Cep telefonuma gönderilen şifreyi benim onayımla aldıktan sonra döndü:
- Şimdi kişisel risk raporunuz ekrana yansıyacak.
O an aklımdan tüketici kredisi ve kredi kartı boçlarım geçti. Kredi risk raporumda notumun düşük çıkabileceği tedirginliği yaşadım. Raporum ekrana yansıdı, Akdeniz grafiği gösterdi:
- Kredibiliteniz tavanda görünüyor.
- Ama tüketici kredisi ve kredi kartı borçlarım var.
- Olabilir. Belli ki bugüne kadar borçlarınızı düzenli ödemişsiniz. Ayrıca borçlarınızın ödeme gücünüzü aşmadığı anlaşılıyor.
Ardından KKB’nin yapısını anımsattı:
- İtalya’da 1 saatlik asgari ücret 18, Türkiye’de ise 6 Euro. Bir buzdolabının üretimi 2 saat sürer. Yani, İtalyan işçisi buzdolabı başına 2 saatte 36, bizim işçi 12 Euro alır.Yıllarca Manisa’daki fabrikayı yönetmiş olmanın verdiği deneyimle hesap yaptı:
- 1 milyon buzdolabı üretilirken İtalya’da 36 milyon Euro işçilik maliyeti ortaya çıkar. Bizde bu rakam 12 milyon Euro’da kalır. Yani, buzdolabını Türkiye’de üretmenin avantajı 1 milyon adette 24 milyon Euro’yu bulur.- Türkiye’de işçilik bedeli eskisi kadar yerlerde sürünmese de 24 milyon Euro çok büyük fark ve sizin için büyük avantaj değil mi?
- Büyük avantaj ama biz oradan elde ettiğimiz avantajı lojistik gideriyle eritiyoruz. Çünkü, nakliyede demiryolu kullanma şansımız yok denecek kadar az. Buzdolabı nakliyesinde maliyet yüzde 15’i buluyor. İşçiliğin payı yüzde 4 düzeyinde seyrediyor.Indesit’in Manisa’da 1994’te üretime başlayan fabrikaya 20 yılda 150 milyon Euro yatırım yaptığını vurguladı:
- Aslında Manisa’daki soğutucu fabrikamız, Rusya, İtalya ve Polonya’daki tesisler arasında ilk sırada yer alıyor. Buna rağmen Indesit yönetimini Manisa’da yeni yatırıma 5 yılda ikna edebildik.- Neden?
- Polonya, yatırım çekme konusunda özellikle lojistik avantajı nedeniyle Indesit Conpany’de ilk sırada. Son 10 yılda 5 yatırım gerçekleşti. 4’ü Polonya’ya gitti. Biri bize gelmiş oldu.35 milyon Euro’ya mal olan çamaşır makinesi fabrikasının Eylül 2014’te seri üretime geçeceğini kaydetti:
- Aslında inşaat maliyeti açısında Türkiye’de fabrika yapmak, Polonya’ya oranla çok avantajlı. Türkiye’de fabrika inşaatı metrekare başına 100 Euro’ya mal oluyor. Polonya’da bu rakam 450-500 Euro’yu buluyor.Manisa’daki çamaşır makinesi fabrikasının metrekaresinin 110 Euro’ya mal olduğunu ifade etti:
- Türkiye’de 50 bin metrekarelik fabrika inşaatı 100 günde tamamlanıyor. Polonya’da 3 yılı buluyor.Manisa’da halen 1000 kişilik istihdam yarattıklarına değindi:
Lassa lastiklerinin Avrupa ülkelerine ihracatı gündeme gelmiş, üzerindeki yazı kafalarına takılmıştı:
- Lastiğin üzerinde kabartma harflerle, “B.F. Goodrich lisansıyla üretilmiştir” yazıyordu. Ayrıca tüm markalama ve açıklamalar lastiğin yanağına işlenmişti. Lassa markası da logodaki gibi yuvarlak içine alınmıştı ve göze iyi görünmüyordu.Kantarcı, Birleşik Reklamcılar’a bir çalışma yaptırdı. İzmir Tolga ve Ali Taran’la birlikte Sakıp Sabancı’nın karşısına çıktı. Tolga, söze girdi:
- Sabancı logosu, şirket logosu, marka logosu ayrıdır. Kurumsal logo ile markayı karıştırmamak gerekir. Artık dünya bu yönde yürüyor. “B.F. Goodrich lisansıyla üretilmiştir” dahil Türkçe yazıları kaldıralım, Lassa’yı da “SA”yı beyaz yuvarlak içine almadan düz yazalım.Tolga, bunları anlatırken sektörün önde gelen yabancı markalarını örnek gösterdi. Sakıp Sabancı, yumruğunu masaya vurdu:
- Onların hepsi Picasso kardeşim. Ben o “SA”ya ne emekler verdim. Olmaz, kaldıramayız.Kantarcı araya girdi:
- Efendim, biz arkadaşlarla biraz daha çalışalım. Size yeniden sunum yapalım.Kantarcı, ikinci sunum öncesi logonun mevcut şekliyle yazılması nedeniyle üretim sırasında ortaya çıkan ıskarta miktarını hesaplattı. Lassa’daki “SA” ayrımını kaldırmak için Sabancı’nın karşısında “ıskarta”ya sarıldı:
- Efendim, biz bu “SA” ayrımını yapmak için fabrikada önemli miktarda ıskarta veriyoruz.Sabancı, ekonomik gerekçeleri dinleyince öneriyi kabul etti:
- Yüreğimden önemli bir parçayı kopardın.İzmir Tolga, o görüşmelerden Sabancı’nın şu sözünü hiç unutmadı:
Arayan kardeşi Tolga Kayalar’dı:
- Fabrikada yangın çıktı. 70 milyon Euro’luk hasar var. Herşey bitti.Ersin Kayalar, baba Yılmaz Kayalar’ın kurduğu şirketin ana tesisinin tümüyle yanmasının acısını yaşarken pes etmemek gerektiğini düşündü:
- Yarın sabah bir otelde tüm üst yönetim ekibiyle toplanalım. Hem hasarı konuşalım, hem de strateji çizelim.O gece İstanbul’a döndü. Yangın bahçeden çıkmış, 1-1.5 saatte hammadde deposuna sıçramıştı. Temel hammaddeler arasında yanıcı özelliği bulunan solvent vardı. Yangında iki hafif yaralanma dışında cana zarar gelmemesi yüreklerine su serperken aldıkları ilk karar şu oldu:
- Mobilya vernik ve boyasında pazardaki güçlü konumumuzu kaybetmemek için üretime hızla dönmenin yolunu bulalım.Sektördeki küçük tesislerin listesi belirlendi. Hızla tesisler gezildi, 17’siyle anlaşmaya varıldı:
- İşçilerimizle gelip sizin tesislerde üretim yapacağız. Bu işin bedeli neyse size ödeyeceğiz.Kayalar Kimya’nın 350 personeli 17 tesise dağıldı, yangından 3 gün sonra üretim başladı. Ersin Kayalar, 17 tesiste kendilerinin işe girişmesini şöyle açıkladı:
- Mobilya vernik ve boyasında formülümüzü korumamız gerekiyordu.Daha yakın dönemde girdikleri inşaat boyasında büyük rakipleri destek verdi. Genel beklenti 1.5 yıldan önce toparlanamayacakları yolundaydı:
- 57 ülkeye ihracat yapıyorduk. Mobilya vernik ve boyasında bazı rekiplerimiz yurtdışındaki distribütörlerimizi ayartmaya çalışsa da ihracatımızda önemli düşme olmadı.Zorlu süreçte yanan fabrikanın yerine yenisini kurma çalışması da hızla yürüdü:
- Burj Al Hamam adlı restoranın nargile bölümünde arkadaşlarla sohbet ediyoruz.
Konakladığımız oteldeki STFA İnşaat Grubu Yönetim Kurulu Alp Taşkent, İnşaat Grup Başkanı Mustafa Karakuş, STFA Yatırım Holding CEO’su Mehmet Ali Neyzi, Yönetim Kurulu Üyesi Nur Taşkent ve İnşaat Grubu Başkan Yardımcısı Serkan Mısırlıoğlu’nun ev sahipliğindeki buluşmanın ardından Dünya Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Hakan Güldağ’la birlikte Burj Al Hamam’a gittik.
Restoranın sigara-nargile içilen bölümünde oval bir salonda Vahap Küçük, Birleşmiş Markalar Derneği (BMD) Başkanı Hüseyin Doğan, Atasay Yönetim Kurulu Başkanı Cihan Kamer, Simit Sarayı CEO’su Abdullah Kavukçu, Kandilli Kulübü Başkanı Onur Soysal, Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Nail Olpak, Sinpaş’tan ayrıldıktan sonra EYG Gayrimenkul’ü kuran Ömer Faruk Çelik, Sinpaş Yapı Genel Müdürü Ahmet Çelik, MÜSİAD Başkan Yardımcısı Ali Rıza Arslan, Kalyon İnşaat’tan Haluk Kalyoncu ve Sütiş CEO’su Emre Kocadağ’la buluştuk.
Ekibe daha sonra Cumhurbaşkanı Gül onuruna verilen resmi yemeğe katılan Türkiye İhracatçılar Meclisi (TİM) Başkanı Mehmet Büyükekşi de dahil oldu. Aynı yemekte bulunan Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci ile Maliye Bakanı Mehmet Şimşek de saat 22.30’da buluşma yerine uğradı.
Ekipteki bazı işadamlarının sigara içtiğini gören Şimşek, fırsatı kaçırmadı:
- Madem sigara kullanıyorsunuz, hiç olmazsa Türkiye’de üretileni tüttürmeye özen gösterin.
Ardından sıraladı:
- Bu ihaleye birlikte girelim.
Güney Kore devi Hyundai, STFA’nın önerisine yanaşmadı:
- Biz ihaleye yalnız gireceğiz. Ortağa ihtiyacımız yok.STFA İnşaat yönetimi bu kez Kuveytli kardeş şirketler Canar ve Imco’ya aynı öneriyi yaptı. Şirketlerin patronu Shawwa kardeşler de öneriye sıcak bakmadı:
- Sizin fiyat düşük görünüyor. Bu fiyata o işe girmek istemeyiz.Görüşmelerde bulunan STFA Yatırım Holding CEO’su Mehmet Ali Neyzi, öneriyi bir başka şekilde yineledi:
- Dersimizi iyi çalıştık. Düşündüğümüz fiyatla girersek ihaleyi kazanma şansımız yüksek. Eğer ihaleyi alırsak, işe sizin de ortak olmanızı isteriz.STFA, Hyundai ile yarıştı, ondan yüzde 1 düşük fiyatla ihaleyi kazandı. Böylece STFA, ilk kez girdiği Kuveyt inşaat pazarına 490 milyon dolarlık işle adımını atmış oldu. KOC’la imzayı atar atmaz işe koyulan STFA İnşaat, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Kuveyt gezisinin takvimini öğrenince resmi temel atma törenini söz konusu tarihe denk getirmeyi yeğledi. Dış seyahatlerinde Türk şirketlerinin en küçük işlerini bile yakından takip edip destek vermeye özen gösteren Gül, heyetindeki Başbakan Yardımcısı Emrullah İşler, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci, Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz ve Türkiye’nin Kuveyt Büyükelçisi Murat Tamer’le birlikte temel atma törenine katıldı.
* Tüketici Yasası’nın 61. Maddesinin 4. Fıkrası: Reklam olduğu açıkça belirtilmeksizin yazı, haber, yayın ve programlarda, mal veya hizmetlere ilişkin isim, marka, logo veya diğer ayırt edici şekil veya ifadelerle ticari unvan veya işletme adlarının yer alması ve tanıtıcı mahiyette sunulması örtülü reklam kabul edilir. Her türlü iletişim aracında sesli, yazılı ve görsel olarak örtülü reklam yapılması yasaktır.
O günlerde Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’ndan yeni ayrılıp Gaziantep Büyükşehir Belediyesi başkanlığına aday olan Şahin, maddeyi okuyunca şaşırdı:
- Bu maddeyi biz mi çıkardık?
- Maalesef öyle oldu. Değişiklikleri hazırlayanlar o maddeyi RTÜK Yasası’ndan aynen alıp Tüketici Yasası’na da koymayı uygun görmüşler. Bu madde yürürlüğe girdiği anda gazetelerin ekonomi sayfalarında, ekonomi gazetelerinde, dergilerinde hiçbir haberde şirket ve marka adları yer alamayacak. Belki Borsa İstanbul’un işlem tablosu bile sırf şirket isimleri yer alıyor diye yayınlanamayacak.
- Olmaz öyle şey...Şahin’den maddeyi bir de Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’şe okutmasını rica ettim. Zeybekçi, okuduktan sonra aynı tepkiyi verdi:
- Haberlerde şirket ve marka ismlerinin kullanılmasını tamamen yasaklamak çok yanlış olur. Bu maddeyi yeniden ele alırız.Konu seçimden birkaç gün önce Denizli’de Zeybekçi’ye sorduğumuz şu soru üzerine yeniden gündeme geldi:
- İhracatın artırılmasıyla ilgili yeni planlarınız olacak mı?
- Kime sorsak, “İşler durgun” diyor. Herkes 30 Mart sonrasına kilitlenmiş durumda.80 bin 904 şirketin nabzının elllerinde olduğunu vurgulayıp ekledi:
- En büyüğünden küçüklere kadar her şirkette birçok işin seçim sonrasına ertelenmesi söz konusu. Ardından geçen hafta içinde Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi’nin Denizli’deki bir günlük seçim turunu izleyip, sohbet ettik:
- Ortam dinlemesinin Dışişleri Bakanlığı’ndaki en gizli toplantıya kadar uzanması öncesinde 2-3 gün para piyasaları olumlu seyir izledi. Bunu neye bağladınız?
- Piyasalar pazartesiyi (bugün) satın alıyordu. Nitekim kesin veri olmamakla birlikte 2 günde 5 milyar dolara yakın para girişi söz konusu.Seçim ortamının tüm piyasalarda erteleme ve bekleme havasını yaygınlaştırdığını anımsattı:
- Yeteri kadar erteleme ve bekleme yaşandı. Artık piyasalarda canlanma bekliyorum. Seçimin bitmesi, piyasaları genelde olumlu yönde etkiler.Bu beklentisini büyüme verisine dönük öngörüsüyle güçlendirdi:
- Uluslararası kuruluşlar Türkiye’nin bu yıl yüzde 2-2.5 büyüyeceği tahminleri açıklıyor. Göreceksiniz, ülkemiz bu yıl yine dünyada en hızlı büyüyen 3-4 ülke arasında yerini alacak.Yılın ilk iki ayında yabancı sermaye girişinin “iyi” olduğunu savunup ekledi:
- Ekonomi, evrensel standartta işleyen demokrasi ve hukuk sistemiyle birebir ilişkilidir. Uluslararası sermaye dünyanın her yerinde kendini hukuken güvende hissetmek ister.Türkiye’nin uluslararası sermayeye ihtiyacının olduğunu anımsattı: