Ne esnaf ne de turizmci rahat değil. Çünkü turizmi olumsuz etkileyen kanun ve yönetmeliklerin pilot uygulaması hep Çeşme’de yapılıyor? Ecrimisil deki fahiş uygulama ilk Çeşme’de yapıldı. Turizmcileri zora soktu. Yetmedi. Termal otellerde Fizyoterapist uzman uygulaması da Çeşme’de yapıldı. Çevre Bakanlığı’nın 4 Haziran 2010 tarihli ve 27601 sayılı gürültü yönetmeliği ki yalnızca resmi gazetede yayınlanmış. Herkes Resmi Gazete okumak zorunda değil. Hiçbir otelci ya da canlı müzik yapan eğlence sahiplerine tebliğ edilmeden, zaten 7 günlük bir kanunken yine ilk uygulama yeri Çeşme oldu. Şimdi soruyorum neden? Diğer turistik bölgelerimize yaptığım araştırmada henüz böyle bir uygulama olmadı. Üstelik oralarda 8-10 ay turizm yapılıyorken, sezonu en kısa Çeşme’de yeni doğan kanunlar neden hemen buraya uygulanıyor?
Eğlence düşmanları
Kimse kusura bakmasın ben bu tip uygulamalarda hiç iyi niyet aramıyorum. Çeşme’li otelcilerin, turizmcilerin, eğlence sahiplerinin artık bu çifte standart uygulamaya tahammülleri kalmadı. Amma madalyonun bir başka yüzü de var tabi. Kıskançlık ve dedikodu. İzmir gibi Çeşme’de de herkes bir birinin arkasından konuşuyor. Gereksiz ihbarlar yapılıyor. Bazı turizmciler, kaygan ve kaypak. Aralarında eğlence düşmanı olanlar bile var. O nedenle bazıları kazdığı kuyuya kendi de düşebilir. Tabi İzmir Çevre ve Orman Müdürlüğü’nün de, dilerim Çeşme’ye özel bir uygulaması yoktur. Çünkü İzmir’de saat 04.00 kadar bangır bangır müzik yapan eğlence yerleri pek tasaları değil.
Ölçüm yapıldı
Tüm bunları niye yazdığıma gelince? Hafta sonu Tuval Beach’de Cenk Eren vardı. Ben de oradaydım. Adı bende saklı bir Çeşme Belediyesi Meclis üyesi iki aylık bebeğiyle orada eğleniyordu. Müzikle, sesle ilgili kimileri tek bir şikayet olmadığını söyledi. Başka birileri ise, buralarda yıllardır otelci işletme sahibini, işletmeci bir başka gece kulübünü, bir başka işletmeci otel sahibini ihbar ettiğini söyledi. Yalnız o gece çok nezihti. Dediğim gibi adam iki aylık bebeğiyle güle oynaya eğleniyordu. Belki şikayet vardı ya da yoktu bilemem. Kanunları da çok bilmem. Amma Tuval’e en yakın sitenin, üstelik de site sakinleri taşınmış bile değilken, bahçesinde ölçüm yapmak, kasıtlı ve maksatlıydı.
Esnaf kan ağlıyor
Ramazan nedeniyle sezon bu yıl daha da kısa. Çeşme’nin 4-6 hafta sonuna kimse göz dikmesin. Özellikle esnaf yaşamak zorunda. Ne kimse bir birini ihbar etsin ne de ölçümler keyfe keder yapılmasın. Yakında Serdar Ortaç, Ajda Pekkan, İzel, Işın Karaca, Murat Boz gibi starların konserleri olacak. Peki Ne olacak?. Lütfen hasat zamanında dolu olmayın, kasırga olmayın. Turizm beldesinde dinlence de, eğlence de olmak zorunda. İtalya’da, Yunanistan’da, İspanya’da özellikle hafta sonları tatilciler sabaha kadar eğlenirler. Ha buralarda tabi kimse kimseyi ihbar etmez. Kıskançlık da yapmaz. Kanunlar herkesin keyfine göre de uygulanmaz. Onun için de oralara 60-70 milyon turist gidiyor. Bizse 10-12 milyonu yakalamak için hala çırpınıyoruz. Karar verin, bu ülkede turizm olsun mu, olmasın mı? Bu ülkeye turizmden 25 milyar dolar girsin mi, girmesin mi? Bu sektör 50 sektöre lokomotif olsun mu, olmasın mı? Bu sektörde 600 bin personel çalışsın mı yoksa işsizlik alsın başını yürüsün mü?
Gönül Ceylan’ı da böyle tanıdım. İzmir’in başarılı ressamlarından. Ama bakmış ki artık sanat karın doyurmuyor Ocak başı açmış. Evet yanlış okumadınız. Narçiçeği adlı kebap salonunu oğlu Erkan ile işletiyor. Hem bu işsizlik krizinde 20 kişiye iş sağlıyor, hem de büyük aşkı resme istediği parayı yatırıyor. Pide, lahmacun, köfte, kebap çeşitleri, döner. Kısacası çok da geniş tutmuş mönüyü. Göztepe, Vali Konağı arası. Mithatpaşa Caddesi’nde yaşayanların, özellikle de ailelerin gözde yeri olmuş Narçiçeği. Çünkü Gönül Ceylan tuvaldeki başarısını, sanatını yemekle birleştirmiş. Üstelik de çok hesaplı. Harika krepleri de var. Tatlılar enfes. Kiremitte kaşarlı köftesi, kaşarlı lahmacunu, yoğurtlu İskender‘i mutlaka deneyin.
Sevgililer günü sürprizi
Uzun süredir bir iş yapmak isteyen Gönül Hanım’a kocası Sevgililer Günü’nde armağan etmiş burasını. Eşi ‘devren kiralık’ levhasını görünce talip olmuş kebap evine. İsmini de oğulları Erkan koymuş. Bir ev rahatlığında. Personel çok güler yüzlü.
Paket servisi var. Açık mutfak. Gönül Ceylan, Narçiçeği’ni sanatçı duyarlılığı ile işlettiğini söylüyor. Konum itibarıyla mekanın bahçesi, Karşıyaka’nın tüm güzelliklerini, gün batımına ve güneşin doğuşunu hakim. Bu güzellikler de Gönül Hanımı bir sanatçı olarak çok duygulandırıyor. 2009 yılında Buca Kültür Sarayı’nda, Mavişehir EGS Park’da, Kıbrıs Lefkoşe Saçaklı Ev’de kişisel sergiler açan Ceylan şimdilerde yeni bir sergiye hazırlanıyor.
Narçiçeği Telefon: 0.232.285.42.44
Hayko, Göksel ve Ceceli’nin Altın Güvercin’de kulis sırları
Dün Kuşadası Belediye Başkanı ile yaptığım sohbet toplantısı ve çok ciddi konular nedeniyle sizlere Altın Güvercin Dedikodularını iletemedim. Sıcağı sıcağına özellikle konsere gelen ünlülerin kulis isteklerine bir göz atalım. Hayko Cepkin’ in sahnedeki enerjisini çözdüm. 2 büyük şişe Absolut Votka, 25 adet evet 25 adet Redbull Enerji, 40 adet Bira, 20 adet Lipton Ice Tea Limonlu ve portakal suyu. 30 adet küçük boy su, 20 tost. Göksel ve ekibi pek fazla istekde bulunmamış. İki şişe orkestra için viski ve bol miktarda su ile çerez. Bu arada Göksel’in basın danışmanı Funda’nın kaprisleri kulis görevlilerini bazdirmiş. Hacı olan Mustafa Ceceli, utana sıkıla izah ederek orkestrası için iki büyük şişe Jack Daniels viski ve bir kasa enerji içecek istemiş. Kendi ise meyve, bitki çayı, soda ve kahve ile yetinmiş.
Çeşme’de eğlence zirvede
Yıllarca önce İlknur Bozkurt’un TRT’de ‘Hanımın Çiftliği’nde oynadığı sırada tanıdım Demet’i. O tarihlerde biz de muhteşem bir müzikal yapmıştık. Sevgili Ziya Akelli Ağebey ile. Gönül Yazar, Yeşim Salkım, Emel Müftüoğlu, Cem Özer, Yalçın Gülhan, İlknur ve Rus revüsü vardı. Haftalarca önceden rezervasyonlar kapanıyordu. Genç ama tanınmamış bir oyuncuya daha ihtiyacımız vardı. İşte İlknur, Demet’i getirdi bize. Ürkek, terbiyeli, çekingen ve kendinden emin olmayan bir genç kızdı.
‘Allah yürü ya kulum’ dedi
Bana göre hiç şımarmadı. İyi kalbiyle hak ettiği yere geldi. Amma özel yaşamında büyük hatalar yaptı. Yapmaya da devam ediyor. Demet ile avukatımız Esran Taştekin aynı. Ersan popüler insanlara pek bakmaz. Çok büyük ve zor işlerin avukatıdır. Benim 25 yıllık dostum olduğu için, Demet’i de karı-koca sevdiklerinden dolayı kabul etti. Uzatmayayım. Demet’e evlenmeden önce Ersan ve yakın arkadaşı İrem ile haber yolladım. Bu evlilik olmaz. Olsa da 6 ayda biter dedim. 27 Aralık 2009’da Hürriyet Ege’de köşemde aynen yazdım. Arşivlerden bakabilirsiniz. Bana kızdı ve 22 Ocak Cuma sanırım evlendi.
Hayal kırıklığı
Menajeri, can dostu Haluk Şentürk’ü bıraktı. Halbuki Kocayla iş olmaz. Üstelik Haluk Yıldız Tilbe, Gülşen gibi pek çok ünlü isme büyük katkılar sağladı. 7 Mart 2010’da da kocasıyla bu işin olmayacağını ve büyük olaylar patlayacağını yazdım. Önder Bekensir’i Miami’den iyi tanırım. Ama bir bardak su içmişliğimiz bile yoktur. Süreyya Yalçın ile yaşadıklarını. Yalçın Ailesi’ne yakın biri olarak da çok iyi bilirim. “Ben demiştim” demek istemedim. Çünkü Seda Sayan-Onur Şan evliliğinin de yürümeyeceğini ekranlardan söylediğimde canım Sedam benimle konuşmadı. Bir de kendi programından salladı. Bazı starlar ne yazık ki hak ettiklerini yaşıyorlar. Kader. Evet kader ama bazen insanın kendi kaderini değiştirecek olanakları Allah yaratıyor. İnat niye?
20 yıllık dosta hayır diyemedi
İstanbul gecelerinde günlerce önceden rezervasyon yaptırmak için elitlerin, ünlü starların sıraya girdiği ‘My Pavyon By Cenk Eren’in Çeşme’ye gelmesi konusunda üzerimde çok baskı olduğunu yazmıştım. Beni arayanlara Cenk’in ortağı Ali Sayar’ ın telefonlarını veriyordum hep. Ben Kuşadası’ndayken Cenk aradı ve 12 Haziran Cumartesi Çeşme Tuval On The Beach’de sahne alacağını söyledi. Tuval yemeği, servisi kalitesiyle ve gelen elit müşterileriyle benim de sevdiğim bir yer. Özellikle de Konak Pier içinde yer alan Tuval’de fasıl ve grek geceleri popüler. Semra-Nejat Erdoğan çiftine ait. Ama Çeşme’deki Tuval’i oğulları Emre işletiyor. Bir de halka ilişkilerde yıllardır tanıdığım sevgili İrem var. Cenk’in Tuval ile anlaştığını duyan bazı işletme sahipleri hemen Ali ve Cenk’i aramışlar. Burada aldığı ücretin 2.5 katına yakın para teklif edenler olmuş. Araya hatırlı isimleri de sokanlar varmış. Cenk o sırada avans bile almamış.
Arkadaşım diye değil. Bu gece için çok kez bir araya geldik. Konuştuk. O kadar heyecanlıydı ki, bir arıza çıkacak diye. Evet gece sahnelerin yaşayan efsanelerinden Behiye Aksoy için düzenlendi. Antalya Side’de Alzheimer hastalığıyla boğuşan ‘Behiye Aksoy’u Anma’ gecesiydi. Açıkçası bir yardım gecesiydi. Oğlu Ahmet hastalığın çok masraflı olduğunu söyleyerek artık baş edemediğini yakın dostlarına dert yanmıştı. Muhteşem, şahane ekip Bülent Ersoy, Muazzez Abacı, Nalan Altınörs, Mustafa Sağyaşar, Yaşar Özel “Biz hazırız” dediler. Seçil Heper ise nedense kıvırdı. Yıllardır Behiye Aksoy’un kadim dostu, modanın duayeni Yıldırım Mayruk, “Ben de varım” dedi.
Türker İnanoğlu’ndan jest
Her zaman yardımseverliği ile tanınan Türker İnanoğlu sahibi olduğu Maslak TİM Center Gösteri Merkezi’ni tek kuruş istemeden verdi. Bu arada Süper Star Ajda Pekkan, Pop Müziği’nin Diva’sı Sezen Aksu, Sibel Can, Seda Sayan, Gönül Yazar, Adnan Şenses, Gökhan Sezer, Nükhet Duru, Nil Burak, Selami Şahin’e de bu geceye katılmaları için teklif getirildi. Amaç, sahnelerin mikrofon kordonunu en iyi kullanan yaşayan efsaneye yakışır bir gece yapmaktı. Herkesten okey alındı. Geceye Behiye Aksoy’da katılacaktı.Ama doktorlar izin vermedi. 90’lı yıllarda sahnelerde kalmak için büyük savaş veren Behiye Aksoy. “Zaman aşımının en tatlı anında, seyircim beni bırakmadan. Ben onları bırakmalıyım” deyip biraz da küserek Side’ye kapandı. Belki sahnelerin şakıyan bülbülüne gereken değeri verseydik, bu gün Alzheimer olmazdı.
Vefaya alkış var
Bu mönü yine çok özel şaraplarla sunulur. Restoranların çoğu da üç ya da iki Michel yıldızlıdır. Bir birinden lezzetli özel sunumlar yer alır. Buna ‘Chef’s Table Mönü’ yani ‘Şefin Masası’ denir. Dünyada bu bir trendir. İstanbul’da lüks restoranlar da bu tarz şıklıklara çok rastlarsınız.
Ünlü konuklar katıldı
Ama İzmir’de bu trendi yıllardır Hilton uygulamaktadır. Bu yıl Fransız, Şili, İtalyan, Hint, Yunan, Fas, Japon Şef Masası ile yine bu geleneği sürdürdü. En son Avusturya Şef Masası ile muhteşem bir final yapıldı. Yemek yemeyi keyif haline getirenler, yemek ve şarap konusunda gurme isimler uzun bir masanın etrafında toplandı. Genelde gelenler hep aynı isimler. Betül, Nasip Elmasoğlu, Begüm, Birsen Şanlı gibi ana ve kızlar. Prof. Dr. Ali Tahsin Güneş ve eşi Sevim Hanım, Oya-Ellio Korsini gibi. Bu kez Kavaklıdere’nin patronlarından Murat Basman da Ankara’dan gelmişti. Üst düzey yöneticilerinden Eray Gürler ve eşi Zila ile Müşteri İlişkiler Sorumlusu Çağdaş Öngen vardı. Ben bu tarz özel geceleri seviyorum. Kalite yüksek, sohbet müthiş keyifli oluyor. Bir de öğreniyorsunuz. Çünkü bana göre öğrenmenin yaşı ve sonu yoktur. Hilton’u temsilen sevgili Sevil Görgülü, Ebru Ertamay ve Murat Can Kınay, yine konukseverliklerini eksiksiz ortaya koydular. Aşçıbaşı Hüseyin Yılmaz Usta ve ekibi kusursuzdu. Servis de öyle.
Dünyada ilk fırın Viyana’da
Avusturya mutfağı, İmparatorluğu paylaştığı Fransız, İtalyan, Balkan ve özellikle de Macar Mutfağından etkilenmiş. Dünyada ilk fırın Viyana’da kullanılmış. Yemek öncesinde Kavaklıdere “Altın Köpük” ikramı yapıldı. Antrede Somon Gravlax Kombinasyonunda “Prestige Narince” içildi. Hoş bir tadı var. Ben pek beyaz şarap sevmem ama iyiydi. Ana yemek kimyonlu patates ve kırmızı lahana eşliğinde Dana Biftek ti. “Prestige Öküzgözü” bu kez içildi. Çağdaş Öngen “Prestige Narince” ürününün güçlü aromatik karakteri, yağlılığı ve iyi yıllanma potansiyeline sahip olduğunu söyledi.
Doğal üzüm şekeri
Ana yemekte içtiğimiz “Prestige Öküzgözü”; yumuşak ve olgun tanenli, kompleks ve zengin aromaları meşe fıçı ile çok iyi entegre olmuş; dengeli, yapılı ve kalıcı bir şarap. Finali ise Sacher Tart ve Elmalı Strudel, Vanilyalı Dondurma eşliğinde “Tatlı Sert Narince” ile gerçekleşti. Çağdaş, tatlı sert narincenin, doğal üzüm şekeri ve uzun süre meşe fıçıda olgunlaştırılmasıyla elde edilen kompleks aroma karakteri ile zenginliğe sahip bir fortifiye şarap olduğunu açıkladı. Benim pek damak tadıma uymuyor. Ama beyaz ve kırmızıya bayıldım. Süper bir geceydi ve muhteşem bir müzikle bitti.
Pizza severlere yeni adres Minario Cafe Restoran
Kendi ülkemde de Özellikle Ege, Akdeniz doğu ve Güneydoğu Anadolu’yu bir rehber kadar bilirim. Fakat Karadeniz ve dünya mirasında bir rüya olan Kapadokya’ya daha yeni gittim. Bu da benim ayıbım olsun. Aşık oldum. Yalnız ben mi? İzmir’de sayıları bir elimin beş parmağını geçmeyecek kadar az olan dostlarım arasında yer alan Meltem-Hamdi Türkmen çifti de. Tabi bunda rehberimiz İrfan Ölmez’in, bize muhteşem bir program yapan Signtour’un Genel Koordinatörü arkadaşım Yonca’nın rolü büyük. Kaldığımız Yasemin Cave House’nin Sahibesi Yasemin Hanım ile sağ kolu Ahmet’in güler yüzü sabahın en büyük keyfiydi. Beş yıldızlı otelleri aratmayacak sabah kahvaltıları ise süper. Kaptan Ömer, kısacası Kapadokya aslında anlatılmaz yaşanır. Bir tatil döneminde yeğenlerimle kısmetse yine gideceğim.
Peribacaları ve oluşumu
Toplam bir dört gün yeterli. Mevsim olarak mayıs sonu haziran ayı ideal. Bugünkü Kapadokya Bölgesi Uçhisar, Göreme, Kaymaklı, Ürgüp, Derinkuyu, Avanos, Ihlara’ dan meydana geliyor. Rehberimiz İbrahim Ölmez Şiir gibi anlatıyor. Biz de masal dinler gibi dinliyoruz. Kapadokya Bölgesi’ndeki Erozyonun oluşturduğu peribacası tipleri; sütunlu, sivri, şapkalı, konili, mantar biçiminde kayalar. Vadi yamaçlarından inen sel sularının ve rüzgarın, tüflerden oluşan yapıyı aşındırmasıyla oluşmuş peribacaları.
600’e yakın kilise
Aslında Kapadokya’yı anlatmak öyle bir günlük bir yazı ile olmaz. Gidin görün. Nevşehir-Göreme yolu üzerinde Uçhisar, bölgenin en yüksek noktası. Buradaki kalenin zirvesinden bölgenin panoramik seyrine doyulmuyor. Göreme Açık Hava Müzesi ve Göreme Kiliseleri hemen her yıl milyonlarca yabancı turist tarafından ziyaret ediliyor. O gün de dört araba dolusu yabancı vardı. Çok gururlandım. Ama Turizm- Tanıtma Bakanı Ertuğrul Günay’a çok iş düşüyor. El Nazar, Saklı, Meryem Ana, Yılanlı, Kılıçlar bizim 600’e yakın kilise arasında ancak görebildiklerimiz. Bu ve diğer kiliselerde yer alan bazı resimler zarar görmüş. Fakat yine de iyi toplatılmış. Resmedilen sahneler sizi kendinizden geçiriyor. Melek Gabriel’in, Yusuf adında bir erkekle nişanlı olan bakire Meryem Ana’yı ziyaret ederek, Tanrı’nın ruhu tarafından hamile kaldığını müjdelemesiyle başlıyor resimler. İsa Peygamber’in doğumu, Vaftizi, İsa Peygamber’in mucizeleri, Kudüs’e girişi, 12 havarisi ile son akşam yemeği ve çarmıha geriliş sahneleri hemen tüm kiliselerde resmedilmiş.
Avanos, Zelve ve Ihlara
Görülmesi gereken yerler arasında bulunan Avanos’da 13. yüzyıl Selçuklu döneminden kalan Saruhan Kervansarayı, Alaaddin Camii var. Çok sayıda çanak, çömlek ve seramik atölyeleri de burada. Bunlar arasında Güray Çömlekçilik ve Kaya Seramik’i mutlaka görün. Zaten zor çıkacaksınız. Harika çok özel bir koleksiyon var. Hemen Avanos’a 5 km uzaklıkta Zelve Ören Yeri, peribacalarının en yoğun olduğu bölge. Ama bizim saatlerce oturup da yağmurun bastırmasıyla kalkmak zorunda kaldığımız tek yer Ihlara Vadisi. Rehberimiz, ben ve Meltem 420 basamak inip, 3,5 kilometre yürüdük. Geçmiş zamanda keşiş ve rahipler için en uygun inziva ve ibadet yeriymiş. Melendiz çayının kenarındaki, yeşillikler arasında yer alan restoranlarda harika bir gün geçirdik. Kaymaklı Yer altı şehri ise bizi büyüledi.
Eğlence ve yemek
Hem de birkaç kez. Eski dostları aradı gözüm. Ama nerede? Çoook değişmiş buraları. Kız kardeşlerim Nuray ve Tülay çok iyi bildikleri için mihmandarım onlar oldular. Ara sokaklara girdik. Pek çok dükkan sahibi ya tavla atıyor. Ya da kahve içiyor. Çünkü iş yok. Bazı sokaklardaki dükkanların içi sivrisinek den geçilmiyor ki daha yaz başı. Kardeşim kış akşamları da sokakların çok karanlık olduğunu söyledi. Işıklandırma ve güvenlik pek yok. Kim ne yazarsa yazsın bence biraz zor adam olur gibi geldi, tarihi Kemeraltı Çarşısı.
AVM’ler bahane
Bazı esnaf, AVM ve Hipermarketlerin Kemer-altı’nın büyüsünü kaçırdığını söylüyor. Bence bahane. Son bir aydır Güney Afrika’dan, Mısır’a, Madrid’den New York’a seyahat ettim. Orada da devasa alışveriş merkezleri var. Ama çoğumuz otantik, oranın halkının yöresel hediyelik eşyalar sattığı açık hava çarşılarında daha keyif aldık. Bence Kemeraltı da Türkiye’nin en büyük açık hava alışveriş merkezi. Gidin Bursa’ya, Adana’ya, Konya’ya tıklım tıklım bu tarz yerler. Tabi yabancı da kaynıyor. Tarihi Kemeraltı Esnaf Derneği Başkanı Mehmet Gülaylar çok çalışıyormuş. Ama tek çözüm yabancı turisti buraya çekmek. Gece ve gündüz. Bir sürü insanın keyifle yemek yiyeceği yerler var. Harika alışveriş edeceğiniz, üstelik de AVM’lere oranla daha da ekonomik butikler dolu. Yapılacak tek olay burayı canlı tutabilmek.
Her kalite var
Hisarönü’de Bayciğit’de durakladık. Muhteşem bir yer. Burada İzmir’in bir zamanlar erkek giyiminde tek markası olan Sinyor’un sahipleri Barbaros ve Cemal Olt kardeşlere rastladım. 1905 yılında Ali Bayciğit tarafından burası bir kahve olarak açılmış. Şimdi 4. kuşak torunları Mahmut ve Ahmet tarafından yiyecek ve içecek sektöründe Hisarönü’ nde bir numaralı yeri olmuşlar. Bir dükkanda kebabın her çeşidi, bir başka dükkanda harika balık, diğerinde neredeyse İzmir’in bütün yöresel yemekleri var. İsteyene kumpir ya da pide. Çevrede de bir sürü yiyecek, içecek satan yerler dolu. Çok da ucuz. Asma yaprakları, dev çınar ağaçlarının gölgesinde karnınızı doyuruyorsunuz. Hijyen. Pırıl pırıl. Tam yabancının isteyeceği kalite ve otantik bir hava. Cami’den ezan sesi, bir başka yerden Orhan Gencebay.
Düğün organizasyonları yapıyor. Davetiyeden, nikah şekerine ve masa düzenine varıncaya değin. Konservatuar mezunu. Ama koşullar onu gerektirmiş. İleri de onunla da bir haber yapacağım sizlere. Bana Alaçatı’da Barbun’dan ve de kardeşi Kemal Demirasal’dan söz edince ani bir baskın yaptım. Süper yakışıklı bir delikanlı, tüm sıcaklığıyla karşıladı beni. Ege’nin en taze otlarını, sebzelerini, balıklarını ve deniz mahsullerini otantik ve hayli şık bir ortamda sunuyor sizlere. Mutfak açık. Her şeyi görüyorsunuz. Nasıl farkına varmadım diye kendime kızdım. Amma zaten daha yenilermiş. Tam bir Akdeniz restoranı.
Köylüden masaya
Barbun’un en büyük özelliği Alaçatı’da anlaştıkları köylüler var. Sabahın köründe gidiyorlar. Bir kısmını onlardan, bir kısmını da pazardan taze alıyorlar sofranıza getirdiklerini. Mezattan da taze balıkları. Benim en sevdiğim şey, sebzelerin diri kalacak şekilde haşlanması. Barbun’da aynen öyle. Karides, kalamar, ahtapot marine ediliyor. Barbun, Levrek, Çipura ve İstakoz çiftlik değil. 12 ay açık olan Barbun Restoran’da sezonsal olarak öne çıkan tatlara yer veriliyor.
Hormonlu bir şey yok. Kendileri ne yiyorlarsa o. Şimdi mutlaka çitlenbekli semizotu, keçi peyniri salatası, yengeç mantı, çıtır karides, mezgit goujon, sütte poşetlenmiş levrek, ıstakoz tabağı, karides caldine, deniz mahsulleri risotto tadın derim. Bir de tatlı olarak incirli portakallı fırında helva mutlaka deneyin.
Telefon: 0.232.716.83.08
Kemal Demirasal
1981 İzmir doğumlu. İzmir Ekonomi Üniversitesi Windsurf Bursu ile İşletme mezunlarından. 11 yaşında sörfe başlayan Kemal 1999 - 2005 yılları arasında Türkiye Windsurf Akrobasi şampiyonu oldu. Milli sörfçü. Türkiye’in yetiştirdiği sayılı sörfçülerden. Sörfteki kariyerinden sonra gastronomi sektörüne geçiş yapmış. Kemal mutfak deneyimine kesinlikle bir iş olarak bakmıyor. Evinde konuklarını ağırlıyor duygusuyla hizmet veriyor. Hatta mutfağı bir tuval, yaptığı yemekleri bir sanat eseri olarak görüyor.
Ertan’ın top 10’u