- 2017’nin son toplantısını Hatay’da yapıyoruz. Bölgedeki ihracatçılarımızla birlikte yorumlarınızı dinlemek istiyoruz.
AKAMİB, toplantıyı duyurunca bir davet de Asfuroğlu Yönetim Kurulu Başkanı Necmi Asfuroğlu’ndan geldi:
- Hatay’a gelmişken 2018 ortasında hizmete açılacak müze otelimizi görmenizi isterim.
Geçen hafta günübirlik Hatay’a gittik. Havalimanından Hilton Antakya Müze Otel’in şantiyesine geçip, Necmi Asfuroğlu, Asfuroğlu Yönetim Kurulu Üyesi Sabiha Abbasoğlu, otelin Genel Müdürü Tafil Gürbüzbildik ve Proje Müdürü Murat Tanalp’la buluştuk.
Tanalp, 2009’dan buyana yaşanan süreci özetledi:
- Afsuroğlu’na ait 17 bin metrekarelik arsa 3. derece SİT alanıydı. 2009’da SİT kurallarına uyarak otel projemizi başlattık. Bir yandan da Hatay Arkeoloji Müzesi kontrolünde kazılar yapılıyordu. Mayıs 2010 başta büyük mozaikler olmak üzere eserler ortaya çıkmaya başladı.
İlk projeyi durdurduklarını belirtti:
- Emre Arolat’ın mimarlık ofisi yeni proje hazırladı. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Anıtlar Yüksek Kurulu’ndan geçtikten sonra yeni projeyle inşaata yeniden başladık.
Fahrettin Ulusoy, Samsun’da babasının zahire dükkanında çalışırken bir gün ceketini alıp çıktı, İstanbul’un yolunu tuttu. 2 yıl çeşitli yerlerde işçi olarak çalıştı. Biraz para biriktirip memleketi Samsun’a döndü. Un-kepek ticaretine başladı. 1969’da kendi zahire dükkanını açtı. Hayalinde hep bir un fabrikası kurmak vardı.
Un üretiminde aslında kâr marjı çok düşüktü ama fabrikalardaki kamyon trafiği, yatırım kararında etkiliydi. Derken Ulusoy’un ilk fabrikayı kuracağı gün geldi. Fabrika yerini seçerken doğum yeri Tekkeköy’de (Samsun) karar kılındı. Özellikle yol üstü bir nokta seçildi:
- Tekkeköy’e gelen giden fabrikamızın önünden geçsin.
Ulusoy Un’un ilk fabrikasının öyküsünü Türkiye Un Sanayicileri Federasyonu Başkanı Eren Günhan Ulusoy’dan dinledim. Ulusoy Un Yönetim Kurulu Başkanı Günhan Ulusoy, Sovyetler Birliği’nin dağılmasının fabrikanın ilk dönemlerinde işlerine yaradığını belirtti:
- İhracatı Rusya sayesinde öğrendik. Bugün 80’den fazla ülkeye ihracat yapıyoruz. Un ihracatında ilk 5’teyiz. İhracatımız 2016’da 42 milyon dolardı. Bu yıl 50 milyon doları aşıyor.
Türkiye’nin toplam un ihracatına değindi:
- 2016’da 3.5 milyon ton ihraç edildi. 1 milyar 78 milyon dolar ihracat geliri sağlandı. Unun kilo başına ihracat değeri 30 cent dolayında.
Sektörün cari fazla verdiğini vurguladı:
- 11 ay önce bizi Kahire’de ağırladığınız. Başarılı bir Mısır-Türkiye İş Forumu gerçekleştirdik. Mısır Ticaret ve Sanayi Bakanı Tareq Qabi ile görüşme fırsatımız oldu. O gün ilettiğimiz sıkıntıların büyük bölümü çözüme kavuştu.
Al Wakeel’e teşekkür etti:
- Mısır’da sorun yaşayan Türk şirketlerine verdiğiniz desteği sıklıkla görüyoruz.
Türk iş dünyasının Mısır’ı yakından izlediğini belirtti:
- Mersin’deki düzcam fabrikamızın çatısına 79 bin 300 metrekareye yayılan 6.2 megavatlık güneş santralı kurduk. Türkiye ve Avrupa’nın çatıdaki tek parça ikinci büyük santralı oldu. Görmenizi isterim.
3 meslektaşımla davete uyup, Mersin’e gittik. Mersin Düzcam Fabrikası Müdürü Güral Savaştürk’ün rehberliğinde 570 dönüm alandaki fabrikayı gezerken, Türkiye ve Avrupa’da çatıdaki tek parça en büyük güneş santralının kime ait olduğunu anımsadık:
- Tosyalı Holding’in Osmaniye’deki fabrikasının çatısındaki santral sizinkinden büyük. Tosyalı, o santral için 17 ayrı şirket kurmuştu.
Birlikte fabrikanın çatısına çıktık. Savaştürk, güneş panellerinde kullanılan cama dikkat çekti:
- Burada 38 bin metrekareden fazla enerji camı kullanıldı. Hepsi Mersin Düzcam Fabrikası’nda üretildi. Santral bu yılın kasım ayında devreye girdi. İlk faturamızı da bu ay kestik.
Kırman araya girdi:
- Çatıya kurduğumuz santral paneller de dahil yüzde 100 yerli oldu.
Güneş enerjisi camı üretiminde ulaştıkları noktaya değindi:
- Başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin çeşitli bölgelerinde yatırımı olan Kastamonulu işadamları ile kentimize yatırım yapmış olanların stant açabileceği bir fuar düzenleyelim.
Bu kararla birlikte ortakları Kastamonulu olan şirket ve grupların listesi çıkarıldı, ilk akla gelenler şunlar oldu:
- İçdaş Grubu, Tosyalı Holding, Çolakoğlu Grubu, Boyner Grubu, Elvan Group, Dalgakıran Makine, Reis Gıda, Ramsey...
İlk anda sayıları 100’ü aşan şirketler gözden geçirilirken büyüklüklerine bakıldı:
- İstanbul Sanayi Odası’nın (İSO) hazırladığı “Türkiye’nin En Büyük 500 Sanayi Kuruluşu” listesinde Kastamonulu 10 şirket var.
Kastamonu Sanayi ve İş Dünyası Fuarı’nın (Kastexpo) ilki İstanbul Yeşilköy’deki İstanbul Fuar Merkezi’nde 2 bin metrekarelik alanda, 104 firmanın katılımıyla gerçekleşti. Türkiye’nin önde gelen demir-çelik şirketlerinden İçdaş’ın Yönetim Kurulu Üyesi olan Ayhan Aslan, fuar turu sırasında Dalgakıran Grubu’nun standına girdi. Dalgakıran’ın ürettiği kompresörler dikkatini çekti, fiyatını sordu:
- 50 bin dolar...
Kompresörleri inceledi, yıllardır ithalini kullandıklarından hiç farkı yoktu. Fiyat farkını düşündü:
- Avrupa Birliği’nde (AB) lisans sistemi geçerli. Altyapı lisans sahibi şirkete ait oluyor. Lisans yenilenmezse bu altyapı işe yaramaz hale geliyor. Kamu yararlanamıyor.
ABD, Kanada ve İngiltere’ye geçti:
- Bu ülkelerde şirketlere imtiyaz veriliyor ya da belli spesifikasyonları sağlamaları faaliyet için yeterli kılınıyor.
Türkiye’deki uygulamanın ikisinden de farklı olduğunu kaydetti:
- Türkiye’de altyapının devlete ait olduğu imtiyaz sistemi ile mobildeki lisans sistemi aynı anda devrede. İmtiyaz sisteminde altyapı yatırımları süre sonunda devletin oluyor.
Türkiye’deki imtiyaz ve lisans sürelerinde vade uyumsuzluğu olduğuna dikkat çekti:
- Dünyada daha verimli bir sistem arayışı var. Türkiye’de de buna ihtiyaç olduğu görülüyor. Avrupa’daki şirketler imtiyaz sistemine dönülmesini istiyor. Çünkü, lisans bazlı sistemin sektörü büyütmediğinin farkına vardılar. Türkiye, kendi yapısına uygun bir çözüm bulmalı.
Türk Telekom’un imtiyaz süresinin 2026’da dolacağını anımsattı:
- Çerkezköy OSB’deki meslek lisesi ile Bursa’daki Otomotiv Endüstrisi İhracatçıları Birliği Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’ni gezdim. İkisi de çok başarılı okul.
Doğan Hüner, Hürriyet’in Taşyapı desteğiyle İAOSB’de düzenlediği zirvede Hilmi Uğurtaş’ın konuşmasından bir bölümü anımsatıp, aynen aktardı:
- Bazı özel okul işletmecileri “İAOSB’deki meslek lisesini biz yapıp işletelim” diye ısrarcı oldular. Biz, kendimiz yapıp yönetmeyi daha uygun bulduk.
Ardından İAOSB yönetiminin lisenin yapımına karar verdiği toplantıya döndü:
- 2011’de oylama yapıldı. Oy birliği ile, “Meslek lisemizi yapıp Milli Eğitim Bakanlığı’na bağışlamak yerine kendimiz yönetelim” kararı çıktı.
Okulun yatırım bedelinin 40 milyon lira olduğunu belirtti:
- Şu anda 405 öğrencimiz var. Kapasite 600 kişilik. Yüzde 27’si kız öğrenci.
Okul turu sırasında aramıza Lise Müdür Yardımcısı
Polat Holding Yönetim Kurulu Başkanı Adnan Polat
- 800 milyon dolar yatırım planıyla yola çıktığımız 1000 konutluk Piyalepaşa’da Haziran 2018’de ilk teslimlere başlayacağız ama hâlâ anlaşma sağlayamadığımız hak sahipleri var. Çözüm için bize destek olun lütfen.
Yetkili yasanın proje sahiplerine sağladığı hakkı şu örnekle açıkladı:
- Diyelim ki sözünü ettiğiniz hak sahibinin gecekondusunun normal değeri 100 bin lira olsun. Gecekondu 40 yıllık ise, fiyatı 40 bin lira iner. Yani 60 bin lira ödeyip o hak sahibini oradan gönderebilirsiniz.
Polat, hak sahibinin bu parayı kabul etmediğini belirtince yetkili sürdürdü:
- Aslında yasa size o 60 bin liranın yüzde 10’unu yani 6 bin lirayı hesabına yatırıp, o hak sahibinin bölgeden gönderilmesini talep etme şansı da veriyor.
Polat, bu yöntemin içine sinmediğini belirtti:
- 2’si çocuk, 4 kişilik bir aileyi 6 bin lira ile sokağa atmak çok sert bir tutum olur. Adil olmaz.