Uğur Meleke

Hayatın Emre Taşdemir’e büyük ödülü

29 Ekim 2022
İşini sevmesinin, dürüstçe yapmasının karşılığını Karagümrük maçında aldı.

Rotanız ister “karma” olsun, ister ying-yang; ister “ne ekersen onu biçersin” deyin, ister “what goes around comes around”... Farklı dillerde, farklı sözcüklerde aynı anlamı gizliyor evren:

Etrafınıza nasıl bir enerji verirseniz, size benzer bir yanıt veriyor. Dün de bunun bir milyonuncu örneğini gördük Olimpiyat Stadı’nda. Emre Taşdemir, Galatasaray’ın bu sezon planlamasında ana tabloda düşünülmeyen, sol bekte Van Aanholt ve Kazımcan’ın ardında konumlandırılmış, sistem dışı kalmış bir futbolcuydu. Ama yaptığı işe, takımına, hocasına, hayata küsmemiş belli ki.

iŞiNi YAPIP SIRASINI BEKLEDi

Rezerv Lig’de 17-18 yaşında çocuklarla sahaya çıkmış, 4 maçta orada kaptanlık bandını takmış. Tüm maçlarda yüzde yüzünü vermiş, Giresun ve Ümraniye’ye karşı da goller-asistler yazdırmış haneye. Namuslu bir şekilde işini yapmaya devam ederek sırasını beklemiş yani. İşini sevmesinin, dürüstçe yapmasının ödülünü de dün aldı Emre. Kartlar ve sakatlıklar sonrası sıra nihayet ona geldi. O da yine elinden gelen her şeyi yaptığı bir maçta gol atarak ödülünü aldı adeta hayattan. 60’ta Rashica’nın çevirdiği o top Emre’nin önüne düştü, zira o top için çok çalışmış ve çok beklemişti genç adam.

BAŞROLDE DiNAMiK TORREiRA

İlk devrede pek üretim yapamayan, oyunun temposunu bir türlü artıramayan, yavaş paslaşan Galatasaray, tam da Emre’nin golünden birkaç dakika önce kıpırdanmaya başlamıştı zaten.

Dün ilk 50-55 dakika çok durağan gözüken Galatasaray’ın son 35-40 dakikada tempoyu artırabilmesinde başrolde dinamik Torreira’nın yanı sıra kanat oyuncuları Dubois-Rashica vardı. Barış da ikinci devrede oyuna girdikten sonra coşkuluydu ve katkı yaptı tempo artışına.

KORNERLERE DiKKAT

Yazının Devamını Oku

Genesio ne kadar hile biliyorsa Jesus da o kadar yol biliyor

28 Ekim 2022
Sezonu 20 Temmuz’da açan Fenerbahçe’nin 100 günde 21’inci resmi müsabakasıydı bu. Ve en önemlisiydi.

Sezonu 20 Temmuz’da açan Fenerbahçe’nin 100 günde 21’inci resmi müsabakasıydı bu. Ve en önemlisiydi. Rennes şu anda Avrupa Ligi’nin en iyi beş takımından biri. Yani bu maç Fenerbahçe için bir ‘gerçeklik testi’ idi... Rennes dinamik bir ekip, dörtlü savunmalarının üçü 24 yaş altıydı dün. İki santrforu da öyle. Ama dâhi Genesio o kadar kompakt bir takım yaratmış, öyle yoğun bir futbol oynuyorlar ki, deneyimsiz aksamlarının zaaflarını da kapatabiliyorlar bu yoğunlukla.

GENESIO DERSLER ÇIKARMIŞ

F.Bahçe'nin bu sezon yaptığı en iyi iki iş, hücumda kalabalık pres ve yüksek savunma hattının ofsayt taktiği idi. Aslında Rennes de bu savunma tuzağına birkaç kez düştü, ilk 30 dakikada üç kez ofsaytta kaldılar. Ama üç kez de kalmadılar! Fransa’daki ilk maçtan Genesio dersler çıkarmış, sarı-lacivertli savunma hattının iki kenarına yaptılar koşuları. Ve sağdan Bourigeaud, soldan Truffert’in doğru sprintleriyle Fenerbahçe’yi ilk devrede zor durumlara düşürmeyi başardılar.

ARTIK HEDEFLER BÜYÜMÜŞTÜR

JESUS ikinci yarıya yoğun bir presle başladı ve Rennes’in 60’a kadar bu ikinci sınavı da hiç fena vermediğini söyleyebiliriz. Bu seviyede bir takımın böyle bir prese karşı geriden bu kadar kaliteli çıkması gerçekten saygıdeğer. Ancak Jesus öyle bir teknik adam ki, “Avcı ne kadar hile bilirse, ayı o kadar yol bilir” atasözünü anımsatıyor insana. Genesio her şeyi doğru yaptığını düşünürken Jesus 60’ta dört oyuncu birden değiştirdi; takımı 4-1-3-2’ye çevirdi, hücum presin yoğunluğunu artırdı ve müthiş bir geri dönüşe daha imza attı Kadıköy’de. Jesus’un Fenerbahçe’sinin bu Rennes’e karşı 3-0’dan geri dönmesi, sonraki turlar için de kesinlikle hayal kurdurmuştur futbolculara. Hedefler büyümüştür dün 21:40 sularında.

Dünün tek tatsız notunu Altay için düşebiliriz sanırım... Hayatta alternatifin kadar iyisin. Fenerbahçe’nin bir ikinci kalecisi var ama hiç oynamıyor! Acaba Karagümrük ya da Ankaragücü gibi maçlarda İrfan Eğribayat’a forma verilemez miydi? Şu ana kadar mükemmele yakın işlere imza atan Jesus’un sanırım rekabet yaratamadığı tek pozisyon oldu kale.

Yazının Devamını Oku

Bu Beşiktaş kadrosu çok daha iyisini yapabilir

25 Ekim 2022
Ismael’in taktik repertuvarı çok kısıtlı.

Hatayspor, Serkan Özbalta yönetiminde ligin topla en fazla oynayan 5 takımından biriydi. Geriden pasla çıkma stratejisini benimsiyor, örerek hücum hayal ediyorlardı. Demirel’in göreve gelmesiyle strateji değişti; Sivasspor’u yendiler ama rakiplerinin o maçta şutlarda 29-4 üstünlüğü vardı. Alanya’yı sadece yüzde 29 topla oynayarak mağlup ettiler. Ardından da Karagümrük’e 3-0, Düzce’ye 2-0 kaybettiler. Daha pragmatik bir futbol anlayışı benimsediler Volkan Hoca’yla. Oyunu yarı alanlarında kabul edip Lobjanidze ve El Kaabi ile geçiş arıyorlar ana plan olarak. Dün de bu stratejilerini harika uygulayarak 1-0’dan geri dönmeyi ve galip gelmeyi başardılar.

SÜRAT ADI ALTINDA TELAŞLI OYUN

Bir büyük takım böyle bir Hatay’la oynuyorsa, oyunu domine edecek haliyle. Çünkü topu zaten size bırakıyor Hatay takımı. Beşiktaş böyle bir maçta sabırlı akın yapmalı, öne stoperleriyle gelmeliydi. İkinci-üçüncü bölgede kalabalıklaşan, topu çeviren, kapalı savunmanın konsantrasyonunun düştüğü anı arayan bir Beşiktaş olmalıydı. Ancak İsmael’in taktik repertuvarında böyle bir oyun yok.

Sürat adı altında telaşlı oyunu benimsiyor İsmael. Dün özellikle ikinci devrede hücum planları yine Nkoudou’nun kenar ortalarına mahkum oldu. Hatay havada iyi bir takım. Cenk ve Weghorst havada zaman zaman fırsat buldularsa da yetmedi puan için.

HEP AYNI DEĞiŞiKLiKLER

Geçtiğimiz hafta Beşiktaş-Trabzon maçında ilk değişiklik sağ açık Redmond olmuştu. Ardından da 60’larda Salih-Alli çıkıp Gedson-Cenk girmişti oyuna. Dün de birebir bu değişiklikler oldu yine ikinci yarıda. İki maçta peş peşe birebir aynı değişiklikler olunca ister istemez şu soru geliyor insanın aklına:

Trabzon maçında iki santrforlu düzen iş yaptıysa, bu müsabakaya neden öyle başlanmadı? Alli-Cenk değişikliğiyle, Salih-Gedson değişikliği bir paket mi? Tek başına Alli-Cenk değişikliği yapılamıyor mu?

YÜZÜNCÜ KEZ YiNELiYORUM

Yazının Devamını Oku

Okan Buruk: 2 Farioli: 2

24 Ekim 2022
Karşılaşmayı iki farklı pencereden ele almamız gerek.

Dünkü müsabakayı iki ayrı devre olarak iki farklı pencerede ele almamız gerek: Maçın ilk devresinde belki de sezonun en iyi Galatasaray’ını seyrettik. Geçtiğimiz hafta Kayserispor’a karşı yılın en kötü futbolunu ortaya koyan, Kemen-Mensah’a orta sahayı tamamen kaybeden bir Galatasaray izledikten sonra son 4 günde sarı kırmızılılar bir reaksiyon verdiler: Önce çok zayıf bir rakip de olsa Kastamonu karşısında Gomis önderliğinde ciddiyetten hiç taviz vermediler.

O çarşamba performansıyla da zaten Rashica’yı kazanmış oldular. Dün de Alanya karşısında ilk 45’te şutlarda 11’e 1, kornerlerde 5-0 üstünlük kurdular. Ligin topa en fazla sahip olan, en yüksek pas yüzdesine sahip ve en çok kenar ortası yapan takımını bir devreliğine etkisiz hale getirdiler. Üstelik bu devrenin 15 dakikasını bir kişi eksik oynamalarına rağmen.

BALKOVEC’iN 4 ETKiLi ŞUTU VARDI

İkinci yarıdaysa tamamen Farioli’nin istediği ekosistem oluştu NEF Stadı’nda. Stoperlerle öne rahatlıkla çıktılar; hatta Farioli savunmasını Pereira-Fer-Furkan-Balkovec dörtlüsüne çevirdikten sonra 10 kişiyle üçüncü bölgeye gelen bir Alanya izledik. Farioli bu sezonun başlarında Beşiktaş’a karşı da bir devreyi 11’e 10 oynamış ve genç İtalyan teknik adam doğru değişikliklerle 3-0’dan geri dönmeyi başarmıştı. Dün de Galatasaray’a karşı çok doğru değişiklikler yaptı: İkinci yarıda oyuna giren sol bek Balkovec’in 4 etkili şutu var. Ön libero Fer’i stopere çekerek çıkış kabiliyetini artırdı. Zinedine Ferhat da beraberlik golünün asistini yaptı.

HER DEĞiŞiKLiKTE GERiYE GiTTi

Galatasaray’ın 10 kişi kalmasına rağmen ikinci devredeki eksilmeyen iştahı olumlu. İkinci 45’te İcardi ve Kerem dahil herkes yüksek konsantrasyon ve arzuyla cansiperane bir savunma yaptı. Ancak sezon başında Beşiktaş’ın Alanya karşısında yaşadıklarına benzer şeyler yaşadı Galatasaray. Farioli her yaptığı oyuncu değişikliğiyle takımını geliştirirken, Galatasaray hemen her değişiklikte geriye gitti. Özellikle 70’te Rashica çıkıp Emin stopere, Abdülkerim sol beke, Berkan merkeze geçtikten sonra anahtarı Farioli’ye teslim etti Okan Hoca.

Yazının Devamını Oku

Bir trend belirleyici olarak Jorge Jesus

23 Ekim 2022
Portekizli teknik adam ezber bozmaya devam ediyor.

20 Temmuz’da sezonu açan iki takımın 90 günde çıktıkları 20’nci müsabakaydı bu. İki takım da ligde şampiyonluk yarışı veriyorlar, Avrupa’da gruplarında namağlup liderler. O yüzden sanırım dünkü maçın ilk 75 dakika boyunca yüksek vitese ulaşmamasını böyle açıklamak zorunda kalacağız. Dün Kadıköy’de ilk 75 dakika boyunca çokça çarpışma-mücadele, az pozisyon izledik maalesef. Özellikle Başakşehir’in ekstra pragmatik taktiğiyle 75 dakika boyunca vadettiğinin altında kaldı bu büyük maç.

Fenerbahçe maça aynen Ankaragücü önünde olduğu gibi 3-5-2 ile başladı; İrfan sağ, Crespo sol iç rolünde oynadılar. Aslında ilk 75’e kadar da topa daha fazla sahip olan, rakip yarı sahada daha fazla gözüken taraf sarı-lacivertlilerdi. 75’e kadar Fenerbahçe rakip ceza alanında topa 25 kez dokunurken, Başakşehir sadece 4’te kalmıştı. Yani eğer boksta olduğu gibi bir ‘yan hakem oylaması’ olsa daha pozitif oynayan taraf Fenerbahçe’ydi o bölümde de.

OYUNUN RiTMiNi DEĞiŞTiRDiLER

Ancak futbol boks değil. Kazanmak için gol atmalısınız. Bu noktada da Jesus devreye girdi zaten. 75’te oyuna gol şansı olan üç futbolcu birden sürdü; Pedro, Rossi ve Emre’yi. Gol gelmeden önceki 120 saniye içinde Emre’nin driplingle Lincoln’e hazırladığı bir pozisyon var. Pedro’nun güçlü presi. Arao’nun kazandığı topla yaptığı asist. Ve Rossi’nin bu sezon ligde penaltı dışında hiç gol yememiş Volkan’ı mağlup eden şutu...

Yani Jesus’un sonradan oyuna soktuğu 4 adam, 82-84 arası oyunun ritmini değiştirdiler. Sonucunda da gol geldi zaten.

iDEAL 25’iN 4’ÜYLE MAÇI ÇEViRDi

Jesus sadece bir teknik direktör değil. Ecnebilerin deyimiyle bir ‘trendsetter’. Trend belirleyici yani... Türkiye’ye geldiğinden beri trend belirliyor, ezber bozuyor. “Sadece küçük takımlar haftada bir maç yaparlar” dedi önce. Ardından üçlü-dörtlü savunma tartışmasını gülünç hale getirdi. Çünkü hiçbir şey fark etmiyordu onun takımında. Bu arada ‘ideal 11’ kavramını çöpe atıp bir ‘ideal 25’ yarattı Kadıköy’de. Ve dün o ideal 25’ten dördünü oyuna sokup çevirdi maçı. Gerçekten şu üç ayda söylemleri ve eylemleriyle çok büyük saygıyı hak etti Jorge Jesus.

Yazının Devamını Oku

En çok atan mı, en az yiyen mi gülecek

22 Ekim 2022
Keny 11’de başlarsa bugünün anahtar eşleşmesi Gustavo-Keny çarpışması olabilir.

Maç başına 2,22 puan ortalamasıyla ligin gizli liderleri olan iki ekip de 19’ar resmi müsabaka oynadılar, Avrupa’da 90 dakikalarda maç kaybetmediler. Kadıköy’de bir taktik savaşı izleyeceğiz muhtemelen: F.Bahçe önde yoğun baskıyla Ndayishimiye’siz Başakşehir savunmasını pas hatasına zorlamaya çalışacak. Belözoğlu ise rakibini üstüne çekip, Keny’nin kafasıyla buluşturduğu toplarla baskın hücum arayacak.

Jesus’un F.Bahçe’si şu anda ligin en çok skor yapan, en yüksek averaj yakalayan, en fazla net pozisyona giren (37), en fazla gol beklentisi yaratan (19,56) takımı. 20 Temmuz’da D.Kiev maçıyla resmi olarak sezonu açan Jorge Jesus üç ayda takımını çok iyi bir seviyeye taşıdı, nerdeyse 20 metrelik mesafede oynayan kompakt bir makine yarattı. F.Bahçe’nin kompakt grubu hem savunmada hem de hücumda iyi istatistikler yakaladı: Maç başına 6,11 isabetli şutla bu kategoride ligin zirvesindeler. Ayrıca 9 maçta rakiplerine verdikleri 72 şut fırsatı da ligin en düşük sayısı. Yani rakamlar, F.Bahçe için işlerin oldukça yolunda olduğunu gösteriyor.

Jesus’un F.Bahçe’sini tanımlayan 3 başlık: Rekabet, iştah ve pres

Jesus’lu Fenerbahçe’yi sanırım üç ana başlıkla tanımlayabiliriz:

1- Rekabet: Fenerbahçe’nin bir ideal 11’i yok, adeta ideal 25’i var. Jesus, 3 ayda 19 maç yapan takımını iki cephede tüm oyuncularını dengeli kullanarak üst seviyede tutmayı başardı.

2- İştah: Sarı-lacivertliler 1’inci dakikadan 90’ıncı dakikaya kadar hemen hemen aynı iştahlı futbolu oynuyorlar. Takımın ilk devrenin uzatmalarında üç, ikinci devrenin uzatmalarında dört golü olması bunun kanıtı sayılabilir.

3- Pres: Fenerbahçe ligde ve Avrupa’da her rakibine karşı hücum pres stratejisinden vazgeçmedi. Başakşehir ligin geriden oyun kurma konusunda en başarılı takımlarından. Ancak bugün ligin bu konudaki belki en usta ismi Ndayishimiye’nin yokluğu bir dezavantaj.

Her rakibe 6-7 kişiyle baskıya gitmenin bir faturası da var

Yazının Devamını Oku

Galatasaray için Yasin-Emre'leri bulma fırsatı

20 Ekim 2022
Galatasaray’ın Hamza Hamzaoğlu yönetiminde yarıştığı 2014-15 sezonunun ilk bölümünde Yasin Öztekin ve Emre Çolak takımın as oyuncuları değillerdi.

 Türkiye Kupası’ndaki fırsatları iyi değerlendiren bu iki adam, o performanslarıyla Süper Lig’de de takımlarının ası olmuşlardı. Hatta Yasin son 2 ayda şampiyonluğun en kritik adamı konumuna gelmişti.

OKAN BURUK İÇİN DE FIRSAT

Dün üçüncü küme ekibi Kastamonu önünde sahaya çıkan Galatasaraylı futbolcuların da amacı bu olmalı: Bu sezonun Yasin-Emre’si olmak. Zaten bu yıl Avrupa’da da yer almayan Galatasaray koçu Okan Buruk’un kadro zenginliği ve rekabet yaratabilmesi için Türkiye Kupası çok iyi bir fırsat. Dün Galatasaray’da bu fırsatı en iyi değerlendiren adam sahanın en hareketlisi Rashica idi. Özellikle üçüncü gol öncesi sağ taraftan verdiği yerden pas etkileyiciydi. Yabancı sınırı nedeniyle ligde 21 kişilik kadrolara giremeyen Mathias Ross da çok arzuluydu dün.

GOMIS'TEN DERS ALMALARI GEREK

Yine takımın iştah seviyesini artıranların arasında kaptan Gomis’i, Seferovic’i ve Berkan’ı da sayabiliriz. Özellikle 37 yaşındaki delikanlı Gomis’in skor 4-0’ken savunmaya yaptığı katkılar ders niteliğindeydi. Kerem, Barış ve Yunus gibi genç adamların çıkarabilecekleri çok ciddi dersler vardı Gomis’in performansından.

Yazının Devamını Oku

İdeal on biri yok, ‘ideal 25’i var

18 Ekim 2022
Fenerbahçe, Jesus’la 3 aylık süreçte spor medyasının tüm ezberlerini bozdu.

Ankaragücü’nün Ömer Erdoğan göreve geldiğinden beri sert bir takıma dönüştüğünün altını çizmek gerek. Erdoğan’lı ilk maçta Beşiktaş’a karşı 75’e 2-2 ile girdiler. Ardından Alanya’da 87’de durum 1-1’di. Sonra Sivas’ı yendiler. Başakşehir’e karşı 80’e 1-1’le girdiler. İstanbulspor’u da 90’da devirdiler. Dün Ömer Hoca döneminde ilk kez gol atamadılar. İlk kez bu kadar erken düştüler ve ilk kez bu kadar uzun mağlup oynadılar.

Ancak dün 25’te 2-0 geriye düşüp sonra maçı çeviremeseler de bazı departmanlarda Fenerbahçe’yi zorladıklarını söyleyebiliriz. Maç öncesinde Ömer Erdoğan zaten Fenerbahçe’nin zaafını bildiklerinin altını çizip, yüksek savunma hattının arkasına koşu deneyeceklerinin sinyalini vermişti. 26’da Ali Sowe’un, 34’te Jese’nin iptal edilen gollerinde bu yüksek savunma hattını zorladılar. Ama ofsayt çizgisini onlar da aşamadılar.

JESUS FARKINI GÖSTERDi

Dün aslında özellikle 25-30 arası Ankaragücü, Fenerbahçe’nin solunu ciddi biçimde yıpratmaya başlamıştı. Ancak 35’inci dakika civarında Jesus’un farkını hissettik bir kez daha.

Oyunun durduğu bir anda sol kanat bek Ferdi ve sol stoper Szalai’yi yanına çağıran Jesus, nasıl bir uyarıda bulunduysa o bölgedeki kanayan yaraya pansuman yapmayı başardı. Rüzgâr hafifledi. Oyunun ofansif tarafındaysa Fenerbahçe’nin deyim yerindeyse vitesi artırmadan maçı kazandığını söyleyebiliriz sanırım. Larnaka’dan sonra Ankara’da da merkezde oynayan Lincoln’ün gösterişsiz katkıları sürüyor. İlk golde faulü aldı, frikiği kullandı. İkinci golü getiren topu da o kazandı. Fenerbahçe, Jorge Jesus’la üç aylık süreçte Türk spor medyasının tüm ezberlerini bozmaya devam ediyor:

OYUN STANDARDI HEP AYNI

1- ”Yedi günde üç müsabaka oynadık” argümanına sığınmıyor. “Sadece küçük takımlar haftada bir maç yapar” diyor hatta.

2- İdeal 11 kavramını çöpe attı. Fenerbahçe’nin ideal 25’i var adeta.

Yazının Devamını Oku