Elbette 70 dakikası 11’e 10 oynanmış Fenerbahçe-Gaziantep maçının bütüncül bir analizini yapmak zor. Ancak dün Kadıköy’de 11’e 11 oynanan ilk 20 dakikanın anlattığı birkaç detay vardı belki. En önemlisi de şu: İsmail Kartal, bu sezon ilk dört resmi maçta iki farklı diziliş denedi. İlk Zimbru maçına 4-1-4-1 başladı, Tadic sol açıktaydı. Zimbru rövanşına ve Maribor’a ise 4-2-3-1’le başladı ve Tadic’i 10 numarada değerlendirmek istedi. Ancak özellikle Maribor müsabakasının ilk yarısında Fenerbahçe hücumda tıkanıklıklar yaşadı. Topa sahip olmasına rağmen üretim departmanında kısırdı. Ancak ne zaman King çıktı-Szymanski girdi ve Tadic sola geçti, o zaman o tıkanıklık çözüldü. Fenerbahçe hücumda akışkanlık sağladı ve golleri de buldu Slovenler’e karşı.
DZEKO’NUN 2. GOLDEKi KLASINA DiKKAT
Dün de Fenerbahçe’nin Antep’e karşı başlayan 11’i, Maribor formülünü içeriyordu. 4-1-4-1’le başladılar, Szymanski bu kez merkezde ilk 11’deydi. Tadic de solda başladı. İlk gol Tadic’in soldan, ikincisi de Szymanski’nin merkezden asistleriyle üretildi. Elbette Dzeko’nun özellikle ikinci goldeki klasını da ekleyelim tabloya.
FENERBAHÇE TOPUN HIZINI ARTIRAMADI
Ancak Fenerbahçe için o olumlu tablo sadece 20 dakika sürdü. 2-0’dan ve hemen peşinden gelen Maxim’in sorumsuz kırmızı kartından sonra farklı bir perde başladı maçta. Eksik kalan Gaziantep doğal olarak uzun oynamaya başladı, umutlarını Markovic’le Gradel’in hızına ve duran toplara bağladı. Bir duran toptan da Arda’yla gol buldular hatta. Lâkin bu 70 dakikada eksilen sadece Gaziantep değildi; Fenerbahçe de bu bölümde bir türlü topun hızını artıramadı, seri paslaşamadı ve bir kişi fazla oynamanın avantajını tabelaya yansıtamadı. Yani maçın 10’a 11 oynanması ne Antep’e, ne Fenerbahçe’ye yaradı dün aslında.
TATSIZ-TUZSUZ BiR MAÇTI
Sonuç olarak eğer dün iki saat boyunca televizyon başında sabredip bu tatsız-tuzsuz maçı izlemeyi başardıysanız elinizde kalan aşağı yukarı şu: İtirazlar ve tartışmalarla sürekli duran bir oyun. Kartlar, penaltılar, VAR incelemeleri... Çoğunlukla itiş kakış. Ve o itiş kakış arasına sıkışmış biraz futbol kırıntısı.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/oPcWJj-CF_w" title="FB & GS: Transfer savaşları | Tete çalım mı, değil mi? | Türk futbolunu menajerler mi yönetiyor?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Çağdaş Atan, müsabaka öncesi röportajında “Türk futbol tarihinin en pahalı takımıyla karşılaşıyoruz bugün” diyerek başladı konuşmasına. Gerçekten de ben daha önce bir Türk kulübünün 250 milyonluk bir kadro kurduğunu hatırlamıyorum. Hatta Çağdaş Atan’ın önermesine şunu ekleyebilirim: Bu sezon Tottenham mesela sola Zaha, sağa Zaniolo’yu, en öne de İcardi’yi takviye etseydi, İngiliz kamuoyunda “iyi transfer dönemi geçirdiler” diye yorumlanabilirdi. Galatasaray’da dün önde Barış-Bakambu-Kerem Aktürkoğlu başladı, Yunus-İcardi-Zaha kulübedeydi.
Bu gruba daha Tete eklenecek. Galatasaray’ın sadece Devler Ligi’ne girmekle kalmayıp, iyi bir kura ile gruplarda da iş yapabileceğini umut ediyorum ben.
SAHAYA ‘LiG 11’i’ iLE ÇIKTI
Yalnız dün Galatasaray’ın sahaya ‘lig 11’i’ ile çıktığını, değişiklikler geldikçe ‘Şampiyonlar Ligi 11’i’ne doğru yol aldığını söylesek yanılmış olmayız herhalde. Eylülde Galatasaray umarız ilk Devler Ligi grup maçına çıkarsa, o gün 11’de Dubois, Berkan, Barış, Bakambu gibi isimlerin başlamayacağını bilmek için kâhin olmaya gerek yok. Dün maça başlayan lig 11’i, Kayserispor’un direncini kıracak yoğunlukta pozisyon üretemedi. Ancak İcardiler, Angelinolar, Zahalar sahaya dahil oldukça Kayseri’deki beyaz formalılar, Şampiyonlar Ligi 11’ine benzemeye başladılar yavaş yavaş.
EN ÖNEMLi EKSiK ATAK SÜREKLiLiĞi
Galatasaray’ın Kerem Demirbay’lı-Zaha’lı-İcardi’li son yarım saatte biraz daha etkili olduğunu ve birkaç kez gole yaklaştıklarını söyleyebiliriz ama bence sarı kırmızıların en önemli eksikliği atak sürekliliği. Geçen sezonki şampiyon kadronun atak sürekliliğinin en önemli sırrı, tamamlanamayan ataklar sonrası karşı preste Torreira’nın olağanüstü katkısıydı. Galatasaray şu an geri kazanma departmanında Torreira’nın aklını-dinamizmini arıyor bence.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/oPcWJj-CF_w" title="FB & GS: Transfer savaşları | Tete çalım mı, değil mi? | Türk futbolunu menajerler mi yönetiyor?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Bu sezonun play-off turu, Türk futbolunun en kritik haftası. Zira iyi bir hafta, gruplarda 4 Türk takımı olmasını sağlayabilir. Kötü bir haftaysa bizi gruplarda tek takımla bırakabilir. O yüzden 22-31 ağustos arası dört temsilcimiz için her şeyin yolunda gitmesini sağlamamız gerek.
FİKSTÜRDE DEĞİŞİKLİK YAPALIM
Bu noktada ister istemez aklıma şöyle bir öneri geliyor... Bu arada, önereceğim metodun Belçika Futbol Federasyonu tarafından geçen sezon uygulandığını hatırlatayım: Fikstürde ufak bir değişiklik yapalım. Ligin üçüncü haftasında oynanacak Adana Demir-Beşiktaş, İstanbul-Galatasaray ve Fenerbahçe-Başakşehir maçlarını erteleyelim. Böylece sadece üç müsabaka erteleyerek, Avrupa’daki dört temsilcimize iki play-off maçı arasında dinlenme fırsatı verelim.
ÖZEL BİR SEZON YAŞIYORUZ
Biliyorum, maç ertelemek harika bir öneri değil. Ama 4 takımımızın birden play-off turu oynayacağı bu özel sezon için, Avrupa’da ilk 10’a tırmanıp Devler Ligi’ne direkt bilet için savaştığımız bu kritik yıl için sadece bir seferlik düşünülebilir bu öneri. Bir daha da hiçbir maçı ertelemeyelim, bu öneri sadece bu play-off turu için...
FENERBAHÇE OYUNA TUTUK BAŞLADI
Dün akşam güzel skor serisini Bakü’de Beşiktaş başlattı. Adana Demirspor da farkı erken bulup içimizi rahatlattı. Fenerbahçe ise Kadıköy’de ilk yarıda biraz tutukluk yaşadı ama 46’da Szymanski/King değişikliğiyle canlandı. Maça on numara rolünde başlayan Tadic sola geçtikten sonra Ferdi ile yine güzel bir bağlantı yakaladı. Szymanski de 46’da orta sahayı üçledikten sonra Fenerbahçe daha dengeli hücum etmeye başladı.
İKİNCİ YARI SOLDA DA ETKİLİ OLDU
Dün Slovenya’nın başkenti Ljubljana’da, ikinci ön eleme turundaki Zalgiris’e hiç benzemeyen bir rakip vardı Galatasaray’ın karşısında. Neticeden bağımsız olarak söylüyorum, Olimpija Teknik Direktörü Henriques’i tebrik etmek gerek. Elindeki en kaliteli futbolcuları bir arada sahaya sürerek, geriden pasla çıkarak, hep öne oynama arzusu olan keyifli bir takım izletti sporseverlere. Durum böyle olunca da Ljubljana’da bol gelgitli, eğlenceli bir müsabaka yaşandı dün gece.
BAKAMBU KLASINI KONUŞTURDU
Galatasaray sezonun üçüncü resmi maçına üçüncü farklı santrforla başladı. Vilnius’ta Barış en uçta başlamıştı. İstanbul’da Zalgiris’e karşı Halil dokuz numara rolündeydi. Ljubljana’da ise Bakambu aldı formayı. Bakambu belki fiziksel olarak henüz yüzde 100’de olmayabilir ama onun en uçtaki varlığı, etrafındakilerin de verimini artırdı. 9’da Barış’ın sağdan çevirdiği Kerem’in attığı golde Sloven savunmayı meşgul eden adam Bakambu’ydu mesela. Dakikalar geçtikçe maça ve arkadaşlarına ısındı, oyuna ağırlığını koydu Demokratik Kongolu oyuncu.
MERTENS EN iYi MAÇINI OYNADI
Dün Bakambu’nun en uçtaki canlılığı, arkasındaki Mertens’in de etkinliğini artırdı. Belçikalı on numara, ilk Zalgiris maçında oyuna sonradan girip hareketlilik kazandırmıştı. Zalgiris rövanşında süper bir vole golü attı. Dünse kendisi adına en iyi maçını oynadı, yine çok kritik bir sayı yaptı, bir asisti de VAR’a takıldı. Barış ilk devrede üç kez sağdan etkili bindirdi, biri gol oldu, ikisini Kerem ve Bakambu değerlendiremediler. Sezonu iyi açan Kerem de vitesini koruyanlardan.
GEÇEN SEZONA ÇOK BENZiYOR
Şu ana kadar üç resmi maçın ikisini kazanan ve rakip ağlara altı gol bırakan Galatasaray’ın geçen sezona en çok benzeyen performansının dünkü olduğunu söyleyebiliriz sanırım. Dün rakip fileleri beş kez sarstılar, iki sayı Nelsson ve Abdülkerim’le VAR’a takıldı.
İlk yarıda 15’le 30 arası verilen iki pozisyon dışında maçın hakimi olan taraf hep temsilcimiz Galatasaray’dı. Dün sahada bir ön eleme, bir de Şampiyonlar Ligi takımı vardı bence. Bu Galatasaray’ın bu kaliteli kadrosunun yeri Şampiyonlar Ligi çünkü.
Iphone’u-Samsung’u yasaklaman dünyanın en iyi mobil telefonunu üretmeni sağlamayacak.
Aksine rekabetçi olamayacaksın. Bakın bugün de yabancı sınırı yine pırıl pırıl gurbetçi oyuncuların, Mert Müldür’ün, Kaan Ayhan’ın, Kerem Demirbay’ın Almanya’yı-İtalya’yı bırakıp Süper Lig’e dönmesinden başka bir işe yaramadı.
Hafta içi Avrupa kupalarında Galatasaray ve Fenerbahçe’de 5’er, Beşiktaş’ta 4 yerli 11’de başladılar.
Sınır yok, yasak yok, yerli iyiyse oynuyor, bu kadar basit. Süper Lig’de de göreceksiniz, sınır olsun ya da olmasın, iyi yerli oynar.
Ferdi’yi, Mert Günok’u, Abdülkerim’i kim kesebilir Allah aşkına?
Türk takımları ikinci ön eleme turunda Litvanyalı, Rumen, Arnavut ve Moldovalılar’la karşılaştı. Önünde de potansiyel olarak Azeriler, Boşnaklar vardı. Bu turlarda ağırlıklı olarak Doğu (biraz da Orta) Avrupa temsilcileriyle eşleşme nedenimiz, UEFA’nın kurada takımları mümkün olduğu kadar bölgesel kriterlerle gruplaması. Tabii ki bu gruplama kriteri, uçuş mesafelerinizi azaltıyor. Ancak bu tür rakiplerle oynamanın da farklı zorlukları oluyor: Zeminleri kötü. Tribünlerde dünkü gibi anlamsız olaylar yaşanabiliyor. Tabii bir de işin taktiksel boyutu var: Sertlik, uzun top ve ağırlıklı olarak fiziksel mücadele...
KAINA'YA KARŞI ZOR ANLAR YAŞADIK
İlk maçta Vodafone Park’ta Arnavut rakibini 3-1’le geçen Beşiktaş, Tiran’da birçok farklı unsurla mücadele etmek durumunda kaldı. Zemin çok kötüydü. Maçın başlamasına dakikalar kala yaşanan tribün olayları santrayı 21:15’e sarkıttı. Takımın konsantrasyonu düştü, üzerine de Tiran temsilcisi maça sert bir futbolla başladı. Geriden sürekli uzun vurdular ve 1,96 boyundaki Kaina’ya karşı zor anlar yaşadık. Özellikle Kaina’nın 16 santimlik boy avantajı olduğu Necip’le eşleştiği pozisyonlarda.
AMARTEY OYUNA GİRDİ VE FİŞİ ÇEKTİ
Maçın kaderi de zaten bu eşleşme yoluyla değişti: Necip sakatlandı, 46’da Amartey oyuna girdi. Ganalı oyuncu, önce Kaina’ya karşı bir fiziksel mücadeleden galip çıktı. O pozisyonun dönüşünde de attığı golle fişi çekti. Buraya sanırım şu enteresan notu eklemek lazım:
YEDEK KULÜBESİ ÇOK KISITLIYDI
Üç İstanbul büyüğü içinde bu turda kâğıt üzerinde en eksik kulübe Beşiktaş’ındı. Salı akşamı Fenerbahçe kulübesinde Dzeko, Kent, Szymanski, çarşamba sarı kırmızılı yedek bankında Bakambu, Yunus, Kaan gibi oyuncular oturuyorlardı. Ancak Şenol Güneş her iki maçta da kısıtlı sayılabilecek kulübesinden çok iyi verim aldı. İlk maçta kritik golü 2005’li Semih, dün de stoper Amartey attılar. Onana da aldığı dakikaları olumlu kullandı. Beşiktaş elbette eksik oyuncularını arıyor, Şenol Güneş tabii ki Ghezzal’den, Cenk’ten, Rebic’ten faydalanmak ister. Hatta transfer de ister. Ama Güneş’in bu turda elindeki 14-15 oyuncudan aldığı verimi de tebrik etmek lazım.
David Beckham’ın Roberto Carlos’a kornerden yaptığı asisti hatırlarsınız. Ya da 2010’da Hamit Altıntop’un Kazakistan’a, 2012’de Miroslav Stoch’un Gençlerbirliği’ne attığı golleri...
İşte dün Seyrantepe’de o güzellikte bir an yaşandı otuzuncu dakikada. Kerem, sağ kanattan kazanılan korneri ceza alanı dışındaki Mertens’e yolladı. Belçikalı virtüöz de muhteşem bir voleyle sarstı ağları. Mertens’in arkasına doğru hareket ederek oldukça zor bir pozisyonda o voleyi çıkarttığını düşünürsek, FIFA Puskas Ödülü için aday olabileceğini de tahmin ediyorum şimdiden.
9 KiŞiYLE KAPANDILAR
30’uncu dakikada gelen o gol elbette büyük bireysel yetenek gerektiriyordu ama Galatasaray’ın da 15’le 30 arası rakibini oldukça bunalttığını söyleyebiliriz rahatlıkla. Vilnius ekibi maça 9 kişiyle kapanıp, sadece Galatasaray’ın tamamlayamadığı hücumlarda Oyewusi’yi koşturma umuduyla başladı.
İlk 15 dakika pek bir açık vermediler ama çeyrek saatin sonunda baskıyı artırdı temsilcimiz. 17’de Kerem’le bir kez kaleyi yokladı. Sonra Angelino güzel bir ortayla Abdülkerim’i pozisyona soktu. Bu arada Oliveira bir uzaktan şut, bir de kafayla iki pozisyon yaratmıştı. Ve 15’le 30 arası Zalgiris kalesine 5 şut yollamış, 5 de köşe atışı kazanmıştı Galatasaray. İşte o baskının, o şutların, o köşe atışlarının sonucunda geldi o harika gol.
OYUN ANLAYIŞINI DEĞiŞTiRMEDi
Galatasaray kalan bir saatte de dominant oyun anlayışından vazgeçmedi, neredeyse %70+ topla oynadı, 17 şut, 9 korner istatistiğiyle tamamladı maçı. Belki de tek eksik, pozisyon sayısıyla tabela arasındaki dengesizlikti.
Maça Halil 9 numara pozisyonunda başladı ama milli futbolcuyla ilgili görüşümü bu sütunda daha önce belirtmiştim: Tek santrfor oynadığında zorlanıyor Halil. İkinci santrfor rolünde, bağlantıda daha fazla gösterebiliyor kendini.
Belçika, 2022-23 sezonunda 55 UEFA üyesi içinde en fazla puanı toplayan beşinci ülke oldu. Fransa, Hollanda, Portekiz gibilerini solladılar tüm sezon performanslarıyla. Ancak Belçika’nın başarısında esas etkileyici olan detay şuydu: 5 takımlarından dördü, ön eleme turu oynayarak başlamışlardı sezona.
ÖN ELEME TURU AVANTAJ OLABiLiR
2021-22’de de benzer bir performansı Hollanda göstermişti: Hollandalılar o yılı fantastik bir seviyede, İngiltere’nin ardından ikinci basamakta bitirdiler. Tam dört takımla Konferans Ligi’nde şubat ayını gördüler. Ve bu ekiplerin dördü de sezonu ön eleme turlarıyla açmışlardı. Türk futbolunun buradan çıkaracağı ders şu:
Bazen tüm takımlarınızın ön eleme turları oynuyor olması dezavantajdan avantaja dönüşebilir. Sezona yüksek ciddiyetle başlarsanız, ön elemelerde alınan peş peşe galibiyetler, sonraki turlar için bir ritim yakalamanıza yardımcı olabiliyor.
GALiP GELMEK ÇOK ÖNEMLi
Türk sporseverlerden, hatta bazen spor adamlarından bile üzülerek duyduğum şu soruya da bir yanıt vermek isterim: Ülke puanı neden önemli?
Ülke puanı, bir federasyonun Avrupa kupalarına kaç takımla katılacağını ve o ekiplerin hangi turdan turnuvaya dahil olacağını belirler. Ancak kulüp puanı da o takımın söz konusu turda seri başı olup olmayacağını veya grup kurasına hangi torbadan gireceğini belirleyen parametre. Dolayısıyla bir takımın ilk maçta işi bitirmiş olsa da, rövanşa prestij amaçlı çıksa da alacağı galibiyet sadece ülke puanını değil, kulüp puanını yükseltmeleri için de bir fırsat anlamına geliyor. Dün Fenerbahçe, ülke ve kulüp hanesine 1 puan yazdırmış oldu Kişinev’de.
MERT HAKAN VE iSMAiL YILDIZLAŞTI