Yalçın Bayer

Bekçiler fazla mı sorguluyor?

13 Şubat 2020
OKUR Hayri Korkmaz, “Lütfen bu notumu Bakan Süleyman Soylu Bey’e iletir misiniz?” dedi.

“Sabah ve akşam, Zincirlikuyu ve Avcılar metro hattını kullanıyorum. Ama her gün bizi bıktıran bir bekçi baskısı yaşıyoruz. Kötü niyetle yapmıyorlar ama biraz fazla ‘poz’ vermiş oluyorlar. Metroların bütün duraklarında bekçi var. Her bekçi karşısına çıkana ‘kimlik kontrol’ diyor. Bu sistematik imiş. Biraz da ‘keyfiyete’ kaçmıyor mu?

Polislerden daha çok ‘baskı’ yapıyor demek istiyorum. Biraz itiraz edince ‘CİMER’e şikâyet et’ diye çıkışıyor.

Kimse alınmasın ama bekçiler mesleği öğreninceye kadar ‘meşguliyetle tedavi’den mi geçiriliyor, nedir? Her gün yinelenen bu sorgu karşısında ‘Kardeşim tipimizde bir bozukluk mu var?’ demek zorunda kaldım.

İşte burada ‘nezaket’ ve ‘saygı’ başlıyor.

İktidarın bekçilerin ‘kimlik’ kontrolü yapmasını yasayla güvence altına almasıyla doğru bir şey mi yapıldı?

Biz de o zaman bu kadar baskı fazla değil mi diye sorarız.

CHP KONGRESİNDE EN SERT KİMLER KONUŞTU? ‘MUSTAFA KEMAL’İN ADAMIYIM’

CHP

Yazının Devamını Oku

‘Abe Lüle, nedir büle, çabuk süle!’

12 Şubat 2020
KIRKLARELİSPOR, Trakya’nın 2. ligde mücadele eden tek takımı halen...

Bütçesi 2.5 milyon TL, başkanı da eski sporcusu Volkan Can. Kırklarelispor kupada bu sene beklenmeyen bir başarı sergiledi. Üç 1. lig takımını eledi. Bunlar sırasıyla Ankaragücü, Gaziantepspor ve Başakşehir. En son çeyrek final kura çekiminde ise Fenerbahçe’yi çekti.

İlk maçta FB’ye mağlup olan Kırklarelispor, onur mücadelesinden sonra dün yine sahadan başı dik olarak çıktı; fair play’den ödün vermedi.

Kura çekiminden sonra Kırklareli Belediye Başkanı Mehmet Siyam Kesimoğlu’nun FB Başkanı Ali Koç’a bir mesaj göndererek, “Fenerbahçe gibi Atatürkçü bir kulübün saygıdeğer başkanını, başarılı ekibini ve değerli taraftarını ‘nabzı Mustafa Kemal diye atanların kenti Kırklareli’nde ağırlayacağımız için gururlu ve heyecanlıyız” demesi, sosyal medyada iki takımın taraftarı arasında dostluk örneği olarak sergilenmişti.

KÖFTE-RAKI

Maç öncesinde kentte müthiş bir atmosfer yaşandı geçen hafta. Nüfusu 100 bini aşan Kırklareli’ne tam bir karnaval havası hâkim oldu. Kornalardan Kırklarelispor için Ali Altay tarafından bestelenen marş çalındı. Lokantacılar maç günü olağanüstü bir taleple karşılaştıklarını, 2 tona yakın köfte satıldığını, 400 kasa bira ve 150 litre de rakı içildiğini söylediler. Kırklareli tarihinin en coşkulu günlerinden birini yaşarken ekonomik yönden de esnafın yüzü güldü.

TÜBLEK’İN ÜNLÜ KARİKATÜRÜ

1979-80 sezonu... Kupada Beşiktaş’a 2. lig takımı Lüleburgaz çıkmıştı. Ve Lüleburgaz, efsane kadrosuyla Beşiktaş’ı eledi. Tabii bu espriyi Tercüman’dan rahmetli karikatürist

Yazının Devamını Oku

Canan Kaftancıoğlu’nun 444 oy alarak başkan seçildiği kurultaya katılım düşük oldu... Örgütten ‘üçlü’ yapıya ders

11 Şubat 2020
CHP İstanbul İl Kongresi’nde Canan Kaftancıoğlu yeniden il başkanı seçildi.

677 delegeden 571’i oy kullandı. Kaftancıoğlu’na 444 oy çıktı. Kongrede 61 oy geçersiz sayılırken, sandık başına giden 66 delege de Kaftancıoğlu’na oy vermedi. Bu, CHP İstanbul tarihinde katılım oranının en düşük olduğu seçim oldu. Özetlersek, ‘üçlü’ diye nitelenen; İmamoğlu ve Kaftancıoğlu’nun hazırladığı, Kılıçdaroğlu ile birlikte gördükleri liste örgüt tarafından tepkiyle karşılandı.

ÇADIR TARTIŞMALARI

Seçim öncesinde ‘çadırda’ hayli ilginç tartışmalar yaşandı. Esenyurt Belediye Başkanı Kemal Deniz Bozkurt, Canan Kaftancıoğlu’na liste ile ilgili itirazını sert bir biçimde iletti ve “Niye listelere bizim ilçenin önerdiklerini yazmadın” diye çıkıştı. Tartışma yaklaşık 10 dakika sürdü. Kaftancıoğlu sert bir biçimde “Bu liste böyle geçecek” diye diretti, ancak Bozkurt sinirlenerek ‘çadırı’ terk etti. Tüm belediye başkanları, hatta Kaftancıoğlu’nun adaylaşma sürecinde karşı karşıya geldiği Battal İlgezdi, Ali Kılıç ve Bülent Kerimoğlu kurultay delegesi olarak yazıldı. Ancak Kerimoğlu, arasının iyi olmadığı Kaftancıoğlu’na protesto olarak kendisini listeden çıkardı. Kerimoğlu’nun ‘dik’ duruşu bazı delegeler tarafından alkışlandı. Tepkinin nedeni şuydu: Aday listeleri salona getirilmeden önce Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun önüne konuldu, yani Kaftancıoğlu listesi bir nevi onaydan geçti. Ali Rıza Akpolat manzarayı sezdiği için il delege kartını dahi almadı. O da ekibinden kimsenin yazılmamasına tepki gösterdi.

‘SANA GÜVENDİK’

Bahçelievler ilçe başkanı Özgür Çelik de önerdiği isimlerin listeye konulmaması üzerine Erdoğan Toprak ile tartıştı ve “Sana güvendik, hüsran oldu” diye tepki gösterdi.

Toprak’ın bir başka ‘prensi’ sayılan Kartal Belediye Başkanı Gökhan Yüksel de tepkiliydi. Kendisinin listede olmasına karşın önerdiği isimler listede yoktu.

Bu gelişmelerle, il kongresinde kaybedenler olan Erdoğan Toprak, Ali Rıza Akpolat (Beşiktaş), Gökhan Yüksel (Kartal), Kemal Deniz Bozkurt (Esenyurt) ve Bülent Kerimoğlu’nun (Bakırköy) İstanbul siyasetinde ağırlıklarının etkilenebileceği konuşuldu.

KOMİK GİRİŞİMLER

Yazının Devamını Oku

Marmara büyüklüğünde sulak alan kaybettik... Suları kim yok etti?

7 Şubat 2020
SULAK Alanların Korunması Sözleşmesi’ni ülkemiz 17 Mayıs 1994 tarihinde imzaladı.

1994 yılında ilk dahil edilen Mersin Göksu Deltası, son dahil edilen ise 2013 yılında Bitlis’teki Nemrut Kalderası’dır. Sulak Alanlar Günü olan 2 Şubat kutlama değil, kaybettiğimiz sulak alanlardan ders alma, kalanlar için ise nasıl kurtarırız diye hesap yapma günüdür. Ülkemiz de son 50 yılda Marmara Denizi kadar bir sulak alanı kaybetti.

Ülkemizde uluslararası öneme sahip 135 sulak alandan 14 tanesi RAMSAR kapsamındadır. 135 alandan ikisi ise Kırklareli sınırları içerisindedir. Bunlardan birisi İğneada longozu, diğeri ise Dupnisa Mağarası’dır. Ne yazık ki Dupnisa mermer ocağı, İğneada ise liman, termik ve nükleer santrallar ile gündeme geldi. 

Dupnisa Mağarası için tehdit oluşturan, 2012 yılında açılmak istenen mermer ocağına, ‘olur’ ve ‘onay’ verenler, yaptığımız itirazlar sonucunda yanlıştan döndüler. Hatta ilgili bakanlık mağara konusundaki hassasiyetimizden dolayı teşekkür bile etti.

Hani doğada her canlının yaşama hakkı vardı? Yaklaşık 40 yıldır, günlük çıkarlar uğruna milyonlarca canı yok ettik. Bölgemizdeki en çarpıcı örnek Ergene’dir. 

Yaşı yarım asrı devirenler, doğaya çıktıklarında “Bizim zamanımızda şurada pınar, şurada kaynak vardı, pırıl pırıl su akardı” diye söze başlarlar. Ergene’de tutulan yayın ve sazan balıklarını anlatırlar. “Yüzmeyi orada öğrendik” derler. “Peki şimdi neden balık yok, neden yüzemiyorsunuz” dediğinizde verilen cevap, “Çok kirli” ya da “Çok kötü kokuyor”. Çünkü Ergene’den su değil, sıvı akıyor.

İyi de temiz olan su ve içindeki yaşam neden yok oldu, kim yok etti? Asıl sorun da burada. Doğal varlıkların yok olmasındaki en büyük etken yanlış planlamalar ve bu planları yapanlar ve onaylayanlardır...

Bizler yaşam kaynağı olan doğal varlıklarımızı koruma ve gelecek nesillere yaşanabilir bir dünya bırakma derdindeyiz.

Trakya’da su bitti. Trakya topraklarında Çorlu ve Malkara’da obruklar oluşmaya başladı.

Yazının Devamını Oku

Bizde yalan, yanlış olmaz

6 Şubat 2020
DÜNKÜ, ‘İstanbul’da tek aday: Kaftancıoğlu’ başlıklı yazıda Kaftancıoğlu’nun kongreye tek aday olarak gireceği, bu arada eski il başkanı Cemal Canpolat’ın Kılıçdaroğlu’nun talebi üzerine aday olmayacağı bildiriliyordu.

Bir önceki yazıda da kongrelerde CHP’nin ‘AKP sistemi’ni uyguladığı anlatılırken, bazı üye ve delegelerin bu konudaki eleştirilerini dile getirmiştik.

Bir grup delegeden bir not aldık.

CHP İstanbul İl Başkanı Dr. Canan Kaftancıoğlu, önceki gün adaylığını açıklarken CHP Beylikdüzü İlçe Başkanı Turan Taşkın Özer’in kulağına eğilerek kendisine bir şeyler söylediği ekranlara yansıyor. Bunun üzerine Kaftancıoğlu ise açık bir şekilde şöyle diyor:

“Başkanım (Özer) kulağıma fısıldıyor, kimi köşe yazarları yalan yanlış yazmış... Ben de yalana, yanlışa ve yandaş medyaya hiç bakmıyorum. Bırakalım yazsınlar.”

Burada eleştirimiz yok, sadece bilgi aktarıyoruz. Yazdıklarımız arasında yalan yok, yanlış yok. Buna bile tahammül gösteremiyorlar. Daha ağır şeyler mi söylemek gerekiyordu...

GÜNÜN SÖZÜ

“ATIĞI dert etmeyen belediyeler bize gelmesin. Artık böyle bir dünya yok. Hem ambalaj atığını toplattıracaksın, hem de firmaya ortak olmaya kalkacaksın. Yok böyle bir sistem. Biz bakanlık olarak buna müsaade edemeyiz.” -Çevre ve Şehircilik Bakan Yardımcısı Mehmet Emin Birpınar

 

Yazının Devamını Oku

Plakayı süreyle ve kişiyle sınırlandırmak İstanbul’un kurtuluşu için ciddi bir öneri

5 Şubat 2020
"PLAKA rantiyesine çözüm aranıyor" demiştik dün... “Rantsız ve rantiyesiz plaka sistemi nasıl olur?” diye sormuştuk.

Evet, ne yapılabilir? Bir çözüm mümkündür herhalde. Devekuşu misali başımızı kuma gömmek dışında... UBERe yasak, korsana dayak! Laf vergi mevzusuna gelince topuk! Böyle iş olmaz. Bu zihniyet ne alın teri döken taksici esnafını, ne de İstanbul halkını kurtarır.

İster misiniz bilmem. Belki de “Aklını kendine sakla” dersiniz. Olsun, yine de bizden bir öneri: İstanbul’un kurtuluşu, ‘süreyle ve kişiyle sınırlandırılmış taksi plakası tahsisi’ modelindedir. Bu sistemde plaka satılamayacak, devredilemeyecek ve kiraya verilemeyecek. Tahsis süresi dolunca da halka ait olan mülkiyet hakkı yine kamuya geri dönecek. Beş yıl olur, on yıl olur, şartlara göre bakılır. Taksi plakası ve tahsis hakkını alan kişinin TC’si eşleştirilecek. Aracı yalnızca o kişi kullanabilecek. Sekiz, bilemedin on saat direksiyon sallanacak, trafikte yatıp sıkışıklık yaratmak yok. Kiraya verip paraları cukka etmek mümkün değil. Piyasa koşullarına göre fiyatları bir indirip bir yükseltip aracılıktan nemalanmak imkânsız. Kısacası rant yok, rantiye yok. Astronomik devir ücreti yok. Kira bedeli yok. Delikanlı taksici esnafı memnun, halk mutlu.

Belki de geleceğimiz bu yeni noktada, ucuzlamış bir taksimetre ücreti bizi bekliyor olacak.

Hesap kitap bilenler oturup hesaplasın lütfen. Ne dersiniz, olabilir mi? En azından tartışılsın. İmamoğlu duyar mı acaba?

GÜNÜN SÖZÜ

TOPLULUK değil toplum; azınlık değil yurttaş; bölge değil ülke; hükümet değil devlet, ama önce devlet; insan, daima insan...” -Dücane CÜNDİOĞLU

BİLİYOR MUSUNUZ?

İYİ

Yazının Devamını Oku

CHP’de ‘AKP sistemi’... İl yönetimi ve kurultay delegelerinin isimleri 5 gün önceden belirleniyor

4 Şubat 2020
9 Şubat Pazar günü yapılacak CHP il kongresinde şunlar olacak: Kongrede, Kılıçdaroğlu ve İmamoğlu’nun anlaşması ile son dakikada bir sürpriz olmazsa tek adayla seçime gidilecek.

Tek adayla seçime gidilmesi, “CHP’nin demokrasi anlayışında bir gerileme mi oluyor” sorularını gündeme getiriyor. Konunun perde arkasına dönersek...

Kaftancıoğlu 30.01.2020’de 39 ilçe başkanı ile il binasında bir toplantı yaptı, tam bir ‘tek seçici’ konumunda olduğunu gösterdi. “İlde 40 yönetici var, 20’sini ben yazarım” diyor.

Ayrıca “Diğer 20 il yöneticisinin CV’lerini gönderin, onlarla mülakat yapacağım, yine ben karar vereceğim” diye ekliyor. Hatta il disiplin kurulu üyelerini de belirleyeceğini söylüyor.

Bu arada bazı ilçe başkanları Kaftancıoğlu’na soru sormak istiyor.

Kaftancıoğlu’nun yanıtı kısa oluyor:

“Sizin karşınızda aday olan ve kaybeden ilçe başkan adaylarını da yazabilirim, haa! Toplam 196 kurultay delegesinin 40’ını ben yazarım!” diye yineliyor.

Bu CHPde ilk kez görülen bir ‘çıkış’. Uygulanabilir mi? Muhalif kanattan ‘zor’ tepkisi geliyor. (AKPde bu sistem daha katı, itirazın lafı bile edilemez.)

Dr.

Yazının Devamını Oku

Lahana yaprağı ile hamur pişirmenin lezzeti ekmek

31 Ocak 2020
(Ön not: Bu yazı siyaset ihtiva etmez. Fikir de empoze etmez. Sadece okumayı hobi olarak görenler için yazılmıştır.)

Sağlık uzmanı, diyetisyen, hekim değilim. Medyada din, siyaset, ekonomi, eğitim, deprem ve sağlık uzmanlarının birbiriyle tamamen çelişen fikirleri savunduklarını gördükçe geleceğe ilişkin umutlarım zayıflıyor.

Hiç ekmek yemeyin diyenler: Canan Karatay, Ümit Aktaş vb.

Az ekmek yiyin diyenler: Osman Müftüoğlu, beyaz Türk camiası vb.

İstediğiniz kadar ekmek yiyin diyenler: Ahmet Rasim Küçükusta, Murat Kınıkoğlu, Türk halkı vb.

2 yıl kadar önce yanıma eski bir öğrenci geldi. “Fırınımız var. Ekmek yapıyoruz” dedi. Ben de “Hangi ekmek sağlıklı, beyaz mı, kahverengi mi?” diye sordum. Bana aynen şunu dedi: “Hocam beyaz, kahverengi fark etmez. İkisi de aynı. Beyaz olana gıda boyası ekliyoruz, esmer ekmek oluyor” deyince bildiğim bütün bedduaları sıraladım...

Ara sıra Tarım Bakanlığı gıda ürünlerinde tağşiş (hile) yapan firmaları açıklıyor. Onları okudukça hiçbir şey satın almak istemiyorum.

1968’de doğdum. 40 yıl boyunca hırsız ABD’nin bize kakaladığı ne kadar sahte yiyecek varsa tükettim. Plastik tatlı margarinler, şekerli gazozlar, hazır çorbalar, her türlü aburcuburlar vb beni çok yıprattı. Orta yaşa ulaşınca şeker, tansiyon, kolesterol, nabız gibi dertlerden haberdar oldum. Hekime göründüm. “Bu şekilde tıkınmaya devam edersen 1-2 yılda geldiğin toprağa kestirmeden geri gideceksin” dedi. Daha erken, gitmeye niyetim yok diyerekten sağlıklı yaşam üzerine yazılmış kitapları dikkatle okudum. 2010 yılından beri her türlü şekerden, rafine tuzdan, sahte yağlardan, kepeği alınmış unlu yiyeceklerden tamamen uzaklaştım.

Geçen hafta değişik bir ekmek bulabilir miyim acaba diyerek küçük, iddiasız bir fırına girdim. Çok güzel bir koku hissettim.

Yazının Devamını Oku