Bugün birer yetişkin olan ve sokaklarda salçalı ekmekle büyüyen bizler için şekerin zararlı olduğunu söylemek çok güç gelebilir ama aradan geçen yıllar ve yiyecek sektörünün ürünleri ucuza mal etme isteği karşımıza şeker hastası çocukları çıkardı. Ayrıca bu maddelerin vücut direncini kırdığı da biliniyor.
Dünya evde yapılan biber salçası kadar masum değil ve çocuklar okullarda, sokakta o çok sevdikleri yiyecek ve içeceklerle zehirleniyor. Bugün bir rahatsızlık görmeyebiliriz, ancak önümüzdeki yıllar içinde bu zararlı tatlandırıcıların insan vücudunu nasıl tahrip ettiğine hepimiz tanık olacağız.
Yazar’ın bu alanda ortaya koyduğu çaba ve yaklaşım çok güzel ama yalnız başına yeterli değil. Biz tüketicilere ve yetişkinlere çok görev düşüyor. Önce yetişkinler o zararlı ürünleri satın almama kararları alıp uygulamalı ki, çocuklara örnek olabilsin. Ayrıca çocuklar yalnızca okul kantinlerinde değil, ailelerinin yanında da bu yiyecek ve içecekleri tüketebiliyorlar. Kısacası ‘çocuklar mutlu olsun’ diye ellerine tutuşturulan, yiyecek ve içecekler onların Azrail’i. Artık bu konuda umarım ailelerde bir şeyler yapar ve Yazar’ın okul kantinlerinde başlattığı bu uygulama evde de devam eder. Tıpkı çocuğun eğitimde olduğu gibi beslenmesinde de en önemli nokta ailesi ve evidir.
ŞİİRLER VE ŞARKILAR ESKİMEZ
Geçtiğimiz günlerde kuruculuğunu Fatma Sibel Salı’nın yaptığı Kavram Temel Lisesi’nin mezuniyet törenine katıldım. Herkes içi mezuniyet, bir hayatın bitim bir başkasının başlaması anlamına gelir ama bu çocukların mezuniyetleri biraz farklıydı.
Bandırmalı isimlerin listelerde yer almaması Bandırma’nın propaganda sürecini de yakından etkiledi ve adeta bugün için partilere “Ölü toprağı serpilmiş” durumda.
AK Parti’nin 6. sırada bulunan Bandırmalı adayı Ömer Alan, geçtiğimiz günlerde partide bir basın toplantısı düzenledi. Bu toplantıda Alan, milletvekilliğinin önem kazanacağı vurgusu yaparken ben de bir gazeteci olarak “Seçilirseniz Bandırma’nın il olması için kanun teklifi verecek misiniz?” sorusunu yönelttim. Alan, bana cevaben Bandırma’nın uzun yıllardır il olmayı beklediğini ve bu kanun teklifini verebileceğini söyledi. Bu cevabın net olması Bandırma için sevindirici olsa da AK Parti üyeleri açısından ya değerli değildi ya da inandırıcı. Alan’ın cevabı partililerden tek bir alkış bile almadı, bir coşku oluşmadı. İşte yukarıdaki anlattığım durum kısaca Bandırma’nın siyasi havasını ortaya koyuyor. Şevk yok, istek yok…
HAKSIZLIK YAPILDI
Geçen dönem Balıkesir genelinde yapılan ön seçim ile 1. sıradan CHP milletvekili adayı olarak TBMM’ye giden Mehmet Tüm’e 27. dönemde sıralamada yer verilmedi. Garip olan durum ise CHP Genel Merkezi’nin Mehmet Tüm’ün 1. çıktığı ön seçimi temel alarak 27. dönem adaylarını belirlemiş olması. Burada yer alan Fikret Şahin, Ensar Aytekin ve İrfan Barış’ın 3 yıl önce yapılan ön seçimde 4, 5, 6’ncı sıralarda yer almasıydı. Bugün bu isimler 2, 3 ve 4’ncü sırada. İşte siyaset sahnesi bu kadar garip. Üç yıl önce 1 ve 3’ncü sıralarda yer alan Mehmet Tüm ile Namık Havutça isimleri bir anda oyun dışına itilebiliyor. Bütün bu haksızlığın dışında dikkat edilmesi gereken nokta Mehmet Tüm’ün havlu atmaması. Son konuşmasında Tüm, “Sıfırdan başladım” dedi. Kısacası Tüm, seçimlerde yine ilçe ilçe, köy köy gezecek. Bir sonraki seçimde ön seçimi kazanacağını söylemek hiç zor değil. Aslında 24 Haziran öncesi CHP bir ön seçim yapmış olsaydı, hem Tüm, hem de Havutça, kendilerine listede yer bulabilecek isimler olurdu. Bu arada 21 Mayıs tarihinde liste açıklanmış olmasına karşın Bandırma çok uzak olmalı ki, CHP’nin milletvekili adaylarının 1 Haziran tarihinde geleceğini öğrendik. Belki de Bandırma’ya garanti gözüyle bakıyorlardır.
Milletvekili çıkarma ihtimali olan siyasi partiler Bandırma’dan milletvekili adayı çıkarmayı tercih etmedi. Kaybeden yalnızca milletvekili olmayı umutla bekleyen isimler değil, aynı zamanda Bandırma oldu. Şimdi sırada Bandırmalılar, Bandırmalı isimlerin bulunmadığı bir seçim sürecini izleyecekler. “Kaybedenler Kulübü” seçimde…
Bandırmaspor, şirketleşecek ve hisseleri satılacak.
Bir yatırımcı da bu hisseleri alarak takımın başına geçecek. Dolayısıyla burada tartışma yaratan konuların başında Bandırmaspor Derneği ve Bandırmaspor Vakfı’nın sahip olduğu mülkler ve otopark gelirlerinin de el değiştireceği yönünde iddialar olması. Ancak burada asıl gözden kaçırılan nokta, Bandırmaspor şirketleşmesinin yalnızca futbol branşını etkileyeceği.
Kısacası bahsettiğimiz gelirlerin tamamı vakıf ve dernekte kalacak. Bu gelirlerin ortalama yıllık 3 milyon olduğunu düşünürsek Bandırma yalnızca bir futbol takımına para aktarmayıp kentteki amatör futbol takımlarına, hentbola, voleybola, atletizme kadar birçok alanda faaliyetlerine devam edecek ve bu branşlara da ciddi anlamda kaynak aktarabilecek.
Burada 3 yıldır Bandırmaspor için harcanan paranın 30 milyon liranın üzerinde olduğunu hatırlarsak “O para Bandırma’da amatörlere aktarılsaydı, tesise ve salonlara harcansaydı, bu şehirden kaç sporcu çıkardı?” sorusu aklıma geliyor.
Kentlerin futbol takımları olması yerine spor politikaları geliştirmeleri daha doğru değil mi? Yani hiç burs vermeyen Bandırmaspor Vakfı, örneğin “Akademi bursu” adı altında spor akademisinde okuyan bu kentin çocuklarına burs verse kötü mü olur? İşte bu soruların hepsinin kamuoyunda tartışılmaya ihtiyacı var. Herkes biliyor ki, futbola harcanan para su misali buharlaşıp gidiyor. Karşılığı ise ne yazık ki yok.
HERKES İÇİN BİR ÇIKIŞ OLABİLİR
Doğru sözleşmeyle “Bandırmaspor adı değiştirilemez. İsmin ön ve arkasına isim alabilir. Kulübün bulunduğu yer değiştirilemez, renkleri değiştirilemez” gibi maddeler konarak Bandırmaspor taraftarının aklındaki soru işaretleri giderilebilir. Bunları bir kenara koyacak olursak Bandırma iş dünyası da dilerse bir konsorsiyum oluşturarak hisseleri alır. Endüstriyel futbolda ne yazık ki feodal ilişkiler ile başarı yakalamak çok güç. Bandırmaspor’un karşılaştığı bir diğer sorun da “lobi”. Düşünsenize Sakaryaspor karşısında ofsayt olan bir pozisyondan gol yeyip eleniyorsunuz. Hakem penaltınızı vermiyor, kart çıkarması gereken yerde eli cebine gitmiyor.
Bandırma’nın en şanslı adayı AK Parti’de 6. sırada bulunan Ömer Alan oldu. CHP’de 28 yaşındaki Oğulcan Koçak’a 9. sırada yer verdi. İyi Parti’de Bandırma adayı yok. MHP’de 5. sırada Dr. Hadi Selimoğlu vardı. O da geçtiğimiz günlerde bulunduğu sıralamaya tepki olarak partiden istifa edip milletvekilliği adaylığından çekildi.
CHP 3 YIL ÖNCEKİ ÖNSEÇİMİ BAZ ALDI
CHP’de Balıkesir listesi hazırlanırken geçen dönem yapılan ön seçim baz alınmış. Fikret Şahin, Ensar Aytekin ve İrfan Barış’ın yerleri kaydırılarak 2, 3 ve 4. sıralara çıkarılmış. Bir sınav bile 2 yıl geçerliyken geçmiş dönemde yani 3 yıl önce yapılan ön seçim baz alınarak adaylar belirlenmiş. Kaldı ki burada alınan oylarda bu adayların kendi oyları değil. Milletvekillerinin kendi aralarında yaptıkları ittifaklar sonucunda alınan oylar ve üzerinden 3 yıl gibi bir süre geçmiş. Bu ön seçim temel alınacaksa Bandırma’nın adayları Mehmet Tüm ve Namık Havutça 1 ve 3’ncü sıralarda yer almıştı. Ancak onlar liste dışı bırakıldı. Yüzde 65 hayır oyu veren ve yüzde 45’lik bir oy potansiyeline sahip Bandırma’yı hiçe saymak nasıl bir skandaldır anlamaya insan aklı yetmiyor. Bir ilkokul çocuğunun önüne Balıkesir haritası koysanız, eline de bir aday adayı listesi verseniz. O bile Balıkesir bölgesini 3’e ayırarak bir milletvekili adayının Bandırma’dan gösterileceğini bilirdi. Listenin 1. sırasında bulunan Ahmet Akın son dönemde kendini Bandırma’nın adayı olarak lanse ediyor. Ancak Bandırma ilçe örgütünde tek başına yaptığı bir basın açıklaması ben hatırlamıyorum. Bayramlarda, çelenk koymalarda, eylemlerde de pek gördüğümü söyleyemem. Kaldı ki İYİ Parti’ye geçen 15 milletvekilinden biri olan Akın, artık Balıkesir’in değil genel merkezin milletvekili adayı diyebiliriz.
AK PARTİ TARİHİ ŞANSI KAÇIRDI
Geçtiğimiz günlerde CHP ilçe örgütünde bir aday adayının basın toplantısı sırasında önce bir CHP üyesi, bizler fotoğraf çekmek için ayağa kalktığımızda göremediğini öne sürerek oturmamızı istedi. Hemen ardından da başka biri, “Basın özgür dediysek o kadar da değil” diyerek bizlerin ayakta durmasına karşı tepkiyi basın özgürlüğüne kadar ulaştırdı. Kötü olansa bu sözlere yine biz gazetecilerin müdahale etmesi oldu. Ben, “Basın, her zaman özgür” diye bu sözlere tepkimi gösterdim. Toplantı sırasında ortamda bulunmayan İlçe Başkanı Atilla Atakay, daha sonra sözlü olarak benden özür diledi. Ancak bu konuda CHP henüz resmi bir açıklama yapıp bu çirkin sözlerden dolayı basın emekçilerinden özür dilemedi.
*
Tekrarlıyorum, bizi itip kakacaksanız çağırmayın. Basın toplantısında bize oturacak yer yoksa zorunlu olarak ayakta kalıyoruz, ayakta da olsa işimizi yapmaya çalışıyoruz. Biraz yaptığımız işe saygı beklemek bizim de hakkımız. CHP’de yaşanan bu olay ilk değildi. Umarım son olması için birileri bir şeyler yapmayı akıl eder. Yaşadığımız sıkıntılar yalnızca CHP ile maalesef sınırlı kalmıyor.
Yine geçtiğimiz günlerde Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Bandırma’da bulunan Koyunculuk Araştırma Enstitüsü Müdürlüğü’ndeki Biyoteknoloji Merkezi´nin açılışını gerçekleştirdi. Açılış öncesi AK Parti İlçe Başkanı Alp Bostancı, gazetecilere araç tahsis edileceğini ve kalkış yerini bizlere iletti. Söylenen yere gittiğimizde gördük ki gazeteciler için kaldırılacak olan araç bildiğiniz belediye otobüsüymüş (Allah’tan bakanın programı tek yerdeydi artık o kocaman otobüsle bakan takibi nasıl yapılırdı bilmem.) Ayrıca araç yalnızca bize değilmiş, vatandaşlar içinmiş. Alana gittik yaklaşık 300 kişi bakanı karşıladı. Yaklaşık olarak 150-200 kişilik bir oturma alanı oluşturmuşlar. Yine basın için ayrılan tek sandalye yok. Bunları niye anlatıyorum. Bakanın söylediklerini Türkiye’ye ulaştıran biziz ama hep “itilip kakılan” nedense biz oluyor. Basına bir araç ayarlamak, birkaç sandalye ayırmak bu kadar zor mu? En azından bizim ekipmanlarımızı, çantamızı o kargaşada sırtımızda taşımak yerine basın aracında bıraksak, sandalyeye koysak…
*
Her kesim için söylüyorum. Başınıza bir şey gelince açıklama yapmak için basına ihtiyaç duyuyorsunuz. En azından bize daha düzgün çalışma koşulları sağlayabilirsiniz. Bizim istediğimiz insani bir çalışma ortamından başka bir şey değil. Unutmadan söyleyeyim, o cep telefonu ile önümüze geçenler, size basının önüne geçtiğiniz için Alp Bostancı madalya vermiyorsa niye geçiyorsunuz? Her koşulda insanların sorunlarını dile getirmek için uğraşan bizler ne yazık ki yukarıda anlattığımız gibi sorunlarla karşılaşıyoruz.
Seçimin erkene alınması nedeniyle bu dönem CHP’de de ön seçim yapılmıyor. Bütün partiler adaylarını bu kez merkez yoklaması ile belirleyecek. Ön seçim olmaması, sıralama konusunda Bandırma’ya verilen önemi bir kez daha gündeme getiriyor. Geçtiğimiz yıllardan örnekler verecek olursak Sema Kırcı geçen dönem 2. sıradan AK Parti Balıkesir Milletvekili adayı olarak TBMM’ye girdi. Geçen dönem CHP’nin adaylarını ön seçim ile belirlemesi, ilk üç sırada Bandırmalı adayların yer alması gibi bir sürprizi doğurmuştu. Tabii buradaki durum Bandırmalı aday adaylarının Balıkesir genelindeki üyelere sağlıklı ulaştıklarından öte, CHP içinde oynanan ittifaklar, aday adaylarının kendi aralarında oluşturdukları ittifak listelerinden bazı isimlerin son anda çıkartılması gibi birçok etken var. Bu yazdıklarım başlı başına farklı bir yazı konusu. Bizim yazımızda dikkat çekeceğimiz nokta ise CHP’nin merkez, körfez ve güney Marmara olmak üzere seçim alanını üç farklı bölge olarak değerlendirmesi. Geçtiğimiz dönemlerde 3 milletvekili çıkaran CHP, milletvekili adaylarını bu sıralamaya göre belirliyor. Tabii bu belirleme sürecinde bu kez cinsiyet kotası ve genç kotasının uygulanması da gündemde. 21 Mayıs tarihinde Bandırma’nın aday adaylarından bir ismi ilk üç sıranın içinde göreceğiz. Ancak bu kez kesin olarak söyleyebiliriz ki, ilk üç sıranın tamamı Bandırmalılardan oluşmayacak.
AK PARTİ’DE DE DURUM AYNI
AK Parti’de Balıkesir’de seçim bölgesini 3’e, hatta 4’e ayırıyor. Merkez, körfez ve güney Marmara’nın dışında AK Parti’de 4’üncü sıra Balıkesir’in kırsal alanına ait. Cemal Öztaylan ve Sema Kırcı, 2’inci sıradan milletvekili seçildiler. Kısacası AK Parti’nin güney Marmara, hatta Bandırma için düşündüğü adayın yeri genellikle ikinci sıra olarak karşımıza çıkıyor.
MHP VE İYİ PARTİ BELİRSİZLİKLERİ
Kuruluşunu yeni gerçekleştiren İYİ Parti’nin aday belirleme konusunda Bandırma’ya kaçıncı sırada yer vereceği ise hâlâ gizemini koruyor. Bu konuda ilçe teşkilatının 2 ve 3’ncü sıralar için bastırdığını biliyoruz. Tabii İYİ Parti’nin sıralamasını Bandırma’dan çıkacak aday adaylarının belirleyeceğini söylemek hiç zor değil. MHP ise geçtiğimiz seçimlerde ilk üç sırada Bandırmalı bir adaya yer vermedi. Bu kez bu algının değişeceği söyleniyor. Balıkesir’de 8’den 9’a çıkan milletvekili sayısı Bandırma’yı da etkileyebilir. Belki de bu rakam üçe ulaşır. Buradaki sorun TBMM’de Bandırma’yı temsil edecek isimlerin Bandırma’ya neler kazandıracağı. Bandırmalılar aday adaylığı sürecinde yaşadıkları yerel sorunların da gündeme gelmesini bekliyor. Ancak şu ana kadar aday adayların gündemi genel siyaset.
Mağaralara yapılan duvar resimleri, sözel kültürün getirdiği destanlar ve şiirler binlerce yıllardır insanoğlunun güncesini tutar. Sanatın ortaya çıkması için en önemli iki şeyin düş kurmak ve yetenek olduğunu düşünürüz. Ancak buna bir şey daha eklemeliyiz. Sanat ancak herkes tarafından yapılabilirse sanat olabilir. Burada anlatmak istediğim sanatla uğraşmak için insanların önemli bir ekonomik birikime sahip olmamasıdır. İşte yaşadığımız çağda ne yazık ki sanatsal üretimde bulunmak için insanların ciddi gelirlere ihtiyacı var. Resim yapmak, kitap yayınlamak gibi... Entelektüel gelişimin ailede başladığını düşünürsek birçok çocuk ne yazık ki sanatla okullarında tanışır. Yaşam, hiçbirimiz için eşit değil, çocuklar içinse daha da gaddar olabiliyor.
ROTARY, ÇOCUKLARIN YAŞAMINA DOKUNDU
Bandırma Rotary Kulübü, “Toplum birliği okulu” projesi kapsamında Şehit Bedir Karabıyık Ortaokulu’nda güzel sanatlar atölyesi kurdu. Bu atölyenin kuruluşunu sağlayan yine Rotary Kulübü’nün düzenlediği bir resim yarışmasına Şehit Bedir Karabıyık Ortaokulu’ndan tam tamına 150 öğrenci katılmasıydı. Yetenekli öğrencilerin varlığını gören Bandırma Rotary Kulübü de okulda bir resim atölyesi yapmak için harekete geçti ve geçtiğimiz günlerde bu atölyenin açılışı yapıldı. Bir sınıf resim için gerekli ışıklandırma, dolaplar ve boyalar da dikkate alınarak tepeden tırnağa yenilenip bir atölye dönüştürüldü. Rotary, çocukların yaşamına dokundu. Şimdi sıra öğrencilerde…
Sanat konusunda kendime soruduğum sorular hep oldu. Acaba Ahmet Say gibi bir babaya sahip olmasaydı, Fazıl Say yine Fazıl Say olabilir miydi? Şehit Bedir Karabıyık Ortaokulu’nun öğrenci profiline baktığımızda genelde Bandırma’ya Anadolu’dan göç etmiş, alt gelir düzeyinde bulunan ailelere mensup olduğunu görüyoruz. İşte bu yüzden o çocukların yaptığı ve yapacağı resimler iki kat değerli. Onlar belki de seçkinlerin eline geçmiş bu sanat ve resim algısını değiştirecekler.
Denizdeki martılar beyaz boyanıza emanet çocuklar! Resimlerinize herkes için bir gökyüzü ve güneş ekleyin. Giotto ile başlayan perspektifi siz daha da derinleştireceksiniz. İki paralel doğruya batkınızda düşlerinizi hatırlayın ve nerede kesişmesini istiyorsanız orda kesişsin. Resim hayaldir, emektir, umuttur. Biz bazen kendi yaşadığımız acıya o kadar alışırız ki, sıradanlaşır. İşte o acı görebilen bir başkası için bu sanat olur.
Sahip olma isteği ya da kazanma hırsının hiçbir zaman bir başkasına zarar vermeyeceğini düşünürüz ama gerçek hayat öyle değildir. Kazançların ve zaferlerin ardında hep bir kaybeden yatar. Kuşkusuz hayat bir kumar değildir ama bizler kazanma hırsı ile bu hayatı dev bir kumara çevirebiliriz. Senin kazancın bazen bir başkasının kaybı, senin kaybın bir başkasının kazancı olur. Bu sıraladıklarım dünya derdi taşıyan insanlar için geçerli. Peki, ya bir hayat sanata ve bilime adandığında insan yine bencil midir? İşte cevabını aradığımız asıl soru bu...
*
Geçtiğimiz günlerde Bandırma Bilim ve Sanat Merkezi’ni ziyaret etme fırsatı buldum. Özel yetenekle alınan ve ders dışında bilim ve sanatsal çalışmalar yapan çocuklarla vakit geçirdim. 187 öğrenci bu merkezde birçok farklı çalışmalara imza atıyor. Robotlar yapıyorlar, resim ve müzik eğitimi alıyorlar. Düşünsenize 7-8 yaşında bir çocuk, piyanonun başında. Filmlerde görüp şaşırdığınız bir sahne tam karşınızda ve Bandırma’da yaşanıyor. Haydi bunları bir kenara bırakalım,“yetenek Allah’tan” dedik. Şimdi size okuldaki başka bir hikâyeden bahsedeceğim. Okulda kantin yok. Yok dediysem de çocuklar aç falan kalmıyor. Yalnızca çelik bir dolap var. Açıyorsunuz kapağını içinde çeşit çeşit yiyecek, bisküviler, çikolatalar... Adı “Erdal Bakkal” ve orada yer alan ürünlerin fiyatları piyasanın son derece altında. Örneğin, su 50 kuruş. Okula gelen çocuk, açıyor dolabın kapağını içinden dilediği yiyeceği alıyor. Ücretini de dolabın içinde bulunan teneke bir kutunun içine atıyor. O kutu da kilitli falan değil. Örneğin, çocuk okula geldi, cebinde parası yok. Yine açıyor “Erdal Bakkal”ın kapağını, dilediği yiyeceği alıyor, parası olduğunda da getirip kutuya atıyor. Soruyorum, “Peki, açık çıkmıyor mu?” diye. Yetkililerin verdiği cevap “ açık çıkmıyor, kâr gözeterek yapılmadı ama zaman zaman birkaç lira kâra geçiyor” İşte bu küçük yaşta sanat ve bilimle tanışan çocukların yazdığı bir hikâye. Bu hikâyeden çıkarmamız gereken ders ise bencil olmamak, diğer insanlara karşı sorumlu olmak, yaşadığımız yeri sahiplenmek. Demek ki neymiş? Bilimle, sanatla uğraşanlar dünya malı için bencil olmaz, açgözlü olmaz, hak yemezmiş... Ebeveynler, çocuklarınızın bencil, sorumsuz birer insan olmasını istemiyorsanız. Onları sanatla ve bilimle büyütün.
HİÇBİR ÇOCUĞU UNUTMAYIN
Birçok kez sokakta dilenen, mendil satan çocukların hikâyesini yazdım. Onlardan alışveriş yapmayın. Arz-talep dengesi, alırsanız onlar sokaktan para kazanacakları için bu işe devam edecekler. Almayın, içinizde duyduğunuz ses vicdanın sesi değil, suçluluk duygusu. Evet, o çocukların sokaklarda yaşadıkları her kötü şeyden toplum olarak hepimiz sorumluyuz ve Bandırma’da sayıları gitgide artıyor. Yetişkinlerin bile evde olması gereken bir saatte o çocuklar barların, meyhanelerin önünde mendil satıyor. Lütfen duyarlı olun yetkililere haber verin, adresini alın. Siz ulaşamıyorsanız yetkililerin ulaşmasını sağlayın ama kesinlikle para vermeyin. Para olduğu sürece o çocuk sokakta var olmaya devam edecektir. Bütün çocuklar katıksız güzeldir. Bir zamanlar bizler bile...
Oysa ne güzel çocuklardık aşka, yalana, ihanete ve düzene yenilmeden önce!