Ama Demet Akalın’ın 23 Nisan’da yayınlanan yeni albümü “Ateş” benim için bir istisna oldu.
“Ateş”, 15 yeni şarkıdan oluşuyor. Geçen hafta çıkan “Napıyorsan Yap”, eller havaya döneminin resmen açıldığının, beşinci cemrenin gidere-atara düştüğünün kanıtıydı. Albümdeki diğer şarkılar da şaşırtmadı o yüzden. Albümün geneline bakarsanız, yok yok...
Söz ve bestelerde Ayla Çelik, Cansu Kurtçu, Derya Bedavacı, Ebru Polat, Efe Bahadır, Emirkan, Gökhan Tepe, Hakkı Yalçın, Murat Güneş, Öze Bade Derinöz, Serdar Aslan, Sıla, Şebnem Sungur ve Tan Taşçı; düzenlemelerde Hasan Çiçek, Volga Tamöz, Mustafa Ceceli, Okay Barış, Alper Atakan, Gürsel Çelik, Catwork, Erhan Bayrak ve Serkan Ölçer imzaları var.
Pop müzik sektörünün toplama albümü gibi yani.
Gidenin ardından eğlenmek mi, sövmek mi, ağlamak mı dersin, yenisine kur yapmak mı...
Albüm, ilişkinin tüm fazlarını barındırıyor. Sık sık Allah’a havale etmek de genel anlamda şarkıların olmazsa olmazı. Yeni sevgiliye gel gel yapmak ve bolca vaat de mevcut.
Amaç ise iklim değişikliği konusunda farkındalık yaratmak.
Günsür ve Kurşun’un birlikte yazdığı “What Eye See” (Gözün Gördüğü), tüm dünyayı ilgilendiren bu konuyu iki dilde adrese ulaştıracak; Türkçe ve İngilizce olarak...
Ekibin bu çalışmasını haziran ayında yayınlanacak “Uyanma Vakti” takip edecek.
“What Eye See”nin yönetmenliğini Günsür’ün “Kanaga” adlı internet dizisinin yönetmeni olan Tolga Yücel üstleniyor. Klipte Kanaga’dan da görüntüler bulunuyor. Hatta sitede Kanaga soundtrack olarak görülüyor.
Mehmet Günsür’ün oyunculuğunu müzikal yetenekleriyle harmanlaması malum. “Aşk Tesadüfleri Sever” için “Eylül Akşamı”ndayı söylemişti. “Fi”de müzik hocasıydı. “Unutursam Fısılda”da kaymakamın oğluydu ama müzikle yakından ilgiliydi.
Müzikseverliğini sıkça dile getiren, bu konuda kendini durmadan eğiten Mehmet Günsür, Hakan Kurşun gibi deneyimli bir müzisyenle yola çıkarak güzel bir işbirliğine imza attı.
Öncelikle, single için hislerim, grubun daha fazla elektronik tabanlı müziğe yükseldiği, vokalin daha net duyulduğuydu. The Away Days sound’unun şekil değiştirdiğini düşünmüştüm. Bu sadece bir denemeymiş, bunu da ekipten öğrendim.
Dönelim yeni şarkılarına... Sosyal medyadan Everything Everything grubu destek veriyor, “Designed” dijital dinleme sitelerinde top listelere giriyorlar. Geçtiğimiz hafta yayınlanan bir şarkı için hızlı ve güzel bir yükseliş.
Tabii ki iki yıl kolay geçmemiş.
Bu süreçte ikili depresyon yaşadıklarını açıkça dile getirdi.
Can Özen “Stüdyoma gireyim, müziğimi yapayım plak şirketim yayınlasın demek 70’ler 80’lerin filmlerinde kaldı. Günümüzde çalışma seviyen de stresin de artıyor. Bir de yapmak istediklerin var. Bu temponun ucunu kaçırınca her insanda oluşabilecek sıkıntılar oluyor. Zevk almamaya başlıyorsun. Depresyon ve anksiyete ortaya çıkıyor. Turnelerdeki konser yoğunluğu da var. Çeşitli gereklilikler de var. Yaşanılanlar göründüğü kadar kolay ve eğlenceli değil” diyor konu müzisyenlerin psikolojisi olunca.
Bunları anlatırken bile endişe gözünden okunuyordu çünkü aynı durumu yaşayan birçok meslektaşı olduğundan da bahsediyor.
Dünya Gazeteciler Konferansı 2019 için gittiğim ülkede, günde üç il gezerek meslektaşlarımla konuşma fırsatı buldum. 50 ülkeden 64 gazeteciyle yani... Haber dilinde barış konulu konuşmaların ardından gazeteciliğin geleceği de masaya yatırıldı.
Benim aklım ise bu ülkenin bir numaralı uluslarası tanıtım yöntemi olan K-pop’taydı. İlk gün Seul’de adım başı K-Pop şarkıları duyuluyor, o ay doğum günü olan ünlü yıldızların fotoğrafları kafelerden sokaklara taşıyordu.
BTS grubunun ürünleri olan BT21’in satıldığı Line Friends Store’lardaki kuyruklar gözümden kaçmadı. Billboard’larda k-drama oyuncuları kadar pop müzik sanatçıları ve gruplarının elemanları da yer alıyordu.
Güney Kore’nin kültür atağı olan pop müziğin yanı sıra K-rap, K-indie, K-rock etkisi de hissediliyordu. Bu aralar en çok TXT, Jang Dongwoo, Everglow, NCT 127, Jeong Sewoon, BTS, SNSD, Super Junior gibi isimler dinleniyormuş, hemen not ettim.
İlk gece gazetecileri ağırlayan Seul Belediye Başkanı Park Won-soon, yeni yılda da reklam filmlerinde BTS’e yer verdiklerini ve şehrin tanıtımı için onursal reklam yüzlerinin çok uygun olduğunu söylüyordu.
Kampanya için her bir üye, özel şarkı hazırlamıştı. 2017’den bu yana BTS grubu üyeleri Seul’ün turizm kampanyası “I Seoul U”nun da reklam yüzü ve şöhretlerini sevenlerini ülkeye çekmekte kullanıyor.
Önce açıklamayı özetleyeyim:
“Sesimizi çıkaramadığımız veya belirli olayla bir ötekinden haberdar olduğumuz bazı durumlar artık sınırlarını aşmış durumda. Mekanlara muhtaç olduğumuz algısı, işletmelerde sanatçıyı mekan sahibi yaratır düşüncesini tetiklemekte ve bu düşünceyle işletmeciler kendilerinde bireylere haddinden fazla yakınlık gösterme cüretini dahi bulabilmektedir..."
Ve son olarak kararın nedeni şöyle açıklanıyor:
“Fiziksel, psikolojik ve ekonomik sömürünün bulunduğu bir çalışma sistemini asla, hiçbir şekilde kabul etmiyoruz.
Bu sebeple biz, isimleri geçen kolektifler olarak işimize, kitlemize, sanatımıza, üretimlerimize, benliğimize ve bedenlerimize saygı gösterilmediği, adil ve eşit ilişki biçimleri geliştirilmediği müddetçe, Peyote’de gerçekleşecek tüm etkinliklerimizi durdurma kararı alıyoruz.”
İmzası bulunan kolektifler AİD, Açık Alan, Assembly Station, Badmash, Beton Orman, Build Your Tribe, Chaos I Am Your Mistress, Digital Drugs, In The Void, Istanbul Experimental, M4NM, Mevzu Records, Out of Order, Parazit Kolektif, Pragmata, Radyo Modyan, Robonima, SitDownAndance, Subroomer Records, Syncope, Table Records, Tuff Boiz ve Wreckage Sound System.
Hepimizin çeşitli kılıklarda profil fotoğrafları, türlü müziklerde denemelerinin olduğu hesaplar...
“O hesaplara ne oldu?” diyeceksiniz. Şu an siteye girebiliyorsunuz. Tabi Nuh nebiden kalma şifrenizi hatırlıyorsanız...
Ama kayıt altına alınmayan, başka platformlarda yayınlanmayan müziklerinize ne mi oldu: Uçuuup gittiler...
Haber uluslarararası müzik sitelerinde yer aldığında hüzünlendim. Sonuçta 2003-2015 arasında platforma yüklenen 50 milyonun üzerinde şarkının tek bir bit datası bile geriye kalmamıştı. Platformda yer alan 14 milyon müzik üreticisinden bazıları müziklerini yeniden indirmek ve/veya başka platformda kullanmak isterken acı haberi aldılar.
Resmi haberi MySpace “Bir proje sonucu son 3 yıllık dönemden önce yüklediğiniz bilgileri kaybettik” diye duyurdu. Yani kazara 12 yıllık iyi ya da kötü müzik ortadan kaybolmuş oldu.
Müzik yapan herkes minimum iki kopya alınması ve bir bulut hesabında, harddiskte ya da bilgisayarda yedeklemesi gerektiğini bilir. Yeni kayıt yapanlar için önerim yedek almadan asla ama asla paylaşım yapmamaları. Harddisklerde bile zaman içinde sıkıntılar yaşanabiliyor. Hatta eski mp3’lerinizi yedeklediyseniz, zaman içinde tutukluk yaptığını ya da kaydın cızırdadığını duyacaksınız. Yapabildiğiniz kadar fazla formatta çoğaltın.
Sundance Film Festivali’nde gösterilen, HBO’da mart başında yayınlanan, Dan Reed imzalı iki bölümlük “Leaving Neverland” belgeseli, yabancı basında olduğu gibi bizim gündemimizi de ele geçirdi.
Jackson’ın hikayesini hatırlarsanız... İki kez çocuğa cinsel istismar suçundan yargılanmış, ilkinde avukatları aracılığıyla anlaşma yoluna gitmiş, ikincisinden beraat etmişti.
Ölümünün ardından da zaman zaman gündeme gelen bu suçlamalar, tüm çıplaklığıyla belgeselde yeniden vücut buldu. Artık inkar edilebilir, geçiştirilebilir, kulak ardı edilebilir bir yanı kalmadı yani.
James Safechuck ve Wade Robson’ın çocukken yaşadıklarını anlatmaları, ailelerinin konuşması, bir ünlüyle dost olma büyüsüne kapılıp gitmenin korkunçluğunu ve yaşananların hayatlarına bıraktığı izleri görmek, insanda korku filmi etkisi yaratıyor.
Michael Jackson’ın kariyerine değil özel hayatına odaklanan “Leaving Neverland”, kimsenin duymak istemeyeceği türden iddialarla dolu.
İddia diyorum çünkü yaşamı boyunca bu iddialardan bir kere bile ceza almadı Michael.
Amerika Kayıt Endüstrisi Birliği (RIAA)’nin verilerine göre, dünyanın en önemli müzik pazarlarından Amerika’da fiziki satışta yüzde 15, dijital albüm satışında yüzde 25 ve single satışında yüzde 28 düşüş var. Radyo yayınları ise yüzde 23 büyüme kaydetmiş. Verilere göre, müzik sektörünü ayakta tutan dijital müzik platformları ve onların abonelik sistemleri. Şu an alımdan çok dinleme, arşivcilikten çok günü yaşama, dilediğince şarkıya kolay ulaşma ön planda. Plak koleksiyonerleri bir yana, müzik almak, dijital de olsa albüm saklamak tarihe karışmak üzere gibi gözüküyor.
Öte yandan Türkiye’de
Geçen hafta rock müzik alanında Türkiye’nin önemli gruplarından The Climb’ın Paslanmaz Kalem sitesindeki röportajına denk geldim. Pentagram’ın da solistliğini üstlenen grubun vokalisti Gökalp Ergen, 8 Mart’ta düzenlenecek “Laneth Bir Gece 2” öncesi verdiği röportajda Türk müzikseverlerin dönem içinde kaydettiği gelişmeye dikkat çekmiş.
Ergen, “Sahneden aşağıya baktığımda harika bir kalabalık görüyorum. İyi müzik dinleyen, sevdiği grubu büyüklerinin kendilerinden önce yaptıkları gibi sahiplenen, bilinçli genç müzikseverler görüyorum. İlginç dinamikleri olan heyecan verici, yepyeni bir müzik tüketim algısı var. Ben bazı dostlarımın aksine, müzik piyasasının 90’lardan bu yana birçok açıdan iyiye gittiğini düşünüyorum” diyor.
Müziğin satışı yerine dijital abonelik trend olsa da müzikseverlerin, önceki dönemlere oranla daha eğitimli, spesifik türlerdeki müziklere de hakim, genelde saygılı olduklarını görüyoruz. Bu da müziğimiz adına oldukça umut verici.
Samimi konserler
Jam Session, ikinci yılında İstanbul’a yayıldı. 8 farklı mekanda 14 farklı performans, biri akustik olmak üzere toplam 3 söyleşiye ev sahipliği yapacak. Bu etkinliklerin en güzel yanı ise bir anlamda samimi bir konser ortamı sunması. Fuzuli, Nusaibin, Noland ve Nekropsi’yi ise kaçırmasanız iyi edersiniz. Mart ayı sonuna kadar sürecek etkinliklere bir göz atmanızı öneririm.