Uğur Ergan

Sartaş’ın Anadolu’su

13 Ocak 2020
Sisle kaplı dağların eteklerindeki tarlalarda, bahçelerde kadınlı erkekli çalışan köy halkı, sonbahar rüzgarlarına sararmış yapraklarıyla direnen veya karla kaplı dallarıyla aydınlığın yolunu göstermek için köküne sıkı sıkıya sarılmış bir ağaç, köyün içerisinden akan bir dere, çiçeklerle süslenmiş kırlarda oynayan çocukların mutluluğu, hasat sonrası köy meydanındaki kahvede çaylarını yudumlayan köylüler...

Tüm bunlar, naif çalışmalarıyla tanıdığımız Hüseyin Sartaş’ın eserlerinden kesitler. Bu hafta Sartaş’a yer vermemizin nedeni, 17 Ocak Cuma günü Valör Sanat’ta (Yıldız) yeni çalışmalarından oluşan sergisinin açılacak olması. Sartaş’ın resimlerinde sanatçının kırsal kesimden gelen kimliğini hissetmenin yanısıra bir çoğumuzun modern yaşamda özlem duyduğumuz köy yaşamının ayrıntılarını da görebiliyoruz. Sartaş’ın eserlerinde Anadolu’yu soluyabilirsiniz. Bundan dolayı sanatçı kendi ismiyle Anadolu’yu harmanlamış ve sergiye “Sartaş’ın fırçasından Anadolu” adını vermiş.
İlk sergisini, “Benim idolüm, kendisinin en büyük hayranıyım” dediği Yalçın Gökçebağ’ın desteğiyle 1989 yılında Ankara’da açan Sartaş, Valör Sanat’ta 41. sergisiyle sanatseverler karşısına çıkacak. Sartaş, kısa cümlelerle anlatıyor çalışmalarını:
“Modern şehir yaşamında unuttuğumuz düşlerdir benim resimlerimdekiler. Kendi ellerimizle yok ettiğimiz, ancak her geçen günü büyük özlem duyduğumuz doğal güzelliklerdir. Toprağıyla, insanıyla Anadolu insanı vardır resimlerimde. Anadolu insanın üretkenliğinin yansıdığı yüzleri, rengarenk yerel kıyafetleri, her bir tuvali renk cümbüşüne dönüştürür. Hemen hepimizin çocukluğu ve gençliği vardır resimlerimde. Üretmeyi seviyorum. Kısacası, içimizde taşıdığımız düşüncelerimizin, özlemlerimizin, yitirdiğimiz ya da yok ettiğimiz doğal güzelliklerin resimlerini yapıyorum ve doğayı anlayabilmek için de naifim. Kırların uçsuz bucaksız renk ve ses ahengini, özgürce uçan kuşları, doğal yaşamın yaşayan ve yok edilen güzelliklerini tuvalime aktarmayı seviyorum. Mevsimleri, insanımızı, geleneksel çocuk oyunlarını, köy yaşamını, doğayı, bağı, bahçeyi, harmanı resmetmek beni hayata bağlıyor. Hemen her gün şövalenin karşısındayım. Kimi zaman öyle duygular geliyor ki, resimde işleyeceğim kompozisyon, resim ilerledikçe başka bir boyuta dönüşüyor. Sonuç benim için de sürpriz oluyor. Özellikle son dönemde zeytinlikleri yapmayı çok seviyorum. Eserlerimin sanatseverlerden beğeni alması elbette beni daha çok motive ediyor. Eskiden evde çalışıyordum. Şimdi ise oğlumun geçen yıl açtığı galeride, atölye olarak kullandığım bir odam var. Artık çoğunlukla burada çalışıyorum.”
Sartaş’ın resime olan yeteneği ilkokul yıllarında keşfedilmiş. Ama onu sanat dünyasının içine sokan ise oto kaporta ustası olarak çalışırken yaptığı resimlerden birisini servisin müşteri hizmetleri görevlisi Zerrin hanıma hediye etmesi olmuş. Zerrin hanım hediye edilmiş resmi odasının duvarına asmış. Eseri duvarda o zamanlar aracını servise götüren ünlü ressamımız Yalçın Gökçebağ görünce, Sartaş’ın da şansı bir anda değişmiş. Yani anlayacağınız Gökçebağ’la tanışması Sartaş’ın önünü açmış.

KENTTE NE VAR?

Beata Zalewska-Bugün açılacak (Galeri Sanat Yapım/Şenyuva), Aynur Pehlivanlı anma sergisi-17 Ocak’ta açılacak (Armoni Sanat/Yıldız), Orhan Umut-Adem Başpınar-Nurettin Akkaya-29 Ocak’a kadar (Galeri Soyut/Yıldız), Yaşar Çallı-Çiğdem Çallı-23 Ocak’a kadar (BoHO Art/Kale), Zeki Serbest-25 Ocak’a kadar (Sevgi Sanat/Hilal Mahallesi), Monad Balkan-31 Ocak’a kadar (İsmail Altınok Sanat Merkezi/Kolej), Söbütay Özer-31 Ocak’a kadar (Fırça Sanat/Hilal Mahallesi), Adnan Jetto-19 Ocak’a kadar (CerModern/Sıhhiye), Ahmet Güneştekin-24 Ocak’a kadar (Galeri Mamm/Kuzu Effect AVM), Berrin Duma-17 Ocak’a kadar (Ata Sanat/Kale), Hüseyin Elmas-23 Ocak’a kadar (BRHD/Hollanda Caddesi), Sezai Kara-Ataç Elalmış-6 Şubat’a kadar (Emin Antik/Kale), Hazal Kaya-17 Ocak’ta açılacak (ÇSM/Çankaya), Kadir Öztoprak-18 Ocak’a kadar (Nurol Sanat/Kavaklıdere-Güvenevler), Aslı Kutluay-20 Ocak’a kadar (Deppo29/Çankaya), Hyeseung Lee-31 Ocak’a kadar (Kore Kültür Merkezi/Kavaklıdere), Altın Çağ-18 Ocak’a kadar (Galeri Nev/Kırlangıç Sokak), İsmail Tetikçi-20 Ocak’a kadar (Artsürem/Hilal Mahallesi), Güler Genç Erol-22 Ocak’a kadar (Medya Sanat/ Çankaya), Metin Kılıç (heykel)-6 Şubat’a kadar (Platform A/Taurus AVM), Uğur Avcı-7 Şubat’a kadar (Kent Sanat/Yıldız), Fatih Kahya-30 Ocak’a kadar (Zülfü Livaneli Kültür Merkezi/Yıldız).

Yazının Devamını Oku

Adem Başpınar’ın özgün resimleri

6 Ocak 2020
2020’nin beş gününü geride bıraktık bile.

Yeni yılın ilk yazısı Galeri Soyut’ta (Yıldız), son dönemin beğenilen, genç kuşağın önemli isimlerinin açacağı sergiyle ilgili. Orhan Umut, Nurettin Akkaya ve Adem Başpınar’ın 10 Ocak’ta açılacak sergisi ay sonuna kadar sürecek. Bu sergisinde palet üzerine çalışan Nurettin Akkaya ile en küçük eseri 60x60 santimetre olan Orhan Umut, daha önce bu köşeye konuk olmuşlardı. Bu kez size Adem Başpınar’ı tanıtmak istedim.
Başpınar’ın resimlerine baktığınızda insanlığın geçtiği evreleri, inançlarını, ilahi anlayışını ve farklı dönemlere ait sosyal yaşantısını görebiliyorsunuz. Başpınar resimlerinde kişisel hayal gücünü, kurgunun gerçekle bağdaşması zor olan durumları harmanlamayı seven bir sanatçı. Fırça darbeleriyle tuvale özgün bir atmosfer yansıtıyor Başpınar. Başpınar’a “Yaptığı eserlerin neyi vurguladığını” sorduğumda, şunları anlattı:
“Resmim, özel gözlem alanımı ve aşkınlıklarımı vurgular. Ait olma hissini, hareketlilik ve bulunduğu yerdeki geçiciliğini ifade etmek için figürleri genelde açık ve soyut mekanlar içerisinde kurgusal kompozisyon anlayışıyla ele alır. Kübik formlu belli oranda deformasyona sahip figürleri, birer heykele dönüştüren mekansal etkilerle yoğurur. Hayatla ilgili her şeyi, dünyayı ve kendisini değiştirmek için sanatın her dalından ve felsefeden istifade eder. Hayata dokunan, sıkıntılarını giderecek bazı konulara, dertlere dikkat çekecek işler üretir. İnsanın kendini bilmesi dünyayı, insanın ve kendisinin ne anlama geldiğini bilmesi için merak uyandırır. Geçmişteki mirası omuzlayıp, kendine has bir alan bulup, özgün edinimler içinde sayılmayı bekler. Değişik açılımlarla boya ve konu kurgusuyla zenginleşmeyi, fantastik diyarlarda gezinmeyi diler. Mekanı ve zamanı işler onun içine hiçbir şeyi hapsetmez. Dekoratif olandan çok acıyı, yaşamı irdeler ve insanı hayali ve düşsel unsurlarla yeniden yüceltmeyi, yeniden anlamayı dener.”
Peki ya Başpınar’ın sanata bakış açısı nasıl? Genç sanatçının bu soruya da yanıtı şu oldu:
“Sanatım, mirası da, insan türünün geliştirdiği her yöntemi klişe olmadan, banallığa bulaşmadan, yozluğa düşmeden fark yaratarak işler. Bireyi ulvi değerler içinde tutar ve insanlaştırır. Sanatım, var oluşumla, sorgulamalarımla ilintili her meseleyi olgunlukla karşılayıp, bu çileyi çekmeye hazır dirençli bir vücut oluşturur ve zamanın geçici heveslerinden kenar tutar. İçine bırakıldığım dünyanın sınırlarını zorlayarak sonsuzluğa yayılma çabası sanatımın oluşumunda bana rehberlik eder. Nesnenin bilgisinden süzülerek, büyülü imgeler penceresinden bakmayı amaçlar.”
Bu haftaki yazıyı Galeri Soyut’ta aynı zamanda Adnan Turani’nin eserlerinden oluşan “online sergi” olduğunu da hatırlatarak bitirelim.

Yazının Devamını Oku

Dile kolay tam 65 yıl

30 Aralık 2019
Bu sezon yazılara başladıktan bir süre sonra bir çok sanatseverden dolaylı yollardan da olsa, “Hani nerede Yalçın Gökçebağ yazısı” mesajı alıyordum. Yalçın hocanın bu yıl Ankaralı sanatseverler için sürpriz bir faaliyet içinde olduğunu bildiğimden, açıkcası duymazdan gelerek, konuyu başka yerlere götürdüm durdum.

Ama işte o sürprizi açıklayacak zaman geldi çattı. Yalçın Gökçebağ, Ankaralı sanatseverler için 2020 yılına muhteşem bir sergiyle girecek. Gökçebağ’ın 1955 yılından başlayıp günümüze kadar uzanan, açılış tarihi 14 Ocak 2020 dikkate alındığında tam tamına 65 yılı bulan ressamlık hayatındaki dönemlerini göreceğiniz “Retrospektif sergisi” Ulus’ta Türkiye İş Bankası’nın tarihi müzesinde açılacak.



Gökçebağ 29 Mart’a kadar sürecek bu sergisi için gerçekten çok titiz bir çalışma yürüttü. Kendisinin, çalıştığı Armoni Sanat Galerisi’nin koleksiyonları ile önem verdiği bazı koleksiyonerlerin elinde bulunan resimlerini tek tek inceleyerek, sergide yer alacak eserleri belirledi. Bu çalışma bittikten sonra Gökçebağ’a, “Hocam, yılın son yazısını sizin retrospektif sergisine ayırmak istiyorum. Bu sergi için bir değerlendirme yaparsanız, ben de köşeye aktarırım” dedim. Sağolsun, beni kırmadı. İşte Gökçebağ’ın takviminize not etmenizi önereceğim sergisiyle ilgili söyledikleri:
“Retrospektifin ‘Meydana gelmiş olayların gerisine, geçmişine bakmak’ anlamına geldiğini söyleyebiliriz. Sanat hayatınızın da geçmişini tanıtmak için yerinde bir kelime. Ben ilk profesyonel resim çalışmalarımda, İstanbul Çapa İlköğretmen Okulu’na girdiğim 1958 yılını baz alırım. Elbette daha önceleri de resim yapıyordum ama bunun çok azı ressam olmak içindi. Daha çok ödevler, boş zamanlarda yaptığım resimlerdi bunlar. Bu resimlerin bazılarını Çapa’ya götürmüşümdür ve o resimlerin yapılış yılı 1955’dir. Dolayısıyla 1955 yılı ile serginin açılacağı 2020 yılını dikkate aldığımızda, 65 senelik sanat hayatımı izleyecek sanatseverler.
Bu sergi benim değişik ebatlı tablolarımdan oluşuyor. Bu kadar zaman aralığında ne yaptıysam, görmek mümkün olacak. Ayrıca sergiyi görenlerin benle ilgili değerlendirme yaparken, eskiden yaptıklarımı da dikkate alacaklarını, böylece geçmişi ve şu anki sanat hayatımı mukayese edebileceklerini, kafalarında oluşan bir çok soruya da bu sergi sayesinde yanıt bulabileceklerini düşünüyorum.

Yazının Devamını Oku

Hediyelik sergiler

23 Aralık 2019
2020’ye artık bir hafta kaldı. Acısıyla, tatlısıyla bir yılı daha geride bırakıyoruz. Her yeni yıl, yeni umutlar, yeni sevinçler demek. Belki geçen yılbaşı aklınıza gelmedi. Eğer bu yıl 31 Aralık gecesi sevdiklerinize, yakınlarınıza vereceğiniz hediyenin küçük ebatlı resim olabileceğini düşünüyorsanız, Ankara’da birçok sanat galerisi, tam da bu düşünceniz için size fırsatlar sunuyor.

FİYATLAR UYGUN

Evet, bazı galerilerde kişisel sergiler devam ediyor. Ancak bir çok galeride, geçen yıllarda olduğu gibi yeni yıl öncesi karma sergiler açıldı. Yanılmıyorsam, yeni yıl hediyesi olarak resim alınması için birçok ressamdan küçük ebatlı resimlerle karma sergi açılması fikrini Ankara’da başlatan Galeri Soyut olmuştu. Galeri Soyut’un “Küçük işler” anlayışıyla liderlik yaptığı bu tarzı diğer galerilerin de takip etmesi bence önemli. Çünkü her şeyden önce sanatseverler için daha fazla seçenek yaratılmış oluyor. Ayrıca eserler küçük ebatlarda olduğu için daha uygun bir fiyata da satın alınabiliyor. Yeni yıl hediyesi olarak resim düşünüyorsanız, küçük ebatlı karma resim sergilerini gezmenizi tavsiye ederim. Ankara’da galerilerin toplandığı Yıldız’da, Hilal’de, Çankaya merkezde, Kale’de, Bilkent’teki galerilerde bu tür sergiler var. Benim Yıldız ve Hilal’deki galerileri gezme fırsatım oldu. Gerçekten, birçok ünlü ressamın eserlerinin nominal fiyatlarının altında olduğunu, özellikle koleksiyonerlerin bu fırsatı kaçırmadığını, birçok resmin kenarında kırmızı noktanın yapıştırılmış olduğunu gördüm.

ÖZEL GÜNLER ÖNERİSİ

Bu nedenle, bu tarz sergilerin sanat dünyasına bir canlılık getirdiğini söylemek mümkün. Genelde, ekonomik durgunluğun olumsuz etkilediği alanların başında sanat dünyasının geldiğini söyleyebiliriz. Bu durgunluğu kırmak için yeni yıl dışında diğer özel günlerde de aynı anlayışla karma sergilerin düzenlenebileceğini düşünüyorum. Örneğin 14 Şubat Sevgililer Günü’nde, 8 Mart Dünya Kadınlar Günü’nde, 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı’nda, 19 Mayıs Gençlik ve Spor Bayramı’nda, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nda (örnekler elbette çoğaltılabilir), üstüne basarak özellikle söylüyorum küçük ebatlı (örneğin 25x25 cm.) resimlerden oluşan sergiler düzenlemenin, hem galerilere, hem de sanatçılara daha fazla getirisinin olup olmayacağını, sanat dünyasının değerlendirmesini öneriyorum. Benimkisi sadece bir öneri. Sonuçta galericilik ticari bir uğraş olduğu için, galeri sahipleri ile birlikte çalıştığı ressamlar buna karar verecek. Hepinize keyifle yılbaşı sergilerini gezeceğiniz bir hafta diliyorum.

Yazının Devamını Oku

Güneştekin Ankara’da

16 Aralık 2019
Ankara’da geçen hafta yeni bir galeri açıldı. Başkentin önemli sanat merkezlerinden CerModern, Çankaya Or-An’da yeni açılan Kuzu Effect’te bir sanat galerisi kurdu.

İlk iki harfinin “Modern art (modern sanat)” kelimelerinin kısaltmasından uyarlanarak MAMM adı verilen galerinin açılışı nedeniyle, dünyaca ünlü ressamımız Ahmet Güneştekin’in CerModern için oluşturduğu “Seçilmiş İşler” isimli sergisi de Ankaralı sanatseverlerin beğenisine sunuldu. Sevgili Güneştekin’in daveti üzerine MAMM’ın açılışına bizzat katıldım. Güneştekin’in eserleri gerçekten muhteşem. Sergide ünlü ressamın sanat yolculuğunun bir bütün olarak evrelerini ve dönemlerini bir araya getiren eserleri görebilirsiniz. Güneştekin, hibrit yaklaşımını tanımlayan bir eseri de bu sergi için özel olarak yapmış. Güneştekin’in Anadolu hikayeleri, güncel kentsel meseleler, insan temalı eleştirel yaklaşımlarından oluşan tabloları ile seramik çalışmalarının yer aldığı sergide toplam 30 eser yer alıyor. 24 Ocak’a kadar sürecek olan bu sergiyi kesinlikle kaçırmayın. Açılışta CerModern Kültür Sanat Programları Yönetmeni Zihni Tümer’le de konuşma fırsatım oldu. Tümer, CerModern olarak MAMM alt markasıyla başkenti sanatsal açıdan daha fazla görünür kılmayı, çağdaş sanat ürünlerini gözler önüne sermeyi hedeflediklerini söyledi. Tümer, “AVM içinde sanat galerisi açmanın riskli olup olmadığı” sorusunu yanıtlarken, AVM’leri bir sanatevine çevirme ve sanatçılara yer açma yaklaşımının dünyada birçok örneği bulunduğunu, böylece sanatın görünürlüğünün, daha büyük alanlara taşındığını dile getirdi. 



GALERİ NEV’DE “ALTIN ÇAĞ”

Bir haber de Ankara’nın köklü sanat galerilerinden, Türkiye’de koleksiyonerlerin yakından bildiği Galeri Nev’den. 1984’te Ankara’da kurulan Galeri Nev (Kırlangıç Sokak), 35. yılını kutlamaya hazırlanıyor. Galeri yeni yaşı için “Altın Çağ” adını verdiği muhteşem bir karma sergi düzenleyecek. Sergide, sadece Galeri Nev’in kuruluşundan bu yana birlikte çalıştığı sanatçılar değil, başka zamanlarda, başka vesilelerle temas ettiği ya da teğet geçtiği isimler de yer alacak. Zaten sergiye “Altın Çağ” adı da seçkin sanatçı zenginliğine işaret etmek amacıyla verilmiş. Aralarında Alev Ebüzziya, Yüksel Arslan, Canan Tolon, Mübin Orhon, Erol Akyavaş, Candeğer Furtun, Nejad Devrim, Seyhun Topuz, Nil Yalter, İnci Eviner, Mehtap Baydu, Necla Rüzgar, Elif Uras ve Nermin Kura’nın da yer aldığı 50 sanatçının eserleri, yılın en uzun gecesinin yaşanacağı 21 Aralık’ta açılacak bu sergide sanatseverlerle buluşacak.

Yazının Devamını Oku

Raşit Altun ve haritalar

9 Aralık 2019
Aslında geçen hafta davetli olarak gittiğim Ege bölgesinden izlenimleri yazmayı düşünüyordum. Tam yazıya oturacakken, Armoni Sanat Galerisi’nden elektronik postama gelen bilgiler Ege yazısını haftaya ertelememe neden oldu.



Raşit Altun benim yakından izlediğim, ilginç soyutlamalarda bulunan genç kuşak ressamlardan. Altun, yeni çalışmalarından oluşan “Bir avuç cennet” adını verdiği sergisini 12 Ocak Perşembe günü Armoni Sanat’ta açacak. 8 Ocak’a kadar izlenebilecek olan sergide Altun’un bu kez tuvale marufle edilmiş haritaları kullanması dikkat çekiyor. Sanatçının haritaları neden tercih ettiği sergiyle ilgili bültende şöyle açıklanıyor:
“Dünyanın her yerinde yeni dinamiklerle mekansal birimlerde gerçekleşen insan hareketliliklerini konu alır ressam. İnsanı ve içinde yaşadığı dünyanın dinamiklerini renklerle anlatmayı seçer. Tarih boyunca göç hareketleriyle kendi yaşanmışlıklarını farklı iklimlere taşıyan toplulukların modernite içinde kayboluşlarına dikkat çekmek ister gibidir eserlerinde. İnsanların belki iş, belki gezi amacıyla gittikleri yerlerden edindikleri haritaları kullanır tablolarında. Yaşanmışlıklarıyla bu haritalar resimlerin zeminini oluştururken üzerinde renkler bir orkestranın bütünüymüşcesine dizilirler. Renklerin içinde göç eden insanlar belirir. Göç kavramı insanlık tarihi kadar eskidir. Bu tarihsel serüven içinde insanoğlu bazen mecburiyetten bazen de daha iyi bir hayatın özlemiyle geride bırakır sevdiği her şeyi. Ressam anılarla dolu haritalarda yaşantılarını geride bırakan insanları konu ederek çelişki yaratır izleyicisinin kafasında.”
Eleştirmen Pınar Akkaş da, Altun’un haritalı çalışmalarına “yurt ve sürgün” ikilemi açasından bakmış. Özetle şöyle diyor Akkaş:
“İçimizde taşırız kağıtlara çizdiğimiz haritaları. Kalbimiz seçer yurt edindiğimiz toprakları. Ne kadar uzağa gidersek o kadar özleriz orayı. Bir dünya yeri-yurt edinmek için binlerce yıldır yürümüş durmuşuz. Bazıları bir yurt edinmiş, bazıları da sürgün edilmiş yola. İşte orada başlamış acı, özlem ve keder. O yolda olana yakılmış, ağulu şarkılar. Raşit Altun’un resimleri insanlığın o en eski acısından başlar. Yurtsuzluk. Yalnızlık. Büyük kalabalıkların yalnızlığı. Telaşlı bir kalabalık vardır orada. Ama orası bir mahşer yeri de değildir. Ne de tufandan sonra halkların toplandığı büyük kozmik bir dağ. Binlerce yıllık uygarlıkların büyük toz bulutlarının altında kaybolduğu Babil, Sümer ya da kayıp kıta Atlantis de değildir. Burası sürgün halkların yazgısının başladığı bir öte dünyadır. Fırat ve Dicle’nin arasında barış içinde yaşayan bir yakın doğudur. Yurdudur topraklarından sürülenlerin. Yurtsuzların haritası kalbine çizilmiştir ve sınırları yoktur. Hem yurtsuz, hem de mülksüzdürler. Bu resimler bu dünyalı mültecileri, tanrının öz çocuklarını, kutsal Mezopotamya’sında toplar ve onlara kendi yurtlarını, kadim kültürlerini ve dillerini müjdeler. Bir büyük uyanışın manifestosudur bu renkler. O gökyüzünde parlayan Işık ise sevgiyle bağlandığımız yurtlarımızın bildiricisidir. Bir umuttur Raşit Altun’un resimleri ve kadim geleneklerin mirasçısı bir bilgenin ruhunu taşır. ‘Ben’den bize ve bizden sonraya...”

Yazının Devamını Oku

Göbeklitepe (2)

2 Aralık 2019
Dünyaca ünlü National Geographic dergisinde “2020 yılında gidilecek en iyi yerler” listesinde yer alan Göbeklitepe’yi, bu haftada devam ederek tamamlıyoruz.



Geçen hafta belirttiğim gibi, sizleri eleştirmen Aslı Leman Atlı’nın CerModern’de bu ay sonuna kadar sürecek, ses ve ışık gösterisinin ağır bastığı Göbeklitepe etkinliğine ilişkin izlenimleriyle başbaşa bırakıyorum:
“Uygarlık tarihinin karakutusu olarak da nitelendirilen Göbeklitepe’ye ilişkin çalışmalar disiplinlerarası bir ağ ile sürdürülürken, CerModern’deki The Gathering (Buluşma) ile sanat da bu disiplinler arasındaki rolünü üstleniyor. The Gathering, kadim ve güncel bilgiler ışığında Göbeklitepe gizemine doğru dijital bir deneyim sunarken; yolculuğun her evresinde kodlarımıza dokunan bir temas hissettiriyor. Teorik ve pratik, işitsel ve görsel, antropolojik, teolojik, arkeoakustik ve pek çok açıdan birleştirici bu keşif, kafa karıştırıcı ama bir o kadar da aydınlatıcı. Avcı toplayıcıların doğada savunmasız oldukları alanı ve zamanı yansıtan ilk bölümde ilerlerken, neolitik döneme tarihlenen siluetlere yer yer eşlik eden suretiniz, bu serüveni içselleştirmeye kapı aralıyor. Girişte ikiye ayrılan yol, toplulukları bölerek insanların doğada dağınık şekillerde yaşamalarına vurgu yapıyor.
İnsanların ilk toplanma alanlarını temsil eden ikinci bölümde, semboller üzerinden dönemin önemli olguları hakkında ipuçları sunuluyor. Gezegendeki hayatın, toplanma alanlarında konik formlar üzerinden temsili ve ifadesi, güçlü anlamlar barındırıyor. Ay ve güneşin devinimleri, gündüz-gece döngüleri, çağ insanının olası perspektifinin dilimizle ifadesi, yalın bir yerleştirmeyle derinlemesine yansıtılıyor.
The Gathering senaryosunda ‘toplanmaya giden yollar’ başlığını taşıyan üçüncü bölümdeki yansıma, döngüsel bir anlatımla insanların Göbeklitepe coğrafyasındaki varlığını ve devinimini görselleştirirken kozmosa atıf hissi veriyor.
The Gathering’i göreceklere Göbeklitepe hakkında olabildiğince bilgi edinmelerini öneririm. Edinilenler rehberliğinde bu deneyimde el yordamıyla ilerlerken, son bölüme gelindiğinde 12 bin yıllık köprüye kendi adımınızı ekleyebiliyorsunuz.

Yazının Devamını Oku

Göbeklitepe (1)

25 Kasım 2019
Yaklaşık 12 bin yıl öncesinin inanç merkezi olarak değerlendirilen, Şanlıurfa’nın 12 kilometre kuzeydoğusunda, Tek Tek Dağları’nın üzerinde bulunan Göbeklitepe, son dönemde sanat dünyasının da çekim merkezi olmaya başladı.



Göbeklitepe’nin global bir ikon haline gelmesi için Türkiye’de hem devlet, hem de özel sektör yoğun bir çaba içinde. Ankara’da bulunan sanat kuruluşları ve ressamlar da bu çabaya destek amacıyla değişik faaliyetlerde bulunuyor.
Başkentteki Fırça Sanat Galerisi kısa süre önce Göbeklitepe etkinliği yaptı. Galeri, Şanlıurfa’da “Tarihin Sıfır Noktası-Kültürel Miras ve Turizm Fuarı”na birlikte çalıştığı sanatçılarla katıldı. Harran Üniversitesi, Gaziantep Üniversitesi ve Uludağ Üniversitesi’nden hocaların da katıldığı bu etkinlikte, ressamlar Sabri Akça, Aydın Ayan, Zuhal Arda, İmren İyem Aslan, Lale Akyol, Aysun Çölbayır, Nazlı Er, Saadet Gözde, Sait Günel, H. Kübra Kuzucanlı, Şükran Pekmezci, Mehmet Sakızcı, Elif Şenel, Tuğba Şenyavaş, Cüneyt Şenyavaş, Kadir Şişginoğlu, Ayten Tırpancı, Dilek Tura, Fulya Uzer, Ayşegül Yarar, Sedef Yavuzalp, Lütfiye Yazan, Nuray Yıldırım, Mehmet Yücel ve İbrahim Yıldız canlı performans sergilediler. Fırça Sanat’ın sahibi Semra Sancak, “7-10 Kasım tarihleri arasındaki Şanlıurfa gezimiz gerçekten çok güzel geçti. Göbeklitepe, müthiş etkileyici bir yer. Herkesin kesinlikle görmesi gerekir. Göbeklitepe’deki çalışmalarımızı galerimizde sergileyeceğiz” derken, sanatçıların da bu muhteşem atmosferi tuvale, kağıda yansıttığını hatırlattı.

CERMODERN’DEKİ ETKİNLİK

Yazının Devamını Oku