Fatih, Atilla Alkan ve Levent Piriştina. Bugüne değin, 250 bin kişiyi eğlendirmişler. Türkiye’nin en büyük starları konserler vermiş. Vermeye de devam edecek. Ege Bölgesi’nin en büyük eğlence mekanı. Başka örneği ya da eşi yok. Dev organizasyonlara imza atan, İzmir elitlerinin pek çoğunun, nişan, düğün, tanıtım, çeşitli etkinliklerini de gerçekleştirdiği, yüzlerce insana, ekmek kapısı olan bir yer... Arena’nın en yetkili ismi Fatih Alkan’ı, bu kez getirdim huzurlarınıza. Mega Life’ın haber müdürü, sıkıştığım her noktada bana yardımcı olan pek çok haberimin, röportajımın fotoğrafını çeken, sevgili Volkan Baş’a da bu arada teşekkürler. Çünkü, katkısı büyük...Şimdi buyurun efendim...
ŞD- Farklı bir sektörde hizmet verirken, bir iş adamı olarak, hayli de başarıya sahipken, eğlence sektörüne niye girdin?FA- Arena, İzmir’deki bir boşluğu doldurmak üzere kuruldu. Bu sektörle ilgili, İstanbul standardında uluslararası bir tesis olmadığı için aynı zamanda İzmirli’nin de hem sosyal hem kültürel hem de yapı olarak böyle bir eğlence anlayışına ihtiyacı olduğu bildiğimiz için, İzmir’e Arena’yı kurduk. 305 metre deniz cephesi olan, denizin kenarında böyle bir tesis yok gibi... Ayrıca, lokasyon olarak da çok başarılı. Karşıyaka’ya, Bornova’ya, Güzelyalı’ya, Alsancak’a, Konak’a ulaşımı çok kolay. Metro bağlantısı var.
ŞD- İstanbul’dan biliyorum. Konser yapmak öyle kolay iş değil. Özellikle de güvenlik açısından. Nasıl sağlıyorsun bu güvenliği?FA- Profesyonel bir güvenlik firmasıyla çalışıyoruz. Bazı konserlerde, 10–15 bin kişi karşılanıyor. Özellikle İzmir Emniyeti’nin ve Bayraklı Belediyesi’nin, bize verdiği yüksek desteği asla inkar edemeyiz. O nedenle, sırası gelmişken, teşekkür etmek isterim. Ama bizim ekibimiz de çok güçlü. Burada büyük bir kavga olmaz. Kimsenin burnu bugüne kadar kanamadı, kanamaz da.
ŞD- Yalnızca konserler değil tabii. Toplantılar, davetler, düğün gibi hizmetler de var. Kapalı, kışlık alan kaç kişiyi alıyor?FA- 2500 kişi. Burası İzmir’in de büyük ihtiyacını giderdi. Özellikle geniş bir çevreye sahip ailelerin, nişan, düğün törenleri, firma toplantıları için Arena, doğru adres oldu. Ayrıca, otopark sorunu yok. Catering hizmeti de veriyoruz.
Sabancı Kültür Sarayı’nda başlıyor. Üç gün sürecek oyunun, striptiz sahneleri çok konuşulmuştu. Nilperi Şahinkaya’nın bu cesaret verici sahneleri, günlerce yazılı ve görsel basında yer almıştı... Genel Sanat Yönetmenliğini Gencay Gürün’ün yaptığı, Tiyatro İstanbul’un çok ses getiren oyunu (Closer) “Yaklaştıkça”, İzmirli, tiyatroseverler tarafından da merakla bekleniyordu. Samimi söylüyorum, çevremde pek çok arkadaşım bana, İzmir’e oyunun ne zaman geleceğini soruyordu...
Sinemada büyük gişe yaptı
Patrick Marber’in, 1997 yılında yazdığı oyun, 2005 yılında sinemaya aktarılmıştı. Başrollerde; Julia Roberts, Jude Law, Natalie Portman, Clive Owen oynamış ve büyük gişe yapmıştı. “Closer” adıyla sinemaya aktarılan, Tiyatro Istanbul’un, yeni oyunu Yaklaştıkça, yani ‘Closer’, Gencay Gürün tarafından, Türkçeye çevrilmiş. Celal Kadri Kınoğlu’nun yönettiği oyunda; Murat Han, Şencan Güleryüz, Nilperi Şahinkaya ve bu oyun için İngiltere’den gelen, Esin Harvey rol alıyor.
Komedi ve dram iç içe
Oyunun konusuna gelince; Günümüz Londra’sında, birbirine yabancı dört insanın tanışmasıyla tesadüfler arka arkaya gelmeye başlar. Birbirlerine duydukları anlık hislerse, aldatmaları beraberinde getirir. İngiliz bir gazeteci olan Dan, mesleğini çok ciddiye alan ve kariyer yapmak isteyen biridir. Ancak, onun görevi, gazetedeki ölüm ilanlarını yazmaktır. Dan, genç bir striptizci olan, Alice’ten etkilenir. Fakat, fotoğrafçı Anna’yla tanışınca, duygularına ve ihtirasına, hakim olamaz. Oyunda, günümüzdeki hızlı ilişki anlayışı, insanların ilişkilere bakışları, aşk ve sevgi anlayışları, ilişkilerdeki yozlaşma gözler önüne seriliyor. Kimi zaman düşündürüp, kimi zaman ise yüzlerde, tebessüm bırakacak...
Biraz da magazin
Yeliz hayranlarına müjde Unutulmayan En İyiler
Yeliz, müzik ve sahne dünyasında, en sevdiğim, dostluğuna da sonuna kadar güvendiğim, inandığım, birkaç isimden biri. Ayrıca Yeliz’in hayatındaki ilk ve tek alaturka uzun çalar olan, ‘Kristal Kadeh’in de prodüktörü, yapımcısı benim. Şimdi burada anlatıp da vaktinizi almayayım. Uzun hikaye. Müzik yönetmenliğini büyük usta, Selami Şahin’in yaptığı bu long play, çok da satmıştı. Arada sırada Yeliz ve basın danışmanı, Özgür Aras ile kaynatırız. Yeliz’in ailesini de özellikle annesi Sevim teyzeyi de çok severim. Neyse... Geçenlerde yine bir konuşma sırasında, Yeliz, ‘En iyileriyle Yeliz’ adını taşıyan, bir best of albüm çıkardığını söyledi. Vallahi haberim yoktu. Çok sevindim. Yeliz’in 70’li yıllardan, bugüne, popülerliğinden hiçbir şey kaybetmeyen, şarkıları yer alıyor bu albümde. Henüz müzik marketlerine, dağıtımı yapılmamıştı. Belki de sizler bu satırları okuduğunuzda albüm müzik marketlerde yerini almış olacak...
Yine Lady Travel ve rehberimiz Baydu Oral farkıyla. Verdiğimiz her kuruş helal olsun. Her şey mükemmeldi. Bize 17 bin liraya mal oldu. 12 taksit. Grup 42 kişiydi. Her karakterde insan. Bunlarla ilgilenmek, uğraşmak sabır gerektirir. O nedenle Baydu’yu bir kez daha kutluyorum. İzmir’den direk Singapur’a uçtuk. THY süper. Business kusursuz. THY’nı da kutluyor ve gurur duyuyorum. Bu pazar şöyle keyifle yaslanın koltuklarınıza, gözlerinizi kapayın, yaşayın bu muhteşem ülkeyi... İnsan aklının ve elinin yarattığı bu ülkede, her şey hesap kitap. Hiçbir şey rastlantı değil. Bu arada destan destan yazıp, sizi sıkmama adına, Thai ve Hong Kong ileride. Şimdilik Singapur ile yetinin. Haydi uçuşa geçtik...
Şehrin simgesi; aslan ve balık
Singapur, Güneydoğu Asya’da küçücük bir ada devleti. Fakat dev ekonomisi, ileri teknoloji merkezi, alışveriş ve kumar cenneti olması, etnik çeşitliliği, zengin mutfağı ile turistler için büyük bir cazibe merkezi. Aynı zamanda kongreler, fuarlar, festivaller şehri. Festivaller içinde en ilginç ve canlı olanı ise, “Çin Yeni Yılı”. Tesadüf biz gittiğimizde bu festival vardı. Singapur’a gitmek için en uygun zaman kasım-şubat arası. Aksi takdirde sıcak çekilmez. Malezya ve Endonezya ile komşu. Yarı aslan, yarı balık olan şehrin simgesinin aslan bölümü Singa Pura-Aslan Şehir’i, balık bölümü Temasek-Deniz Şehri’ni temsil ediyor. Çok uluslu, çok dilli bu ülkede, din konusunda da büyük bir hoşgörü hakim. Şehri gezerken, bir sokağın başında Hint tapınağı, diğerinde cami, biraz ilerisinde bir kilise görebilirsiniz. Ülkede okuma yazma oranı, % 95 civarında. Dil çeşitliliğine karşılık eğitim düzeyi yüksek. Ülkede İngilizce yaygın. Singapur’da 1000 kişiye günlük 360 gazete düşüyor. İleri bir teknolojiye sahip olduğu için Malezya, Endonezya gibi çok geri kalmış ülkelerin, petrol gibi zenginliklerini işleyerek büyük bir gelir elde etmiş. Dünyanın ikinci büyük petrol rafinerisine sahip. Elektronik alanında da Güneydoğu Asya’nın silikon vadisi. Dünyanın en önemli liman kenti. Limana, her üç dakikada bir gemi yanaşıyor.
Sakız çiğnemek yasak
Binaların çoğu devletin yaptırdığı sosyal konutlar. Bunlar 99 yıllığına halka satılıyor. Daha fazla gelir sahipleri ise, özel sektörün yaptırdığı, daha lüks evlerde oturuyorlar. Ülkede geçici süre çalışmaya gelenlerin dışında kirada oturan yok. Singapur çok güvenli ve dünyanın en temiz ülkelerinden biri. Kurallar ülkesi. Başta sakız çiğnemek olmak üzere, trafik kurallarına uymamak, çevreyi kirletmek, kapalı yerlerde sigara içmek, hız limitini aşmak, yaya geçitleri dışında karşıdan karşıya geçmek para cezası ile cezalandırılıyor. Uyuşturucu kullanan direk idam ediliyor. O nedenle aman dikkat.
Yemek bir şölen
Dünya mutfağının tüm örnekleri var. Yemek bir şölen. Batı mutfağından; Japonya, Kore, Tayland, Vietnam, Endonezya, Nepal, Çin, Hindistan, Malezya ve Peranaken mutfağının lezzetlerini, deneyebilirsiniz... Orchard Road’un üzerinde, kocaman Takashimaya, Ion Orchard gibi, ultra alışveriş merkezleri var. En güzel tarafı da bunların alt katında, food court’lar, dev yemek salonları, herkesin damak zevkine ve kesesine uygun. Benim tam hoşlandığım ve severek yediğim tatlar hepsi. Döndüğümde üç kilo almışım. Karidesli omletler, deniz mahsüllü çorbalar, satay şişler, acılı yengeçler, noddle’lar, karides, vs. Ne isterseniz.Her biri kendi başına çok doyurucu. Bunun yanında, Singapur Nehri’nin, Marina Körfezi’ne döküldüğü yer, şehrin en canlı bölümü. Nehrin her iki kıyısı, basit ve zarif köprülerle birbirine bağlanıyor. Clark Quay, iki yakası yan yana, şık restoranlardan oluşan kanal üzerinde bir bölge. Geçmişin ticaret, günümüzün ise eğlence merkezi. Mado’nun bile bir standı var burada. Jumbo, deniz ürünleri yiyebileceğiniz, harika bir restoran. Nehir ve çevresinin manzarası özellikle gece ışıkları altında muhteşem bir yer. Kız kardeşim Tülay’ın doğum gününü burada kutladık. Yine rehberimiz Baydu yaptı jestini... Nehrin kıyısında muhteşem masamız hazırdı. Yemekler olağan üstü. Harika bir yer. Rezervasyon kesin şart. Pahalı. Ama şiddetle öneririm.
Biraz da alışveriş
İzmir TAKSAV, henüz yeni... 11 Ocak 2012’de açıldı. Ama kısa sürede de hayli yol aldı. Başka bir dünyanın mümkün olduğuna inanan ve bu uğurda çaba göstermek isteyen herkese kapıları açık. Ben de elimden geldiğince destek vermeye çalışıyorum. Şimdilerde TAKSAV İzmir Şubesi’nde, senaristliğe, yogaya, fotoğrafçılığa, karikatüre, kukla yapımına, bağlama ve ritm çalmaya meraklılar için, 7’den 70’e kurslar açıldı. Üstelik deneyimli eğitmenler tarafından. Ben yıllardır ritm çalmaya meraklıyım. Evimde bir tumba da var. Vallahi ilk fırsatta, kaydımı yaptıracağım. Karikatür Atölyesi Mustafa Yıldız’a teslim. Kendisi biliyorsunuz, Karikatürcüler Derneği İzmir Temsilcisi, İzmir Karikatür Müzesi kurucularından. Çocukların da katılabileceği kurslar, 3 ay... Bedeli ise aylık 60 TL.
Ritm, saz ve diğerleri
Senaryo Yazarlığı Atölyesi, haftada 3 saat... İlk kur 3 ay, senaryosunu çekmek isteyenler için ise 4 ay. Atölye bedeli aylık 70 TL. Dokuz Eylül Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi’nde öğretim görevlisi olan Nezaket Hoca ise fotoğrafçılık eğitimi veriyor. İlk kur 3 ay ve bedeli 125 TL aylık. Derslerin hemen tamamına çocuklar da katılabilir. Melek Özderici’nin eğitmenliğini yaptığı Kukla Bebek Atölyesi’nde katılımcılar öncelikle kukla yapımı, ardından oynatım ve seslendirme eğitimi alıyor. Aylık bedeli ise 80 TL. Çekirdekten alaylı olan, yıllarca TRT’de çalışmış, ritim hocası Mustafa Hoca, darbuka, tef, bendir çalmayı öğretiyor. Atölye bedeli aylık 70 TL. Yoga eğitimi de Hindistan’daki Swami Vivekananda, (Yoga Bilimleri) Üniversitesi’nde yetişmiş, Köklen Yıldırım
tarafından veriliyor. Bedeli ise aylık 70 TL İlgilenen-
ler için;
TEL: (0.232) 446.88.60 taksavizmir@gmail.com
Nihayet İzmir’de
Sevgili Cem Özer ve Paşhan Yılmazel’in başrollerini paylaştıkları, Erdem Sakalıbüyük, Lale Başar ve Sevda Dalgıç’ın da rol aldığı, olaylı tiyatro oyunu ‘Oğluma Bi haller Oldu’ İzmir’de. Yarın saat 16.00’da, Atatürk Kültür Merkezi’nde... Vallahi kaçmaz. Cem’in oyunculuğunu, çok beğenirim. Zaten, Sadri Alışık Tiyatrosu’nda sergilenen oyun, İstanbul’da kapalı gişe oynuyor. Oyunun konusuna gelince; Karısıyla kavga ettikten sonra, evini terk edip, okutmak için, bir başka şehre gönderdiği oğlunun, bir eşcinsel olduğunu öğrenen babanın, şaşkınlığı eğlenceli ve komik olaylarla anlatılıyor.
Döndüğümde de araştırdım. İstanbul’da Bahçeşehir’de, yıllarca Amerika’da yaşayan bir fitness eğitmeni tarafından tanıtılmaya çalışıldığını öğrendim. Fakat, pilates ve power jump yaptığım için pek fazla ilgilenmedim. Ama hafta içi aldığım bir mail, yeniden Zumba Fitness merakımı tabiri caiz ise kabarttı. Çünkü, özellikle kadınların, Zumba dansı ile bir veya 1.5 ayda hatırı sayılır kilolar verdiğini, biliyordum. Nursen Akat adlı bir hanımefendinin maili, artık Zumba’nın Türkiye’de ve İzmir’de de belli gruplar arasında, çok moda olduğunu kanıtıydı...
Her yaşta yapılabilir
Nursen Akat, İstanbul’da P&G, JTİ Tobacco’da satış müdürü olarak çalışmış. Fakat eşinin işinden dolayı da İzmir’e gelip, yerleşmişler. 47 yaşında.
Geldiği günden itibaren İzmir’de ne yapabileceğini düşünen Akat, 9 ve 12 yaşındaki oğullarının da artık kendisine fazla ihtiyaçları olmadığını hissedince New York’ta, Zumba Fitness eğitmeni olan kız kardeşinden yardım istemiş. Yılmamış, derslere katılıp New York ve Hollanda’dan, Zumba eğitmeni olarak sertifikasını almış. Ekim ayından itibaren de Nursen Akat, Zumba’yı, Güzelbahçe’de yüzlerce kadına öğretmeye başlamış. Akat, “Sosyal aktivite projesinde, spor yapmayı sevmeyen, evinden çıkmayan kadınları salona çektim. Şimdi Güzelbahçe’de 20 yaşından 70 yaşına kadar öğrencim var” diyor. Amerika’yı ve İstanbul’u sallayan Zumba’nın daha geniş kitlelere yayılması halinde de pek çok kadına iş olanağı doğacağını söylüyor.
Biraz da magazin
Bengü’nün özlemi kara takıldı
Son jenerasyonun en iyi seslerinden biri de, bana göre Bengü. Albümünü keyifle dinliyorum. Tabiri caiz ise bir de kimsenin etlisine, sütlüsüne karışmıyor. Sansasyondan, dedikodulardan uzak bir hayat yaşıyor. Yalnızca da işi ile ilgileniyor. Bengü’nün, özellikle de son albümünde yer alan, ‘Kalbi Olan Ağlıyor’ şarkısı, çok güzel. ‘Sevgililer Günü’nde, bu şarkıya çektiği klip de öyle. Hafta arası, Moskova’da bir düğünde, sahne almış ve izleyenleri de büyülemiş. İzmirli olan Bengü’nün en büyük aşkı ve hassasiyeti ise, ailesi ve İzmir. İşi olmadığı an soluğu İzmir’de alıyor. Ama son üç haftadır, çok arzu ettiği halde, bir türlü İzmir’e gelememiş. Kötü hava ve kara yenik düşmüş. Fakat bu hafta sonu kesin İzmir’de olmaya kararlı. Ailesinin yazlığında, şöyle bir üç gün dinlenecek. Uçak olmazsa, tren ya da özel arabası ile yollara düşecekmiş...
Afiyet olsun
Nedense hayli popüler olan bu restoran, daha sonra kapandı. Mami lakabı ile anılan, Muharrem Duran’ın da izini kaybettim. Aralık ayında beni arayarak, yeni bir yer açacağını ve artık işinin patronu olduğunu söyledi. Yine aynı Lavanta gibi, bir zamanlar hayli popüler olan, fakat son yıllarda, tabiri caiz ise sinek avlayan, Küçük Kulüp Alliance’ın işletmesini almış Mami. Baş aşçılık yapan yakın arkadaşı Fikret Yavuz ile... Kendinin, eşinin elinde, avucunda ne varsa buraya yatırmış. Yani geleceğini koymuş, Alliance’a... Birlikte çalıştığı ekip arkadaşlarını da toplamış yanına. Bu zaman da 15 kişiye de iş vermiş. İki kez gittim. İkisinde de tıklım tıklımdı. Mami başarmış kısacası.
Yıllardır bugünü bekledi
Son gittiğimde, hafta arası olduğundan dertleştik. Bana “Şenay Abla tam 20 yıl ömrüm bu işte geçti” diyerek, başladı anlatmaya;
“Anadolu Üniversitesi Turizm ve Otelcilik mezunuyum. 20 yıl önce Çeşmealtı Karasakal Restoran’da başladım. Antalya’da ve Kuşadası’nda Kervansaray Otel ile bar, X Kulüp, Alize Restoranda çalıştım. 2001 yılında İzmir’e döndüm ve Mask, Fly’ın de çalıştım. Kordon’da Ayşen Ertenü’ün açtığı İtalyan Restoranı’nda, 1.5 yıl çalıştıktan sonra tekrar Çeşme Alaçatı’da Tuna Tango ve Joy Beach Clup’ın içindeki, Mirror Restoran’ın şefliğini yaptım. Yaz bitiminde, Selim Kaptan’ın sahibi olduğu Winstown ve devamında Solemare’de çalıştım. 2004 yılında ne tesadüf, Mustafa Başçı’nın açmış olduğu Alliance Restoran’ın 4 yıl müdürlüğünü yaptım. Daha sonraları Pastarito İzmir şubesinin, Çeşme Yaya’nın ve sizinle tanışmama vesile olan Lavanta’nın müdürlüklerini yaptım. Ama en büyük hayalim, kendi iş yerimi açmaktı. Yıllardır da bugünü bekledim. Allah’a şükürler olsun. Fakat yalnız kendimin değil, eşimin de varını yoğunu buraya yatırdım. Allah mahçup etmesin.”
Her cuma müzik
Alliance bayağı yenilenmiş. Çok da şık olmuş. Servis harika. Hele bir Gülçin var ki, dünya şekeri. Müthiş bir enerjisi var. Öğle yemeklerinde, mönüde, kendi yaptıkları taze makarnalar, odun fırınında pizza, Alliance kebap, Alliance salata, kasap köftesi, en çok tercih edilen çeşitler. Akşam mönüsünde ise, lezzetli başlangıçları mutlaka tadın. Ana yemeklerde ise, benim önerim; Uzun süre odun fırınında pişen dana kaburga, Cafe de Paris soslu, dinlendirilmiş dana antrikot, trüf mantar soslu dil balığı. Tatlılarda da taze mandalina köpüklü ayva tatlısı, kadayıfa sarılı cevizli ve kaymaklı dondurmalı balkabağı tatlısı, klasik çikolata sufle. Akşamüstü şömine karşısında bar keyfi yapmak isteyenler için de Alliance Restoran, iyi bir seçenek. Ayrıca her cuma da canlı müzik var. Keyifli, şık bir yemeğin adresi bence Alliance.
Telefon: (0232) 421.39.70
Yıllar sonra Mesut’u bir kitabımın imza gününde yeniden tanıdım. 35 yıl aradan sonra Mesut, muhteşem bir projenin mimarı olarak çıktı karşıma... 12 Eylül 2006 yılında, bir avuç gönüllü ile kurduğu ‘Köy Çocukları Kütüphaneleri Oluşturma, Kültür-Sanat ve Dayanışma Derneği’ ile ‘Atatürk Çocukları Kütüphanesi’ adı altında, köy kütüphaneleri açıyor. Mesut’a elimden geldiğince o zamanlar reyting rekorları kıran TV programım ‘Dobra Dobra’da yardımcı oldum. İzmir’e yerleşince de yolumuz yine kesişti. Çarşamba günü Mesut, ‘Benisa’ kitaplarının yazarı, Köy Enstitülerinin son mezunlarından, emekli öğretmen Huriye Saraç ile yollara düştük. Kütüphane ihtiyacı olan birkaç köy ziyaret ettik. Önümüzdeki günlerde size sürprizlerim olabilir...
En fazla kitap okuyan kazanacak
Arabada Mesut, kitap okuyan çocukları ödüllendirmek ve kitap okumaya teşvik için 75 öğrenciyi Anıtkabir’e götüreceklerini, ATAMIZIN huzuruna çıkaracaklarını söyledi. “Kütüphane açtığımız 17 köyden en fazla kitap okuyan 75 öğrenciyi, 16-17 Mart 2012 günleri Ankara’ya götüreceğiz” diyerek sözlerini şöyle sürdürdü; “Gezide Anıtkabir, Kurtuluş Müzesi ve Gençlik Parkı da gezilecek. Ayrıca öğlen yemeklerimizi, Meclis’te yiyeceğiz. Kitap okuyarak, yeni dünyaları tanıyan çocuklarımızın, görsel olarak da böyle bir gezi ile eğitim ve öğretimlerine katkıda bulunacağımızı düşünüyoruz. Eminim bu çocuklar gördüklerini, yaşadıklarını ömür boyu unutamayacaklar ve buralarda öğrendiklerini çoğaltacaklar.” Fakat bu arada 75 çocuktan 50’sinin bu geziye katılabilmesi için sponsor desteğine ihtiyaç var. Öğrenci başına 100 TL. Haydi sevgili İzmirliler, arkadaşlar, dostlar, beni mahcup etmeyin. Makbuz karşılığında bu çocukları sevindirin.
İrtibat Tel: (0533) 030 91 00 Mesut TİM
Afiyet Olsun
Ümitköy Balıkçı Meyhanesi’nde süper fasıl ve yemek keyfi kaçmaz
Ümitköy Balıkçısı, diğer adı ile Ümitköy Balıkçı Meyhanesi, sıcacık, çok şirin bir mekan. Sevgili Volkan Sak ve nişanlısı Berrin’i davet ettim. Birlikte gittik. İkisini de çok severim. Çalışkan ve başarılı çocuklar. Buranın işletmecisi de çocukluk arkadaşım, İzmir’in saygın ailelerinden birinin oğlu. Kağan Oğuzbeyoğlu. Taze balıkları ve her gün yapılan 20 çeşit meze ve enfes ara sıcakları ile hizmet veriyor. Öğlenleri 18-20-22 TL’lik, 3 ayrı çeşit set menü, 12.00-15.00 arası İzmirlilerin hizmetinde. Gruplara ve şirketlere, toplu akşam yemekleri ve toplantıları için ise, fiyat kişi başı 45 ile 85 TL. Yani fiyat politikası harika. Üstelik de servis, sunum, lezzet on numara. Cuma ve cumartesi geceleri, canlı müzik var. Grup Nefes ve Bağda sahne alıyor. Önce fasıl, ardından güncel ve nostaljik müzik yapılıyor.Azeri ve Yunan ezgileri de var. İsteyen alakart, isteyen fix mönü. Kişi başı 70 TL. Diğer fahiş fiyat getiren balık lokantalarına göre, vallahi değer. Hafta sonları için, mutlaka rezervasyon yapın.
Erken rezervasyon için. Tüm Avrupa ve Uzakdoğu’yu kapsayan ve nisan ayından sonra gerçekleşecek olan bu tur programlarında, daha şimdiden yer yok. Çünkü, öylesine güvenilir, öylesine başarılı bir kurum ki, iki yıldır, bende onlarla seyahat ediyorum. Başta patroniçe Nurgün Üçler, çalışanları arasında olan Özlem, Pelin, gittiğim turlarda muhteşem bir rehber olan Baydu Oral ile bana göre yalnızca İzmir’in değil, Türkiye’nin de sayılı turizm firmaları arasında Lady Travel. Ha unutmadan yazayım. Ben ve kardeşlerim, Lady Travel’a, yaptığımız seyahatler karşılığında, neredeyse yerli bir araba markası kadar para ödedik. O nedenle gönlüm, bu yazıyı ve de bu tür yazıları yazarken çooook rahat. Buyurun..
ŞD- Biraz kendinizden söz eder misiniz? Hürriyet okurları sizi tanısın.NÜ- Ben Tire’de doğdum. Ama çocukluğum, babamın görevi nedeniyle, başka yerlerde geçti. Lise yıllarında, tekrar Tire’ye döndüm. Liseyi orada okudum. Üniversite yıllarında ayrıldım. Hukuk Fakültesinde okuduğum yıllarda banka sınavına girmiştim. Kazanınca, bankada çalışmaya başladım. Başarılı bir avukat olabilirdim, ama bankada çalışmak, ekonomik kaygılarla ön plana çıktı. 15 yıldan sonra turizmci olacağım diye istifa ettim ve ayrıldım. 38 yaşında, yeni bir hayata başlamak ve iş hayatına atılmak çılgınca gelmişti herkese... Oğlum beni çok destekledi, bu işe başlamamda. “İnsan dünyaya bir defa geliyor. İstediğin bir şeyi yapmalısın. Başarırsan ne güzel. Başaramazsan da denedim olmadı dersin” demişti. Hiç unutmam.
ŞD- Bankacıyken, turizmle ilginiz nasıl başladı?NÜ- Bankada çalışırken, konut kooperatiflerinde de görev almıştım. O evleri, yurt dışından gelen turistlere kiraya vermek için girişimlerim oldu. Birçok firma ile görüştüm. Ancak sonradan, bu işi kendim yapmaya karar verdim. Boş kalan, sahiplerinin birkaç hafta kullandıktan sonra kapattığı evleri kiralayıp, bunları belli standartlara getirerek, Fransız, Alman ve Danimarkalı turistlere, kiraya vermeye başladım. Ev sahipleri de bu kiralama işinden, para kazanıyordu. Böylece turizme başladım. Tabii, banka işinden ayrıldım. Ama galiba, turizmin en zor işiydi yaptığım. Her şeyden önce yazlık evleri, Avrupalı’nın kullanacağı standartlara getirmek işin en zor yanıydı. Maddi açıdan, çok zorlandım. Özellikle eşyaları alırken. Fakat yazlık sitelerde Türklerle, yabancıların, bir arada yaşadığını görmek, arkadaşlıklarını izlemek de ayrıca mutluluk vericiydi. 6 yıl sonunda, ev kiralama işini bitirmek zorunda kaldım. Çünkü, otel sayıları çok artmıştı ve fiyatlar her şey dahil olarak çok ucuzlamıştı. Talepler otellere kaydı. Ancak devam edebilseydik Türkiye’de, mevcut ve atıl durumdaki ikinci konutların turizme kazandırılması açısından iyi bir iş olabilirdi.
ŞD- Türk turizmi, dünya turizminin neresinde sizce? NÜ- Konaklama tesisleri (özellikle Antalya) ve her yıl artan turizm gelirleri açısından bakınca iyi bir yerde Türk turizmi. Ancak deniz, güneş, kum tatilini, biraz daha genişletip, yılın her ayında turist ağırlayan bir ülke olmamız gerektiği kanaatindeyim. Her şey dahil konaklamalı tatillerde turist, Türkiye’ye mi, yoksa Afrika’ya mı geldi, çok önemsemiyor. Çıkıp etrafı dolaşmıyor. Ne esnafa para kazandırıyor, ne de bulunduğu yerin tarihi veya doğal güzelliklerinin, farkına varabiliyor.
ŞD- Bu güne değin yurt içi ve dışı nerelere gittiniz? Daha doğrusu bir turizm şirketi sahibi olarak, gezmediğiniz yer kaldı mı? NÜ- Uzakdoğu’ya ve Amerika’ya gitmedim. Yurt içinde ve Avrupa’da pek çok yeri gördüm diyebilirim.
ŞD- Lady Travel olarak, İzmir’in zirvedeki turizm firmalarından oldunuz. Ne kadar sürede? Bunun sırrı ne? NÜ- 22 yıldır turizm sektöründe görev yapıyorum. Bu işin her basamağını ve her görevi yaptım diyebilirim. Villa kiralama işinde Fransız, Alman, Danimarkalı firmalarla çalıştım. Kuşadası ve Çeşme’ye, Rusya’dan ilk turist getiren acentalardan biriyim. Yaz aylarında çalışıp, kışın boş oturmak, maddi ve manevi zorluklar getirdiğinden, yurt içi turlar ve yurt içi otel satışlarına da ağırlık verdim. Şimdi yurt dışına da İzmir ve Ege Bölgesi’nde, pek çok kişiyi, İzmir’den aktarmasız, direkt uçuşlarla, seyahat ettiriyorum. Bir ara tatil köyü de işlettim. Dolayısıyla her konuda deneyim sahibiyim. Başarılı olduysam, birinci neden, misafirlerimizin yıllardır firmamıza duyduğu güven ve sektörde, ödemelerinde düzgün olarak tanınmam, diğeri ise hiçbir misafirimizin, üzülüp sıkılmasına mahal vermemeye çalışmak. Yani onların parasını ve zamanını, kendi param ve zamanım gibi düşünmem. Galiba profesyonel olarak çalışmak, ama amatör gibi düşünmek, işin püf noktası. Tabii başarılı olmamda elektronik mühendisi olmasına rağmen, şirkette çalışmaya başlayan oğlum ve ardından yine, elektronik mühendisi gelinimin de çok büyük katkıları var. Onların gelişi ile şirket, tamamen taze kan kazandı ve daha atak ve cesaretli işlere imza atar hale geldi. Şanslıyım yani.