Şenay Düdek

Süper Star’a Süper Show

5 Mayıs 2010
New York dönüşü canım anamı bir kez görebildim. Çok koşturuyorum. Amaç, iyiyi, güzeli, doğruyu ve duymadığınız haberleri sizlere iletebilmek.

Adını benim köşede sıkça rastladığınız Sinan Kuzucu ile bir yemek yedik. Sinan yeni bir şov programı hazırlığında. Biliyorsunuz Sinan en son Bülent Ersoy, Muazzez Abacı, Seçil Heper, Samime Sanay, Yaşar Özel, Mustafa Sağyaşar, Zekai Tunca ve Yıldırım Bekçi’i bir araya getirmişti. ‘Fasl-ı Şahane’ konserleri yapmıştı. Şu aralar İzmir’de de bu devleri çıkarmak için yer arıyor. Yine yılların dev bir ismi Behiye Aksoy için de çok özel bir anma gecesi düzenliyor. Bu konuda Behiye Aksoy’un oğlu Ahmet ve yılların dostu, modanın imparatoru Yıldırım Mayruk ona yardımcı. Ama asıl Süper Star için bir projesi var. Anlatırken, heyecandan yemeğini yiyemedi.

Alaturka sazlarla Yalnızca alaturka

Sinan Türk Sanat Müziği’ne besteleri ve şefliği ile yıllardır hizmet veren Selcuk Tekay’a en az 20 kişiden meydana gelen bir ekip kurmasını istemiş. Ekip de çaldığı enstrümanlarda hep zirvedeki isimler olacak. İkna ederlerse Hüsnü Şenlendirici de var. Çok özel bir dekor hazırlanacak. Süper Star Dede Efendi, İtri’den, Avni Anıl’dan, Yesari Asım Ersoy’dan, Münir Nurettin Selçuk’dan günümüzün ünlü bestecilerinin eserlerini okuyacak. Finalde Orhan Gencebay’ın unutulmaz besteleri de yer alacak. Sinan’ın bu projesi beni bile heyecanlandırdı. Süper Star da bu projeye çok sıcak bakmış. Ayrıca Behiye Aksoy gecesinde de yer almak istemiş.

Bir hayal gerçek oldu

Sinan’dan ayrıldıktan sonra 30 yıllık can dostum, sevgili büyüğüm Cihat Calin ile buluştum. Bu işleri çok iyi bilir. Ajda Pekkan’ ı da iyi tanır. Cihat Ağabey 1976 yılında rahmetli Zeki Müren ile Ajda Pekkan’ı aynı sahnede bir araya getiren ekibin başıydı.
Üç ay uğraştılar
O tarihlerde Gazinocular Kralı rahmetli Fahri Ağabey (Aslan) bile inanamamış. Cihat Ağabey Büyük Efes Oteli’nde Genel Müdür Yardımcısıydı. Yiyecek-İçecek Müdürü Yüzyıl Becerik ile koşturmalarına tanığım. Üç ay rahmetli Zeki Bey ve Ajda Pekkan’ ın peşinde Ankara, Bursa, İstanbul gitmişlerdi. 

Yazının Devamını Oku

Felix demode, Cipriani kuyruk

2 Mayıs 2010
Evet efendim dünden devam. Cumartesi gün muhteşem başladı ve öyle sürdü. Şansımıza hava güzeldi.

Central Park 922 7 th Avenue de Le Pain Quotıdıen de olağanüstü bir kahvaltı yaptık. NY’de toplam 20 ye yakın şubesi var. Fiyatlar biraz yüksek. Buna rağmen yer bulmak olanaksız. Şansımız yaver gitti. Ardından Macy’s Alışveriş Merkezi’nde aldık soluğu. Canım Cicom (Besim Kazado) hepimize o gün burada bir günlüğe mahsus süper indirim olduğunu söyleyince Herald Square 3 A 34 Street Macy’s’e koştuk. Zaten televizyonlardan da bir gün önce gündüz ve gece burada büyük ucuzluğun olduğu anons edildi. Ama hayal kırıklığı ve aldatmaca. Ben dört kravat alıp çıktım. Üstelik bayağı da pahalı. Biraz üst kısmında 568 Broadway Soho’da A/ X Armani Exchange’ye gittim. Yelda Doğramacı adlı çok şeker bir Türk kızı ile tesadüf tanıştım. Pek çok alışverişimi de uygun fiyata burada yaptım. Çünkü Yelda NY’de okuyor ve yaptığı her satış kendine prim kazandırıyor. Bilginize. Ardından İsmail ile buluşarak Soho’da bir tur attık. Cipriani’ ye uğradık kuyruk vardı. Bana göre esprisi bitti ama öğlenleri İstanbul Paper Moon gibi oluyor. Hemen karşısında yer alan Diva’ da oturduk. Buranın patronu Türk asıllı Amerikalı bir iş adamıymış. Adresi 341 West Broadway Soho. Ardından ta 2000’li yıllarda hayli popüler olan Felix’ de bir kahve içtik. Bir akşam da şöyle bir uğradık. Ama eskimiş esprisi bitmiş. Sevgili Nevda (Yılmaz) yıllarca önce Felix’ de torpille yer bulmuştu çok eğlenmiştik.

Nespresso, Ahu ile nefis bir gece

Pazar kendime izin verdim. Tek başına turladım. 5 Avenua, Madison, Park Avenua ve Soho’ ya kadar indim. Toplam sanırım bir 20 kilometre yol yürüdüm. Zagat’da yer alan Madison Av 66 st de Nespresso’da mükemmel bir kahvaltı yaptım. Buranın ön kısmı kahvaltı yeri. Arkada ise tüm kahve çeşitleri hediyelik paketler halinde satılıyor. Bu arada hangi butik ya da mağazaya giderseniz en pahalı bir giysi de alsanız hediye paket yapma becerileri yok. Bir torbanın içine atıp veriyorlar. Madison’da Armani, Valentino, Chanel, Prada, Roberto Cavalli, Hermes olmak özere tüm markaları bulabilirsiniz. Parası olanlar için yorulmadan alışveriş yapabileceği yer. 6 ve 7 Ave ise daha uygun. 7 Ave 55 st’de Park Cafe’de yorgunluk atar Rockefeller Center’da hem alışveriş yapıp güzel bir salata yiyebilirsiniz. Yine burada Radyo City’in yanında büyük bir GAP mağazası var. Daha sonra ben Besim, Ömer ve tekstil sektöründe başarılı bir iş adamı olan arkadaşımız Orhan İbar buluşup metro ile Down Town’ a Çin ve İtalyan mahallesine geçtik. Çin hayal kırıklığı yarattı. Eskiden hareketliydi. Pek çok marka saat ve çanta modellerinin feyk yani neredeyse bire bir taklitlerini bulmak mümkündü. Artık yasakmış. Ama İtalyan mahallesinde hayli şık bar, restoran, pizza satan yerler var. Bir de İtalyan dondurması. Bir top 3.5 dolar. Ayrıca bana göre İzmir’imde Peximet, Reyhan, Sevinç ve Özsüt’ deki tatlı ve dondurmalar on basar. Üstelik de bir top 1-1.5 TL. Akşam yemeğini dostluğundan onur ve gurur duyduğum Les Ottomans’ ın dünya iyisi patroniçesi Ahu Aysan Kerimoğlu’ nun davetlisi olarak Le Colonial adlı bir Vietman restoranında yedik. Ahu muhteşem bir insan. Kibar, bonkör. Harika bir kadın. Atatürk’ün izinde. Bence Turizm ve Kültür Bakanlığı kendisinden yararlanmalı. Vizyonu geniş. Dört lisan biliyor ve dünyayı dolaşıyor. Yemekte eski bir manken olan Şule Haskell vardı. Emlak işleri yapıyor. Meraklılara telefonu:
+212 891-7128.

Mutlaka görün, gidin, alışveriş yapın

NY beş bölge. Manhattan, Brooklyn, Qoeens, Bronx, Staten Island. Türkler en çok Brooklyn’de yaşıyor. Gidin. Metroyu tercih edin. Metro Card her yerde satılıyor ve tek sefer 2 dolar. Özgürlük Anıtı, Ellis(Island) Adası, Empire State (Building) Binası, Central Park, Little İtaly, Broadway, Trump Tower, Metropolitan’ı görün. NY de bu yıl zirvede olan gece kulübü 50 Gansevoort St. Griffin, İtalyan restoranı Lunella, 198 Allen Srr de Pala Pizza, özellikle NY’de yaşayanların gözdesi Le Bilboguet Restoranve 1 Central Park Wes’de Jean Georges kaçmaz. Hesaplı alışveriş için ayakkabıda Lexıngton’da Orva, hemen her yerde şubesi olan H&M ve Park Ave’de her markanın çok altında bir fiyatla satıldığı SYMS süperrrrrrrr. Hafta sonları ise Soho’ da eğlence harika…

Ve final…

Dört kişi olarak dört valiz ile gittiğimiz seyahatten 8 valiz ile dönmek zlorunda kalınca Stretch Limousines tuttuk. Öyle pahalı değil. Havaalanına kadar 120 dolara götürdü. Başbakan Tayyip Erdoğan, eşi Emine Hanım, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi Hayrünnisa Hanım, Sezen Aksu, Beyaz, Ahu Aysan Kerimoğlu ve konukları olmak üzere pek çok kişiyi taşımış bu arabada Şuayip Larry Tiyalioğlu. Aynı zamanda Fenerbahçe USA Derneği Başkanı ve Coach. Üniversite için gelmiş. Sanat okumuş ama şimdi Larry’s Z-Lımousıne’nin patronu. Brezilyalı bir eşi var. 30 yıldır Amerika’da yaşıyor. Harika bir adam. Telefonu:+ 516-690-5296. Mutlaka tanışın. Dönüş yolculuğunda Las Vegas’dan dönen Kaan Boyner, Mert Gocay, Önder Öztarhan ile birlikte uçtuk. Emine Kurtuluş ve Business Class ekibi kusursuzdu yine. Tesadüf yıllardır tanıdığım hostes Yasemin ile karşılaştım. O da Kabin Amiri oluyormuş. Evet yorucu bir seyahatin ardından kısmetse Çarşamba hoş ve keyifli haberlerde buluşmak üzere sevgiyle kalın...

Yazının Devamını Oku

Gecesi de gündüzü de renkli yaşayan bir şehir New York

1 Mayıs 2010
Efendim ayağımın tozu ile Çarşamba günkü köşemde sizlere İzmir haber ve dedikodularını yazdım. Şimdi sıra geldi New York anılarıma.

Aslında bu kez pek eğlendiğim söylenemez. Nedeni hiç hayal ettiğim gibi olmadı. Ben New York’un o renkli yaşamını, kalabalığını, pahalılığını zaten biliyordum. E yedi kez gidince size İstanbul, İzmir gibi geliyor. Aslında bu kez amacım oyunculuğunu çok beğendiğim Catherine Zeta Jones’in, Angela Lansbury ile oynadıkları dev müzikali izlemek. New York’dan Bahama ya da iki kez gitmeme rağmen müthiş keyif aldığım Orlando’ya geçmekti. Broadway The Walter Kerr Theatre’deki ‘A Time Nıght Musıc’ adlı müzikalde bizim olduğumuz tarihte iki starın da film çekimleri vardı.
Nev York anılarım
Bir de Catherine Zeta Jones’ın kocası Mıchael Douglas’ın ilk evliliğinden olan oğlu kokainden içeriye alınıp beş yıl ceza verilince morali çok bozulan güzel oyuncu müzikale bir süre ara vermiş. Aslında iyi organize de olamadık. New York’a yakın dostlarım Canım Cicom (Besim Kazodo), İsmail Akkaya, Ömer Yılmaz, Orhan İban ile gittim. New York, gecesiyle gündüzüyle yaşayan çok renkli bir metropol. O nedenle size iki gün yayınlayacağım bu New York anılarımı kesip saklayın. Ukalalık değil ama benden iyi bir rehber bulamazsınız.

THY teşekkürler

THY ile uçtuk. Sağ olsunlar bilet ve otel rezervasyonlarımızı gurup olarak İzmirli Sign Tour’ dan arkadaşlarımız Yonca ve Damla aylar öncesinden yaptılar. Uzun yolculuklarımda kesin de da iç hatlarda da genelde THY tercihimdir. Business Class uçarım. Bu kez Kevin Costner’ın reklamlarında oynadığı Boeıng 777-300 ER ile uçtum. Harikaydı. Fatma Yavuz amirliğindeki Business ekibi de mükemmeldi. Yemekler lezzetli fakat  fazla yağlıydı. Kim ne derse desin THY büyüdü, çok güçlü oldu. Herkesi kutluyorum. Central Park, AKA Rezidans’da kaldık. Lokasyon olarak her yere yakındı. 42 West 58 th St. Ama adını duyarsanız kaçın. Günlüğü 275 dolar. Kapı girişi 350. Ama odanızı 25 dolar temizliyorlar. İstediğiniz her hizmetin ve odanıza aldığınız kasanın günlüğü bile ayrı para. Kısacası lüks bir otel size daha normale gelir. Müthiş gürültülü. Tam karşısında Sayın Tayyip Erdoğan’ın da kaldığı The Plaza Hotel var. Bana tek faydası her gün Central Park’ da spor yapmak oldu. Bu arada Alec Baldwın ile karşılaştım. O da her sabah koşarmış. Sırdaşım 30 yıllık dostum İsmail Akaya Donald Trump’ ın 5 AVE da 59 th Street de gayet lüks rezidansında benden ucuza kaldı. Bu arada sosyetenin pek çok isminin New York’un en popüler caddelerinde, Central Park’ı gören evleri var. Ahu Aysan Kerimoğlu, Ender Mermerci, Tülin-Akın Öngör, Güler, Dilek, Sevil Sabancı, Yosun Mermerci. Selma (Turkeş) bu arada yeni satmış.

Şimdi moda Buddakan

Otelin tam köşesinde Berdorf Goodman adlı devasa bir alışveriş merkezi var. Daha doğrusu 5 AVE ile Madison köşesini kapsamış. Amma bize göre değil. Dünyanın en pahalı markaları, dizaynır ve stilistlerinin özel koleksiyonları satılıyor. Chanel, Prada, Armani, DG, fakat fiyatlar el yakıyor. En ucuz ayakkabı 3000 dolar falan. Seyrettik. Zaten param da olsa almam. Yerine üç-dört çocuk daha okuturum. İlk geldiğimiz Çarşamba akşamı yemeği New York’un en top yerlerinden olan 77 Ninth Ave NY 10011 Buddakan’ da yedik. Füzyon mutfağı. Enfes bir yer.

Yazının Devamını Oku

Ülkedeki ekonomik kriz cinsel hayatı da etkiledi

28 Nisan 2010
New York dönüşü öyle kıvranıp yatmadım. Uzun yolculuk sonrası, bir de arada saat farkı varsa pek toparlanamaz çoğu insan.

Yatar, kalkar. Geceyle, gündüzü karışır. Şükürler olsun. Bana bu güne değin böyle bir şey olmadı. Çünkü gittiğim her ülkenin saat durumuna göre kendimi ayarlıyorum. Uçak da gündüz yolculuğu yapıyorsam fakat gittiğim ülke gece diliminde ise hemen yatarım. Neyse ben İzmir’imi çok özlemişim. Evime döndüm diye 7 yasin adadım. Bu arada buzdolabını giderken boşalttığımdan tam takırdı. Alışverişe çıktım. İlk durak da bizim Emin Baharat oldu. Benim hayatımda olmazsa olmazlarım arasında zencefil, zerdeçal, çörek otu ve pul biber başta gelir. Ta Amerika’ya kadar bunları da taşıdım. Mideye, sindirime, bulantıya bire bir bu bitkiler. En çok da metabolizmanız çalışır. Erkan Hocama (Prof. Dr. Erkan Topuz) göre de kanser önleyici ve antioksidan etkileri vardır. Emin hazırlarken bir ilaç dikkatimi çekti. Aslında ‘Tibet Viagra’sı olarak bir zamanlar popülerdi. Sonra unutuldu. Şimdi satışlar hortlamış ve hız kazanmış. Bir de Emin’in özel bir macunu var yanında Türk Viagra’sı olarak verdiği. Takılmadan edemedim. “Ne o Emin işler kesat baharat, bitkisel ilaçlar satılmıyor böyle mi dükkana müşteri çekiyorsun?” dedim. Bakın gülerek neler anlattı.

Ekonomik sıkıntı sorun yarattı

 “Abla ekonomik sıkıntı yalnız İzmirli değil, tüm ülkede, erkeklerde bir sorun yarattı sanırım. Tibet Viagra’sı adı verilen bu bitkisel ilaç yeniden patladı. Bu arada bizim de padişah macunu gibi bir karışımımız var. Onu da veriyoruz. Vallahi satışlar çok arttı” dedi.
Emin’in birkaç yerde şubesi var. Bu arada İstanbul’dan da Türk Viagrası dediği macuna ve Tibet Viagrası’ na talep çokmuş. Bir zamanlar dünya starlarının Michael Douglas, George Clooney hatta Brad Pitt gibi isimlerin kullandığı bu bitkisel karışımı tablet ve macun pahalı da olmadığı için de kuyruk varmış. Gençler bile alıyormuş. Bir de gelenler direk bunları almadan alışveriş yapıp dolaylı yolla sorup, “Ver bakalım bir deneyelim” diyorlarmış. Emin de gülerek, “Alanlar arasında sosyetedeki orta yaşlı, kelli felli adamları saysam şaşarsın” dedi. Ama Emin temiz, saf çocuktur, çok da sırdır.

Özel bir hastane batma tehlikesinde

Alsancak’da özlem giderirken yolda bir doktor dostumla karşılaştım. Ayak üstü, “Sağlık sektöründe müthiş bir gerilim ve sıkıntı var. Özellikle İzmir’de bir özel hastane batma durumunda. Doktorlar başta olmak üzere pek çok çalışanı 6-7 aydır parasını alamamış. Ayrılan ayrılana” dedi. Araştırdım. Doğru çıktı. Fakat hastaneyi zor duruma sokan biraz da İstanbullu ortakmış. Pek çok hayati önem taşıyan ilaç, ameliyat malzemelerini kendisi ithal ediyormuş. Şimdi ne var bunda? diyeceksiniz. Piyasada 3 lira olan bir sargı bezini 6 liradan yüzde yüz fiyat farkıyla ortaklarına tabiri caiz ise kakalıyormuş. Parasını da peşin tıkır tıkır alıyormuş. Hastanenin sağa, sola borcu dağ gibi olmuş. Çalışanlara da . Sonunda İstanbullu büyük ortağa hastaneyi tamamen almasını önermişler, kabul etmemiş. Bakalım ne olacak?

Yazının Devamını Oku

Uğurkan Erez’den yine bir ilk Mankenlerine oyunculuk dersi

18 Nisan 2010
Türkiye’nin ilk mankenlik ajanslarından olan ve bu güne değin podyumlara Cansu Dere, Özgür Kavruk, Asuman Krause, Tolgahan Sayışman, Cağla Şikel gibi ünlü isimleri kazandıran Uğurken Erez şimdi de dizi kral ve kraliçeleri yaratma peşinde.

Uğurkan ile İzmir’e çok yakın bir dostunun düğün törenine geldiği sırada özlem giderdik. Aslında Bursa’da da beraberdik. Ama yoğun çalışma temposundan pek konuşamamıştık. Uğurkan, İzmir’den pek kopamadığını ve çok güzel dostluklar kurduğunu zaman zaman da, İzmir’e gelip dostlarıyla özlem giderdiğini söyledi.
Temposu çok yüksek
İzmir’in en popüler pastanesi Reyhan’da konuştuk. Uğurkan “Çok yoğun çalışıyorum bu aralar. Cast işine korkunç hız verdik. Çok iyi gidiyor. Türkiye’de bir ilki ben yapıyorum. Eskisi gibi çok defileler yok. Ama televizyon var. Diziler. Yarışmalar. Bunlara isim yetiştirmek gerek. Onun için de Ajansımdaki mankenlere kendim sponsor olarak kurslar düzenledim. Onlara oyunculuk, diksiyon dersleri aldırtıyorum. Yani Uğurkan Erez Ajans’taki 45 kişide oyunculuk kursu almış ve düzgün konuşmayı, Türkçeyi iyi kullanmayı öğrenmiş olacak. Auditionlara gittiğinden, kamera karşına geçtiğinden en azından ne yapacağını bilecekler. Nasıl davranmasını bilecek. Şimdi önümde Bahar Korcan, Vural Gökçaylı ve Özlem Süer defilem var. Yani böyle çok keyifliyim, enerji doluyum. Ama seni de çok özlüyorum. İzmir’i çok özlüyorum. İzmir’e de senin kanalında şöyle teşekkür ediyorum: İzmir, İzmirliler beni tedavi ettiniz. O kadar mutluyum ki, teşekkür ediyorum” diyor
Kızı Billur için başında
Uğurkan Cast kısmını daha çok kızı Billur ve yeğeni Hande için kurmuş. Sohbetimize biricik kızı Billur da katılıyor.
“Şenay Ablacığım şu an ajansımıza bağlı olarak çalışan 2009 Miss Türkiye Güzeli Ebru Şam ve 2010 Miss Turkey ikincisi Serenay Sarıkaya “Adanalı” dizisinde oynuyorlar. Tuğba Karaca en eski modellerimizden olup hala bize bağlı olarak çalışıyor. En son “Kutsal Damacana 2” adlı filme rol aldı. Star’da biliyorsunuz magazin programı sunuyor. Murat Mısırlı ile çok uzun senelerdir beraber çalışıyoruz. “90-60-90” ve “Kırık Ayna” dizilerinde rol aldı. Sinem Öztufan ise şu anda ATV’de “Unutulmaz” adlı dizide rol alıyor. Bundan önce ise “Karagümrük Yanıyor” ve “Deli Yürek” adlı dizilerde rol aldı. Tolgahan Sayışman, Burak Özçivit, Asuman Krause, Özgül Kavruk, Çağla Şikel de bizim ajans’tan çıkmış star isimler arasında.Tolgahan Sayışman,
“Elveda Rumeli” adlı dizide rol aldı. Burak Özçivit, “Zoraki Damat”, “Baba Ocağı” ve en son “İhanet” dizisinde rol adı. Şimdi ise “Küçük Sırlar” adlı dizide Sinem Kobal ile başrolü paylaşacak. Özgül Kavruk ise “Parmaklıklar Ardında” dizisinde. Çağla Şikel ise en son “Cennet Mahallesi” dizisinde rol aldı. Kısacası ekranlarda da Ajans olarak kısmetse gücümüzü göstereceğiz” diyor.

Tam on yıldır ayaktalar amma İzmirliler bir de onlara sorun

Yazının Devamını Oku

Saraç Türkiye’nin imajını değiştirecek

17 Nisan 2010
Bursa’da benim can dostum Faruk’un olay olan ‘Padişah’ın Esvabı’ adlı defilesini izlemeğe gittim. Bursa’nın meşhur Koza Hanı’nın görkemi içinde yapıldı defile.

36 Padişah, 6 valide sultan ve 1 şehzade kıyafetinden oluşan defilede Faruk, defilenin koreografı ve dostum Uğurkan Erez ile mankenler gözyaşları ile ayakta alkışlandılar. Bu arada yıllardır Faruk’un defilelerini sunan TRT’de bir zamanlar ana haberden kadın programlarına varıncaya değin başarılı işlere imza atan Didem Tolunay’dan TRT’nin niçin yararlanmadığını merak ettim. Defile sırasında ve sonrasında Bursa AK Parti Milletvekilleri Hayrettin Çakmak, Ali Kul, Osmangazi Belediye Başkanı Mustafa Dündar, ve eşi, Baymak’ın yakışıklı patronu Murat Akdoğan ile sohbetler ettik. Amma esas haber Faruk ’dan bizim dost meclisinde yemek sırasında çıktı.
Faruk, “İlk defa benim can ve de, güzel dostum Şenay Düdek ve şuan burada bulunan dost meclisime bir projeden bahsetmek istiyorum. Ben bir İstanbul kokusu çıkartıyorum. “İstanbool” adında bir parfüm. İstanbul’un artık bir kokusu var. Çünkü hepimiz nereye, hangi ülkeye gidersek gidelim; İstanbul’a döndükten sonra bir iç çekişimiz var. Parfümü eylül ayında çıkarmayı düşünüyorum. Sembolüm “lale” dedi. Neden lale? olduğunu ise şöyle açıkladı.
 
Erkek ve kadın için ayrı

Öncelikle ben İstanbul’u bir kadına benzetiyorum. Kadın gizemli, tılsımlı aynen İstanbul gibi, Gelelim sembolüm Lale’ye. 1730 yılında İstanbul Lalesi vardı . Ama Patrona Halil İsyanı’yla beraber İstanbul Lalesi kayboldu. 280 yıl sonra, ben tekrar bir eylül ayında İstanbullularla “İstanbul Lalesi”ni buluşturuyorum. Çiçeklerin içersinde tek kokusu olmayan “lale”, bende ne yapıyorum? Laleyi simge olarak kullanıp, ona bir koku veriyorum. Onun kokusunun adı da “İstanbool” olarak çıkıyor. Tabi erkeğini de çıkaracağım. İstanbul bugün dünyadaki beş metropolden, bence bir tanesi. İstanbul tanıtılırken, Turkish Rakı Muhabbeti ve Kapalı Çarşı’da Fes bir de halı tanıtılıyor. İstanbul’un kendine özgü bir kokusu olsun istedim.

Geliri yetimhanedeki çocuklara

Ben sanayici, iş adamı değilim. Ama gelirini eğitime harcayacağım. Yetimhaneden 18 yaşındaki çocukları alıp, Bursa’da açacağım okulda okutacağım. Hiçbir ücret almadan kendilerine iki yıl İngilizce eğitim vereceğim. 750-1000 TL arası aylık bağlayacağım. . Bugüne kadar yetimhanedekilere kimse bakmadı. Ben annemi 11 yaşında kaybettikten sonra o çocukluğumdaki annesizlikle başka noktalara gidebilirdim. Onun için onlara böyle bir çıkış noktası buldum benim gibi olmaları, vatana, millete hayırlı insanlar olabilmeleri için. Duty free’lerin hepsinde satılacak. Türkiye’deki yüzü hiç tanınmamış bir genç kız ve delikanlı olacak.

Yazının Devamını Oku

Türkiye’de tanınmak için starları bedava giydiriyor

14 Nisan 2010
Tekstil dünyasında müthiş bir kriz yaşanıyor. Yalnızca Türkiye’de değil. Dünyada da öyle.

Geçtiğimiz hafta bildiğiniz üzere İspanya’nın başkenti Madrid’deydim. Kriz İspanya’yı bizden daha çok etkilemiş. En pahalı markaların yer aldığı Gran Via ve Salamanca biraz da paskalya nedeniyle çok boştu. Fakat İzmirli iş adamı Ahmet Çiftci böyle bir zamanda hayli cesaret verici bir işe soyundu.. Ünlü bir İspanyol giyim markası Sagaza’yı İzmir’e getiriyor. Gittiğimde gezdim. Hoş modeller var. Ama daha çok yeğenlerim için. Mango’ya rakip olabilir. Merkezi Madrid olan markanın tasarımcıları arasında bir Türk kızı Zeliha Kaçar da var. Zaten İzmir’de Couture Mağaza konseptiyle yer alacak olan Sagaza’nın Türkiye ile ilgili modellerinin tasarımı tamamen Kaçar’dan çıkacak. Marka daha çok 15-25 yas arasında şık, sade ve derinliği seven genç kadınlara hitap ediyor.
Cansu ile popüler oldu
Marka, Türkiye Pazarında şöhretini, reyting rekorları kıran Ezel dizisinde Cansu Dere’yi giydirerek sağladı. Ardından da Ziynet Sali, Burcu Güneş, Hande Ataizi, Sinem Kobal gibi ünlülere sponsor oldu. Marka 30 Nisan’da Swiss Oteli Balo Salonu’nda Uğurhan Akdeniz’in koreografisini yapacağı bir defile ile İzmir elitleri ile tanışacak. Defilenin tasarımlarını hazırlayan Madrid’de İED İstıtuto Europeo di Design moda eğitimini tamamlayan Zeliha Kaçar’da hazır bulunacak. Defilenin mankenleri ise pek sık podyuma çıkmayan Demet Şener Kutluay, Nefise Karatay’ın yanı sıra Ece Sükan, Hande Subaşı, Selma Ergeç, Özge Ulusoy, Duygu Akdeniz, Nur Gümüşdoğrayan, Bürde Aslan. Defileden sonra unlu dj Ece Toprak, after party de davetlileri coşturacak.

NOKTA

Bir otelciye böylesi yapılır mı ?

Çok sevdiğim, başarılarını da çok takdir ettiğim Swissotel Grand Efes’in Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Çavdar’dan bir mail aldım. Bodrum Dedeman’da başına gelenleri yazmış. Bir otelciye bu yapılırsa, zavallı halka ne yapılır bilemem. Sevgili Murat Dedeman, titiz ve de başarılı bir patronsun amma, bakalım bu olaya ne diyeceksin? Evet gelelim maile
“Ablam sana telefonda anlattığım rezalet aynen şöyle: Kahvaltı da kahvaltı servis eden yok. Ekstra bir şey istemek için mutfağa girdim sanki terk edilmiş gibi. Kahvaltı adını çıkarın git kendin ne bulursa onu ye diye bir işaret asın bari. Otelin önü köpeklerle dolu. Hamamı açmamışlar, maliyetleri düşürmek için. Kapalı havuz soğuk buz gibi. Resepsiyonda iki tane stajer ne konuştuğunu anlatamıyor bir otelci olarak. Oteli tanıtan bir broşür yok. Kimse nerde ne var bilgisine sahip değil. Havuza bakan oda istediğim halde doluyuz diyerek birde yola bakan oda verdiler. Rezalet. Bir otelci olarak nasıl bu kadar kötü idare edilir?. Üstelik kocaman bir zincirin oteli. Çok üzüldüm gerçekten çok kötü bir konumda Bodrum Dedeman. Yurt dışındaki gerek fuarlarda, gerek ziyaretlerimiz sırasında hep bize bu tarz konular ile şikayet edildiğinde (hadi canim) derdim. Abartıyorlar sanırdım. Özellikle yazmanı istiyorum ablam. Çünkü turizm sezonunda ağlamayalım.

Yeliz’den büyük itiraf: Ben aşk kadınıyım

Yazının Devamını Oku

Müze gibi bir kent Toledo

11 Nisan 2010
Evet kaldığımız yerden devam. Toledo Madrid’e 70 km uzaklıkta. Mutlaka görülmesi gerekli bir şehir. Bu arada rehberimiz Elzer gerçekten şiir gibi anlatıyor.

İspanya Türkiye’ye AB içinde en son vize uygulayan ülkeymiş. Aslında bize sıcak bir millet. Bu arada eskiden soyluluk çok önemliymiş. Eski asillerden, yeni zenginler, kont, kontes gibi unvanları satın alabiliyorlarmış. Aklıma hemen bizim Leydi Güngör Bayrak ile Romalı Perihan geldi. Diva, Alem, Hello gibi magazin dergileri burada çok. Para ile soyluluk satın alan görmemişler yine para karşılığı bu dergilere kapak oluyorlarmış. Bizde de çok var, merak etmeyin. 1987’den beri UNESCO açık hava müzesi olarak kabul ettiği dünyanın tek şehri Toledo. Tarihte Müslümanlığın, Museviliğin ve Hıristiyanlığın bir arada yaşadığı kültür merkezi aynı zamanda. İspanya’nın en büyük 3 katedralinden biri Toledo Katedrali, 11. yy’dan kalma Sinagog, 14. yy Loyreyes Catolilos Kilisesi, San Martin Köprüsü, 16.yy’ın ünlü ressamı El Greco’nun en güzel tablosu karşısında hayran kalıyorsunuz.

Flamenko gösterisi

Benim yemek, servis, fiyat ve ambians olarak önerilerimin içinde Teatriz süper. Madrid’in mutlaka görmeniz gerekli olan en lüks yeri Salamanca’da. Philippe Strack imzalı. Mutfak füzyon. Harika limonlu tavuk ve de harika Alaska somon yiyebilirsiniz. Yanında İspanyolların milli içkisi Sangria bir karaf 25.00 YT . Tüm hesap dört kişi 275.00 TL tuttu. Kimse kızmasın ama böyle bir yer için ucuz. Bir akşam gurup halinde Corral de la Moreria’a Flamenko dans izlemeğe gittik. Yemek, servis, gösteri harikaydı. Zaten buranın konukları arasında Henry Kissinger, Sarah Jessica Parker, Demi Moore, Sting, Nick Nolte gibi ünlü isimler var. Madrid’in gece yaşamının nabzının attığı Huertas bölgesinde Populart, Calle de Arenal’de Joy, Moma ve finalde Joy’un yakınında Sol’de San Gines Chocolateria da çikolata severler için olağanüstü tatlar var.

2016’da Kültür Başkent’i olabilir

Buz gibi bir havada Segovia’a gittik. İşte burada Lady Travel’e bir önerim var. Başarılılar ama bazı ince noktaları atlıyorlar. Dünyanın her yerine neredeyse seyahat düzenliyorlar. Lütfen gidilen yerin hava durumunu ve de giysi olarak ne alınması gerektiği konusunda uyarsınlar. Ayrıca bir gece öncesinden de gidilecek yerin hava durumu otelin girişinde bir tahtaya yazılsın ya da rehber tarafından söylensin. Toledo sıcak olduğundan gurubun çoğunluğu tedbirsiz davrandı. Segovia’ da hava aynıdır diye. Felaket bir yağmur ve dondurucu bir hava vardı. Zaten dağ kasabası ve rakım çok yüksek. Islandık, donduk ve pek çok kişi de hastalandı. Neyse Madrid’in kuzeybatısında yeşil tepeler üzerinde kurulmuş tipik bir Roma şehri görüntüsündeki Segovia; geçmiş ile günümüzün bir arada yaşandığı tarihi şehirlerinden biri. Şehirdeki su kemeri ve Alcazar Katedrali ile ünlü. Şehirde 19.yüzyılın sonlarına kadar kullanılan su kemeri antik şehri önemli bir askeri üs haline getiren Romalılar tarafından yapılmış. Alcazar bir peri masalı şatosunu andırıyor. Zaten Disneyland’ın sembolü haline gelmiş.

Yemek eğlence alışveriş

İspanyollar tapas, paella ve de işkembeli nohut yemekleri ile ünlü. Eskiden çok sinek ve böcek olduğu için bar sahipleri içki bardaklarının üzerlerini birer tabakla kapatıp bu tabaklara da zeytin, patates, börek gibi mezeler koyarlarmış. Tapas buradan doğmuş. Gran Via’nın ara sokakların da ve Chueca’da eğlencenin doruğuna çıkıyorsunuz. Herkesin kesesine, zevkine uygun bar, restoran ve marjinal bir yaşam var buralarda Bir bakıyorsunuz eskort kızlar, yanlarında p... ile lüks bir mağazanın önünde müşteri bekliyor. Ya da çok şık bir barda dans eden erkek ve kadın çiftler kimilerini hayrete düşürebilir. Ama onların hiç taktığı yok. Sokak ortasında rahat öpüşüp sevişiyorlar. Çapkınlık yapmaya gelmiş erkekler için de çok özel mekanlar yine burada. Benim gibi şarap meraklısıysanız Zalacain kaçmaz. Ama rezerve yaptırın ve şık gidin. Yine tezgahta sıralanan enfes tapaslardan tadıp buraya adını veren keskin Bask şarabı Txacoli içmek isterseniz Taberna Txacoli tek adres. Üstelik kişi başı 25 Euro. Bir de porsiyonu 6 Euro olan ve Madrid’in en iyi kalamarını yapan Sol’de Cafe Bar Sol Mayor ile Japon mutfağını tercih edenler için Sakura ideal. Alışverişte ise El rastro pazar günleri mutlaka görülmeli. Ama marka düşkünüyseniz, Salamança süper bir yer. Bir de Ak Merkez Bornova Forum gibi tüm İspanya’da var olan El Cortes Ingle’de iğneden ipliğe herşeyi bulabilirsiniz.

Yazının Devamını Oku