Tolga Akyıldız

Her şey paradan mı ibaret?

15 Mayıs 2020
‘Dark Lane’ büyük oranda stüdyoda kotarılmış, içinde pek yaratıcı fikir olmayan, fena halde kolaya kaçılmış bir iş. Drake’in yıldızını parlak tutmaya ve sadece para kazanmaya yönelik üretilmiş.


Genel olarak kafayı taktığı konular var. Ama bu konuları duygusal bir olgunlukla ifade edemediği ve her zaman kendini haklı gördüğünden pek ciddiye alınmıyor. Bunun bazı sebepleri: Adının ağza alınmasını istemiyor örneğin. Başka rap’çilerin ona bulaşmasına tahammül edemiyor.

Sosyal medyada hakkında yapılan olumsuz yorumlara karşı da tutumu aynı. Herkesin kendisiyle ilgili yalanlar söyleyip bunları yaymakla ilgili çaba gösterdiğine dair komplo teorisini bizzat yaratıp buna inanıyor. Ona göre Drake, gerçeğin ve dürüstlüğün simgesi.

Albüm satışı garanti

Drake’in iki yıl önce yayımladığı 2 CD ve 25 şarkılık ‘Scorpion’u eli yüzü düzgün ve iddialı bulmuştum. En çok olumsuz eleştiri alan albümü olmakla birlikte ilgili yılın en çok dinlenen albümü olmayı da başardı ‘Scorpion’. 

Geçen yılsa iki şarkılık ‘The Best In The World Pack’ten sonra; Drake’in, ‘Hayatımdaki bazı önemli anların gözler önüne serildiği albüm’ olarak tanımladığı ‘Care Package’ yayımlandı. 

Bir yandan yine işin kolayına kaçmakla ilgili eleştirildi, diğer yandan bende artık olgunlaşmaya başladığı intibası hasıl olduğundan kendisinin hiphop ve R&B âlemlerinde 10 yıldan fazla süren iktidarının gelişimine tanıklık etmek, parçaların ilk hallerine dokunmak için fırsat olarak gördüm ‘Care Package’ı. Albüm çok eleştirildi, çok dinlendi ve yine çok para kazandı. Şimdi ‘Dark Lane Demo Tapes’i dinlediğimde kendisine karşı iyi niyetimi, gerçekleri fark edip kendini müzikal olarak geliştireceğine ve artık duygusal bir olgunluğa ulaşacağına dair inancımı kaybettiğimi söylemek isterim. Çünkü fark ettim ki Drake bu üçgenden besleniyor. O işin sanatsal boyutunu gitgide göz ardı edecek ve ergenlerin doğum günü partisi ambiyansına uygun şarkılarının çok dinlenmesiyle övünecek. Onu eleştirenleri topa tutacak ama hayranlarının desteğini alacak. Hepsini bir tencereye koyup karıştıracak ve dolar olarak yiyecek.

Boşluk doldurma çabası

Yazının Devamını Oku

Dijital kuşağa merhaba!

8 Mayıs 2020
Gençliğini 1980’ler ve 1990’larda yaşayanlar için Ezginin Günlüğü dinlemek bir gurur vesilesiydi. ‘40 Yıllık Şarkılar’ albümüyse popüler isimlerle Ezginin Günlüğü’nü dijital kuşağa taşıyor.Tolga Akyıldız / takyildiz@hurriyet.com.tr

Ezginin Günlüğü, 1980’lerin başından beri şarkıları yazılan, 1982’de kurulan, ilk konserini bir yıl sonra verip ilk albümünüyse (Seni Düşünmek) 1985’te yayımlayan bir grup. Kurucu kadrosu 90’ların başında dağılan, sonraki dönemde Nadir Göktürk önderliğinde üretmeye devam eden grup benim nezdimde saygı albümünü en çok hak etmişti. Şiir ve ezgiden iyi şarkılar üretmeyi, türküleri kendi tadında yorumlamayı başarmış bir müzik grubundan daha fazlasını ifade ediyorlar. 1993-2010 arası Ezginin Günlüğü’nü çok sevmemizde pay sahibi olmuş ve bugün solo kariyerine devam eden müzisyen ve edebiyatçı Hüsnü Arkan’a da bir selam yollayalım yeri gelmişken.

Gençliğini 80’ler ve 90’larda yaşayan; okuyan, düşünen müzikseverler için birkaç isimle birlikte ‘Ezginin Günlüğü dinliyorum’ demek bir gurur vesilesi ve kimlik kartıydı adeta. Dönemin kategorik yaftasıyla ‘protest müzik’ yapan grubun en önemli başarılarından biri de müziği bir slogan atma aracı olarak kullanmamasıydı.

Ezginin Günlüğü için ‘Çeyrek’ (25. Yıl Özel) adıyla yapılmış bir saygı albümü var. O dönemin çok önemli isimlerini barındırıyordu. Üzerinden yaklaşık 13 yıl geçti. O güzelim şarkıları dijital kuşakla buluşturmanın zamanının geldiğine inanıyordum. ’40 Yıllık Şarkılar’, bunu yaptığı için çok memnunum.

Tamamı 29 Mayıs’ta dinlenebilecek

Dijital müzik çağının en çok ilgi gören isimlerinden Dolu Kadehi Ters Tut’un ‘Duvar’ yorumuyla başlayan albüm, projenin ‘ağabey’ isimlerinden Gripin’in ‘Ebruli’siyle devam etti. Önümüzdeki cumaysa Sedef Sebüktekin’in ‘Yastıklı Şarkı’ yorumu dinleyiciyle buluşacak. Şu anda dijital önsatışta olan albümün tamamıysa (20 parça) 29 Mayıs’ta açılmış olacak.

Katkıda bulunanların bazılarını saymak isterim: Nilipek, Zeynep Bastık, Eda Baba, Harun Tekin, Ömer Yener, Melek Mosso, Can Bonomo, Cihan Mürtezaoğlu, Dilhan Şeşen, Karsu, Canozan, Melike Şahin ve Pinhâni.. Tamamını dinleyince anlayacaksınız; dijital çağın taleplerini karşılayan, ‘saygı’da kusur etmeyen ve 40 yıl öncesinden günümüze Ezginin Günlüğü mesajını genç dimağlara doğru yöntemle iletecek bir iş.

Yazının Devamını Oku

8 yıllık hasrette mutlu son

1 Mayıs 2020
The Rolling Stones, yeni albümleri için kaydettiği ‘Living In A Ghost Town’ teklisini 23 Nisan’da yayımladı. Mick Jagger önceden yazdığı sözlerde küçük değişiklikler yaptı ve uzunca bir süreden sonra ekibin en iyi yeni şarkısına kavuşmuş olduk.

Yeni nesil müzisyenlerin, şarkı yaptıkça dijital platformlarda paylaşmasına, dijital müzik tüketicisi gençlerin de albümden ziyade şarkıya kıymet vermesine çoktan alıştık. Ancak COVID-19 günlerinin ardından eski kuşak müzisyenlerde de bu anlamda değişimler yaşanacağı kanısındayım. Hatta müzikal üretimleri hızlanacak.

Beş senedir yeni albüm için çalışıyorlardı ama...

Sebebi şu; bu dünyada geçireceğimiz sürenin kıymetini ve ne kadar iz bırakırsak o kadar yaşayacağımızı idrak ettik sosyal izolasyon sürecinde. Evlere kapandığımız günlerde belki hepimize zaman durmuş gibi geliyor ancak odaklanmamız gerekenin şimdiki zaman olduğunu ve ertelemenin tehlikesini de öğreniyoruz.

The Rolling Stones, 2012’de yayımladıkları ‘en iyiler’ albümü ‘GRRR!’da yer alan ‘Doom And Gloom’ ve ‘One More Shut’ adlı iki yeni şarkıdan bugüne bir üretim yapmamıştı (2016 tarihli son stüdyo albümleri ‘Blue & Lonesome’ bir
cover projesiydi). 2015’ten beri de Los Angeles ve Londra’da yeni albümleri üzerine çalışıyorlardı.

Malumunuz The Rolling Stones dünyanın en çok turne yapan gruplarından biri. Öyle ki COVID-19 pandemi ilan edildiğinde turnelerini yarıda bırakmak durumunda kaldılar. 18 Nisan’da, sağlık çalışanları yararına Global Citizen organizasyonuyla gerçekleştirilen ‘Together At Home’ kapsamında evlerinden ayrı ayrı icra ettikleri ‘You Can’t Always Get What You Want’ (Her Zaman İstediğini Elde Edemezsin) şarkısıyla etkinliğin misyonuna katkıda bulundular. Açık söylemek gerekirse birlikte yer aldıkları 66 ünlü isimin birçoğunun performansından daha iyiydi.

23 Nisan’daysa 2019’da albümleri için kaydettikleri ‘Living In A Ghost Town’ teklisi yayımlandı. Mick Jagger & Keith Richards ortak çalışması olan şarkıyı albüm öncesi tekli olarak yayımlamalarının nedeni elbette sözler itibarıyla sosyal izolasyon algısına katkıda bulunmak... Mick Jagger önceden yazdığı sözlerde küçük değişiklikler yaptı ve bence The Rolling Stones’un uzunca bir süredir yaptığı en iyi yeni şarkıya kavuşmuş olduk.

Yazının Devamını Oku

Hüzünden umuda yolculuk

24 Nisan 2020
Kenan Doğulu’nun daha önce sahnede söylenen ancak kayıt altına alınmayan şarkısı ‘Bizimdir’, şarkıcının külliyatı içinde bir sosyal sorumluluk taşıyıcısı olmanın ötesinde...

Kenan Doğulu’nun COVID-19’un insan hayatı üzerindeki etkileri ve bu beklenmedik durumla baş etme yöntemi olarak paylaşmayı seçtiği şarkılarından biri ‘Bizimdir’... Daha önce sahnede söylenmiş ancak resmen kayıt altına alınmamıştı. ‘Hiç kolay değil / Dünya ne hale geldi bak / Her yerde hüzün var / Korkmamak çok zor / Her acı yüreğini kanatır / Türlü türlü hikâye / İsyan kemiğe dayandı / Zaman birleşme zamanı / Haksız mıyım...’ diye soruyor şarkıda. Bence haklı.

Dinledikçe seversiniz
Söz ve müziği Kenan Doğulu’ya ait ‘Bizimdir’, Bora Uzer düzenlemesiyle çağdaş bir balada dönüşerek Doğulu külliyatı içinde bir sosyal sorumluluk taşıyıcısı olmanın ötesinde anlam ifade ediyor. Dinledikçe seveceksiniz. Erkan Oğur üstadın efsanevi kopuz ve perdesiz gitarıyla imza attığını da belirtmeden geçemem.
Candaş Arın yönetmenliğinde kotarılan videosunda ise birçok tanıdık sima sadece mimik ve jestlerle hüzünden umuda yolculuğu anlatıyor. Yılmaz Erdoğan, Sertab Erener, Demet Akbağ, Beren Saat, Belçim Bilgin, Ezgi Mola, Can Bonomo, Uğur Yücel, Kalben, Ceyl’an Ertem, Sıla, Gonca Vuslateri, Selim Bayraktar, Emre Karayel, Kaan Çakır, Gökhan Türkmen, Simge Sağın gibi emeği geçen herkese selamlarla.

İyi şarkılar da ticari olabilir

Yazının Devamını Oku

‘Pencere’den görünen

18 Nisan 2020
Hande Yener’in Berksan’la bestelediği ‘Pencere’nin, ‘Beni Sev’le aynı kategoride bir şarkıyken düzenleme itibariyle çok güçlü olmadığını belirtmek zorundayım.

Hande Yener şarkılarını ikiye ayırıyorum. İlk grup, hepimizin gayet iyi bildiği ‘eller havaya’ şarkılarından oluşuyor. Yaz aylarına ya da durduğun yerde eşlik ve dans etmeye dönük olarak bir formül üzerinden üretiliyorlar. Bu grup içinde melodik yapısı ve düzenlemesiyle güçlü örnekler olduğu gibi vasat ve birbirini tekrar eden şarkılar da var. İkinci grup, Hande Yener’in dünyadaki kimi sound’lardan, remiks yaklaşımlarından etkilenmesi ve bu doğrultuda aranjör/prodüktör DJ’lerle çalışmalarından oluşabildiği gibi, bazen de orta tempolu, son derece melodik, müzikal düzeyi yüksek şarkılara da işaret edebiliyor. Yani Yener’in kendi yarattığı ve kitabını yazdığı kulvarda farklılaşma çabaları iyi sonuçlar da veriyor. Benim için bunun en güzel örneklerinden biri 2018’de yayımladığı ‘Beni Sev’ adlı şarkısı. Hem çok güçlü hem de ticari sonuçlar almış bir hit. Sözleri Yıldız Tilbe’ye ait olan şarkının beste ve düzenlemesine imza atan Devrim Karaoğlu’nun katkısı da azımsanamaz.
Kuzer’in dokunuşu...
Geçen yıl yayımladığı üç tekli, ‘Aşk Tohumu’, ‘Kuş’ ve ‘Krema’yı değerlendirecek olursak ortaya çıkan tablo şöyle: Bir İlyas Yalçıntaş şarkısı olan ‘Aşk Tohumu’nda düzenleme Ümit Kuzer’e ait. Bir Altan Çetin şarkısı olan ‘Kuş’ta da öyle. Sözlerini Mete Özgencil’in yazdığı, bestesini Misha’nın yaptığı ‘Krema’da, düzenlemede Ümit Kuzer dışında Misha’nın da imzası var (Bana sorarsanız Kuzer dokunuşu ağır basıyor).
Yener’in 2020’deki ilk teklisi ‘Pencere’ye gelecek olursak... Sözlerin Berksan’a, bestenin Misha ve Berksan’a, düzenlemeninse bu kez tek başına Misha’ya ait olduğunu görüyoruz.


Yeni albüm

Yazının Devamını Oku

Can Bonomo... Her zaman kendi gibi

4 Nisan 2020
Can Bonomo, birden fazla sanat alanında tamamen kendi gibi kaldı, içinden geleni ifade etmekten çekinmedi. Albüm sonrası ilk teklisi ‘Sen Bunları Duyma’ melodik yanı güçlü ve dinleyeni hızlıca içine alan bir şarkı.

Popüler müzik alanında yani ‘ana akım’ dediğimiz ve ticari anlamda manipülasyona en açık bölgede -ki burada hem dinleyici beklentisi hem de yapımcı ve rakip baskısından söz ediyorum- içinden geleni özgürce ifade edip başarı sağlayan; tamamıyla özgün olan ve farkında olmaksızın birilerine yol açan kişi sayısı o kadar az ki...
Sebebi açık, birbirini tekrar eden işlerden aynı ticari sonuçları ummak herkes için çok daha kolay bir seçenek çünkü.
Müzisyen kimliğiyle ve gerek şarkı matematiği, sound gerekse yorum açısından, yol arkadaşı Can Saban’la oluşturdukları bütünlüklü ve özgün tavır Türk popüler rock kategorisinde bir kulvar açtı aslında.
Bilmeyenleriniz olabilir ama ressam olarak kendine has bir dokunuşu var. Tevazu gösterse de şiirleri için de aynı övgü dolu cümleleri rahatlıkla kurabilirim.
Ancak bence en önemlisi, ne tür bir üretim yapıyorsa zamandan, mekândan, trendlerden bağımsız ve doğru bildiği gibi yapıyor olması. Herhangi bir kişiye ‘sanatçı’ demeden önce dikkate alınması gereken bir tanım olduğunu düşünüyorum bu duruşun. Yani, eşi Öykü Karayel’le yakaladığı mutluluk da Paris’te podyumuna gayet yakıştığı bir defileden sonra kendiyle tatlı tatlı dalga geçişi de bize yansıttığı o samimiyet duygusunun kendi hayatındaki tezahürüdür. Üniversitelilerin çok sevdiği isimlerden biri olmasının yanı sıra her yaştan bolca dinleyicisi olması da aynen öyle...

Ticari kaygısı yok

Yazının Devamını Oku

Mutlu şarkılar zamanı

28 Mart 2020
Sena Şener önümüzdeki yıllarda çok daha mutlu şarkılar da yazabilir. Ama biliyorum ki onu özgün kılan ne varsa onlardan asla vazgeçmeyecek. Bu nedenle de hep farklı kalacak.

Sena Şener genç yaşına rağmen hem güçlü nakaratlar içeren besteleri hem de belki henüz yaşamadığı duygulara dair hayal kurma becerisini gösterdiği sözleriyle haklı bir başarı kazandı. İki yıl önce yayımladığı ‘İnsan Gelir İnsan Geçer’ harika bir ilk albüm olarak diskografisindeki kıymetli yerini aldıktan sonra geçen yıl ‘Ölsem’ ve ‘Her An Gidebilirim’ gibi iki güçlü tekli daha yayımladı. 2020’ye de ‘Teni Tenime’ teklisiyle hızlı girdi.

Sena Şener şarkılarını yalnızlığın, karanlığın umut dolu bir güzellemesi; oldurulamayan aşkların evrakı metrukesi balatlar gibi konumlayacak olursak, ‘Teni Tenime’nin farkını hemen anlayabiliriz. Evet, elimizdeki bir ‘eğlence şarkısı’ değil ancak yapısı itibariyle gitarları daha sert ve öne alınmış bir rock baladına ya da durduğunuz yerde hareketlendirecek bir dans şarkısına dönüşecek öze sahip. Şarkı sözlerindeki umut da bu hipoteze destek oluyor. Sena Şener, tamamıyla kendi bildiği gibi yürüdüğü yolda kararlı adımlar atmaya devam ediyor.



HAFTANIN INSTAGRAM KONSER ÖNERİLERİ

Yazının Devamını Oku

Gaga’dan dibine kadar elektropop

21 Mart 2020
Retro-fütüristik yeni Lady Gaga’yı takdim etmekten geri kalmayalım. ‘Stupid Love’dan yola çıkıp adının ‘Chromatica’ olması beklenen yeni albümünün daha eğlenceli ve yaratıcı olacağını söyleyebiliriz.

Kendisinin nevi şahsına münhasır şöhreti için en doğru iddianın şu olduğunu düşünüyorum: Lady Gaga yeterince ‘pop’ söylemeden gezegenin en büyük pop yıldızlarından biri haline gelmiştir.
Bu iddiayı iki şekilde okuyabiliriz: Birincisi; 2000’lerin sonunda, ‘Just Dance’ adlı parçasıyla başlayan çıkış dönemini ve bir süre sonrasını saymazsak kendi üslubuyla ürettiği müziğin standart dışı olmasına karşın geniş kitlelerce kabul görmesi ve popüler olması. İkincisiyse videoları, dansları ve stili itibariyle kavramsal sanat diyebileceğimiz imaj çalışmalarının müziğinin önünde yer alması sonucu pop yıldızından ziyade çok güçlü bir popüler sanat markasına dönüşmesi...
Ben ikisinin de doğru olduğuna inanmakla birlikte bir üçüncüsünü ekleyeceğim: Lady Gaga’nın hepsinin ötesinde çok iyi bir müzisyen olması ve David Bowie’lerden, Marilyn Manson’lardan gelen aykırı mirası doğru yorumlayıp aktarmayı başarması.
İçindeki müzisyeni zapt edemediğinden country-rock ve caz sularında yüzdü uzunca bir süre ve ne yalan söyleyeyim Lady Gaga’nın bu yönüyle tanıştığıma çok memnun oldum. Peki, epeydir beklediğimiz ve adının ‘Chromatica’ olacağı söylenen altıncı albümünün habercisi ‘Stupid Love’da ne yapmış?


Klipte sanatsal dokunuşlar

Yazının Devamını Oku