Endemik bitki cenneti ülkemiz, kıymeti pek bilinmeyen yüzlerce şifalı bitkilerle ve çiçeklerle dolu. Bunlardan birisi de artık Dünya'da Isparta gülü olarak tanınan ve "rosa damascena" türü olarak bilinen mis kokulu gülümüzdür. Bu gül Dünya'da sadece ülkemizde ve Bulgaristan'da yetiştirilmektedir. Bulgaristan' a, Osmanlı döneminde Türkiye' den gitmiştir. Gül yapraklarından su buharı distilasyonu yöntemiyle yani damıtmayla elde edilen gül yağı ve gül suyu (diğer adıyla gül hidrosolü) kozmetikte ve gıda sektöründe uzun yıllardır kullanılmaktadır.
Aldığınız gülsuyu gerçek mi?
Dünya'nın bir çok ülkesinde dikkat çeken bu ürün, kendi ülkemizde yeterli ilgiyi görememektedir. Bunun sebebi uzun yıllardır bakkallarda marketlerde saf su içine katılmış sentetik gül esansının gül suyu adı altında satılmış olması olabilir. Çocukluğumuzdan hatırlarım genelde cenazelerde kolonya gibi ellere dökülürdü. Gerçek gül yağının ve gül suyunun şifalı özellikleri saymakla bitmez. Fakat gül yağının fiyatının çok yüksek olması ( kg fiyatı 80 bin tl civarı) bu yağın cilt güzelliğinde kullanılmasını çok çok kısıtlamaktadır. O yüzden cilt güzelliği için distilasyonla elde edilmiş gerçek gül suyunu yani gül hidrosolünü rahatlıkla kullanabilirsiniz. Gül suyu, gül yağı çıkarılırken elde edilen bir üründür. Fakat defalarca distile edilmemiş ve tüm yağı alınmamış gül suyunu kullanmak çok daha faydalı olacaktır.
Sivilce ve aknelerde de kullanın
Gül suyu başta yağlı ciltler olmak üzere tüm cilt tiplerine uygun bir üründür. Antibakteriyel özelliğinden dolayı sivilcelerde, aknelerde ve çıban gibi yaralarda pamukla sürülerek kullanılabilir. Gül hidrosolünü ya da yağını koklamanın sinirsel rahatlık sağlayan etkisinin yanı sıra hafızayı güçlendirici faydası da vardır. Baş ağrısına da iyi gelir. Uyuz tedavisi uygulanırken akşamları tüm vücuda gül suyu püskürterek uyumak tedaviyi kolaylaştıracaktır.
Gül suyunun anti aging etkisi
Üstelik bu doğal yağlar aynı zamanda cildimizi nemlendirerek güneş yanıklarından kaynaklanan deri soyulmalarını da azaltıyor.
Fakat beyaz bir tene sahipseniz, "Nasılsa doğal, bir şey yapmaz" düşüncesiyle sürüp, güneş altında uzun süre kalmayın. Özellikle öğle saatlerinde asla. Aslında bu yağlarla şemsiye altında bile bronzlaşmak bile mümkün Evet size şaşırtıcı gelebilir ama etraftan yansıyan güneş ışınları dahi teninize istediğiniz koyuluğu sağlar. Fakat güneşin dik olduğu saatlerde kendinizi korumalı ve bu zamanlarda gölgede kalmakta ısrar etmelisiniz.
Su geçirmez Hindistan cevizi yağı
Bir kaç doğal yağın karışımı ile elde edilen bronz ten, yaz boyunca kolay kolay bedeninizi terk etmez. Bitkisel bronzlaşma sanki uzun süre güneş altında kalmışsınız gibi bir görünüm sağlıyor. Ve yaz boyunca kalıcı oluyor! Naturel yağlar, çikolata görünümlü bir bronzluk elde etmek için en verimli ve en ucuz yöntem.
En bilineni Hindistan cevizi yağı. Bu yağı saf formda kullanabilir veya hazır güneş koruyucu kremlerle karıştırabilirsiniz. Daha iyi etki için, güneşe çıkmadan 20 dakika önce uygulayın. Doğal korumalı bronzlaşma faktörü içerir. Cilt üzerinde serinletici bir etkiye de sahiptir. Avantajı, ciltte çok hızlı bir şekilde emilmesi ve aynı zamanda su geçirmez olmasıdır. Suya sık sık girseniz bile bedende kalır. Kuru ve tahriş olmuş ciltler için iyi bir seçimdir.
Susam yağıyla göz alıcı bronzluk
Susam tohumu yağı en bilinen bronzlaşma ve güzellik iksiridir. Ciltteki melanin üretimini (vücudun güneş yanığına karşı doğal savunması) teşvik eder. Güneş yanıklarının tedavisinde yardımcı olabilir. Güneşin zararlı ultraviyole ışınlarının cildinize zarar vermesini önler. Bronzlaşmada en yaygın kullanılan bir başka doğal yağ ise kakao yağıdır. Kakao yağının flavonoidleri, dahili olarak da alındığında cildin direncini arttırır. Tenin koyulaşma süreci hızlanır. Bu söz ettiğimiz yağlar, doğal kozmetiklerden güneş koruma losyonlarında kadar yüzlerce ürünün temel bileşenidir.
Sade atıştırmalıkların yanı sıra, sos ve tatlıların bir bileşeni olarak da kullanılmaktadır. Yoğurdun mucidi Türkler'dir. Avrupa'ya ve tüm dünyaya Anadolu ve orta Asya'dan yayılmıştır. Uzun ve sağlıklı yaşayan insanların ne yiyip içtikleri araştırıldığında karşımıza sıklıkla yoğurt çıkmaktadır. Yoğurt ve kefirdeki faydalı bakterilerin sindirim sistemimiz için sayısız faydaları var.. Çok fazlaca kalsiyum ve B grubu vitaminleri barındırır. Süt yağı, protein ve laktik asit içeriğiyle en başta sindirim sistemi kanserlerine karşı koruyucu etki sağlar.
Kemik ve kas gelişimi için mükemmel
Yoğurt zengin bir protein kaynağıdır. Tam sütten yapılan bir bardak (245 gram) sade yoğurt yaklaşık 8,5 gram protein içerir. Yoğurttaki bakteriler bağırsağın iç yüzeyine yapışmış halde bulunan bağışıklık sistemi hücrelerinin işlevini artırmaktadırlar. Bu muhteşem besin, vücuttaki toksit maddeleri atıcı özelliğe sahiptir. Bir nevi detox etkisi yapar. Özellikle protein ve kalsiyum içeriğiyle büyüme çağındaki çocukların kemik ve kas gelişimini için mükemmel bir besindir. Yoğurt yemeyi reddeden çocuklar için su ve biraz tuz ile ayran yapılıp içirilebilir.
Çocuklara sevdirmek zor değil
Yoğurda meyve parçaları koyulup sevdirilebilir. Mümkün olduğunca ev yoğurdu yapmalısınız. Çiğ süt alıp kaynattıktan sonra mayalayarak yoğurt elde etmek çok kolaydır. Hazır yoğurt alıyorsanız çeşitli markaları deneyiniz. Bir süre sonra ekşimeye başlayan yoğurtları tercih ediniz. Yoğurdun ekşimesi demek bahsettiğimiz faydalı bakterilerin çoğalıyor olması demektir. Yani koruyucu maddelerin daha az olduğunun göstergesidir.
Keçi sütüyle mayalanan kefir
Kafkasya yöresinde ortaya çıkan probiyotik bir içecek olan Kefir, Yoğurttan çok daha fazla, bağırsaklarımız için faydalı probiyotik bakteriler içerir. İyi bir bağırsak yapısının insan sağlığı için önemi son yıllarda iyice ortaya çıkarılmıştır. Kefir tüm bağırsak geçişini iyileştirir, Kalsiyum,B12 Vitamini, protein ve böylece bağışıklığı büyük ölçüde artırır. Ayrıca çocuklar için önemli. Ancak bağırsağın işleyişini gözlemlemek gerekir. Kefir, özellikle bağışıklıkta olmak üzere, vücutta çok sayıda yararlı etkisi olur.
Anahtarlarınızı sık sık nereye koyduğunuzu unutuyor musunuz? Telefonunuzu veya gözlüklerinizi her defasında bulmakta zorluk mu çekiyorsunuz? Zayıf hafıza, dünyadaki milyonlarca insanı etkileyen önemli bir sorun. Bellek güçsüzlüğü yaşla birlikte artıyor. Yaşın yanı sıra belleği zayıflatan birçok farklı unsur da var. Uyku problemleri, stres, depresyon, B vitamini eksikliği, alkol, sigara ve bazı ilaçlar (yan etkileri) sağlıklı bir belleğin düşmanı. Bu yazımda size formda bir zihin için ihtiyacınız olan besinlerden ve şifalı bitkilerden söz edeceğim.
Biberiye uçucu yağı ve kokusu
Biberiye de tüm dünyada “rosmarin” diye tanınan çok kıymetli uçucu yağ. Bu yağ kozmetikte ve ilaç sanayinde kullanılır. Çocukluğumda rahmetli babamla bitki özleri fabrikamızda en çok işlediğimiz ve uçucu yağını özel damıtma usulüyle çıkardığımız bitkilerdendi.
İngiltere'de biberiye uçucu yağının öğrenme ve hafıza yeteneğini artırdığına dair yapılan ilginç bir çalışmaya dikkat çekmek istiyorum; Kokusunun verildiği bir deney odasında çalışan insanların okuduğunu anlama ve aklında tutma oranının normal deney odasındaki (kokunun yer almadığı) insanlara göre yüzde 15 arttığı gözlemlenmiş. Benzer deneysel çalışmalar gül üzerine de yapıldı. Gül yağı ve gülsuyu kokusunun da hafızayı güçlendirdiği bilimsel deneyle de ortaya çıktı. Kullanım şekli çok basit: gül veya biberiye uçucu yağından bir pamuğa 4-5 damla damlatarak odanızın bir köşesine koymanız yeterli olacaktır.
Bademi, cevizi hergün tüketin
Beynimiz karmaşık bir biyolojik makinedir. Düzgün çalışması için yeterli oksijene ve özel besinlere ihtiyacı vardır. Beyin için özellikle iyi olan ve doğal olarak hafızayı güçlendiren besinler arasında kuruyemişler de var.. “Yağlı tohum” olarak adlandırılan kuruyemişler bellek gücünü korumada önem taşıyor. Bunlar arasında badem, ceviz, fındık ve ayçekirdeği bilinen iyi kaynaklar hafıza geliştirmede. Örneğin, bademler beyin aktivitesini artırır, gelişimini destekler. Yüksek besin yoğunluğundan dolayı konsantrasyonu yükseltir. Badem antioksidanlar, Omega 3 bakımından zengindir. Magnezyum, önemli anti-oksidanlar ve vitaminler içerir. Hergün 1 avuç badem yerseniz bunun faydasını 1 veya 2 ay sonra fark edeceksiniz. Cevizi de unutmayalım, hafıza dostu gıdalarda o da her daim en üst sıralarda.
Balık yağı ve bellek
Isırgan, doğal bir ilaç deposu. Organik asitler, B1 ve B2, C, E, K vitaminleri içerir. Daha da fazlası var. Flavonoidler, klorofil ve önemli mineralleri barındırır. Çok sayıda değerli vitamine, minerale ve mikro besine sahip bu yabani ot, ıspanaktan yedi kat daha fazla demir, sütten daha fazla kalsiyum ve portakaldan üç kat daha fazla C vitamini içerir. Birçok ilaç fabrikası tarafından kullanılan bu doğal bitki, iyileştirici etkilere sahiptir. Kansızlığa, kelliğe, geç iyileşen yaralara, ülserlere olumlu etkisi vardır.
Kansızlık için her gün bir bardak
Yüksek demir içeriği nedeniyle kansızlığa iyi gelir. Bu nedenle anemilerde faydalıdır. Isırganın suyu yaralara, siyah noktalara, sivilcelere de çok faydalı. Taze yapraklarının ılık çayı sivilceli bölgelere sürülmeli. Cilt yaralarını iyileştirmeye de yardımcı olduğu için bu dertten muzdarip olanlar da faydalanmalı. Isırgan bize enerji veren süper gıdaların ilk 10'u arasında yer alır. Çünkü zengin bir antioksidan, vitamin ve mineral kaynağıdır. Isırgandan harika ve son derece besleyici bir çorba yapabilirsiniz. Besin konsantrasyonunun yüksek olması, enerji verici içerikleri ve barındırdığı elementleri ile bu enerjiyi sağlar. Sabahları, kahvaltıdan yarım saat önce, bir bardak ısırgan otu çayı da beklediğiniz enerjiyi kazandırır. Çorbanın yanısıra, böreği, yemeği ve çeşitli türde kavurmaları da yapılır.
Menopoz semptomlarını azaltır
Günümüzde ısırgan otu, idrar yolu hastalıklarının, saman nezlesinin tedavisinde modern uygulayıcılar tarafından bile sıklıkla kullanılmakta. Ayrıca menopoz semptomlarının azaltılmasının yanı sıra, iyi huylu prostat büyümesinim gerilemesinde yardımcı . Isırgan otu çayı, böbreklerdeki kuma çok yardımcı olur. Aynı zamanda her türlü egzamayaı da iyi gelir. En iyi kan temizleyicilerinden biridir. Artrit ve eklem ağrılarını da yatıştırır. Saç dökülmesi üzerinde çok iyi bir etkisi vardır. Saçınızı üç ay boyunca suyu ile yıkarsanız dökülmeyi nasıl durdurduğunu göreceksiniz.
İlginç gelenek
Bazı köylerde romatizma ağrısı çeken kişiler, ağrılı eklemlerine yeni koparılmış ısırgan otu saplarından tutarak vururlar. Bu şekilde romatizma ağrılarının azaldığı söylenir. Bunun sebebi ısırgan otunun yaprakları üzerindeki küçük iğne gibi o yakan tüylerdeki histamin ve formik asitin deriyi yakması ve o bölgede kan dolaşımını hızlandırmasıdır.
Bir detox modasıdır gidiyor! Detox nedir? Her ne kadar zayıflama odaklı ürünlerin satışı için dile getirilen bir şey olsa da detox bir zayıflama yöntemi değildir. Detox vücudumuzdaki zararlı maddeleri, toksinleri atmak, uzaklaştırmak demektir. Günlük yediğimiz gıdalara dikkat etmeden, yeterli oksijen solumadan, hareket etmeden bir hap içeyim, 2 liralık maliyeti olan alkali su içeren ürünlere bir sürü paralar döküp içeyim ya da 2-3 bitki çayını karıştırıp içeyim detox olup kurtulayım düşüncesi sizce mantıklı mıdır? İlla ki alkali su içeceğim derseniz internetten reklamlarla abartılmış ürünler almayın. 2 lt suya 1 çay kaşığı karbonat karıştırıp içebilirsiniz. Alkali su diye satılan şey budur.
İLK HEDEF SU
Detox olayını kafanızda büyütmeyin, psikolojinizi bozmayın, paranızı boşa harcamayın. Amerikada bazı kliniklerde detox takıntılı bazı insanlara 500 dolara tuzlu su içeren serumların takıldığını bile duymaktayız, görmekteyiz. Vücudumuz zaten içtiğimiz suyla, yediğimiz maydanozla, salatayla bile her gün detox yapıyor. Fakat çok kötü bir beslenme tarzınız var ise, sigara, alkol kullanıyor, sürekli kızartma, kırmızı et, salam, sosis, sucuk, karbonhidrat, şeker, glikoz tarzı besleniyorsanız detox olayına biraz daha özen gösterebilirsiniz. En başta yeterli su içebilirsiniz.Günde 1 defa bulunduğunuz mevsimin karışık sebzelerinden yapılmış çorba içebilirsiniz. Maydanoz, kereviz, enginar tüketimini artırabilirsiniz. Sirkeli, limonlu, maydanozlu, sızma zeytinyağlı salatanızı masanızdan eksik etmeyebilirsiniz. Haftada 1 defa ormanlık alanlarda uzun yürüyüşler yaparak, mis gibi temiz hava soluyarak, taze meyveler, sebzeler tüketerek detox'un en güzelini yapmış olursunuz.
ARI POLENİ DETOX ETKİSİ YAPIYOR
Maydanoz, enginar, kereviz karaciğer dostu olan, vücuttan artık maddelerin atılmasını hızlandıran, karaciğeri temizleyen sebzelerdir.
En çok bakılan yeriniz ayaklarınız
Yorgun ayaklarınızdaki ölü cildi gevşetmek için harika bir yoldur soda. Bir küçük leğen sıcak suya yarım bardak soda ve 2 çorba kaşığı da deniz tuzu katın. Yaklaşık yirmi dakika boyunca ayağınızı suya batırın. İşlemden ılık su ile yıkayıp sonra kurulayın. Shea yağı ile nemlendirin. Böylece ayaklarınız yumuşaklık hissetirecektir. Bütün gün ayağınızı sıkan ayakkabınızın getirdiği stres, acı ve yorgunluğun da gittiğini göreceksiniz. Parlayan deri, estetik bir görüntü kazanan ayaklar da cabası.
Elma sirkesi sivilce savaşçısı
Sivilce için doğal ilaç; elma sirkesi. Eğer çok hassas bir cildiniz varsa sirkeyi biraz suyla seyreltebilirsiniz. Bu doğal sıvıyla sivilce ve akne gibi cilt enfeksiyonlarının bulunduğu bölgeyi temizlerseniz, derinizin o bölgesinde güçlü birantibakteriyel etki sağlarsınız.
Kuru ve kırılan tırnaklarınıza
Tırnaklarınızı hindistan cevizi yağı ile güçlendirebilirsiniz. Bu doğal yağ, kalıcı nem sağlayacak ve cildi güçlendiren derin besleyici bir tedavi sağlayacaktır. Akşamları tırnaklarınıza sürün. Bir eldiven giyin ve yatın. Sabah kalkınca yıkayın.
Ciltteki kuruluğa
Doğal cilt bakımı için kaymaklı ev yoğurdu çok faydalı olacaktır. En hassas cilt tiplerinde bile kullanabilir. İki çorba kaşığı doğal yoğurtu bir çay kaşığı bal ve 1 çay kaşığı kaymak karıştırın ve bu doğal tedaviyi cildinize yaklaşık beş dakika süreyle uygulayın. 15 dakika sonra yumuşak darbelerle durulayın.
Sağlığı ve güzelliği geri yükleyen doğanın bu çözümlerinin en simge ismi antik çağ kraliçesi Kleopatra'dır. Siyah ve parlak saçlarını, mükemmel cildini onda daimi kılan, saklayan; söz ettiğimiz "geleneksel" yöntemler oldu. O dönemler, bitki yağları, tohumlar, kınalar en çok kullanılan yollardı. Saç ya da diğer estetik sorunlar için, bitkiler ve ot bileşenleri, yaşlanmayı geciktirici takviyeler oldular asırlarca.
Eski kültürlerde doğa adeta bir "anne" gibiydi. Bağrında yetişen farklı yüzlerce ot, "sağlık ve güzellik" hizmeti sağlardı. Asırlar da geçse, değişmeyen gelenekler, zamanın koşullarında yenilenerek sürdü, sürüyor. Sağlığı ve güzelliği geri yükleyen doğanın bu çözümlerinin en simge ismi antik çağ kraliçesi Kleopatra'dır. Siyah ve parlak saçlarını, mükemmel cildini onda daimi kılan, saklayan; söz ettiğimiz "geleneksel" yöntemler oldu. O dönemler, bitki yağları, tohumlar, kınalar en çok kullanılan yollardı. Saç ya da diğer estetik sorunlar için, bitkiler ve ot bileşenleri, yaşlanmayı geciktirici takviyeler oldular asırlarca.
Şırıngayla değil doğal maskeyle alın
Şimdi ise doğanın bir çok gençlik sağlayan maddesinin "kimyasal isimler"le anıldığını görüyoruz. Güzellik kliniklerinde deri altına enjekte edilen ve gençleştiren, bir çok gençlik düşkünü ünlünün de vazgeçilmezi olan "Hyaluronik asit", aslında erişilmez medikal bir malzeme değil! Bazı deniz ürünlerinden ve bitkilerden elde ediliyor. Cildi parlayan, genç görünen bir arkadaşınıza sırrını sorduğunuzda, "Hyaluronik asit"in deri altına enjekte edildiği medikal uygulamalardan faydalandığını söyleyecektir muhtemelen.
Hyaluronik asit, vücudun her dokusunda bulunur ve bazı aktiviteleri gerçekleştirmekten sorumludur. Cilt yaşlanmasını azaltılması ve bağışıklık sistemini güçlendirmesinde kullanılır. Bu gençlik kaynağı olan özel sıvı, bitkilerde de var. Hyaluronik asit'i hergün yiyerek tüketeceğinizi, bu besinlerle cilr maskeleri yapabileceğinizi biliyor musunuz? Size Hyalüronik asit, içeren bazı besinleri anlatmak istiyorum sizlere.
Dünya Starları 'Kıvırcık Lahana' Tketiyor