Ulusumuzun başı sağolsun
ASKER ve polis şehitlerimizin acısı yüreğimizi yakıyor. Şehitlerimize Allah’tan rahmet, acılı yakınlarına, Türk Silahlı Kuvvetleri’ne, Emniyet Teşkilatı’na ve ulusumuza başsağlığı dilerim.
Futbol kamuoyu, Bünyamin Gezer’e haksızlık yapıldığını düşünüyor
Bu yıl lige hakemler damgasını vuracak gibi görünüyor. Bu görüşe katılıyor musunuz?Haklısınız. Bünyamin Gezer’in ani bir kararla ve basın toplantısı yaparak hakemliği bırakmasından başlayalım. Gezer’in hata yapıp yapmadığı tartışılabilir ama, dürüstlüğü asla tartışılamaz. Futbol kamuoyu, geride temiz bir iz bırakan Bünyamin Gezer’e çifte standart uygulandığı ve haksızlık yapıldığını düşünüyor. Hakemler hata yapabilir, ama onlar üzerinde söz sahibi olan kurumların hata yapma hakkı yoktur!..
Merkez Hakem Kurulu Başkanı Yusuf Namoğlu görevinin, hakemleri uluorta eleştirmek ve zaten sarsılmış olan güven duygusunu yerle bir etmek değil, kapalı devre telkinlerle, özgüven sağlamak olduğunu unutmamalı. Nitekim meslektaşlarının kolayca harcandığını gören diğer hakemler de zincirleme hatalar yapmaya başladılar.
Geçen senenin skandal ismi Hüseyin Göçek, az kalsın Galatasaray-Bursaspor maçına da damgasını vuracaktı. Gelecek vadeden isimlerden Özgür Yankaya belirgin biçimde hatalı kararlar vermeye başladı.
Mersin İdmanyurdu-Fenerbahçe maçını yöneten Halis Özkahya ise, maçın kaderini etkileyen hatalar yaptı. Bunlar çok tehlikeli sinyaller... Hakemler için çalan çanları duyup, vakit geçirmeden önlem almak gerekiyor.
Kocaman sinirlense de oyuncusunun gönlünü alır
Rus futbol takımı Anzhi’nin, Inter’den transfer ettiği Eto’o’ya yılda 29 milyon dolar gibi inanılmaz bir para ödediği söyleniyor. Sizce UEFA bu gibi durumlara da müdahale etmeli mi?
Futbol öyle bir noktaya geldi ki, parayı veren düdüğü çalıyor! Parası olmayan ünlü kulüpler de, İngiltere örneğinde olduğu gibi, para babalarına satılıyor. Bu arada Rusya gibi bazı ülkelerde yeşil çimler, kara para aklamanın zemini olarak kullanılabiliyor!.. Gencecik dolar milyarderleri, bir çırpıda anlı şanlı kulüplerin sahibi oluveriyor! Bir zamanlar karanlık para babaları “İsviçre daha beyaz yıkar!” derlerdi. Şimdi kara paralar, yeşil çimlerde yıkanıyor!.. UEFA kendi kuralları çerçevesinde gerekli denetimleri yapıyor! Ancak nereye kadar? Futboldaki kara para trafiğinin izi, uyuşturucu baronlarına yapıldığı gibi, dünya ölçeğinde sürdürülmeli...
Tepkiden doğan motivasyon uzun sürmez
Şike soruşturması sürecinde yaşananların, beklenenin tersine Fenerbahçeli futbolcuları daha motive ettiği ve sezona da bu sayede iyi başladıkları iddia ediliyor. Ters motivasyon sezon sonuna dek aynı etkiyle sürebilir mi?
Bu görüşte doğruluk payı büyük. Çünkü nefes kesen maçlar sonucunda şampiyonluğu elde ettiklerine inanan futbolcular ve Teknik Direktör Aykut Kocaman, şike suçlamasıyla emeklerinin heba olduğunu düşünüyorlar. Ancak tepkinin sağladığı motivasyon uzun sürmez.
Gerçeğin farkındalar
Aykut hoca da gerçeğin farkında ve oyuncularını bu psikolojiden uzak tutmaya çalışıyor. Herkes kulübün zorlu bir süreçten geçtiğini görüyor. Ancak Fenerbahçe büyük bir camia ve Aykut Kocaman gibi, hem teknik direktörlük başarısını kanıtlamış, hem de lider vasıflarıyla sevgi ve saygı kazanmış çok önemli bir değere sahip. Birbirinden değerli futbolcular da ona yürekten bağlılar. Fenerbahçe’nin birlik ve beraberlik içinde zor günleri aşarak, başarılı yolculuğunu sürdüreceğine inanıyorum.
Guti artık futbolcu olduğunu hatırlamalı
Ali Şen’den, Vefa Küçük’e kadar tüm akil Fenerbahçeli’ler, kulübün içinden geçtiği sıkıntılı süreçte tıpkı bir ailenin bireyleri gibi, daha çok dayanışma içinde olunması gerektiğini vurguladılar. Divan Başkanı Talat Yılmaz’ın daveti üzerine ben de bir konuşma yaptım. Özetle “Öyle bir dünyada yaşıyoruz ki herkes, sorumlu mevkide olan herkesin üzerine düşeni yapıp yapmadığını, ya da ne kadarını yaptığını, kimin mangal yürekli, kimin tavşan pisliği olduğunu biliyor!” diyerek başladığım konuşmamda Kaptan Alex, Kaleci Volkan Demirel, Teknik Direktör Aykut Kocaman, Yönetim kurulu Üyesi Yasemin Merçil ile Ali Koç’un yanısıra, taraftarlarımıza ve camiaya teşekkür ettim.
Alex bırakıp gidebilirdi
Şimdi “Niçin sadece bunlar?” diye sorduğunuzu duyar gibiyim. Hemen tek tek anlatayım. Kaptan Alex’e yürekten teşekkür etmeliydik, çünkü hem bizi bırakıp gitmedi, hem de 34 yaşında olmasına rağmen, geçen seneden daha hırslı oynayarak, tüm takıma rol model oldu. Dünyanın en iyi kalecilerinden biri olan Volkan Demirel, “Bu kulüp amatör kümeye bile düşse bir yere gitmem, hatta futbolu burada bırakırım!” diyerek, tıpkı Can Bartu, Lefter ve diğerleri gibi, Fenerbahçe efsanelerinden biri oldu.
Kocaman bir yürek
Şampiyonluğu soluk kesen maçlar oynayarak, bileklerinin hakkıyla elde ettiklerini söyleyen ve “Futbol uzmanları aksini kanıtlarsa, kariyerimi noktalarım!” diyen Teknik Direktör Aykut Kocaman, onurlu, dik duruşu ve yargı sürecine saygısıyla sadece teknik direktör olmadığını, kocaman bir yürek ve üstün liderlik vasıfları taşıdığını da gösterdi. O artık tüm Fenerbahçeliler için kulübün geleceğinde çok önemli görevler üstlenebilecek “vizyon isim” dir. Şimdi bazıları, “Uğur Dündar sen değil miydin, Aykut Kocaman’ı sert biçimde eleştiren! Ne oldu da şimdi adeta göklere çıkarıyorsun?” diyebilir. Evet geçen sezonun ilk yarısında çok eleştirdim.
Belki de en ağır eleştirileri ben yaptım. Ama eleştirirken, onun kişiliğine hep saygı duydum ve Fenerbahçe’nin değerli bir evladı olduğunu, altını çizerek belirttim. Özellikle ikinci yarıda ve Başkan Aziz Yıldırım’ın kendisine sahip çıkmasıyla birlikte, Aykut hoca, kendisinden beklediğimiz performans tırmanışını sergilemeye başladı. Giderek artan başarısını ve takıma oynattığı mükemmel futbolu da alkışlayanların başında geldik. Güzel günlerde övmek, zor günlerde yermek kolaydır!.. Ama bu yıl tam tersi olacak. Biz hocamızı, asıl zor günlerde alkışlayıp yanında duracağız...
Alkışlar Yasemin Merçil’e
Dileriz olmaz ama, kendisini en çaresiz hissettiği anda omuzlarımızda taşıyacağız. Çünkü o, genç yaşında, parlak gelecek vadeden kariyerini noktalamayı göze alarak, iyi günde de, kötü günde de Fenerbahçeli olanların gönüllerinde taht kurdu. Unutmayalım ki bu yıl, Fenerbahçe’nin şampiyonlukla birlikte, onur mücadelesi verdiği yıldır.
12 Dev Adam, Dünya Şampiyonası’nda kritik maçları hep son 2 dakikada kazandı. Avrupa Şampiyonası’nda ise tersi oldu. Demek ki, iyi helva yapan usta, yani Tanjevic yoktu.
Dünya ikincisi A Milli Basketbol Takımımız Avrupa Şampiyonası’nda ilk 8’e bile giremedi. Bu durumda aklımıza 3 olasılık geliyor: 1-) Geçen yılki başarı tesadüftü. 2-) Takımımız iyi ama oyuncular formsuzdu. 3-) Teknik heyet zayıftı. Doğru cevap hangisi ya da hangileri?
Yani diyorsunuz ki, “Un vardı, yağ vardı, şeker vardı da helva niçin olmadı?”
Hemen söyleyeyim. İyi helva yapan usta, yani Tanjevic yoktu!.. Hatırlayacaksınız, Dünya Şampiyonası’nda bizim çocuklar kritik maçları hep son iki dakikada kazandılar. Avrupa Şampiyonası’nda ise tam tersi oldu ve aynı oyuncularla genellikle son iki dakikada kaybettik. Amacım gelecek vaadeden Orhun Ene’yi değersizmiş gibi gösterip, üzmek, hırpalamak değil. Ancak tablo çok net... Demek ki Ene, henüz Tanjevic’in klasına ulaşamamış! Federasyonun bu gerçeği görüp, giden gemilerin ardından bakakalmamak için zamanında önlem alması gerekirdi!
Yeni başkan gerekiyorsa, Koç olmalı
F.Bahçe Kulübü’nde bazı kongre üyelerinin yeni bir başkan seçimi için harekete geçmelerini nasıl değerlendiriyorsunuz? Orduspor’la oynanan maçta görüldü ki, taraftar, futbolcular ve teknik heyet, “vefalı duruşla” Aziz Yıldırım’a sahip çıkıyor! Özellikle teknik direktör Aykut Kocaman, kocaman yüreğiyle tüm Fenerbahçelilerin sevgisini, saygısını kazanıyor... Bu durumda Aziz Yıldırım, “Ben başkanlıktan çekiliyorum!” demedikçe, hiç kimse Fenerbahçe’ye başkan adayı olamaz! Ancak ve ancak Aziz Yıldırım’ın onayını alan bir Fenerbahçeli başkan seçilebilir. İçinden geçtiğimiz sancılı süreçte Fenerbahçe’ye yeni bir başkan gerekiyorsa, bu isim Ali Koç’tan başkası da olamaz!.. Çünkü bir toplumda ahlaki değerler, yasalarla değil, burjuvazinin önderlik etmesiyle yüceltilip korunabilir. Temsil ettiği burjuva değerleri, eğitim düzeyi, güven veren örnek kişiliği ve katıksız Fenerbahçe sevgisiyle Ali Koç, güzide kulübümüzün gelecekteki ideal başkan adayıdır. Koç’un istememesi halinde başka seçenekler düşünülebilir...
Amerika’yı yeniden keşfetmeye çalışıyorlar
Spor Toto Süper Lig’de bu sezon uygulamaya konan play-off sistemini nasıl değerlendiriyorsunuz? Türk futbolu için iyi mi olur, kötü mü?
GEÇEN akşam televizyonda Palermo-Fenerbahçe maçını seyrederken, hafızamdaki fotoğraf albümünden bazı kareler, gözlerimin önünden bir film şeridi gibi geçti...
* * *
Yıl 1961... Yıldızların havai fişek serpintisi gibi peşpeşe kaydığı ışıltılı bir yaz gecesi. İstanbul sosyetesinin akın ettiği Çınar Hotel’de plaj partisi var. O yıllarda Yeşilköy’ün denizi, içinde kitap okunacak kadar berrak!.. Plajda Brezilyalı müzisyenlerden oluşan Samba Blue Orkestrası çalıyor. Galatasaray’dan Palermo’ya transfer olan Türk futbolunun “taçsız kralı” Metin Oktay da İtalya’ya gitmeden önce, Çınar Hotel’de kalıyor. Hem dinleniyor, hem de İtalyanca ders alıyor. Bu satırların yazarı ise, henüz 18 yaşında olmasına karşın, otelin cankurtaranlığını yapıyor. Orkestra rumba çalmaya başladığında taçsız kral, yanında rüya gibi bir kadınla dans etmeye başlıyor. Davetliler, gözalıcı çiftin çevresinde toplanırken, bizler, yani otel personeliyle, konuklara ait yatların kaptanları, bir kenarda hayranlıkla onları izliyoruz. Derken Metin Oktay’ın ısrarla bizim bulunduğumuz tarafa doğru baktığını fark ediyoruz. Dans bitince de kalabalığı yararak yanımıza geliyor. Şaşkın bakışlarımız arasında kaptanlardan birine, “Benim Fenerbahçeli ağabeyim, gözlerime inanamıyorum nasılsın?” diyerek sarılıyor. Kaptan yutkunuyor ve “İyiyim Metin”ciğim, iyiyim. Sağol!..” diyor. Orkestra susmuş, herkes ne olup bittiğini anlamaya çalışıyor. Kral gülerek bize dönüyor “Tanıştırayım, benim mektepten ağabeyim!” diyor. “Nasıl yani, hangi mektep?” diye soruyoruz. Anlatıyor:
Sarı lacivert koğuş
“Biliyorsunuz geçen yıl, resmi makamların hesap hatası sonucu, vatani görevimi 8 gün eksik yapmış gibi göründüğüm için, 45 gün süreyle Toptaşı Cezaevi’nde yattım!.. Bu ağabeyim de o sırada bir yaralama nedeniyle cezaevindeydi. Bileği güçlü, namlı bir delikanlıdır. O alemde adı saygıyla, biraz da çekinilerek anılır. Aynı zamanda koyu Fenerbahçelidir. Oradaki günlerim onun sayesinde cezaevinde gibi değil de, sanki sarayda yaşıyormuşum gibi geçti!.. Ayrıca koğuşunu sarı lacivertli renklere boyatmış olmasına karşın, aramızda bir gün bile Fenerbahçe-Galatasaray rekabeti konuşulmadı. Tam tersine hep dostluktan söz edildi. Bu nedenle o, yaşadığım sürece benim sevgili ağabeyim olarak kalacaktır!”
Sadece Galatasaraylılar’ın değil, tüm futbolseverlerin gönüllerinde taht kuran “taçsız kral”, gözlerinden yaşlar süzülen kaptana sarıldı, iki yanağından öptü. Rüya gibi güzel kadına doğru yürürken tekrar döndü ve bu kez, hepimizi kucakladı.
Üç hafta kadar sonra Palermo’ya gitmek üzere otelden ayrılırken, artık tüm personelin Metin ağabeyi olmuştu. Kimseyi kırmadığı gibi, herkesin gönlünü almayı başarmış ve özel eşyalarını bile, anı olarak çalışanlara armağan etmişti! Kralı sevgi gözyaşlarıyla uğurladık.
* * *
“Tecrübe parayla satılmıyor. Yaşayarak öğrendik. Denizli’de ve Trabzon maçında şampiyonluklar kaybettik. Bir tanesini daha kaldıramazdık. Bu çok zor bir travma. Stadı yakmaya kalktılar. Bunlar kolay şeyler değil.”
Aziz Yıldırım, 18. şampiyonluğa giden yolda yaşananları anlattı
Sivas’tan nasıl izlenimlerle döndünüz?
Bu yıl ikinci devrede 17’de 16 yaptık. Normal şartlara baktığımız zaman bu bir mucize. Elbette Trabzon’un daha çok puan kaybetmesini bekleyerek de şampiyon olabilirdik. Ama onlar da kaybetmedi. Fenerbahçemiz de kaybetmedi. Trabzon’u da kutluyorum. Biliyorsunuz biz geçen yıl şampiyonluğu Trabzon maçında kaybettik. Ama kendi içimize dönüp hatalarımızı sorguladık. Ve yeni sezona öyle başladık. Bugün de Trabzon’un öyle yapması gerektiğini düşünüyorum. Trabzonspor’un kadrosu çok iyi ve bana göre beklenenden çok daha iyi mücadele ettiler. 17’de 16 yapmak çok zor oldu. Burada önemli olan Aykut Kocaman ve futbolcuların bu yolda kenetlenmesi ve taraftarımızın da onları desteklemesiydi. En önemlisi ise yönetimin birlik içinde her türlü fedakarlığı yaparak kenetlenmesi oldu. Sonuç olarak camiamız kazandı.
“Aykut Hoca’ya 1.5 yıl beraberiz” dedim
Aykut Kocaman ilk yarının sonunda istifanın eşiğine geldi ve siz isteseydiniz görevi bırakacaktı. Siz Kocaman’a nasıl sahip çıktınız da istifa etmedi?
Belki Aykut Hoca’nın kafasında öyle bir durum oluşmuş olabilir. Ama biz karşılıklı olarak oturup da bu konuya özel olarak girmedik. Ayrılmasını istesem beraber yola çıkmazdım. Bunların olabilme ihtimali o zaman da vardı. Muhakkak şampiyon oluruz diye yola çıkmadık. Büyük takımda çalışmak başkadır. Yapılan en ufak bir hata haftalarca yazılır çizilir. Bu hem iyi hem de kötüdür. Devre arasında Aykut’a, başkanlığım süresince onunla çalışmak istediğimi söyledim. İyi de olsa kötü de olsa bu işten beraber çıkacağız, dedim. Zaten 1.5 senem kaldı. 1.5 sene sonunda benim başkanlığım bitiyor bu işten iyi de olsa kötü de olsa beraber çıkacağız dedim. Ben 12 senedir başarısızlıklara da dayanıyorum. Ben muhalafet veya basınla hareket etmem. Bana göre yönetimler seçildikleri dönemi tamamlamalı. 3 sene başkansam 3 sene kalırım. Bu doğrultuda Aykut’a, “Ben 1.5 sene daha buradayım sen de benimlesin” dedim. Basın yüzünden Türkiye’de, yönetim ve antrenör suçlu, futbolcular suçsuz konumuna geldik. Gazeteciler haber kaynağı olan futbolcuların hatalarını arda atıp bizi ön plana çıkarıyorlar.