hayat dolu, gencecik, pırıl pırıl, okulda ve çevresinde sevilen, hümanist bir kızdı. Hayalleri olan kızımızı maalesef eli kanlı bir katil öldürdü, hem de devletin silahı ile. Suçsuz, savunmasız, masum bir kızı öldürmek bu kadar kolay mı? 

Feray kara toprakta, katil sokakta, bunun neresi adalet?

Cinayetle ilgili Mersin 5. Ağır Ceza Mahkemesi kasten öldürmekten dava açtı, sonradan bilinçli taksire soktu.

Cinayetin delilleri bilinçli şekilde yok edilmiş, karartılmış ve katilin meslektaşları da birçok delili görmezden gelmiş hatta eksik toplamıştı. Eksik delil ve soruşturmayla yapılan bu yargılama katili kurtarmaya yönelikti ve sonuçta da öyle oldu. İtirazlarımız sonucu İstanbul Adli Tıp Kurumu’ndan gelen “Uzaktan atışla öldürüldü” tespiti, yani raporu bile o mahkemenin kararını değiştiremedi. Bu nasıl bir yargılama Allah aşkına...

Mahkeme yargılama sırasında ne yok edilen, ne de eksik toplanan, karartılan delilleri, katilin çelişkili ve yalan ifadelerini sorgulamadı. Dosyadaki eksiklerin giderilmesini talep etmedi. 

En önemlisi de “Niçin öldürdün, suçu neydi?” diye tek bir soru bile sormadılar.

Katile verilen ödül gibi ceza vicdanlarımızı sızlattı.

Gencecik kızımızın kanı, hukuk eliyle yerde bırakıldı.

Yazının Devamını Oku

İBB Meclisi’nde ‘sürpriz’ uyum

5 Mart 2020
İBB Meclisi CHP Grup Başkanvekili avukat Doğan Subaşı, İYİ Parti Grup Başkanvekili İbrahim Özkan, AK Parti Grup Başkanvekili Mehmet Tevfik Göksu, MHP Grup Başkanvekili Volkan Yılmaz önceki akşam Silivri’de bir balıkçı lokantasında bir araya geldiler. Davet sahibi CHP’li Doğan Subaşı idi. Mekânın Silivri olması da davet sahibinin MHP’li belediye başkanı olmasını akla getiriyor.

Yemekte bulunan tüm grup başkanvekilleri sosyal medya hesaplarından toplantıyı duyurdular, ancak Esenler Belediye Başkanı ve İBB Meclisi AKP Grup Başkanvekili Tevfik Göksu bir paylaşımda bulunmadı. Zaten toplantıya katılması AKP çevresinde rahatsızlık yarattı. AKP’li meclis üyelerinin “Biz mecliste bu kadar mücadele ediyoruz, sonra yemekler yeniyor, haberimiz yok” serzenişi de dikkat çekti.

Masada en önemli konulardan biri İstanbul’un kentsel dönüşüm sorunuydu. Nasıl kararlar çıktı, onu ne meclis üyeleri biliyor, ne de partilerin grup yönetimleri... İmar durumu da önemli. Örneğin bizim merak ettiğimiz şey, her ay kaç dosya geçecek diye ‘pazarlık’ oldu mu?

Dört parti üzerinde bu ‘uzlaşma’, İBB Meclisi’nde ‘kayıkçı’ dövüşünü sonlandırır mı?

Nisan ayında İBB’de grup yönetimleri ve ihtisas komisyon seçimleri yapılacak. CHP İstanbul İl Başkanı ve Grup Başkanı Canan Kaftancıoğlu, yakın çevresine seçim yapılmaması yönünde irade koyacağını söylüyor. 2019’da olduğu gibi listeler Ekrem İmamoğlu ve Canan Kaftancıoğlu tarafından belirlenecek ve grupta usulen oylanacak tabii ki...

Nasıl olsa il başkanlığı seçimde tek aday olarak yapıldı, CHP’de yeni yöntem bu.

Ancak CHP’li bazı İBB meclis üyeleri bu yöntemden rahatsız. Grupta sorun çıkabilir mi, bekleyip göreceğiz...

YUNANİSTAN’DA DURUM NE?

‘GAZETE Karınca’

Yazının Devamını Oku

‘F. Gülen’in yargı serüveni’

4 Mart 2020
Yargıtay Onursal Daire Başkanı Hamdi Yaver Aktan’ın dün Cumhuriyet’te yayınlanan ‘Kestanepazarı’ndan Pensilvanya’ya-F.Gülen’in yargı serüveni’ başlıklı yazısı, tam belgesel niteliğinde. Bu bilgileri, baroların ve hukukçuların arşivlerine not etmesi gerekiyor.

Yazının önemli yanlarını özetliyoruz: “Şimdilerde istihbarat örgütünün başı olduğu söylenen Fetullah Gülen’in Nurculuk ekolünden geldiği unutturulmak istenmekte. Ayrıca Soğuk Savaş döneminde ‘makbul’ kabul edilen komünizmle mücadele derneklerindeki üyeliği her nedense söylenmemekte. Öte yandan 40-50 yıllık örgüt olduğu, her partiden destek aldığı söylemiyle geçmişi özellikle karartılmakta. Kestanepazarı’ndan beri devleti ele geçirmek için ‘sızma’ faaliyeti içinde olduğu bir gerçek.

İzmir Kestanepazarı Camisi’nde Kuran kursu öğretmenliği yaptığı 1969 yılından itibaren, İzmir ve çevresinde Nurcu olarak bilinen kişilerin evlerinde yapılan toplantılara katıldığı ve nur risalelerini okuduğu bilgisi mahkûmiyeti ile sonuçlanan ancak af yasasıyla kurtulduğu mahkeme dosyalarında mevcut...”

Gülen ilk kez 20.09.1972’de İzmir Sıkıyönetim Komutanlığı Askeri Mahkemesi tarafından mahkûm ediliyor.

Gülen hakkında yazarın açıkladığı yargılama süreçleri dışında değişik tarihlerde toplam 14 soruşturma/kovuşturma yapılarak beraat ve takipsizlik kararı verildiği belirtilmelidir.

Yazısının sonunda yazar Hamdi Yaver Aktan, “İddianameyi düzenleyen, mahkûmiyet talep eden cumhuriyet savcıları, şikâyetçi ve bir kısım tanıklarla 40 sayfalık yorum yazan Necip Hablemitoğlu ile güvenlik görevlilerinin öyküleri ayrıca yazılmalıdır” diyor.

FETÖ ile ilgili 2004 tarihli MGK kararına rağmen Yargıtay’ın beraat kararını onaylaması ilginç değil mi?

 

ÖNERİMİ DİKKATE ALIN LÜTFEN

Yazının Devamını Oku

TBMM’de bakalım bugün ne olacak

3 Mart 2020
CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve üç grup başkanvekilinin imzalarıyla, 28 Şubat 2020 günü TBMM Başkanlığı’na verilen bir dilekçe ile İdlib’de yaşanan gelişmeleri görüşmek üzere Meclis’in 29 Şubat 2020 Cumartesi günü olağanüstü toplantıya çağrılmasını istemesi üzerine, Meclis Başkanı Mustafa Şentop’un daha sonra yaptığı bir açıklamayla “Yarın verimli bir sonuç alınamayacağı için genel kurulu toplantıya çağırmayacağım.

Salı günü Meclis’i daha çok tatmin edecek bir görüşmenin yapılabileceği kanaatim var” demesi hakkında, eski Milli Savunma ve Adalet Bakanı Prof. Dr. Hikmet Sami Türk, yazılı bir değerlendirme yaptı:

27 Şubat 2020 günü İdlib’de 34 askerimizin şehit edilmesinin ertesi günü, NATO Konseyi ve BM Güvenlik Konseyi İdlib gündemiyle toplandığı halde, konunun doğrudan ilgilisi olan TBMMnin olağanüstü toplantıya çağrılmayıp İdlib ve Suriyedeki gelişmeleri en son görüşen organ durumunda bırakılması, makul bir gerekçe ile açıklanabilecek bir durum değildir. Bu gecikmeye rağmen Meclisin 3 Mart Salı (bugün) kapalı oturumda Türkiyenin İdlib ve Suriyede karşı karşıya bulunduğu durumun başlangıcından itibaren bütün yönleriyle konuşulması, tartışılması, değerlendirilmesi ve gereken kararların alınması, halkımızın beklentisidir.”

Bakalım bugünkü Meclis toplantısında neler olacak.

GÜNÜN SÖZÜ

“SEÇMİŞ olduğunuz ve karar verdiğiniz şeylerin bedelini siz ödersiniz, size akıl verenler değil.” (T.S. Eliot)

ADD: ‘3 DEVRİM YASASINI UNUTMA!’

3 Mart 1924, Cumhuriyet tarihimizin en önemli dönüm noktalarından biridir. Bu tarihte yasalaşan üç önemli kanun; çağdaş, demokratik, laik ve hukukun üstünlüğüne dayalı devlet yapısının temelini oluşturmuştur.

“Hilafetin kaldırılması, şeriye ve evkaf vekâletinin kaldırılması, eğitim ve öğretim birliği”

Yazının Devamını Oku

Almanya’yı iyi görmedik

28 Şubat 2020
Almanya’da Hanau’daki menfur olayı dört gün yerinde izledik.

Almanya’yı hiç ‘iyi görmedik’... Almanya deyince ilk akla gelen istikrar yok artık. Dostlarımız, “Yalçın Bey, Almanya’nın çivisi çıktı” diyorlar. Bu aşırı bir iddia değil... Almanya’nın omurgası olan sanayi üretimi sürüyor ama gördüğüm kadarıyla ülke yönetiminde zaaf var. Partilerde tecrübeli siyasi kadrolar zayıflamış. Yaşlanan nüfus yeni sorunları da beraber getirmiş. Suriye ve çeşitli ülkelerden gelen mültecilerle ilgili sıkıntı sürüyor. Yabancı düşmanlığı artıyor; uzun süre ciddiye alınmadığı için ciddi boyutlara ulaşmış. Irkçı olaylar yüzde 70 artmış. Hanau’daki olayın da zaten bunun bir sonucu olduğu anlatılıyor.

Muhafazakâr Hıristiyan Demokratlar’ın durumu iç açıcı gözükmüyor. Şansölye Angela Merkel “Bırakıyorum” dedikten sonra nerdeyse 15 ay geçti, partinin başına birini seçemiyorlar. Yerine seçilen kadın milletvekili kısa süre sonra pes edip gitmişti. Şimdi dört erkek aday arasında bocalıyorlar. Merkel ise sesini çıkarmıyor. Selefi Helmut Kohl’ün taktiğini uyguluyor galiba. Helmut Kohl, bazı sorunları zamana yayarak sanki yokmuş gibi davranmasıyla meşhurdu.

FETÖ’CÜ TEHLİKESİNE DİKKAT

‘Sosyal Demokrat Parti’ye baksanız, onlar da sürekli oy kaybına uğruyor. Geçen pazar günü Hamburg eyaletinde yapılan seçimde de oy kaybetti. Sadece birinci parti konumunu korudu, bu da teselli oldu. Yabancı aleyhtarı parti ‘Almanya İçin Alternatif’ (AfP) bir süredir aldı başını gidiyor. ‘Yeşiller’ yükselişte ama iktidarda değiller. Onların da tek silahı “çevre” olarak görünüyor.

Hemen her seçimde oyları artıyor. Bunları daha da uzatmak mümkün. Almanya’daki Türklerin işi zor. Bazı dostlarımız kulağımıza Almanya’nın FETÖ’cü üssü olduğunu da fısıldadılar. “Almanya kaçan FETÖ’cüleri bağrına basıyor. Bu, buradaki Türk toplumunun huzuru için de büyük tehlike” dediler.

DOSTLARIN NABZINI TUTTUK

Bu arada Almanya’daki eski dostların da nabzını tuttuk. Frankfurt’ta herkesin tanıdığı Keşanlı Hüseyin Adalı’ya uğradık. Yıllarca uçakçılık yaptı, bu işin öncülerinden. Hürriyet’in çalışanlarına çok hizmeti dokunmuştur. Şimdi iki otel işletiyor. Frankfurt Türkgücü’nün başkanı. Gençlere Frankfurtta bir spor tesisi kazandırmak için de uğraşıyormuş. Bir süredir Mannheim Türkgücü ile de ilgileniyormuş. Frankfurt ile Mannheim arasındaki 70 kilometrelik mesafede mekik dokuyor. Topluma adamış kendini... Bu zamanlarda böyle insan zor bulunur. Dostlarımız ‘Pastırmacı Hilmi Selçuk’ ve Yahya Balkan da oradaydı. Almanya’da marketçiliğin, market toptancılığının öncüsü Hilmi Selçuk, yıllardır pastırma imal edip satıyor. Pazar ve tatil günleri de her gün fabrikaya gidiyormuş. Zaten fabrikadan dönerken uğramış...

Yahya Balkan

Yazının Devamını Oku

Ceyhun Ailesi’ni, babasını tanır mısınız?

27 Şubat 2020
DOKUZ kişinin öldürüldüğü Hanau cinayetleri ile ilgili yürüyüşlerin birinde bir Türk yanımıza yaklaştı ve “Viyana büyükelçiliğine atanan, eski SPD, Yeşiller milletvekili, şimdinin Viyana büyükelçisi Ozan Ceyhun’u tanır mısınız?” diye sordu.

Tanırdık tabii ki, hele saygın bir yazar olan Demirtaş Ceyhun’u...

Edebiyatçı olan Demirtaş Ceyhun, saygın bir kişiydi. Başta Aziz Nesin, Yaşar Kemal, İlhan Selçuk olmak üzere aydın çevrenin yakın arkadaşıydı. Son yıllarda Atatürkçü düşüncenin ve aydınlanma felsefesinin yılmaz savunucularından birisi olmuştu. Karşı devrimcilerine inat Atatürkçülük yerine ‘Kemalizm’ sözünü yeğ tutuyordu. Sadece romancı, öykücü, özetle edebiyatçı değildi; toplumsal ve siyasal alanda da etkin olarak yazılar yazıyor, söyleşilere katılıyordu. Türkiye Yazarlar Sendikası’nda genel sekreter olarak görev yapmıştı. Demirtaş, bir Türkmen yörüktür.

Cumhuriyet’in 2. sayfasında ve Aydınlık dergisinde yazıyordu. ‘Aydınlarımız ve Laisizm’ ve ‘Anayasa Yasa mıdır?’ adlı kitapları dikkat çekicidir. 2009 yılında vefat edince Alev Coşkun’un, Demirtaş Ceyhun’u anlatan bir söyleşisi vardır.

Büyükelçi yapılması büyük yankı uyandırırken Ozan Ceyhun’la ilgili birçok iddia ortaya atıldı. Hürriyet gazetesinin Almanyada uzun yıllar yöneticiliğini yapan Ertuğ Karakullukçu da bu süreçin takipçisi idi.

Alman okurumuzun söylediği bir şey daha vardı:

“Ozan Ceyhun’u tanıyan tanır. Kürt ve Ermeni sorunlarını (Almanya’nın istediği doğrultuda) gündemde tutardı. Kendisine de Yeni Gündem gazetesinde Cem Özdemir katkı sağlardı.”

3 VAKA VE KIRMIZI BÜLTEN

Hürriyet arşivinde hakkında birçok iddia yer alıyor. Bir gazeteci, Kassel’de evinden çıktıktan sonra otoyolda giderken, polisin durdurduğu bir Volkswagen’de

Yazının Devamını Oku

Frankfurt’tan izlenimler ‘Irkçılık bir virüstür’

26 Şubat 2020
TÜRKİYE’nin Berlin Büyükelçisi Ali Kemal Aydın, geçtiğimiz 30 yıl içerisinde ırkçı ve Nazilerin katlettiği insan sayısının 200’ün üzerinde olduğunu, 35’inin Türk ve Türk kökenliler olduğunu açıklarken, bu kayıtların ilk kez toplu olarak Hürriyet’te yer aldığını da hatırlattı.

Büyükelçinin verdiği bilgiye göre, Türklere yönelik saldırıların ilki 21 Aralık 1985’te meydana geldi. 12 dazlak Hamburgda Ramazan Avcı’yı döverek öldürdü. Avcı o zaman henüz 26 yaşındaymış.

Alman faşistlerinin çıkardığı yangınlarda 20 Türkün ölmesi toplumumuzun başka bir acısı...

Aşırı sağcı teröristlerin 1988 Schwanndorf, 1992 Mölln, 1993 Solingen cinayetleri hiç unutulmuyor.

Berlin’de 5 Nisan 2012’de Burak Bektaş bir durakta beklerken katledildi. Ne yazık ki katil hâlâ yakalanamadı.

Büyükelçi Aydın, “hemen hemen her gün camilere tehditler yöneltildiğini, saldırganların gamalı haç ve domuz başı çizdiklerini” anlatıyor.

Alman hükümetinin ne yazık ki etkin bir müdahalesi olmuyor.

Sanıklar nasıl korunur?

Yazının Devamını Oku