Paylaş
Hoş, rahmetli babam 40’lı yaşlarda olmuş. Uzatmayayım... Sonunda Miyop-Astigmat olduğu ortaya çıktı. 1998 yılında, iki gözüme de lazer yapılmıştı. Yani halk diliyle çizdirdim. İkisi de 5.5 derece miyoptu. Tekrarlamış. Aklınızda bulunsun, aldanmayın, çizdirmekle ömür boyu rahat değilsiniz. Ben bilseydim, lens ve de gözlük kullanmaya devam ederdim. Yeğenim Evren, Kent Hastanesi’de Profesör Kaan Ünlü’ yü önerdi. Hoca ile böyle tanıştık. Koyu bir sohbet yaptık. Katarak, Retina konusunda çok bilgilendim. Çünkü benim retinam da çok incelmiş.
500 bin dolarlık yatırım
Türkiye’de, çok az sayıda sağlık kurumunda bulunan, bir retina cerrahisi merkezini kurmuşlar. 500 bin dolarlık bir yatırım yapmışlar. Tüm retina hastalıklarının tedavisi yapılıyor. Kaan Hoca; “Gözün arka kısmı diye tabir edilebilen, retina cerrahisi, hem bu konuda uzmanlaşmış hekimin az olması, hem de büyük teknolojik yatırım gerekmesi nedeniyle, Türkiye’de az sayıda merkezde yapılabiliyor. Yeni kurulan bu ünitede, retina yırtıkları, şeker hastalarında, yaygın olarak görülen, göz içinde oluşan yırtıklar ve ameliyat komplikasyonları tedavi edilebilecek”dedi. Sevindim.
Körlük oranı % 5’e düşecek
Retina hastalıklarında, erken teşhis ile uygun takip ve tedavi çok önemliymiş. Eskiden şeker hastalarında, yaygın olarak görülen körlük oranı, bu teknolojiyle yüzde 5’in altına düşmüş. Bu arada Kaan Hoca ile Katarak’ı da konuştuk. Son günlerde, Katarak ameliyatlarındaki felakete değindim. Kaan Hoca; “Katarakt, gözün içerisindeki merceğin, saydamlığını yitirmesine verilen isimdir. En önemli belirtisi görmenin azalmasıdır” dedi. Tek tedavisinin de cerrahi müdahale olduğunu söyleyen Kaan Hoca, pek çok insanın bu cerrahi sırasında kör olmasını, endişe, üzüntü ve çekinerekten şöyle açıkladı; “Bu ameliyat, ‘basit bir girişim’ değildir. Her cerrahide olduğu gibi bu ameliyatın da riskleri vardır. Bu riskleri en aza indirmek için, kullanılan malzemelerin kaliteli olması, sterilizasyona dikkat edilmesi ve ameliyathane şartlarının iyi olması gereklidir. Aksi takdirde, gözün kaybedilmesine neden olabilen, komplikasyonlarla karşılaşılabilinir. Son günlerde, ameliyat sonrası, göz içi enfeksiyon vakaları, basına da yansımıştır. Bu olayda, hekim, ameliyatlarını sorunsuz bir biçimde gerçekleştirmesine rağmen, sorunun ameliyat esnasında kullanılan malzemeler, veya ameliyathane şartları ile ilgili olduğu düşünülmektedir. Sağlık Bakanlığının, bu şartları düzeltmeye yönelik olarak, başta uyguladığı fiyat politikası olmak üzere, ciddi bir çalışma yapmalıdır. Aksi takdirde bu tür olaylar kaçınılmazdır.”
EÇEV için el ele
Meslekte 70 yılını tamamlayan Özusta Müvecherat’ın, yaptığı başarılı çalışmayı, sanırım duymayanınız kalmamıştır. İzmir’in elitlerinden, genç iş kadını Sinem Özusta ve eşi Erhan’ı ne kadar alkışlasak azdır. Özusta Mücevherat’ın, eğitimin ve bilginin en değerli mücevherden, daha değerli ve önemli olduğunu vurgulaması, beni de mutlu etti. Eğitim olanağı olmayan çocukların, eğitimine destek sağlamak amacıyla, ünlü tasarımcı Milka Karaağaçlının tasarladığı, kırlangıç figürlü kolyeyi, Özusta Mücevherat, İzmir’in çağdaş, yenilikçi ve özgür duruşuna gönderme yaparak, bir proje gerşekleştirdi. ‘Eğitim Mücevherin Olsun’ projesini, Ege Çağdaş Eğitim Vakfı’na adadı. Projeye, benim de içinde olduğum, 17 İzmir’li kadın destek verdi. Son günlerin popülar isimlerinden, ‘Hanımın Çiftliği’ ndeki rolü ile dikkatleri çeken Gözde Kansu da var. 14 parçalık kırlangıç koleksiyonundan, bir yıl boyunca elde edilecek gelir EÇEV’e bağışlanacak. Doğum günleriniz, evlilik yıldönümünüz, kısacası özel günleriniz için müthiş uygun bir hediye. Haydi EÇEV için Özusta Kuyumculuk’a...
Muhteşem Yüzyıl, Altınkapı’da
Çocukluk arkadaşım Cüneyt Altınkapı ve güzel eşi Gönül ile yolda karşılaştım. Yanlarında, yalnızca güzelliği ile değil, başarısıyla, artık babasının sağ kolu olan kızları Sezen vardı. Bu arada Sezen ismi, ailenin Sezen Aksu’ya hayranlığından kaynaklanıyor. Sezen ayak üstü, “Şenay Abla, Muhteşem Yüzyıl dizisinin haremi, kıyafetleri, takıları bir yana dursun, bu kadar tartışma içerisinde Osmanlı Mutfağı’ndan bahseden yok” dedi. Vallahi doğru... Ardından da “Dizide Sultan ve Hürrem’in yer sofrasında yediği yemekler, 2.Murat sonrasına daha da gelişip çeşitlenerek, bugün 3. en büyük mutfak olan Osmanlı Mutfağını oluşturmuş. Bizim Alsancak’ daki Osmanlı ve Türk Mutfağı’na son günlerde ilgi daha da arttı. Seni de bekleriz” dedi... Ertesi gün gittim. Harika bir mönü. Osmanlı Mutfağı’nın unutulan tüm lezzetler var. Saat 11.30-15.30 arası servis. Sofraların baş tacı çorbalarla başlıyor. 10 çeşit... 30 çeşit de et yemeği... Tas Kebabı, Elbasan Tava, İncik Kebabı, Saltanat Kayığı, Fırın Ağzı, Keşkek, Meftune, İşkembeli Nohut, Etli Bamya, Haşlama, Ciğer Kavurma... Türk Mutfağı’ndan da 10 çeşit zeytinyağlı yemek... Yaprak Sarma ve Biber Dolma müdavimlerin gözdesiymiş. Altınkapı Osmanlı ve Türk Mutfağı, Pazar günleri hariç, öğle yemeğinde, ziyafet çekmek isteyenlere açık. Ağzının tadını bilenlere duyurulur...
Yeni bir meslek Marka Doktorluğu
Sevgili Volkan Bas tanıştırdı Gürkan Boztepe ile. Rahmetli Sakıp Sabancı’dan, Rahmi Koç’a kadar, iş dünyasında pek çok isim ile tanışmış ve çalışmış. Mesleği Marka Doktor’luğu. 20 yıllık Turizm Organizasyon Tecrübesini, özellikle Turizm başta olmak üzere, farklı sektörlerde büyümek ve rakiplerinden fark yaratmak isteyenlere, danışmanlık hizmeti veriyor. Özellikle İzmir ve Ege Bölgesinden çıkıp, marka olmakta zorlananlar için, Gürkan Boztepe, Personel eğitimi ve basın danışmanlığı, İtibar yönetimi ne gerekiyorsa veriyormuş. Boztepe bu güne kadar, Kaplamin, Turkcell, JTİ-Philsa, Universiade, Nato Toplantıları, Tukaş, Dimes gibi kurum ve kuruluşlara sürekli hizmet vermiş. Vermeye de devam ediyor.
Paylaş