Vallahi 40 derece ateş ve de ağır grip geçirmeme rağmen, sohbet o kadar güzel ve etkiliydi ki, pek sızlanmadım. Sinem de ara tatil nedeniyle, kızı Alara ile Amerika’daki kız kardeşi Didem’e gitmişti. İkimiz birlikte, seyahat anılarımız ile Ertan’ı heveslendirdik. Uzun uçak yolculuklarından çok korkan ve cesaret edemeyen Ertan, sonunda bizimle bir New York seyahatinde birlikte olmak istedi. Bu arada, Leman Kültür hayli başarılı. Kısa sürede İzmirlilere kendisini kabul ettirdi. Öğle saatlerinde bile tıklım tıklım. Tabii, keyifli ve ucuz. Özellikle gençliğin tercih ettiği bir yer. Sohbet sırasında Ertan, 7 Mart’ta, Swissotel Büyük Efes’te gerçekleştireceği çok özel defileden söz etti. Biliyorsunuz ilki, 2011 Kasım ayında olmuştu. İzmir elitlerinden yalnızca 50 hanımefendi ve 10 beyefendinin katıldığı bu defile çok konuşulmuştu. Özellikle de davete çağrılmayanlar arasında. Sanırım ikincisi de çok konuşulacak. Çünkü, bu defileye de 50 seçkin hanımefendi ve 10 beyefendi, yine çok özel davetiyelerle çağrılacak...
Trilyonluk mücevherler yarışacak
Ertan bu kez, Dr. Behçet Uz Çocuk Vakfı Başkanı Dr. Ülkü Karlı ile işbirliği içinde. İzmir elitlerinin beğenerek okuduğu, Diva Dergisi’nin Genel Yayın Yönetmeni Pakize Sükan’ın da yönetimde olduğu vakıf, özellikle onkoloji konusunda, önemli başarılara imza atıyor. 7 Mart’ta, Swissotel Büyük Efes’te gerçekleştirilecek olan çok özel defilenin sloganı, ‘Şampanya, Soda, Lux Moda’. Özge Ulusoy, Tülin Şahin, Ebru Güzel’in yanı sıra, 5 yabancı manken ile Rönesans Model Ajans mankenlerinin ve 8 erkek mankenin de yer alacağı defile, görsel bir moda show olacak. Konuklar soft jazz müziğiyle karşılanacak. Bu 50 seçkin hanımefendi ve 10 seçkin beyefendi, Laila Kuyumculuk’un patroniçesi Leyla Özakbaş ile Ertan Kayıtken’in, ortak portföyündeki dostları olacak. Moda show sırasında, bir de açık arttırma gerçekleştirilecek. Bu müzayedede, Ertan Kayıtken’in 2 kıyafeti ve Laila Kuyumculuk’un, çok değerli iki takım mücevheri, bu açık arttırmada, konuklar tarafından değerlendirilecek. Ayrıca defilede erkek mankenler, Laila’a ait trilyonluk mücevherleri de konuklara şık bir sunumla gösterecekler. Sağlanan gelir de Dr. Behçet Uz Çocuk Vakfı’na bağışlanacak. Bu show ile ilgili sevgili Ertan ise şöyle konuştu; “50-60’ların koleksiyon sunumu, tüm dünyada moda. Fakat İzmir’de ilk kez benim tarafımdan gerçekleştirilecek. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü anısına, Alpay Tekstil’in hazırladığı hediyeler de ayrıca sunulacak. Alpay Dekorasyon-Tekstil’in ve Sevilen Şarapları’nın katkısı büyük. Swissotel ve salonun süslenmesinde katkısı olacak olan My Wedding House’a da ne kadar teşekkür etsem azdır. Böyle bir yardım organizasyonunda, İzmirli zarif hanımefendi ve beyefendilerin katkısının da büyük olacağına inanıyorum...”
DİKKAT
Sevgililer Günü’ne özel
Efendim 14 Şubat Sevgililer Günü. Hoş İzmir’de pek çok eğlence yeri, bu günün, salı gününe tesadüf etmesi nedeniyle dün itibariyle özel eğlencelerle ünlü şarkıcıların katılımıyla, çok özel konserlerle kutladı ya. Neyse. Zaten benim için marketing bir gün. Ve hiçbir anlam da taşımıyor. Hiç de sevmem. Ama ekonomiye katkıda olduğu ve esnaf satış yaptığı için, tabii ki, iyi ve de olumlu. Karşıyaka Opera ve Tiyatro Sahnesi’de de Sevgililer Günü için, özel bir konser hazırlanmış. Ankara Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından, soprano Esin Talınlı ve eşi tenor Şenol Talınlı ile İzmir Devlet Opera ve Balesi sanatçılarından, soprano Sevinç Sayın ve eşi bariton Cengiz Sayın, opera repertuvarının, aşk ezgilerini, “Yüksek Sesle Aşk Hikâyeleri” konseptiyle seslendirecekler. 14 Şubat 2012 Salı günü saat 20.00’de. Sahne alacak solistlere, Ankara Devlet Opera ve Balesi korrepetitörlerinden, piyanist Esra Poyrazoğlu da eşlik edecek. Müzikseverlere ve meraklıların bilgisine efendim. Daha geniş bilgi için;
Tel: 0.232.330.64.04
Afiyet olsun
Ardından aynı zamanda bir dünyalı olan sevgili dostum, ağabeyim, turizmci, işadamı ve Cesar’s Otelleri’nin sahibi Ergun Berksoy ve dostum Ertan Kayıtken ile gittik. Onlar da çok beğendi. Devamında, modanın duayeni, dostum Yıldırım Mayruk, terzi yamağı Barboros Şansal ile La Cigale’de bir akşam yemeğinde buluştuk. Potiri’de ise, can dostlarım Meltem-Hamdi Türkmen çifti ile eğlendik. Geçtiğimiz hafta da ayağımın tozu ile yakın arkadaşlarım, Gülperin-Ali Sertdemir, kızları Nesli ve önemli bir hukukçu olan 35 yıllık dostum, ağabeyim ve eşiyle gittik. Bu kadar detaylı yazmamın nedeni, yani fikir sahibi, dünya görüşü olan ve öyle her gördükleri şeyi, kolay beğenmeyen, gurme kişilerle gezmiş olmamdı... Levent Marina’yı... Yazın, kendinizi Cannes ya da Nice’de sanabilirsiniz bile. Kışın ise ayrı bir güzellikte. Tek sıkıntı, özellikle La Cigale’de yüksek müzik. Ama onun da alıcısı var tabii. Muhteşem yerin fikir babası ve işletmecisi, İzmir eğlence yaşamı için, bana göre, bir nimet... Jo Kohen. Onun sağ kolu Moris’i de unutmamak gerekir. Levent Marina’ya büyük bir ruh, sıcaklık, kalite ve şıklık katmışlar. Her köşesi ayrı bir keyif ve ayrı eğlence, lezzet bence. Son gittiğimde, İzmirlilerin de buranın kıymetini bildiklerini fark ettim...
Fransız, Meksika ve Çin sırada
Farklı tatların ortak limanı olan, Levent Marina’nın patronları, rahmetli babaları, rahmetli babamın yakın dostlarından biri olması nedeniyle, benim de dostum olan Dirinler’i de kutlamak gerekir. İsmini Rumca, küçük rakı kadehinden alan Potiri’ de, mezeler taze, lezzet süper ve eğlence dorukta. Havana Bar, özellikle yazın, tıpkı Jac Bar gibi, popüler olmaya, şimdiden namzet. Tabii herkesin kesesine uygun, Tarasa Nostalji ile yine ekonomik Apropo Cafe, her yaşta, herkesin tercih edeceği yerler. Şimdilerde ise Levent Marina, daha da büyüyor. Yine İzmirli bir işadamı Bülent Alpman, süper projelerle geliyor. Nisan ayında Çin Restoran’ın ardından, bir Fransız restoranı sırada. Üstelik bu Fransız restoranında, çok özel şaraplar yer alacak. Bir de Meksika restoranı ve şarap evi açılacak, Levent Marina’da. Yani sizin anlayacağınız, artık, yabancı konuklarınızı, şöyle göğsünüzü gererek getireceğiniz, balık lokantalarının dışında da, yeni yerlerimiz olacak. İzmirliler olarak... Telefon: (0232) 259 99 66
Bir Dakika
Talep büyük firmalar açıkta
Türkiye’nin ilk gelinlik, damatlık, abiye giyim ihtisas fuarı, If Wedding Fashion İzmir, 6. Gelinlik, Damatlık ve Abiye Giyim Fuarı, 15 Şubat’ta başlıyor. 18 Şubat’ta sona erecek olan fuara, talep büyük. Yüzden fazla firmaya, talep yoğunluğu nedeniyle yer verilememiş. İZFAŞ, Türkiye Moda ve Hazır Giyim Federasyonu ile Ege Giyim Sanayicileri Derneği işbirliği ile düzenlenen fuarın İzmir ekonomisine büyük katkı sağlayacağı kesin. Kadın hazır giyim konusunda bence Paris ve Milano ile yarışacak düzeyde olan, Kemas Giyim’in patronu sevgili Kemal Subaşı, Türk ihracatının ve gelinlik sektörünün gelişimine, fuarın büyük katkı koyduğunu söyledi. Geçen yıl keyifle gezmiştim. Haydi İzmirliler, özellikle de evlenecek gençler, mutlaka gidin ve görün...
Biraz da magazin
Yalçın Ulukaya. Üç günlük seyahatimiz süresince onun bilgi birikiminden, sohbetlerinden, yararlanmaya çalıştım. Engin bir kültüre sahipti. Özellikle yurdum ile ilgili. Okumadığı kitap yoktu. Özellikle de tarihimizi çok iyi biliyordu. Neredeyse dünyada da gezmediği yer pek kalmamıştı. Edebiyatçıydı aynı zamanda. Şiir kitabı vardı. Asıl mesleği eczacılıktı. Ama o ülkesini, dünyayı tanımak istediğinden, beyaz önlüğünü, elbise dolabına asıp, tıpkı daha önceden tanıdığım, çok başarılı bir rehber olan Elzer gibi, kendini Anadolu’nun zengin kültürüne, tarihe, doğaya, dünya kültürüne, dünyaya adamıştı. Grubun, Ertan’ın ve benim çok başarılı bulduğum Yalçın Ulukaya ile bir röportaj yapıp, sizlere de tanıtmak istedim. Belki de aranızda, çok da tanıyanınız vardır. Neyse, buyurun, okuyun, keyif alacağınıza da eminim...
Eczacılık, gazetecilik ve rehberlik
ŞD- Biraz kendinizden söz eder misiniz?
YU- Düziçi Köy Enstitüsü’nde doğdum. Öğretmen bir ailenin çocuğuyum. Aile kökenim, Selanik ve Kafkasya’ya dayanıyor. Öğrenimimi İzmir, İstanbul, Paris ve Cleveland da tamamladım. Turist rehberi, turizm/eğitim/finans-yatırım danışmanı ve eczacıyım. Gazetecilik de yaptım. Demokrat İzmir ve Somut’ta çalıştım. Üç de şiir/deneme kitabım var... 1986’da ‘Odalar Sağlık Şiir Ödülü’nü aldım..
ŞD- Turizmle ilginiz nasıl başladı?
YU- Gezmeyi ve tarihi çok sevdim. Turizmle ilgilendim. Turizmde ne yapıldığına bakarken; eczacılığın, öğretim üyeliği ve eczane açıp, çalıştırmak artık bana yetmez oldu. Rehberliğe başladım. Sonra turizm danışmanlığı da yapar oldum...
Eee, artık biliyorsunuz, haftanın iki günü yazdığım için, daha çok gezebiliyor ve sizlere, yalnız İzmir ve Türkiye’den değil, dünyadan da renkli hayatlardan kesitler verebiliyorum... Kısmetse vermeye de devam edeceğim. Ben üç kez gittim... En son modanın duayeni Yıldırım Mayruk ve terzi yamağı Barboros Şansal ile bir hafta sonu kaçamağı yapmıştık Venedik’e. Karnaval zamanıydı. 16 Şubat’a kadar süren karnaval, şu günlerde yaklaştığı için de size rehber olur ümidiyle yazıyorum zaten. Mayruk ve Şansal ile gittiğimde kanal kıyısında, harika bir otelde kalmıştık. Bu kez seyahatimiz feribot ile oldu. O nedenle gecelemeler, şık kamaralarımızdaydı. Ama günümüz, gecemiz yatıncaya kadar hep sokaklarda geçti... Venedik, yeğenlerimin hayal ettiği bir şehir olduğu için biraz da onlar yüzünden gittik. Venedik’i iyi bilirim. Kuzey İtalyalıların, 568’deki işgalinden sonra doğmuş. 118 adet lagün oluşmuştur. Veneto, bölgesinin başkentidir. Dünyanın en güzel meydanlarından, St.Marco, şehrin merkezidir. Gezilecek hayli keyifli ve ilginç yerleri var...
Murano, Burano adaları
Feribotla, çok eskiden beri cam imalatıyla ün yapmış olan Murano Adası’na gittik. Yalnız, buradan aldığım hediyelik eşyaların aynısını daha ucuza, sonradan Eskişehir’de görmem beni hayal kırıklığına uğrattı.
Yeğenler, bir cam
üfleyicisini çalışırken izlerken, o renklere hayran kaldılar. Ardından, dantelleriyle ünlü Burano Adası’nı gezdik. Samimi söylüyorum, bizde daha güzelleri var. Ama, anı deyip, ufak parçalar alabilirsiniz. Öğle yemeğini, sıradan bir restoranda, San Marco Meydanı’nda pizza yiyerek geçiştirdik. Ardından, Venedik’in, en önemli saraylarından biri olan eski Venedik Duka’larının konutu, o Palazzo Ducale’yi gezdik. Ama, rehber eşliğinde gezmeniz daha avantajlı. Saray, 1309 yılında inşa edilmeye başlanmış ve 1424 yılında sonlandırılmış. Ama, 1574 yılında, bir yangın sonucu, tahrip olmuş. Sarayın, yeniden inşa edilme çalışmaları orijinal, Gotik stiline sadık kalınarak, yapılmış. 16. yüzyılda ise, meşhur “Ponte dei Sospiri” hapishanesi ile birleştirilmiş.
Yeme, içme, eğlence ve alışveriş
Tipik bir Venedik gondoluna binmedikçe, romantik şehir Venedik’e, yapılmış
Genç yaşta iyi işlere imza atıyor... Bu arada bakımlı ve şık da. Yani bulunduğu yeri, iyi taşıyor. Biraz da metroseksüel bir erkek. Bunu da gururla söylüyor. Şimdilerde Muzaffer, kadın ve erkekler arasında çok moda olan Coax Radyo Frekans terapisi uygulattırıyor. Vallahi ben de ilk fırsatta uygulattıracağım. Bir saatte, 10 sene gençleşmek ne demek? Sevgili okur.
Zamana ve yer çekimine karşı gelen, Coax Radyo Frekans terapisi, Kaya İzmir Thermal& Convention’da uygulanıyor. Otelin bünyesinde yer alan, Essi Güzellik-Estetik -Kozmetik Merkezi’nde. Sistem, son zamanların, en başarılı, gençleşme sistemi olarak biliniyor...
Ameliyat ‘out’, Coax ‘in’
Ciltte zamanla meydana gelen, gevşeme ve sarkmaların, tedavi edildiğini belirten, Essi Güzellik-Estetik-Kozmetik Merkezi Baş Estetisyeni Sermin Akkavak, “Coax Radyo Frekansı ile odaklanmış, ısı kullanılarak, cildin 5 mm ve diğer ameliyatsız yöntemlerin, ulaşamayacağı derin dokularda, kolejen üretiminin, tetiklenmesine dayanan, bir uygulamadır” diyor. Ameliyatsız bir ısı yöntemi olan Coax’la, zamanın ve yerçekiminin, ciltte yarattığı gevşeme ve sarkmalar tedavi ediliyor. 30-60 dakikalık bir seansın ardından, cilt yaşını iddialara göre; 10 yıl geriye çekiyor. Etkili bir sistem olduğu için, kısa sürede, uygulayıcılar tarafından benimsenmiş. Akkavak, “Bu kadar popüler olmasının, en önemli nedeni, sonuçlarının, netlikte olması’’ diyor...
Afiyet Olsun
Swissotel Büyük Efes’te yeni tatlar
Kış mevsiminin, yüzünü göstermesi ile birlikte, balığın da en bol olduğu dönem. Swissotel Büyük Efes’in havuz altı restoranı, Aquarium’da şubat ayı boyunca, her çarşamba, cuma ve cumartesi, birbirinden taze lezzetlerden oluşan, ‘Ege Otları Büfesi’ ile Yunan ve Türk müziklerinden oluşan, canlı müzik performansı sizleri bekliyor. Yine otelin, ana restoranı, Café Swiss’de ise, İtalyan mutfağının zengin çeşitleri, İtalyan Brunch’ı ile lezzet tutkunlarıyla buluşuyor. Detaylı bilgi ve rezervasyon için: (232) 414 52 12
Bir kitap
İstanbul’da yaşadığım 35 yıl boyunca, Reyhan‘dan, aralarında çok şöhretli dostumun olduğu bir gruba, browni, havuçlu kek taşıdım. Reyhan artık bir klasik. Şimdi, üçüncü kuşak, Tuncay Reyhan, Hüseyin Albay ve Ali Albay’ın hakim olduğu yönetimde, bir de kadın eli var. Süslemeler ve imalat ondan soruluyor. Hatice Reyhan Kutlu. O nedenle her şey bir başka kalite ve lezzetli bence. Rize’nin ünlü ilçesi, Çamlıhemşin’den İzmir’e gelen, Reyhan Ailesi, üç kuşaktır bu işi, zirvede tutuyor. Ama yalnızca İzmir ve çevresinde. Bugüne değin de özellikle İstanbul, hatta burunlarının ucu Bodrum’dan bile yüzlerce teklif almalarına rağmen, şube açmayı hiç düşünmemişler...Tıpkı İstanbullu Pelit gibi...
Starların pastanesi
İstanbul’dan gelen ne kadar ünlü varsa Reyhan’ı bilir. Uğrar. Reyhan Pastanesi’ndeki ürün kalitesine, hayran olmayan yok gibidir. Süper Star Ajda Pekkan, Hülya Avşar, Acun Ilıcalı, fuar zamanı ise aklınıza gelen tüm ünlüler... İzmirli belediye başkanları, emniyet müdürleri, yazarlar, çizerler, gazeteciler, trilyonluk işadamları, elitler... Kısacası Reyhan 7’den 70’e ünlü, ünsüz pek çok insanın gittiği, hatta hatıraları olduğu bir yerdir. İşte bunu yakından bilen başarılı işadamı, İpekyol Giyim Sanayi Yönetim Kurulu Başkanı Yalçın Ayaydın, Reyhan’a da teklif götürmüş. Türkiye’nin bir markası, Süper Star ile de hazır giyimde harikalar yaratan Ayaydın, Reyhan Pastanelerini, New York, Dubai, İstanbul başta olmak üzere, ilk etapta 20 şube ile Türkiye ve dünyaya yaymak istemiş. Önceleri teklife sıcak bakan aile, kaliteleri düşer korkusu ile reddetmiş. Konuyu arkadaşım da olan Ali Albay’la da konuştum. Ali, “Evet oturduk konuştuk. Ama hep birlikte, bu büyümenin, Reyhan markasına, zarar getireceğine inandığımızdan, reddettik” dedi. Onlar kendilerine göre belki çok haklılar... Ama ben Reyhan’ın, İzmir’den çıkıp, bir dünya markası olmasını isterdim doğrusu, ya siz İzmirliler?
Biraz da müzik
İzmir’de eğlence tam gaz
Yalnız İstanbul’da değil tabii... İzmir gecelerinde de eğlence tam gaz sürüyor. 14 Şubat Sevgililer Günü’nün, yaklaşmasıyla birlikte ise, Tansaş Arena’da, Ooze Venue’de, Türk Pop Müziği’nin ünlü isimleri sahne alacak... Ayrıca taverna müziğinin de sevilen isimleri, İzmir gecelerini renklendirmeye, hazırlanıyor. İstanbullu izleyicilerin, büyük beğenisini kazanan, Çin Masalı Akrobasi topluluğu ise, 29 Ocak-5 Şubat tarihlerinde, İzmir Atatürk Kültür Merkezi’nde. Bu akşam Ooze Venue’de müthiş bir grup M.F.Ö, 3 Şubat’ta ise Feridun Düzağaç sahne alıyor.
Erol Evgin’den aşk şarkıları
Arena’da, 11 Şubat’ta, Sevgililer Günü nedeniyle bir İzmirli çok değerli bir ses, Metin Arolat sahne alırken, Swissotel Büyük Efes’te, Tiamo’nun bir prodüksiyonu Erol Evgin, İzmirlilerle buluşacak. İzmir Kaya Thermal’de de Yıldız Tilbe, en güzel aşk şarkılarını söyleyecek. Coşkun Sabah, Arif Susam, Cengiz Kurdoğlu ise değişik tarihlerde, değişik yerlerde, sahne alacak olan tavernanın ünlü isimleri olacak. Bu arada, 3 Şubat’ta, Bülent Ortaçgil, sevilen şarkıları ile Kültürpark İsmet İnönü Sanat Merkezi’nde, Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu da ‘Beni Unutma’ adlı yeni oyunları ile aynı tarihte, Sabancı Kültür Merkezi’nde, İzmirlilere ‘merhaba’ diyecekler...
Şimdilerde muhteşem bir projeyle, İzmirlilerin ve gençlerin karşısına çıkmaya hazırlanıyor. Geçtiğimiz pazar, bir grup gencin, kurdukları reklam ajansı ile İzmir’de beyin göçüne karşı geldiklerini yazmıştım. Şimdi de sevgili Erol, muhteşem bir projeyle “dur” diyor, beyin göçüne. Nasıl mı? Buyurun;
? ŞD- Sevgili Erol, sen de benim gibi durmuyorsun. Hani emekli olmuştun?
EY- Gazetecinin emekli olamayacağını, şu son birkaç yılda, bir kez daha anladım. Özellikle mesleği çok seven gençlerin, bu şehirde, iletişimle ilgili yapacaklarının kısıtlı olduğunu görmek, bende müthiş bir rahatsızlık yaratıyor. Tekrar kolları sıvamaya karar verdim. Güzel bir ekip kurarak, yeniden yola çıktık.
? ŞD- Daha önce konuştuğumuz için yeni projeni biliyorum. Ama bu muhteşem projeyi, İzmir halkı ve okuyucularım da öğrensin lütfen.
EY- Hep övünürüz ya, ilklerin kenti İzmir ya; ilklerin kenti İzmir’den, yine bir ilki Türkiye ile buluşturacağız. Bu da kısacası internet televizyonu...
? ŞD- Benim bildiğim Acun (Ilıcalı) böyle bir proje yapmadı mı?
EY- Hayır. Bazıları şunu da sorabilir, böyle bir yayıncılık yok mu? diye. Çok rahat söyleyebilirim ki, yine ‘’hayır yok’’. Mevcut olanlar ya habere dayalı video siteleri veya normal televizyonların internet uzantıları, oysa bizim projemiz çok farklı. Biz, Türkiye’de ilk kez, normal televizyon mantığını, internet üzerinden, yayın hayatına sokacağız. Ama normal televizyon yayınlarından, yayıncılık açısından çok farkları olacak. En önemli farkı da özelilikle naklen yayınlarda, normal televizyonlardan hem pratik, hem hız ve donanım açısından bir adım önde olacağız. Yani daha hızlı habercilik yapacağız.
Vallahi zorla gidip, işimi gördükten sonra da hemen dönüyorum. Kışın maddi ve manevi sıkıntı. Bir kere havaalanından ulaşacağınız yer neresi olursa olsun, 50 ila 90 lira taksi parasını gözden çıkaracaksınız. Bir de trafik feci. Haaa çok eşim, dostum var. Arabasını da şoförünü de yollar. Ama insanlara, pek yük olmayı sevmem. Neyse. Bu kez çok sevdiğim ve değer verdiğim bir dostum, mide ameliyatı geçirdi. Geçmiş olsun demek için, koşturarak gittim. Hazır gitmişken de trafik ve karın, müsade ettiği ölçülerde, birkaç kapının ipini çektim. Hastane çıkışı Nişantaşı’nda, sevgili Melek Boz’a rast geldim. İstanbul ve Bodrum’da elitler, Melek’i çok iyi tanırlar. Eğlence hayatının nabzını, elinde tutan, kendi adını verdiği balık lokantalarıyla ünlüdür. Ha bu arada İzmirlidir. Bir süredir New York’ta yaşıyordu. Dönmüş ve yeniden eğlence dünyasının içinde yer almaya karar vermiş. Nişantaşı’nda, Mertol Tamtabak’ın sahibi olduğu Venge Kebap’ın alt katında, Sarraf adlı bir meyhane açıyor. Melek’in mezeleri harikadır. Bir daha gittiğimde mutlaka uğrayacağım. Daha sonra, City’s için de sevgili İzzet’in (Çapa) Limonata’sında, Ali Sayar ile buluştum. Sevgili Cenk, Kıbrıs’taydı. Cenk’le bir aydır Kuruçeşme Sortie içinde bu akşam hizmete girecek olan My Pavyon ile uğraşıyorlarmış. Bir de ortakları Sabih Totah. Kadro değişmiş. Afet’in yerine, Oya Aydoğan başlıyor. Bir de muhteşem bir Rus Revüsü. İlk benden duyun...Bu arada Ali, Sibel Can’ın, Günay’daki son galasına gitmiş. Yakın arkadaşlar Sibel ile... Yıkıp geçmiş Sibel yine. Yazın hep Ali’nin, Türkbükü’ndeki ‘Beş Oda Oteli’nde kalmıştı. Çoluk, çocuk. O nedenle, Sibel ile Ali’nin arasında su sızmıyor. Bu aralar Sibel, Miami’de okuyan oğlu Engin Can’ın, yanına dinlenmeye gidecekmiş.
Öğretim üyeliğinden otelciliğe
Gitmişken, 15 yıldır tanıdığım ve sevdiğim bir arkadaşımın da gönlünü aldım. Adı, Apdülkadir Özecelik. Kadir Has Üniversitesi’nde, 36 yıldır da öğretim görevlisi. Hocalık yapıyor. Geçen yıl ülkemizde yapılan 2010 Dünya Basketbol Şampiyonasını da düzenleyen, en önde organize eden kişi. Yıllardır da pek çok otele CEO’luk yaptı. Genelde butik ve tarihi otellerle çalıştı. Şimdi de Galata’da kendi otelini açtı. Harika bir yer yapmış. La Bela Hotel. 27 odası var. 5 yıldızlı otel ayarında. 100 yıllık tarihi bir bina. Terasından ve pek çok odasından, Topkapı Sarayı, Sultanahmet Camii olmak üzere, Kız Kulesi’nin her tarafını görüyorsunuz. Konum itibarıyla da hayli merkezi. İstiklal Caddesi’ne yakın. Dilerseniz, 150 metre uzaklıkta bulunan metroyu kullanarak, birçok tarihi alan ve alış veriş merkezine çok kısa sürede ulaşabilirsiniz. Fiyatlarına gelince, 90 - 100 Euro arasında. İlgilenenler için iletişim adresi ise şöyle;
Telefon: (0212) 243 75 25 (pbx)
www.galatalabellahotel.com
Akrep Nalan, balıkta bir klasik; Park Fora
İstanbul’da, sevdiğim arkadaşlarım arasında yer alan Feza Fırat ve kızı Başak ile görüştüm. İstanbul gece yaşamını, çok iyi bilenlerdendir Feza. Bağdat Caddesi’ndeki, artık efsaneleşen Dijon Bistro Bar’da, Akrepli geceler başlamış. Daha doğrusu uçaktaki olay, Akrep Nalan’a uğurlu gelmiş. Hani kilosu nedeniyle, Bodrum-İstanbul uçuşu yapan THY uçağında, acil çıkış kapısının önünde oturduğu için, yeri değiştirilmişti ya. Hemen magazin gündemine oturmuştu. Bir süredir çalışmayan sevgili Akrep Nalan, perşembe geceleri kasıp, kavuruyormuş Dijon’u. Ben de sahnesini çok beğenirim. Bu arada Dijon, açıldığı günden bu yana İstanbul’da lezzet ve eğlencenin, kalbinin attığı yerlerden biridir. Telefon: (0216) 384 70 07. Akşamüzeri Ali ile tekrar buluştuk. Kışlık Sortie’yi gezdirdi. Çok güzel olmuş. Bir daha gittiğimde geniş yer vereceğim. Bu arada, yolumuzun üzerinde olan benim favori balık restoranlarımdan Park Fora ile ilgili anılarımız tazelendi. Rahmetli Osman Yağmurdereli, Sibel Can, Süper Star Ajda Pekkan, Seda Sayan, Vedat Bayrak, Mesut Yar, Deniz Seki hepimizin iş görüşmelerindeki, ortak noktamızdı. Ben ‘Yaşanmış Şehir Hikayeleri’ adlı kitabımın, tanıtım kokteylini de burada yapmıştım. Patronlardan sevgili Ali Rıza Yılmaz iyi arkadaşım. Diğer ortak İlhan Çulha’yı da tanırım. 15 yıldır aynı kaliteyi vererek, artık klasikleştiler. İstanbul’a yolunuz düştüğü an, gidebileceğiniz, şık ve kaliteli balık lokantalarından biridir, Park Fora. Önerilerim arasında ise; Lakerda, levrek marine, somon marine, rokfor peyniri salatası, uskumru çirozu, çerkez balığı, fora karides, mevsimine göre kabuklu deniz mahsulleri ve balık köftesi kaçmaz. Zengin de bir şarap kavı var. Telefon: (0212) 265 50 63
Boğaz’a karşı kebap; The Kebap