İngiltere’de ya da İspanya’da futbol sezonunun en kritik ayı Mart veya Nisan olabilir. Türkiye’de en kritik aylar maalesef Temmuz-Ağustos! Almanya veya İtalya için salı-çarşamba akşamları birer futbol şölenidir ama biz artık maalesef çoğunlukla bir “perşembe akşamı futbolu” ülkesiyiz.
Bu gerçeğin farkında olmalı, planlarımızı böyle yapmalı, Avrupa sıralamasında tekrar yukarılara tırmanmak için çözümler üretmeliyiz. Avrupa sahnesindeki ilk 4 maçımızı bu gözle izledim ve bu müsabakalardan taşan yedi notu derlemeye çalıştım.
UEFA SIRALAMASINDA RAHATLIKLA 9. BASAMAĞI HEDEFLEYEBİLİRİZ
1- UEFA sıralamasında sezona 13’üncü basamakta girdik ama hemen üstümüzdeki 4 ülkeyle aramızdaki mesafe çok az. Bu sezon iyi bir performansla rahatlıkla dokuzuncu basamağı, yani tekrar Devler Ligi’ne direkt bileti hedefleyebiliriz. Dokuzuncu İskoçya ile aramızdaki fark yaklaşık 3 buçuk puan... Sezonun ilk 4 maçında biz 0,750 puan toplayabildik. Zira ön elemelerde galibiyet 1, beraberlik yarım puan. Topladığımız 3 puanı katılımcı sayımıza bölünce de elimizde kalan bu. Sonraki turlarda en azından bu performansımızı korumamız hatta mümkünse bir tık arttırmamız gerek.
2023-24 FİKSTÜRÜNÜ YENİ SEZON PERDESİNİN AÇILMASINDAN SADECE 120 SAAT ÖNCE ÇEKEBİLDİK
2- Süper Lig’de fikstür bu sezon 19 Temmuz’da çekildi. Türk futbolu perdeyi 25 Temmuz’da açtı. Yani sezon perdesine sadece 120 saat kadar kala çekebildik fikstürü. İngiltere Premier Lig’de bu sezon aynen bizim gibi 11 Ağustos’ta başlıyor. İngiltere’nin Avrupa’daki 7 temsilcisinin altısı direkt gruplara katılıyor. Sadece Brighton, Konferans Ligi play-off turu oynayacak. O da Ağustos sonunda. Peki İngiltere lig fikstürünü ne zaman açıkladı: 15 Haziran sabahı saat 9’da... Yani bizden 35 gün önce. Belli ki İngiltere Futbol Federasyonu’nun modası geçmiş ünlülerle eğlence organizasyonundan daha önce, kulüplere sezon planlaması yapabilmeleri için fikstürü erken iletmek gibi bir misyonu var.
KIRIK DÖKÜK KADROLARA ALIŞIKTIK. ÖNCEKİ YOLLARA ORANLA YENİLER ELEME MAÇLARINA YETİŞTİRİLDİ
3- Türk futbolu normalde bu ön eleme turlarına çok daha kırık-dökük kadrolarla çıkmaya alışıktı. Kulüp yönetimlerini tebrik etmek lazım, trans ferde önceki yıllara göre daha seri davrandılar. Galatasaray’da Angelino ve Halil forma giydiler. Fenerbahçe’de beş yeni (Djiku, Szymanski, Tadic, Dzeko ve Kent) ilk 11’de sahaya çıktılar. Beşiktaş’ta Onana, Adana Demir’de de Nani, Dorukhan ve Gravillon dakika aldılar.
Ancak bir sıralama yapmak gerekirse Moldova Ligi üçüncüsü Zimbru, hem kalite, hem de organizasyon olarak en zayıfıydı bu üçlünün. Litvanya şampiyonu Zalgiris, hızlı iki oyuncusuyla kontrataklarda tehlikeliydi. Arnavutluk Ligi’nde şampiyonluğu ikili averajla kaybeden KF Tirana ise iki takımın arasında bir yerde sayılabilir. Savunmada Zimbru’dan daha organizeydiler. Ama hücumda Zalgiris seviyesinde kaliteleri yoktu.
SADECE SEMİH - ONANA VARDI
Beşiktaş’ın sahaya sürdüğü kadro ise, şu anda hem transfer tamamlanmadığı, hem de Ghezzal-Cenk gibi anahtar oyuncuları eksik olduğu için Galatasaray ve Fenerbahçe’nin bir tık gerisindeydi bence. Maçın başında esame listesine baktım, işler iyi gitmezse Şenol Hoca’nın oyun ritmini değiştirmek için sahaya sürebileceği sadece Semih Kılıçsoy’la Onana vardı elinde. Yani Beşiktaş, kadro olarak henüz hazır sayılmaz sezona.
GÜNEŞ'İN 11'İ İYİ PUAN TOPLADI
Şenol Güneş’in sahaya sürdüğü ilk 11’in ilk bir saatte ciddiyetiyle, iştahıyla, organizasyonuyla iyi puan topladığını söyleyebiliriz kesinlikle. Bu bölümde Beşiktaş’ın özellikle topla çıkma stratejisi etkileyiciydi: Oyun kurulurken Hadziahmetovic, stoperlerin sağına eklemlenip üçlü bir hat oluşturuyor. Onur orta sahayı altılıyor ve sağda Amir-Rosier-Onur’la yaratılan kalabalık, Tirana savunmasının dengesini bozuyor. Beşiktaş’ın dün ofansta en büyük sırrı buydu, birçok hücum da, tabela da oradan doğdu zaten.
ONUR YÜKSEK VİTESTE BAŞLADI
Beşiktaş’ta sezonu yüksek viteste açan Onur Bulut’un yanı sıra Aboubakar, Colley, Muleka ve Hadziahmetovic’i de iyilerin arasına yazabiliriz. Muhtemel partnerleri Amartey ve Tayyip’in ikisi de yokken Colley sezonu savunmaya liderlik yaparak açtı. Hadziahmetovic, birinci-ikinci bölge bağlantı yükünü sırtladı, takımının kalbi gibiydi. Ancak 60’la 80 arası Beşiktaş’ın vitesi biraz düştü, 60-65 dakika hiç pozisyon yaratamayan KF Tirana, son bölümde az da olsa umutlandı. Bunun da net olarak sebebi, Şenol Güneş’in kulübesinin henüz biraz zayıf olması.
Zimbru, geçen yıl Moldova Ligi’ni üçüncü sırada bitirmiş. Bir önceki turda San Marino temsilcisi La Fiorita’ya karşı dahi topla daha az oynayarak, bir fırsat futboluyla ve tek golle turu geçmişler. Elbette neredeyse 50 katı değerlerinde olan Fenerbahçe için gerçek bir test sayılmazlar. Ancak Fenerbahçe’nin de hazırlık müsabakası tadındaki bu maçtan çıkarabileceği birçok pozitif sinyal olduğunu düşünüyorum ben.
YENi F.BAHÇE SIKINTI YAŞAMADI
Dünkü Fenerbahçe’yle ilgili herhalde söylenebilecek ilk şey, geçen sezonla neredeyse hiçbir bağın kalmaması. Süper Lig’in son maçında Galatasaray’a karşı çıkan 11’den sadece 1 oyuncu (Ferdi) başladı dün. İlk 11’in beşi yeni transferler, dördü de Jesus’un ana tablosunda yer almayan oyunculardı. Ancak bu kadar yeniyle Fenerbahçe’nin organizasyon anlamında bir sıkıntı yaşamadığını, bütüncül sayılabilecek bir görüntü verdiğini söyleyebiliriz.
BU KADAR iSTEKLi SiFTAH ÖNEMLi
Sarı lacivertlilerin dünden çıkarabileceği ikinci olumlu not da iştahlı oyundu. Maça öyle yüksek bir viteste başladılar ki, 15’inci dakikada topla oynama oranları yüzde 90’a 10’du. Çoktan iki gol bulmuşlardı. Ve Zimbru teknik direktörü de ön libero değişikliği yapmak zorunda kaldı daha 15’te.
Takımın iştah simgesi Tadic’e ayrı bir parantez açmak lazım. Ajax’tan 100+ gol ve 100+ asistle gelmiş ikonik bir oyuncunun, Fenerbahçe’yle siftahı bu kadar istekli yapması önemli. Sadece şu not sanırım Tadic’i özetleyebilir: İlk 10 dakikada oyunu hızlandırmak için biri soldan, biri sağdan iki taç kullandı Sırp futbolcu! İştahlı oyununu da asist ve şut pası katkılarıyla sürdürdü zaten.
FERDi KALDIĞI YERDEN DEVAM
Fenerbahçe’de Ferdi kaldığı yerden devam etti, süper de bir gol yazı hanesine. Serdar-Djiku ikilisinin çok fazla test edildiğini söyleyemeyiz. Osayi Samuel’in yaz boyunca komşum Lincoln ve Nazım’la ne kadar çok çalıştıklarının canlı şahidiyim. O da sezona hazır göründü. Kent hareketli ama oyun kurma yükü daha çok solda, Ferdi-Tadic ikilisinde. Mert’le Szymanski, rakip ceza alanına çok fazla girerek, öne deneyerek oynadılar. Zaten tabela katkılarıyla da aldılar bunun ödülünü.
G.Saray bir Şampiyonlar Ligi kulübü. 90’larda da, 2000’lerde de, 2010’larda da bir Şampiyonlar Ligi kulübüydü. 2020’lerde de gerek genetiğiyle, gerek kurduğu bu kaliteli kadrolarla Devler Ligi’nde olmayı hak ediyor. Sarı-kırmızılılar şu ana kadar tam 16 kez Devler Ligi gruplarında mücadele etmişler. Bu sayı Atletico Madrid’in, Liverpool’un, Manchester City’nin katılım sayılarından fazla.
Galatasaray’ın sadece tarihi değil, bu yıl kurduğu kadro da Devler Ligi ayarında. Galatasaray’ın ileri üçlüsünü Zaniolo-Icardi-Zaha ile kurduğunu varsayalım. Bu üçlü bence şu anda Premier Lig’in zengin yedilisi dışında hangisinde olsa, muhtemelen “İyi forvet hattı kurmuşlar” derdik. Şampiyonlar Ligi’nde de 32 takımın yarısının gıpta ile bakacağı etkileyici bir ileri üçlü bu.
AÇILIŞ SARSAKLIĞI VARDI
Dün Vilnius’ta sahaya çıkan 22 futbolcu da, iki hoca da, tribünlerdeki tüm sporseverler de Galatasaray’ın gücünün farkındalardı elbette. Belki henüz Icardi, Bakambu, Zaha gibi yıldızlar sahaya çıkmadılar ama Galatasaray’ın mevcut kadrosu da Zalgiris’in belki beş katı değerinde. Ancak bu tarz maçlar kolay değildir, sezon açılışı sarsaklığı vardı dün Galatasaray savunmasında. Zemin de etkiledi tabii oyunu.
DiNAMiK iLERi DÖRTLÜ
Okan Buruk sahaya dinamik bir ileri dörtlüyle çıkmayı tercih etti: Yunus, Zaniolo, Kerem ve Barış yer değiştirerek Vilnius savunmasının dengesini bozmaya çalıştılar. Barış’ın, Yunus’un ve Zaniolo’nun yararlanamadığı net pozisyonlar vardı ilk bir saatte. Bu sırada da Zalgiris’in hızlı hücumlarında Galatasaray savunması SOS verdi. Galatasaray savunmacıları birer birer de henüz formlarının zirvesinde değiller ama en çok Torreira’nın yokluğu hissedildi sanki o geçişlerde.
İlk 60 dakikada geçen sezonun bir tık gerisinde olan Galatasaray, Mertens’in girdiği, Oliveira’nın da ön gruba katıldığı son yarım saatte biraz daha etkiliydi. Galatasaray’ın Zalgiris’i İstanbul’da mağlup ederek bu turu rahat geçeceğini tahmin ediyorum. Zaha ve Icardi’nin de katılımıyla bu Galatasaray kadrosunun yeri kesinlikle Şampiyonlar Ligi.
<iframe width="760" height="450" src="https://www.youtube.com/embed/kxk3w4CLubc" title="Tolunay Kafkas gözyaşlarını tutamadı: Trabzonspor'a ihanet edemem | Arda Güler | MKE Ankaragücü" frameborder="0" allow="accelerometer; autoplay; clipboard-write; encrypted-media; gyroscope; picture-in-picture; web-share" allowfullscreen></iframe>
Lig fikstürü, göründüğünden daha komplike ve daha önemli bir konu. Evet yılın sonunda her takım bir diğeriyle ikişer kez oynamış oluyor, ama bu 10 aylık takvimin nasıl dizayn edildiği o ülkenin özellikle uluslararası maçlardaki kaderine doğrudan tesir edebiliyor.
Türkiye’de Süper Lig fikstürü yaklaşık 30 yıl süreyle çekilmedi, adeta atandı. 1990’ların başıyla 2020 arasında ligi neredeyse aynı fikstürle oynadık. Senelerce atanmış fikstür modeline bu sütundan itiraz ettim. Nihayetinde de bu atama metodunun son 3 yıldır değişmiş olmasıyla da gurur duyuyorum.
iLK HAFTA iLE BiRLiKTE 38 HAFTA BELLi OLUYORDU
1990-2020 arasındaki modeli bilmeyenler için hatırlatayım: 34 (ya da 38) haftalık fikstür önceden belli ve kulüp temsilcileri sadece ilk hafta tablosundaki yerlerini kurayla tespit ediyorlar. Birinci hafta fikstürü belli olduğu anda zaten 38 haftalık fikstür de belirlenmiş oluyor.
Yani fikstür çekimi dediğimiz şey esasında yalnızca bir kâsenin içinde 1’den 20’ye (ya da 18’e) kadar topların konulması ve 20 Süper Lig temsilcisinin sırayla gelip birer top çekmesinden ibaret.
18 TAKIMIN 17’Si DE LiGDE AYNI SIRAYI TAKiP EDiYORDU
Örneğin 2010-11 fikstüründe Fenerbahçe 1, Antalya 2, Ankaragücü 3,..., Galatasaray 18 numaralı topları çekerek ilk hafta maçlarındaki yerlerini almışlar. Fikstür, otomatik takip esasıyla yapılandırıldığı için, bir sporseverin elinde ilk hafta fikstürü varsa, bütün bir sezonun fikstürüne de sahip oluyor. 18 takımın 17’si ligde aynı sırayı takip ediyorlar, sadece bir takımın fikstürü o sırayla gitmiyor (Bunun nedeni tamamen matematiksel). Bu yüzden her takım o sezon Sivas ile içeride oynadığı haftadan bir sonraki maçını da iç sahada oynuyor, yalnızca (dizinin en başındaki) 1 numaralı topu çeken Fenerbahçe ve dizinin en sonundaki 18 numaralı Galatasaray hariç...
3 BÜYÜKLERE NUMARALAR ÖNCEDEN TESLiM EDiLMiŞ
Fenerbahçe sezonu 5 santrforla bitirdi, hemen hepsi 30 yaş ve üzeri noktada. Hepsi kariyerlerinde zirveyi daha önce görmüş, şu anda düşüş evresindeler. Michy Batshuayi üç ay sonra 30’unu dolduracak, Joshua King ve Pedro 31, Serdar 32’ye girecek, Valencia da 33 yaşında. Sezon boyunca zaten bu durumun sıkıntılarını yaşadılar, Valencia dışında CV’sinin vaat ettiklerini sahaya yansıtan birisi çıkmadı tam olarak. Ki beş santrfor içinde en iyisi olan Valencia ile de sözleşme uzatılmadı.
ÇOK İYİ BİR PROFESYONEL
Transferde yönelinen Dzeko çok iyi bir profesyonel. Gittiği her takımda iş disiplini ve çalışkanlığıyla ön plana çıkmış bir makine. Kendinizi bir dakikalığına Simone İnzaghi’nin yerine koyun: Belçika Milli Takımı’nın gol rekortmeni Romelu Lukaku, Nisan’dan itibaren müthiş bir form grafiği yakalamış. Serie A’da sahaya çıktığı son 7 maçın yedisinde de skor katkısı vermiş, 7 gol-4 asist yapmış.
HER ZAMAN %100'ÜNÜ VERİR
Önünüzde bireysel kariyerinizin ve kulübün yakın tarihinin en büyük maçı var. İstanbul’daki Şampiyonlar Ligi finaline ilk 11’de bu alev alev yanan Lukaku ile değil, 37’lik Dzeko ile çıkıyorsunuz. Çünkü Boşnak forvet öyle istikrarlı, öyle iyi niyetli ve öyle iyi bir takım oyuncusu ki, sizi yarı yolda bırakmayacağına eminsiniz. Zaten Dzeko’nun da alametifarikası bu: Sahaya sürüyorsanız eksik koşmaz. Eksik mücadele etmez Her zaman yüzde yüzünü verir. İyi yada kötü performans verebilir ama isteksiz, iştahsız oynamaz.
EN BÜYÜK KATKIYI AKLI İLE VERECEK
Tabii ki basit bir gerçeği de unutmamak gerek, Edin Dzeko 37 yaşında. Hatta sezon içinde 38 olacak. Elbette artık 25-30 yaşlarındaki kadar dinamik değil. Şu anda sadece 1, maksimum 2 yıllık bir çözüm olduğu ortada. Belki de en büyük faydayı artık fiziksel kalitesiyle değil, deneyimiyle-aklıyla yapacak noktada.
Cuma akşamı FİFA sıralamasının 132’ncisi Letonya’ya karşı mucizevi bir galibiyet aldık. Karşımızda Moritanya’dan, Faroe’den, Madagaskar’dan daha zayıf bir futbol takımı vardı. Rakip 10 kişiyken beraberlik golünü yedik ama 90+5’te ekstra bir sayı ve galibiyetle döndük Riga’dan.
Dün akşam Samsun’da karşılaştığımız Galler için de ada medyası pek iyi şeyler söylemiyordu: Katar bileti aldıktan sonraki 11 maçta 1 galibiyet aldılar. Bu maçların 10’unda gol yediler. Bale ve Allen gibi aslarının milli takımı bırakması sonrası süreçte zorlanıyorlar, dün sahaya çıkan oyuncuları da çok formda sayılmazlar: Kaleci Ward, küme düşen Leicester’da formayı kaybetmişti. Mepham-Rodon takımlarının alternatif stoperleri. Dan James Leeds’le, Ampadu Spezia ile küme düştü. Brennan Johnson ve Wilson dışında da sezonu düzenli 11’de oynayarak bitiren adamları yoktu sahada.
GALLER’iN UMUDU KONTRATAKTI
Galler koçu Rob Page’in Samsun’a gelirken görevini kaybetme endişesi yaşadığı bence açıktı. Zira Ermenistan’dan sonra Türkiye’ye karşı da utanç verici bir yenilgi almamak adına sahaya klasik santrforsuz çıktı. Morrell’le orta sahayı dörtleyerek en uca iki kanat oyuncusu Johnson-James’i koydu. Yani bir bakıma 4-6-0’la tek umudu kontrataktı onun da.
Türkiye cephesindeyse ilk 60 dakikada değişen pek bir şey yoktu. Riga’da olduğu gibi, Samsun’da da ilk bir saat hiç iyi oynamadık. Son bölümdeyse Umut ve Arda’nın girişi sonrası canlandık, atak sürekliliği sağladık ve hak ederek kazandık maçı. Milli takımımızın bu hayati galibiyetinin ardından şu iki soru takılıyor ister istemez akla:
UMUT BOZOK NiYE YOK?
1- Cenk, Enes sakat. Umut Nayir’in burnu kırık. Ancak Kuntz, elimizdeki tek sağlam santrfor Umut Bozok’u 23 kişilik kadrodan çıkarıp Kenan’ı ekledi onun yerine. Bu tercihin nedeni neydi acaba?
2- Son 11 maçta 1 kere kazanan, Ermeniler’e karşı darmadağın olan ve Samsun’da maça santrforsuz başlayan Galler’e karşı biz de ilk 11’den Arda’yı çıkarıp ön libero Salih’le başladık maça. Kuntz maçtan önce “başka bir planı olduğunu” söylemişti bu tercihi açıklarken. Acaba o plan neydi?
1996 ve 2008’de Avrupa Şampiyonası’na katılmamız başarı idi. Euro 2016 ve 2020’ye gitmemizse doğal sonuç. Zira 24’lü bir Avrupa Şampiyonası’na Türkiye’nin bilet alması değil, alamaması haber değeri taşır. Zaten kıtada 20-25 civarında rekabetçi futbol ülkesi var, biz de bunlardan biriyiz ve 24’lü düzenlenen bir turnuvada düzenli olarak yer almalıyız.
Euro 2024 bileti için grupta iki ülke ile, Hırvatistan ve Galler’le yarışıyoruz. Bu yarışta telafisi zor bir yara almamak için Ermenistan-Letonya’ya puan kaybetmemeliyiz. Bu çerçevede dün Galler de sürpriz bir kayıp yaşamışken, bizim acı çekerek de olsa kazanmamız mutluluk verici.
BiZ 43., LETONYA 132. BASAMAKTA
Biz şu anda FIFA sıralamasında 43’üncü basamaktayız. Letonya ise 132’nci. Moritanya’dan, Madagaskar’dan ya da Faroe’den daha zayıf bir rakiple oynadık dün. Sahaya 6 Letonya, 3 Polonya, 1 Arnavutluk, bir de Hollanda ikinci ligi futbolcusuyla çıktılar. Toplam takım değerleri 10 milyon. Yani Orkun’un yarısı kadar bile değil. Bizim 11’imizdeyse bir Şampiyonlar Ligi finalisti (Hakan), bir Avrupa Ligi finalisti (Zeki), bir Hollanda şampiyonu (Orkun) ile, ağustosta Avrupa kupalarında izleyeceğimiz Merih, Cengiz, Mert, Ferdi, Abdülkerim, Arda ve Kerem vardı.
KÂĞIT ÜZERiNDE 5 KAT FARK VARDI
İki takım arasında kâğıt üzerinde belki beş katlık bir kalite farkı vardı ama sahadaki görüntü için benzer bir denklem kurmak zor. Dün Letonya bize olağanüstü zorluklar yaşattı, on kişiyle kalemizi abluka altına aldılar, bir golleri ofsayt nedeniyle iptal oldu, kale çizgimizden bir topu Hakan, bir topu da Abdülkerim çıkardı. Dün kazandık ama pazartesi için bence çıkarmamız gereken dersler var Riga’dan:
1- Daha seri paslaşmalıyız. Pas hızını artırmalıyız. Dün genellikle çok yavaş paslaştık. Hep tahmin edilebilir bir futbol oynadık.
2- Letonya’da 1,87 üzeri tam 6 futbolcu vardı dün. Galler de havada iyi bir ekip. Böyle rakiplere karşı topu yere indirmeliyiz.