Özellikle yüz şeklinize uygun tasarlanan bir saç kesimi ve saç rengiyle tüm görüntünüzü değiştirebilirsiniz. Saçlarımızda yaptığımız küçük değişiklikler bile kendimizi iyi hissetmemizi sağlayabilir. Eğer siz de yeni yıla sayılı günler kala imajınızı yenilemek istiyorsanız, 2023 sezonunda sizi en iyi yansıtan saç renklerine ve kesimlerine bir göz atmanız faydalı olacaktır. Çünkü her yıl olduğu gibi 2023’ün modasına uygun trend saç renkleri ve saç kesimleri şimdiden belli olmaya başladı. Saçlarda doğallığın ön planda olduğu bir sezona girerken, kısa ve kaküllü küt kesimler, yeni trend olarak hayatımıza geri dönecek.
DOĞAL TONLAR ÖN PLANDA
Her yıl olduğu gibi 2023’ün de modasına uygun saç renkleri ve kesimleri şimdiden belli olmaya başladı. 2022 yılında platin sarısını, karamel ombreyi, kızıl ve bakır tonlarını sıkça gördük. Özellikle pembe ve mavinin tonlarıyla renklendirilmiş saçlar, 2022 yılının trendleri arasında yer aldı. Ancak moda dünyası pandeminin izlerini silmek için her ne kadar tasarımlarında baharın canlı renklerini kullansa da, 2023 yılında saçlarda doğal tonların ön planda olacağını söyleyebiliriz. Yeni yıl ile birlikte artık parlak sarı tonlardaki saçlar, yavaş yavaş geride kalacak ve doğallığa doğru dönüş trendi başlayacak. Eğer siz de yeni yıla yeni bir imaj ile girmek istiyorsanız, öncelikle saç renginizi ve kesiminizi değiştirerek başlayabilirsiniz. Ama önce yeni yılda hangi renklerin öne çıkacağına ve hangi saç kesim modellerinin bizleri beklediğine, gelin bir göz atalım.
SAÇLARDA DOĞALA DÖNÜŞ MODASI
Yüzümüzün dışında, vücudumuzun herhangi bir bölgesinde oluşmuş eski veya yeni yara izleri de estetik görünüm anlamında birçok kişinin kâbusu olabiliyor. Genellikle sivilceler nedeniyle oluşan skarlar, çeşitli enfeksiyonlar, yaralanmalar, cerrahi müdahaleler veya yanıklar sonucunda da cildimizde ortaya çıkıyor. Ancak yara izleri günümüzde gelişen medikal estetik teknolojileri sayesinde artık kolayca silinebiliyor ya da çok hafif bir ize dönüştürülebiliyor.
Sivilce sorunu yaşayan birçok kişinin ortak problemlerinden biri de maalesef ciltte oluşan yara (skar) izleridir. Cildin hasar görmüş katmanına verilen ad olan skarlara genellikle sivilceler neden olsa da bunların yanı sıra çeşitli enfeksiyonlar, yanık, kesik gibi geçirilmiş travmalar veya herhangi bir cerrahi operasyon da yol açabiliyor. Günümüzde izleri yok etmek ve iyileştirmek içinse çeşitli tedavi yöntemleri bulunuyor. Ancak birçok kozmetik uygulamada olduğu gibi skar ve akne tedavilerinin de kişiye özel olarak belirlenmesi gerekiyor. Peki, günümüzde hem cilt güzelliğimizi gölgeleyen hem de psikolojimizi olumsuz etkileyen akne ve skarlara karşı hangi yöntemler kullanılıyor? Hangi uygulamaların sonuçları yüz güldürüyor? Gelin, bugün skarlarla savaşan uygulamaların bazılarını birlikte inceleyelim.
AKNE, HER YAŞTA CİLT SORUNUNA NEDEN OLUR
En sık karşılaşılan cilt problemlerinden biri aknedir. Ciltteki yağ bezleri ve kıl foliküllerinin iltihabı ile ortaya çıkan akneler (sivilceler), genellikle ergenlik dönemlerinde başlar. Her 10 ergenden 9’unu etkileyen akne, gençlerin en önemli estetik problemlerinden biri olsa da aslında her yaş grubunda görülebilir. Toplumumuzda “Sivilceler kendiliğinden geçer, tedavi ettirmeye gerek yok” gibi çok yanlış bir yargı vardır. Bu düşüncenin bedeli, maalesef çok ciddi yara izleriyle ödenebilir. Özellikle iltihaplı sivilceler, tedavi edilmediği zaman yüzünüzde ömür boyu taşıyacağınız kalıcı izlere yol açar. Bu izler de hem yüz güzelliğinizi gölgeler hem de psikolojik olarak sizi olumsuz etkiler. Ayrıca akneler için gelişigüzel uygulanacak her tedavi de aknelerin daha çok artmasına, yayılmasına ve kalıcı izler bırakmasına yol açar. Bu nedenle hem akne tedavisi hem de akneler nedeniyle oluşan yara izlerinin kapatılması için mutlaka bir uzman eşliğinde uygulamalar yapılmalıdır.
YARA İZLERİNİN TEDAVİSİ NASIL YAPILIR?
Kabanlar, her ne kadar dış giysi olarak değerlendirilse de şık görünmemizi sağlayan önemli parçalardan biridir. Bu nedenle her kombininizle uyum sağlayan ve stilinizi doğru yansıtan bir kaban seçmeniz önemlidir. Bu yıl hem spor hem de klasik tarza hitap eden bomber ve shearling ceketler, ‘Barbiecore’ trendinin etkisindeki fuşya kabanların yanı sıra trençkotun uzunluğundan ilham alan yeni nesil deri kabanlar ve şişme montlar, her yerde karşımıza çıkacak. Eğer bu sezon yeni bir kaban almaya ihtiyacınız varsa, gelin birlikte stilinize uygun kabanı bulmanızda bir yol haritası çizelim.
TARZINIZI TAMAMLAYAN DETAYLARDAN
Soğuk kış günlerinde hem bizi ısıtan hem de şıklığımızın en önemli tamamlayıcılarından biri olan kaban ve montları giymenin zamanı geldi. Aslında kabanların kışlık giysilerin arasında tarzınızı tamamlayan en önemli detaylardan biri olduğunu söylemek hiç de yanlış olmaz. Çünkü giydiğiniz kıyafet nasıl olursa olsun, kaliteli ve vücut tipinize uygun kusursuz bir kesime sahip olan bir kabanla göz kamaştırabilir, şıklık yarışında öne çıkabilirsiniz. 2022-2023 kaban trendleri arasında ise bu yıl hem spor hem klasik tarza hitap eden, muhteşem kabanlar ve montlar vitrinlerde yerini aldı. Eğer gardırobunuzda hem sezonun trendlerine uygun hem de hâlâ kullanılabilir bir kaban bulduysanız şanslısınız. Ama eğer bulamadıysanız ve yeni bir kaban almaya ihtiyaç duyuyorsanız, o zaman gelin hep birlikte bu yılın kaban trendlerini ve kaban alırken nelere dikkat etmeniz gerektiğini birlikte inceleyelim.
RENKLİ, CAZİBELİ VE GÖZ ALICI KABANLAR
Moda dünyası, pandemi döneminin izlerini kış sezonunda da silmeye kararlı. Öyle ki, bu sezon kabanlarda oldukça canlı ve bahar renkleriyle kışı karşıladı. Modern, renkli, şık, salaş, klasik ve oversize kaban modelleri arasından birini seçmek ise oldukça zor olacak gibi görünüyor. Çünkü bu sezon kabanlar hem cazibeli hem de göz alıcı. Özellikle spor tarza hitap eden ve aslında sonbaharın vazgeçilmezlerinden olan bomber ceketler, jeanle ya da mini etekle kolay kombinlenmesi açısından hala trend parçalar arasında. Kışın kasvetine inat ‘Barbiecore’ trendi ise hala etkisini sürdürüyor. Bu yıl gardırobunuza bir adet fuşya renkli kaban alabilirsiniz. Mevsimin vazgeçilmezlerinden olan shearling ceketler ise bu sezon jean ya da deri pantolonlarla eşleştirerek, stilinize şıklık katıyor. Biliyorsunuz ki, deri kıyafetler, hayatımıza çok hızlı bir giriş yaptı. Kış sezonunda da trençkotun uzunluğundan ilham alan yeni nesil deri kabanlar, göz alıcı bir görünüm elde etmenize yardımcı oluyor. Şık ve işlevsel şişme montlar da gardırobunuzda yer açmanız gereken parçalardan biri. Soğuk havaları, klasik duruşunuzdan ödün vermeden karşılamak isteyenlerdenseniz, o zaman doğru form ve kesime sahip kaşe bir kabana yatırım yapabilirsiniz. Kaşe kumaştan tasarlanmış siyah, kahve ve camel tonlarında kabanlar hem spor hem de klasik kıyafetlerinizle uyumlu bir görünüm sergileyecektir.
Peki, cilt bakımınızı yaparken tüm canlıların yaşam kaynağı olduğu gibi cildimizin genç kalabilmesinde de önemli bir rol üstlenen suyun gücünü kullanmaya ne dersiniz? Cevabınız ‘Evet’ ise sizi cildi derinlemesine temizleyerek, canlılık veren, nemini ve parlaklığını yeniden kazandıran, en önemlisi ise suyun mucizevi gücünden faydalanan ‘Hydrafacial’ uygulamasıyla tanıştırmak istiyorum. Teknolojinin gelişmesiyle birlikte cilt bakım ritüellerimize ekleyeceğimiz birçok etkili uygulamada hayatımıza giriyor. Bakımlı ve genç görünümümüzü koruyabilmemiz için, her daim cilt bakımımızı yapmamız gerektiği ise kaçınılmaz bir gerçek. Peki, bunu yaparken vücudumuzun da büyük bir kısmını oluşturan suyun gücünü kullanmak istemez misiniz? Biliyoruz ki, sağlıksız olarak görünen ciltlerin birçoğunun esas sorunu, nem kaybetmeleri ve bu nedenle kuruluk, çatlak ve kırışıklık sorunlarıyla karşı karşıya kalmasıdır. Özellikle mevsim geçişlerindeki değişiklikler en çok da yüz, boyun ve dekolte bölgesini olumsuz etkiler. Sıcaklık farkı, nem, rüzgâr, güneş ışınları nedeniyle de cildimiz yorgun düşer, nemini kaybeder, canlılığını yitirir ve bizler sağlıksız bir görünümle karşı karşıya kalırız. Cildimizi korumanın ve eskisi gibi sağlıklı görünmesini sağlamanın en iyi yollarından biri de su bazlı temizlik uygulaması olarak da bilinen Hydrafacial yöntemidir. Suyun gücünden faydalanan bu uygulama, cildi derinlemesine temizliyor, gözenekleri sıkılaştırıyor ve ince kırışıklıkların yok olmasına destek oluyor. Sonuçta da ortaya daha genç ve taze bir cilt çıkıyor.
BİRÇOK CİLT PROBLEMİNE İYİ GELİYOR
Bu yöntem ile birlikte öncelikle şunu belirtmeliyim ki, cildin gereksinim duyduğu antioksidan ve mineraller cilde geri verilerek, nem dengesi sağlanabiliyor. Su bazlı temizlik uygulaması olmasıyla birlikte klasik cilt bakımı yöntemlerinden farklı olarak birçok cilt probleminde de etkili sonuçlar verebiliyor. Anti-aging yöntemi olarak da kullanılan Hydrafacial, yüz, boyun ve dekolte bölgelerinde güvenle kullanılabiliyor. Cildin oksijen ihtiyacını karşılayan, medikal bir cilt bakım yöntemi olan Hydrafacial ile sivilce tedavisi, siyah nokta problemi, tıkalı gözenek tedavisi, leke tedavisi, cilt tonu düzensizliği, cildin canlandırılması, cilt sıkılaşması, ince çizgi ile derinleşmemiş kırışıklıkların tedavisi ile cildin nemlendirilmesi sorunlarına çözüm bulunabiliyor. Merkezimizde de birçok kişiye bu işlemi gerçekleştiriyoruz. Düzenli uygulayan hastalarımızın işlem sonrasında parlak bir cilde sahip olmaları nedeniyle sık sık makyaj yapmaya ihtiyaç duymadıklarını söylediklerine şahit olduğumu da belirtmeliyim.
CİLDİ TEMİZLE, ARINDIR VE BESLE MANTIĞI
Her zaman sağlıklı, parlak ve bakımlı bir cilde sahip olmanın dört altın kuralı olduğunu söylerim. Bunlar; cildin iyi temizlenmesi, cildin arındırılması, cildin nemlendirilmesi ve cildin güneşten korunmasıdır. Bu dört aşamaya her daim dikkat ettiğiniz de sağlıklı bir cilde sahip olmamanız mümkün değil. Aslında Hydrafacial uygulaması da bu temeller üzerine kuruludur. Uygulamada her biri spiral bir tasarıma sahip olan farklı başlıklarla önce cilt temizlenir ve cilt tipine uygun temizleyici solüsyon seçilerek, gözeneklerin yumuşaması sağlanır. Gözeneklerin yumuşamasıyla birlikte cilt, maruz kalınan ağır metallerden ve cildi yoran yağdan arındırılır. Daha sonra ise kişilerin cilt tipine ve cilt problemlerine uygun seçilen vitamin ve minerallerle cilt beslenir. Uygulamanın her adımında da farklı bir başlık devreye girerek, etkili sonuç alınması sağlar.
Kaş tasarımı konusundaki deneyimime dayanarak şunu söyleyebilirim ki, burada en önemli olan şey; doğal ifadenizi bozmadan ve aynaya baktığınızda sizi mutlu edecek dokunuşlarla kaşlarınızı simetrik bir şekilde yeniden yaratmaktır. Çünkü kaşlar, yüz simetrisinin olmazsa olmazıdır...
KALICI OLDUĞU İÇİN DİKKAT
Yüzümüzü şekillendirmede büyük bir rol oynayan kaşlarımız, bazı nedenlerden ötürü sağlıklı ve gür görünümünü kaybeder. Özellikle yanlış kaş alımı uygulamaları, beslenme eksiklikleri, hormonal dengesizlik, stres, saç kıran hastalığı, yanık ve travma yaraları gibi birçok etken kaşlarımızın dökülmesine ve simetrisinin bozulmasına yol açar. Ancak bu konuda da artık endişelenmemize gerek yok. Çünkü modern teknikler yardımıyla eskisi gibi gür ve simetrik kaşlara sahip olmak mümkün. Hem de doğal görünümünü kaybetmeden. Son yıllarda özellikle kadınlar arasında popüler bir uygulama haline gelen kaş tasarımı ile daha çekici ve genç bakışlar elde edilebiliyor. Ancak kaş tasarımı kalıcı bir uygulama olduğu için işlemi yaptırdığınız yerlere ve kişileri çok dikkat etmeniz gerekiyor. Aksi taktirde hatalı yapılan uygulamalar, birçok kişinin hayatını kâbusa çevirebilir ve bunların düzeltilmesi de uzun bir zaman alır. Bu nedenle alanında uzman birine kaş tasarımı yaptırmaya özen gösterin.
KAŞ TASARIMI YAPMAK UZMANLIK GEREKTİRİR
Kaş tasarımı yapmak gerçekten incelik ve uzmanlık gerektiren bir işlemdir. Yüz güzelliğini belirleyen unsur, simetridir ve kaşlarda simetriyi elde etmekte önemli bir rol oynar. Doğru kaş tasarımı ile gür ve simetrik kaşlara sahip olabileceğiniz gibi doğal görünümünüzü de koruyabilirsiniz ki, bu uygulamanın en önemli ayrıntısıdır. Çünkü yapay bir görüntü, maalesef ki yüz bütünlüğünüzü etkiler ve bakışlarınızı da çirkinleştirir. Bu nedenle işin ehli kişiler tarafından doğru kaş tasarımı uygulaması yapılmalıdır.
KİŞİYE ÖZEL PLANLANIR
Yaş alma ile birlikte oluşan lekeler ve kırışıklıklar da ellerimizin yaşlı bir görüntüye bürünmesine neden olur. Ancak tüm bu olumsuzlukları ortadan kaldırabilmek için günümüzde birçok el gençleştirme uygulaması bulunmaktadır. Unutmayın! Her daim genç ve bakımlı görünebilmeniz için sadece yüzünüze özen göstermeniz yetmez, ellerinize de mutlaka ihtiyacı olan gençliği vermeniz gerekir.
Olduğunuzdan daha genç görünmek için her ay düzenli cilt bakımınızı yaptırıyor, parlak ve sağlıklı saçlara sahip olmak içinse saç bakımınızı ihmal etmiyorsunuzdur. Belki de her daim zinde ve enerjik görünebilmek için daha birçok anti-aging uygulamalarından faydalanıyorsunuzdur.
Peki, yaşlılık belirtilerinin kendini en çok gösterdiği ve deformasyonun da yoğun olarak gerçekleştiği yerlerden biri olan ellerinize hak ettiği bakımı yapıyor musunuz? Gün içerisinde sürekli güneşin zararlı ışınlarına ve kullandığımız dezenfektanlar ile kimyasallara maruz kalan ellerimiz, maalesef ki yıpranıyor ve sağlığını kaybediyor. Zamanla elastikiyetini kaybeden ellerimizde ayrıca yaş almanın etkisiyle birlikte kırışıklıklar ve lekeler de boy göstermeye başlıyor. Bu olumsuzluklar bir de bakımsız tırnak görünümüyle birleşince, ortaya yıpranmış ve yaşlı görünümlü eller çıkabiliyor. Böyle bir durumla karşılaşmamak içinse yüzümüze gösterdiğimiz özeni mutlaka ellerimize de göstermemiz gerekiyor. Peki, el bakımımızı nasıl yapacağız? Sağlıklı ve genç görünen ellere sahip olmak aslında hiç de zor değil. Çünkü günümüzde uygulaması kolay el gençleştirme yöntemleriyle ve tırnak bakımlarıyla eskisi gibi kaliteli cilt yapısına sahip, zarif ellere kavuşmanız mümkün.
EL GENÇLEŞTİRME YÖNTEMLERİ NELERDİR?
El gençleştirme işlemleri, ellerinde yaşlanma belirtileri olan kadın ve erkek fark etmeksizin tüm hastalara uygulanabilmektedir. Yaşlanmaya karşı direnç gösteremeyen elleri, eski formuna kavuşturmak için özel olarak geliştirilmiş olan ameliyatsız bu yöntemler, hem kısa sürede hem de acısız bir şekilde uygulanabilmektedir. Günümüzde ise ellerin cilt kalitesini arttırmak ve nem dengesini sağlamak amacıyla el dolgusu, el mezoterapisi, saf hyaluronik asit ve PRP gibi yöntemler sıkça kullanılmaktadır.
Bu sezon doğanın nötr tonlarıyla birleşen renkler daha canlı, etekler daha mini, çizgiler ise çok daha feminen olacak. Transparan ve akışkan kumaşlardan deriye, dizüstü çizmelerden kalın tabanlı botlara kadar birçok yeni trend, sonbahar-kış sezonunda hayatımıza giriyor.
Ayrıca vintage tasarımlardan hoşlananlar için de bir müjdem var. Çünkü tüvit kumaş ve vintage görünümlü deri ceketler ile 500 yılı aşkın geçmişi olan korseler, dolaplarımıza güçlü bir geri dönüş yapıyor.
VİNTAGE GÖRÜNÜMLÜ DERİ CEKETLER
Modaya yön veren dünyaca ünlü giyim markaları, 2022-2023 sonbahar-kış sezonunda adeta pandeminin yarattığı kasvetli havayı ortadan kaldırıyor. Bu sezon, pembenin, beyazın, mavinin, kırmızının ön plana çıktığı, son derece pozitif ve göz alıcı tasarımlar bizleri bekliyor. Yeni sezonun en dikkat çekici değişimi ise vintage tarzının güçlü bir şekilde geri dönmesi. Özellikle vintage görünümlü deri ceketler, sonbahar-kış stilinizde başrolü oynamaya aday parçalardan. Bu nedenle vintage efektli desen ve formlarla birleşen ve sokak stilinin vazgeçilmezleri arasında yer alan deri ceketlerinizi çıkarmanın tam zamanı.
DERİ ELBİSE YÜKSELİŞİ
Hayatımıza yeni giren kavramlardan biri olan dekorasyon terapisi, renklerin ve ışığın gücünü kullanarak, ruh halinizin düzelmesine yardımcı olabiliyor. Evinizde huzurlu, ferah ve dinlendirici bir ortam oluşmasına katkı sağlayan dekorasyon terapisini uygulamak ise oldukça basit. Özellikle yoğun ve stresli bir yaşam sürüyorsanız, bu terapi tam da size göre...
İnsan psikolojisini olumlu ya da olumsuz etkileyen birçok faktör vardır. Ancak bunlardan bir tanesi oldukça önemli. Çünkü bizler için adeta güvenli bir liman olan evlerimizin dekorasyonu da ruh sağlığımız üzerinde yadsınamayacak kadar etkili olabiliyor. Evinize girdiğiniz zaman ruh haliniz kötü olmaya devam ediyor mu? Kendinizi karanlığa gömülmüş mü hissediyorsunuz? Mutsuzsunuz ama nedenini bilmiyor musunuz? O zaman belki de sorun, yaşadığınız yerdedir. Belki de artık evinize bir dekorasyon terapisi uygulama vaktiniz gelmiştir. Çünkü huzurlu ve ferah bir görünümün oluşmasına büyük katkı sağlayan dekorasyon terapisi, ışığın ve renklerin gücüyle sizlere depresyondan uzak bir yaşam alanı vadediyor. Peki, dekorasyon terapisi nasıl uygulanabilir? Neler yapmamız gerekiyor?
İLK ADIM FAZLALIKLARDAN KURTULMAK
Hayatınızda baş etmek durumunda olduğunuz birçok sorun ve sıkıntı varken ya da sadece huzur ararken, evinizin gereksiz ve kullanmadığınız eşyalarla dolu olması sizi kötü bir ruh haline sokabilir. Bu nedenle dekorasyon terapisine evinizdeki fazlalıklardan kurtularak başlayabilirsiniz. Yani evinize bir detoks programı uygulamanız gerekiyor. Çünkü evlerinizde birikmiş, üst üste duran eski eşyalar, rengi solmuş örtüler, kurumuş çiçekler, gereksiz yer kaplayan koltuklar, yaşam alanınızın nefes almasını engeller ve enerjinizi yok eder. Bunun için fonksiyonelliğini yitirmiş ve olmasa da olur dediğiniz eşyaları evinizden çıkarın ve kendinize nefes alabileceğiniz alanlar yaratın.
PLASTİK VE SENTETİK MALZEMELERİ KULLANMAYIN