Paylaş
Salgının yol açtığı durumun tıbbi olduğu kadar sosyolojik, psikolojik, ekonomik yönleri de var. Örneğin ekonomik açıdan virüsle mücadelenin yan etkileri her geçen gün ağırlaşıyor. Salgının son yüzyılda küresel ekonomideki en yüksek tahribatı olan kriz olduğu söyleniyor. Ocakta yapılan tüm ekonomik tahminler artık geçersiz. Küresel ekonominin 1929 buhranından sonra en kötü yılı olacağına işaret ediliyor. Tüm ülkelerin resesyona gireceği tahmin ediliyor.
YENİ GLOBAL TEDARİKÇİ
Şu konuda da herkes hemfikir: COVID-19 sonrası dönülecek normal ile virüs hayatımıza girmeden önceki normal aynı olmayacak. Virüs sonrası dönem, ‘yeni normal’, oldukça farklı olacak; özellikle de ekonomide. En iyimser tahmin ile küresel ekonominin 2020’nin ikinci yarısında toparlamaya başlaması, 2021’de kayıplarını telafi etmesi düşünülüyor.
Dünyanın yeni normalde artık ana tedarikçi olarak Çin’e eskisi kadar bağımlı olmayacağı da işaret ediliyor. Bu en basitinden maske üretiminde görüldü. Çin’de başlayan salgınla birlikte mal tedariki aksayan ülkeler için bu ders oldu. Ülkeler, Çin gibi tek bir ülkeye bağlanmak yerine üretim alternatiflerini çoğaltmak üzere harekete geçiyorlar. Örneğin, Almanya maske üretimini kendi ülkesinde yapmak istiyor. Hedef yılda 2.5 milyar maske üretimi. Alman Ekonomi Bakanı, maske üretimi için yatırım yapacaklara yatırım bedelinin yüzde 30’una kadar destek verileceğini açıkladı.
Çin’in küresel üretim, tedarik hegemonyası çökünce Türkiye birçok sektörde yeni global tedarikçi olabilir. Ulaşım, telekomünikasyon, sağlık altyapısı yatırımlarıyla Türkiye’nin tedarikçi konumunda önemli bir fırsatı eline geçireceği muhakkak.
Türkiye’nin yeni normali avantaja dönüştürme imkânı yüksek, bunu yapabilecek noktada ve potansiyele sahip. Vakit geçirmeden ‘yeni gerçeğe’ kendisini konumlandırması gerekir. Bu yüzden panik yapmanın, lüzumsuz tartışmalarla gündemi işgal etmenin, yapıcı yerine yıkıcı eleştirilerin kimseye faydası olmaz. Türkiye’nin morale en fazla ihtiyacı olduğu bir dönem bu...
AÇILIMLAR BAYRAMDAN SONRA PEYDERPEY YAPILMALIYDI
Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden enfeksiyon hastalıkları uzmanı Prof. Dr. Esin Davutoğlu Şenol, Halk TV’de Şule Aydın’ın programında çekinmeden anlattı. “Açılmalar bayramdan sonra peyderpey olmalıydı, çok çabuk olduğunu düşünüyorum bunların” dedi. Onu her televizyoncu pek davet edemiyor. Gerçekleri söylüyor: “Toplum tam bir mayın tarlası gibi. Çünkü çok yüksek miktarda vaka var. Bizim gördüğümüz eğri aktif vakası. Türkiye’deki tüm vakaları o eğride görmüyoruz. Grafikte görülen rakamların kabaca Türkiye’de 8-10 katı vaka olduğunu tahmin ediyoruz.
Tüm bu tabloda kendimizi korumanın tek yolu, kontrollü ilişkiler ve kontrollü temaslar. Bunu sağlayabilmek için evlerimizde durduk.
Bir tarafta yasak olmasına rağmen denize girdiler, bir tarafta da çok büyük ölçekli riskin olduğu AVM’ler gibi açılışlar var. Durum adeta ‘Açık havada durmayın, kapalı yerde durun’ durumuna döndü. AVM’lerin bir aciliyeti ve gerekliliği yok, o nedenle AVM’lerle ilgili önlem söylemeyeceğim.
Salgınla ilgili gözlemlerimiz topluca paylaşabilmek için bazı uluslararası çalışmaların parçası olmaya çalışıyoruz. Orada da önümüze sayısız bürokratik engel çıkıyor. Normalleşmeyi, vaka sayılarımız inse bile bir ay tedbirlerle yoklaya yoklaya metodolojik olarak yapmalıydık.”
MESAJ PANOSU
“BİLİM izah eder, din anlam verir.” Mehmet GÖRMEZ-İslam Düşünce Enstitüsü Başkanı
“AHLAK olmazsa, ne toplum ne meslek ahlakı olur!” Emre KONGAR
19 MAYIS DA ‘GÖMÜLÜYOR’
MİLLİ günlerimizde hep darbe görüyoruz. 23 Nisan’da olduğu gibi 19 Mayıs da ‘koronavirüs’e kurban ediliyor. 19 Mayıs salı gününü ‘sokağa çıkma’ yasağının içine gömmek ne kadar samimidir. Bu yanlıştan vazgeçilmelidir. Gençlerin de bayramın ‘hafifletilmesi’ doğru bulmadığını iletmeliyiz. Çünkü onlar Atatürk’ü çok seviyorlar.
ATATÜRK HAVALİMANI’NDAKİ HASTANE NEREDE OLMALIYDI?
ATATÜRK Havalimanı sahasına yapılmakta olan ‘hastane’nin yeri nerede olmalıydı? Bakırköy Belediye Başkanı Dr. Bülent Kerimoğlu dün televizyon kanalında kamuoyunun bilmediği şeyleri anlatırken “Bize sahra hastanesi denildi, daha sonra iki havaalanı pistinde inşaat faaliyeti başladı” diyerek “Bu israf değil midir?” diye sordu. “Görünen şu ki imar uygulamasında bir niyetleri var. Kendilerine birçok yer önerdik. Fuar alanındaki üç-dört holü, havaalanındaki boş olan oteli, askeri müzenin yerini önerdik hatta ‘Sağlıkta bir sürü özelleştirme yapıldı, boş hastaneler var’ dedik. İktidarın ‘pırlanta’ diye tanıttığı Başakşehir Şehir Hastanesi daha yeni ve bomboştu. Neden düşündükleri hastane için değerlendirilmedi?
Bu artık hükümetin yöneteceği bir süreçten çıktı. Demek ki belediyelere bu nedenle destek verilmiyor. Biz hükümetten ‘Para verin, asfalt yapalım’ isteğinde olmadık. Sahillerin ve yeşilin ne kadar kıymetli olduğunu da biliyoruz. Hastaneler yandaşa ihale aktarmak için mi yapılıyor, düşünmek lazım. Bir şey daha söylememiz gerek: Ankara ve İstanbul belediyelerimizde ‘borçlanma’ talebine karşı AKP’lilerin yaptığını dünyada başka bir ülkede yapan var mıdır acaba?”
Paylaş