Profesör Erkan Sevinç’i, sanırım tüm İzmirliler iyi tanır. Bodrum, Çeşme olmak üzere, pek çok hastanede de başhekim olarak görev yaptı. Erkan, benim de 35 yıllık arkadaşım. Birlikte de çalıştık. Çünkü kendisi, iyi bir doktor olmasının yanında, iyi bir müzik yazarı. Üstelik de pop, caz ve batı müziğinde, yazdığı yazılarla, yön vermiş bir isim. Ege’de 80’li yıllarda, Meb Ajans olarak, sevgili Mehmet Hüsnü Alat ile birlikte, çok büyük konserlere de imza attı. Erkan, 9 Şubat 2011 Çarşamba akşamından itibaren de, Tarihi Havagazı Fabrikası’nda, İzmirlilere tarihi akşamlar yaşatacak.
İlk konser Ayten Alpman
Yeniden restore edilen, Tarihi Havagazı Fabrikası Sanat Evi’ nde, caz, rock, alternatif ve pop müziğimizin ünlü sesleri, 15 günde bir konser verecekler. Üstelik biletler 20.00 TL olacak. Erkan’ın sahibi olduğu, Ekru Kültür Sanat tarafından organize edilen konserler, yılların sanatçısı Ayten Alpman ile başlıyor. Yıllardır İzmir’de sahne almayan sanatçı, programında cazın en güzel örneklerini seslendirecek. Ezginin Gün-lüğü’nden tanıdığımız, Hüsnü Arkan, ‘Solo’ adlı albümünün, tanıtım konserini de burada verecek. Bu konserde bir de konuk sanatçı var... İzmirlilerin çok sevdiği Birsen Tezer... 23 Şubat 2011 akşamı, bu kez ünlü bir çift bizlerle olacak... Ayşe Gencer-İmer Demirer... Mayıs ortalarına kadar sürecek konserler dizisinde, Fuat Saka’dan, Neşet Ruacan’ a, Cem Adrian’ dan, Sibel Köse’ye... İzmirlilerin özlemle beklediği bir çok sanatçı yer alıyor.
İşte MutlulukErtan’a destek Liyakat Vakfı’ndan
Köşemin daimi okuyucuları hatırlayacaklar. 12 Ocak 2011 tarihli yazımın manşetinde, ‘Erkan’dan bir çıkartma daha, martta İzmir yine şenlenecek’ başlıklı, bir haberim vardı. Erkan’ın hazırlıklarını sürdürdüğü defile için, tek sorun, defileye sahip çıkacak bir vakıf arayışıydı. Bu yazım üzerine, bir vakıf defileye sahip çıktı. Üstelik de çiçeği burnunda bir vakıf... Vakfın Başkanı ise, İzmir’in başarılı iş kadınlarından, EBSO (Ege Bölgesi Sanayi Odası) tek kadın Meclis üyesi ve Vakıf Başkan Yardımcısı Berkay Eskinazi. Bu arada Eskinazi, bana göre gelecekte, İzmir’e belediye başkanı olabilecek donanıma sahip.
Dünyada fark yaratacaklar
“HER ŞEY İNANMAKLA BAŞLAR” sloganıyla, yola çıktıklarını söyleyen, Berkay Eskinazi, “ İzmir’de gençlerin ve kadınların potansiyelini ortaya çıkarmak için yola çıktık. Lider Yaratıcı Katılımcılar (LİYAKAT) Derneği suyun akışını değiştirecek, doğrudan girişimcilere ulaşacak projeleriyle, dünyamızda FARK yaratacak” dedi. İzmirli, 11 girişimci iş kadının önderliğinde kurulan, Lider Yaratıcı Katılımcılar (LİYAKAT) Derneği’nin, ben de onur kurulu üyesi oldum.
Sıdıka, Amerikan Hastanesi Plastik Rekonstrüktif Cerrahi Uzmanı, Prof. Dr. Reha Yavuzer’den söz etti. Şimdilerde, sosyete ve magazin dünyasının pek çok ünlüsü, kendisini ona teslim etmiş. Birlikte bir uğradık. Yavuzer, çok sıkı ağızlı, ne yazık ki. Pek isim alamadım. Ama bana, “Türkiye’nin, Plastik Cerrahi dünyasındaki yeri, oldukça önemli ve sürekli yükselen bir grafik gösteriyor” dedi. “ISAPS’ ın (Dünya Estetik Plastik Cerrahi Derneği) bu konu ile ilgili istatistikleri, çok dramatikmiş. Dünya üzerinde, plastik cerrahinin en çok uygulandığı 25 ülke sıralamasında, Türkiye ilk 10’da yer alıyormuş. Türk kadınlarının, en çok hangi estetikleri yaptırdığını ve hangi ünlüye özendiklerini sordum. İyi de sormuşum... Kadınlar arasında, göğüs ve dudaklar başta geliyor. Bunları kalça, burun ve karın izliyormuş. Kadınlara yapılan ameliyatlar, tüm dünyadaki estetik girişimlerinin yüzde 91’ini oluşturuyormuş.
Göz, göğüs ve kalça Prof Dr. Reha Yavuzer, bakın başka ne açıklamalarda bulundu? Buyurun;
Göz güzelliği, yıllardan bağımsız bir özelliğe sahip. Bu nedenle hâlâ, Sophia Loren, Elizabeth Taylor, Catherine Deneuve ve Greta Garbo adı geçen ilk ünlüler... Genç jenerasyon ise Angelina Jolie, Catherine Zeta-Jones, Demi Moore, Michelle Pfeiffer ve Salma Hayek, bizde ise Türkan Sultan’ın (Şoray) gözlerine sahip olmak için geliyorlar. Göğüs güzelliğinde ise, Brezilyalı güzel Gisele Bundchen, Amerikalı pop sanatçısı Britney Spears ve yine Brezilyalı Xuxa, göğüsleri en çok beğenilen ünlüler. Öte yandan, benzemek istemedikleri ünlüler arasında Pamela Anderson geliyor... Bu ismin ardından Dolly Parton ve Victoria Beckham da var. Kalça da ise, rakipsiz bir aday mevcut, o da Jennifer Lopez. Bu ismi takip edenler ise Brezilya’dan Juliana Paes, Amerika’dan Halle Berry ve Sandra Bullock.
En güzel burun Nicole Kidman’da.
Dünya’nın her yerinde, burun güzelliği konusunda, kadınların benzemeye çalıştığı isimler arasında, Nicole Kidman başta geliyor. Julia Roberts, Jennifer Aniston, Xuxa ve Danimarka Prensesi Mary, Kidman’ı takip eden isimler. Bizde ise hala Hülya Koçyiğit ve Hülya Avşar beğeniliyor. Karın estetiğinde, Gisele Bundchen, Shakira, Demi Moore, Britney Spears, kadınların kendilerine örnek aldığı kişiler. Kadınların, estetik ameliyat konusunda, en kararsız kaldığı anatomik bölge, çene oluyor. Çok isim akla gelmemekle beraber, Sonia Braga, Nicole Kidman, Julia Roberts ve Charlize Theron bu konuda telaffuz edilen ilk isimler. Dudak estetiğinde, elbette ki Angelina Jolie ,bu konuda kadınların benzemek istediği bir numaralı isim. Daha mütevazılar için ise, alternatif Julia Roberts.
Yeni moda bacak estetiğiÇıkık elmacık kemikleri ,kadınlarda oldukça çekici bir görünüm sağlıyor. Tabii ki burada, her şeyde olduğu gibi, fazlası zarar prensibi hakim. Sophia Loren, Michelle Pfeiffer, Nicole Kidman, Angelina Jolie ve Marilyn Monroe, elmacık kemikleri en çok beğenilen isimler. Alına gelince, bu konu biraz karışık doğrusu... Ancak alın şekli açısından, Madonna, Elizabeth Taylor ve Oprah Winfrey ön plana çıkan ünlüler. Son birkaç yıldır, zor bir ameliyat olmasına rağmen, bacak estetiği moda. Hastalarımız arasında; Tina Turner, Sharon Stone, Cameron Diaz ve Jennifer Lopez, kadınların, zihnindeki ideal bacakları, tanımlamak için kullandıkları isimler. 2011 yılı modasında, düzgün bacaklara sahip olmak, daha önceki yıllara göre çok daha önemli. Bizde bacak güzelliğine gelince, mankenler ağırlıkta. İlk dikkati çekenler Deniz Akkaya, Sema Şimşek ve Tuğçe Kazas’ı gösterebiliriz. Bacakların şekillendirilmesinde, yağ alma işlemleri, istemediğiniz fazlalıklardan kurtulmanızı sağlarken, yağ enjeksiyonları ve kalça protezleri ile sağlanan dolgunlukla, istenen bölgelerin daha ön plana çıkarılması mümkün .
Türkler de, kadınlar da, erkekler de, dolgu ve botoksa meraklı. Yalnız, Türk toplumunda erkek hasta sayısı, Batılı toplumlarla kıyaslandığında, daha az oranda. Bu arada, Türkiye’nin plastik cerrahi dünyasındaki yeri çok önemli. ISAPS’in (Dünya Estetik Plastik Cerrahi Derneği) araştırmasına göre, 2010 yılında yapılan estetik cerrahi ameliyatlarının, dünya sıralaması ise şöyle; 1. Amerika 2. Çin 3. Brezilya 4. Hindistan 5. Meksika 6. Japonya 7. Güney Kore 8. Almanya 9. Türkiye 10. İspanya... Dünya’daki estetik cerrahi ameliyatlarına bakıldığında, yapılan tüm ameliyatların arasında, yüzde 18’lik oranla liposuction başı çekiyor. İşte sıralama:
Hoş, rahmetli babam 40’lı yaşlarda olmuş. Uzatmayayım... Sonunda Miyop-Astigmat olduğu ortaya çıktı. 1998 yılında, iki gözüme de lazer yapılmıştı. Yani halk diliyle çizdirdim. İkisi de 5.5 derece miyoptu. Tekrarlamış. Aklınızda bulunsun, aldanmayın, çizdirmekle ömür boyu rahat değilsiniz. Ben bilseydim, lens ve de gözlük kullanmaya devam ederdim. Yeğenim Evren, Kent Hastanesi’de Profesör Kaan Ünlü’ yü önerdi. Hoca ile böyle tanıştık. Koyu bir sohbet yaptık. Katarak, Retina konusunda çok bilgilendim. Çünkü benim retinam da çok incelmiş.
500 bin dolarlık yatırım Türkiye’de, çok az sayıda sağlık kurumunda bulunan, bir retina cerrahisi merkezini kurmuşlar. 500 bin dolarlık bir yatırım yapmışlar. Tüm retina hastalıklarının tedavisi yapılıyor. Kaan Hoca; “Gözün arka kısmı diye tabir edilebilen, retina cerrahisi, hem bu konuda uzmanlaşmış hekimin az olması, hem de büyük teknolojik yatırım gerekmesi nedeniyle, Türkiye’de az sayıda merkezde yapılabiliyor. Yeni kurulan bu ünitede, retina yırtıkları, şeker hastalarında, yaygın olarak görülen, göz içinde oluşan yırtıklar ve ameliyat komplikasyonları tedavi edilebilecek”dedi. Sevindim.
Körlük oranı % 5’e düşecekRetina hastalıklarında, erken teşhis ile uygun takip ve tedavi çok önemliymiş. Eskiden şeker hastalarında, yaygın olarak görülen körlük oranı, bu teknolojiyle yüzde 5’in altına düşmüş. Bu arada Kaan Hoca ile Katarak’ı da konuştuk. Son günlerde, Katarak ameliyatlarındaki felakete değindim. Kaan Hoca; “Katarakt, gözün içerisindeki merceğin, saydamlığını yitirmesine verilen isimdir. En önemli belirtisi görmenin azalmasıdır” dedi. Tek tedavisinin de cerrahi müdahale olduğunu söyleyen Kaan Hoca, pek çok insanın bu cerrahi sırasında kör olmasını, endişe, üzüntü ve çekinerekten şöyle açıkladı; “Bu ameliyat, ‘basit bir girişim’ değildir. Her cerrahide olduğu gibi bu ameliyatın da riskleri vardır. Bu riskleri en aza indirmek için, kullanılan malzemelerin kaliteli olması, sterilizasyona dikkat edilmesi ve ameliyathane şartlarının iyi olması gereklidir. Aksi takdirde, gözün kaybedilmesine neden olabilen, komplikasyonlarla karşılaşılabilinir. Son günlerde, ameliyat sonrası, göz içi enfeksiyon vakaları, basına da yansımıştır. Bu olayda, hekim, ameliyatlarını sorunsuz bir biçimde gerçekleştirmesine rağmen, sorunun ameliyat esnasında kullanılan malzemeler, veya ameliyathane şartları ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Sağlık Bakanlığının, bu şartları düzeltmeye yönelik olarak, başta uyguladığı fiyat politikası olmak üzere, ciddi bir çalışma yapmalıdır. Aksi takdirde bu tür olaylar kaçınılmazdır.”
EÇEV için el ele
Meslekte 70 yılını tamamlayan Özusta Müvecherat’ın, yaptığı başarılı çalışmayı, sanırım duymayanınız kalmamıştır. İzmir’in elitlerinden, genç iş kadını Sinem Özusta ve eşi Erhan’ı ne kadar alkışlasak azdır. Özusta Mücevherat’ın, eğitimin ve bilginin en değerli mücevherden, daha değerli ve önemli olduğunu vurgulaması, beni de mutlu etti. Eğitim olanağı olmayan çocukların, eğitimine destek sağlamak amacıyla, ünlü tasarımcı Milka Karaağaçlının tasarladığı, kırlangıç figürlü kolyeyi, Özusta Mücevherat, İzmir’in çağdaş, yenilikçi ve özgür duruşuna gönderme yaparak, bir proje gerşekleştirdi. ‘Eğitim Mücevherin Olsun’ projesini, Ege Çağdaş Eğitim Vakfı’na adadı. Projeye, benim de içinde olduğum, 17 İzmir’li kadın destek verdi. Son günlerin popülar isimlerinden, ‘Hanımın Çiftliği’ ndeki rolü ile dikkatleri çeken Gözde Kansu da var. 14 parçalık kırlangıç koleksiyonundan, bir yıl boyunca elde edilecek gelir EÇEV’e bağışlanacak. Doğum günleriniz, evlilik yıldönümünüz, kısacası özel günleriniz için müthiş uygun bir hediye. Haydi EÇEV için Özusta Kuyumculuk’a...
Muhteşem Yüzyıl, Altınkapı’da
Çocukluk arkadaşım Cüneyt Altınkapı ve güzel eşi Gönül ile yolda karşılaştım. Yanlarında, yalnızca güzelliği ile değil, başarısıyla, artık babasının sağ kolu olan kızları Sezen vardı. Bu arada Sezen ismi, ailenin Sezen Aksu’ya hayranlığından kaynaklanıyor. Sezen ayak üstü, “Şenay Abla, Muhteşem Yüzyıl dizisinin haremi, kıyafetleri, takıları bir yana dursun, bu kadar tartışma içerisinde Osmanlı Mutfağı’ndan bahseden yok” dedi. Vallahi doğru... Ardından da “Dizide Sultan ve Hürrem’in yer sofrasında yediği yemekler, 2.Murat sonrasına daha da gelişip çeşitlenerek, bugün 3. en büyük mutfak olan Osmanlı Mutfağını oluşturmuş. Bizim Alsancak’ daki Osmanlı ve Türk Mutfağı’na son günlerde ilgi daha da arttı. Seni de bekleriz” dedi... Ertesi gün gittim. Harika bir mönü. Osmanlı Mutfağı’nın unutulan tüm lezzetler var. Saat 11.30-15.30 arası servis. Sofraların baş tacı çorbalarla başlıyor. 10 çeşit... 30 çeşit de et yemeği... Tas Kebabı, Elbasan Tava, İncik Kebabı, Saltanat Kayığı, Fırın Ağzı, Keşkek, Meftune, İşkembeli Nohut, Etli Bamya, Haşlama, Ciğer Kavurma... Türk Mutfağı’ndan da 10 çeşit zeytinyağlı yemek... Yaprak Sarma ve Biber Dolma müdavimlerin gözdesiymiş. Altınkapı Osmanlı ve Türk Mutfağı, Pazar günleri hariç, öğle yemeğinde, ziyafet çekmek isteyenlere açık. Ağzının tadını bilenlere duyurulur...
Yeni bir meslek Marka Doktorluğu
Ege’nin vergi rekortmenlerinden, işadamı Hüseyin Divrik ve zarif eşi Nilgün, bizi Kordon’da Balık Pişiricisi’nde ağırladı. Cam Merkez Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Gülfem Yorgancılar Perçim, işadamı ve tavuk çiftliği sahibi eşi Süreyya Perçim, İzmir’in yetiştirdiği önemli modacılarından dostum Ertan Kayıtken ve İtaltur’un sahibesi, TÜRSAB Lata komite üyesi Hande Arslanalp vardı masada. Türk ekonomi ve siyasetinden, İzmir’in geleceğinden, dizi oyuncularına, ‘Yok Böyle Dans’tan, günümüz modasına kadar her şey konuşuldu. Tam altı saat süren çok keyifli ve çok renkli bir gece oldu. Ben de zaman zaman bastım ses alma cihazıma... Sizleri de, bu güzel geceden mahrum bırakmak istemedim. Çünkü, benim için çok değerlisiniz... Üstelik, bu yemekte herkesin merakına, havasına ve de zevkine göre çok şey var. Ama en çok da ‘Ne olacak bu İzmir’in hali?’ sorusuna yanıtlar var...
İzmirli sanayisini, bankalarını kaptırdı1977’de, Türkiye ihracatının yüzde 40’nın, İzmir’den yapıldığını söyleyen Süreyya Perçim, “2011 Türkiye ihracatının yüzde 20’si ancak İzmir’den yapılıyor. Ege ve İzmir’de 70’li, 80’li yıllarda bankalar, gazeteler, holdingler vardı. Ya yabancı sermaye ya da İstanbul kaptı.” Sözlerine eşi Gülfem karşı çıktı. Aslında grupta kimse, İzmir’e toz kondurmak istemedi. Ama doğruları da görmemek olmazdı. Turizm yönünden de Çeşme’yi bir kenara koymak gerektiğini söyleyen Süreyya Perçim, “Oraya da yabancı pek gelmiyor, İzmir İzmir olmaktan çıktı. Bir de görüntü kirliliği var. Her taraf birahane, havaalanından şehre girerken gecekondular, kötü yapılaşma. Manisa bile İzmir’e, sanayi konusunda kafa tutuyor” deyince Gülfem yine itirazını yaptı ve “İzmir’de işsizlik oranı yüksek. Ama ekomi yukarıya doğru gidiyor. Çeşme yazın Bodrum’u geçti. İzmir böyle kalsın. İşime yarım saatte gidiyorsam, trafiğe takılmıyorsam, egzoz dumanını çekmiyorsam, buradaki yaşam kalitesi ve insan kalitesi de yüksek... Ben İzmir’de mutluyum” dedi... Ertan, İzmir’i bir hamileye benzetti. Yakında nur topu gibi sağlıklı çocuklar doğacağını ve İzmir’in uçacağını iddia etti...
Mart’ta Alman turizm acenteleri geliyor Ertan’ın görüşlerini biraz hayali bulan Hande Arslanalp, geceye damgasını vurdu. Bir turizmci olarak, İzmir’in geleceğinin, turizmde yattığını söyledi. “Geçtiğimiz yıl Polonya’dan acente ve gazetecileri davet ettik. Çok başarılı geçti. Polonya’da 2 gezi dergisinde, İzmir ile ilgili çok detaylı yazılar yayınlandı. Bu yıl da ilk kez sana söylüyorum. Almanya’dan toplantı ve kongre acentelerini, mart ayında getireceğiz” dedi. İZFAŞ’ın eski Yönetim Kurulu Üyesi duayen işadamı Uğur Yüce’nin, İzmir Büyükşehir Belediyesi’nin, Gaziemir’deki yeni fuar projesini eleştirmesi, masaya yatırıldı. Yüce’nin, “Bu proje eksik ve yanlış. Oteli ve kongre merkezi olmayan, metro gelmeyen fuar merkezi mi olur?” sözlerine en büyük destek ise Hande’den geldi...
Kongre ve toplantı turizmi kenti uçururHande, “İzmir’de konaklama yok. Olsa, gelenler gece kulübüne de gidecek, restorana da bara da. Ekonomi kalkınacak böylelikle. İnsanlara eğlence yok. Toplantı yok, kongre yok, organizasyon yok, eee kalınmıyor tabii” diyerek son noktayı şöyle koydu: “Kongre turizmi şart. İzmir ancak böyle kalkınabilir. Kongre ve toplantı turizmi olursa bu şehir uçar. Büyük bir ivme kazanır. İzmir’e VİP Turizm gerekir. Antalya’da olduğu gibi değil... Antalya’da turist artıyor, ama gelir azalıyor. O güzelim oteller 25 Euro’dan oda satıyor. Ben işimin gereği, dünyanın pek çok yerini dolaştım. Antalya’daki oteller kadar muhteşem olanı çok yok. Yıkılıyor Antalya. Ama fiyatlar yazık. İzmir ve Çeşme’ye kaliteli, yüksek, A sınıfı yabancı turist gerek. Geliri yüksek olan. Böyle bir politika izlenmeli. Ama o turiste de verecek bir şeyler olmalı. Düşünün zengin bir yabancı geldi. Beş gün kaldı ne yapacak? Nasıl geçirecek günlerini, gecelerini? İzmir’in uluslararası havaalanı var. Süper. Bir on bin kişilik, Lütfi Kırdar Kongre Merkezi gibi bir kongre merkezimiz olsa hepimiz satarız. Uluslararası kongre ihalelerine gireriz. Alın Barselona’yı... Nasıl uçtu, kongre ve toplantı turizmi ile. İzmir’in tek kurtuluşu bu. O zaman çok yatırım gelecektir. Sekiz ay etkiler. Normal bir turist bir hafta da bin dolar harcarsa, kongre turizmi ile gelen turist, beş bin dolar harcar. Restoran da halıcı da bar da, otel de kazanır ve yeni yatırımlar olur.”
Biraz da magazin...Yalnızca İzmir konuşmadık tabii bütün gece. Nilgün, Gülfem ve Hande hafta arası sıkı dizi izleyicisi. Ertan yalnızca ‘Karadağlar’ı izliyor. Çoğunluk Kanal D’nin reyting rekoru dizisi ‘Öyle Bir Geçer Zaman Ki’nin tiryakisi. Ama ‘Hanımın Çiftliği’, ‘Aşk ve Ceza’, ‘Muhteşem Yüzyıl’ ve ‘Fatmagül’ün Suçu Ne?’ ve de ‘Çocuklar Duyması’nın da iyi izleyicileri. Bu dizilerde oynayan oyuncular içinde ise herkesin favorisi Beren Saat. Özgü Namal’ı da çok dişi buluyorlar. Oyunculuğunu da çok takdir ediyorlar. Oyunculuğunu başarılı buldukları Nurgül Yeşilçay, kadın olarak soğuk. Ben hariç grupta herkes, Hüseyin Divrik ve Süreyya Perçim, Ertan, ‘Yok Böyle Bir Dans’ı kaçırmıyorlar. Herkes Azra Akın’ı çok beğendiğini söylüyor. Ama Ertan, “Hiçbir özelliği yok. Üstelik karakteri de oturmuş değil. Sahte. Ne iyi bir manken, ne de iyi bir fotomodel ve oyuncu olabildi. Üstelik çok şans verildi. Bana göre Tuğçe Kazaz, ona bin basar” dedi. Tuğçe Kazaz’ın tek başına, medyanın çok üzerine gelmesine rağmen, büyük başarılar kazandığını söyledi...
Eğlence’ye buyurun
Mythos’da fasıl
Urla’nın bana göre en iyi balık restoranlarından biri olan, sevgili Çiğdem-Cem Pişkin’in ‘Mythos’da, cuma geceleri fasıl var. Konservatuvar mezunu gençler, coşacak ve coşturacak. Mezeleriyle farkı yaratan Cem, ‘Bu kalite dinlenir’ sloganıyla, Urla’da bir ilki başlattı ve balık restoranına fasıl koydu. 6 çeşit meze, ot tabağı, salata, deniz mahsulleri börek, porsiyon tekir ya da levrek, fırında helva, 17 cl rakı ya da 35 cl şarap, kişi başı 60.00 TL. Telefon:0.232.752.31.34
Türkiye’nin en ünlü gece kulüplerinin sahibi... Şimdi ise Metro Turizm Ege Bölge Başkanı. Nida
Büyükbayraktar, ilk kez eğlence yaşamı ve kara yolu ulaşımı ile ilgili konuştu;
Uzun yıllar İstanbul’da in mekanların sahibiydi... Canlı müzik yapan ve Türkiye’nin en iyi kulüpleri, Arena, Angle, Çilveli Meyhane, Keops ve Votka bunlar arasındaydı... 15 sene İstanbul eğlence yaşamının nabzını tuttu... Serdar Ortaç’tan, Kenan Doğulu’ya, Nükhet Duru’dan, Muazzez Ersoy ve İbrahim Tatlıses’e, Yıldız Tilbe’ye, Hülya Avşar’a, Ebru Gündeş ve Bülent Ersoy’a kadar, pek çok ünlü isim, gece kulübü olarak onun lokallerinde, ilk kez sahne aldı. Bu arada, içecek sektöründe, içki ve meyve suyu olarak, dünya markalarının Türkiye distribütörlüğünü yaptı. En ünlü gece kulübü ve beş yıldızlı otellere bunları dağıttı. Şimdi İzmir’e yerleşti. Metro Turizm’in Bölge Grup Başkanı. Nida Büyükbayraktar ve on yıldır birlikte olduğu manken, dizi oyuncusu Didem Taslan ile Sipari’de dostane bir sohbet yaptım. İzmir ile İstanbul eğlence yaşamından, kara yolu ulaşımcılığına, Metro Holding’in İzmir’le ilgili yeni projelerine kadar. Buyrun, okuyun...
Kalite düştü
? SD: Niye eğlence yaşamındaki krallığını bıraktın?
NB: Gece yaşamının yorucu olması ve eski eğlence hayatının, kültürünün bitmesi, gezen insanların ve paranın el değişmesi, yeni yüzlerin ortaya çıkışıyla da eğlencenin de yüzünün değişmesi, kalitenin de düşmesi beni soğuttu.
? SD: Peki ulaşım sektörü nereden çıktı?
Tam 87 mail almıştım bu konuyla ilgili. Adları bende saklı olan, öğrenci velileri, yakınları olduğunu iddia eden bu kişiler, Yenişehir tarafında bir meslek okulunda, öğrencilerin disiplinsiz, ahlaksız davranışlar işinde olduğunu yazmışlar, benden de yardım istemişlerdi. Okul yönetimi ve ilgililerin ilgisizliğinden yakınıyorlardı. Çarşamba günkü bu manşetim, İzmir’in çok değerli iki yöneticisini, haklı olarak ayağa kaldırdı.
Kişisel çıkarlar söz konusu
İzmir’in asayişi ile ilgili, bugüne değin hep başarılı işlere imza atan, dostum ve değerli Emniyet Müdürü Ercüment Yılmaz ile bire bir görüştüm. Özellikle, çocuklar ve öğrenciler konusundaki hassasiyetini bildiğim için, gereğini yapacağından zaten hiç şüphem yoktu. Ercüment Müdürüm, ilgili birim müdürlerini derhal okul içi ve dışında araştırmaya gönderdi. Başarılarını hep takdir ettiğim, Çocuk Şube Müdürü Özgür Duman, okul timleriyle olaya el koydu. Yapılan araştırma ve tetkikler sonunda da Müdür Yılmaz şu açıklamayı yaptı:
“Bir kere uyuşturucu kesinlikle yok. Ayrıca, okul içindeki disiplinden okul yönetimi ve Milli Eğitim Müdürü sorumludur. Biz kimsenin iç işlerine karışmayız. Burada kişisel çıkarlar söz konusu. Bazı menfaat sahiplerinin ayağına basılmış. Biz üzerimize düşen görevi fazlasıyla yerine getirdik. Her şey bizim açımızdan temiz.”
Giriş-çıkışlarda ekiplerin görevli olduğunu söyleyen Yılmaz, konuyla ilgili son noktayı şöyle koydu:
“Yalnızca bu okulla ilgili değil... Geçen eğitim öğretim yıllarında olduğu gibi, bu yıl da polis sorumluluk bölgesinde bulunan tüm okullarımızda, okul timleri ve okul giriş çıkış ekipleri görevlendirilmiştir. Bu okulumuzun da okul timi görevlisi var, okul idarecileriyle, okul aile birliği başkanı ve velilerle daima temas halinde. Konuyla ilgili olarak gerek okul timi görevlilerimiz, gerekse diğer uzman birimlerimizce, yapılan çalışmalarda, öğrencilere uyuşturucu satışıyla ilgili, tekrar belirtiyorum, herhangi bir bulguya rastlanmamıştır. Diğer taraftan İzmir İl Emniyet Müdürlüğünce, alınan tedbirler sayesinde, bu okulumuzda eğitim-öğretim dönemi başlamasından, bugüne kadar, kayda değer bir adli vaka olmamıştır.”
Olayı yerinde araştırdı
Sayın Şenay Düdek;
Ben... Meslek Okulu’nda okuyan bir öğrencinin ablasıyım... Sizlere bu satırları hem sinir, hem vahim duygular, hem de eğitimcilerin tepkisi karşısında, dehşete düşmüş bir insan, bir abla, bir vatandaş olarak yazıyorum...
Kardeşimin okumakta olduğu okuldaki, disiplinsizlik, duyarsızlık ve boş vermişlik beni bu satırları yazmaya zorladı... Biz bu okula kardeşimizi bir meslek öğrenmesi, teknik bir eleman olarak yetişmesi için yazdırdık. Tabii ki, tüm veliler gibi, büyük heyecanlar ve umutlar içerisinde...
Kardeşimin okula gitmeye başlaması ile gün be gün davranışları değişti... İlk gün taşıdığı, meslek sahibi olma heyecanı ve hevesi bitti... Bu durumu anlamaya ve araştırmaya başladık. Öğretmenleriyle konuşmak için okula gittik... Gördüğümüz manzara ve karşılaştığımız tutum, bizi hem çok üzdü, hem de seçimimizin yanlış olduğunu gösterdi... Çünkü, kardeşim gibi pek çok öğrenci de aynı durumdaydı... Öğretmenlerin, öğrencilerine karşı duyarsızlığına şahit olmanızı isterim. Bir öğrencinin, bir öğretmenin önünde, küfür edebilmesi, okuldan kaçabilmesi... (kaçabilmesi derken gizli değil okulun ön kapısında istedikleri saatte girip, istedikleri saatte geri dönebiliyorlar) ve öğretmenine arkadaşlık teklif edebilmesi...
Kötü alşıkanlık kaçınılmaz
Okulun aile birliği temsilcileri de bu konularda pek de duyarlı değiller... Bu okuldan yetişen, çıkan çocukların sanki bu toplumun geleceğini oluşturacağı, kimseyi ilgilendirmiyor gibi... Okulun çevresini bilenler bilir. Sanırım anlatmaya gerek yok. Etrafında, devletin genelevinin olduğunu ve o çevrede, çok kolay bir şekilde kötü alışkanlıklara ulaşılabilindiğini... Bunlar bildiklerimiz... İşin iç yüzünü, size oradaki her hangi bir öğrenci anlatabilir... Tıpkı benim kardeşim gibi... Daha da vahim olanı, devletin genelevine bile girebilmeleri ve bunu hiç kimsenin takip etmemesi...
Bildirilere uyulmuyor
İki yıla yakın zamandır, İzzet Çapa’nın mekanlarına gitmemiştim. Aramızda nedensiz bir soğukluk oluşmuştu. Müşterek dostumuz İsmail Akaya, bizi buluşturdu. Bıraktığımız yerden hiçbir şey olmamış gibi devam ettik. Sanırım, sevgi ve gerçek dostluğun anlamı bu. Ayrı kaldığımız dönemde İzzet, mekanlarında büyük değişiklikler yapmış. Cit’s Alışveriş Merkezi içinde Limonata, Nişantaşı Sofa Oteli içinde Longtable-Süper Market, eski Cat-Walk olmuş İnce Saz ve Cahide de Nahide. Ama hepsi muhteşem yerler. Ne olursa olsun, İzzet Çapa bir harika çocuk ve İstanbul eğlence yaşamını da elinde tutuyor. İnce sazdan, fasıldan, Las Vegas’taki müthiş şovların benzerlerine, Hint mutfağından, dünya mutfaklarına varıncaya kadar harika lezzetler ve eğlence var mekanlarda…
Müthiş bir yetenek Fehmi
Tek, tek bütün mekanları dolaştım. Hepsi harika. Hint mutfağında da Gazi ve Bilal Ateş kardeşler konuşturmuşlar yine el hünerlerini. İkisi de dünyadaki Michelin yıldızlı restoranlarda, mutfak şefi olabilecek düzeydeler. Ama beni en çok etkileyen, Seda Sayan, Zerrin Özer, Yıldız Tilbe, Bülent Ersoy gibi starların bire bir taklitlerini yapan Fehmi Dalsaldı adlı müthiş yetenek. Yavuz Seçkin ile çalışıyormuş. Mutlaka izlemelisiniz. Tek başına bir gazino.Tabii yine Nahide’de açılış şovu… Şu an dünyada kapalı gişe oynayan, ‘Priscilla’ müzikalinden esinlenilmiş... Ahsen yönetiminde, 16 kişilik Nahide Şov ekibi gerçekleştiriyor. 6 Drag Queen (kadın kılığına giren erkek) dansçı dışında, 3 erkek, 3 kız ve 4 Alman akrobatın yaptığı şovlar, tabiri caiz ise parmak ısırtan cinsten.. Özellikle de dev bir kadeh içinde izlediğim, Rus akrobat kızın, şaşırtan şovu, Hala ve diğer dansçıların, Yırtık Rahibe ve geçtiğimiz hafta gösterime giren Bruleks filminin, Cher tarafından söylenen Welcome the Bruleks şarkısında, sandalye şov alkışı hak ediyor.
Magazinciler sazan mı? Gülben çok mu akıllı?
Magazin hayatımızın içinde... Onsuz olmuyor... 34 yıl gazetecilik ve 10 yılda televizyonculuk yaptım. Bunun 25 yılında magazinle uğraştım. Her kademede görev aldım. Bu nedenle, söz söyleme ve yazı yazma hakkını kendimde buluyorum. Günümüz magazin eskisi gibi şık, dürüst ve kaliteli değil. Bir kere günümüzün starları, ya da ünlüleri samimi hiç değil. Magazinle uğraşan, yeni ve genç nesil de bana göre çok tecrübesiz. Nitekim sevgili Sacit Aslan başarılı internet sitesinde bu konuya çok sık giriyor. Son bir haftadır tartışılan konu; Gülben Ergen’in boşanma olayı. Belki gerçek. Belki uzun süredir böyle bir durum söz konusu. Ama niye şimdi çıktı? Ben size söyleyeyim... Gülben Ergen, son anda bir terslik olmazsa, 17 Ocak Pazartesi TRT’de, bir sabah programına başlıyor... Reklamın iyisi, kötüsü olmaz. Elinde malzeme yok. Tek silahı evliliği ve çocukları. Gülben’in yakın çevresi, hemen başlıyor çalışmaya. Mustafa Hoca’nın (Erdoğan) eski çapkınlıkları, yeniden gündeme getiriliyor. Boşanma ısıtılıp magazincilerin önüne konuluyor. Yazılı ve görsel medya olayı kaşıyor. O nedenle bana göre Gülben çok akıllı. Ama meslektaşlarımın sazanlığı konusunda bir fikir yürütmek istemiyorum. Yorum sizlerin…
Sarayburnu’ndan Arnavutköy’e
İstanbul’da favori balık restoranlarım, Sarıyer’de Kahraman’ın Yeri, Arna-vutköy’de Fishmekan, Ortaköy’de Park Fora, Boğaz’da Kıyı... Halkla İlişkiler yapan sevgili arkadaşım Feza Fırat ve kızı Yaprak, bu gittiğimde Sur Balık’tan söz ettiler. Sarayburnu’ndaki restoranıyla, bir İstanbul efsanesi haline gelen Sur Balık... Boğaz’ın tescilli yalılarından ve tam 150 yıllık bir binaya, 16 milyon dolar harcayarak baştan sona yeniden inşa etmişler. 2. derece tarihi eser kabul edilen bina, aynı zamanda Boğaz’ın ilk balık restoranı olan, Antik Restoran’a da ev sahipliği yapmış.