Zimbru önünde Serdar-Djiku ve Serdar-Peres, ilk Maribor maçında Becao-Peres, Gaziantep’e Becao-Djiku, Maribor rövanşında Samet-Peres, Samsun’da Serdar-Djiku... Dün de sakatlar Samet ve Serdar dışında Becao’nun da ufak bir problemi olunca göbekte bu kez Djiku-Oosterwolde başladılar. Ki bu ikilinin hem hiç birlikte oynama melekesinin olmaması, hem de Oosterwolde’nin attığı fantastik gole rağmen biraz dağınık ve tedirgin oynaması bence etkiledi Fenerbahçe’yi.
11'E 11'KEN TWENTE TEHDİTKARDI
İlk devrede 11’e 11 oynanan bölümde Twenteliler Fenerbahçe stoperleri arasına attıkları her topta tehditkârdılar. İlk devre şut istatistiği 6’ya 7’yi, tabela da 1-1’i gösteriyordu zaten. Ancak maçın birinci dakikasından itibaren çok sert oynayan Hollanda takımı, 42’de doğru bir kırmızı kartla 10 kişi kalınca Kadıköy’de başka bir müsabaka başladı elbette.
İsmail Kartal devrede işlevsiz sağ çizgisini tümden yeniledi. Özellikle ilk 45’te sahada olan Ryan Kent’in tek yönlülüğü Fenerbahçe ofansif opsiyonlarını kısıtlıyordu. Kent’e pas ceza yayına yakın bölgede gelse bile, topla birlikte dışa çıkıyor! Ve geniş alanda yapacağı o tek tip çalımını arıyor sürekli. Kent belli maçlarda, belli rakiplere karşı fonksiyonel olabilir ama sağda Cengiz ve İrfan’ın ardında üçüncü opsiyon şu anda.
İSMAİL KARTAL'IN HAMLELERİ MEYVELERİNİ VERDİ
İsmail Kartal’ın devrede yaptığı doğru müdahaleler sadece 18 dakikada meyvesini verdi: Önce sağdan Osayi-İrfan verkaçıyla Szymanski attı golü. Ardından soldan Ferdi’nin asistiyle İrfan Can’ın golü geldi.
Çalışılmış aksiyonlar, iki kanatta benzer verkaçlar ve peş peşe goller. İkinci yarının ilk 18 dakikasında maçta atılan 6 şutun tamamının Fenerbahçe’den gelmesi tesadüf değildi: Doğru oyun. Doğru baskı. Çalışılmış hücumlar ve goller.
4 TAKIMIMIZA DA TEŞEKKÜRLER
8 Ekim 2021 günü Dünya Kupası elemelerinde İstanbul’da Norveç’le çok kritik bir maç oynamış, maalesef kalite olarak bizim altımızda olan rakibimizi geçememiştik. Norveç’in o maçtaki golü çalışılmış bir duran toptan gelmişti, Hanche-Olsen indirmiş, Thorstvedt yapmıştı sayıyı. Oradaki dikkat çekici detaysa şuydu: İstanbul’da üç gün boyunca duran top çalışması yapmışlar. Brentford’ın duran top koçunu özel izinle üç günlüğüne kiralamışlar, farklı setler çalışmışlar. Bu özel çalışmanın sonucunda da attılar bize golü.
NORVEÇ LiGi LABORATUVAR GiBi
Tabii ki o gün, İskandinavlar için özel bir gün sayılmazdı. Norveç Ligi zaten laboratuvar gibi bir lig. Molde son 5 yılda City’li Haaland ve Chelsea’li Fofana’ya boşuna ev sahipliği yapmadı. Minimum bütçeyle maksimum fayda sağlamak için mühendis kafasıyla sürekli inovasyon yapıyorlar. Dün de müsabakaya net bir planla başladılar, 20 dakika içinde iki duran toptan iki tehlike yarattılar. Kornerde alan savunması yapan ve boş alanları bekleyen Galatasaray’a 8’de bir gol attılar. Maç boyunca da kornerlerden dört-beş net fırsat daha yakalayıp değerlendiremediler.
MARCO VAN BASTENVARi GOL
Galatasaray elbette Molde’den kaliteli bir ekip. Molde’nin toplam takım değeri 25 milyon euro. Galatasaray’ın dün kadroda olmayan üç adamının (Torreira, Ziyech ve Zaha’nın) değeriyse 55 milyon... İlk 20 dakikalık şoku atlattıktan sonra Galatasaray, Molde kalesine ilk iki gidişinde iki golü buldu. Ve rövanş avantajını da Icardi önderliğinde kalite farkıyla cebine koydu. Özellikle 29’da Icardi’nin şahane volesiyle gelen gol, Marco van Bastenvari idi.
YUNUS ŞANSI iYi DEĞERLENDiRDi
Dün maçın bütününde daha iyi oynayan ve daha fazla pozisyon üreten taraf ev sahibi Molde oldu. Üçlü savunma sayesinde orta sahada hep bir ekstrası olan, oyunu sürekli iki taç çizgisine kadar genişleten Norveç temsilcisi organizasyonuyla-dinamizmiyle iki gol buldu dün. Galatasaray’sa özellikle Yunus ve Icardi’nin başrolde olduğu ataklarda kalitesiyle fark yaratarak süper bir galibiyetle döndü Molde’den. Yunus’un dün bulduğu ilk 11 şansını çok iyi değerlendirdiğinin de altını çizmek gerek.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/-CDt2e9nDSk" title="Beşiktaş'ta kongre rüzgarları | Altay & Livakovic değişimi | Sergio Ramos adım adım Galatasaray'a" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Son bir ayda 6-7 kez dile getirmiştim, fikrin TFF’de karşılık bulduğu söylentisini mutlulukla karşıladım: Üçüncü haftada Galatasaray, Fenerbahçe, Beşiktaş ve Adana Demirspor’un maçlarının ertelenmesi doğru karar olur. Sadece bir seferlik. Sadece bir ölüm-kalım aşaması olan play-off turuna özel olarak. Sadece üç müsabaka...
Yazın da yine bu sütunda değinmiştim: Belçika ve Hollanda Futbol Federasyonları geçen sezon da play-off turu ertelemeleri yaptılar. Bu yıl da play-offtaki takımlarının gelecek hafta sonu lig müsabakalarını ertelediler. Belçika bu işi biraz daha akılcı ve sistemli bir şekilde yapıyor: Geçen sezon Avrupa’da play-off turu oynayacak 4 takımı o hafta sonu fikstürde birbirleriyle eşleştirmiş, sadece 2 maç erteleyerek meseleyi çözmüşlerdi. Aslında TFF de rahatlıkla bu çözüme başvurabilirdi. Zaten bu hafta sonu Beşiktaş’la Adana Demir karşılaşacaklardı. G.Saray-F.Bahçe maçını da üçüncü haftaya koyup, bu iki müsabakayı ertelemeleri yeterli olacaktı. Tabii yazın yaptığım çağrıları okuyup bunu en baştan planlamış olsalardı... En nihayetinde, geç de olsa bu refleksin gösterilmesi yine de mutluluk verici.
DZEKO’NUN YALNIZLIĞI
Hafta içinde ülkemizi Avrupa’da temsil edecek takımlardan Fenerbahçe, dün Samsun deplasmanında kağıt üzerinde 3-5-2 dizilen, karşılamada 5-4-1’e dönen sert bir duvarla karşılaştı. Maçın özellikle ilk 45’inde Fenerbahçe etkisizdi, topa sahip oldular ama net pozisyon üretemediler. Özellikle ceza alanında Dzeko’nun yalnız kaldığı bir devreydi ilk yarı.
SAMSUN’A ZAMAN GEREK
İkinci devrenin başında hem sağ açık Cengiz, hem de sol açık Tadic’in içeri kaydıklarını ve ceza yayına daha yakın oynamaya başladıklarını gördük. Bu rötuş F.Bahçe’nin üçüncü bölge oyununu hemen değiştirdi, Cengiz-Dzeko işbirliğiyle 62’de tabela değişti. 72’de de yine ofsayt nedeniyle iptal edilen golde Tadic’in merkez katkısı söz konusuydu. Samsunspor’un ilk iki hafta 11’lerinde 8’er yeni transfer vardı. Eroğlu çok değerli bir teknik adam ama bu oyuncu grubunu bir takıma dönüştürmek için zamana ihtiyacı olduğu ortada.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/zjEXLlLTZQ0" title="Dusan Tadic, yeni Alex de Souza | Altay Bayındır'a tepkiler haklı mı? | Beşiktaş aradan sıyrılabilir" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
İki haftadır Pendikspor’un maçlarını doksan dakika izleme şansı buldum. Eski Beşiktaşlılar Diaby ve Welinton, eski Galatasaraylı Emre Taşdemir, eski Trabzonsporlu Serkan Asan, ligin deneyimlileri Halil Akbunar, Tzavellas, Rassoul, İbrahim Akdağ gibi oyuncuları toplayarak bir takım yaratmaya çalışmışlar. Dün sahaya çıkan Pendikspor ilk 11’inin yaş ortalaması 30’du.
HEP ViTES ARTIRDI
Geçen haftaki maçta da ilk 11’lerinin yaş ortalaması 31’di. Hatay’a karşı çok kötü bir ilk yarı oynadılar. Osman Özköylü devrede üç değişiklik yaptı, gidişatı düzeltemedi ama bir tık gelişti takımı. Dün de 5 değişiklikle başladı, ancak ikinci yarı Romero’yu soktuktan sonra ideali buldu. Pendik’in Süper Lig’deki ilk 4 devresinin her birinde birer vites artırdığını söyleyebiliriz kesinlikle. Beşiktaş’ınsa 10 Ağustos- 3 Eylül arasındaki 24 günde 8 maçlık yoğun takviminin sıkıntısını yaşadığını söyleyebiliriz dün. Şenol Güneş, 15 gün içinde Pendik, Dinamo Kiev, Adana Demir, Dinamo Kiev ve Sivas’la oynayacağı için dün 60’la 70 arası radikal hamleler yaptı orta sahasında.
DAĞINIK VE BiTKiN
Maça sağ önde başlayan Onur’u 60’ta beke kaydırıp önünde Rashica’ya şans verdi. Sol açıkta Muleka başladı, Chamberlain devam etti, Rebic bitirdi. Ancak özellikle 70’te Hadziahmetovic oyundan çıktıktan sonra Beşiktaş orta sahanın kontrolünü tamamen yitirdi. Altı numarada Gedson, iki yanında Salih-Chamberlain’li o orta saha hem dağınık hem de bitkin bir görüntü verdi dakikalar ilerledikçe. Beşiktaş haftada bir maç oynarken 11-12 adamla iyi götürüyordu işi. Ancak perşembe-pazar oynamaya başlayınca 12 futbolcuyla aynı standardı korumak mümkün olmuyor tabii.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/zjEXLlLTZQ0" title="Dusan Tadic, yeni Alex de Souza | Altay Bayındır'a tepkiler haklı mı? | Beşiktaş aradan sıyrılabilir" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Dün Seyrantepe’deki maçın daha 10’uncu dakikası dolmadan Okan Buruk’un planını net bir şekilde gözlemleyebiliyorduk sahada: Sete yerleştiler. Baskın bir iç saha oyunu sahnelediler. Ancak esas sır, tamamlayamadıkları hücumlardaydı. Bir atağı bitiremediklerinde, top Trabzon’a geçtiğinde o bölgede hemen kalabalıklaştılar. Baskıyla ya topu geri kazandılar, ya da başaramıyorlarsa küçük faullerle karşı atağı kestiler. Bunun neticesi olarak zaten Icardi’nin ilk golü geldi. Ayrıca ilk devrenin sonunda Galatasaray’ın 12, Trabzon’un 2 faul yapmış olma nedeni de buydu: Karşı pres stratejisi.
OYUN OKUMA USTASI LUCAS TORREiRA
Tabii ki Galatasaray’ın bu karşı presi doğru bir şekilde uygulayabilmesinde bir özel adamın, Torreira’nın büyük rolü var. Torreira bir oyun okuma ustası. Onun yokluğunu Kayseri’de nasıl derinden hissettilerse, varlığının avantajını da Olimpija ve Trabzon önünde yaşadılar. Torreira sahada olduğunda Oliveira’nın net bir şekilde veriminin arttığının altını da çizmek gerek.
BAKASETAS DERiNE ÇEKiLiNCE KAYBOLUYOR
Trabzonspor teknik direktörü Bjelica ise Visca’nın yokluğunda Abdülkadir’i sağa atıp merkezde Bardhi’yi kullanmayı tercih etti. Bu tercihin Bakasetas’ı daha derine çekeceği belliydi zira Trabzon birinci bölgeden sağlıklı çıkamayınca Yunan virtüöz daha da geride topla buluşmak zorunda kalıyor. Bakasetas derine geldiğinde de arızalar çıkıyor, AEK maçında penaltı yapmıştı, dün de Icardi golü öncesi kaptıran oydu. Teklic oyuna girince o sağa, Bardhi sola, Abdülkerim merkeze kaydılar ama durum değişmedi: Trabzonspor 5-0-5 gibi oynuyor. Kourbelis ve arkası bir takım. Ön taraf ayrı bir takım gibi. Bordo-mavililerin öncelikli takviye ihtiyacı bence iki yönlü orta saha.
LUCAS TORREiRA’NIN OLMAMASI CAN SIKICI
G.Saray’daysa zaten bu merkez üçlüsü, geçen sezonu şampiyon bitiren orta saha. Kollektif düşünüyorlar, oyunun iki tarafını da harika bölüşüyorlar. Karşılarında 5-0-5 oynayan hangi takımı bulsalar merkezi ele geçirir, o maçı bir şekilde kazanırlar. Galatasaray’ın önünde çok kritik bir Molde maçı var ve tek can sıkıcı detay, çarşamba günü Torreira’nın oynayamayacak olması.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/zjEXLlLTZQ0" title="Dusan Tadic, yeni Alex de Souza | Altay Bayındır'a tepkiler haklı mı? | Beşiktaş aradan sıyrılabilir" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Fenerbahçe, Beşiktaş ve Demirspor ilk ayakta işi büyük ölçüde bitirmişlerdi, dünkü prestij maçlarını da atlatarak gereğini yaptılar. Dört takımla play-off’tayız. Belçika, Ukrayna ve Norveç gibi direkt rakibimiz sayılabilecek ülkelerin temsilcileriyle karşılaşacağız. Eğer önümüzdeki 15 günde işlerimiz yolunda gider ve 4 takımla gruplara kalırsak, Türk futbolu için önemli bir kırılma anlamına gelecek bu. Sebepleri muhtelif:
TÜM KUPALAR DEĞİŞECEK
1- Bu sezonu ilk 10’da tamamlarsak, 2025-26’da Süper Lig şampiyonunu doğrudan 36’lı Şampiyonlar Ligi’ne göndereceğiz.
2- Tüm kupalarda önümüzdeki sezon yapılacak format değişiklikleri bize taze fırsatlar doğurabilir. Mesele 23-24’ün Şampiyonlar Ligi şampiyonu, kendi liginden de Devler Ligi bileti aldıysa o ekstra hak, gruplara doğrudan girememiş, en yüksek kulüp katsayılı şampiyona aktarılacak. Bir Türk takımı bu fırsatı kovalayabilir.
3- Eğer 23-24’ün Avrupa Ligi şampiyonu da kendi liginden Devler Ligi bileti aldıysa, ŞL ön elemelerinden çıkamamış en yüksek katsayılı takıma gidecek bu hak. Bu bilete de aday olma şansımız var.
WILD-CARD ALMA ŞANSIMIZ VAR
4- Yine zayıf bir ihtimal de olsa, yeni ŞL formatındaki 2 wild-card’a aday olabiliriz. Yeni sezonda tüm kupalar 36’lı büyük bir lig tablosuyla oynanacak. 32 bilet alışılagelmiş yollarla dağıtılıyor. 4 biletse wild-card hükmünde. 23-24 sezon sıralamasında ilk ikide yer alan iki ülkeye wild card verilecek. Geçen sezonu Hollanda ikinci bitirmişti mesela.
5- Ayrıca ŞL’de bir wild-card da playoff turunda kaybeden 4 şampiyondan birine gidecek.
Elbette Ljubljana’daki 3-0’lık sükseli sonuçla fişi çekilmiş bir turdu bu. Ancak böyle maçlar da teknik direktörler için gizli bir fırsattır, dakikaya aç oyuncuyu kazanabilirsiniz, farklı futbolcuları farklı rollerde deneyebilirsiniz. Dünün de Okan Buruk için skor kadar önemli tarafı buydu zaten.
ESAS PROBLEMi GÖSTERDi
Sezonun ilk 4 resmi maçında forma giyemeyen Torreira dün nihayet döndü. Uruguaylı orta saha, bence Kayserispor önünde tıkanan Galatasaray’ın esas probleminin ne olduğunu gösterdi dün ilk bir saatte: Büyük takımların kapanan rakiplerini çözmek için başvuracakları en önde gelen yol, atak sürekliliği. Maçların belli bölümlerinde de olsa rakiplerini boğabilmeleri gerekir, peş peşe hücum edebilmeleri ve bir konsantrasyon kaybı aramaları anahtardır kilit açabilmek için. Galatasaray, Kayseri’de böyle bir atak devamlılığı sağlayamadı mesela. Hücumlar saman alevi gibiydi, top cılız biçimde bir o kalede, bir bu kalede göründü.
KARŞI PRES YAPAMAMIŞTI
Sarı kırmızılı misafir ekip, müsabakanın herhangi bir 10-15 dakikasında bile bir yoğunluk yakalayamadı. Yoramadı rakibini. Ve bence bunun bir numaralı sebebi, Galatasaray’ın tamamlayamadığı hücumlarda karşı pres yapamaması idi. Topu geri kazanma süresinin çok uzun olmasıydı. Ve dün gördük ki bu süre ancak Torreira sahadayken kısalıyor. Uruguaylı dün 25’teki gole kadar beş defa yaptı o ihtiyaç olan işi. Galatasaray o baskının sonucunda da “profesyonellik abidesi icardi” ile buldu zaten golü.
ZAHA iŞTAHLI BiR OYUN OYNADI
Dün Kaan Ayhan stoperde başladı, ön liberoya geçti, stoperde bitirdi. Onun oynaması önemliydi Galatasaray için. Torreira’nın yokluğunda önde gelen alternatiflerden biri kesinlikle. Taraftarın coşkuyla karşıladığı Zaha ikinci 45’te iştahlı bir performans ortaya koydu. Playoff turunda Molde karşısında Zaha’nın ekstralarına ihtiyaç duyulacaktır. Günün Galatasaray açısından tek kötü haberi Torreira’nın gördüğü kartla play-off için cezalı duruma düşmesi. Bence sarı kırmızılı takımda ikamesi olmayan bir-iki adamdan biri Torreira. Görülebilecek en kötü dönemde gördü maalesef bu kartı.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/kAXpD6a5fMM" title="Nicolo Zaniolo, rekor bedelle gidiyor | Sergio Ramos'a teklif edilen rakam | Matteo Guendouzi" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Galatasaray, salı akşamı Slovenya’da kazanan 11’ini neredeyse bozmadan (tek değişiklikle) Kayseri’de başlattı. Özellikle ilk devrede çok etkisizlerdi. Şenol Güneş de perşembe akşamı Bakü’de galip gelen 11’ine neredeyse dokunmadan (tek rötuşla) Olimpiyat Stadı’nda başlattı. Beşiktaş da ilk 45’te yavaştı, temposuzdu. İlk devreyi iki cılız şut ve sıfır kornerle tamamladılar. İki takım da Avrupa’da çok fazla zorlanmamışlardı ama Süper Lig’de aynı 11’lerin tutku seviyelerini koruyamadığı da bir gerçek.
DENGEYi HAKKIYLA BOZDU
Okan Buruk Kayseri’de oyunu değiştirmek için İcardileri, Zahaları, Kerem Demirbayları sırayla kattı oyuna. Birkaç pozisyon ürettiler ama tabelayı değiştirmeye yetmemişti. Şenol Güneş’in de takviyeler sonrası artık daha iyi bir kulübesi var, o da önce Rebic’i soktu. Bir Aboubakar, bir Semih pozisyonunda katkısı vardı Hırvat oyuncunun. 76’ncı dakikada Semih’le santrforları ikiledi, Onur’u orta sahaya kaydırarak 4-4-2’ye döndü. Ve hem Rebic’in hem Semih’in hem de Onur’un hareketli oynadığı son bölümde Beşiktaş dengeyi hakkıyla bozmayı başardı. Semih’in her müsabakada aldığı dakika sayısı artıyor: 7, 9, 12 derken dün de 14 dakika aldı genç forvet. Bu dakikaları hak ettiğini söyleyebiliriz rahatlıkla.
Dünün bir başka önemli detayı Karagümrük’te santrfor rolünde Salih Dursun’un başlamasıydı. Diagne, Kazım, Borini, Colley gibi oyuncuların hepsi ayrıldı, Alpaslan Erdem dün en uçta sağ bek orijinli Salih’le başladı. Kayseri ve Gaziantep de klasik santrforsuz oynamışlardı, onlar da Gökhan ve Markovic’i kullandılar 9 numara rolünde. Bu üçlü içinde Gökhan’ı ayrı bir yere yazmak lazım, çok yönlülüğüyle müthiş bir profesyonel.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/oPcWJj-CF_w" title="FB & GS: Transfer savaşları | Tete çalım mı, değil mi? | Türk futbolunu menajerler mi yönetiyor?" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>