12 Mayıs 2005
GALATASARAY, Türkiye Kupası'nı 14. kez müzesine götürürken, bu unutulmaz derbiyi Vedat Okyar ve Korkut Göze tarafsız bir gözle izledi. Finali 4 soruyla özetledi. İşte sorular: 1-G.Saray neden kazandı? 2-Maçın kritik anı hangisi? 3-Maçın adamı kimdi? 4-Bu sonuç lige yansır mı? GALATASARAY SENARYOYU İYİ YAZMIŞ1-G.Saray bu mçın öncesi senaryoyu iyi yazmış. Hep beraber düşündüler, hep beraber oynadılar. Tabii ki, benim bu karşılaşma öncesi favorim yoktu. Ama takım oyununa daha yakın olan G.Saray, skora daha yakın oynadı. Futbolda çok pozisyona girmenin önemi yok. Çünkü önemli olan gol atmak.2-Derbinin en kritik anı G.Saray'ın attığı ikinci goldü. Ribery-Necati ikilisinin iyi anlaşması golü getirirken, F.Bahçe'yi de belki yıkan gol oldu. Bu gol sarı kırmızılıları maça daha iyi konsantre ederken, Daum'un da planlarını belki de bozuyordu.3-Karşılaşmanın tartışmasız adamı Mondragon'du. Kurtarışlarıyla kupayı getirdi. Kolombiyalı oyuncunun yanı sıra 3 adamı daha beğendim. G.Saray'dan Necati-Ribery. F.Bahçe'den de Serhat. 4-Kupada alınan sonucun lige yansıyacağını tahmin etmiyorum. Her maç ayrı ayrı oynanır. Bizlere bu göz zevkini yaşatan tüm oyuncuları tebrik ederim. Kupayı alan G.Saray'ı ayrıca kutlarım. Ayrıca futbolcuların hakem Serdar Tatlı'ya her konuda yardımcı olmaları beni oldukça sevindirdi.
button
Yazının Devamını Oku 30 Nisan 2005
<B>YAŞADIĞIMIZ</B> sezonda maçların önüne geçenler top oynayanlar değil de, oynatan hakemler oldu. Dün akşam öyle bir hakem seyrettim ki, sıfır hatayla son düdüğü üfledi. Gösterdiği bütün sarı kartlar doğru. Hiçbir pozisyonu kaçırmadan oyunu çok iyi gözlemledi. Ve hemen hemen tribünden aleyhine hiçbir gürültü çıkmadan maçı bitirdi.
Tabii ki dünkü oyunun hakem açısından kolaylığı vardı. Bunu da gözardı etmiyorum. Her iki takım da ligde ununu sermiş, eleğini rafa kaldırmış. Sahadan hangi skor çıkarsa çıksın iki taraf da rahatsız olmayacaktı. Beşiktaş, kazanmayı pratiğine aldı. Deplasmanda nasıl oynanır, çok iyi ezberine almış. Bulduğu golden sonra oyunun üstüne battaniyeyi çekti. İbrahim öyle bir gol attı ki, ben feci vurdu diye tabir ediyorum. Topu ben de görmedim, kaleci de. İki kaleci olsa o top çıkmaz. Aynı İbrahim, oyunun ilk yarısında çok iyi top oynadı. Yorulup çıkana kadar, belki maçın yarısında ama sahanın en iyi oyuncusuydu.
Dört tane adam şart
Koray çok dikkatli bakılmazsa ne oynadığına pek akıl ermez. Ama maça ayrı, Koray’a ayrı bakarsan çok büyük iş gördüğünü anlarsın. En azından ben öyle anlıyorum. Kaleci Murat’ı da beğendim. Çok enteresan üç tane top çıkardı. Hep Carew’in bu takıma büyük katkısı olacak diye düşünüyorum. İyi niyetinden şüphem yok. Ama dünkü oyuna pek eli ayağı dokunmadı. Tümer’i de Tümer gibi görmedim. Tümer oyuna baştan ısınmadığı zaman sonrası gelmiyor. İyi başlarsa iyi götüren, kötü başlarsa da kötü bitiren bir oyuncu.
Beşiktaş takımı Rıza ile bulduğu havayı devam ettiriyor. Ama benim içime de düşmüş olan kurt, bir türlü çıkmış değil. Bu takıma bana göre dört tane adam şart. Nereleri olduğu bende değil de Rıza tarafından seçilmeli. O da yapılacaktır diye düşünüyorum.
Rize takımı rakip kaleye gelene kadar var ama final yerinde yok. Tırmalıyor ama ısıramıyor. Son vuruşu yapamıyorsan, kazanma şansın azalır. Dün akşam olduğu gibi.
Yazının Devamını Oku 24 Nisan 2005
<B>FENERBAHÇE</B> derbisi sonrası Beşiktaş'ın bu maçta zorlanacağına inanıyordum. Bu tip oyunlardan sonra oynanan ilk maç hep zor olur. Kaldı ki, üstüne üstlük Fenerbahçe'nin perşembe akşamı Denizli ile oynadığı Kupa maçı, Beşiktaş'ın cebine Avrupa bileti koydu. Böyle bir rahatlığın sıkıntısı sahanın içine girer, diye düşünüyordum, aynen de öyle oldu. Tabii ki, kazanmak güzel. Hatta sıkıntıyla, zorla da olsa güzel. Beşiktaş, yapmak istediğini yapamadı. Çünkü, rakip yaptırmadı. Konyaspor, bu ligin iyi takımlarından biri ve hakikaten cidi bir rakip. Siyah beyazlıların futbolu kolaya getirmeye çalıştığı yerlerde hep oyuna bastılar. Sahayı daralttılar. Beşiktaş koca maçta attığı gollerin dışında pozisyon bulamadı.
Carew, arkada kalmış üç maçı iyi oynadı, ben dün akşam için de beğendim. Oyunu hep forse etti. Arayış içindeydi. Ama Ahmet Dursun'un olmayışı, onu gol yollarında kilitledi. Çünkü Ahmet Dursun, bu ülkede rakibi şaşırtacak yalancı koşuları en iyi yapan oyuncu. Onun olması Carew'e gol yollarında kolaylık getiriyor.
Ahmed Hassan, iddia ettiğim gibi enteresan bir oyuncu. Ben top oynuyor olsam, karşımda Ahmed Hassan oynasın istemem. Sabun gibi bir adam. Alttan tutsan olmuyor, üstten tutsan olmuyor. Dün akşam da oyunu tek başına aldı götürdü. Pancu geçen haftanın kahramanıydı. Ama kaleciliğiyle. Dün akşam yerini yadırgadı herhalde! Takıma hiçbir katkısı olmadı.
Kaleci Murat'ın yediği bir gol var, amatör çerçevede. Hatta defansın bile ailece hatası var. Ama ben, devamlı oynamayan bir kaleciye hiç laf etmem. Kaldı ki, oyunun son dakikasında çıkardığı bir gol var... Hem topu takip edişi, hem de refleksi mükemmel. Demek ki, işini gördü.
Hakemler için bir şeyler söylemeyeyim diyorum ama, söylememek mümkün değil. Nasıl futbolcuları iyi ya da kötü diye sınıflandırıyorsak, hakemlere de öyle bakıyorum. Bunlar iyi hakem değil. Çünkü, hakemliği bilmiyorlar. Bilmeyen adama da kızmak mümkün değil. Bunları hakem diye sürenlere kızmak herhalde hakkımız.
Yazının Devamını Oku 18 Nisan 2005
<B>BEN</B>, üç büyüklerin arasında oynadığı maçlara çok bambaşka hislerle geliyorum. Benim için bu tip oyunlar futbol bayramı. Sporda tabii ki rakip olacak. Ama rakibi düşman görmeyeceksin. Tabii ki bundan önce oynanmış maçların rövanşları da oynanacak. Rövanşı da intikam maçı olarak görmeyeceksin. Bunları, 4-3 kaybettikleri bir maçın sonrasında Beşiktaş takımını alkışlayan F.Bahçe seyircisini övmek için söyledim. Ben de F.Bahçe seyircisini alkışlıyorum. İki takımın oyuncularını da alkışlıyorum. Ben böyle keyifli bir futbol akşamı hiç yaşamadım. Her iki takımın da oyuncuları, oyunu çirkinleştirmeden, seyirciye göz keyfi dağıttılar. Tabii ki oyunda kaybetmek keyifli bir duygu değil. Fenerliler üzüldü, Beşiktaşlılar sevindi.
Beşiktaş akıllı oynadı
Beşiktaş, sevinecek kadar iyi ve akıllı oynadı. Hiçbir Beşiktaşlı oyuncuyu diğerinden ayırmak mümkün değil. Kimin elinde, kucağında, ayağında, beyninde neyi varsa onu sahaya koydular. Kaldı ki son 15 dakika kalecisiz oynanan bir oyun var. F.Bahçe Stadı'nın bu atmosferinde eksik kalıp da dördüncü golü buluyorsan, demek ki yüreğinin karşılığını alıyorsun. Maçın hakemi penaltı çaldı. Oturduğu yerden süzdüğüm kadarıyla penaltı değil. Ama Cordoba'ya sormak isterim. Tuncay topla F.Bahçe Stadı'ndan, Bostancı'ya doğru gidiyordu. Top ya taca gidecek, ya auta. Ne işin var bu topu kovalamakta. Sonradan hakemle diyaloğunu bilemem. Herhalde bir şeyler dedin ki hakem de attı. Cordoba kalitesinde bir kalecinin böyle mesuliyetsiz hareket etmesi üzücü.
Neticede Beşiktaş puan alarak, 3 puanı hanesine yazdırdı. Ama prestij olarak kazancı 3 puanın 10'la çarpılmasıyla eşit. Başta Rıza olmak üzere hepsini teker teker tebrik ediyorum.
Ben Tümer'e hep "sen iyi futbolcusun" der dururum. Dün akşam bana göre de sahadan çıkana kadar oynadığı topla hem takımının, hem de sahanın en iyi futbolcusuydu. İşte Tümer, sen hep böyle oynamalasın kardeş. Koray, görünmez kahraman. Bunu da attığı muhteşem gol için söylemek istemiyorum. Rakip ile kale arasına, rakiple top arasına bu kadar iyi giren bir oyuncu çok az. Hemen hemen hiç pozisyon hatası yapmadan maç bitiriyor. Pancu da bu maçın unutulmazlarından olacak. Penaltı atışını bile hissetti ama çıkaramadı. Bundan sonra da normal bir kaleci gibi hal ve tavır aldı. Hep derler ya, "iyi futbolcuysan kaleci bile oynarsın" diye. Pancu dün akşam bunu ispat etti.
Yazının Devamını Oku 9 Nisan 2005
<B>DÜN</B> akşamki oyuna bakıyorum, bir de geçtiğimiz hafta Diyarbakır’ı hatırlıyorum. İki Beşiktaş arasında gece-gündüz farkı var. Futbolda bir haftada bir takım bu kadar değişemez. Demek ki <B>Rıza</B>’dan zılgıtı yediler. Dün ben takımda futbolu kulak arkasında hisseden bir tek oyuncu görmedim. Hepberaber oyuna sarıldılar, beraber düşündüler, beraber oynadılar. Futbol takımları bunları bir araya getirdiğinde dünkü oyunun skorundan başka skor olmaz. Büyük takımsan böyle oynayacaksın.
Ahmet Dursun’a, ‘hoşgeldin’ diyorum. Ben Diyarbakır maçında da beğenmiştim ama dile getirmemiştim. Günübirlik kalır diye askıda tutmuştum. Hiç de öyle değilmiş. Ahmet öyle bir seviyeye gelmiş ki, Milli Takım’da da düşünmek lazım. Ben Ahmet’i, Beşiktaş’ın yeni transferi olarak görüyorum. Hoşgeldi, sefa geldi.
Toraman hata yapmıyor
Carew’in de attığı iki muhteşem gol var. Gollerden önce kaçırdığı gol, kaçmamalı. İncelerini yaptı, kalınında sınıfta kaldı. Ama oyunun iyi oyuncularından biriydi. Carew, böyle etkili oynarsa, Beşiktaş’ın işini kolaylaştırır.
Toraman dün akşam sıfır hata ile maçı bitirdi. Bu çocuk çok genç ve Beşiktaş’ın en az 10 senelik oyuncusu. İlk geldiği gibi değil, duracağı yerleri biliyor, pozisyon hatası yapmıyor. Hava toplarında iyi, yer toplarında da yatıp kalkmayı iyi biliyor. Beşiktaş’ın yediği gol, dün akşamki oynanan oyuna pek yakışmadı. Öyle gol yenmez.
Enteresan düdükler
Maçın hakemi enteresan düdükler çaldı, kartlar gösterdi. İlk yarıda İbrahim Akın’a gösterdiği sarı kart, fiyasko. Tabii ki penaltı yok, sarı kart da yok. Çünkü aldatma yok. İkinci yarı Carew’e yapılan yüzde bin penaltı. Onu es geçti, olmayanı çaldı. İkinci verdiği penaltıda hareket onsekiz dışında. Rakibe tabii ki sarı kart var, ama ceza sahası içinde yapılan olay, penaltı değil. O, kızartma düdüğü. Bir hakem yaptığı hatayı, başka bir hata ile kapamaya çalışıyorsa, ben de ona ‘sen ayıp yaptın’ diyorum.
Ankaragücü takımı ligde sıkıntılar içinde. Ama dün akşam bundan iyisini yapacak güçleri yoktu. Beraberliği yakaladıklarında bile kazanacaklarına inanmadılar. Öyle de oynadılar. Bundan sonra da böyle oynayacaklarsa ligde işleri zor.
Yazının Devamını Oku 8 Nisan 2005
<B>HER </B>şeye, her koşulda, hatta hayata bile amatör gönlümle bakan ve de profesyonel oynanan bir oyunun yorumcusuyum. Profesyonel sevgim olmadı. Herhalde beceremiyorum. Bana bunları söyleten, son Diyarbakır oyunu. Rıza’nın gelmesiyle bu takıma yeni bir heves, yeni bir de taşınmış nefes gelmişti. Oynanan ilk 4 oyun var. Futbol oynama iştahları üst seviyede oyuncular seyretmiştim. Son oyunda içime kurt düştü.
Biz, maç kritiklerinde sınırlı satırlar kullanıyoruz. Gazeteyi yönetenler, ‘aman ağabey 15 satırı geçmeyelim, sakın ola 20’yi de aşmayalım’ der. Orada kullandığım kulvar, kısıtlı. Hafta arası yazısı, benim için de nefes payı. Çok uzatalım istemiyorum da ama benim konuşma tarzım böyle.
Kazanmak için 4 tane itici güç var. Bir takım ‘Büyük takımım’ diyorsa ve bunu kullanamıyorsa, içime düşen kurt, beni kemirir. Tabii ki, takımı da. Şöyle sıralayım istiyorum.
Öyle bir hakem var ki, geçmiş sezon Beşiktaş’ın dibini oymuş. Top Beşiktaş’ın yarı sahasına geldiğinde eli-ayağı titriyor. ‘Eyvah, Beşiktaş gol yerse’ diye ödü kopuyor adamın. Böyle büyük bir avantaj varken, nasıl kullanılmaz? Rakibin 7 tane oyuncusu yok. ‘Bir beraberlik çıkarırsam, işimi hallederim’ diye oynuyorlar. Oyun öyle de bitiyor. Demek ki, sen Beşiktaş olarak kazanacak hiçbir şey yapmamışsın. Rakip takımın sarı kart gören bir oyuncusu yok. Demek ki, faul yapan da yok. Daha yumuşak bir deplasman maçı oynama şansın da yok. Onu da kullanamıyorsun.
Bir Diyarbakır seyircisi var, kuzu. Ne küfür var, ne kafir var. Tribünde oturan insanların hepsi ‘Şu maç berabere bitsin, göbek atacağız’ diye maç seyrettiler. Öyle de bitti. Meşhur bir şarkıları var; ‘lorke lorke...’ Maçtan sonra söylendi.
Rıza’ya özür borcum var
O maçı seyrederken bir şeyi atladım. Bir afedersin borcum var, o da Rıza’ya. İbrahim Akın’ı niye çıkarıyorsun diye yazdım. ‘Gol atar diye mi korkuyorsun?’ diye de ilave ettim. İbrahim sakatlığından dolayı çıkmış. Ben tribünden çözemedim. Çünkü o gün için Beşiktaş’ta oynayıp, aklı fikri öbür kalede olan bir tek gol yapma uğraşı veren İbrahim’di. İçimden geçirdiğim, ‘Rıza başka bir maç seyrediyor’ diyeydi. Yanılmışım.
Beşiktaş’ın önümüzdeki sezona arayışlar içinde olduğunu biliyorum. Bana kalsa, 5 tane oyuncu tutarım, gerisini zebil dağıtırım. Haa, şimdiden isim söylemek olmaz. 8 hafta kalmış bir ligin bu futbolculardan başka oyuncu oynatma şansı olmadığından bu da bana yakışmaz. ‘Gereken yapılacaktır’ temmenisinde bulunmuyorum. İnanıyorum..
TÜMER KARDEŞ
TÜMER yakından bilesin ki, eski futbolcu tekaütü Vedat ağabeyin seni çok beğenir. Sen iyi futbolcusun. Ama, maraton koşamıyorsun. Hep kısa koşular yapıyorsun. Bir periyot yakalıyorsun, iki maç, üç maç götürüyorsun. Sonra seni araki bulasın. Saklambaç oynuyorsun. Benim seni beğenmem, göz keyfimden dolayı. Sen topun ambalajını iyi yapan adamsın. Oyunu süslüyorsun. Topa istediğin şekli verebiliyorsun. Herkes topla oynuyor, sen iyi bir gününde balonla oynuyorsun. Takunyayla oynayan oyunculardan değilsin.
Ben son Diyarbakırspor maçında her zaman olduğu gibi takıma ayrı bir gözle, sana da ayrı bir gözle bakıyorum. Bu aynen Sergen’de de böyle. 10 tane korner attın. Başka gördüğün iş yok. Bu nasıl Tümer’lik?
Kötü oynamaya hakkın yok
Bak Tümer kardeş, büyük oyuncu, kaza ile koca sezon bir maç kötü oynar. Kötü oyuncu kaza ile bir defa iyi oynar. Senin kötü oynamaya hakkın yok. Yeteneğin buna müsaade etmez. En azından ben böyle düşünüyorum. Demek ki, psikolojik olarak iyi hazırlanmıyorsun. Yoksa, senin kötü oynamana imkan yok. Olmamalı. Sahanın içinde ne kadar şeytanlık varsa, iyi oynadığın maçlarda düşünebiliyorsun. Gözünü seveyim kendinden vazgeçme. Sana da yazık olur, Beşiktaş’a da...
KULAĞINA KÜPE
BANA takım kadar, ‘İbrahim Üzülmez’in başına ne geldi?’ diye soruluyor. Ben, hiçbir futbolcunun bugüne kadar özeline girmedim. İbrahim’le de karşılaşmadım. Eğer karşılaşırsam, yalnız ve yalnız ‘geçmiş olsun kardeş’ derim. Ama tabii ki, bir ilavem de var.
İbrahim, evine ekmeği bu yaptığın işten götürüyorsun. Herkesin başına bir kaza gelebilir. Ama sakınacaksın. Yazın tatilde bile havuza, denize girerken, mayoyla gir de dışarıya çıktığında üstüne havlu değil, battaniye bile al. Grip olmak bile futbolcunun yolunu keser. Bu başına gelenden muhakkak ders çıkaracaksın. Çünkü sen iyi bir profesyonel olduğunu sahanın içinde yaptığın kilometre ile herkese gösteriyorsun. Senin koştuğun kadar başka bir oyuncu taksi tutsa, o kadar yol yapamaz. ‘İnşallah kulağına küpe olmuştur’ diyorum.
Yazının Devamını Oku 4 Nisan 2005
<B>BEŞİKTAŞ</B>, ligde daha iyi bir yer bulma şansı olan bir maçı kazanamadı. Trabzon'un kaybı, Beşiktaş için üçüncülük kapısının açılması demekti. Ama bu fırsatı teptiler. Kazanmak için hiçbir şey yapılmadı. Kaldı ki, rakibin altı tane oyuncusu eksik. Yani yarım yamalak bir rakip var. Rıza, dünkü oyunda 5-6 golcüsünü birden kullandı. Dünkü oyun için başlangıçta iyi düşünce. Ama Rıza'nın istediği gibi olmadı. Çünkü Rıza'nın istediklerini futbolcular yapamadı. Bu arada Rıza'ya da bir sualim var. Senin takımında golü düşünen, aklı öbür kalede olan bir tek İbrahim Akın vardı. Sen de bu çocuğu dışarı aldın. Sana şimdi soruyorum, "Gol atar diye mi korktun Rıza?"
İki lafım da Tümer'e var. Tümer, sen arkadaşlarını azarlıyorsun. Halbuki azarlanacak adam sensin. Bütün takım toplanıp seni azarlamalı. Oynadığın müddetçe hiçbir şey yapmadın. Rıza seni oyundan çıkardı, çok da doğru yaptı. Carew, kafasının dışını değiştirmiş, imaj yenilemiş. Ama kafasının içini değiştirmeli. Oyuna hiç katkısı olmadan sahadan çıktı.
Maçın hakeminin ismi maç kadar önemli. Geçen sezonun dibine, Beşiktaş adına kibrit suyu dökmüş bir adam. MHK'ye de hayret ediyorum. Bu hakemi Beşiktaş maçına nasıl verir? Beşiktaş maçı kaybedecek diye ödü koptu. Yönettiği bir Beşiktaş maçı onu kurtarmaz. Ona bir asır lazım.
En iyisi Fadhel
Neticede Beşiktaş, belki de bu sezonun en kolay deplasman yerinden kayıpla dönüyor. Sakın ola birileri çıkıp da, "Koray yoktu, Üzülmez yoktu, bu kayıpta büyük rol oynadılar" demesin. Böyle bir mazeretin arkasına saklanılmaz.
Diyarbakır takımı ligde sıkıntının içinde. Çok eksikleri vardı. Tabii ki Beşiktaş ile oynarken ilk önce beraberliği düşündüler, öyle de oynadılar. Sahanın içinden istediğini çıkaran Diyarbakır oldu.
Koca maç, Beşiktaş'ın iki defans hatasından gol yerine kadar geldiler, karşılarına Cordoba dikildi. Bu beraberlik, Diyarbakır'a nefes payı oldu. Yalnız kendi takımının değil, maçın en iyi oyuncusu Diyarbakır'ın kalecisiydi. Maçın en iyi yönü, kavgasız, gürültüsüz, küfürsüz başlayıp öyle de bitmesiydi.
Yazının Devamını Oku 31 Mart 2005
<B>KAZANMAYA </B>mecbur olduğumuz bir oyunu hem de 5 gol atarak kazandık. Burdaki atmosfer televizyonlardan gözüktüğü gibi değil. Cehennem gibi. Tribünlerden devamlı şişeler atıldı. Bu atmosferden tabii ki hakem de etkilendi rakibin tarafına geçti. Bütün bu zor koşullarda bu takım deplasmanda 5 tane atıpta işini hallediyorsa vıdı vıdı yapmanın alemi yok. Hepsine helal olsun.
Biz tabiki rakipten daha iyi takımız. Marifetli adamlarımız var. Tabiki liste başı Emre. Sonra Fatih, sonra Yıldıray. Yıldıray tahmin ediyorum ki sakatlanıp çıktı. Ama ilk yarı çok iyi top oynadı. Fatih benim için her zaman söylerim bu ülkenin en büyük oyuncusu. Dünde attıklarınla ve Koray’a attırdığıyla sazı eline aldı, işi de bitirdi. Koray gözükmez kahraman o da çok iyi oynadı. Bunları da attığı gol için söylemiyorum. Top kaybetmedi ve rakipten en fazla top çalan oyuncu Koray’dı.
İşimizi gördük
Yediğimiz ilk gol yalnız Rüştü’nün değil ailecek defansın hatası. İkinci gol benim süzdüğüm kadarı ile elle düzeltilerek atılmış bir gol. Ama Rüştü oyunun çok kritik bir yerinde fark birken iki top çıkardı, büyük bir kalecinin maçın önemli dakikalarında piyasaya nasıl çıkacağını gösterdi.
Korkunç bir futbol oynama iştahı vardı. Demek ki bizim takımımız kendi oynamak istediğini rakibe kabul ettirdiği zaman her takımı yenecek güçte. Oyunun son 20 dakikasında rakibi abondene ettiler. Bu kendiliğinden olmadı. Topu yere indirdiler. Top hep bizim çocukların ayağındaydı rakibinde yapacak hiçbir şeyi kalmadı.
Bu takımın kadrosunda kim oynarsa oynasın benim için fark etmez. Her halde Yanal içinde farketmiyor. Her değiştirdiği oyuncu dün akşam ki oyunda oyuna katkısı olan oyuncular oldu. Ben deplasmanlarda Gökdeniz’in çok daha tesirli oynayacağına inananlardanım. Ama dün akşam beklediğim Gökdeniz’i göremedim.
Biz bir turnuva oynuyoruz tek hedef var Almanya’ya kapağı atmak. Biz hem Yunanistan’da, hem Danimarka’da iyi toplar oynadık. Kazanabileceğimiz maçları kaybetmedik de kazanamadık da. Bu moralle içeride oynayacağımız maçları kazanırız. Rakip nasıl takım? Banane rakipten!
Biz işimizi gördük dönüyoruz..
Yazının Devamını Oku